Monday, December 06, 2010

Zeytin depolarına yeni düzen








Olay Gazetesi
04 Aralık 2010 C.tesi





Zeytin ve zeytinyağı ticaretini kolaylaştırmak, depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak amacıyla lisanslı depoların uyacağı esaslar yönetmelikle belirlendi.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 'Zeytin Lisanslı Depo Yönetmeliği' ile 'Zeytinyağı Lisanslı Depo Yönetmeliği' Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı. Yönetmeliklerle zeytin ve zeytinyağı ticaretini kolaylaştırmak, depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak ve kalitesini korumak, lisanslı depo işleticilerinin kişiler arasında ayrım yapmaksızın depolanmak üzere zeytin kabul etmelerini temin etmek amaçlanıyor.

ASGARİ 4 BİN TON:
Ayrıca, ürünlerin mülkiyetini temsil eden, satışını ve teslimini sağlayan, teminat olarak verilebilen ürün senedi çıkartmak ve standartları, kalitesi belirlenmiş zeytin ve zeytinyağı depolanması için hizmeti sunan lisanslı depo işletmelerinin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usul ve esaslar da belirlendi. Buna göre, depolar, taban, iç ve dış duvar yüzeyleri ile çatısı ürüne yabancı madde karışmasını ve kirlenmesini önleyecek ve rutubeti geçirmeyecek, ürünleri her türlü koku ve hava etkisi ile iç ve dış zararlardan koruyacak şekil ve nitelikte olacak. Lisanslı zeytin depolarının toplam kapalı ürün depo kapasitesi, asgari 4 bin ton, müstakil her bir ünitenin ya da şubenin kapalı depo kapasitesi asgari 500 ton, zeytinyağında ise kapalı ürün depo kapasitesi asgari 5 bin ton, müstakil her ünitenin ya da şubelerin kapasitesi de en az bin ton olacak.

1 MİLYON LİRA SINIRI
Lisanslı depo işletmesi kuruluşunda 1 milyon liradan az olmamak üzere, depolama kapasitesine göre Bakanlıkça belirlenen tutarda ödenmiş sermayeye sahip olma şartı aranacak. Söz konusu tutar, zeytin depoları için 50 bin ton kapasiteye kadar 1 milyon lira ile 2,5 milyon lira arasında uygulanacak. 50 bin tonu aşan her 5 bin ton için de ilave 200 bin lira ödenmiş sermaye olacak. Bu rakam, zeytinyağı lisanslı depolar için de 30 bin ton kapasiteye kadar yine 1 milyon lira ile 2,5 milyon lira değişecek. 30 bin tonu aşan her 5 bin ton için de ilave 500 bin lira ödenmiş sermaye gerekecek.

Thursday, December 02, 2010

Zeytincinin Dertleşmesi

Atakan Atasoy

Baba tarafından - doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen - Bursa Orhangazi'nin Sölöz köyündenim. Bunu diyebiliyor olmam da benim zeytin ağacına tutkum, tarlama olan hasretim ve bu nedenle her yıl en az 2-3 kez yollarına düşmemdir.

Zeytinlik sayfanızı vakit buldukça okuyorum. Herşey ne kadar ciddi, ne kadar organize ve güzel işliyor gibi görünüyor yazılanları okuduğumuzda... Ya da işin içinde olmayan birisi okuduğunda... Oysa ki; eğer zeytininizi topladıktan sonra salamura yapmıyor ve bir sonraki sezona dek bunu kapı kapı, market market ya da semt pazarlarında satmıyorsanız zeytinden para kazanıyorum diyebilecek durumda değilsinizdir.

Halen toplamda yaklaşık 6 dönümlük zeytinliklerimizden elde ettiğimiz yıllık zeytin miktarımız topu topu 3 bilemediniz 4 ton civarında. Ürününüzü perakende satamıyor, bizim gibi toptan satmak zorunda kalıyorsanız eğer ilaç, bakım, işçilik ve benzeri masraflarla birlikte getirisi neredeyse götürüsüne denk. Benim de M.Ü.'nde derslerine girdiğim Sayın Güngör Uras'ın yazısında sözettiği gibi öyle 12,5 ya da 25 tl de değil üstelik günlük işçilik ödemeleri. 30 liradan aşağısına tarlanıza kimseyi sokamazsınız Bursa'da. Buna rağmen yapılan iş daha çok para kazanmak için işçiler tarafından iki katı günde tamamlanır. Zeytininizi toplarsınız bu sefer satacak tüccar bulamazsınız. Köy dışından bulduğunuz tüccar uzun vadeli çekler verir size, karşılığı var mı yok mu diye düşünür durur ve günü geldiğinde de dolandırıldığınızı anlarsınız. Yabancı tüccarın adı hep dolandırıcıdır ve bu nedenle köy dışından kimseye -mahalle baskısı yüzünden- zeytin veremezsiniz. Güvenli diye köyünüzden zeytininizi alan kişi de bunu fiyatı yarı yarıya kıracak kadar kullanır. Sonuçta elinizde kalan üç beş kuruş için Allah razı olsun der sineye çekersiniz.

Her sektörde olduğu gibi ağalar, paşalar, patronlar yıl boyunca seminerler düzenler, konferanslar verir, biraraya gelip "ileriye bakalım" derler. İleriyi daha iyi görebilmek için sizin üzerinizde yükseldiklerini farketmezler bile.

Benim anam tarlaya gider, benim anam zeytin toplar, benim anam her hasatta gece yarılarına dek evin karanlık avlusunda zeytinin yeşilini siyahından, irisini ufağından, iyisini kötüsünden ayırır.

Benim anam "Allah bereket versin" der bir sonraki hasata kadar.

Monday, November 22, 2010

ZEYTİN VE İLENÇ…

Nevzat Çağlar Tüfekçi
(Öykü)


Nablus kenti, Batı Şeria’da Filistinlilerin yaşadığı bir kentti. Burada Yahudiler de yaşıyordu. Nablus’ta zeytin ağaçları vardı. Bu bölgenin önemli geçim kaynaklarından birisiydi, o. Ağaçların dalları zeytin doluydu. Zeytinin var yılıydı. Bereketli bir yıldı. Hem Filistinliler için hem de Yahudi yerleşimciler için zeytin çok önemliydi bu bölgede. Arazinin yapısı gereği ürün çeşidi kısıtlıydı burada. Zeytin Akdeniz havzasının önemli bir ürünüydü ve tanrının bir armağanıydı onlara.

Hasat mevsimiydi. Herkes umutlarını zeytine bağlamıştı bu yıl. Bu, Filistinliler için çok daha önemliydi. Çünkü yaşam onlara karşı bonkör değildi. Etraflarında kuşatmalar vardı. Bazı engellemeler nedeniyle herşey onlara ulaş(a)mıyordu. Filistinliler, ellerindeki bir avuç toprakta, ihtiyaçlarını karşılayacak ürünler yetiştiriyorlardı. Zeytin de bunlardan birisiydi. Bu hasat mevsimi onlar için kurban bayramının yanısıra ikinci bir bayram olacaktı. Yüzleri gülecekti…

Ama bir gece, onların umutlarına gölge düştü. Nablus kentinde yaşayan bazı Yahudi yerleşimciler, gece yarısı Filistinlilere ait zeytin bahçelerine girerek, zeytin ağaçlarını diplerinden kestiler. Filistinliler, sabah kalktıklarında bahçelerindeki zeytin ağaçlarının kesilmiş olduklarını gördüler. Gördüklerine inanamadılar, inanmak istemediler. Dünyalar başlarına yıkılmıştı. Ne yapacaklarını bilemediler. Zeytin üzerine kurulan o güzel hayalleri, birden yok oluverdi. Filistinli kadınlar ağlamaya başladılar, yas tuttular zeytinleri için. Beddua ettiler, ilendiler zeytinlerini kesenlere… Erkekler, kin ve öfke sözlerini haykırdılar bunları yapanlara… Ağaçların bu hale gelmesi için çok emek vermişlerdi. Bir çocuk gibi bakmışlardı onlara. Şimdi ise onların umudu, herşeyi olan zeytin yüklü ağaçlar, köklerinin yanında yan yatmış, öylece duruyorlardı…

Gözyaşı döken, ağıt yakan ve zeytinlerini kesenlere beddua eden insanlardan birisi de, 40 ağacı kesilen 73 yaşındaki Salima Ewes’di. Salima Ana, iki kolunu gökyüzüne doğru kaldırmış; tüm kızgınlığı ve nefreti yüzüne yansımış bir şekilde bunu yapanlara karşı lanetler yağdırıyor, içinden gelen tüm öfke dolu sözleri ardı ardına sıralıyordu. Bunu yapanlara beddua ediyordu…

Bundan 2400 yıl önce, Güneybatı Ege’de, Karya bölgesinde de buna benzer durumlar yaşanmıştı. “Bereketli Hilal” olarak adlandırılan; Nil Deltası, Mezopotamya ve Anadolu’yu, özellikle de Ege kıyılarını içine alan toprakları, tarih boyunca farklı kökenden onlarca kavim sahip olmaya çalıştı. Bunun ana nedeni, topraklarının verimliliği, stratejik konumu ve güzel iklimiydi. MÖ 3000’lerde Sümerler, Batı Anadolululara, “Deniz kıyısındaki güneş bahçesinde yaşayan insanlar”; Firavunlar zamanında da Mısırlılar ise Egelilere, “Denizin yüreğinde yaşayan insanlar” olarak nitelendirirdi.

Antik çağda, Karya bölgesi(Anadolu’nun güneybatısı), bugün olduğu gibi o zaman da önemli bir zeytin diyarıydı. Karlar, geçimini zeytinle sağlarlardı. Komşu ülkelere gemilerle, amforaların içinde zeytinyağı gönderirlerdi. Antik dönemde, birçok kavmin gözü Mylasa’nın başkent olduğu Karia bölgesindeydi. Bu nedenle, Karia bölgesi sık sık saldırılara hedef olurdu. Karlar, aynı zamanda, kadınıyla erkeğiyle savaşçı insanlardı. Bu nedenle, istilacı güçler çoğu zaman amaçlarını gerçekleştiremeden ve ağır kayıplar vererek, geldikleri gibi geri giderlerdi.

İstilacı kavimler, Karlar’ın bu özelliğini bildiğinden, onların direnme gücünü kırmak, moral güçlerini yok etmek için, önce onların temel geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarını dibinden keserlerdi. Bu durum, Karlar üzerinde çok büyük moral çöküntüsü yaratır, onların direnme güçlerinin kırılmasına neden olurdu. Karyalı kadınlar, zeytin ağaçlarını kesenler için, “Elleri kırılasıcalar, boyları-posları devrilesiciler, naham yarabbi ciğerinden yanasıcılar, teneşirlere gelesiceler” diye beddua ederdi.

MÖ 4. yy’da Karya satrabı(valisi) Hekatomnos, kıyıma uğrayan zeytin ağaçlarının yeniden diriltilmesi için buyruklar yayınladı. Bölgesinde zeytinciliğin gelişmesini teşvik etti. Bu konuda ödüller ortaya koydu. Her kıyımdan sonra Mylasa’nın zeytinleri köklerinden yeniden filiz sürdü…

2400 yıl sonra Filistinli Salima Ewes’in, zeytinlerini kesenlere karşı yaptığı ilenme, Karyalı kadınlarınkiyle aynıydı: “Elleri kırılasıcalar, boyları-posları devrilesiciler, naham yarabbi ciğerinden yanasıcılar, teneşirlere gelesiceler…”

Bu, yüzyıllar boyunca, Akdeniz havzasında yaşayan kadınların, zeytinlerini kıyıma uğratanlara karşı ortak ilenci oldu hep… Tanrıların kutsadığı, insanlara geçim kaynağı olan o kutsal ağaçları kesenler, barışın simgesi o dalları gövdesinden ayıranlar ise hiçbir zaman onmadı, tarihler boyu yüzleri gülmedi hiç… Hep büyük felaketlerin mağduru oldular…

EİB, GIDA İHRACATÇILARINI RUSYA’YA GÖTÜRÜYOR

Ege İhracatçı Birlikleri, Türkiye’nin en büyük gıda ihracat pazarları arasında olan Rusya’da 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na Milli Katılım Organizasyonu düzenliyor. Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Sezmen Alper, “Rusya’nın en büyük gıda fuarı olan Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na tüm gıda ihracatçısı firmalarımızı katılmaya davet ediyoruz. Küresel krizin bittiği, talebin tekrar canlandığı ortamda Rusya pazarındaki fırsatları değerlendirmeye davet ediyoruz Bu son çağrımızı dikkate alan ihracatçılarımız kazançlı çıkacaktır” diye konuştu.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından, 2011 yılında 4 tane uluslararası gıda fuarına milli katılım organizasyonu gerçekleştireceklerini belirten Alper, şöyle konuştu: “2011 yılında düzenleyeceğimiz ikinci gıda fuarı 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında Rusya’nın Başkenti Moskova’da düzenlenecek olan Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı olacak. Türkiye, Rusya’ya yıllık ortalama 1 milyar dolarlık gıda ürünleri ihraç ediyor. En büyük ihraç pazarlarımızdan bir tanesi, yaklaşık 150 milyon nüfusu ile dünyanın 9. kalabalık ülkesi. Rusya’nın, toplam ithalatının yüzde 20’sini gıda ürünleri ithalatı oluşturuyor. Rusya, Gıda ihracatçılarımız açısından hem büyük, hem de yakın bir pazar, ihracatçılarımızın bu cazip fırsatı değerlendirmelerini bekliyoruz. Fuarda, konserve, turşular, makarna çeşitleri, kuru yemişler, fındık, zeytin ve zeytinyağı, un ve unlu mamuller, bitki çayları ve şifalı bitkiler ile baharatlar, şekerlemeler, süt ürünleri, şarküteri ürünler, reçel, helva, çikolata, hazır gıdalar, içecekler, su ürünleri, kanatlı eti vb. gıda ve işlenmiş tarım ürünleri sektöründe uluslararası standartlara uygun ürün üreten ve ihraç eden tüm firmalarımızın rekabet şanslarının yüksek olduğu düşünüyoruz. Gıda ihracatçılarımızı küresel krizin bittiği, talebin tekrar canlandığı ortamda Rusya pazarındaki fırsatları değerlendirmeye davet ediyoruz.”


