Monday, December 31, 2007

Yeni Yılınız Kutlu Olsun

Burhaniye Tariş'te Kapasite Bir Misli Artırıldı


İhlas Haber Ajansı
30 Aralık 2007 Pazar


Türkiye'nin en önemli zeytin üretim merkezlerinden Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde, 76 nolu Tarım Satış Kooperatifi (Tariş) zeytinyağı fabrikasında yeni alınan zeytin sıkma makinesi ile kapasite bir misli artırıldı. Yeni makine, düzenlenen törenle kurban kesilerek hizmete sokuldu.

Fabrikanın bahçesinde yapılan törene 76 nolu Tarım Satış Kooperatifi ve Belediye Başkanı Fikret Akova ile Tariş Müdürü İsmail Çancı, Tariş yönetim kurulu üyeleri ve üreticiler katıldı. Tariş zeytinyağı fabrikasının entegre bir tesis haline geldiğini belirten Başkan Fikret Akova, "Fabrikanın üretim kapasitesi 180 ton kapasiteli makinenin hizmete girmesi ile birlikte günlük 360 ton kapasiteye yükselmiştir. Geçtiğimiz yıl başlattığımız kasa sistemi ile zeytinin bozulmasını önledik. Şimdi ise artan işleme kapasitesi sayesinde gelen ürün en kısa zamanda işlenecektir. Bu da yağ kalitesini artıracaktır. Zeytinin çekirdeğini de çıkararak çevre dostu yakıt haline getirdik. Yeni satın aldığımız makine için 235 bin Euro ödendi. Yeni makineniz ilçemize ve üreticilerimize hayırlı uğurlu olsun. Bin 800 üyemiz bulunmaktadır." dedi.

Konuşmaların ardından Ören Cami imamı Ali Osman Aydoğdu tarafından bolluk ve bereket için dua edilirken, davetlilere etli pilav ve ayran ikramı yapıldı.

Kilis'te Sofralık Zeytinin Kilosu 2 YTL 50 Ykr'a Yükseldi


İhlas Haber Ajansı
29 Aralık 2007 Cumartesi


Kilis'te, zeytin hasadının sonuna yaklaşılırken, sofralık zeytinin kilosu 2 YTL 50 YKr'a yükseldi.

Türkiye'de önemli bir zeytin üretimine sahip olan Kilis'te, zeytin hasadında sona yaklaşılırken, sofralık yeşil zeytin sabah pazarında kilosu 2 YTL'den 2 YTL 50 YKr'a yükseldi.

Sabah Pazarında tane zeytin satıcısı Mehmet Ali Katmer, Kilis ve yöresinde üretilen zeytinin, Ege, Marmara ve Akdeniz Bölgelerinde üretilen zeytinlerden yüzde 10 ile 20 oranında daha yağlı olduğunu söyledi.

Katmer, "Kilis'te, Zeytin hasadı kasım ayı içerisinde başladı. Aralık ayı sonuna kadar hasat tamamlanır. Bayram nedeniyle belki ocak ayı içerisinde de hasat sürebilir. Sofralık yeşil zeytin piyasaya Kasım ayı içerisinde çıktı. 2 YTL'den satıyorduk. Zeytin hasadının sonuna yaklaşıldığı için piyasada tane zeytin azaldı. Bu nedenle sofralık zeytin fiyatları yüzde 25 oranında yükseldi. Yeşil zeytinin kilosunu 2 YTL 50 YKr'dan satıyoruz. Kilis'te, yeşil zeytin tatlandırıldıktan sonra kahvaltı sofrasını süslüyor. Kentte yeşil ve siyah tane zeytin tüketimi çok yüksektir. Zeytin hasadı yapılırken sofralık zeytin, yağ olarak değerlendirilecek zeytinlerden ayrılarak, evlerde tatlandırılır. Bu zeytinler, diğer zeytinlere göre daha iridir. Yeşil ve siyah olan bu zeytinleri zeytin bahçesi olmayanlar pazardan alarak evlerinde tatlandırır" dedi.

Friday, December 28, 2007

Zeytin Üreticisine Sırık İkazı


İhlas Haber Ajansı
28 Aralık 2007 Cuma


Türkiye'nin en önemli zeytin üretim merkezlerinden olan Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde zeytin hasadına başlanırken, çiftçiler Tarım Müdürlülüğü'nce sırıkla hasat yapmamaları hususunda uyarıldı.

Burhaniye Tarım İlçe Müdürlüğü'nden yapılan uyarıda, hasatta sırık yerine makine kullanılması veya elle hasat yapılması istendi. Sırıkla hasadın zeytin ağaçlarında genç sürgünlerin kırılmasına sebep olduğu bildirilen açıklamada, genç sürgünlerin kırılmasının da sonraki yılda ürün düşüklüğüne yol açtığı ve zeytin ağaçlarında dal kanserini tetiklediği bildirildi. Burhaniye, Edremit, Havran, Gömeç ve Ayvalık ilçelerini içine alan körfez bölgesinde yaklaşık 10 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Zeytin hasadının şubat ayında tamamlanması bekleniyor.

Kuyumcu Atasay, Türkiye'nin en büyük zeytincisi oluyor


Serkan Arman
Milliyet
28 Aralık 2007,Cuma


Atasay Kuyumculuk'un sahibi Atasay Kamer, Aydın'ın Karacasu ilçesinde 5 bin 400 dönüm arazi üzerinde zeytinciliğe başlıyor. Kamer, Türkiye'de tek parça halindeki en büyük zeytinliğin sahibi 69 yaşındaki Üzeyir Emre'yle ortak oldu.
7.400 dönümlük (7.4 milyon metrekare) arazisinin 2 bin dönümü üzerinde 107 bin civarında zeytin ağacı olan Emre, Kamer'le ortak kurdukları şirkete arazisinin 5 bin 400 dönümünü aktardı. Söz konusu arazi üzerine 300 bine yakın zeytin ağacı dikilecek ve bir zeytinyağı fabrikası inşa edilecek.

Erdoğan'a yakın isimler
Bu iş için kurulan Ortaş Tarım adlı şirketin sermayesi 3 milyon YTL olarak belirlendi.
Eski bir öğretmen olan emlak zengini Üzeyir Emre ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a yakın işadamlarından Cihan Kamer'in babası Atasay Kamer dışında, şirket ortakları arasında Başbakan'ın yakın arkadaşı işadamı Remzi Gür'e ait Gürmen Group'un Genel Müdürü Hüseyin Doğan da yer aldı.
Üzeyir Emre ve Remzi Gür'ün yakın arkadaş olduğu da biliniyor.
Emre, "Hedefimiz çok büyük. 5 bin 400 dönümün 2 bin dönümünü ektik. Geri kalanında dikime Kasım 2008'de başlarız. Zeytini çocuk gibi sevmek lazım. 'Dünyanın öbür ucunda güzel bir zeytinlik var' deseler, giderim. San Francisco'ya kadar da gittim. Yakında İspanya'ya uçup yine zeytinlik inceleyeceğim. Zeytin ağacı iyi bakılırsa 3'üncü yılda güzel zeytin verir, 5'inci yılda verimli olur" dedi.
Normalde zeytin, deniz seviyesinden 650 metreden yüksekte zor yetişirken Emre'nin arazisi 850 metrede bulunuyor.
Ancak Ege rüzgârlarının bölgede oluşturduğu mikroklima sayesinde Emre'nin arazisinde çok kaliteli zeytin yetiştiği belirtiliyor.

Thursday, December 27, 2007

Aydın, Zeytindeki Liderliğini Korumak için Yeni Bir Çalışma Başlattı


İhlas Haber Ajansı
27 Aralık 2007 Perşembe


Türkiye'nin en fazla zeytin ağacı varlığına sahip ili olan Aydın'da bu unvanın korunması için Aydın Ticaret Odası (AYTO) tarafından yeni bir girişim başlatıldı. Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) ile işbirliği içersinde il genelinde yetişecek en uygun türü belirleyen oda yönetimi, yüzde 80'i hibeli olmak üzere toplam 7 bin adet zeytin fidanının dağıtımına düzenlenen törenle başladı. Özel bir işletmede düzenlenen toplantıya Aydın Valisi Mustafa Malay, AYTO Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baştuğ, AYTO Meclis Başkanı Mahmut Çağlayan, Aydın Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı, ADÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekmel Tekintaş, Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şube Başkanı Galip Orhan, Aydın Tariş Müdürü Yılmaz Elgün, oda üyeleri ve davetliler katıldı.

Toplantının açılışında konuşan AYTO Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baştuğ, kendilerinden önce bir çok kurum ve kuruluş tarafından Aydın'da zeytin fidanı dağıtımı gerçekleştirildiğini, ancak bu çalışmaların bilimsel araştırmalara dayanmadığını söyledi. İlk kez AYTO öncülüğünde ilde bilime dayalı bir ağaçlandırma projesi başlatıldığını iddia eden Baştuğ, yıllardır Aydın'da dağıtılan Gemlik türü zeytinlerin bölge iklimine uygun olmadığını ifade etti. Yaptıkları çalışmalar sonucunda Aydın'da en kolay yetişebilecek ve ekonomik değeri olan tür olarak memecik ve domat türü zeytin fidanlarının tercih edilmesi sonucunun ortaya çıktığını belirten Baştuğ, “Aydın 22 milyon zeytin ağacı varlığı ve ihraç ettiği zeytin yağı miktarı ile ülkede birinci sırada yer alıyor. Oda olarak bu unvana katkı sağlamak için bu çalışmayı başladık. Bu sayede hem biriciliğimizi koruyacağız hem de ekonomik olarak bölgemize katkı sağlayacak türlerin çoğaltılması için önemli bir adım atmış olacağız. Dağıtacağımız fidanlara sahip çıkılması için, parça parça fidan dağıtımı gerçekleştirmeyeceğiz. Odamıza fidan alabilmek için 15 Ocak '2008 tarihine kadar başvuru yapan çiftçilerimizin dağıtılan fidanlara sahip çıkması için bazı şartlar belirledik. Başvuru yapanların en ez 5 dönüm araziyi bu iş için tahsis etmesi ve müracaat sırasında tapusunu beyan etmesi gerekiyor. Dağıtımı yapılacak olan fidanların maliyetinin yüzde 80'i odamız tarafından karşılanacak. Fidanların tarlaya dikilip dikilmediği önümüzdeki yılın Eylül ve Ekim aylarında kontrol edeceğiz” dedi.

Gelecek yıllarda da bu çalışmayı geliştirerek sürdürmek istediklerini haber veren Mustafa Baştuğ, bu kapsamda ADÜ Ziraat Fakültesi ile bir sözleşme imzaladıklarını açıkladı. Sonraki yıllarda dağıtılacak olan memecik ve domat türü zeytin fidanlarının ADÜ tarafından yetiştirileceğini kaydeden Baştuğ, “Başlattığımız bu çalışmaları Aydın Ziraat Odası ve Tarım İl Müdürlüğümüzün katkılarıyla daha ileri seviyelere taşıyabiliriz. Bu yıl 5 bin adet memecik ve 2 bin adet domat türü olmak üzere, deliceden aşılı sertifikalı zeytin fidanı dağıtacağız. Bu fidanlar yaşma süresi ve ürün kalitesi bakımından ilimiz ve ülke ekonomisine uzun yıllar katkı sağlayacaklardır” diye konuştu.

AYTO'nun Aydın'ın gelişmesi bakımından yaptığı sosyal, kültüre ve ekonomik çalışmalara bir yenisini eklediğini ifade eden Vali Mustafa Malay da konuşmasında, Aydın için zeytinin incirin ardından ikinci sıradaki önemli ürün olduğuna değindi. Aydın'ın zeytindeki birinciliğinin korunması için yeni çalışmalar yapılması gerektiğini dile getiren Malay, bu kapsamda sadece Türkiye'nin değil dünyanın ihtiyaç duyduğu zeytin türleri ve ürünlerinin tespit edilmesi gerektiğine işaret etti. Bu çalışmalar sırasında bilimsel dayanaklara önem verilmesinin önemine dikkat çeken Malay, “Bilime dayanmayan işler başarısızlıkla sonuçlanır. AYTO'nun bu konuda ADÜ ile işbirliği yapması bu çalışmanın başarıyla sonuçlanacağının kanıtıdır. Bizde önümüzdeki günlerde il genelindeki mülki amirlerimiz, belediye başkanlarımız ve ilgili kurum temsilcileriyle Aydın'da büyük bir ağaçlandırma çalışmasını başlatmak üzere toplacağız. Ben bu çalışmalar sırasından diğer tüm ağaç türleri arasından zeytin gibi önemli türlere önem verilmesi için girişimlerde bulunacağım” dedi.

Toplantıda yapılan konuşmaların ardından AYTO Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baştuğ, dağıtılacak fidan sayısının sınırlı olduğunu hatırlatarak, çiftçilerden müracaat için acele etmelerini istedi. Daha sonra protokol üyeleri dağıtımı yapılacak olan fidanların önünde hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Zeytinde marka mı tedarikçi mi olacağımıza karar verelim


27 Aralık 2007,Perşembe
Sinan Doğan
Referans


Ürettiği zeytini uzun yıllar içeride tüketen Türkiye, son dönemde dünyanın en uzak köşesine bile ulusal markalarıyla ihracat yapar hale geldi. Bursa'nın Gemlik ve Mudanya, Manisa'nın Akhisar ve Saruhanlı ile Aydın gibi merkezlerde yüzlerce firma zeytin ticareti yaparken, 30'un üzerindeki ilde 400 bine yakın çiftçi ailesi de geçimini yine zeytinden sağlıyor. 2006-2007 sezonunda Türkiye'nin siyah ve yeşil sofralık zeytin ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 18 artarak 92 milyon dolara ulaştı. Ancak zeytinde iç tüketimin ihtiyaçlarına göre dikilen cinslerin ağırlığı ve geçen yaz yaşanan kuraklık, 5 yıl içinde 500 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı hedefleyen sektörü olumsuz etkiledi.

İdeal markasıyla ABD, Avustralya gibi uzak pazarlara zeytin ihraç eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emin Demirci, uluslararası alıcıların talep ettiği nitelikte ürün bulmakta sıkıntı çektiklerini söyledi. Rekabet gücünü ve pazarları yitirmeye başladıklarını belirten Demirci'ye göre Türkiye zeytinde marka olmak veya yabancı markalara tedarikçilik yapmak seçeneklerinden birini tercih etmek zorunda olduğu bir yol ayrımına geldi.

