Tuesday, March 06, 2007

"Zeytin ve Zeytinyağı Geleceğin Sektörü"




TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin: Önümüzdeki dönemlerde tüm dünya zeytinyağı tüketecek...
Cemil Çelik,Ticaret
Kaynak: http://www.tarimmerkezi.com/haber_detay.php?hid=3131
04-Mart-2007 Pazar- Haber Merkezi

Türkiye son yıllarda, zeytin fidanı dikiminde adeta seferber oldu. Fidancılar zeytin fidesi temin etmekte zorlanıyor. Körfez'de fidancıların siparişler ile çalıştığı gelen haberler arasında yer alıyor. Zeytin ağacına bu kadar yatırım hız kazandı. Doktorlar, avukatlar, mühendisler, esnaflar ve köylüler zeytinciliğe özendi. Herkes tarlasına zeytin fidanı dikiyor. Böyle giderse, çok yakın bir zamanda zeytin ve zeytinyağında rekoltemiz tahminlerin üzerine çıkacak. Şimdiden önlem alınması gerekiyor. Tehlike kapıya dayandığında, sorunların altından kalkmak daha zor olacaktır. Onun için zeytin ve zeytinyağında uzman olan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin'e, bugün için zeytinyağında izlenmesi gereken politikalar, yurtiçi ve yurtdışı tüketimi arttırmak için ne gibi çalışmalar yapılmalı, bugünden alınması gereken kararlar ile TARİŞ'in yurtiçinde ve yurtdışında yeni pazar temininde ne gibi çalışmaları olduğunu sorduk.
Aldığımız yanıtları siz okurlarımız ile paylaşıyoruz.

- Türkiye'de herkes zeytin fidanı dikiyor. Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz?

ÇETİN: Türkiye uzun yıllar ihmal ettiği zeytinciliğe yeniden sahip çıktı. Ülke tarımında son yıllarda başlayan gerileme, üretim, verim ve gelir kayıpları zeytinciliği adres gösterdi. Zeytinciliğin tarımsal faaliyet alanında tek gelir getiren ürün olması ve dünyada pazarının büyümesi sonucu ülkemizde de zeytincilik ekim alanları ve sektöre ilgi duyanlar anlamında hız kazandı. Bu durum zeytinciliğimiz açısından olumlu bir gelişmedir.

- Zeytincilikte yatırımlar bu hızla devam ederse, 5-6 yıl sonra Türkiye'deki zeytin ağacı varlığı ve zeytinyağı rekoltesi ne olabilir?

ÇETİN: Türkiye 1950'li yıllara kadar dünya zeytinyağı üretiminde İspanya ve İtalya'nın ardından üçüncü sırada yer alıyordu. Bu tarihten sonra margarin furyasıyla zeytinyağı üretimi ve tüketimi geriledi. Türkiye, dünya üretimi sıralamasında altıncılığa düştü. Yine maalesef Türkiye, Akdeniz çanağında zeytinyağı üretip de tüketmeyen tek ülke konumunda. Türkiye'de kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi 1 kilogramı bulurken, AB'de kişi başına ortalama 13 kilogram, yine bu rakam komşumuz Yunanistan'da 22 kilogram seviyelerinde. Zeytinciliğe yapılan yatırımlar arttı. Bu hızla devam ederse, 5-6 yıl sonra Türkiye dünyada zeytinyağı üretim sıralamasında tekrar üçüncülük düzeyine çıkar.

- Sizce bugün için zeytin ve zeytinyağında nasıl bir politika izlenmesi gerekiyor?