SU ÜRÜNLERİ TANITIM GRUBU 2010’DA KATILDI İHRACATI YÜZDE 121 ARTTI

Rusya’nın en büyük gıda fuarı olan Prodexpo 2011 Fuarı’na Su Ürünleri Tanıtım Grubu’nun özel önem verdiğine işaret eden EİB Genel Sekreteri Sezmen Alper, 2010 yılında Prodexpo 2010 Moskova Fuarı’na katılan Su Ürünleri Tanıtım Grubu’nun, Türkiye’nin Rusya’ya su ürünleri ihracatının yüzde 121 oranında arttırılmasını sağladığını kaydetti.

Türkiye’nin 2009 yılında 13 milyar 260 milyon dolarlık gıda ürünleri ihracatı yaptığını belirten EİB Genel Sekreteri Sezmen Alper, gıda fuarlarının katkısı ile Türkiye’nin 2011 yılında gıda ürünleri ihracatında 15 milyar doları aşmasını beklediklerini sözlerine ekledi.

RUSYA’YA NELER SATIYORUZ?

Türkiye, 2009 yılında Rusya’ya 965 milyon dolarlık gıda ürünleri ihraç etti. Gıda ürünleri ihracatında ana kalemi 633 milyon dolarlık dış satış ile yaş meyve sebze ürünleri oluşturuyor. Türkiye, Rusya’ya 75 milyon dolarlık bitkisel ürünler ihraç ederken, 55.5 milyon dolarlık kuru meyve, 54.3 milyon dolarlık fındık, 24 milyon dolarlık meyve sebze mamulleri ihraç etti.

BAŞVURULAR EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ FUARLAR SERVİSİ’NE

2010 yılında fuara 80.000 metrekare alanda 28’i milli katılım olmak üzere 57 ülkeden toplam 1.790 firma katıldı ve fuarı yüzde 91’i profesyonel 56 bin kişi ziyaret etti etti.

Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na katılmak isteyen gıda ihracatçılarımız “Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin 2009/5 Sayılı Tebliğ”i çerçevesinde devlet desteğinden yararlanabilecekler. Sektörel Dış Ticaret Şirketi (SDŞ) niteliğini haiz firmalar için % 75'i, diğer katılımcılar (üretici-/imalatçı organizasyonları dahil) için % 50'si (toplam destek tutarı 15.000 ABD Doları'nı aşmamak üzere) destek verilecek.

Fuara katılmak isteyen firmaların Ege İhracatçı Birlikleri Fuarlar Servisi ile 0.232.488 60 00 no.lu telefon ya da fuarlar@egebirlik.org.tr e-posta adresinden temasa geçmeleri gerekiyor.

Monday, November 01, 2010

Zeytin teknikerleri derneği kuruldu

01 Kasım 2010, P.Tesi

Zeytin ve zeytinyağı sektörünün en önemli unsurlarından biri olan eğitimin askerleri bir araya gelerek Zeytin Teknikerleri Derneği'ni kurdu.

Zeytin Teknikerleri Derneği (zeyted), bundan sonraki süreçte yeni üyelik işlemlerine hız verecek ve genel kurul sürecini tamamlayacaktır. Sektörün içinde çalışan veya çalışmayan tüm teknikerlerin sorunları ile ilgilenecektir.

Derneğe Edremit MYO, Akhisar MYO, Çine MYO ve Altınözü MYO'lardan zeytincilik programlarından mezun olan teknikerler üye olabileceklerdir. Derneğin kuruluş amacı, bu okullarda okuyan ve mezun olan teknikerleri bir araya getirmek ve sektörün sorunlarına mümkün olduğunca katkıda bulunmak.

Zeytinyağında iç tüketim yetersiz

Milliyet
25 Ekim 2010


Zeytin Hasat Günleri kapsamında konuşan Gençer, "Zeytinyağı üretiminde dünya ikinciliğine oynuyoruz. Ama tüketmiyoruz" dedi.

Ayvalık'ta bu yıl altıncısı düzenlenen Zeytin Hasat Günleri renkli görüntülere sahne oldu. Mutlu Köyü'ndeki Nostalji Bahçesi Çiftliği'nde sembolik hasat yapıldı. Ayvalık Belediyesi ve İlçe Ticaret Odası işbirliğiyle düzenlenen etkinlikte, Edremit Zeytincilik Üretim, Eğitim ve Gen Merkezi Müdürü Mehmet Balcı, zeytin hasadının nasıl yapılması gerektiği konusunda konuklara bilgi verdi.

Klasik ve modern yöntemlerle zeytin toplayan ziyaretçiler, zeytin ağaçlarının altında zeytin ve zeytinyağı tadımı yaptı.

Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer, "Türkiye, zeytinyağı üretiminde dünya ikinciliğine oynuyor. 750 bin ton zeytinyağı üretimine soyunan bir ülkeyiz. İç tüketimin artması lazım. Türk halkına zeytinyağını tanıtmak lazım. Ayvalık bu işin lokomotifi oldu" dedi.

Zeytin altından değerli

Konuşmaların ardından Anadolu Grubu'nun geleneksel "Zeytinyağının Gururları-Komili Özel Ödülü" töreni yapıldı. Bu yıl Ayşe Eser Gönenç'in layık görüldüğü bildirildi. Gönenç'e plaketini Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan verdi.

Daha sonra Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan'la Dünya Gazetesi tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım'ın konuşmacı olarak katıldığı "Zeytin altından değerlidir" temalı söyleşi gerçekleştirildi. Konuşmacılar, zeytin ve zeytinyağının sağlıklı beslenme konusundaki önemine vurgu yapıp, zeytinliklerin madencilik işletmelerine açılmaması gerektiğini savundu. Söyleşi sonrasında konuklara yeni ürün zeytinyağı tattırıldı. Etkinlikler kapsamında Kırka müzik grubu ve Tolga Çandar da birer konser verdi.

Wednesday, October 27, 2010

Eylem, günde 12.5 liraya 100 kg zeytin topluyor

Güngör Uras
Milliyet
26 Ekim 2010,Salı


Eylem (Eylem Doğan, 22 yaşında) geçen hafta sonu Ayvalık’ta Mutluköy’deki zeytinliklerin birinde zeytin topluyordu. Genç kızın güleç ve çilli yüzü güneşten yanmış, elleri nasırlaşmıştı. Erkek işçilerin ağaçtan yere döktükleri erken hasat zeytinleri kolundaki hasır sepete dolduruyor, sonra da hasır sepeti, ilerideki kasaya boşaltıyordu. Zeytin toplayan kadınların günde en az 4 kasayı doldurmaları (4 kasa 100 kg) bekleniyormuş. Daha fazla toplayanlar pirim alıyormuş.

Eylem’e kaç lira yevmiye ile çalıştığını söyledim. “Kesin hesap 3 ay sonra hasat bitince çıkar ama, şimdilik günde 12.5 TL garanti“ dedi. Ekledi, “Geçen yıl yevmiye 15 TL’ye geldi. İyi para yaptım.” Eylem ile konuşurken, diğer kadın işçiler de toplantı. Balıkesir’in İvrindi’sinin Bozören Köyü’nden gelmişler. Daha dorusu gelmemişler de ‘ırgat ağası’ onları getirmiş. “Biz sadece zeytin toplamayız... Mevsimine göre domates, biber de toplarız... Çilek toplamaya da gideriz” diyorlar: “Köyde kalmaz mısınız?” diye sorunca da, “Köyde kaldığımızda da kendi bahçemizi eker, biçeriz. Hayvanlara bakarız” cevabını veriyorlar.

Bazılarına hayat zor

Ağa, 15 erkek ve 15 kadından takım kurar, takımı bağ bahçe sahibine kiralarmış. Zeytin hasadında bahçe sahibi çalışanlara kalacak “dam” temin edermiş. Hanife Ballı “Benim çocuklar çok küçük. Onları da getirdim. Ben çalışırken kaynanam onlara bakıyor. Kocam da yandaki zeytinlikte çalışıyor” diyor.

Hasat dönemi kendi yiyeceklerini de kendileri temin ediyorlar.

Kadınların yevmiyesi 12.5 TL iken erkeklerinki 25 TL. Kadınlar “Normaldir” diyorlar. “Onlar ağaca çıkıyor, kasaları taşıyor. Kamyona istif ediyor. Onların işi ağır.”

Eylem’in hayatı roman... Bigadiç Atatürk Lisesi’nden mezun. İki yıl önce evlenmiş, kocası Ferhat Doğan Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde elektronik diploması almış. Kamu Personeli Sınavı’ndan geçmesine rağmen iş bulamamış. O da bir başka ağanın takımı ile zeytin toplamaya Ayvalık’a gelmiş. Eylem, ”Amca, karı koca geçen yıl zeytin hasadından 3 bin TL aldık. Köyde ev yaptırıyoruz. Bir dönüm toprak edindik. Ev 25-30 bin TL para ister” diyor.

Alın teri “kutsal”

Dikkatimi çeken, Eylem’in ve diğer kadınların hayata bakış açıları oldu. Hiçbiri durumlarından yakınmıyordu. Teker teker kazandıkları para ile ne yaptıklarını, ne yapacaklarını sordum. Çoğu köyde ev yaptırmak için para biriktirdiklerini anlattı. Altın, bilezik almak isteyen yoktu. “Eskiden hepimizin hayvanı vardı... Şimdilerde köyle hayvan besleyen çok az kişi var” diyorlar.

Zeytin hasadı, köyden şehre henüz göçmemiş insanlarımız için önemli bir gelir kaynağı.

Türkiye’de 155 milyon zeytin ağacı var. Her ağaç ortalama 10-15 kg zeytin veriyor. Yılda 1.5 milyon ton zeytini birileri daldan aşağıya silkeliyor, birileri yerden topluyor ki bu zeytinlerden yılda 150-160 ton zeytinyağı, 300-400 bin ton sofralık elde ediliyor. Genelde 5 kg zeytinden 1 kg yağ çıkıyor. Ham yağın fiyatı geçen yıl 6 TL dolayında idi. Salih ve Sezai Marda kardeşler geçen hafta beni Ayvalık’a götürdü. Ayvalık’ta Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer ile zeytinliklere gittik. Bu yazıda okuduklarınız Ayvalık’ta gördüklerimin, duyduklarımın ve öğrendiklerimin özetidir.

Ekmeğinizi zeytin yağına batırırken, zeytinin tanesini ekmeğinize katık ederken, zeytinleri toplayan Eylem’leri hatırlayınız.

Soros’a zeytinyağı mesajı

Gila BENMAYOR
Hürriyet
26 Ekim 2010,Salı


AYVALIK’ta bu yıl 6. düzenlenen “Zeytin Hasat Şenliği” bu gidişle uluslararası üne kavuşursa hiç şaşmam.

Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer, Midilli Adası’ndan oda başkanları dahil 20 kişiyi davet etmiş.

Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın ağırladığı misafir ise ta ABD’den gelmiş.

Amerikalı misafir Bedminster Capital Management LLC Başkanı Ronald O. Drake.

Yani ünlü milyarder George Soros’un da yatırımcıları arasında olduğu söz konusu fonun “en tepesindeki” kişi.

Türk medyasında “Soros’un Fonu” diye adı geçen fon Türkiye’ye yabancı değil.

Yıllar önce Ünilever’den Yudum Gıda’yı devralıp, beş yıl sonra Kuveyt Bankası NBK’ya devretmişti.

İki yıl önce de Türkiye’deki yağ sektörüne Anadolu Grubu bünyesindeki Ana Gıda ile birlikte tekrar dönmüştü.

PAYI YÜZDE 45

Bugün Bedminster Capital Management’ın Ana Gıda’daki payı yüzde 45.

Özilhan “Ana Gıda zeytinyağı markası Komili’yi bünyesine katma kararını Drake ile birlikte aldık” diyor.

“Zeytin hasadı şenliği vesilesiyle Ronald Drake’i davet ettik. Zira yatırım yaptıkları sektörü, bölgeyi ve sektörün güçlü oyuncusu Komili’yi daha iyi tanımasını istedik” diye ekliyor.

Ayvalık’taki Komili fabrikasında, Tuncay Özilhan ile birlikte basın toplantısına katılan Ronald Drake’i biz gazeteciler elbette ki soru yağmuruna tuttuk.

İtiraf etmem gerekir ki, kendisini bir “fon yönetici”sinden ziyade zeytinyağı sektöründe faaliyet gösteren biri yerine koyarak sorular yönelttik.