Zeytin sektöründe yaşanan sorun nedir?
Yazın ülkemizde yaşanan kuraklık, zeytin üretimini de olumsuz etkiledi. Zeytin daneleri küçüldü. 160-180 dane zeytin bir kg gelmeye başladı. Bu durum, iri kalibreyi tercih eden dış pazarın ihtiyaçlarına uymuyor. Öte yandan Mısır'da Nil Deltası'nın yer altı suları ile sulanan zeytin ağaçları, kilogramda 70-80 dane ürün verdi. Bizim Avrupa'daki en büyük rakibimiz Yunanistan ise Mısır'dan aldığı zeytinleri işleyip ihracat pazarlarımıza satmaya başladı. Başta Romanya olmak üzere pazarlarımızı kaybetmemek için Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan ihraç etmek şartıyla ithalat izni istedik. Ancak bu isteğimize olumlu yanıt alamadık.

Bugüne kadar Türk firmaları küçük daneli ve daha çok siyah zeytin ihraç etti. Bugün neden sorunla karşılaştınız?
Dış pazarın ihtiyaçları sürekli değişiyor. Romanya bizim en büyük zeytin pazarlarımızdan biri. Orada millet geçmişte sadece karnını doyurmaya çalışıyordu. Ama gelir seviyeleri arttıkça iri zeytin talep etmeye başladılar. Örneğin, 24 bin ton gibi dünyada sınırlı miktarda yetişen Kalamata cinsi zeytini belirli damak tadı olanlar tercih ediyor. Biz 5-6 yıl önce Mısır ve Suriye'ye yaptığımız ziyarette orada hızla gelişen zeytin plantasyonlarını gördük. Özellikle Mısır Kalamata cinsi zeytin dikerek önemli başarı yakaladı. Yunan firmaları Mısır'dan getirdikleri zeytinle bizi vurdu. Biz de elimizde bulunmayan cins ve kalibrede zeytini dışarıdan alarak pazarlarımızı korumak istedik. Fakat bu sezon için bunu başaramadık. Dünyada zeytin satmak istiyorsanız bir takım halinde satmak zorundasınız. Benim küçük kalibre zeytinim var ama büyük yok derseniz müşteri gider başka yerden alır.

Dış Ticaret Müsteşarlığı talebinize neden onay vermedi?
Bizi en çok üzen nokta da bu. Bizim değil de birliklerin görüşü dinlendi. Bugün Türkiye'de zeytinciliğin, zeytin yağı üretiminin hep birlikler veya kamu kuruluşları tarafından yapıldığı sanılıyor. Oysa geçen sezon 90 milyon doların üzerine çıkan zeytin ihracatının sadece yüzde 15'ini birlikler yaptı. Geri kalanı özel sektöre aittir. Marmara Birlik daha çok Almanya'daki Türkler'in tükettiği Gemlik zeytinini ihraç eder. Özel sektör ise Uslu, Domat, Memecik gibi diğer cins zeytinleri dünya pazarlarına çıkarmayı başardı. Ancak sektörün geleceğini ilgilendiren bir konuda bizim görüşümüz dikkate alınmadı.

İhracat kaydıyla ithalata izin verilseydi ne gibi sonuçlar ortaya çıkacaktı?
Her şeyden önce çıkarını düşünen ihracatçı kendi bindiği dalı kesmez. Amacımız hem üreticinin kazanması hem işletmelerimizin ayakta durması hem de pazarlarımızı korumak. Ben sadece kendi çıkarımı düşünecek olsaydım gider Mısır'da mal ürettirip Romanya'ya ihraç ederdim. Serbest bölgede ürünü işleyip dışarı gönderirdim. Ya da daha radikal düşünüp gider Mısır'da, Romanya'da tesis kurardım. Ki bunu bir arkadaşımız yaptı. Oysa işletmelerimizde binlerce çalışanımız var. Yüzlerce zeytin tesisinin ürettiği katma değer var. Eğer izin verilmiş olsaydı biz Mısır'dan, Arjantin'den mal getirip işleyip dış pazarlarımızı rakip ülkelere karşı korumuş olacaktık. Bazıları dışarıdan getireceğimiz zeytinlerin içeride tüketileceği tehlikesine dikkat çektiler. Bunun formülünü de bulmuştuk. 250 bin doların altında ihracatı olan firmalar bu kapsamda zeytin getiremeyecekti. Toplam 5 bin ton mal getirilecekti. İzin alan firma 150 ton mal getirip bunu ihraç ettikten sonra ikinci izni alabilecekti. Bu şekilde kuşkuları oto kontrol mekanizması ile ortadan kaldıracaktık. Sonuçta dışarıda çok daha güçlü olacaktık.

Kasım başından itibaren yeni sezon başladı. Şu an sektördeki firmaların durumu nedir?
Bazı firmalar işleyecek miktar ve nitelikte zeytin bulamıyor. Bazı arkadaşların ihraç fiyatı ise rakiplerin üzerinde kalıyor. Aydın bölgesinde yüzde 20 kapasite ile çalışan firmalar var. Bu firmaların pazarlarını kaybedeceği anlamına geliyor. Bugün Türkiye'nin en büyük zeytin markalarından biri olan Ece, Romanya'daki Carrefour mağazalarından çıkmak zorunda kaldı. Bu mağazaların raflarından inerseniz bir daha girmeniz kolay olmaz. Bu durumu yaşayan 3-4 marka daha var. Geçmişte aynı süreci yeşil mercimekte de yaşadık. Bir yıl tabiat şartlarından dolayı Mısır'a mal gönderemedik. Hemen Kanadalılar devreye girdi. Aradan 15-20 yıl geçti, biz hala Mısır'a yeşil mercimek satamıyoruz. Zeytindeki müşterimiz de gidip ürünü başkalarından alacak. Türkiye ayçiçeğinden yer fıstığına kadar birçok tarım ürününü dışarıdan getiriyor ama zeytine gelince izin verilmiyor.

Fakat gerekçe olarak zeytin ve zeytinyağının stratejik ürün olduğu ifade ediliyor. Siz bu ürünlerin stratejik olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Evet zeytin ve zeytinyağı stratejik üründür deniyor. Ama benim stratejik kelimesinden anladığım başka bir şey. Siz bir ürünün fiyatını, arzını uluslararası piyasalarda belirleyebiliyorsanız o ürün stratejiktir. Bugün İspanyollar için zeytin stratejik ürün. Çünkü geçen sezon ürünle oynayıp zeytinyağının tonunu 4 bin euroya çıkardılar, daha sonra da 2 bin 700 euroya indirdiler. Üstelik dökme değil markalı ve ambalajlı yağ ve zeytin satıyorlar. Öte yandan biz hala etiketli olarak malımızı pazara süremiyoruz. Bu şartlarda o ürüne stratejik diyemezsiniz. Bu noktada raflarda sürekli yer alırsak, markalarımızı güçlü tutarsak ürüne stratejik önemini kazandırabiliriz. Yok yılında satacak zeytin bulamazsanız, ertesi yıl marka olmuş yabancı bir firmaya tedarikçi olursunuz. Hep ürünü dökme olarak satmak zorunda kalırsınız. Bu durumda geçmişe döneriz, İtalyanlar'ın, İspanyollar'ın tedarikçisi konumuna düşeriz. Bu tartışmaların arkasındaki temel soru da bu: Marka mı olacağız yoksa tedarikçi mi? Türkiye buna karar vermeli.

Türkiye'nin zeytin varlığının son yıllardaki dikimlerle 300 milyon adete yaklaştığı belirtiliyor. Bu durum sektörün geleceğini nasıl etkiler?
Türkiye'de son 10 yılda kurulan plantasyonlar ile zeytin ağacı sayısı arttı. Dolayısıyla her geçen sezon üretim de artacak. Yağışlar bu şekilde giderse var yılı olan gelecek yıl iyi ürün alacağız. Şimdi temel soru şu; pazarları kaybedersek bu ürünü kime satacağız? Bugün Kilis-Nizip yöresinde ağaç varlığı 4 milyon adeti geçiyor. Bu sevindirici bir gelişme. Fakat geçmişte o yörede 4.5 milyon adet ağaç varmış. Üretici para kazanamadığı için ağaçları kesmiş. Yarın bir gün yeterli miktarda ihracat yapamadığımız için fiyatlarda hızlı düşüş yaşanırsa, zeytin dikimleri kesime döner. Bu konuda mutlaka iyi bir pazarlama yapmak zorundayız.

Bugün kirazdan narenciyeye kadar bir çok ürünün ihracatıyla uğraşan firmalar yurtdışında yatırım yapıyor. Zeytinde de birkaç örnek var. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Birkaç yıl önce gittiğimiz Mısır'da bize arazileri dolaştıran bir yetkili, bizdeki üretim maliyetini öğrenince 'gelin burada yatırım yapın, hem siz kazanırsınız hem biz' dedi. Fas'ta İspanyol ve Fransız yatırımcılara uygun bedelle araziler ve teşvikler sunuluyor. Arjantin de İspanyollar'ı yatırıma çağırıyor. Biz bu tekliflere sıcak bakmadık. Yaratılan katma değer ülkemizde kalsın istiyoruz. Ancak imkanı olan ayakta kalmak için dışarı gidecektir. Öte yandan dışarıda üretim yaptırmak da bir yol olabilir. Buradaki en büyük sorun yarın hem alıcının hem satıcının sizi devreden çıkarma ihtimalidir.

Bu söylediklerinizden sonra zeytindeki sorunların altında ürün deseninin yattığı anlaşılıyor. Bugüne kadar ihracata yönelik zeytin cinslerini artırmak için birşeyler yaptınız mı?
En büyük sıkıntımız yıllardır Marmara bölgesinde Gemlik zeytininin teşvik edilmiş olması. Çiftçi hızla küçülen topraklarında para kazanmak istiyor. Gemlik cinsi, diğer cinslere göre 2-3 katı daha fazla para kazandırıyor. Biz de 1972'de rahmetli babamla zeytin dikmeye karar verdiğimizde Gemlik cinsini tercih ettik. İyi fiyata satınca da çiftçi tabiriyle şapkayı havaya fırlattık. Bu sezon Marmara bölgesinde Gemlik iri zeytinin fiyatı 5 YTL. Akhisar yöresinde ise Memecik, Uslu gibi zeytinler 50 kuruş-1 YTL arasında gidiyor. Üretici bunu görünce tabiiki Gemlik diker. Burada yanlış olan bir bölgenin zeytininin teşvik edilmesi. Oysa teşvik ülke çapında planlanarak yapılmalı. Türkiye genelinde bir zeytincilik politikasına ihtiyacımız var. Buna rağmen ihracatçılar bazı zeytin cinslerinin önünü açmaya çalışıyor.

Bu konuda örnek verebilir misiniz?Örneğin Manisa yöresinde yetişen Uslu cinsi zeytini uluslararası marka yapmayı başardık. Uslu Türkiye'ye ait, şarabi renkte ve Kalamata bölgesine has tatlandırma metoduyla üretilir. Bunu piyasaya verdik ve tuttu. Amerika'daki büyük firmaların web sayfalarına dünyanın en lezzetli zeytinlerinden biri olarak girmeyi başardı. Tabi üretim miktarı sınırlı, 50 bin ton. Ancak 10 bin tonu ihraç edilebiliyor. Üretim artarsa ihracatı da artacak. Aydın yöresinin Memecik zeytininin hiç ihracatı yoktu. İlk defa Romanya'ya satıldı ve şimdi bir çok firma bu cinsi ihraç ediyor. Türkiye'de eksik olan iri zeytin üretimi. Bu noktada ülkemize adapte olmuş Tekir zeytini var. Manisa, Aydın yörelerinde yetişiyor. Bazı arkadaşlar bu cinsi yetiştirmeye başladı. Domat plantasyonları arttıkça bu cinsi ihraç edebiliriz. Gemlik zeytini de çeşitli işleme metodları ile dışarı satılabilir.

Zeytine prim verilmesi konusunda çalışmanız var mı?
Türkiye'nin sofralık zeytincilikte 500 milyon dolarlık ihracat kapasitesi var. Zeytinyağı ile birlikte düşünülürse rakam 1.5-2 milyar dolara çıkar. Bu iki ürüne de prim verilmeli. Avrupa Birliği zeytinyağına 1.3 euro, zeytine de bunun beşte biri oranında teşvik veriyor. Çiftçi ürünü çok yüksek olmayan fiyata satınca mutsuz olmuyor çünkü primini alınca para kazanıyor. İşte biz bunu Ankara'ya anlatamıyoruz. Prim sistemi ile üretici para kazanır, kayıtdışı ticaret önlenir. İhracatçının da önü açılmış olur.

Zeytinde tüketim konusunda yanlış bilgilendirmeler var. Bu konuda önerileriniz nedir?
Tüketicide yerleşmiş yanlış düşüncelerin olduğu doğru. Bunların en önemlisi siyah zeytin hakkında. Biz siyah zeytin deyince hep simsiyah olacak sanıyoruz. Daldaki zeytinin hepsi aynı tonda siyahlaşmaz. Kırmızıdan kahverengiye kadar farklı renk tonları alır. Bugün Yunanistan'da tamamen siyah zeytin satamazsınız, şüphelenirler. Ürün siyah olacak diye dalında bekletiliyor. Hem kalitesi bozuluyor hem de üretici daha az para kazanıyor. Bu konuda iyi bir kampanya ile tüketiciyi bilinçlendirmemiz lazım.

Dış pazarlarda tüketim alışkanlıkları nasıl değişiyor?
Geçmişte zeytini çekirdeği ile satardık. Artık çekirdeğini çıkarıp satıyoruz. Zeytin pizzada kullanılmaya başladıkça, dilimleyip satıyoruz. Böylece pazarı da genişletmiş olduk. Fransızlar yeşil zeytin, Almanlar hem siyah hem yeşil zeytin, Amerika ve Avustralyalılar ise çekirdeksiz ve dilimlenmiş zeytin seviyor. Öte yandan yüksek tuz kullanılan zeytini sadece dışarıdaki Türkler yiyor. Yabancılar yüzde 2 tuz, pastörize ve konserve edilmiş zeytini tercih ediyor. Yüzde 12-15 arasında tuz kullanma konusunda ısrar edersek pazarı büyütemeyiz.

Zeytinde yeni pazarlar var mı?
Türkiye'nin yeni hedef pazarı Rusya olmalı. Çin de büyük bir pazar ama orada tüketim alışkanlığı yok. Çin'e yerleşmiş yabancılara zeytin satabiliriz fakat bu sınırlı miktarda olur. Avrupa'da peynirli, zeytinli ekmekler üretiliyor. Bu alışkanlık uzun vadede Çin'de de yaygınlaşırsa bu pazara girebiliriz. Fakat Çin'de bizden çok zeytinyağı ihracatçılarının şansı yüksek.