ÇETİN: Ülkemiz yılda 1 milyon 400 bin ton likit yağ tüketmektedir ve yıllara göre değişmekle beraber, yılda yaklaşık 800 bin tonunu ithal etmektedir. İthal edilen likit yağın ağırlığını ise ayçiçeği yağı oluşturmaktadır. 776 bin metrekare alanı olan ülkemizde, ayçiçeği ve zeytin ağacı ekecek tarla mı kalmamıştır? Likit yağ ithalatıyla ülkemiz kaynakları önemli ölçüde dışa akmaktadır. Zeytinyağı üretimi ve ayçiçeği üretimi devlet politikalarıyla özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Bunun yapılması halinde, ilk etapta tamamı olmasa bile önemli ölçüde likit yağ ithalatımızda azalma görülür. Türkiye toprakları, arazi yapısı, iklimi dikkate alındığında, bugün gerçekleşen zeytinyağı rekoltesini haketmemektedir. Türkiye'nin yılda 600 bin ton zeytinyağı rekoltesine ulaşması mümkündür. Ciddi, sağlıklı politikalarla zeytinyağı üretimi hızla arttırılabilir, hatta geçmişin kayıpları da telafi edilebilir. Son zamanlarda zeytinciliğe gösterilen önem, 5-6 yıl içinde istenilen düzeye ulaşacak. Hatta dünya pazarlarında bizde varız diyebiliriz.

- Zeytinyağında tüketimi arttırmak için nası bir çalışma yapılması gerekiyor?

ÇETİN: Dünya genelinde sağlıklı beslenme trendinin artmasına paralel, zeytinyağı tüketimi de hızla artış kaydetmektedir. Zeytinyağı tüketim pastası dünyada sürekli artmaktadır. Dünya zeytinyağı tüketimi yılda en az 100 bin ton artış göstermektedir. Mevcut pazarlarda talebin artmasının yanı sıra, zeytinyağı tüketimine yabancı başta Uzakdoğu olmak üzere, yeni pazarların da tüketime yönelmesiyle, zeytinyağı tüketimi dünyada hızla artmaktadır. Yılda 250 bin ton ithalatla, zeytinyağında dünyanın en büyük pazarı ABD'dir. Ağırlıklı olarak fast-food kültürünün yaygın olduğu ABD'de, obezitenin ciddi sorun olmasına da paralel, sağlıksız gıdalardan uzaklaşıldığı ve zeytinyağı tüketiminin artma eğiliminde olduğu dikkate alındığında, ABD'nin gelecek yıllarda da tüketim yoğunluğu açısından önemli pazar olma özelliğini koruyacağını söylemek mümkün. AB ülkeleri, hem üretimde hem de tüketimde zeytinyağında önemini koruyor. Ancak tüm bunların yanı sıra, Uzakdoğu geleceğin hızla büyüyen önemli pazarlarındandır.

YAKIN GELECEKTE TÜM DÜNYA ZEYTİNYAĞI TÜKETECEKTİR

Zeytinin anavatanı olan ülkemizde bu alanda tarladan, sofraya kadar olan süreçte tüm tedbirlerini almalıdır. Son dönemde hükümetin zeytinciliği teşvik etme amacıyla gerçekleştirdiği adımları görmemek mümkün değil. Fidan dikimi konusunda devlet desteği yerini buluyor. Ancak üretim ve ticaretinde, daha önemlisi Türk insanına daha fazla zeytinyağı tükettirmeye dönük özendirici çalışmalar yapılması da kaçınılmazdır. Zeytincilik seferberliği bir bütün olarak ele alınmalıdır. Zeytin ve zeytinyağı geleceğin sektörüdür. Türkiye'de bundan azami pay almalıdır, Türk insanı da bu değerli ve sağlıklı ürünü daha fazla tüketmelidir. Yakın gelecekte tüm dünya zeytinyağı tüketecektir.

- Türk halkına zeytinyağı yedirmek için nasıl bir strateji izlenmesi gerekir?

ÇETİN: İç piyasada tüketimi arttırmaya dönük çalışmalarda fiyat faktörü dikkate alındığında, fedakarlığın üreticiden beklenmesi son derece yanlış olur. Batı ülkelerinde olduğu gibi, tüketici kamu tarafından desteklenmeli ve tüketime özendirilmelidir. AB ülkelerinde üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki fark PRİM sistemiyle aşılıyor. Türkiye'de de böyle yapılmalıdır. Ülkemizde zeytinyağına verilen prim 11 kuruş seviyelerinde kalırken, bu rakam AB'de 1.32 Euro seviyesindedir. Söz konusu rakam ne üretimi ne de tüketimi teşvik etmektedir. Aksine yetersiz prim miktarı kaynak israfına neden olmaktadır.