EVDE HANGİ YAĞ

“Evinde zeytinyağı kullanıyor mu”, “Kullandığı İtalyan mı, yoksa Türk markası mı”, “ABD’de Türk zeytinyağlarının tanıtımı için neler yapılıyor” gibi sorular sanırım Ronald Drake’i oldukça şaşırttı.

“Evde gerçekten ne yağı kullanıldığını bilmiyorum” demekle yetindi.

Ama hik^ayenin iyi tarafı şu:

George Soros’un da ortakları içinde olduğu Bedminster Capital Management gibi önemli bir fonun tepesindeki adam sektörü yakından inceleme fırsatını buldu.

Ayvalık ve çevresindeki insanların zeytine, zeytinyağına tutkularını gözleriyle gördü.

Yeni sıkılmış bulanık zeytinyağının kokusunu içine çekti.

Hiç kuşkunuz olmasın, Drake, Soros ve onun gibi yatırımcılara, Türkiye’de zeytinyağı sektörünün nasıl parlak bir geleceği olduğunu söyleyecektir.

Zeytine darbe direkten dönmüş

AYVALIK “Zeytin Hasat Günleri”ne ilgi her yıl büyüyor, katılımcıların sayısı giderek artıyor.

Organizatörlerden duydum.

“Hasat Günleri’ne mutlaka katılmak istiyorum” diye telefona sarılanlara yetişmek için bayağı zorlanmışlar.

Ünlü yemek yazarları, gazeteciler, sanatçılar derken halka giderek büyüyor.

Bunda, Ayvalıklı TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile Cem Boyner’in kişisel destekleri, şenliğin yapıldığı günün gecesi evlerinin kapılarını herkese açmalarının payı da büyük.

Bu yıl sanırım Boyner’lerin evine gelenlerin sayısı 200’ü geçmişti.

Ümit Boyner, “paylaştıkça keyif” alan inanılmaz bir ev sahibesi.

Bu arada sponsorların arasına Anadolu Grubu’nun yanı sıra Beymen, Bora Jet’in de katıldığını belirtmem gerek.

Ayvalık Ticaret Odası ise her yıl ilgi çekici bir temayı gündeme getirmeyi başarıyor.

Bu yılki tema “Zeytin Altından Değerlidir”.

Konuşmacılar Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan ile Dünya Gazetesi’nin Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım.

TALAN YASASINA KARŞI TETİKTE

Zeytin ile altın arasında ne gibi bir ilişki var diye merak edebilirsiniz.

Mesele şu:

Meğer birkaç ay önce Zeytincilik Yasası’nda yapılmak istenen bir değişiklikle bazı bölgelerde zeytinlikler altın madencilerine tahsis edilmek istenmiş.

Düşünün…

O güzelim zeytin ağaçları sökülecek ve altın aramak için toprak zehirlenecek.

Mustafa Tan gece gündüz meclis kapısında nöbet tutarak, milletvekilleriyle birebir görüşerek “Zeytinciliği Talan Yasası”nın direkten nasıl döndüğünü anlatıyor.

“Bundan sonra hep tetikte olmak zorundayız” diyor.

Yıldırım’ın rakamlarına göre, Türkiye’de 160 milyon zeytin ağacı var.

Zeytincilikle uğraşan 500 bin aile.

Sektör dolaylı olarak 10 milyon insanı ilgilendiriyor.

Bu insanlara danışmadan, görüş almadan “Zeytincilik Yasası”nın değiştirilmek istenmesini doğrusu benim aklım almıyor.

Komili tadımlara başlıyor

TÜRKİYE tuhaf bir ülke.

Bir yandan madenciler zeytinliklere göz dikiyor, diğer yanda Tarım Bakanlığı zeytinde yeni hedefler koyuyor.

Yıldırım’a göre, bu hedefler tutarsa 2014 yılında zeytin ağacı sayısı 180 milyona ulaşacak.

Sektörün yarattığı değer 3 milyar dolar üzerinde olacak.

Kuşku yok ki, bu hedeflerin tutmasının yolu sektörün güçlenmesinden geçiyor.

Çiftçinin bilinçlenmesi dolayısıyla üretimin artması, markaların çoğalması gibi.

Ana Gıda Genel Müdürü, Ümit Ersoy sorunları ve çözüm önerilerini sayıyor.

Komili şu işlere kafa yoruyor zira 2010 yılı içersinde zeytinyağı sektörüne yapılan yatırımda payı yüzde 70.

Önümüzdeki günlerde fabrikasında “zeytinyağı tadım” günleri başlatmayı planlıyor.

Yani sektörün bilinçlenmesi için bir adım daha atıyor.

Monday, October 25, 2010

Mustafa Tan’dan hodri meydan!

Ege'de Son Söz
25 Ekim 2010,P.tesi


Zeytinyağında üretici cephesiyle ihracatçılar arasındaki tartışma çığ gibi büyüyor. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Tan, Demirci’nin açıklamalarına satır satır cevap verdi.

MANİSA - Sektörün çatı kuruluşu olarak iki hafta önce yapılan Akhisar Zeytinyağı Hasat Şenliği’ne davet edilmemelerini eleştiren Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan’a, Akhisar Ticaret Borsası Başkanı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Emin Demirci yazılı bir açıklama ile cevap vermişti.

UZZK Başkanı olarak Mustafa Tan’ın sektörü birleştiren bir uslubu olmadığını savunan Emin Demirci, davet edilmeme gerekçelerini Mustafa Tan’ın kendisinin yarattığını ileri sürmüştü. Emin Demirci’nin yaptığı açıklamaya cevap gecikmedi.

Mustafa Tan, Demirci’nin açıklama ve suçlamalarına satır satır cevap verdi.

Yazılı bir açıklama yapan Mustafa Tan, Akhisarlı üreticilerden gelen “neden siz yoktunuz” sorularına muhatap oldukları için davet edilmediklerini söylemek zorunda olduklarını belirtti. UZZK’nın yatığı çalışmalara ve etkinliklere Akhisar Ticaret Borsası’nın ya da ihracatçıların davet edilmediği suçlamasının gerçeği yansıtmadığını savunan Tan, DİR (Dahilde İşleme Rejimi) kapsamında zeytinyağı ithalatı isteyenlere de meydan okudu. Tan, “Sayın Demirci bana DİR'ı istetemeyeceğiniz için karşısınız. Siz kimden aldığınız güçle DİR istiyorsunuz. Sizin Borsanız DİR istiyor mu? Oylama yapın bakalım meclisinizde ne sonuç çıkacak. Siz Akhisar Zeytin Şenliği’ni de DİR şenliğine dönüştüreceğinizi halkınıza üreticinize anlattınız mı Sayın Demirci? Bırakın Ticaret Borsası’nı, Ege İhracatçı Birliği’nde böylesine önemli bir konuda uzlaşmanız var mı? Böylesine sektörü ilgilendiren bir konuda Türkiye zeytin ve zeytinyagi ihracatinin yüzde 70'inden fazlasını temsil eden kurumları yönetiminiz dışında bırakarak oluşturduğunuz mutad zevatınızdan oluşan yönetiminizle bu istemde bulunuyorsunuz. Siz ve arkadaşlarınız DİR kapsamında defalarca bakanlıklara gittiniz, milleti işinden gücünden edip çesitli toplantılar yaptırdınız ve devlet tarafından defalarca bu ithalat argümanına ihtiyaç olmadığı belirtildiği halde siz bunu yılda neden en az iki kez hem de birincisi sezon başında üretici fiyatlarının oluşacağı ilk günlerde, ikincisi de temmuzda fiyatların yeniden şekilleneceği günlerde? Siz üretici görünüp üretici fiyatlarina baski amacıyla DİR istiyorsunuz. Türkiye’de yeterince yağ ve zeytin var. Hem de 2-3 misli ihracat yapabileceğiniz kadar zeytin ve yağ var” sözleriyle DİR isteğinin sınırlı bir çerçevede kaldığını iddia etti.

İşte zeytinyağı sektörünün iki önemli kuruluşu arasında yaşanan ve temelinde DİR kapsamında ithalat isteği olan tartışma nedeniyle yapılan açıklaların tam metinleri. Yorum sizin;


Akhisar Ticaret Borsası Başkanı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Emin Demirci;

UZZK Başkanı birleştirici değil

Yaklaşık 159 bin tonluk zeytinyağı ve 325 bin tonluk zeytin rekoltesini hasada başlayan zeytin ve zeytinyağı sektöründe görüş ayrılıkları yeni sezonda da hız kesmeden devam ediyor. UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın Akhisar Zeytin Hasat Şenliği ile ilgili sözleri yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Akhisar Zeytin Hasat Şenliği’ni düzenleyen Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demirci, “UZZK Başkanı zeytin ve zeytinyağı sektörünü birleştirici ve kuşatıcı bir üslup sergilemiyor” diye tepki gösterdi.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan’ın, “Akhisar Zeytin Hasat Şenliği’ne davet edilmedik” sözüne Akhisar Ticaret Borsası Başkanı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Emin Demirci’den cevap geldi. Demirci, “UZZK Başkanı Sayın Mustafa Tan’ı Akhisar Zeytin Hasat Şenliği’ne davet etmediğimiz doğrudur. Ancak, bu süreci hazırlayan olaylar hakkında kamuoyunun ve sektörümüzün bilmesi gereken hususlar olduğunu düşünüyorum. UZZK Zeytin Karasuyu ile ilgili yaptığı ilk toplantıya Akhisar Ticaret Borsası’nı davet etmemiştir. Biz başka kurumların temsilcileri aracılığıyla toplantı hakkında haberdar olduğumuz için, Akhisar Ticaret Borsası Meclis Başkanımız Fettah Gürmen, Meclis Üyelerimiz Tuncay Bilen ve Mustafa Yıldırım’dan oluşan 3 kişilik heyet ile toplantıya katılım sağladık. UZZK’nın Akhisar Ticaret Borsası’na karşı olumsuz tutumu, bu toplantı sonrasında da devam etmiş ve toplantıda alınan kararlar Akhisar Ticaret Borsası’na bildirilmemiştir. Akhisar Ticaret Borsası, toplantıda alınan kararlara ilişkin tutanağı Aydın Ticaret Borsası Laboratuvarı’ndan edinmiştir” diye konuştu.

Zeytin Karasuyu ile ilgili ikinci toplantıya davet edildiklerini ve katıldıklarını dile getiren Demirci şöyle konuştu: “İkinci toplantı da, bizzat söz alarak UZZK’nın bu tutumunu doğru bulmadığımızı ifade ettik ve tepkimizi dile getirdik. UZZK Başkanı Dr. Mustafa Tan, haklı olduğumuzu hatanın kendisinde olduğunu belirtti. Bu gelişme üzerine tam ilişkilerimiz normalleşiyor diye düşünmeye başlamışken, 16 Eylül 2010 tarihinde İstanbul’da Zeytindostu Derneği’nin organizasyonunda; Tarım Bakanlığı, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Aydın Ticaret Borsası ve Akhisar Ticaret Borsası’nın da aralarında bulunduğu Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı ile ilgili tüm oda, borsa ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile gerçekleştirilen, zeytinyağında tağşişle mücadele konulu toplantı sonrasında UZZK Başkanımızın basına verdiği olumsuz beyanatlar süreci tekrar çıkmaz yola sokmuştur.”

“Zeytinyağında tağşişle mücadele konusunda yapılan bu önemli ve destek verilmesi gereken çalışma hakkında UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın verdiği cevaplar zeytinyağı üreticilerinin lehine değildir” diyen Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demirci, “UZZK Başkanı Tan, bu sürece katkı koyması gerekirken zeytinyağı sektöründe tağşişin çok önemli boyutlarda olmadığı şeklinde beyanatlar vererek çalışmalara sekte vurduğu gibi, zeytinyağı üreticilerinde hayal kırıklığına neden olmuştur. Bu nedenle UZZK Başkanı Mustafa Tan’ı Akhisar Zeytin Hasat Şenliği etkinliğimize davet etmedik” dedi.

2009 YILINDA DAVET ETTİK

Akhisar Ticaret Borsası olarak, 2009 yılında yaptıkları zeytin hasat şenliğine UZZK Başkanı Tan’ı davet ettiklerini hatırlatan Demirci şöyle konuştu: “Geçen yıl yaptığımız zeytin hasat şenliğimize Sayın Tan’ı sektörde birlik ve barış ortamına katkı sağlamak amacıyla davet etmiştik. Sayın Tan’da katılmış ve panelde konuşmacı olmuştu. Ancak, panelden kısa bir süre sonra Sayın Tan, sektörde her kesimi kucaklama misyonuna uymayan beyanatlar vermiş ve sektörde birlik ve barış umutlarımızı azaltmıştır. Zeytin ve Zeytinyağı Sektörümüzün çatı kuruluşu olma iddiasındaki UZZK Başkanımızın kamuoyuna bilgi verirken daha kuşatıcı, birleştirici bir üslup içinde olması gerektiğine inanıyorum. Sayın Tan, daha kuşatıcı ve birleştirici bir söylemle sektörün tüm taraflarına hitap ettiği takdirde, sektörün tüm kesimlerinden aynı şekilde karşılığını göreceğine tüm kalbimle inanıyorum.”