Zeytin ve zeytinyağı lobilerini yıkalım

Türkiye'de zeytin ve zeytinyağında lobiler olduğunu savunan Emin Demirci, "Yağ lobisi en iyi zeytinyağının Ayvalık'ta, zeytin lobisi ise en iyi zeytinin Gemlik'te olduğunu savunur. Tüketiciler ise buna inanır. Oysa her iki yörenin ağaç varlığına ve toplam ticaret hacmine bakarsanız, o yörelerin dışarıdan aldığı ürünleri de işlediğini görürsünüz. Bugün Akhisar'daki zeytinin üçte biri Ayvalık'ta işlenir. Ağaca iyi bakılıp ürün iyi toplanırsa, modern tesislerde işlenip sıkılırsa aynı kalitede ürün elde edilir" dedi.

Emin Demirci kimdir?

1944'de Akhisar'da doğdu. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Teknolojisi Bölümü'nü bitirdi. 5 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra kendi işini kurdu. 1988'e kadar kendi ismini taşıyan şahsi şirketi ile çalıştıktan sonra o tarihte aile şirketi olarak İdeal Tarım'ı kurdu. Biri oğlan biri kız iki çocuğu var.

Tariş Zeytin, 200 çeşit ürüne imza atıyor


Durmuş Odabaşı
Adım Adım Ege
Yeni Asır
27 Aralık 2007,Perşembe


Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'ndeki tesislerini gezdikten sonra tekrar Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin'in yanındayız;
Sohbet bu kez, Cahit Bey'in önerisi üzerine gelen sahlep eşliğinde sürüyor.
Kurumda, üst düzey çalışanların çoğunun bayan olduğunu belirterek söze başlayan Çetin, 200 çeşit ürüne imza attıklarının altını çizerek devam ediyor;
- Farklı tat ve ambalajlarda çok çeşitli ürünlerimiz var. Bunlardan 33 çeşidi kooperatiflerimizin yağı. Zeytin, zeytin ezmelerimiz, kişisel bakım ürünlerimizşle beraber yaklaşık 200 civarında ürün çeşidimiz var.
- Kişisel bakım ürünlerini burada mı üretiyorsunuz?
- Bu ürünlerimiz zeytinyağı hammaddeli. Üretimi Otacı'da yapılıyor.
- Aromalı zeytinyağı üretimi de yapıyorsunuz değil mi?
- Tabii, biberiyeli, mandalinalı, turunçlu... Bir çok aromalı ürün çeşidimiz var. Örneğin Turunç aromalı zeytinyağımız ile yapılan kek çok güzel oluyor.
- Bir de sektöre öncülük yapıyorsunuz değil mi?
- İlk olmak çok önemlidir biliyorsunuz. İlk olanlar hatırlanır. Sektörde zeytinyağını bir butik anlayışı ile sunulması ve meyve suyu özelliğinin tanıtılmasının öncülüğünü yaptık. Sektör bizi takip etti.
- Yurtdışında nerede mağazalarınız var?
- Yurtdışındaki mağazalarımız, Chicago, Montreal,Toronto ve Duseldorf gibi önemli yerleşim yerlerinde. Yurtiçindeki mağazalarımız, İzmir, Konak ve Konak Pier, İstanbul, İstinye Park ve Suadiye'de. Bunlar butik konseptindeki mağazalarımız. Bütün mağazalarımız aynı, metrekarede aynı konseptte. Biz mağazalarımıza kendi markalarımıza girdik. Bunda kalitemize ve ürünümüze güvenimiz ön plana çıkıyor. İtalyan hakimiyetinin olduğu dış pazarda, kendi markamızla pazara girmek cesaret işidir. Yurtdışındaki mağazalarımızla dolaylı olarak Türk turizmine de katkıda bulunuyoruz. Örneğin Selçuk, Kuşadası, Altınoluk'u tanıyorlar. Buraya girenler "İtalyan butiğine girdik" diye giriyorlar. Biz bir Türk markası olarak, Amerika'da 120 bin Amerikalı'ya ulaşmış durumdayız. Bu da konusu komşusu, eşi dostuyla 500 bin kişi demek.
- Tarişin pazar payı yüzde kaç?
- Tariş 2000'de özerkleştikten sonra pazar payı yüzde 9'dan (5.sıra) yüzde 29'a yükseldi. Bu oran ortalama yüzde 22 ile 25 arasında değişiyor. Genel kategoride sektör ikincisi, sızma yağda sektör lideriyiz.
- Bu da çok kabul edilecek birşey değil aslına bakarsanız.
- Evet, değil ama herşey 2001 yılında başladı. Bukadar kısa sürede önemli bir başarı bu.

Zaman gelecek, herkes zeytinyağı kullanacak
Tariş Zeytin A.Ş.'nin 200 çişit ürününü tüm Türkiye'ye dağıtan Pazarlama Bölümü'nde Genel Müdür Hakkı Özmoralı'nın odasındayız.
- Hakkı Bey, nereden gelip nereye gidersiniz?
- Ben pazarlama kökenliyim. Önemli şirketlerde çalıştım. Yurtdışında da çalıştım. Bir Alman kozmetik firmasının başındaydım. Tesadüfen Tariş ile tanıştım ve ogün bugündür de burada çalışıyorum.
- Kaç yıldır genel müdürsünüz burada?
- Bir yılı geçti. Çok memnunum, çok keyifli burada çalışmak.
- Tariş markasıyla ürün satmak kolay değil mi?
- Tariş'in ürünlerini satmak kolay ama, zeytinyağı satmak o kadar kolay değil Türkiye'de.
- Niçin kolay değil?
- Çünkü zeytinyağını tanımıyoruz.
- Tanınmıyoruz, çünkü tanıtım yapılmıyor. Amerikalı'ya tanıtıyorsunuz ama Konyalı'ya tanıtmıyorsunuz.
- Zeytinyağı sağlık için çok önemli yararları olan bir ürün. Fakat yıllar içinde tüketici, çok büyük reklamların da etkisi ile yanlış yağlara yönlendirilmiş. Biz şu anda bu etkileri silmeye gayret ediyoruz.
- Sizin bir de internet üzerinden satışlarınız var galiba?
- Evet, internet üzerinden sanal market uygulamamız var.
- İnternet üzerinden perakende satış yapıyor musunuz?
- Tabii, bir şişe bile gönderiyoruz. Belli bir sınırın altındaki taleplerde nakil ücreti alıyoruz. Sipariş fazla ise ücretsiz gönderiyoruz.
- En çok neresi "tıklıyor" sitenizi?
- İstanbul ağırlıklı.
- Yurtdışından talep var mı?
- Yurtdışından da talep geliyor. Almanya ve Kanada internet sitemizi açtık. Amerika'da da açmak üzereyiz. Bütün siteleri Türkiye'den yönetiyoruz. Tüketiciler siparişlerini veriyorlar ve oradaki mağazalarımızdan ürünlerini gönderiyoruz.

Wednesday, December 26, 2007

Dahilde İşleme Rejimi Genelgesi


Tarım ürünlerine ilişkin Dahilde İşleme Rejimi Genelgesi yayımlandı.
Genelgeye göre Zeytin ve zeytinyağının DİİB kapsamında ithalatına izin verilmeyecektir.


25.12.2007 Tarihli, TARIM ÜRÜNLERİNE İLİŞKİN DAHİLDE İŞLEME REJİMİ GENELGESİ
(İHRACAT: 2007/3)

DİİB Kapsamında İthalatına İzin Verilmeyecek Maddeler
MADDE 5- Aşağıda belirtilen maddelerin DİİB kapsamında ithalatına izin verilmez. Ancak, bu maddelerin Tebliğ’in 7 nci maddesindeki katma değer vergisinde tecil-terkin sistemi hükümleri çerçevesinde iç piyasadan teminine ilişkin talepler değerlendirmeye alınır. Ayrıca, bu maddelerin, Tebliğ’in 38 inci maddesinin onuncu fıkrasındaki belgeden belgeye teslim hükümleri çerçevesinde iç piyasadan teminine izin verilebilir. İlgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınmak suretiyle bu maddelerde değişiklik yapılabilir veya yeni madde ilavesi yapılabilir.
a) Et ve et ürünleri
b) Büyükbaş, küçükbaş, kümes ve süs hayvanları
c) Canlı balık (orkinos ve larva hariç)
ç) Kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, fındık, antep fıstığı ve yer fıstığı
d) Yaş meyve ve sebzeler (nar ve yerli üretimi bulunmayanlar hariç)
e) Zeytin ve zeytinyağı
f) Salça, meyve ve sebze konserveleri
g) Çay
ğ) Şeker
h) Kayısı, elma, üzüm, domates ve havuç suyu
ı) Meşrubat, alkollü içkiler ve sirke
i) Lokum, helva, reçel, şekerleme, çikolata, kek, bisküvi, gofret, ciklet, dondurma, bal, yoğurt, süt, krema, un, kahve, irmik, makarna ve bulgur
j) Kabuğunu çıkartma işlemine tabi tutulacak mercimek (14 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla), nohut ve fasulye
k) Eleme ve paketleme gibi basit işlemlere tabi tutulacak maddeler
l) Bağırsak (Dİİ kapsamında değerlendirilir.)
m) 1605.40.00.00.11 GTİP’li salyangoz (Dİİ kapsamında değerlendirilir.)
n) Çiçek fidesi (Dİİ kapsamında değerlendirilir.)

Söke Zeytin Fidanları ile Yeşillenecek


İhlas Haber Ajansı
26 Aralık 2007 Çarşamba


Aydın İl Özel İdare'nin katkılarıyla Söke Köylere Hizmet Götürme Birliği'ne aktarılan kaynak ile 2007-2008 ağaçlandırma çalışmalarına başlandı. 23 yerleşim yerine, toplam 15 bin 300 adet fidanın dikileceği projenin ilk etabında 8 bin 500 adet zeytin fidanının dağıtımı gerçekleşirken; geriye kalan fidanların önümüzdeki günlerde dağıtılacağı bildirildi. Fidanların toplam bin 700 YTL'ye mal olduğu bu rakamın yüzde 30'unun üreticiler tarafından karşılanacağı öğrenildi.

Fidan dağıtımının yapıldığı köylerin, zeytinin yetişme durumu, kuraklık ve son dönemde meydana gelen yangınlar göz önünde tutularak İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından belirlendi. Söke Ziraat Odası binası önünde gerçekleşen zeytin fidanı dağıtım törenine Söke İlçe Kaymakamı Celil Ateşoğlu, Söke İlçe Tarım Müdürü Mehmet Ali Körlü, AK Parti İl Genel Meclis üyeleri, Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Muhsin Örnek, Meclis Başkanı Mustafa Karababa, davetliler ve üreticiler katıldı.

Söke İlçe Kaymakamı Celil Ateşoğlu yaptığı açıklamada; “Sene başında kaynak ayrılmasına rağmen fidan dağıtımının yapılabilmesi için uygun mevsim şartlarını bekledik. Söke ilçesinin ürün değiştirmesi konusunda yıllardır çalışma yapılıyor. Özellikle köylerde zeytinciliği geliştirmek istiyoruz. İl Özel İdaremiz bu konuda oldukça duyarlı davranıyor ve desteklerini eksik etmiyor. Üreticilerimiz kendi katkılarıyla fidanlarını aldılar, ürünlerinin bol ve bereketli olmasını diliyorum” dedi.

AK Parti İl Genel Meclis Üyesi Akif Pala Söke'ye bağlı dağ köylerine birkaç hafta içinde on bin adet civarında fıstık çamı fidanı dağıtılacağını söyledi. Dağ köylerinde kızılçam ağaçlarının gençleştirilmesi çalışması kapsamında sökülen kızılçamların yerine fıstık çamı fidanlarının dikileceğini belirten Pala; “Bu şekilde köylerde gelir getiren fıstık çamı üretimini arttırılması planlanıyor” diye konuştu.

Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Muhsin Örnek fidan dağıtım töreninde Söke ve çevresinde meyve yetiştiriciliğinin de rahatlıkla yapılabileceğini belirterek; İl Özel İdaresinin zeytin ve fıstık çamı dışında meyve fidanı dağıtımına da yönelmesi gerektiği önerisinde bulundu. AK Parti İl Genel Meclis Üyesi Akif Pala geçtiğimiz yıl bazı köylere bodur kiraz fidanı dağıtımı yaptıklarını belirterek, “Konuyla ilgili araştırmalar sürüyor. Elde edilecek verime göre meyve fidanı dağıtımı yapacağız. İl Genel Meclisi olarak konuya hassas bakıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Yapılan konuşmaların ardından 8 bin 500 zeytin fidanı isimleri önceden tespit edilen çiftçilere dağıtıldı.

İTALYA’DAN BİR MEKTUP


YAĞLI İŞ
Sahte zeytinyağı ticareti

TOM MUELLER
New Yorker
13 Ağustos 2007
http://www.newyorker.com/reporting/2007/08/13/070813fa_fact_mueller?currentPage=all