- Zeytinyağın ihracatındaki düşüşü siz neye bağlıyorsunuz?

ÇETİN: Zeytinyağı iç tüketimi yıllık 60 bin ton seviyelerine ulaşmıştır. İhracat miktarı ise yıllara göre değişmekle beraber, 70 bin ton ortalamasını bulmuştur. Geçen yıl başlayan ve bu yıla da sirayet eden ihracattaki düşüş, kendini korumaktadır. Bunu tek bir cümleyle açıklamak gerekirse, AB'nin genel tarım politikalarının bir sonucu demek mümkün. AB genel tarım politikaları dikkate alındığında, tarıma çok stratejik yaklaşmakta ve buna yönelik en etkin araçları kullanmaktadır. Zeytinyağı ihraç fiyatlarının düşmesine paralel, görülen zeytinyağı ihracatı da yine AB'nin genel tarım politikası içinde değerlendirilmelidir. AB'nin uyguladığı tarım politikaları Türk tarım politikalarına yansımaktadır. Tarımsal alanda dünyada üstünlük savaşları yaşanıyor. Çünkü tarım insanların gıda ihtiyacı ve sanayinin hammaddesi olması özelliğiyle, gelecekte çok daha büyük değer taşıyacaktır. Tarımsal üstünlüğü elinde bulunduran ülkeler de bundan büyük yararlar sağlayacaktır. AB ve ABD kendi çiftçilerini alabildiğine destekler, sübvanse ederken, Türkiye gibi ülkelerin bunları sıfırlamasını istiyor. Tarım ülkesi Türkiye'nin dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak, süratle etkin politikalar devreye koyması kaçınılmazdır. AB eliyle geçen yılın başından bu yana dünya zeytinyağı fiyatlarının yükselmesi suni olarak engellenmektedir. 2006 yılının başında tonda 4100 Euro seviyelerine ulaşan zeytinyağı ihraç fiyatları, AB girişimleriyle 2200 Eurolar'a çekildi. Ekonominin çok basit kuralı olan fiyat, arz talebe göre oluşur mantığının yerini suni müdahaleler aldı. AB zeytinyağı fiyatlarının raf fiyatlarının yükselmesi karşısında tüketicinin alternatif yağlara kayacağı, zeytinyağı tüketiminin düşeceği iddiasıyla fiyatlara fren yapıldı, hatta aşağı çekildi. Bu durumda AB zeytinyağı çiftçisi mağdur edilmez, prim ve diğer desteklerle donatılırken, Türk çiftçisi mağdur oldu. AB Tunus ile özel anlaşmalar yaparak, ucuz fiyattan kotalı ürün alarak, hem kendi sanayicisini hem tüketicisini hem de üreticisini destekledi. Sonuçta AB, ekonomisini güçlendirdi. Bu durumda, dünya zeytinyağı ihraç fiyatları radikal düşüş gösterdi. Başlangıçta iddia edilen zeytinyağında yüksek fiyat tüketiciyi alternatif yağlara yöneltir iddiası da gerçekleşmedi. Çünkü orijin fiyatı ile raf fiyatı arasındaki fiyat makası başlangıçta yüzde 40 seviyelerindeyken, bu oran şimdilerde yüzde 70'e ulaştı. Öte yandan, dünya zeytinyağı otoriteleri de çok iyi bilmektedir ki; zeytinyağı tüketicisinin bu üründen maksimum beklentileri vardır, lezzetin üstünde sağlık beklentileri vardır. Bu nedenle zeytinyağı tüketicisi alternatif yağlara kaymaz ve kaymadı da... Ancak bu iddia zeytinyağında üretici fiyatlarını düşürmede en kuvvetli araç olarak kullanıldı. Oysa burada hedef; özellikle Türkiye gibi, Tunus gibi ülkelerden ucuz mal temin etmekti. Bakıldığında, AB'nin tarım alanında başlattığı savaş, tüm şiddetiyle sürüyor. Bunun işaretlerini son yıllarda görmeye başlamıştık. Önceki yıllarda tonajlı mal ithalatı talep eden alıcılar, küçük partilere yönelmişti. Bu son iki yılda çok daha belirgin hal aldı. Alıcılar, kontratları kadar, ihtiyaçları kadar küçük partiler halinde zeytinyağı alımı yapıyorlar ve sonra piyasadan çekiliyorlar. Bunun ardından gerçekleşecek parti alımında da fiyatları düşürdüklerinden, daha ucuza mal temin ediyorlar. Bu bir savaşsa, satrançsa, biz de ona göre davranmalıyız. Türk çiftçisi bunu biliyor. Arz talebe uymayan fiyatlar karşısında biz de kendimizi koruyacağız. Üretici de ihtiyacı kadar mal satarak, fiyatların gerilemesine engel oluyor. Bu durum karşısında fiyatlar bir miktar yükselme eğilimine girdi. Onlar ihtiyacı kadar mal alıyorsa, nazlı nazlı davranıyorsa, üretici de nazlanacak malını satmada. İhtiyacı kadar satacak ve sonraki partide ürününün, emeğinin fiyatını yükseltecek. Malının değerini bulduğunda satacak.

