Wednesday, September 28, 2011

NAR’ın adı

Zülfü Livaneli
Vatan Gazetesi
26 Eylül 2011,P.Tesi


Türküyü bilirsiniz: Yeni evli genç kadın kocasına “Zeytinyağlı yiyemem / Basma da fistan giyemem” diye çıkışır. Sonra da darbeyi indirir: “Senin gibi zalime / Ben efendim diyemem.”

Yani, zeytinyağı yiyebilmek bu kadar önemli.

Kuran’da bile yer verilen zeytin, birçok kültürde kutsal kabul ediliyor, günümüzün doktorları tarafından ise “sağlıklı yiyeceklerin” başına yerleştiriliyor.

Zeytin der demez gözümüzün önüne Ege geliyor ama aslında bütün Anadolu zeytinin ana yurdu. Tekirdağ’daki Trilye çeşidinden, Mardin’de Halhalı’ya; Artvin’de Butko çeşidinden, Hatay Savrani’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılıyor ve Türkiye zeytin haritasında, tescilli yerli ve yabancı olmak üzere toplam 117 çeşit zeytin bulunuyor.

Bunların hepsinin tadı, aroması ayrı.

Şimdi gelelim asıl meseleye: Zeytinin ana yurdunda biz nasıl bir zeytinyağı yiyoruz? (Şu tüketme sözcüğü çok sevimsiz olduğu için tüketiyoruz değil, bildiğimiz Türkçeyle yiyoruz demeyi tercih ediyorum.)

Hemen cevap vereyim. Büyük ölçüde zararlı, kimyasal maddelerle, boyalarla dolu, bize sağlık yerine hastalık getiren ürünleri alıyoruz.

Zeytinlerden daha çok yağ almak için ilaç basılıyor, zeytinyağları çöp koymak için üretilmiş lacivert plastik bidonlarda saklanıyor, daha aklınıza gelmeyecek binbir türlü hile yapılıyor.

Piyasadaki çeşitli yağların laboratuvar tahlillerini yaptıran ciddi hekimler söylüyor bunu. Yediğimiz içtiğimiz birçok şey gibi bazı zeytinyağları da tehlikeli.

Zeytinyağı, sirke gibi asitli sıvıların plastik bidonlarda saklanması sonucunda, plastikteki bir sürü zararlı madde bu sıvılara karışıyor.

Nar ekşilerinde karamel ve mısır şurubu var.

Yani sağlıklı yaşayalım derken, hastalanıyoruz. Akıl almaz bir durum değil mi!


***


Türkiye’deki bu çılgınlığa canı sıkılan bir bilim adamı bu işlere el attı ve NAR diye bir marka yarattı. Adı Yalçın Ayaslı ve Amerika’daki MIT üniversitesinin saygın fizikçilerinden birisi. Eşi Serpil Ayaslı’yla birlikte bilimsel buluşlarından kazandıkları parayı Türk kültürünün tanıtımına ve dünya çapında marka yaratılmasına harcıyorlar. Öğrencilere burs vermekten tutun da, tarih ve kültür konferansları, sergiler düzenlemeye, daha çok Osmanlı tasarımlarına dayanan Armaggan adlı bir marka oluşturmaya kadar birçok hizmetleri var.

“NAR” aslında Naturel and Regional (Doğal ve Yöresel) kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor.

Kâr amacını bırakın, üste çok büyük para harcayarak sağlıklı ürünler sunmak istiyorlar. 21 çeşit zeytinyağı, organik ve saf nar ekşileri, onlarca çeşit reçel, sirke var listelerinde. Hepsi de güvenilir ve sağlıklı.

Siz benim bu köşede hiçbir şeyin reklamını yaptığıma tanık olmadınız. Yapmam da. Ama bu sefer durum farklı. Çünkü bu firma, Ayaslı’nın tamamen kendisini yetiştiren ülkeye bir borç ödemesi olarak algılanmalı. Para kazanmak için değil, kaybetmek için (hadi kaybetmeyi göze alarak diyelim) yapılan bir hizmet. Kelimenin tam anlamıyla para kaybediliyor.