10 Ağustos 1991 günü, Mazal II adlı paslı bir tanker Türkiye’deki Ordu endüstriyel limanına yanaştı ve kasasına yirmi iki ton fındık yağı pompaladı. Ardından gemi Akdeniz ve Kuzey denizinden geçerek dolambaçlı bir sefere çıktı. Mazal II’nin, İtalya’nın güneyinde yer alan Puglia’daki bir liman olan Barletta’ya vardığı tarih olan 21 Eylüle kadar, yükü, resmi doküman kayıtlarına Yunan zeytinyağı olarak geçmişti. Yük, muhtemelen bir memurun göz yumması sonucu, gümrükten kolayca geçti, tanker tırlarına yüklendi ve Barletto’da kurulu bir İtalyan zeytinyağı imalatçısı olan Riolio rafinerisine teslim edildi. Orada, bazen gerçek zeytinyağıyla karıştırılarak, Riolio müşterilerine satıldı.
1991 yılının Ağustos ve Kasım ayları arasında, Mazal II, Katerina T. adlı bir başka tankerle birlikte, Riolio’ya, hepsi Yunan zeytinyağı olarak tanımlanan, hemen hemen on bin ton Türk fındık yağı ve Arjantin ayçiçeği yağı teslimatı yaptı. Riolio’nun sahibi Domenico Ribatti, Bari’deki eski bir bonmarşe de dahil önemli gayrimenkullerini bir araya getirerek, sahte yağdan zengin oldu. Birine para diğerine ise zeytinyağı kolileri şeklinde iki memura rüşvet verdi; Grand Hotel’de kaldığı Roma’ya yolculuklar yaptı ve İtalya ve yurtdışından diğer namussuz zeytinyağı imalatçılarıyla buluştu. İtalya’nın önde gelen zeytinyağı ithalatçılarından biri olarak, Ribatti’nin şirketi, ülkenin güçlü zeytinyağı ticaret birliği ASSITOL’ün üyelerinden biriydi üyesiydi ve Ribatti’nin ise Roma’da, Puglie’den arkadaşı ve Maliye Bakanlığında çalışan yüksek rütbeli bir memurun, iş arkadaşlarından birinin, bir subay okuluna girmek isteyen yeğenini kayırmak gibi küçük bir ricasını yerine getirtecek kadar nüfuzluydu.
Ancak 1992 yılı başlarına kadar Ribatti ve iş arkadaşları Maliye Bakanlığı’nın askeri polis kuvveti Guardia di Finanza tarafından tahkikat altına alındır. Kravatında minyatür bir video taşıyan bir memur, Grand Hotel’de Ribatti’nin ev sahipliği yaptığı bir öğle yemeğinde garson kılığına girdi. Riolio yöneticilerinin kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerini dinleyen diğerleri ise rüşvet olarak sayılan paraları ortaya çıkardılar. Guardia di Finanza, takip eden iki yıl boyunca, Avrupa Birliği sahteciliği önleme bürosu ajanlarıyla yakın işbirliği içinde çalışarak, Ribatti’nin işlediği suçun parçalarını bir araya getirdi ve İsviçre’deki banka hesaplarını ve Ribatti’nin ersatz zeytinyağı satın almak için kullandığı paravan şirketleri ortaya çıkardı. Müfettişler, Riolio’nun rafinerisine geminin yanı sıra tanker tırları ve trenle de tohum ve fındık yağı ulaştırıldığını ortaya çıkardılar ve Riolio ve diğer zeytinyağı şirketlerine sevk edilmek üzere Rotterdam’da bekleyen fındık yağı stoklarını buldu.
Müfettişler ayrıca Ribatti’nin sahte yağının nereye gittiğini de ortaya çıkardı: bu yağları tüketicilere zeytinyağı olarak satan ve zeytinyağı sektörünü desteklemek için AB’de yaklaşık on iki milyon dolar toplayan ve aralarında Netsé, Unilever, Bertolli ve Oleifici Fasanesi’nin de bulunduğu İtalya’nın en büyük zeytinyağı imalatçılarından birkaçı. (Bu şirketler, Ribatti tarafından dolandırıldıklarını iddia ettiler ve savcılar bu şirketlerin suça iştirakini kanıtlayamadı.)
1997 ve 1998 yıllarında, zeytinyağı, Avrupa Birliğinde sahteciliği en çok yapılan tarım ürünüydü ve Avrupa Birliği sahteciliği önleme bürosunu bir zeytinyağı görev gücü oluşturmasına neden oldu. (Müfettişlerden biri bana şunu söyledi: “Bundan elde edilen gelir kokain ticaretinden elde edilen gelirle yarışacak miktarda, hem de kokain ticareti kadar risk taşımamasına rağmen.”) AB aynı zamanda, suçu azaltmaya yönelik bir çaba sarf ederek zeytinyağı imal eden ve şişeleyen firmalara ödenek verilmesine ilişkin bir proje geliştirdi ve birkaç yıl sonra da görev gücünü dağıttı. Ancak sahtecilik hala en büyük uluslar arası sorun olmaya devam ediyor: zeytinyağı diğer birçok bitkisel yağdan çok daha değerli ancak üretim maliyeti yüksek, oldukça zaman alıyor ve üzerinde oynama yapılması şaşırtıcı derecede kolay. Zeytinyağına yabancı sıvı karıştırma, dünyanın önde gelen zeytinyağı imalatçısı, tüketicisi ve ihracatçısı İtalya’da oldukça yaygın. (Son on yıldır, İspanya İtalya’dan daha fazla zeytinyağı üretmiştir ancak üretilen bu zeytinyağının çoğu ambalajlanmak üzere İtalya’ya gönderilmiş ve yasal olarak, İtalyan yağı olarak satılmıştır.) Sağlık Bakanlığı himayesinde faaliyet gösteren yabancı sıvı karıştırmayı önleme grubu N.A.S Carabinieri’nin İtalya kuzey kesimi kumandanı Albay Leopoldo Maria de Filippi, “Yiyecek-içecek sektöründe açığa çıkmamış sahtecilik vakalarının büyük çoğunluğu bu ürünü kapsıyor,” diyor.
İtalyan’ın zeytinlerinin yüzde kırkını üreten Puglia’da, zeytin yetiştiricileri on yılı aşkın süredir neredeyse hiç değişmeyen bir kriz durumu içindeler. “Binlerce zeytinyağı üreticisi bu “uyuşmuş” pazarın kurbanları” diyor büyük çiftçiler birliği Puglio kısmı başkanı Antonio Barile, Avrupa Birliği dışından yapılan ve yerli çiftçilerle rekabet eden yasadışı tohum yağları ve ucuz zeytinyağı ithalatına atıfta bulunarak. İtalyan hükümeti, farklı ve kaliteli yağlar üreten küçük ölçekli zeytinyağı yetiştiricilerini desteklemek yerine, kalite karşısında sürekli olarak miktarı teşvik etmiş ve bu da dökme yağ satan büyük şirketlerin lehine işlemiştir. Yağ üretimi için ulusal bir plan uygulamamış, tarımsal ödenek dağıtımında bir Bizans sistemi benimsemiş ve sahteciliği önleme amaçlı İtalyan yasaları ve AB düzenlemelerini uygulamamıştır. Hükümet bazı yağ suçlarına takip etmekte o kadar ihmalci davranmıştır ki bu ihmal suça iştirak sayılabilir. 2000 yılında, Avrupa Denetçiler Mahkemesi, önceki on beş yıl boyunca zeytinyağı şişeleme firmalarına verilen ve kötüye kullanılan AB ödeneklerinin yüzde seksen yedisinden İtalya’nın sorumlu olduğunu ve hükümetin bu paranın yalnızca bir kısmını kurtarabildiğini rapor etmiştir.
2006 yılında İtalya tarım bakanı olarak görevlendirilen Paolo De Castro kendisiyle yaptığım görüşmede zeytinyağı sahtekarlığının geçmişte bir problem olduğunu ancak bunun önüne geçmek için her türlü önlemin alındığını belirti. “Geçtiğimiz birkaç yılda, Kalite Kontrol Müfettişliği ve carabinieri birliklerimiz aracılığıyla işleri daha sıkı bir şekilde ele almış bulunmaktayız,” diye konuştu. Sorunlardan biri, içine yabancı madde karıştırılan yağları tespit etmekten sorumlu İtalyan yetkililerinin, teoride, eylemlerinden sorumlu tutulması. Doksanların başlarında Tarım Bakanlığının sahteciliği önleme birimine ait bir laboratuarın başkanlığını yapan, Udine Üniversitesi gıda kimyası profesörü Lanfranco Conte soruyor: “Böyle bir sorumluluğu kim üstlenecek?” “Eğer üç bin ton yağı bloke ederseniz ve sonrasında yanıldığınız ortaya çıkarsa, cebinizden ödersiniz.” Albay De Filippi, gerçekte bazı şirketler hakkında tahkikat yapılamadığını kabul etmiştir. “Ne yazık ki güçlü politik bağlantıları olan büyük imalatçılar var.”