- Zeytinyağında ihracatı arttırmak için ne gibi önlemler almamız lazım?

ÇETİN: Türkiye zeytinyağında dökme ihracatın yanı sıra, markalı ve ambalajlı ihracata yönelik de tedbirler almalıdır. Ambalajlı ihracata uygulanan teşvik çok yerinde, çok doğru bir karardır, ancak yetersizdir. İhracatta markalı ve ambalajlı ürünler AB seviyelerinde desteklenmelidir. Bu, hem Türkiye'nin zeytinyağında imajını kuvvetlendirecek hem de sektörün önünü açacaktır. Bir diğer önemli konu da, AB adayı Türkiye, AB'ye ihracatta yüksek gümrük vergileriyle giriyor. Hatta girmekte zorlanıyor. Resmi düzeyde görüşmeler yapılarak, AB ülkelerinde zeytinyağımıza uygulanan yüksek gümrük vergileri konusunda indirim istenmelidir. Hatta sıfırlanması konusunda diretilmelidir. AB adayı Türkiye'nin ürünü bu tür yasakların muhatabı olmamalı. Zeytinyağı ihracatının arttırılması için, hem üretimde hem de pazarda, uygulamada olanın üzerinde destek gereklidir.

- TARİŞ zeytinyağı markası ile dünyada belli başlı büyük pazarlarda isim yaptı. Yeni pazarlar nereler olacak?

ÇETİN: Ambalajlı ve markalı ihracatta TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği büyük gayret göstermektedir. Halen 38 ülkeye TARİŞ markasıyla ihracat gerçekleştiriyoruz. Ancak dış pazarda rakip ülkelerle rekabette zorlanıyoruz. Türk zeytinyağlarının kalite rekabetinde üstünlüğü tartışılmaz, ancak AB'nin büyük oranda teşvikli ve destekli ürünleri karşısında fiyat tutturmakta zorlanıyor. Zeytinyağı sektörü açısından gelecek umut vericidir. Ama hızlı yol almak için markalı ihracatın teşviği büyük önem taşımaktadır. Özellikle, zeytinyağı tüketimine yeni yönelen ülkelerde, pazara ilk giren kuvvetli Türk markaları oluşturmak için destek gereklidir. ABD, Kanada, İngiltere, Japonya, Rusya pazarlarının yanı sıra, Çin ve Uzakdoğu pazarında da iddialı olacağız.

No comments: