İzmir Ticaret Borsası
30 Eylül 2009,Çarş.
2009 – 2010 Türkiye zeytin ve zeytinyağı rekoltesi tespit çalışmaları İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçı Birlikleri, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ve Zeytin Dostu Derneği’nin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
Rekolte tahmini için oluşturulan heyetler 31 Ağustos - 18 Eylül 2009 tarihleri arasında Ege – Marmara Bölgesinde, 07-10 Eylül 2009 tarihleri arasında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde incelemelerde bulunmuştur.
Buna göre her iki heyetin izlenimleri genel olarak şöyledir.
EGE – MARMARA BÖLGESİ
• Heyetimiz çalışmalarında İzmir, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Manisa, Aydın ve Muğla illerinin ilçe, köy ve beldelerinde bulunan zeytinliklerde teknik incelemeler yapmış, Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri, üreticiler ve zeytinyağı işletmeleriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir.
• Çalışmalarda incelenen illerin zeytin ağaç sayısının yoğun olduğu ilçelerinde yerinde gözlem ve tespitler yapılmış, gezi programına dahil olmayan diğer ilçelere ait değerlendirmelerde ise İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerinin resmi verileri alınmıştır.
• Özellikle 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklık nedeniyle ağaçların dinlenmiş olması ve bu yıl yağışlarla birlikte sürgün gelişiminin iyi olması nedeniyle geçmiş yok yıllarına göre daha fazla ürün elde edileceği tahmin edilmektedir.
• Bazı bölgelerde çiçek dönemindeki olumsuz iklim koşulları (yüksek sıcaklık, yağış vb.) ve zararlılar (Zeytin Güvesi ve Pamuklu Bit) meyve tutumunu olumsuz etkilenmiş ve meyve dökümü gerçekleşmiştir.
• Zeytin Sineği zararlısına karşı Körfez Bölgesinde bu yıl uçakla ilaçlı mücadele yapıldığı öğrenilmiştir.
• Bölgede gözlenen Verticillium Solgunluğu Hastalığı’nın yeni ağaçlara bulaşmasının kayda değer seviyede olmadığı gözlenmiştir. Bu durum hastalığın ilerlemesi ve yayılmasında bir yavaşlama olduğu şeklinde değerlendirilebilir.
• Çalışmada ağaç sayısı verileri Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinden temin edilmektedir. Birkaç ilçede ağaç sayılarının revize edilmesi nedeniyle meyve veren ağaç sayısının geçmiş yıllara göre düşüş gösterdiği görülmüştür.
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Heyet olarak tespit edilen hususlar aşağıda maddeler halinde sunulmuştur;
• Zeytinciliğin bölgedeki öneminin artmaya devam ettiği,
• Bu yılki rekoltenin geçen yıla göre yüksek olacağı,
• Kilis ve Gaziantep illerinde ürün miktarının yağış olmasına göre artabileceği,
• Adana ve Mersin’de yeni kurulan zeytinlik tesislerinin tamamına yakınının damlama sulama yöntemi ile sulandığı,
• Üretici desteklerindeki düşme ve yeni tesislerde en çok tercih edilen Gemlik çeşidinin bölgeye dikilmesiyle ilgili olumsuz söylentilerin yeni tesis kurulmasını, dolayısıyla ağaç sayısındaki artış hızını olumsuz etkileyebileceği,
• Kilis ve Gaziantep illerinde, “Zeytin” meyvelerinin olduğu münferit bahçelerde, fizyolojik nedenlere bağlı “boncuk” oluşumlarının yoğun olduğu,
• Özellikle Gaziantep, Kilis ve Hatay bölgesinde ağaçların altına düşen dip zeytinleri ile üstten toplanan zeytinlerin zeytinyağı işletmesinde karışık olarak işlendiği öğrenilmiştir.
Sonuç olarak; Ege – Marmara Bölgesinde bulunan Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Aydın, Muğla, İzmir ve Bursa illerinde toplam 82.948.915 adet meyve veren, 20.106.337 adet meyve vermeyen ağaç mevcut olup, ağaç başına ortalama 10,1 kg. zeytin verimi ile 839.983 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 278.885 tonunun sofralığa, 561.098 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/5 randıman ile 112.015 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Adana, Mersin, Hatay, Kilis, Gaziantep illerindeki zeytinliklerinde toplam 17.257.000 adet meyve veren, 16.513.000 adet meyve vermeyen ağaç mevcut olup, ağaç başına ortalama 17,4 kg. zeytin verimi ile 300.173 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 73.825 tonunun sofralığa, 226.348 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/4,4 Kg. randıman ile 51.092 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir.