Zeytin, erik veya kiraz gibi sert çekirdekli ya da tek çekirdekli bir meyvedir. Çoğu bitkisel yağ, rafineride solventler, ısı ve yoğun basınç kullanılarak tohumlardan veya kabuklu yemişlerden çıkarılır; en iyi zeytinyağı ise basit bir hidrolik basınç ya da santrifüj kullanılarak elde edilir ve endüstriyel yağlardan çok taze sıkılmış meyve sularına benzerler. Zeytinler, yeşil renkten siyah renge döndükleri invaiatura (olgunluk dönemi) sırasında hasat edilir; ideal olarak ele toplanır ve yağda kötü bir tat ve koku bırakan oksidasyon ve enzimatik tepkimeleri en aza indirgemek için, takip eden saatler içinde ezilir. Tıpkı kaliteli şaraplarda telaffuz edilen farklı üzüm türleri gibi, usulüne uygun olarak imal edildiğinde farklı lezzeti ve aroması yağda hissedilen yaklaşık yedi yüz zeytin türü veya ekim çeşidi bulunmaktadır.
Geçtiğimiz on yılda, zeytinyağı tüketimi, geleneksel pazarı güney Avrupa’da yüzde otuz beş oranında ve Kuzey Amerika’da ise yüzde yüzden aşkın oranda artmıştır. Artışın büyük bölümü natürel sızma (extra-virgin) yani en yüksek kalite zeytinyağının prestijinin artmasından kaynaklanmaktadır. (Avrupa Birliği de natürel birinci (virgin) ve bozulan ve ağaçlardan düşen ve yasal olarak gıda olarak satılamayan zeytinlerden imal edilen lampante ya da diğer adıyla “lamba yağı” da dahil olmak üzere birkaç alt sınıf üretmiştir.) Birçok zeytinyağının “natürel sızma” olarak etiketlendiği İtalya’da yarışmalar, halka tattırma etkinlikleri (public tasting) ve “yağ barları” türemiştir.
AB hukukuna göre, natürel sızma zeytinyağı yalnızca fiziksel araçlar (pres ya da santrifüj) kullanılarak yapılmalı ve yüzde 0.8’den yüksek “serbest asitlik” derecesine içermemeyi de kapsayan otuz iki kimyasal gerekliliğe uygun olmalıdır. (Zeytinyağında, serbest asitlik bir ayrışma göstergesidir.) Bir alt sınıf olan natürel birinci yağın, serbest asitlik derecesi yüzde ikiden fazla olmamalıdır. Daha yüksek serbest asitli derecesine sahip yağ lampante olarak sınıflandırılır.
Çoğu zeytinyağı sahteciliği kimyasal testler kullanılarak kolayca tespit edilebilmektedir. 2005 yılı Şubat ayında, N.A.S Carabinieri, İtalya’nın bazı bölgelerinde faaliyet gösteren bir suç halkasını kırmış ve sokak piyasası değeri altı milyon Euro (yaklaşık sekiz milyon Dolar) olan yüz bin litre sahte zeytinyağına el koymuştur. İddiaya göre ürünlerini Kuzey İtalya ve Almanya’da satan halka düşük kaliteli soya yağını renklendirmek, bunu beta karoten ile tatlandırmak ve İtalyan bayrağı ya da Vezüv Yanardağı resimleri ve Farmhouse, Ancient Millstones gibi folklorik hayali imalatçı isimleriyle süslenmiş tenekelerde ve şişelerde natürel sızma zeytinyağıymış gibi ambalajlamakla suçlanmaktadır.
Domenico Ribatti’ninki gibi daha sofistike tertipler, genellikle yağın kimyasal analizle tespit edilmesi oldukça zor olan fındık yağı ve kokusu alınmış lampante zeytin yağı gibi maddelerle karıştırıldığı, ileri teknoloji ile donatılmış rafinerilerde gerçekleşmektedir. 1991’de, laboratuar testlerinin birçok yabancı madde karıştırma eylemini açığa çıkarmakta yetersiz olduğunu fark eden AB, her bir zeytinyağı sınıfı için katı tat ve aroma gereklilikleri belirlemiş ve bunları yürürlüğe sokmak için Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulmuş bir büro olan Uluslararası Zeytinyağı Konseyi tarafından onaylanan test heyetleri kurmuştur. AB düzenlemelerine göre, natürel sızma zeytinyağı fark edilebilir bir burukluk, acılık ve meyvelilik seviyesine sahip olmalı ve “küflü”, “kokuşmuş”, “salatalık” ve “pis” de dahil olmak üzere on altı resmi tat kusurunu barındırmamalıdır. “Eğer bir yağda bir adet kusur varsa, bu yağ natürel sızma olmaktan çıkar – bu kadar, bu hikayenin sonu olur,” diye konuşuyor, Milano’daki en prestijli özel zeytinyağı kuruluşlarından biri olan Corporazione Mastri Oleari’nin başkanı Flavio Zaramella.
Altmış altı yaşındaki eski ve çenebaz işadamı Zaramella 1985 yılından beri Umbria’daki küçük zeytinliğinde yetişen zeytinlerden zeytinyağı üretiyor. Ağaçlarının bakımıyla ilgilenen yerli bir çiftçinin, yağını ayçiçeği yağı ile sulandırdığını fark ettiğinde zeytinyağlarını sistematik olarak incelemeye başlamış. “Sahtecilik o kadar yaygın ki dürüst davranan ve bunu yapmayan çok az çiftçi var,” diyor. Geçirdiği son dört abdominal kanser ameliyatı onu çok zayıflatmışsa da Zaramella hala tombul ve hareketli ellere sahip ve tatlı bariton ses tonuyla konuşuyor. Ofisindeki bir duvarda 1987 yılında, insani yardım projesi başkanı olarak, Hint Okyanusundaki bir şehir olan Barawee’deki yüksek teknolojili bir hastanenin inşasına başkanlık ettiği Somali’nin haritası asılı. “Herkesle çalıştım: Komünistler, Katolik din adamları, Müslümanlar, profesörler, okuma yazma bilmeyen insanlar, bir şeyler yapmak isteyen herkes” diyerek o günleri yâd ediyor. Hastane, inşasının tamamlanmasından iki ay sonra, sivil savaşta yıkılmış. “Cömertlik, egoizmin en saf halidir,” diyor.
Zaramella 2000 yılında Mastri Oleari’nin başkanı olmuş ve ömrünün geri kalanını zeytinyağını sahtecilikten kurtarmaya harcamaya adıyor. Zeytinyağı kalitesi uğruna verdiği mücadeleyi hem tüketicilere hem de ucuz, sahte yağdan geçilmeyen bir pazarda geçimini sağlamak için mücadele veren birçok küçük imalatçıya karşı bir “sivil sorumluluk” olarak adlandırıyor.
Geçen Ekim ayında bir sabah, Mastri Oleari’nin, altı erkek ve üç kadından oluşan, zeytinyağı lezzet testi heyeti hepsinin natürel sızma sınıfı olduğu bilinen beş kaliteli yağ üzerinde bir test yürütmüştür. Test, heyet üyelerinin her yıl tatma yeteneklerini keskin halde tutmak için uyguladıkları yaklaşık yirmi testten biri olan bir eğitim alıştırmasıydı. (İtalya’daki diğer on dokuz ile birlikte heyet, Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin bütçe kısıntılarından muzdarip olması ve özel kuruluşların heyetlerini artık onaylamamam kararı almasından sonra, yakın zamanda AB akreditasyonunu kaybetmiştir.) Mastri Oleari’nin lezzet testi odaları, her bir heyet üyesinin başka bir üyenin yargılarından etkilenmesini önleyen altı kabinden oluşmaktadır. (Ekibi koordine eden heyet başkanı genellikle yağları tatmaz.) Her bir kabinde bir evye, aromaları hapsetmek için kapaklı, lale biçimli birkaç bardak ve bardakları, yağdaki aromatik maddelerin buharlaşacağı ve yağın tatmak için ideal hale geleceği seviye olan yirmi sekiz santigrat dereceye kadar ısıtmak için kullanılan termostatlı bir yoğurt makinesi bulunuyordu.
Heyet üyeleri, sabah saat 10.00’a kadar, ilgili yere ulaşmış ve duyuları körelttiğinden dolayı bir lezzet testinden önce alınması yasak olan sabah kahveleri ve sigaralarından mahrum bırakılmış olmaktan yakınıyorlardı. Zaramella’nın yanı sıra, grupta Lake Garda’lı otuz üç yaşındaki bir zeytin presçisi ve kişisel motivasyon koçu olarak çalışan kırk yedi yaşındaki Toskanalı bir markiz de bulunuyordu. Zaramella’nın asistanı yağ numunelerini lale biçimli bardaklara döktükten ve bunları ısıttıktan sonra, heyet üyeleri kabinlere girdi. Yağı sıcak tutmak için içinde yağ bulunan bardakları avuçlarında tutan heyet üyeleri kapakları açtılar, burunlarını yaklaştırdılar ve bazıları gözlerini kapatarak yağları sesli bir şekilde kokladılar. Yağdan bir yudum aldılar ve strippaggio olarak bilinen ve tat taneciklerini kaplayan ve aromaların geniz yolundan aşağıya inmesini sağlayan bir teknik uyguladılar yani havayı şiddetli bir şekilde içlerine çektiler. İlk şiddetli höpürtüden sonra, stripaggi (strippaggio yapan kişi) daha yumuşak ve daha meditatif bir hal aldı ve kişisel notlar almaya başladı. Tadımcılar koklayarak, höpürtü sesleri çıkararak ve damak tatlarını maden suyu ile temizleyerek müteakip saat boyunca kabinlerinde kaldılar. Her bir yağı tattıktan sonra puan föylerinde yağların tatlarını, aromalarını, kıvamlarını ve diğer karakteristik özelliklerini puanladılar. Heyet başkanı Alfredo Mancianti föyleri sıraya dizdi ve tadımcıların yargılarına göre her bir yağa bir puan verdi. Yalnızca yağların sunduğu alt aromalarda – enginar, taze kesilmiş (okumuyor), yeşil domates, kivi – değil yağların yoğunluğu konusunda da hemfikir olan Mastri Oleari heyet üyelerinin yargıları dikkate değer biçimde tutarlıydı.
En yaratıcı sabıkalılar bile usulüne uygun olarak eğitilmiş bir tadım heyetini aldatmakta zorlanırlar. “Bu bir makineye benzer,” diyor Zaramella. “Yağın buruk ve acı olduğunu ve zeytin koktuğunu görürsem, diğer her şeyin otomatik olduğu garantidir.” Ancak Zaramella’ya göre İtalyan makamları nadiren heyet testi uygular ve satılmadan önce yağda neredeyse hiçbir zaman bu test uygulanmaz. Yağlar bir tadım testinde başarısız olursa, imalatçılar genellikle numunelerin yanlış alındığını veya depolandığını iddia ederek hukuki yollara başvurmakta ya da daha esnek bir heyetten lehlerine bir karar çıkartmaktadırlar. İtalya’da geriye kalan kayıtlı heyetlerin dokuzda sekizi, yani zeytinyağı kalitesiyle ilgili yasal olarak bağlayıcı görüşlerini ifade etmekle yetkilendirilmiş olanlar, ulusal devlet makamlarının heyetleridir. Floransa’da ulusal bir makamın heyeti olmayan kayıtlı tek heyet, o ve başka iki heyetin Carapelli, Bertolli, Rubino ve diğer önde gelen İtalyan markaları tarafından imal edilen natürel sızma zeytinyağlarının, aslında natürel birinci ya da lampante sınıf olduğuna karar vermesi ve heyetlerden birine Carapelli tarafından dava açılmasından (Floransa mahkemesinin davayı reddetmesinden) sonra, 2004 yılında tadım testi faaliyetlerini azaltmıştır.
Zeytinyağı sahteciliği eski çağlarda da yaygındı. Galen, yüksek kaliteli zeytinyağını domuz yağı gibi daha ucuz maddelerle karıştıran namussuz yağ tüccarlardan bahseder ve Apicius ucuz bir İspanyol yağını, kıyılmış otlar ve köşker kullanarak İstria’dan değerli bir yağa dönüştüren reçeteler verir. Yunanlılar ve Romalılar zeytin yağını gıda, sabun, losyon, lamba ve fırın yakıtı, parfüm esası ve kalp hastalıkları, karın ağrıları, saç dökülmesi ve aşırı terleme tedavisi olarak kullanmışlardır. Ayrıca zeytinyağının kutsal bir madde olduğuna inanılmaktaydı; Olympia’daki Zeus büstü gibi kült heykeller düzenli olarak yağ ile ovulurdu. Yunan spor salonlarında yıkanan veya egzersiz yapan kişilerin, preslenmiş çiçek ve köklerle koku verilmiş yağlarla yağlanıyorlardı. Bazı bilim adamları zeytinyağının çıplak olarak icra edilen Yunan sporlarındaki yerini, M.Ö. altıncı yüzyıldaki bronz heykellerle bağdaştırmaktadır. Amerikan Klasik Atina Araştırmaları Okulunda bir antik tarih uzman olan Nigel Kennell şöyle diyor: “Yaz güneşi altında parlayan, vücudu yağ kaplı yanık tenli atlet bir tanrı heykeline gerçekten çok benzer.” Zeytinyağının kutsal ve şifalı özelliklerine olan inanç Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’da da devam eder. “Christ” (İsa), zeytinyağı ile yağlanmış, “yağlanmış kişi” anlamına gelen Yunanca christos sözcüğünden gelir.
M.S. birinci yüzyıla kadar zeytinler Roma İmparatorluğunda ticari tarım ürünlerinden biriydi; bazı bölgelerde, kişi başına düşen zeytinyağı tüketimi yılda elli litre kadardı. “İnsanlar, o zaman zeytinyağına, şu an petrole harcadıkları parayla aynı miktarda para harcıyorlardı,” diyor Kennell. “Ve ülkeler istikrarlı bir zeytinyağı tedariki sağlamak için büyük çaba harcıyorlardı.” 193 yılından 211 yılına kadar imparatorluk yapan Septimus Severus’un ailesi, Kuzey Afrika’nın Tripolitania bölgesinde (şu anki Libya) bir şehir olan Leptis Magna’da yağ işi sayesinde zengin olmuştur. “Daima onun yağ şeyhi gibi bir şey olduğunu düşünmüşümdür,” diyor, Leicester Üniversitesinde, Roma zeytin yetiştiriciliği alanında araştırma yapan bir Roma arkeolojisi profesörü David Mattingly. Severus, kitleleri kazanmaya çalışmaya yönelik bir “ekmek, sirkler ve zeytinyağı” yaklaşımı olarak adlandırılabilecek ve Roma’da düzenli olarak ilk kez yapılan ücretsiz zeytinyağı dağıtımı uygulamasını yapan kişidir. Trajan ve Hadrian güney İspanya’nın Baetica (şimdiki Endülüs) bölgesindendi ve tahta geçmeleriyle Baetica’daki zeytinyağı ihracatlarında patlama yaşanmasına yol açtı. Roma’ya o kadar çok Baetica yağı sevk edildi ki, şehrin dışındaki bir çöplüğe atılan içinde yağ taşınmış amforalar (testiler), bugün Monte Testaccio ya da Potsherd Dağı olarak bilinen, elli metre yükseklikte bir tepe oluşturmuştu.
Amforalarda kapsamlı sahtecilik önleme önlemlerin ilişkin bulgular görülmektedir: her birinin üzerine boyayla, içerdiği yağın tam ağırlığı ve zeytinlerin preslendiği çiftliğin, yağı sevk eden tüccarın ve sevkıyattan önce bu bilgileri onaylayan yetkilinin adları yazılmıştır. Amforalar boşaldığında, sevkıyat sırasında ağırlık ve kalitenin değişmemiş olduğunu doğrulamak için, Monte Testaccio’da muhtemelen tersine kontroller uygulanıyordu. “En büyük tehlike, tüccarların yolda ürünün yerine daha düşük kaliteli bir muadilini koyma olasılığı ve malların görünür etiketlerini buna zıt hale getirmeleriydi,” diye belirtiyor Mattingly.
Diğer bir deyişle, antik Romalılar Domenico Ribatti tarafından icra edilen sahtecilik türünü önceden görmüş ve buna karşı şu an İtalyanların yaptığından daha etkili önlemler almışlardır. Nisan ayında, tarım bakanı Paolo De Castro, hükümetin, yedi yüz seksen yedi zeytinyağı üreticisi hakkında tahkikat yapıldığını ve bunlardan iki yüz beşinin yabancı madde karıştırma, yanlış etiketleme ve başka suçlardan suçlu bulunduğunu duyurdu. Ancak davaların karar bağlanması yıllar alacak ve iddia edilen ihlallerin çoğu muhtemelen ağır para ya da hapis cezası ile sonuçlanmayacak. De Castro ayrıca natürel sızma ve natürel birinci sınıf zeytinyağı şişeleyicilerinin etiketlerde yağın menşei ülkesini veya ülkelerini belirtmesini zorunlu kılan bir yasa da teklif etmiştir. Ancak birçok gözlemci “İtalyan Yapımıdır” kararnamesi olarak bilinen yasanın mevcut AB düzenlemeleriyle çeliştiğine ve başarısız olacağına inanmaktadır. “Kararname, AB’nin çoktan kapıdan attığı kurnazca bir oyunun bacadan sokulmaya çalışılmasından başka hiçbir şey değildir,” diye fikrini belirtiyor, zeytinyağı hukuku okumuş bir avukat olan Giorgio Fontana.
Mart 1993’te Domenico Ribatti baş kimyacısı ve üç diğer suçlu ile birlikte yakalandı ve kaçakçılık, Avrupa Birliği aleyhine sahtecilik, suç şebekesi çalıştırmak ve diğer suçlardan cezaya çarptırıldı. Uzayan yasal mücadele sırasında, tedarikçileri, yani Riolioya zeytinyağı yerine fındık yağı satan Karayipli paravan şirketler tarafından dolandırıldığını iddia etti. Ama bu şirketleri yöneten İsviçreli finansçı Pascal Brugger devlet lehine tanıklık etti ve onları Ribatti’nin kendisinin kontrol ettiğini ortaya çıkardı ve Ribatti’nin savunması tamamen çökmüş oldu. Sonunda, Ribatti’ye on üç aylık hapis dönemi boyunca suçunu itiraz ederse kendisine ceza indirimi yapılacağı söylendi. (o zamandan beri zeytinyağı işini bırakan Ribatti herhangi suç işlediğini itiraf etmedi. “Ben sadece bir günah keçisiyim,” diyordu.)
Zeytin yağı ticaret birliği ve zeytinyağı firması sahibi ASSITOL’ün başkanı Leonardo Colavita bana grubun politikasının yasadışı faaliyetle suçlanan birçok şirketi azlettiğini söylüyor ve böylece “kimse bize ‘Derneğinizde suçlu barındırıyorsunuz!’ diye saldıramıyor,” diye konuşuyor. Colavita’ya göre Ribatti dernekten istifa ettiğinde “Ben gidersem, herkes gider,” demiş. Ribatti’nin adını küçültme ekiyle birlikte kullanan Colavita “Ribatti’cik bir centilmendi çünkü kimsenin adını vermedi. İsim vermiş olsaydı, birçok kişi hapse gidecekti,” Diyor.
Ribatti’nin tahkikatı sırasında, AB sahteciliği önleme ekibi kullanılan iki tankerin aynı zamanda Puglia’daki Monopoli limanına kaçak zeytinyağı taşımak için de kullanıldığını ortaya çıkartmıştır. Ekip Ribatti’nin ismini verdiği tanıdığı, Monopoli’deki bir zeytinyağı ve bitkisel yağ şirketi müdürü Leonardo Marseglia’ya giden yağların izini sürdüler. Şu an Casa Oleira Italiana olarak adlandırılan şirket Avrupa’daki önde gelen zeytinyağı ithalatçılarından biri haline geldi ve dünyanın en büyük yenilebilir yağ rafinerilerinden birine sahip.
1994 yılında, Guarida di Finanza’dan seksen ajan, Casa Oleira Italiana’ya bir baskın yaptı ve aralarında Mazal II ve Katerina T’nin de bulunduğu dört yasadışı sevkıyata ilişkin dokümanlara el koydu. Temmuz 1996’da, Marseglia ve on altı meslektaşına, kaçakçılık, AB vergi sahteciliği ve suç şebekesi işletmeyi de kapsayan çeşitli suçlarla bir tutuklama emri çıkarıldı. Üç hafta sonra, Marseglia avukatıyla birlikte, yetkili makamlara teslim oldu ve hapse atıldı. Savcılar onu, Avrupa ürünü olarak tanımlanmış Tunus zeytinyağı ithal etmek ve böylece Avrupa malı olmayan mallar zerinden alınan gümrük vergisini ödememekle ve daha sonra, yağı sattığında da yasadışı AB zeytinyağı ödeneği almakla suçluyordu. Ribbatti’nin de tahkikatını da yürütmüş olan, dava savcısı Domenico Seccia, sonunda Ribatti’nin suçlu bulunmasına neden olan suç tekniklerini Ribatti’ye Marseglia’nun öğrettiğine inanıyor. “Ribatti sahteciliğin bütün metot ve prosedürlerini Marseglia’dan miras aldı,” diye konuşuyor Seccia. “Marseglia davası Ribatti’ninkiyle aynı.”
13 Ocak 1997 tarihinde verilen bir kararda, İtalyan Temyiz Mahkemesi, Marseglia ve meslektaşlarının tutuklanmasında yetkili yargıcın “Monopoli’de boşaltılan ürünün Tunus’tan gelen ve daha sonra sahte satış işlemleri kullanılarak İtalyan zeytinyağı görünümüne sokulan sağlanan ve sonuç olarak da ciddi bir AT sahteciliğine neden olan, ekstra-EC zeytinyağı olduğunu ve ithalat tarifelerinden muaf tutulduğunu belgesel kanıtlarla fazlasıyla” göstermektedir. Mahkeme ayrıca yargıcın, “benzer faaliyetleri tekrarlamaya yönelik somut risk”ten ve “davalıların kriminal karakterinden” dolayı, söz konusu kişilerin tutuklanmasına karar vermiştir. Buna rağmen, yıllar süren bir yargısal tartışmanın ardından, savcılar suçluların hapis cezası almalarını sağlayamamış ve Marseglia ve meslektaşları aleyhindeki bütün suçlar, davalarındaki yasal zaman aşımı süresinin dolduğu 2004 yılında reddedilmiştir.