Bence aşağıda adresini vediğim siteleri bir kez ziyaret edin, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak:

1. www.nargourmet.com

2. www.turkishculturalfoundation.org/

Thursday, September 22, 2011

Sofralık Zeytinde Üretim Atağı

22 Eylül 2011,Perşembe

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, 2011- 2012 döneminde 534 bin 376 ton sofralık zeytin, 191 bin 106 ton zeytinyağı üretileceğinin tahmin edildiğini açıkladı.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, 2011- 2012 döneminde 534 bin 376 ton sofralık zeytin, 191 bin 106 ton zeytinyağı üretileceğinin tahmin edildiğini açıkladı. Tan ayrıca bir önceki yıla göre sofralık zeytinde yüzde 43, zeytinyağında ise yüzde 20'lik artış öngördüklerini de belirtti.

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Resmi Tespit Komisyonu'nun yaptığı çalışmaların sonuçlarını açıklayan UZZK Başkanı Mustafa Tan, özellikle sofralık zeytin ile Ege ve Marmara bölgeleri dışındaki üretim artışının dikkat çektiğini aktardı. UZZK koordinatörlüğünde yürütülen rekolte tespit çalışmalarına pek çok kurum ve kuruluşun destek verdiğini dile getiren Tan, Türkiye genelinde yaptıkları çalışmada verimlilik artışı gözlemlediklerini kaydetti.

Tan, özellikle sofralık zeytindeki üretim artışı ve verimliliğin iyileşmesiyle birlikte zeytinde yıllar arasındaki rekolte makasının giderek daraldığına işaret ederek önümüzdeki yıllarda bu oranı daha da aşağı çekmek istediklerini dile getirdi.

123 MİLYON AĞAÇ MEYVE VERDİ

2011- 2012 sezonundaki üretim tahmin sonuçlarını da açıklayan Tan, şunları söyledi:

"Türkiye genelinde toplam 123 milyon 375 bin meyve veren, 38 milyon 231 bin meyve vermeyen genç ağaç mevcut. Ağaç başına ortalama 11.7 kilogram verim ile 1 milyon 446 bin ton zeytin alınacağı, bunun 534 bin 376 tonunun sofralık zeytine, 903 bin 353 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da 191 bin 106 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir."

DİĞER İLLER ATAKTA

Tan, ayrıca bir önceki yıla göre sofralık zeytinde yüzde 43, zeytinyağında ise yüzde 20'lik artış öngördüklerini de belirterek, şu bilgileri verdi:

"Ege ve Marmara zeytinyağı rekoltesi yüzde 5 düşüşle 108 bin 880 ton olarak, diğer bölgeler zeytinyağı rekoltesi yüzde 80 artışla 82 bin 226 ton öngörülmektedir. İller bazında genel olarak rekolte miktarları yükselirken, Çanakkale, Balıkesir ve İzmir'de bir önceki yıla göre zeytin veriminde düşüşler öngörülmektedir. Özellikle ilkbaharda uzun süreli yağmurların bazı hastalıklara neden olduğu, ani sıcaklık değişimlerinin ise çiçeklenmeye ve meyve tutumuna olumsuz etkide bulunduğu ortaya çıkmıştır."

Monday, September 05, 2011

Sonunda bu da oldu!

Milliyet
31 Ağustos 2011,Çarş.


İhracat Şampiyonları olarak tanımlanan, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından 2004 yılından bu yana açıklanan en fazla ihracat yapan ilk bin firma listesine 2010 yılında zeytinyağı sektöründen hiçbir firma giremedi. Sofralık zeytin sektöründe ise listede sadece Marmarabirlik Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yer bulabildi. Sektör zeytin ithalatı arayışına girdi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından 2004’te ilk kez açıklanan ihracatta ilk 1000 firma listesinde zeytinyağı sektöründen 8 firma yer bulmuştu. Zeytinyağı sektörü 2005 yılında TİM tarafından açıklanan ihracat şampiyonları listesine 9 firma ile girmişti. 9 firmanın ihracat rakamı 266 milyon 693 bin dolara ulaşmıştı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ilk 1000 ihracatçı listesinde zeytin ve zeytinyağı sektörünün gerilemesi 2006 yılında belirgin şekilde kendini gösterdi. 2006 yılında Ekiz Yağ ve Sabun Sanayi ve Ticaret A.Ş. sektör lideri olurken, zeytin ve zeytinyağı sektörü 2006 yılında şampiyonlar liginde 5 firma ile temsil edilmişti. 5 firmanın ihracatı 129 milyon 880 bin dolarla kalmıştı.

-2007’DE 3 FİRMA LİSTEYE GİRMİŞTİ-

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ilk 1000 ihracatçı listesinde zeytin ve zeytinyağı sektörünün kan kaybı 2007 yılında da devam etti. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, 2007 yılında sektör lideri olurken, listenin gediklisi Nejat Atalan Dış Ticaret A.Ş. ve Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ilk 1000 ihracatçı arasına isimlerini yazdırmıştı. 2007 yılında bu üç firma dışında listeye girebilen zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı olmamıştı.

2008 yılında zeytinyağı sektöründen hiçbir firma TİM ilk 1000 ihracatçı listesinde yer alamazken, sofralık zeytin ihracatçısı Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği listede yer alan tek firma olmuştu. İlk 1000 ihracatçı listelerine 2009 yılında bakıldığında ise sektör lideri olarak Verde Yağ ve Besin Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. görünüyor. 2009 yılında listede yer bulan diğer zeytin ve zeytinyağı sektörü firmaları ise Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ve Ekiz Yağ ve Sabun Sanayi ve Ticaret A.Ş. olmuştu.

2010 yılına gelindiğinde ise, 2008 yılının tekrarı ortaya çıktı. Sofralık zeytin ihracatçısı Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, ihracatla ilk 1000 ihracatçı listesine girebilen tek sofralık zeytin ihracatçısı firma olurken, zeytinyağı ihracatçısı firmalar bir kez daha liste dışı kaldı.

-TÜRK FİRMALARININ AYAĞA KALKIP YÜRÜMESİNİN TEK ÇARESİ VAR-

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli yaptığı açıklamada, "Türk Zeytin ve Zeytinyağı sektörü, 2007 yılından önce baş gösteren kuraklıklar, iç piyasada tüketimin artması, vs. gibi nedenlerden dolayı özellikle 2007 yılından bu yana Türk Zeytin ve Zeytinyağı gerek fiyat, gerekse miktar ve kalite yönünden, uluslararası pazarlarda rekabet dışında kalmaya başladı. İşte bu tabloyu erkenden gören sektörün tek İhracatçı Birliği olan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Genel Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda, 2007 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan zeytin ve zeytinyağında "Dahilde İşleme Rejimi" kapsamında, üstelik de yüzde 50’si iç piyasa kaynaklarından tedarik edilmek ön koşuluyla yeniden ihraç kaydıyla yurt dışından zeytin ve zeytinyağı getirme talebinde bulundu. Uluslararası piyasalarda henüz emekleme dönemini tamamlamaya çalışan Türk Markalarının ayağa kalkıp yürümesini temin edecek tek çare bugün için budur" dedi.

Güreli, Türk Zeytin ve Zeytinyağı sektörü olarak, diğer üretici ülkelerin Türkiye’den daha ucuz olan kaliteli yağlarını DİR kapsamında ithal edip, işleyip kutulayarak ihraç etmek ve böylece Türkiye’ye önemli bir katma değerin kalmasını sağlamak istediklerini söyledi.

-İHRACATTA KAN KAYBI SÜRÜYOR-

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken ise yaptığı açıklamada, sektörün son 5 senelik ihracat rakamları incelendiğinde ne yazık ki, her sene rekor kıran Türkiye ihracat rakamlarına rağmen sürekli gerilediğinin görüleceğini ifade ederek, "Zeytin-zeytinyağı sektörümüz son dönemde; Dahili üretimin miktarı, tür ve kalite anlamında yetersizliği, İhraç pazarlarımızda talep edilen iri kalibreli ve/veya ülkemizde yetiştirilmeyen veya üretimi az olan zeytin çeşitlerinin üretiminin azlığı gibi nedenlerle ihracatta kan kaybedilmektedir. İtalyan ve İspanyol zeytin-zeytinyağı ihracatçılarının sahip olduğu dahilde işleme rejimi kapsamında ithalat imkanına sahip olmayan ülkemiz sektör temsilcilerinin bazıları Mısır, İspanya, Yunanistan gibi bazı ülkelerde yerli işadamları ile ortaklığa giderek aynı ülkeden ve diğer üretici ülkelerden temin ettikleri ürünleri işleyerek İran, ABD, Rusya, Uzakdoğu ülkeleri gibi ülkelere ihraç etme yoluna gitmekte, bu nedenle; katma değerin büyük kısmının yatırımın yapıldığı ilgili ülkelerde kalması, teknoloji ve işleme tekniklerinin öğretilmesi ile pazar bilgilerinin verilmesi sonucunda ileriye yönelik rakiplerin kendi ellerimizle yaratılması gibi olumsuz sonuçlar da oluşmaktadır" dedi.
(ANKA)