Yukarıda verilen iki bölgede yer alan illerin dışında kalan illerde ise toplam 5.049.521 adet meyve veren, 3.524.846 adet meyve vermeyen ağaç mevcut olup, ağaç başına ortalama 17,3 kg. zeytin verimi ile 87.318 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 56.739 tonunun sofralığa, 30.579 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/4,6 Kg. randıman ile 6.645 ton zeytinyağı elde edileceği Tarım İl Müdürlüklerinden (Antalya ve Şanlıurfa hariç) öğrenilmiştir.
Böylece 2009-10 sezonu Türkiye Zeytin ve Zeytinyağı rekoltesi toplamı olarak, 105.255.436 adet meyve veren, 40.144.183 adet meyve vermeyen ağaç mevcut olup, ağaç başına ortalama 11,7 kg. zeytin verimi ile 1.227.474 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 409.449 tonunun sofralığa, 818.025 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/4,8 randıman ile 169.752 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir.
İZMİR TİCARET BORSASI
İZMİR TİCARET ODASI
EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ
ZEYTİNCİLİK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
ZEYTİN DOSTU DERNEĞİ
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Wednesday, September 30, 2009
ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI REKOLTE TAHMİN ÇALIŞMALARI
İzmir Ticaret Borsası
30 Eylül 2009,Çarş.
İzmir Ticaret Borsası, Zeytin ve Zeytinyağı rekoltesi tahmin çalışmalarını 1993/94 sezonundan bu yana destek veren kuruluşlarla birlikte 17 yıldır aralıksız olarak sürdürmektedir. Borsamız, işbirliği yaklaşımı, doğruluk ilkesi ve tarafsızlık prensibiyle tarım sektörüne bir hizmet olarak gördüğü rekolte tahmin faaliyetini özveri ile bugüne taşımıştır.
2009/10 sezonu Zeytin ve Zeytinyağı rekoltesi tahmin çalışmalarının planlaması 07 Nisan ve 28 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Heyet ilk olarak Borsamızın yanısıra Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Marmarabirlik ve Zeytincilik Araştırma Enstitüsü tarafından oluşturulmuştur. Bir yıl önce çalışmalara Meslek Komitelerimizin talebi doğrultusunda sonradan katılan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağının bu yılki katılım talebine çalışma listelerinin kesinleşmesi nedeniyle olumlu cevap verilememiştir.
Çalışmada yer alan Tariş ve Marmarabirliğin talebi doğrultusunda Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve benzer şekilde Zeytin Dostu Derneği’nin 2009/10 sezonu çalışmalarına katılmasına karar verilmiştir. Ancak, heyetin çalışmaya başlamasına çok kısa bir süre kala üç kurum, Tariş, Marmarabirlik ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi çalışmada yer almayacaklarını bildirmişlerdir.
Ortaya çıkan bu durum sonucunda 2009/10 sezonu rekolte tahmin heyeti Borsamız, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ve Zeytin Dostu Derneği temsilcilerinden oluşmuş ve çalışmalar 31 Ağustos tarihinde başlamış 18 Eylül tarihinde tamamlanmıştır.
Rekolte tahmin çalışmasında 28 Tarım İl Müdürlüğünden veri talep edilmiş ve 25 İl Müdürlüğünden alınan cevaplardan yararlanılmış, İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Aydın ve Muğla illerinde bulunan çalışma programına dahil ilçe müdürlüklerinin birçoğu ile görüşme yapılmış ve Bölgemizde bulunan 12 Ticaret Borsasının bildirdiği ilgili üyelerinin, bölgede yer alan zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin, köylerde birebir görüşme ile üreticilerin görüşleri alınmıştır. Bu çalışma sistemi bundan önceki yıllarda yapılan çalışmalardan farklı değildir.
Sonuç olarak yapılan çalışma bir tahmin olarak kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Çok yönlü bir sektörde azami bilgi kaynağına başvurularak en doğru tahmine ulaşılmaya çalışmaktadır. İzmir Ticaret Borsası olarak sektörde faaliyet gösteren tüm aktörlerinde bu doğrultuda uğraş verdiğine inanmaktayız.
30 Eylül 2009,Çarş.
İzmir Ticaret Borsası, Zeytin ve Zeytinyağı rekoltesi tahmin çalışmalarını 1993/94 sezonundan bu yana destek veren kuruluşlarla birlikte 17 yıldır aralıksız olarak sürdürmektedir. Borsamız, işbirliği yaklaşımı, doğruluk ilkesi ve tarafsızlık prensibiyle tarım sektörüne bir hizmet olarak gördüğü rekolte tahmin faaliyetini özveri ile bugüne taşımıştır.
2009/10 sezonu Zeytin ve Zeytinyağı rekoltesi tahmin çalışmalarının planlaması 07 Nisan ve 28 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Heyet ilk olarak Borsamızın yanısıra Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Marmarabirlik ve Zeytincilik Araştırma Enstitüsü tarafından oluşturulmuştur. Bir yıl önce çalışmalara Meslek Komitelerimizin talebi doğrultusunda sonradan katılan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağının bu yılki katılım talebine çalışma listelerinin kesinleşmesi nedeniyle olumlu cevap verilememiştir.