Geçtiğimiz Aralık ayında, Casa Olearia’da Marseglia’yı ziyaret etmek üzere Monopoli’ye gittim. Bari’deki havalimanından güneye doğru giderek sahil yolunu takip ettim ve bazılar bin aşında olan, yerel ogliarola ekimi ağaçlarının bulunduğu antik zeytin bağlarından geçtim. 1994 yılından beri, çiftçiler birliği başkanı Antonio Barile, on binlerce zeytin çiftçisinin yağ taşıyan birçok tankerin varış yeri olan Monopoli ve Bari limanlarındaki ablukaya almasını sağlamıştır. Barile hükümet onayıyla İtalya’ya giren bazı yağ tankerlerinin, yerel tedariklerin talebi karşılamadığı durumlarda, AB dışındaki ülkelerden yağ ithal edilmesine izin veren Avrupa yasalarını ihlal ettiğini belirtmiştir. Bu ucuz yabancı yağlar yerel pazara o kadar büyük miktarda girmektedir ki örneğin, Guardia di Finanza’daki müfettişlere göre, 2003-2004 yılı hasadında Puglia’da üretilen ve İtalya’da satılması planlanan yağın yalnızca yüzde biri bir yerel üreticileri karıyla satılmıştır.
Monopoli’de otoyol kenarında Casa Olearia tesisi bulunmaktadır: dev zeytin ağaçlarından oluşan bir bağın içinde alakasız paslanmaz çelik silolar, ofis binaları, fabrika bacaları ve depo silsileleri. Marseglia 1981 yılında bu kompleksi satın aldığından beri tesis üç katı oranında büyümüş; 2005 yılında şirket yaklaşık bir milyon ton zeytinyağı ve bitkisel yağ işlemiştir. İtalyan basını kariyerine ailesinin zeytinyağı şirketinde bir teslimat kamyonu şoförü olarak başlayan Marseglia’ya “natürel sızma baronu” adını vermiştir. Buna rağmen, geçen yıl Marseglia biyodizel yakıt ve elektrik imalatına yoğunlaşmak için zeytinyağı işini bırakmış. Bu alanlarda, resmi makamlar “insanın yoluna daha az taş koyuyor,” diyor.
Marseglia altmış bir yaşında ve güçlü bir vücuda, kalın bir boyna ve yaşlı bir boksörün göz kapakları ağırlaşmış gözlerine sahip. Kendisine atıfta bulunurken birinci çoğul şahıs kullanma alışkanlığına rağmen, dostane denilecek kadar resmiyetsiz; bir konuyu vurgulamak için zaman zaman kolumu arkadaşça kolumu dürtüp durdu. Ona, ceza aldığı herhangi bir suçu gerçekten işleyip işlemediğini sordum. “Bu noktaya kadar hiçbir şeyden mahkum olmadık,” diye cevaplıyor. “Bu yüzden ekleyecek herhangi bir şeyimiz yok. Duruşmalar atlattık ve olaylar gerçekleşmediğinden beraat ettik.” Gerektiğinde yalnızca İtalya’nın iç talebini karşılamak için değil aynı zamanda bazı yerel pugliese yağlarının düşük kalitesini yükseltmek için diye ısrar ederek, yabancı zeytinyağı ithal ederek yerli çiftçinin kinini kazandığını da ekliyor. “yılda altı yüz bin ila yedi yüz bin ton ithal etmek gerekiyor,” diyor. “Ve birçok kötü, kokulu yerli yağı ile harmanlamak için çok fazla ithal ettiğimizden, insanlar bunu temelde bir hakaret olarak algıladılar.” (Marseglia zeytinyağlarına başka bitkisel yağlar karıştırdığını inkar ediyor.)
Marseglia İtalya’da natürel sızma olarak satılan zeytinyağlarının yüzde doksanının en iyi kalite olmadığını düşünüyor. “Bizim buradaki yağlarımız her şey olabilir ama natürel sızma değil,” diyor. Bunun bir sorun olduğunun farkında değil gibi. “Her şeyden önce, insanlara iyi yağ verelim,” diyor. “Sonra, dünyada sayılı birkaç aptalın satın alabildiği kilosu kırk elli Euro olan bütün sıra dışı şeylerden yani mükemmel yağı vermeye çalışalım, oturup bunu bir düşünelim.” Bana ailesinin sıradan yağlardan kullandığını söylüyor: “Bizim için ‘iyi’ kavramı yeterli. Ortalama insanlar olmak istiyoruz.”
Casa Oleria yemekhanesindeki öğle yemeği boyunca, Marseglia iyi yağın ne anlama geldiğini gösterdi. Strippaggio gibi tekniklerin “hepsi palavra” diyordu. “Bir tabak makarnayı, bir kadeh şarabı ya da bir parça meyveyi tatmak kolaydır. Yağı tatmak da bunlara benzer. Bazı hoş tatlar olmak zorundadır. Eğer hoş olmayan bir tat varsa, bu iyi değildir – bu kadar basit. Bunu anlamak için çok şey bilmeniz gerektiğini söylüyorlar çünkü konuyu daha entelektüel bir havaya sokmak istiyorlar.”
Bir şişe Guisto almak için masanın diğer ucuna uzandı, kapağı açtı ve bana doğru tuttu. “Şunu bir kokla. Güzel mi kokuyor yoksa kötü mü?”
Güzel kokuyordu: bir tart, daha önce Puglia’da popüler bir zeytin ekim çeşidi olan coratina’da rastladığım yoğun ferah bir kokusu vardı.
Marseglia şişeyi ağzına götürdü ve iki büyük yudum aldı. “O zaman bunu ağzına sürersin, değil mi?” dedi, yağa bakarak. “Ya iğrençtir ve alır birinin püskürtürsün ya da iyidir.” İyi yağın belirtisi, diye devam ediyor, boca bella (“hoş ağız tadı”) yani yağı yuttuktan sonra ağzında kalan hoş lezzet ve histir.
Marseglia şişeyi bana uzattı. “Şimdi diğerlerinin yapmadığı bir şey yap: sen tat,”dedi. “Şekerleme gibi güzel bir şey yediğini düşün. Bakalım ağzında nasıl bir tat bırakacak.” Ben yağı yutarken beklenti içinde yüzüme bakıyordu, ardından başını salladı, memnun olmuştu. “Bir şeyleri tatmak basittir,” dedi.

Ocak ayında, Marseglia, bu kez işin için Amerika’nın da karıştığı başka bir zeytinyağı suçundan ceza aldı. Guardia di Finanza müfettişlerinin topladığı dokümanlara göre, 1998-2004 yılları arasında Casa Olearia, İtalyan gümrük makamlarının aleni işbirliği ile, on yedi bin ton Türk ve Tunus zeytinyağını yasadışı olarak ithal ederek, yirmi iki milyon Euro’dan (yaklaşık otuz milyon Dolar) fazla AB vergisi kaçırmıştı. AB hukuku, Avrupa Birliğine üye olmayan bir ülkenin, bir İtalyan şirketinden işlenmek üzere İtalya’ya gümrük vergisiz yağ sevk etmesine izin vermemektedir; ancak müfettişler, Casa Olearia’nın ya ithal ettiğini iddia ettiği Amerikan firması Agri-America’nın Marseglia tarafından, gümrük vergisi ödememek için yaratılan bir paravan şirket olduğunu söylemektedir. Yağ, müfettişlerin, kanıtlayamamış olsalar da, diğer bitkisel yağlarla karıştırıldığını iddia ettikleri Casa Olearia laboratuarlarında işlenmektedir. Yağların bazıları İtalyan şirketleri tarafından satın alınmış ama büyük bir bölümü, Birleşik Devletlerde bunları İtalyan zeytinyağı olarak satan distribütörlere gönderilmiştir.
Bir buçuk milyar değerindeki Amerikan pazarı, Avrupa dışındaki en büyük pazardır ve yılda yüzde on oranında büyümektedir. Ancak Gıda ve İlaç Dairesi zeytinyağı sahteciliğinin nispeten nadir bir sorun olarak görmekte ve yağları, yabancı madde karıştırılıp karıştırılmadığına dair test etmemektedir. Onun yerine, kurum, şüpheli ürünleri tespit etmede, üyeleri aynı zamanda ASSITOLA’ün de üyesi olan Kuzey Amerika Zeytinyağı Birliği gibi kurum büyük imalatçılara ve ticari gruplara güvenmektedir. Gıda ve İlaç Dairesinde yabancı katışıklı gıda uzmanı olan Martin Stutsman, bir bekçi köpeği gibi hareket eden sektörle, “kaynaklarınızı, birilerini rahatlatacak ama kamu sağlığını korumada pek de etkili olmayacak araştırmalara harcamak zorunda kalmazsınız,” diyor.
Şubat 2006’da federal polis müdürleri, New Jersey antreposunda, natürel sızma olduğu sanılan yaklaşık altmış bir bin litre yağa ve yirmi altı bin litre düşük kaliteli zeytinyağına el koydu. Yağların, neredeyse tamamı soya yağından oluşan bir kısmı, Bir Kuzey Amerika Zeytinyağı Birliği üyesi olan Krinos Food adlı bir şirkete gidiyordu. Krinos, sahtecilik suçunu tedarikçisi olan DMK Global Marketing’in üzerine tedarikçisinin üzerine attı, DMK Global Marketing ise yağı satın aldığı İtalyan şişeleme firmalarını suçladı. Polis müdürleri, yağlara el koydu ama Krinos’u ya da herhangi bir başka firmayı suçlamadı. “Elli yılı aşkın deneyimim bana, resmi gözetime tabi tutulmayan zeytinyağı ürünlerinde her zaman yabancı madde katıştırma ve yanlış etiketleme olayı görülebileceğini öğretti,” diyor, altmışların ortalarından 1999’a kadar dairede zeytinyağı uzmanı olarak çalışan Gıda ve İlaç Dairesi kimyagerlerinden David Firestone.

Eylül ayında, Marseglia ve beş meslektaşı, AgriAmerica davasındaki rollerinden dolayı Puglia’da kapalı bir duruşmada yargılandılar. Kaçakçılık amacıyla bir suç şebekesi oluşturmakla suçlandılar ancak davaya aşina olan bir müfettişin Marseglia’nın muhtemelen ceza almayacağını söylüyor. “Hakkında, politik spektrumun en sağından en soluna kadar en yüksek düzeylerde tahkikat yürütülüyor,” diyor. (Davanın sürekli niteliğinden bahsede Marseglio, aleyhindeki suçlamalar hakkında yorum yapmıyor ancak önceki tahkikatlarda olduğu gibi bu kez de suçsuz bulunması bekleniyor.)
Casa Olearia hala ASSITOL’ün, hem Roma’da hem de Brüksel’de dikkate değer bir nüfuzu olan bir üyesi. İtalyan hükümetinin zeytinyağı düzenlemelerinin tasarlanmasına yardımcı olan Yağlara İlişkin Teknik Komisyonu ASSITOL üyelerine ait birkaç laboratuarın başkanlarını kapsıyor; başkanı, uzun süredir ASSITOL’ün bilimsel danışmanlığını yapan ve ayrıca Brüksel’de analog bir kurulda görev alan Enrico Tiscorina. Bunun yanı sıra, ASSITOL “zeytinyağı üreticileri arasında uluslar arası konulara ilişkin resmi olmayan bir kartel” olarak tanımlanan 2004 resmi belgesi olan “Zeytinyağının Akdeniz Ekseni”ni oluşturma önerisi ile ilgili olarak yakın zamanda İtalyan Tarım Bakanlığı ile işbirliği içine girdi. ASSITOL’ün başkanı Colavita’ya göre, proje, 2001-2006 yılları arasında tarım bakanlığı yapan Giovanni Alemanno tarafından başlatıldı ve İtalyan hükümeti tarafından finanse edilecek. Amaç, diyor, Suriye, Fas, Türkiye ve AB dışındaki diğer güney Akdeniz ülkelerinde zeytinyağı üretimini arttırmak ve bir güney İtalya limanındaki gümrük vergisiz bir depolama tesisini kullanarak yağın İtalya’da satılmasını kolaylaştırmaktır.
Geçen yıl Alemanno’nun tarım bakanlığı görevini devralan Paolo De Castro, projenin yabancısı olduğunu belirtti. Ancak proje kendisine açıklandığında, projenin amaçlarını desteklediğini ifade etti ve şöyle devam etti: “Sektöre sınır getirmiyoruz, sadece bozulmalardan kaçınıyoruz.” “Önemli olan, insanların bilge rolü yapmamaları ve bu Tunus yağlarının Puglia’nın natürel sızma zeytinyağı haline gelmemesi. Buna göre, pek de büyük bir problem değil, değil mi?” De Castro, distribütörleri yağlarının menşeini yağ etiketlerinde belirtmek zorunda bırakacak “İtalyan Malı” kararnamesinin halkın yanlış yönlendirilmesini engelleyeceğini ekliyor. “Bunu bir kenara yazın, hiçbir sorun kalmayacak,” diyor.
Leonardo Marseglia, bu tür bir önlemin etkili olacağına pek prim vermiyor. “Yağın kimlik kartı olmaz; yağ yağdır,” diyor. “Birinin iki silo yağı varsa, bunları değiştirmeniz gerekir: diğer İtalyan yağı, bu ise yabancı yağ olur.” “İtalyan Malı” etiketli yağların diğer yağlardan daha fazla sattığını belirten, Marseglia, De Castro’nun mevzuatının sadece daha değişik sahtecilik yöntemleri için ilham vereceğini söylüyor. “Sonra ne olacak? Başka bir dolap çevirecekler ve “İtalyan Malıdır” maskesinin ardında “İtalyan Malıdır” etiketli yabancı yağlar olacak.” Leonardo Colevita da aynı oranda şüpheci: “Ben, bir suçun yasa yaptırır, çünkü suç yasayı atlatmayı çok iyi bilir, diyorum.”

Tariş'in "parfüm yasaklı" uzmanları


Durmuş Odabaşı
Adım Adım Ege
Yeni Asır
26 Aralık 2007,Çarşamba


Tariş Zeytinyağı Tesisleri çalışanlarının "meleklerimiz" dediği tadım uzmanları, neredeyse el üzerinde tutuluyor.
Ayrıca, tesisin "çalışmama özgürlüğüne sahip elemanları" olarak da "isim yapan" tadım uzmanları, aslında bu ayrıcalıkların tamamını hakediyorlar.
Bunun "nasıl"ını, Kalite Kontrol Şefi ve Tadım Uzmanı Özlem Yalçın anlatıyor;
- Tadım çok hassas bir konu olduğu için, ciddi bir eğitim aşamasından geçilmesi gerek. Bu işi yapabilmek için insanda "tad eşiği" çok önemli. Tat eşiği, aslında bir çok şeye bağlı. Bazı insanlarda genetik olarak tat eşiği düşük olur. Tat eşiği düşük olanlar hiç kimsenin algılayamayacağı ufak tatları bile algılayabilirler. İnsanlar tat eşiklerini tadım yaparak da geliştirebilirler.
- Başka neler etkiler tadımı?
- Psikolojik durum da çok etkilidir. Burada karar vermemizi etkileyecek bir çok şeyden uzak durmamız gerekiyor. Örneğin parfüm sıkmıyoruz, makyaj yapmıyoruz. Yemeklerden sonra en az bir saat beklemek gerekiyor.
- Sürekli tadım yapınca tat değişikliğini algılamak zor olmaz mı?
- Tabi olur. Biz elma yiyerek ya da su içerek ağzımızdaki tadı temizliyor, bir sonraki tadıma geçiyoruz.
- Günde kaç tadım yapabiliyorsunuz?
- Günde en fazla 4 tane yapabiliyoruz. Çünkü çok fazla yapınca yorgunluk oluşuyor. Her tadımdan sonra da 15 dakika ara vermek gerekiyor.
- Örneğin aynı yağdan 5 kişi tadım yapıyor. Ne kadarı ortak oluyor yorumların?
- Genelde aynı sonuçlara varıyoruz. Artık alıştığımız için herkes aynı yere aynı değerleri giriyor.
- Kaç kişi var burada tadım yapan?
- 6 kişi var.
- Sürekli zeytinyağı içiyorsunuz; faydasını görüyor musunuz?
- Laboratuvar çalışanlarının hiç bir mide sorunu yok.
- Evde zeytinyağı tadıyor musunuz?
- Bana bazen gittiğim yerlerde tattırıyorlar. Yeni bir zeytinyağı alındıysa hemen "bak bakalım nasıl tadı" diye getiriyorlar.

Dünyadaki sayılı tesislerden biri
Tariş'in zeytinyağı dolum bölümüne geçiyoruz.
Rehberimiz yine, Kombine Müdürü Veli Ercan.
- Tesisimiz dünya standartlarına sahiptir. Hatta dünyanın sayılı tesislerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Burada bilgisayar üzerinden kantardaki zeytinyağının takibini yapabiliyoruz. Burası tüm sistemleriyle, gerekli uluslararası sertifikasyonlara sahip entegre bir tesistir. Ama bunu da yeterli görmeyerek, sürekli iyileştirme çabalarımızı sürdürüyoruz.
- Kapasitesi ne kadar bu tesisin?
- Yıllık dolum kapasitesi 52 bin ton. 2007-2008 Türkiye rekoltesinin yüzde 70'ini şişeleyebilecek kapasiteye sahip. Bu görmüş olduğunuz tanklar, Türkiye'de başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz, bölgesel yağ tanklarıdır. Burada Birliğimize bağlı 33 kooperatifin, farklı aromadaki yağları bulunmaktadır. Bu tanklardan birinde de, eski sistemle üretilen sulu baskı yağımız var. Bu yağ kontinu sistem ile değil, taş değirmenler ile sıkılır.
- Fiyatı farklı mı bu yağın?
- Fiyatı konusunda şu an birşey diyemeyeceğim. Ancak eski sistemle üretildiği için maliyeti yüksek.
- Sizin sulu baskı tesisiniz var mı?
- Bir tane kooperatifimizde bu tesis var. Orada sıkılan yağları tesisimizde şişeleyerek piyasaya sürüyoruz.
Tesisin harıl harıl çalışan modern makinaları arasında elirlerken, Veli Bey devam ediyor;
- Geride bıraktığımız bölüm şişelemeydi, bu kısım da teneke dolum yeri.
- Kaç hassasiyetle doluyor bu tenekeler?
- + , - 3 gram ile 5 gram arasında değişiyor.

Otomatik makineler Elif Hanım'a emanet
Zeytinyağı dolum tesininin otomatik makineleri arasında iş önlüğüyle dolaşan bir bayan dikkatimizi çekiyor.
- Sizi tanıyabilir miyiz?
- İsmim Elif Bozoğlan.
- Ne iş yapıyorsunuz burada?
- Dolum ambalajlama şefiyim.
- Nereden mezunsunuz?
- Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunuyum.
- Kaç yıldır çalışıyorsunuz burada?
- 3 yıldır burada çalışıyorum.
- Bozulan makineleri siz mi tamir ediyorsunuz?
- Bu konuda iyi yetişmiş bir ekibimiz var. Bozulanlara müdahale ediyoruz ama, sıhhatli çalışmaları için sürekli bakım da yapıyoruz.

Tuesday, December 25, 2007

Sızma zeytinyağı kalbe yararlı


Sabah-Günaydın
25 Aralık 2007, Salı


İspanyol araştırmacılar sızma zeytinyağının diğer zeytinyağı çeşitlerine göre, kalp-damar sistemi üzerinde daha olumlu etkileri olduğunu gözler önüne serdi. İspanya'nın Barselona kentinde gerçekleştirilen Dünya Kardiyoloji Kongresi'nde, Barselona Tıp Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarından Doktor Maria Isabel Covas'ın sunduğu tebliğe göre; sızma zeytinyağı kalp-damar sistemine, diğer zeytinyağı çeşitlerine göre daha çok yarar sağlıyor. Araştırmaya göre, düzenli tüketilen sızma zeytinyağı, sadece 'monosatüre' yağ hücreleriyle değil, 'polifenol' denen antioksidanlarıyla da kalp-damar hastalıkları riskini azaltıyor.

Maden sahasında zeytin üretimi


Anadolu Ajansı
25 Aralık 2007, Salı


Atay Holding bünyesinde faaliyet gösteren Aydın Linyit AŞ tarafından kömür ocağı olarak işletilen ve çoraklaşan arazi, dikilen zeytin fidanlarıyla yeniden canlandırıldı. Yapılan çalışmaların ardından dikilen 45 bin fidan, bu yıl bin 250 ton zeytin olarak doğaya geri döndü. Bölgede organik tarım yaparak madencilikle tarımın bir arada yapılabileceğini gösterdiklerini belirten yetkililer, önümüzdeki yıllarda zeytin fidanı sayısını 200 bine çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti. Holdingin zeytinyağı fabrikası yatırımına da başladığı belirtildi.

Tariş Zeytinyağı'nın 'Güney Ege'si ve 'Edremit Körfezi' piyasada


Dünya
25 Aralı 2007,Salı


İZMİR - Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin Türk Patent Enstitüsü'nden alınan "Coğrafi işaret tescili" ile 'Güney Ege' ve 'Edremit Körfez Bölgesi' zeytinyağlarında iki ayrı tescille piyasaya girdi.
Coğrafi işaret logolu ürünlerin tüketicilerin kendi tat algılarını belirlemesi açısından da büyük önem taşıdığını belirten Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, bu tescille üreticinin olduğu kadar tüketicinin de korunduğuna işaret etti. Çetin, zeytinyağı tüketiminden, damak tadından uzak bireylerin de coğrafi işaretli ürünlerle kendi damak tatlarına en uygun ürünü bulacaklarını da ifade etti.

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ürünlerinin Ege Bölgesi'nin kuzeyden güneye 6 ilinde 33 kooperatif bölgesinde üretilen zeytinyağlarının kendine has özellikleri de içinde barındırdığını belirten Çetin, coğrafi işaretle ürünün tüm özelliklerinin tüketiciye yansıyacağını anlattı. Zeytinyağının meyve suyu olduğunu belirten Çetin, zeytinyağının yetiştiği yörenin tüm coğrafi özelliklerini şişeye ve tüketiciye taşıdığını kaydederek, şunları söyledi: "Zeytinyağı, yetiştiği bölgenin tüm özelliklerini yansıtması açısından bölgesel farklar son derece önemlidir. Zeytinyağı gerçek bir meyve suyudur. Zeytin meyvesinin sıkılmasıyla elde edilen ürünün şişeye taşınmasıdır. Bölgemizde de zeytinde iki ana varyete olan kuzeyde 'Edremit yağlık', güneyde ise 'memecik' tipi yaygındır. Bölgelerin klimatik özellikleri de bu cinslere kattığı değer farklı tat ve aromalarda zeytinyağları yaratır. Ancak bugüne kadar tüketiciler, zeytinyağını karışık bir lezzetle tanıdı. Bu aynı zamanda kuzey ve güneyin yağları karıştırılarak piyasaya sunulması üreticiyi de mağdur etti. Bu noktadan sonra hologramlı ürünlerle artık tüketiciler aldıkları ürünün içindeki yağın hangi bölgeye ait olduğunu bilerek tüketecek. Tüketici de kendi tercihlerini belirlerken, damak tadının yönünü de bilecek."

Logo sektöre değer katacak
İki ana varyeteden oluşan Edremit Körfez Bölgesi ve Güney Ege tescillerinden sonra daha lokal tescillerin de yapılabileceğini vurgulan Çetin, bunun bir başlangıç olduğunu Türk zeytinyağının tescillerle iç ve dış piyasalarda daha da değer kazanacağını anlattı. Çetin, coğrafi işaret tescil uygulamasının zeytinyağı sektörü adına son derece önemli bir başlangıç olduğunu, sektörün gelişmesine destek vereceğini ifade etti.

Hologramı kullanmak isteyen başvuracak
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tescillerinin sadece kendi ürünleri için geçerli olmadığını bu hologramları kullanmak isteyen firmaların da kendilerine başvurabileceklerini belirten Çetin, uygulamaya ilk başvuran markanın Tariş Zeytinyağı olduğunu kaydetti. Ürününe Edremit Körfez Bölgesi ya da Güney Ege hologramlarını koymak isteyen firmaların Tariş Zeytinyağı Birliği'ne başvurmaları gerektiğini dile getiren Çetin, "kişi (şu miktardaki, şu ürünüme, şu bölgenin yağından üretilmiştir ifadesini koymak istiyorum) dedikten sonra alt denetim kurulumuz o bölgede denetimlerini yapacak. Denetimlerde, verilen bilgilerle bölgedeki verilerin uygunluğu karşılaştırılacak ve yerinde incelemelerde bulunulacak. Ancak bu tek başına yeterli değil. Aynı zamanda ürünün teknik ve duyusal analizleri de yine birliğimiz kombinası bünyesinde bulunan Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin akreditasyonuna sahip laboratuvarımızda yapılacak. Uygun olduğu tespiti yapıldıktan sonra ürünlerinde bu tescili belli bir ücret karşılığında kullanabilecek" dedi.

Tescil almadan kullanana hukuk yolu
Hologram kullanımının isteğe bağlı olduğunu belirten Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, ancak bu tescillerin ürünün kalitesini belgelenmek isteyen firmaların tercihi olacağını söyledi. Edremit Körfez Bölgesi ya da Güney Ege zeytinlerinden üretilmiştir ibaresini tescilleri almadan kullananların hukuki yaptırımlarının da bulunduğunu dile getiren Çetin, "Haksız kullanım ile ilgili yapılacak herhangi bir tespit hukuki yollardan yaptırım ve cezaları içermektedir" dedi. Her ürün için yeni ürün sezonunda yeni bir tescil alınmasının zorunlu olduğunu da vurgulayan Çetin, ilk başvuruyu da Tariş Zeytinyağı Birliği'nin yaptığını söyledi.

İspanya diplomalı zeytinyağı uzmanı


Durmuş Odabaşı
Adım Adım Ege
Yeni Asır
25 Aralık 2007, Salı


Dört günlük "bayram molası"ndan sonra yeniden merhaba.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gezimizi sürdürürken, Ürün Koordinatörü Işıl Çillidağ ile de tanışıyoruz.
Işıl Hanım, tam anlamıyla koltuğunu dolduran bir isim.
Çünkü; Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin bursu ile, 1995-1998 yılları arasında İspanya Cordoba Üniversitesi "Enstituto de la Grasa"da zeytinyağı üretimi üzerine yüksek lisans yapmış.
- İspanya zeytinyağı konusunda Türkiye'ye benziyor mu?
- İspanya bu konuda bize göre çok ileride. Ama Türkiye'nin hızlı ilerlediği de bir gerçek. Zeytinyağı üretimi, ambalajlanması ve pazarlaması konusunda gelişiyoruz. Tabii daha yapılması gerekenler var. Özellikle de zeytin yetiştiriciliği konusunda. Üretimin yanında, zeytin ve zeytinyağı konusunda oturmuş bir sanayiye sahip olan İspanya, bizim 10 katımızı üretiyor. Dünya üretiminin ise yüzde 40'ını. Görüldüğü gibi aradaki mesafe çok açık ama, kendimize has özelliklerimizi arkamıza alabilirsek, onları geçemesek de yaklaşırız.

Tam teşekküllü analiz laboratuvarı
Tariş'te yemek üzeri bol köpüklü kahvelerimizi de içtikten sonra Basın Danışmanı Zehra Uğur ve yardımcısı Arzu Demirezen bir teklifte bulunuyor;
- Buyrun size tesislerimizi gezdirelim.
- Hemen bir alt kata inip, Zeytinyağı Birliği Kombine Müdürü Veli Ercan ile tanıştırılıyoruz;
- Veli Bey, zeytinyağlarınız kaliteli mi?
- Yağlarımız, Türkiye'nin de, dünyanın da en kaliteli yağlarıdır.
- Çok iddalısınız.
- Körfez Bölgesi yağları dünyada hatırı sayılır yağlardandır. Bu yağ da, bizim tesislerimizde özenle hazırlanıp piyasaya sürülüyor. Arzu ederseniz laboratuvarımıza girelim, işi ne kadar ciddi tuttuğumuzu gözlerinizle görün.
Önümüze düşen Veli Ercan bizi, "tam teşekküllü bir kimya laboratuvarı"na götürüyor.
Bekler, tüpler, pipetler, kavanoz kavanoz kimyasal maddeler.
Ve tezgah başında çalışan bir grup bayan...
Veli Bey devam ediyor;
Burası "kromotografi" laboratuvarımız.
- Kromotografi nedemek?
- Zeytinyağının detaylı analizlerinin yapıldığı, labaratuarımız. Burada zeytinyağının karışım olup olmadığını anlayabiliyoruz.
- Dışarıya da hizmet veriyor mu burası?
- Burası bizim kendi ürünlerimizi incelediğimiz laboratuvarımız. Ama ücretli olarak dışarıdan gelen üretici ya da sanayici örneklerini de inceliyoruz.
- Kaç paraya yapıyorsunuz analizi?
- Fiyatlar değişiyor... 20 lira ile 300 lira arasında.

Türkiye'de sadece iki tane var
Tariş Zeytinyağı Birliği Kombine Müdürü Veli Ercan devam ediyor;
- Bizim Kromotografi Laboratuvarımız, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin akredite ettiği, Türkiye'deki iki laboratuvarından biri.
- Diğeri nerede?
- Diğeri Tariş'ten emekli olmuş eski kalite kontrol sorumlumuzun açtığı özel bir labaratuar.
- Akreditasyonun önemi nedir?
- Bu laboratuvarlarda yapılan analizler, bütün dünyada tartışmasız doğru kabul edilir. Bunun için laboratuvarımız her sene sınava tabi tutulur. Herhangi bir olumsuzlukta akreditasyon iptal edilir. Burada yaptağımız tüm analiz sonuçlarında "Uluslararası Zeytinyağı Konseyi 42 Nolu Akredite Laboratuarı" yazar.

Karışık yağa geçit yok
Tariş Zeytinyağı Tesisleri'nin Kalite Kontrol Bölümü'nde Kalite Kontrol Şefi Özlem Yalçın'la tanışıyoruz.
- Siz nereden mezunsunuz?
- Ben Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği BÖlümü'nden mezunum.
- Kaç yıldır burada çalışıyorsunuz?
- 8 yılım dolacak yakında.
- Tek başınıza mı çalışıyorsunuz burada?
- Bu laboratuvarda iki kişi çalışıyoruz.
- Analizler ne kadar zamanda yapılıyor?
- Değişiyor. Örneğin en basit asit analizi 1 dakika içinde yapılır. Zeytinyağı içindeki asit kompozisyonu ölçümü 4 saatle 6 saat arasında sürüyor.
- Karıştırılması muhtemel her cins yağı ayrı ayrı mı arıyorsunuz?
- Tabii, kompozisyona bakıyoruz. Çünkü her bitkisel yağın kompozisyonu birbirinden farklı. Karışım olduğunda bu ortaya çıkıyor.
- Mesela motoryağı arıyor musunuz?
- Mineral yağ aranması deneyimiz de var. Ama genelde zeytinyağında motor yağı araması yapmıyoruz.

Monday, December 24, 2007

Ece iri taneli zeytin bulamadı Carrefour'da raflardan indirildi


Sinan Doğan
Referans
24 Aralık 2007, Pazartesi


Zeytinde yaşanan sıkıntı nedeniyle Türk şirketleri yurtdışı pazarlarını Yunan ve İspanyol firmalarına kaptırmaya başladı. 25 ülkeye Ece markasıyla ihracat yapan Yeniçağ Gıda, girmek için 500 bin dolar harcadığı Romanya'daki marketlerden çekilmeye başladı.

Zeytinde kuraklıktan dolayı iri kalibreli ürün tedarik edemeyen, Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan (DTM) ise dahilde işleme rejimi kapsamında ithal izni alamayan Türk firmaları, yurtdışı pazarlarını kaybetmeye başladı. Mısır'dan getirip işledikleri iri tür zeytinlerle Romanya ve Bulgaristan pazarlarına giren Yunan ve İspanyol firmalarıyla rekabet edemeyen Türk ihracatçıları, bu ülkelerdeki hipermarketlerden çekilmeye başladılar. Akhisar'daki fabrikasından 25 ülkeye Ece markasıyla yılda 7 milyon dolarlık ürün ihraç eden ve Türkiye'nin en büyük zeytin ihracatçısı olan Yeniçağ Gıda, tüketicinin istediği nitelikte ürün bulamadığı için Romanya'daki 10 Carrefour mağazasından çıkmak zorunda kaldı.
Yeniçağ Gıda AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Gökalp, 8 yıldır emek verip girdikleri pazarları bu sezon yaşadıkları sıkıntı nedeniyle terketmek zorunda kaldıklarını belirterek, "Girmek için bugüne kadar 500 bin dolara yakın para ödediğimiz Romanya'daki Carrefour mağazalarından da çıkmak zorunda kaldık" dedi.

Sattığımız ürün raf bedelini karşılamıyor
Ece markasıyla girdikleri Balkan ülkelerinde güçlü dağıtım ve pazarlama ağı kurduklarını dile getiren Gökalp, Bosna Hersek'ten Bulgaristan'a, Kosova'dan Romanya ve Makedonya'ya kadar her köşede ve zincir mağazalarda ürünlerinin bulunduğunu söyledi. "Carrefour'da her yeni mağaza için 7 bin euro, her yeni ürün için 2 bin euro ödemek zorundaydık. Raf bedellerini karşılamak için ürüne yüzde 45 zam yapmak gerekiyordu. Ciro yapıp masrafları çıkarmanın yolu müşterinin istediği iri kalibre zeytin satmak. Bu nitelikte zeytini temin edemediğimiz için, o raflara verdiğimiz bedeli çıkarmamız mümkün değildi" diyen Gökalp, Balkanlar'da Billa ve Metro mağazalarında Ece markasıyla yer almaya devam ettiklerini ifade etti.
Gökalp, "Zeytin ağacı varlığımız 100 milyondan 300 milyona yükseldi. Yeni dikilen ağaçlarla üretim 2-3 katına çıkacak. O zaman bu ürünü hangi pazarlara satacağız?" diye konuştu.

İthalat izni istedik vatan hainliği ile suçlandık
Bu sezon iri kalibre zeytin olmadığı için 1 yıl için ihracat kaydıyla ithalat izni istediklerini ancak Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan onay alamadıkları gibi bazı kesimler tarafından vatan hainliği ile suçlandıklarını kaydeden Gökalp, şöyle konuştu: "14 yıldır Ece markasıyla ve 100'ün üzerinde küçük ambalajla ihracat yapıyoruz. Sofa, Orient, İspanyola diğer ihracat markalarımız. Ürettiğimizin yarısını dışarı satıyoruz. Pakistan'dan ABD'ye kadar 25 ülkeye mal gönderiyoruz. Kaliteli ve markalı ürün ihraç ederek dünyada ülkemizi temsil ediyoruz. Bütün bunlardan sonra yapılan suçlamalar bizi üzüyor" şeklinde konuştu.
İdeal markasıyla zeytin üretip ihraç eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emin Demirci ise Ece markasının yanında ismini açıklamak istemeyen bazı firmaların da markalarını yurtdışındaki zincir marketlerden çekmeye başladığını söyledi. Aydın yöresinde firmaların zeytin işleme kapasitelerinin yüzde 20'sini kullanabildiğini dile getiren Demirci, "Bu gidişatla İtalyanlar'ın, İspanyollar'ın tedarikçisi oluruz" dedi.

Özel üretim de yapacağız
Sorunları aşmak için yabancı firmalara özel üretime de başlayacaklarını açıklayan Mustafa Gökalp, "Bugüne kadar private label olarak üretim yapmıyorduk. Ama bu sektöre yeterince sahip çıkılmadığı için bu çeşit üretime de gitmek zorunda kalacağız. Çünkü marka edinebilmek, raflarda uzun süre kalabilmek devlet desteği olmadan mümkün değil" dedi.

Zeytinde en büyük pazar Romanya
-Türkiye 60 bin ton zeytin ihraç ediyor.
-Daha çok siyah zeytin ihracatı yapılıyor.
-Yıllık ihracat tutarı 90 milyon dolar.
-En büyük pazar 25 bin tonla Romanya.
-Almanya, Bulgaristan, ABD diğer ihracat pazarları.
-Yunanistanın ihracatı 50 bin ton.
- En büyük ihracatçı 190 bin tonla İspanya.
-Mısır ve Suriye'de üretim hızla artıyor.

Sofralık zeytin üretimi
İspanya 480 bin ton
Türkiye 240 bin ton
Mısır 200 bin ton
Suriye 150 bin ton
Yunanistan 140 bin ton
İtalya 65 bin ton
Arjantin 55 bin ton
Portekiz 11 bin ton

Kaynak: Uluslararası Zeytin
ve Zeytinyağı Konseyi

2.uluslararası "ARMONIA" zeytinyağı yarışması - Alma Trophy-


"ARMONİA" zeytinyağı yarışması, uluslararası yüksek kaliteli sızma zeytinyağı üreticileri arasında yapılacaktır. Sızma zeytinyağını kullananları, “lezzet ve zeytinyağ” ikilisinin uyumu açısından gurme okulları ve İtalya, NewYork, Toronto, Montreal, Heilderberg, Tokyo, San Paulo ve Seul'deki uluslararası restoranlar aracılığı ile biliçlendirmeyi ve bir farkındalık yaratmayı teşvik etmek amacındadır.

Yarışma, kuzey yarımküre;İtalya, İspanya, Fransa, Portekiz, Slovenya, Hırvatistan, eski–Yugoslavya, Arnavutluk, Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs, İran, Irak, Suriye, Filistin, İsrail, Lübnan, Mısır, Cezayir, Tunus, Fas, USA ve diğer zeytinyağı üreten ülkeler içindir.

Zeytinyağ numunelerinin ve basvuru evraklarının 10 ŞUBAT 2008 tarihinden önce teslim edilmesi gerekmektedir

Sorular veya daha fazla bilgi için:
Ms Sara Viti
Uluslar arası “ARMONIA”zeytinyağ yarışması sekreteri
Via Nursina 2, CRA Centro di Ricerca per l'Olivicoltura e l'Industria Olearia,06049 Spoleto(PG)Italya
Tel:0039 349 89 65 939 Fax:0039 0743 43 634
Email: premio.armonia@gmail.com
Skype contact:sara_viti

Sunday, December 23, 2007

AB fonuyla zeytinyağı fabrikası kurdu İtalyanlara rakip oldu


Mine Özdemir
Referans
20.12.2007


AB 'den aldığı fonla Hatay'da zeytinyağı fabrikası kuran girişimci Gönül Uğurlu, sezonda 2 bin 500 ton ürün işlemeye başladı. 2009 yılında ihracat yapmayı hedeflediklerini belirten Uğurlu, İtalyan zeytinyağlarına da rakip olduklarını söylüyor.

Günlük 20 ton kapasiteli Bay Meyve Suyu Gıda'nın kurucusu Gönül Uğurlu patronluğa ilk adımı Eczacılık Fakültesi'nde okurken, kuru gıda ticareti yapan babası Mehmet Derviş Uğurlu'nun yanında çalışmaya başlayarak atmış. Uğurlu iş yaşamının ilk yıllarında, bir yandan mal siparişi ve sevkıyatıyla ilgilenirken diğer taraftan babasına yardım ediyor. 1995 yılında Tekel ürünlerinin Hatay'daki bir ilçesinin dağıtımını alan Uğurlu, 10 yıl boyunca Tekel'in toptan dağıtımını yapıyor. Tek bayan olarak sektörde faaliyet gösteren Uğurlu, daha sonra eczacı olması nedeniyle Ortadoğu ülkelerine uzun yıllar veteriner ve zirai ilaçlar satıyor.
2005 yılında yerel bir holdingde sıcak satışla ilgili yöneticilik deneyimi edinen Uğurlu, firmaya ait 13 gıda üretim tesisinde sanayicilik adına önemli bir birikim elde ediyor. Tarımsal ürün üretimi ve ihracat potansiyeliyle ilgili araştırmalarda bulunan Uğurlu, rekabetin oldukça kızıştığı ve kâr marjlarının düştüğü bu dönemlerde üretime geçmeye karar veriyor. Antakya Organize Sanayi Bölgesi'nde 10 bin metrekarelik bir arazi alan Uğurlu, ilk başta nar suyu ve konsantresi üretmek için çalışmalara başlıyor. Araştırmalar sonrasında yatırımın geri dönüş süresiyle ilgili sıkıntı olması nedeniyle projeyi iptal eden Uğurlu, daha sonra zeytinyağı üretimi için harekete geçiyor. 2005 yılında 173 bin 500 YTL tutarında, günlük 20 ton kapasiteli Bay Meyve Suyu Gıda'yı kuran Uğurlu, AB destekli 'Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı' kapsamında yüzde 50 hibe desteği alıyor. 2006 yılında tamamen üretime geçen tesis, 10 bin metre kare açık alan ve bin 500 metrekare kapalı alanda kurulu. Başta 10 kişinin çalıştığı fabrikada, şu an 12 kişi istihdam ediliyor.
Gönül Uğurlu, bugün yurtiçinde Asi ve yurtdışında ise Antiocheia markalarıyla, İtalyan zeytinyağlarına rakip olduklarını ifade ediyor.

İkinci fabrika yolda
Zeytinyağı üretiminde yatay genişleyeceklerini anlatan Uğurlu, salamura ve zeytinyağlı sabun yapmaya başladıklarını kaydediyor. Şu an 600 metrekare alanda zeytin sıkma ve stoklama işlemi yapıldığını dile getiren Uğurlu, 3 yıl içerisinde 200 bin euro ilave yatırımla geri kalan alan üzerinde şişeleme ve depolama ekipmanlarının tamamlanacağını ve fason yapılan şişeleme işinin kendi dolum tesislerinde yapılacağını vurguluyor. Uğurlu, tesislerinde ortalama 2 bin 500 ton zeytin işlediklerine dikkat çekerek, şu an sadece telefonla sipariş aldıklarını iletiyor. Şirketin 5 yılda üretim ve satış kapasitesi açısından bölgede ilk 3 firma içerisinde yer almayı hedeflediğini belirten Uğurlu, "Firmamız ikinci üretim yılında yüzde 30'luk bir ciro artışı gerçekleştirdi. Yatırımların tamamlanmasının ardından Antakya Organize Sanayi Bölgesi'ndeki ikinci arazimiz üzerinde gıdayla ilgili kurulacak olan fabrikanın fizibilite çalışmalarına şimdiden başladık" şeklinde konuşuyor.

Hedef ABD'ye ihracat
Dünyanın her tarafında zeytinyağıyla ilgili yükselen bir tüketim olduğuna işaret eden Uğurlu, Türkiye'nin zeytinyağı üretiminde Hatay'ın önemli bir paya sahip olduğunu ve bu pastadan pay almayı hedeflediklerini söylüyor. 2009 yılında ürünlerini öncelikli olarak Çin ve Amerika'ya ihraç edeceklerini anlatan Uğurlu, kaliteye önem verdikleri için özel zeytinyağı üretmeye özen gösterdiklerini vurguluyor. Tesislerinde ileri teknolojideki makinelerin kullanılmasının yanı sıra zeytinin kalitesiyle ilgili çalışmalara ağırlık verdiklerini dile getiren Uğurlu, "Belen ilçesi Kıcı, Şenbük, Ötençay ve Kırıkhan dağlık köylerinde yetişen zeytinlerden elde edilen yağların tat aroma ve kıvam olarak farklılığını hem ulusal hem uluslararası alanda tanıtmayı kendimize misyon edindik" diye konuşuyor. 2005 yılında Dünya Bankası ve Tarım Bakanlığı finansıyla yürütülen hibe programlarında danışmanlık hizmeti vermeye de başladıklarını belirten Uğurlu, iki yıllık süre içerisinde 40'a yakın dosya hazırladıklarını ve projelerin yüzde 95'inin onay aldığını söylüyor.