“UZZK Başkanı Sayın Mustafa Tan ile sürekli bir polemiğin tarafı olmak istemem, buna mizacımında uygun olmadığını en iyi bilenlerden birisi Sayın Tan’dır. UZZK Başkanı Tan ile bundan sonra polemiğin tarafı olmayacağım” diyen Demirci, “Sayın Tan’da arzu ettiği takdirde bir TV programında bağımsız bir moderatörün başkanlığında sektördeki tüm tarafların aynı dili konuşacağı bir ortama zemin hazırlaması amacıyla bir açık oturuma katılabilir ve görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşabiliriz” diyerek sözlerine son verdi.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan;

Mücadalemiz devam edecek


Değerli Dostlar;

Tarafımı ilgilendiren yazının 1. Paragrafi ile ilgili olarak; “Dr. Mustafa Tan yapmış olduğu basın toplantsında bu daveti kendi adına asla talep etmediğini bu davetin UZZK'ya yapılması gerektiğini belirtmiştir. Zira Akhisar Zeytin Hasat Şenliği’nde Mustafa Tan'ı ve UZZK'yı görmek isteyen ve neden gelmediğini telefon ile öğrenmek isteyen onlarca kisiye Mustafa Tan cevap vermek zorunda kalmıştır.

2. paragraf ile ilgili; “Karasu ile ilgili ilk toplantıya ısrarla UZZK Üyesi olmayan Ege İhracatçı Birlikleri dahi davet edilmiş ve bu toplantıya ilişkin Sayın Demirci telefon ile görüşlerini tarafıma iletmistir. Ayrıca ilk toplantıya da yine hem Akhisar'dan hem de Ege İhracatçı Birlikleri’nden üyedaşı Sayın Mustafa Alhat katılmıştır. Akhisar Ticaret Borsası, UZZK üyesi olmadiğı halde tarafimızca karasu toplantılarına, diğer sektör temsilcilerine yapıldığı gibi e-posta yoluyla davet edilmiştir. Toplantiya gelen ve görüs bildiren Emin Demirci'nin, toplantıya katılımcılar listesine imza atan olarak UZZK arşivlerinde yeri mevcuttur. Ayrıca UZZK tarafından Akhisar Ticaret Borsasi e-posta öbeğinde de mevcuttur. Ayrıca geçinmeye gönlü olan için, oynamak isteyen geline de yer darlığı mazeret değildir. Ayrıca Akhisar Ticaret Borsası Meclisi’nden diğer arkadaşlarınız da bu toplantılara zaman zaman gelmişler veya kendileri ile de telefon görüşmeleri yapılmış ve bilgilendirilmişlerdir.

“UZZK'nin Akhisar Ticaret Borsası'na karşı olumsuz tutumu, bu toplantı sonrasında da devam etmiş ve toplantıda alınan kararlar Akhisar Ticaret Borsası'na bildirilmemiştir. Akhisar Ticaret Borsası, toplantıda alınan kararlara ilişkin tutanağı Aydın Ticaret Borsası Laboratuarı'ndan edinmiştir” demektesiniz! Bu ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Zira Aydın Ticaret Borsası’na mail yoluyla giden bu rapor Akhisar Ticaret Borsası’na da gitmiştir. Şayet bir talimatta Akhisar Ticaret Borsası basın danışmanına verirlerse oradaki e-posta öbeğinden alabileceklerdir. Sanırım memleketi Akhisar Ticaret Borsası çalışanları ile Ege İhracatçı Birlikleri personeli ile kurduğu oranda iletişimi mevcut bulunmamaktadır.

“Tarım Bakanlığı, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ve Akhisar Ticaret
Borsası'nın da aralarında bulundugu Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı ile ilgili tüm oda, borsa ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile gerçekleştirilen, zeytinyağında tağşişle mücadele konulu toplantı sonrasında UZZK Başkanımızın verdiği olumsuz beyanatlar süreci tekrar çıkmaz yola sokmuştur.” Bu ifadeler de maalesef gerçegi yansıtmamaktadır. Türkiyede zeytin ve zeytinyaği ile ilgili bir kısım oda ve borsalar demek daha doğrudur. Ayrıca tüm sivil toplum kurulusları demek ise gerçeği saptırmanın dik alasıdır. Örnegin ülkemizde alanında en büyük sivil toplum kuruluşu olan Marmarabirlik, Tariş, Ziraat Odaları Birliği, Mühendisler Odaları Birlikleri ve daha birçoğu bu toplantıya icabet etmemiştir. Hatta toplantı daveti konusunda hassasiyeti olan Sayın Demirci taklit tahsis toplantısına da ne UZZK'yı ne de adini saydiğım veya unuttuğum birçok kuruluşun davetinin yapılmasını sağlamamıştır. UZZK Başkanının bu beylerin yaptıklari hakkında olumsuz demeçler vermesi sonunda UZZK Başkanı süreci tekrar zora soktugu ifade edilmektedir:) Bu da sayın Demirci ve arkadaşlarının hadiselere bakış açısını ve demokrasi anlayışını ortaya koymaktadır. Mustafa Tan onların istediği gibi konuşursa süreç düzelecek. UZZK Başkanı ülke penceresinden değil de bir kısım ihracatçı penceresinden bakarsa sorun kalmayacak. Taklit tağşiş konusunu ilk kez gündeme getiren, kolon ve çakma zeytinyağından ilk bahseden Mustafa Tan taklit tağşişe destek vermiyor öyle mi? Bu konudaki benim demecimi iyi okuyun, Mustafa Tan taklit tağşişle mücedelenin Türkiye'yi kötüleyerek yapılmayacağını bu konuda sistemli olmayı belirtiyor. Mustafa Tan taklit tağşişle mücadeleye değil ‘Türkiye’den ihraç edilen zeytinyağların yüzde 47’si sahte deyip sonra da pardon tüm gıdalarin yüzde 47’siydi’ demistik diyen siz ve yandaşlarınızın söylemlerine karşı çıkıyor. Sayın Demirci. Ayrıca taklit tağşiş sizin belirttiğiniz yöntemlerle çözülemez bu işin resmi prosedürü var öyle özel laboratuarlarla bu işi çözemezsiniz, böyle bir yetkiniz de yok. Bu sorunu da UZZK çözüyor. Bunu da herkes görecek.

Şimdi diğer paragraflara cevaplara devam edelim.

“Akhisar Ticaret Borsasi olarak, 2009 yılında yaptığımız zeytin hasat şenliğimize Sayın Tan'ı sektörde birlik ve barış ortamına katkı sağlamak amacıyla davet etmiştik. Sayın Tan da katılmış ve panelde konuşmacı olmustu. Ancak, panelden kısa bir süre sonra Sayın Tan, sektörde her kesimi kucaklama misyonuna uymayan beyanatlar vermiş ve sektörde birlik ve barış umutlarımızı azaltmıştır…” deniliyor; Pardon anlayamadım, geçen yılki şenlikten önce başkanınızın bana telefon açarak ‘valla billa DİR kapsamında ithalattan söz etmeyeceğiz, gel’ dediğinde koşa koşa geldiğimi gördünüz. Ve beyanatlarından hoşnut olmadığınız UZZK ve başkanı Mustafa Tan'a Akhisar halkı ve üreticisinin ne kadar ilgi gösterdiğini de gördünüz. Bu yıl da geçen seneki tabloyu özleyenler beni arayıpta ‘neden gelmediniz’ dediklerinde aynı cevabı o halkınıza da verme zahmetinde bulundunuz mu? Demekki sektörde
uzlaşmasız konu olan ve yüzde 90 sektör temsilcisi tarafından reddedilen DİR kapsamında ithalat esas problemmiş. İşte işin altında yatan esas mesele bu sayın Demirci bana DİR'ı istetemeyeceğiniz için karşısınız. Siz kimden aldığınız güçle DİR istiyorsunuz. Sizin Borsanız DİR istiyor mu? Oylama yapın bakalım meclisinizde ne sonuç çıkacak. Siz Akhisar Zeytin Şenliği’ni de DİR şenliğine dönüştüreceğinizi halkınıza üreticinize anlattınız mı Sayın Demirci? Bırakin Ticaret Borsası’nı, Ege İhracatçı Birliği’nde böylesine önemli bir konuda uzlaşmanız var mı? Böylesine sektörü ilgilendiren bir konuda Türkiye zeytin ve zeytinyagi ihracatinin yüzde 70'inden fazlasını temsil eden kurumları yönetiminiz dışında bırakarak oluşturduğunuz mutad zevatınızdan oluşan yönetiminizle bu istemde bulunuyorsunuz. Siz ve arkadaşlarınız DİR kapsamında defalarca bakanlıklara gittiniz, milleti işinden gücünden edip çesitli toplantılar yaptırdınız ve devlet tarafından defalarca bu ithalat argümanına ihtiyaç olmadığı belirtildiği halde siz bunu yılda neden en az iki kez hem de birincisi sezon başında üretici fiyatlarının oluşacağı ilk günlerde, ikincisi de temmuzda fiyatların yeniden şekilleneceği günlerde? Siz üretici görünüp üretici fiyatlarina baski amacıyla DİR istiyorsunuz. Türkiye’de yeterince yağ ve zeytin var. Hem de 2-3 misli ihracat yapabileceğiniz kadar zeytin ve yağ var.

“Zeytin ve zeytinyağı sektörümüzün çatı kuruluşu olma iddiasındaki UZZK Başkanımızın kamuoyuna bilgi verirken daha kuşatıcı, birleştirici bir üslup içinde olması gerektiğine inanıyorum. Sayın Tan, daha kuşatıcı ve birleştirici bir söylemle sektörün tüm taraflarına hitap ettiği takdirde, sektörün tüm kesimlerinden aynı şekilde karşılığını göreceğine tüm kalbimle inanıyorum” deniliyor…

Sayın Demirci, UZZK ve Başkanı sektörün her sorunu ve çözümüne iliskin planli ve programlı çalışmalarına devam ediyor ve edecek. Sadece sizler UZZK'nın kapsama alanına girmekte direniyorsunuz. Gerekçeye bakın ‘UZZK' da bir üyeniz var, o olduğu sürece biz UZZK 'ya üye olmayız’ diyorsunuz! Bu neye benzer biliyor musunuz. Hava çok sıcak bu güzel denize girerim ama denizde bir tane deniz yıldızı var ayağima batar ben girmeyeyeyim. Siz o deniz yıldızını denizden bir atın da biz öyle girelim. Bakin Demirci; Deniz de, deniz yıldızı da birlikte olacaklar. Denizi kirletmek isteyenler ise bu denize asla giremeyecekler. Siz ve o panelde oturan arkadaşlarınız olduğu sürece ne sizinle televizyona çıkacağim, sizler o koltukta olduğunuz sürece Akhisar Zeytin Hasat Şenliği’ne bir daha da gelmeyecegim.

Dr. Mustafa Tan
UZZK Başkanı

Zeytinin suçu yok

Meliha Okur
Sabah
23 Ekim 2010, C.tesi


Türkiye'nin dört bir yanında zeytin hasadı başladı. Geçen hafta sonu açılışı Akhisar Ticaret Borsası yaptı. Bugün de Ayvalık'ta hasat şenlikleri için start verildi.
Akhisar ve Ayvalık, her yıl düzenledikleri festivalle çıtayı yükseltiyorlar. Fakat Ayvalık daha şanslı. İstanbullular, tabir yerindeyse sosyete, Ayvalık'ta "hasat" çıkarması yapıyor. Böylece Ayvalık gündeme oturuyor. Diğer bölgeler ise suya yazı yazıyor. Son yıllarda en fazla sıçrama yapan Doğu Akdeniz sessiz sedasız yola devam ediyor.
Zeytinin simgesi güvercinin gagasındaki daldır. Aynı zamanda barışı simgeler.
Ama gelin görün ki, zeytin ve zeytinyağı sektörü deyim yerindeyse savaş halinde!
Onların da simgesi güvercin(!)

***

Aslında bu savaşın galibi yok desek de Akhisar, kaybı az olan üretim merkezi...
Ürünlerini, ülkenin dört bir yanına ustalıkla pazarlıyor. Daha çok ürününü Gemlik, Tekirdağ Şarköy ve Bursa'dan elde eden Marmara Birlik bile 12 milyon ağaca sahip Akhisar'ın stratejik atağını gıpta ile izliyor. 240 sofralık ürün tesisi, 45'e yakın küçük zeytinyağı fabrikası olan Akhisar, 1.5 milyar dolarlık zeytin pazarının yeni yıldızı olarak Gemlik ve Ayvalık'ın karşısına dikiliyor.
Bu kavga ne zaman biter?..
Bilinmez, ama zeytin ağacının ömrü en az 700 yıl.
Yani zeytin kaybetmez, üretici kaybeder.

***

Kafamızı çevirelim.
Karşı kıyıya bakalım.
Lesvos, bizim bildiğimiz adıyla Midilli, Yunanistan'ın üçte bir oranında zeytinini üretiyor.
Lesvos, zamanında AB'den para almak için boş araziye bile zeytin maketi dikerek kendisini uzun süre, "Ben bu işin lideriyim" diye pazarladı.
İşte bu kadar akıllı(!) Midillili bile çok geride. Ayvalık'a gelen Lesvoslular, artık zeytinimizi alıp dönüyor. 8 yılda 80 milyon ağacı 158 milyona çıkaran ülke olarak şov yaparken, küçük çıkarlar uğruna kavgaya tutuşup büyük fotoğrafı kaçırıyoruz.
Zeytinde bu yıl ne yok, ne de var yılı...
Bu yıl az yılı...
Rekoltenin 330 bin ton olacağı tahmin ediliyor, düşüş var. 50 bin ton zeytin stokta bekliyor. Zeytinyağındaki 35 bin ton stoka rağmen üretim 160 bin ton olacak.
Bölge aynı bölge...
İklim aynı iklim...
Hasat aynı hasat...
Gen aynı, ama pazarlama farklı. Kavga da buradan çıkıyor. Bazıları ambalaj farkı dese de fark kafada!
Yani, zeytinin suçu yok!..

***

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği kararlı.
5 yıldır bağırıyor. "İhracat için ucuz hammaddeye ihtiyacımız var. Dahili İşleme Rejimi kapsamında zeytin ithal etmeliyiz" diyor. Üstelik Dahilde İşleme Rejimi Değerlendirme Kurulu kuruldu.
İthalat isteyen kesimin temsilcisi sayılan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) kurul üyesi oldu.
16 tarım ürününe ithalat izni çıktı, zeytine vize yok.
Ankara ses vermiyor.
Acaba niye?
Çünkü 3-4 yıla kalmaz, genç ağaçlardan verim almaya başlayacağız. Depolarımız ağzına kadar dolacak. Üretici, "arz fazlası" gibi ciddi bir sorunla karşılaşacak...
Hiçbir siyasetçi, bu kadar getirisi olan ürüne darbe vurmaz. Arz fazlası tehdidini görmezden gelip, kapıları sonuna kadar açmaz. İthalat, her açıdan kendisine zarar getirir. Olay bu.

Thursday, October 21, 2010

Arif Damar'ın anısına


Bugün yitirdiğimiz şair Arif Damar'ın anısına:

















HER GÜN YAŞAMAK

Işıklı günlerinde düşün,
memleketini, dostlarını, sevgilini,
onlarla kal, dinlen
bırak kendinden bir şeyler,
bir mağlup akşamın mahzunluğu
silinsin gözlerinden.

Bir kavga sonunu unut.
sen maceralar peşinde değil,
umutsuz bir yolculukta değilsin.

Yaşamak sadece sevmektir, inan bana.
Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.
Yaşamak suda, toprakta, insanlarda görünerek;
bir zeytin ağacı gibi.
Bir zeytin ağacı gibi, ne güzel
denize yakın olacaksın,
uzayan dallarında, yapraklarında ışık
ta derinlerde köklerin.
Bir zeytin ağacı gibi, bin yıl severek
yaşamak her gün...

ARİF DAMAR

Wednesday, October 20, 2010

Zeytinyağının kara talihi değişiyor

Cemal SEVGİ
Egede Sonsöz
19 Ekim 2010,Salı


Zeytin ve zeytinyağı sektörünü bir çatı altında toplayarak sektördeki çok başlılığa son veren Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) sektör için çok önemli bir sorunun daha çözümü konusunda önemli bir adım attı. Zeytin işleme tesislerinde çıkan karasu artık sorun olmaktan çıkacak.

Türkiye’deki yaklaşık 2 bin zeytin işleme tesisi 3 fazlı üretim yapıyor. Yani, zeytin meyvesinden önce zeytinyağı sonra karasu en sonunda da pirina ortaya çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde farklı alanlarda kullanılan karasu Türkiye’deki zeytin sektörünün yıllardır büyük sıkıntılarından biri. Ancak UZZK’nın yaptığı girişimler sonucu Tarım Bakanlığı sektöre garanti verdi. 3 fazlı sistemden, karasunun ortaya çıkmadığı 2 fazlı üretime geçecek işletmelere yüzde 50’si hibe yüzde 50’si uygun koşullarda kredi olmak üzere destek verilecek. Sektör için son derece önemli olan bu destek kararını açıklayan UZZK Başkanı Mustafa Tan, 3-4 yıllık dönüşüm sürecinde isteyen herkesin bu destekten yararlanabileceğini söyledi.

Evet, gücünü tek bir çatı altında toplanan sektörün istediği zaman neleri başaracağını gösteren önemli bir gelişme bu. Yani artık herkes UZZK çatısı altına girmek zorunda. Ulusal çıkarları koruduğunu iddia eden herkesin ortak noktası UZZK olmalı. Artık her kampanya dönemi öncesinde yaşanan rekolte ve DİR (Dahilde İşleme Rejimi) tartışmaları son bulmalı. UZZK’yı tanımayanları sektör reddetmeli ki birlik beraberlik sağlansın.

Tarım Bakanlığı’nın bir kenarında karasu sorunun çözümü için girişimler yapılırken diğer tarafında DİR isteyenlerin lobi yapması sektöre zarar vermektedir. Bunun Türkiye’nin parlayan yıldızı olan zeytinyağına darbe vurduğunu artık herkes görmeli. Sizin Mustafa Tan’la sorununuz olabilir (onun da sizin olduğunuz yere koşa koşa geleceğini sanmıyorum zaten) ama UZZK’nın olmadığı bir hasat şenliğini kabul etmiyorum. Bunu sadece ben değil üretici de kabul etmiyor. Yakında gidecek kapı bulamayacaksınız. Her zamanki gibi dilinizin altındaki baklayı çıkarıp yine DİR istediniz ama bunlar beyhude çırpınışlar. Siz de eninde sonunda UZZK’nın çatısı altına girmek zorunda kalacaksınız.

Zeytinyağının kara talihi değişirken kendi talihini değiştirmeye çalışanları bu sektör asla affetmeyecektir. Bunu iyi bilin.

Thursday, October 14, 2010

Zeytin Dostları GTB’yi ziyaret etti

Gaziantep Güneş
14 Ekim 2010,Perş.


Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çelik, Türkiye'nin yaşadığı et sıkıntısında olduğu gibi zeytin sektöründe de ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğini belirterek, ''Alıcının da satıcının da bilinçli olması gerekir'' dedi.

Zeytin Dostu Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Tatlı, Ege İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Davut Er, İzmir Ticaret Borsası ziraat mühendisi Bilge Keykubat ve Zeytin Dostu Gaziantep İl Temsilcisi Murat Çetin, GTB'nı ziyaret etti.

Ziyarette, GTB Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çelik ile Genel Sekreteri Medine Erceylan ve Gıda Analiz Laboratuarı Müdürü Özgür Bayram hazır bulundu.

Zeytin Dostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Tatlı, sektördeki mevcut sorunlara ortak akıl ile çözüm yolları bulmak ve sektörde güç birliği oluşturarak çözüm yollarını hayata geçirmek amacıya ''Ortak Akıl ve Güç Birliği Toplantıları'' düzenlediklerini ve bu toplantıların sekzinci durağında Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Gürpınar beldesinde buluştuklarını belirtti.

Tatlı, ''Zeytin her zaman Ege ve Marmara Bölgeleri ile özdeşleşmiştir. Ancak Gaziantep ve civarında da iyi derecede zeytin yetiştiriliyor. Bir sonraki Ortak Akıl ve Güçbirliği toplantılarından birini de Gaziantep'te gerçekleştirebiliriz'' dedi.

GTB Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çelik de amaçlarının zeytini tanıtmak, sorunlarını dile getirmek olduğunu ifade ederek, ''Zeytinin sorunlarını konuşan, tartışan ve bunu medyaya taşıyanlar bizim başımızın tacıdır'' dedi.

Ticaretin doğal akışı içinde doğru bir zemine oturtulmak zorunda olduğunu, aksi takdirde Türkiye'nin yaşadığı et sıkıntısında olduğu gibi zeytin sektöründe de ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğini kaydeden Çelik, alıcının da satıcının da bilinçli olması gerektiğine işaret etti.

Çelik, ''Ticaret düzgün şartlarda yapılmalıdır. Üretici de, tüketici de bilinçli olursa işimiz daha kolay olur'' dedi.

Küçük ve orta ölçekli zeytinyağı işletmelerinin ürünlerini iç ve dış pazarlarda tüketiciye sunabilmeleri amacıyla, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen GAP GİDEM Hibe Programı kapsamında yağ analiz laboratuarı kurduklarını anımsatan Çelik, GTB Yağ Analiz Laboratuarında zeytinyağının tüm kalite parametreleri ile saflık dereceleri, Ulusal Zeytinyağı Konseyi'nin belirlediği analiz metotlarının kullanılarak yapıldığını söyledi.

Çelik, ''Bu sayede zeytinyağının kalitesi ve hangi pazara uygun olduğu belirlenmektedir. Üreticilerimizin yararınadır. Onlara bu hizmeti sunmaktan gurur duyuyoruz. Bu fırsatı değerlendirmelerini bekliyoruz'' dedi.

İzmir'de Zeytinyağı Rekoltesi Açıklandı

Birinci Kuvvet
11 Ekim 2010


İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde 1993-94 sezonundan bu yana 17 yıldır aralıksız devam eden zeytin ve zeytinyağı rekoltesi tahmini 2010-11 sezonu çalışmaları tamamlandı.

Bu yılki çalışmalar, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçılar Birliği'nin maddi destekleri, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nün teknik desteği ve Zeytin Dostu Derneği'nin katılımıyla gerçekleştirildi. Bu kurum ve kuruşların temsilcilerinden oluşan 2010-11 sezonu rekolte tahmin heyeti, 09 Eylül 2010-20 Eylül 2010 tarihleri arasında Ege-Marmara Bölgelerinde, 27-31 Eylül 2010 tarihleri arasında Güneydoğu Anadolu-Doğu Akdeniz Bölgelerinde rekolte tahmin çalışması yaptı. Heyet çalışmaları sırasında 31 Tarım İl

Müdürlüğü'nün verilerinden ve ticaret borsalarının ilgili üyelerinin, köylerde üreticilerin, zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin ve tüccarlarının görüşlerinden faydalandı.

Heyet tarafından yapılan açıklamada şunlara yer verildi:

"Ege Bölgesi'nde yapılan çalışmalarda Çanakkale ilçesi Ayvacık ve Ezine ilçelerine bağlı Gülpınar, Tuzla ve Kösedere mevkilerinde kış döneminde meydana gelen don zararının ardından yoğun bir şekilde dal kanseri görülmüştür. Kanserli ağaçlardaki bu tümörlere Euzophera Pinguis adındaki kelebeğin bıraktığı yumurtalardan çıkan larvaların ağaçlara anadal seviyesinde zarar vererek kurumalara neden olduğu gözlendi. İlgililer bu nedenle söz konusu zararlının dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirtti. Çalışma

sonucunda 2010/11 sezonunda ülkemizde toplam 1 milyon 102 bin 123 ton tane zeytin üretileceği bunun 325 bin 665 tonunun sofralık olarak, 776 bin 458 tonunun yağlık olarak değerlendirileceği ve bundan 1/4.9 randıman ile 158 bin 384 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir. Ülkemizde zeytinciliğin en önemli olduğu Ege-Marmara Bölgesi'nde yer alan İzmir, Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Aydın, Muğla ve Bursa illerinde ise 2010/11 sezonunda toplam 750 bin 95 ton zeytin tanesi üretileceği, bunun 208 bin 331

tonunun sofralığa, 541 bin 764 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/5 randıman ile 108 bin 485 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin ediliyor."

Onursel Zeytincilik


DERYA DÜZEL

Balıkesir'in Ayvalık İlçesi Altınova beldesinde zeytinliklerden toplanarak yapılan zeytinyağında ilk hasat üretim, Onursel Zeytincilik firması sahibi Hüseyin Bozkurt tarafından üç dizem olarak üretildi ve ilk kez üretilen erken hasat yağı ile incir birleştirilerek zeytinyağlı incir reçeli de imal edilmiş oldu.

Üretici Bozkurt, Zeytin ve zeytinyağında bu yıl bolluk yaşanacağını belirterek,”, Türkiye çapında 160 bin ton tahmini zeytinyağı üretimi bekliyoruz,'' dedi.

Yeni dikilen zeytin fidanlarının ürün vermesi zeytinin elle hasat edilmesi ile zeytinde bir yıl var, bir yıl yok yılının dengelendiğini ifade eden Bozkurt, ''Erken hasat yapılan zeytinde yağ oranını yüksek olduğunu, ekim ayında bile deneme yapılan yerlerde 6 kilo civarındaki zeytinden 1 kilo zeytinyağı çıktığını, zeytinin yağlanması ile bu oranların çok aşağıya çekileceğini tahmin ediyoruz. Genelde zeytinde zeytin sineği ve kurt olaylarının olmadığından hava şartları uygun giderse bol miktarda üreticinin dizem yağ gibi kaliteli ürün alacağız,''dedi.

Kendi buluşları olan ve ilk kez Altınova ' da satışa sunulan zeytinyağlı incir reçeli için zeytin reçelinin yanında bu ürünün piyasada tutulduğunu belirterek,” Butik tarzında çalışıyor ve kendimize ait zeytin bahçelerinden ürettiğimiz zeytinyağı,ve el üretimi olan el kırma yeşil zeytin ve özellikle gemlik siyah teneke çevirme zeytin ,zeytin ezmesi,zeytin salatası,zeytinyağlı geleneksel olarak üretilen ev yapımı sabunları ile yeni ürünümüz zeytinyağlı incir reçeli ile de ürün yelpazemiz 30 çeşide yaklaştı, firmamız satışlarını onursel zeytincilik com.tr'nin yanında telefonla da yapıyor, büyük firma raflarına girmek yerine daha ucuz fiyatla kadınlarımızın mutfağına kargo ile girmeyi başaran firmamız ürettiği ürünleri bittiği zamanda müşterisine yeni ürün çıkıncaya kadar beklemeleri gerektiğini dışarıdan mal almadıklarını belirtmeleri firmaya müşterilerin güvenini daha da arttırdığı gözlenmektedir.

22- 23- 24 ekim 2010 tarihlerinde ayvalıkta yapılan zeytin hasat şenliklerinde fuar alanında stant açacak ve etkinliklerde bulunacak , ürün çeşitlerimizi açacağımız stantda görebileceksiniz,'' dedi.

“Zeytinyağı Üretim Teknolojisi” semineri

14 Ekim 2010,Perş.

Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen, Ünal Irkdaş tarafından verilen “Zeytinyağı Üretim Teknolojisi” semineri Yüksekokulun Zeytincilik programı, Endüstri Meslek Lisesi’nin ilgili bölüm şefi ve hocaları ile değişik yerlerden gelen üreticilerin katılımı ile gerçekleşmiştir.

Zeytinciliğin duayen ismi, ülkemizdeki birçok fabrikada bulunan kontinü sistemlerin planlayıcısı ve kurucusu Alfa Laval Zeytinyağı Makineleri’nin Türkiye eski temsilcisi Ünal Irkdaş, seminerine zeytinyağı üretim sistemlerini tanıtarak başladı. “En iyi makine zeytinyağına en az zarar veren makinedir, makinist de buna katkı sağlar” diyerek, makinistlerin bilmesi gereken, hiçbir kitapta yer almayan teknik pratik bilgileri dinleyiciler ile paylaştı. Dünyanın en kaliteli zeytinyağlarının en kaliteli meyvelerden üretilmesi gerekliliğini vurguladı. Zeytinyağının iyisinin kimyasal ve duyusal parametreler ile belirlendiğini belirtti. Kırıcı, aspiratör, yıkama ünitesinin kullanırken dikkat edilmesi gereken kısımlarını gösterdi.

Ünal Irkdaş, daha çok kitaplarda yazılmayan ince ayarları anlattı. Ayrıca dekantörün hassas bir makine olduğunu ayarlarının dikkatlice yapılması gerektiğini, zeytinyağının değerlerinin korunması gereken kısmın burası olduğunu anlattı. Separatör ve malaksörde sıcaklığa mutlaka dikkat edilmeli, dedi.

Katılımlarından ötürü Ünal Irkdaş’a Yüksekokul tarafından zeytincilik ile ilgili bir kitap günün anısına hediye edildi.

Monday, October 11, 2010

İzmir Ticaret Borsası da Rekolte açıkladı

11 Ekim 2010,P.Tesi

Geçtiğimiz hafta Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin 2010-11 zeytin ve zeytinyağı rekoltesi sonuçlarını açıklamasının ardından, İzmir Ticaret Borsası da yürüttüğü rekolte çalışmasını tamamlayarak sonuçlarını duyurdu. Açıklanan rakamın UZZK’nın açıkladığı resmi tahminle örtüştüğü görüldü.

İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçılar Birliği’nin maddi, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün teknik destekleri ve Zeytindostu Derneği’nin katılımıyla İzmir Ticaret Borsası’nın eşgüdümünde yürütülen rekolte tespit çalışmasının sonuçlarına göre 2010-11 sezonunda 158 bin ton zeytinyağı rekoltesi bekleniyor. Borsa’nın koordine ettiği çalışmanın sonuçlarına göre, 2010/11 sezonunda ülkemizde üretilecek toplam 1 milyon 102 bin ton zeytinin 325 bin 665 tonunun sofralık, 776 bin 458 tonuysa yağlık olarak değerlendirilecek.

Wednesday, October 06, 2010

Çukurova'da zeytin hasadı gereğinden erken yapılıyor

Yeni Adana
06 Ekim 2010 Çarşamba


Zeytindostu Derneği Genel Sekreteri ve Adana Bölge Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Murat Öztanrıöver, Zeytin üreticilerini hasat zamanlarını iyi belirlemeleri gerektiği konusun da uyararak, aydınlatıcı bilgiler verdi

Zeytin hasat zamanının tespit edilmesinin çok önemli olduğunu, zamanı iyi tespit edilerek yapılan zeytin hasadı ile hem kaliteli ürün elde edilebileceğini hem de ağaçların bir sonraki sene bol ürün vermesinin sağlanacağını dile getiren Zeytindostu Derneği Genel Sekreteri ve Adana Bölge Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Murat Öztanrıöver," Zeytin hasadı bölgelere ve iklim şartlarına göre farklı zamanlarda yapılır. Zeytin hasadı 15 Eylül ile 15 Mart arasında geniş bir periyotta yapılabilir. Hasat tarihini belirlerken, öncelikle hasat edeceğimiz ürünleri nasıl değerlendireceğimize karar vermeliyiz. Zeytinde hasat yeşil sofralık, siyah sofralık veya yağlık olarak yapılır. Yeşil sofralık olarak hasat edilecekse daneler yeşil renkten sarımsı renge dönerken ve danelerin sertliği kaybolduğu dönemde hasat yapılmalıdır. Siyah sofralık olarak değerlendirilecekse danelerin siyahlaşması beklenir ancak danelerin sadece kabuklarının siyahlaşmış olması yeterli değildir. Siyahlaşmanın kabuktan zeytinin etli kısmına da geçmesinin beklenilmesi gerekmektedir" dedi.

ZEYTİNDE ERKEN KARARMA YANILTMASIN

Öztanrıöver," Zeytin etinin siyalaşmasını beklemeden hasat edilen daneler sofralık olarak işlenmeye elverişli olmayacağından üreticiler ürünlerini satarken problem yaşayacaklardır. Özellikle Çukurova bölgesindeki üreticiler bu sene zeytin danelerinin dış kabukların erken kararmasından etkilenerek ürünlerini gereğinden erken hasat ediyorlar bu yanlış bir hasattır. Zeytinlerinin kararmasından korkmasınlar kabuğu kararmış zeytinlerinin etli kısımlarının da kararmasını beklesinler. Bu şekilde ürünlerini daha iyi pazarlayabilirler. Yeter ki hasadı çok fazla geciktirip, danelerin fazlaca yumuşayıp, dökülmesine sebebiyet vermesinler" diye konuştu.

İKİ TÜRLÜ SEÇENEK VAR

Öztanrıöver, zeytin hasadının yağlık olarak yapılmasına karar verildiğinde ise iki türlü seçeneğin olduğunu belitti. Bu durumda ya daneler yeşilken erken hasat edilerek zeytinin meyvemsi tadının ve rahyasının ön plana çıktığı düşük asitli üstün kaliteli yağ elde edilir. Ancak böyle erken yapılan hasatta yağ verimi düşük olur, ya da danelerin siyahlaşıp tam yağlanması beklenir. Bu durumda yağ verimlerinde artış olmakla birlikte yağ asit oralarında da kısmen artışlar olur.

Zeytin hasadı yapılırken ağaçlardaki yeni sürgünlere zarar verilmemesine özen gösterilmelidir. Çünkü önümüzdeki sezon meyvenin oluşması o sürgünlere bağlıdır. 2010 zeytin rekoltesinin, yaptığımız çalışmalar sonucunda Çukurova bölgesinde %35 gibi bir düşüşle diğer bölgelerde ise %70 lere varacak düşüşlerle gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bu tahminler sonucunda bu yılki ürünün az olacağını ancak fiyatların geçen seneye göre daha yüksek seyredeceğini bekliyoruz" dedi.

% 100 SAF ZEYTİNYAĞI İÇİN MARKETLERLE İŞBİRLİĞİ YAPILACAK

Zeytindostu Derneği Genel Sekreteri ve Adana Bölge Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Murat Öztanrıöver, Zeytinyağının, daha ucuz olan kanola, ayçiçeği gibi diğer yağlarla karıştırılmaya müsait olduğunu ve bu durumun sadece tadarak anlaşılamayacağını belirterek tüketicilerin bu konuya dikkatli olmalarını istedi, Zeytindostu Derneği olarak tüketicilerin % 100 saf zeytinyağını tüketebilmeleri ve hilesiz gıda için çalışmalar başlattıklarını ve bu çalışmalarına tüm büyük marketler, tüketiciler diğer sivil toplum örgütleri ve kamuoyundan büyük destek gördüklerini belitti. Tüketicilerin herhangi bir marketten veya başka bir yerden aldıkları zeytinyağında karışım olduğu ile ilgili şüphe duyduklarında, www.zeytindostu .org adresinden kendilerine ulaşabileceklerini ve bu yağın tahlillerinin yaptırılarak hilenin ortaya çıkarılmasında görev üstleneceklerini kaydetti.

ZZTK, İÇ PİYASADA ZEYTİNYAĞI TANITIM ATAĞINA GEÇİYOR!

06 Ekim 2010,Çarş.

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, dış pazarda sürdürdüğü tanıtım çalışmalarına, iç piyasayı da dahil edecek bir çalışmaya start verdi. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yanında, Türkiye’de zeytin ağacı varlığının yoğun olduğu illerdeki ticaret odaları ve ticaret borsaları ile birlikte yürütülecek tanıtım çalışmasında Sağlık Bakanlığı ve Radyo Televizyon Üst Kurumu ile işbirliğine gidilerek tanıtım kampanyası, “Sosyal Sorumluluk Projesi” kapsamına alınacak.

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, iç piyasaya yönelik “Zeytin ve Zeytinyağı Tüketiminin Arttırılması Amaçlı Sosyal Sorumluluk Kampanyası” adı verilen projeyi Ege İhracatçı Birlikleri’nde düzenlediği toplantıda zeytin ağacının yoğun olarak bulunduğu şehirlerin ticaret borsası yöneticilerine tanıttı.

Toplantının açılışında konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, Türkiye’de zeytin ağacı varlığının 2000 yılı sonrası yapılan dikimlerle 90 milyon adetten, 160 milyon adete çıktığını, günümüzde 160 bin ton seviyesinde olan yıllık zeytinyağı üretiminin yakın gelecekte 650 bin ton seviyesine çıkacağını o nedenle bugünden iç ve dış piyasada yoğun bir tanıtım çalışması yapılması gerektiğini söyledi.

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’ni, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ortaklığında Türkiye’nin önümüzdeki süreçte ulaşacağı yüksek zeytin ve zeytinyağı rekoltesi ile ilgili tanıtım yapması için 2007 yılında kurduklarına işaret eden Güreli, “Bu üretim 650 bin ton değil, 350-400 bin ton olsa bile elde müthiş bir stok oluşacak. Zeytinyağında son yıllarda ciddi ihraç pazarları kaybettik. Türkiye’de sektörün taraflarının yanlış tutum ve politikaları nedeniyle ihracatımız 99 bin tondan, 22 bin tona geriledi. Günlük politikalar izlemediğimiz için EZZİB ve DTM ortaklığında ZZTK’yı kurduk. ZZTK’nın yapacağı tanıtım çalışmaları ile Türkiye’nin önümüzdeki 1-2 yıllık süreçte yakalayacağı yüksek rekolteyi hem iç, hem de dış pazarda tanıtıp eritmeyi hedefliyoruz. Bu projede ticaret borsaları ile ortak hareket edeceğiz” dedi.

SOSYAL SORUMLULUK PROJELİ TANITIM

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Eşbaşkanı Metin Ölken ise, ZZTK’nın kuruluş yönetmeliğinde iç piyasada tanıtım yapabileceğinin çok net bir şekilde yer aldığını, Türkiye’de bugün kişibaşı 1.5 kg. seviyesinde olan zeytinyağı tüketimini, zeytinyağının insan sağlığına olan faydalarına vurgu yaparak, çocukların ön planda olduğu bir tanıtım kampanyası yürüteceklerini söyledi.

Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında dış pazarlarda güçlü konumda olabilmesi için iç pazarda da tüketimin yüksek olması gerektiğine işaret eden Ölken, “Biz ihracatçıyız ama şuna inanıyoruz, sağlıklı bir iç piyasanın, sağlıklı bir dış piyasa için gerekli olduğuna inanıyoruz. Günümüzde bu sektörde güçlü olan İtalya, İspanya ve Suriye gibi ülkelerin üretimleri bizden fazla olduğu gibi, iç piyasa tüketimleri de bizden fazla. Alıcılarımızın, iç piyasa bacağımızın güçlü olduğunu bilmeleri, bizlerin dış pazardaki rekabetçiliğini de arttırır. O nedenle Türkiye’nin iç piyasada zeytinyağı tüketimini arttırmamız gerekiyor” dedi.

Tanıtım kampanyalarının, Sağlık Bakanlığı ve RTÜK tarafından, “Sosyal Sorumluluk Kampanyası” kapsamına alınması için görüşmeler yürüttüklerini belirten Ölken, şöyle konuştu; “ZZTK’nın bütçesi sadece ihracattan yapılan kesinti ve DTM’nin proje bazlı verdiği desteklerle sınırlı. Son yıllarda ihracatımızda ciddi gerileme yaşandığı için bütçe olanaklarımız kısıtlı. Ancak elimizde insan sağlığına yararlı, son derece güzel bir ürün var. Bu avantajımızı kullanarak Sosyal Sorumluluk Projesi yapmak istiyoruz. Sağlık Bakanlığı ve RTÜK ile yaptığımız görüşmeler son derece olumlu geçiyor. Sosyal Sorumluluk Projesi olduğu zaman düşük bütçeli tanıtım imkanı oluyor.”

Proje Koordinatörü Fikriye Çetin Borcali ise, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen zeytinyağı sektörü temsilcilerine, tanıtım kampanyası ile ilgili bir sunum yaptı. Borcali, insanların çocukları için her türlü fedakarlığı yaptıklarından hareketle, zeytinyağı tüketiminin çocukların sağlığı açısından faydalarını anlatan bir tanıtım kampanyası yürüteceklerini söyledi.

Kampanyada hedeflerinin çocuklar olacağını kaydeden Borcali, “Projede hedef kitlemiz çocuklar, çünkü anne ve babaların çocukları için yapmayacağı şey yok. Bebekler sayesinde hiç girmeyen mutfaklara zeytinyağını sokup alışkanlık oluşturmanın, en azından denetmenin mümkün olacağına inanıyoruz” dedi.

“Zeytin ve Zeytinyağı Tüketiminin Arttırılması Amaçlı Sosyal Sorumluluk Kampanyası Sunumu” toplantısına Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları yöneticileri, projenin doğru bir proje olduğunu ve projeye destek olmaya hazır olduklarını belirttiler.

Zeytinyağı rekoltesinde yüzde 10 artış

Yeni Asır
05 Ekim 2010,Salı


Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Tan, rekolte tahmin çalışmaları kapsamında 10 gün boyunca 4 grup halinde 41 ilde yaptıkları çalışmalar sonucu geçtiğimiz yıl 147 bin ton olan zeytinyağı rekoltesinin bu yıl yüzde 9-10 artışla 160 bin tona yükseleceği, sofralık zeytinin de 304 bin ton olacağı yönünde tahmin yapıldığını bildirdi. Tan, 2010-2011 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekoltesi resmi sonuçlarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de 115 milyon 506 bin 647 adet meyve veren, 43 milyon 276 bin 260 adet meyve vermeyen ağacın bulunduğunu, bu sene ağaç başına ortalama 9,3 kilogram zeytin verimi ile 1 milyon 74 bin 598 ton zeytin danesi alınacağını söyledi. Bu yıl elde edilen zeytinin 304 bin 477 tonunun sofralık zeytine, 771 bin 492 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da 160 bin 413 ton zeytinyağı elde edileceği tahmininin yapıldığını aktaran Tan, Ege ve Marmara Bölgesi zeytinyağı rekoltesinin 114,6 bin ton, sofralık zeytin rekoltesinin 210 bin ton, diğer bölgelerin zeytinyağı rekoltesinin 45,7 bin ton, sofralık zeytin rekoltesinin 94,3 bin ton olduğunu bildirdi. Sofralık zeytinde bu yıl bir miktar azalmanın meydana geldiğini belirten Tan, eldeki stoklarla birlikte hem iç tüketime hem de ihracata yetecek miktar ve kalitede zeytinin bulunduğunu dile getirdi.

Tan, geçtiğimiz senelerde zeytinciliğinin en büyük probleminin var-yok yılları arasındaki makasın açıklığı olduğunu, son 2 yıllık rakamların bu sorunun giderildiğini gösterdiğini kaydederek, ''Son rakamlar Türk zeytinciliğinin yükselişini ifade ediyor. Tek rakamlı yıllar eskiden yok yılıydı, ama şimdi sürgün gelişimlerine baktığımızda önümüzdeki yıl daha iyi olacağını görüyoruz. Hem yeni plantasyonlar yapılıyor, hem de mevcut ağaçlara bakım gerçekleştiriliyor'' dedi. Zeytinyağında iç tüketimin yıllık 100 bin ton olduğunu, geçtiğimiz sene 20 bin tonluk ihracatın gerçekleştirildiğini aktaran Tan, 160 bin tonluk üretimin hem iç tüketimi hem de ihracatı karşılayacağı gibi fazlasının da bulunduğunu, dolayısıyla ihracatın daha da artırılabileceğini ifade etti.

Mustafa Tan, ''Yani Dahilde İşleme Rejimi (DİR) talebi için mücbir sebep yok. 160 bin tonun dışında stoklar da mevcut. Hem sofralık zeytinde hem de zeytinyağında devir stoğu var. Geçen yılın en az üç misli ihracat yapılabilir'' diye konuştu. Türk zeytinciliğinin geleceği açısından spekülatif açıklamalar yapılmaması gerektiğine işaret eden Tan, ''Şimdiden 'İspanya'da tarihi üretim' diyorlar. İspanya'da 1 milyon 400 bin ton üretim tahmini var. Daha önce 1 milyon 420 bindi. Dolayısıyla tarihi üretim falan yok. Tunus ise 120 bin ton zeytinyağı açıklaması yaptı'' dedi. Tan, dünyada ABD başta olmak üzere zeytinyağı tüketiminde artış yaşandığını, Türkiye'nin üretimde dünya ikinciliği hedefine kararlı adımlarla ilerlediğini belirterek, ''Tunus'u geçtik. Ama Suriye'de de atak var. Ağaçlarına bakım yapıyorlar, destekler sağlıyorlar'' şeklinde konuştu.

Son bir yılda Türkiye'deki zeytin ağacı sayısının 150 milyondan 158 milyona çıktığını bildiren Tan, zeytincilikte dünya ikinciliği için atılması gereken adımları şöyle anlattı:''Yeni zeytinliklerin geliştirilmesi için dikim yardımlarının artırılarak devam ettirilmesi, ama bu yapılırken bölgelere göre çeşitlemelere dikkat edilmeli. Zeytinyağı rekolte ve kalitesinin artırılması için mevcut zeytinliklere destek sağlanmalı. Özellikle kıyılarda zeytinlikler dağlık alanda, dolayısıyla desteğe ihtiyaç var, buradaki zeytincimizin sesi duyulmuyor. Sofralık zeytin ve zeytinyağına destek Avrupa'da 1,32 avro. Bizde iyi niyetle çalışmalarla ancak 30 kuruşa yükseltildi. Zeytincimizin prim beklentisi var, bizim de en azından 1 liraları görmeliyiz. İç pazarda yüzde 17-20 arasında kayıtdışı var. Verilecek primlerle kayıtdışı da engellenebilir. Türkiye dünyanın en kaliteli zeytinini üretiyor. Mevcut ağaçlar dünyanın gen kaynakları aynı zamanda, dünyaya buradan yayılmış. Bu konuda özel önlemler alınmalı.''

"BU YILKİ ZEYTİNLER 'KENDİLİĞİNDEN ORGANİK'"

Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tan, İzmir Ticaret Borsası'nın (İZTB) uzaktan tahmin çalışmalarıyla ilgili soruya, ''Uzaktan, yakından, uydudan ne yapılırsa yapılsın bu çatı altında yapılmalı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da UZZK'yı işaret ediyor. Varsa farklı imkanlar gelsinler Türkiye zeytinciliğine armağan etsinler. Ayrışmayalım, birleşelim ve Türk zeytinciliğini daha ileri noktalara getirelim. Dünya Türk zeytinciliğinin ayak seslerini duyuyor. Bir kez daha sesleniyorum, UZZK çatısı altında birlikte çalışalım'' karşılığını verdi. Tan, bu yılki zeytin ve zeytinyağı fiyatlarına ilişkin soru üzerine, fiyatların pazarda oluştuğunu, bu yüzden kimsenin fiyatlar üzerinde konuşma hakkının olmadığını, fiyatlara baskı yapma girişimlerinin yaşanmaması gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin markalı ve ambalajlı zeytinyağı ihracatının her yıl arttığına dikkati çeken Tan, ''Dökme zeytinyağı markalı gibi katma değer üretmiyor. Dökme ihracatında Türk zeytinyağı İspanyol, İtalyan ambalajlarına girip, ABD'deki raflarda yine bizim yağımızla rekabet ediyor'' dedi.Bölgelere göre zeytin ve zeytinyağı üretim tahminlerine ilişkin soruya Tan, Akhisar ve Bursa'da geçen yıla göre biraz azalma meydana geldiğini, ancak buralardaki zeytinlerin bu yıl daha iri olduğunu, kalitedeyse hiçbir sorunun bulunmadığını söyledi. Tan, bu yıl iklim şartları sayesinde zeytin sineği sorunun da yaşanmadığını, dolayısıyla ilaçlamaya gerek kalmadığını, bu yılki zeytinlere ''kendiliğinden organik'' denilebileceğini ifade etti. Mustafa Tan, bu yıl Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) UZZK koordinatörlüğünde yapılan zeytin ve zeytinyağı rekolte çalışmalarında gözlemci sıfatıyla yer aldığını sözlerine ekledi.

Wednesday, September 29, 2010

İyte Kampüsünde Zeytinyağı Fabrikası

AA
29 Eylül 2010,Çarşamba


İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (iyte) Kampüsü İçinde Yer Alacak Zeytinyağı Fabrikasının Temeli Törenle Atıldı

İYTE'nin 2010-2011 akademik yılı açılış töreninden sonra, Kampüs içerisinde 650 metrekarelik alanda faliyet gösterecek zeytinyağı fabrikası için temel atma töreni düzenlendi.

Günde 3 vardiya ile 40 ton zeytin işleyebilmesi planlanan fabrikada 20 kişinin çalışacağı öğrenildi.

İYTE Vakfı üyesi Aşkın Yılmaz, törende yaptığı konuşmada, zeytinden zeytinyağına geçiş işleminde ortaya çıkan atık suyun zararlı unsurlarının yok edilerek faydalı bir ürüne dönüştürüleceğini ve bu işlemi gerçekleştiren ilk kuruluş olacaklarını belirtti.

Yılmaz ayrıca İzmir Zeytincilik Enstitüsü ve Tariş ile ortaklaşa çalışarak, ağacının dalında olgunlaşan ve dünyada tek olan Urla Hurması adlı sofralık zeytini AR-GE merkezlerinde geliştirip piyasaya sunarak kazanç elde edeceklerini ifade etti.

Temel atma törenine, İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, Urla Kaymakamı Şehmus Günaydın, İYTE Rektörü Zafer İlken ve Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu katıldı.

Tuesday, September 28, 2010

İğde ve Zeytin Kardeşliği

NURDAN ÇAKIR TEZGİN
Cumhuriyet Ege
28 Eylül 2010,Salı


Rivayet olunur ki; Dünyanın henüz soğumaya yeni başladığı zamanların birinde, bugün Akdeniz Havzası olarak adlandırılan bölgede koskocaman dev bir ağaç oluşmaya başlamış. Bu öyle bir ağaçmış ki, dalı dal değil, yaprağı yaprak değilmiş! Gövdesinin ulaştığı köklerin kolları, ya nehirlerin yatağından ya da Akdeniz'in tuzlu sularından besleniyormuş. Bu dev ağaç günden güne büyüyüp irileşiyormuş irileşmesine de, bunca heybetine rağmen hiç meyve vermiyormuş.
Günlerden bir gün; Bu dev ağacın kutsal perileri, giderek büyüyen ağacın gövdesinin etrafında bir halka oluşturup başlamışlar dönmeye, döndükçe de rüzgarın sesine karışan bir yakarış tutturmuşlar;
"Ey ulu ağaç hani ya senin meyvelerin, hani ya senin meyvelerin".
Periler, hayal edebildikleri isteklerini birer birer sıralamışlar döndükçe ağacın etrafında; "Meyvelerin ateş rengi olsun, gök rengi, kül rengi, toprak rengi olsun", "mor isterim ben" bir diğeri, "alaca çalsın her bir renk ama; acı tatlıyla bütünleşip, ışıklar saçsın" diyerek tavaf etmişler dev ağacın etrafında. Ağaç, devasa irilikteki dallarıyla bu yakarışın güçlü arzusunu Akdeniz ve Ege’nin en uzak ve en ücra köşelerine savurmaya başlamış. Savruldukça soğuyup yeşermiş dünya, savruldukça dalları çoğalıp bölünmüş ve yeni fidanlar olarak sıkı sıkıya tutunmuşlar toprağa.
Gel zaman git zaman, o dev ağacın fidanları Akdeniz havzasında bir baştan bir başa kök salmış. Dağ yamaçlarına tutunanlar kararıp morarmışlar, düzlüklere tutunanlar ağarıp kızarmışlar. Rivayet bu ya; birine zeytin demişler, diğerine iğde.
İğde ağacı (Elaeagnus) ile zeytin ağacının (Olea Europaea) benzerliği mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Her ikisinin de yaprakları buğulu gri olup, yeşil ve mavinin türlü renk geçişlerine ev sahipliği yaparlar. Hele de biraz esinti varsa havada, geçmiş zaman perileri size türlü renklerin dansını sunar binbir ışıkla.
Zeytinin gri maviliği, iğdenin gri yeşilliğiyle sarmaş dolaştır dikkat edildiğinde. Zeytinin yeşil meyveleri henüz olgunlaşmamış haliyle, iğde ağacının yeşil meyvelerine çok benzer. Her ikisinin de meyve tomurcuklarının dış kabuğu üzerinde bir ton açık renkte çilleri vardır. Mahcup ergen kızların burun çilleri gibidir her ikisinin meyve yüzeyleri. Kabuğun içine gömülü çiller, iğdeye de zeytine de büyüme aşamasında yardım eden geçmiş zaman perilerinin öpücükleridir belki, kim bilir! Meyve büyüdükçe bu izler de şekil değiştirir. Zeytin meyvesi yağlanıp eti derisine tutundukça morarıp koyulaşır, iğde de önce sararıp sonra toprak renginde kızararak kabuğuyla eti arasına mesafe koyar.
İki ağacın biri diğerine benzeyen yan yana dallarındaki meyvelerinden koparıp ağzınıza attığınızda taze zeytin zehir gibi acı ve mavru bir tat bırakırken, iğde de hafif ekşimsi, şekerli ve tıkızlığıyla ağzı buran bir tat bırakarak, zeytinin acılığını giderir. Tatlı ve acının bu kadar birbirini tamamladığı iki kardeş meyveye yeryüzü krallığında rastlamak mucizedir. İkisinin de insana, hayvana, bitki börtü böceğe, velhasıl tüm dünya canlılarına faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Görünümleri ve tatlarındaki tamamlayıcılık; yaprak, çiçek ve çekirdek yapısında da öne çıkar. İğdenin yaprak ve çekirdeği daha uzuncayken, zeytinin yaprakları daha küt ve etli olup çekirdeği de daha dolgundur.
Bu iki kardeş meyve, Ege ve Akdeniz kıyılarında binyılların akrabalığında gururla salınırlar. Gökova Körfezi'nden, Güllük Körfezi'ne, Çandarlı Körfezi'nden Edremit Körfezi'ne bütün bir Ege sahil şeridinin vaz geçilmez güzellikleridir onlar. Bahar aylarında açan çiçeklerinin kokularıyla uyarırlar bütün bellekleri.
Eğer; hışırtıya benzer bir melodi duyup iğde ve zeytin ağaçları arasına sokulmak isterseniz, aman sessiz olun! Geçmiş zaman perileri, her gün batımı çok uzaklardan gelip yeryüzüne inerler ve bu kardeş ağaçların altında dans edip, iğde ve zeytin meyvelerini öpücükleriyle kutsarlar...

Thursday, September 23, 2010

BİN 300 YILLIK ZEYTİN AĞACI BU YIL DA ÜRÜN VERDİ

HaberFlash
17 Eylül 2010


Mersin'in Mut ilçesinde bulunan bin 300 yıllık anıt zeytin ağacının bu yıl da 150 kilo ürün verdiği belirtildi.
Mut İlçe Tarım Müdürü Levent Abaş, Haydar köyünde 10 Şubat 2010 tarihinde Türkiye'nin en yaşlı anıt ağacı olarak tescillenen zeytin ağacının her yıl olduğu gibi bu yıl da 150 kilo ürün verdiğini söyledi.
Haydar Köyü Muhtarı Mehmet Tercan da Türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacının köylerinde bulunmasından gurur duyduklarını belirterek, "Bu da gösteriyor ki zeytinin ana memleketi Mut ilçesi. Bin 300 yıllık zeytin ağacımız her yıl olduğu gibi bu yıl da ilk ürününü 150 kilo olarak verdi. Bu anıt zeytin ağacını görmek için çok sayıda yerli ve yabancı turist buraya geliyor" dedi.
Haydar köyündeki bin 300 yıllık anıt zeytin ağacının gövde kalınlığı 6 metre 28 santim olarak ölçüldü. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müze Müdürlüğü, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun kararı ile ağaç, "anıt zeytin ağaç" olarak tescil edildi. Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü'nün 10 Şubat 2010 tarihli yazısı ile ağacın yaşı bin 300 yıl olarak tespit edilerek tescillendi.

Wednesday, September 22, 2010

Zeytin Barışın Simgesiyse...

MURAT NARİN(UZZK Yönetim Kurulu Üyesi)
Cumhuriyet Ege
21 Eylül 2010,Salı


Eylül ayına girince zeytine ilişkin basında haber ve yazılara daha bir sıklıkla rastlanmaya başlar. Bundan doğal bir şey olmamalı. Çünkü artık zeytin hasat dönemi başlayacaktır. Zeytinci bölgelerde yaşamının belirleyicisidir zeytin... Sektörün gündem olması kaçınılmazdır. Beklentiler, mutluluklar, umulanın olup olmayacağı... Umut, ne büyük bir beklentidir. Ardında saklı olanlar ne de çoktur! Gerçekleşirse büyük mutluluk...

Ya gerçekleşmezse? İşte o zaman sorunlar da kartopu gibi büyür. Yaşamın bütün olumsuzluklarına karşı, onunla iç-içe olanlar için zeytin, umut olmayı sürdürür sabırla. Umudu boşa çıkarmak için uğraşanlar da vardır. Bunların da bu günlerde daha fazla duyulmaya başlar sesleri.

Olan, “her şey karşıtını içinde barındırarak var olur” diyalektiğidir!

Bölge gazetelerinde bugünlerde başlayan ve önümüzdeki dönemde yaygın basında da rastlayacağımız haberler yayınlanmaya başladı! Bu son yıllarda ülkemiz zeytinciliğinin klasiği haline getirilmek istenen bir durum. Önce rekolte ile başlar tartışmalar. Gazeteler haber başlıklarında “rekolte savaşları başlıyor” diye atarlar... Rekolte, olandan abartılı biçimde büyük gösterilmelidir ki fiyatlar düşük olsun. Bugüne kadar yapmaya çalıştıkları gibi! Ardından fiyat tartışmaları başlar. Uluslar arası borsa fiyatlarının düşüklüğünden tutun da dünyada üretim rakamlarının zaten ne kadar çok olduğuna kadar bir sürü yapay gerekçe! Oysa dünyada arzın talebi karşılamadığı tek üründür zeytinyağı. Olur olmaz zamanlarda, akla geldikçe kurulmak istenen bu cadı kazanının içine bir de “dahilde işleme rejimi (DİR)” sosu katılmaya kalkışılır! Artık bu ısıtılıp-ısıtılıp piyasaya sürülen aynı süreç, üreticisinden ticaretle uğraşanına, gönül vereninden bilimsel çalışma yapanına kadar (yazıyı okuyan okur için de) herkese kabak tadı veren bir temcit pilavıdır. Ve elbette ki artık bunu yapanların, kamuoyunda gerçek niteliklerini bir kez daha tescil ettirdiklerinin ne denli farkında oldukları da tartışılır. Onlar bütün ısrarları ile tarihi işlevlerini yerine getiriyorlar. Tersini yapmaları beklenemez.

Anayurdu Anadolu olan zeytin, doğduğu topraklarında yeniden büyük yolculuğuna çıkmakta. Bütün engellemelere, pervasız saldırı ve yok etme girişimlerine karşı onurlu ve vakur duruşundan asla vazgeçmiyor. Bu ülke, gerçek değerlerini yeniden bulup ilerlemek için çalışıyor ve daha büyük başarılara imza atacak. Hedef , 21.yüzyılda dünya markası ve en büyük zeytin üreticisi bir ülke.

Eskimiş ve köhnemiş alışkanlıklar, “küçük” engeller de bu büyük yürüyüşte aşılacaktır. Bu irade değil, tarihin zorunluluğunun bir tespiti. Dün söylediği ile bugün yaptığı birbiriyle çelişenlerin kaçınılmaz sonudur bu.

Türkiye’de 2010/2011 zeytin rekoltesini, bu güne kadar en doğru biçimde belirlediği gibi yine Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) belirleyecektir.

Ve yine bu güne kadar olduğu gibi bir çıkar grubunun zavallı hesapları için değil, diğer nedenler saklı kalmak üzere asgari bu ülkenin verilerinin, planlama ve gelecek programları için en doğru rekolte belirlenecektir. Sonuçtaki sağlamalarını da bilincinde olarak yapacaktır. Tahminin bir çıkar grubu için değil, bu ülke için yapılacağı kesindir.

Zeytin, savaşın değil barışın simgesidir. Binlerce yıldan bu yana olduğu gibi... Asıl önemlisi de bu ruhu anlamaksa, ötesi laftan başka bir şey değil!..

Tuesday, September 21, 2010

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Çetin: Ekonomideki Büyüme Tarıma Yansımadı

CHA
20 Eylül 2010,P.Tesi


Ekonomideki son büyüme rakamlarını tarım sektörüne yansımalarını değerlendiren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Türkiye ekonomisi genel olarak yüzde 11 büyürken, tarımın sadece binde 5 büyüdüğünü belirtti ve hem ithalattaki artışa, hem bunun oluşturduğu enflasyon baskısına, hem de tarımdaki yoksullaşmaya dikkat çekti. Çetin çözüm önerilerini sundu
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, ekonomideki son büyüme rakamlarını tarımsal açıdan değerlendirdi. Türkiye ekonomisi yüzde 11 büyürken, tarımın sadece binde 5 büyüdüğünü söyleyen Çetin, ithalatın hızla arttığını, tarımda çalışanların sayısı artarken, gelirlerinin azaldığını, tarımsal üretimin yetersiz olmasının da enflasyonu körüklediğini açıkladı. Çetin, tarımın yeni bir bakış açısıyla hazırlanmış politikalara ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, çözüm önerilerini de 6 maddede sıraladı.

Cahit Çetin, tarımsal üretimdeki yok denecek kadar artışın yanında tarımsal ürün ithalatındaki rekor artışları kaygı verici bulduğunu dile getirerek, 'Dünya gelecek planlarını tarımsal üretim ve pazarlama üzerinden yaparken, Türkiye'nin en güçlü olduğu bu alanda etkinlik gösterememesi, ülkemiz adına endişe vericidir.' dedi. Çetin, tarımdaki binde 5'lik büyüme oranının üzerinde titizlikle durulması ve nedenlerinin sorgulanması gerektiğini bildirdi. Tarımsal üretimin gıda temini açısından taşıdığı stratejik önemin yanı sıra tarıma dayalı sanayi için de büyük önemi olduğunu vurgulayan Çetin, neredeyse hiç artış kaydetmeyen tarımsal üretimin sonuçta enflasyonu da artırıcı etkisinin görüldüğünü dile getirdi. Çetin, 'Tarımsal üretim yılın ilk yarısında sadece binde 5 artarken, tarımdaki istihdamın yaklaşık 450 bin kişi artması çiftçilerin hem reel hem de göreli olarak fakirleştiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, üretimdeki yetersiz artış sonucu tarım sektörü enflasyonu artırıcı rol oynamıştır. Nitekim 2010'un ilk yarısında tüm sektörlerdeki ortalama fiyat artışı yüzde 4'ken tarım ürünleri fiyatlarındaki artış yaklaşık yüzde 15 seviyesinde olmuştur.' diye konuştu.


İTHALAT REKORU TARIMDA

Tarımsal üretimdeki yetersiz artışın dış ticaret açığının büyümesine yol açtığını söyleyen Çetin sözlerini şöyle sürdürdü:

'2010 Ocak-Temmuz döneminde en yüksek oranlı ithalat artışı yüzde 45.5 ile tarım sektöründe görüldü. Aynı dönemde tarım ürünleri ihracatındaki artış ise sadece yüzde 24.2 seviyesinde kaldı. Bunun sonucunda tarımda dış ticaret açığı yılın ilk 7 ayında 1.2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İlaç, tohum, akaryakıt gibi bir çok tarımsal girdide dışa bağımlı olan ülkemizin tarımsal ürünlerde de dışa bağımlılığı artarak sürmektedir.'


TARIMDAKİ YOKSULLAŞMA GÖÇÜ ARTIRACAK

Tarımsal alanda ortaya çıkan olumsuz tablonun kısa ve orta vadede diğer tüm sektörleri olumsuz etkileyeceğini, hasara neden olacağını belirten Çetin, çiftçinin fakirleşmesiyle köyden kente göçün artarak süreceğine ve bunun da bir dizi sosyal soruna neden olacağına dikkat çekti. Birleşmiş Milletler'in yakın gelecekte dünyanın açlıkla karşı karşıya kalacağına dikkat çekerek, ülkelerin tarımsal üretimi desteklemesi gerektiğini önerdiğini hatırlatan Çetin, mevcut potansiyeliyle buna en iyi yanıt verebilecek ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti. Türkiye'de 1980'den beri uygulanan politikaların tarımda gerilemeye neden olduğunu belirten Çetin, tarımın yeni bir bakış açısıyla hazırlanmış politikalara ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:


-Tarım; politikalar, üretim, pazarlama ve örgütlenme olmak üzere dört boyutta yeniden yapılandırılmalı. Bu amaçla mevcut yasal, kurumsal, insan altyapısı ile yeniden düzenlenmeli.

-Tarımda tam sayım yapılarak gerçek envanter çıkarılmalı ve dinamik veri tabanı oluşturulmalı.

- Tarım Bakanlığı'nın geliştirdiği havza bazlı yaklaşıma süratle işlerlik kazandırılmalı. Bu bağlamda havza bazlı dinamik yönetim sistemleri geliştirilmeli. Ayrıca genel bir tarımsal üretim planlamasıyla entegre havza planlamasına gidilmeli.

- Başta destekleme olmak üzere tarım politikaları bu modelin üzerine oturtulmalı.

-Tarım sorunlarının çözümünde ve kaynakların etkin kullanımında örgütlenme büyük önem taşıyor. Bu bağlamda tarım kooperatiflerinin yaşadığı sorunlara kamu otoritesi ve birlik yönetimlerinin işbirliğiyle çözüm bulunmalı.

- 1980'den günümüze tarımdaki olumsuz gelişmelerin sonucu ortaya çıkan sübvansiyonlu tarım ürünleri ithalatı ve bunu körükleyen düşük kur politikalarından süratle vazgeçilmeli.