Çalışmada yer alan Tariş ve Marmarabirliğin talebi doğrultusunda Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve benzer şekilde Zeytin Dostu Derneği’nin 2009/10 sezonu çalışmalarına katılmasına karar verilmiştir. Ancak, heyetin çalışmaya başlamasına çok kısa bir süre kala üç kurum, Tariş, Marmarabirlik ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi çalışmada yer almayacaklarını bildirmişlerdir.
Ortaya çıkan bu durum sonucunda 2009/10 sezonu rekolte tahmin heyeti Borsamız, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ve Zeytin Dostu Derneği temsilcilerinden oluşmuş ve çalışmalar 31 Ağustos tarihinde başlamış 18 Eylül tarihinde tamamlanmıştır.
Rekolte tahmin çalışmasında 28 Tarım İl Müdürlüğünden veri talep edilmiş ve 25 İl Müdürlüğünden alınan cevaplardan yararlanılmış, İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Aydın ve Muğla illerinde bulunan çalışma programına dahil ilçe müdürlüklerinin birçoğu ile görüşme yapılmış ve Bölgemizde bulunan 12 Ticaret Borsasının bildirdiği ilgili üyelerinin, bölgede yer alan zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin, köylerde birebir görüşme ile üreticilerin görüşleri alınmıştır. Bu çalışma sistemi bundan önceki yıllarda yapılan çalışmalardan farklı değildir.
Sonuç olarak yapılan çalışma bir tahmin olarak kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Çok yönlü bir sektörde azami bilgi kaynağına başvurularak en doğru tahmine ulaşılmaya çalışmaktadır. İzmir Ticaret Borsası olarak sektörde faaliyet gösteren tüm aktörlerinde bu doğrultuda uğraş verdiğine inanmaktayız.
Tuesday, September 29, 2009
Fidanı Avustralya'dan getirdi, Japonya'ya zeytinyağı satacak
Zaman
29 Eylül 2009,Salı
Zeytin fidanları uçakla Avustralya'dan getirtildi. Bahçeyi son teknolojiyle İsrailliler kurdu. İtalyanların üreteceği zeytinyağı ise Japonya'ya ihraç edilecek.
Eski milletvekili Mehmet Ali Bilici, Adana'ya adeta 'Birleşmiş Milletler modeli'yle Türkiye'nin en büyük organik zeytin bahçelerinden birini kazandırdı. Bin 500 dönümlük bahçe daha şimdiden dünyanın gözdesi haline geldi. Son yerel seçimlerde AK Parti'nin Adana Büyükşehir Belediye başkan adayı da olan Bilici'nin zeytinlik macerası, iki yıl önce Avustralya'dan özel uçakla getirttiği yüksek verimli zeytin fidanıyla başladı. Alanında çok gelişmiş bir İsrail firması tarafından dikilen ve yetiştirilen fidanlar, iki yıl içinde meyve verdi. Öyle ki zeytinyağının erken hasat deneme üretimi bile gerçekleşti. Organik zeytin üretilen bahçeye, yurtdışından talepler artınca zeytinyağı fabrikası kurulması kararlaştırıldı. Bilici Group, fabrikayı İtalyanlarla ortak açacak. Burada üretilecek yağa şimdiden Japonlar talip oldu.
Bahçenin sahibi Mehmet Ali Bilici, zeytinin ağaçtan toplanıp paketlenmesine kadar olan süreçte insan elinin değmeyeceğini belirtiyor. Zeytinyağını, birinci sınıf ürün olarak dünya pazarına sunacaklarını anlatan Bilici, fabrikayla birlikte bölgedeki diğer üreticilerin zeytinlerini de alıp işleyeceklerini söyledi. Bilici, "Zeytin bahçesinde su, gübre ve topraktaki mineral değerleri bilgisayarla ölçüp, elektronik ortamda denetliyoruz. Buğdaydan çok daha fazla gelir elde edilen zeytinyağını imal etmek için hiçbir teknolojik yatırımdan kaçınmıyoruz." dedi. Zeytincilik projesinin ilginç bir de hikâyesi var. Mehmet Ali Bilici, projenin aslında Kuveyt'te uygulanmak üzere hazırlandığını, ancak ABD'de Boston Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunu oğlu Bilal'in girişimleri ile projeyi Adana'ya çektiklerini aktardı.
29 Eylül 2009,Salı
Zeytin fidanları uçakla Avustralya'dan getirtildi. Bahçeyi son teknolojiyle İsrailliler kurdu. İtalyanların üreteceği zeytinyağı ise Japonya'ya ihraç edilecek.
Eski milletvekili Mehmet Ali Bilici, Adana'ya adeta 'Birleşmiş Milletler modeli'yle Türkiye'nin en büyük organik zeytin bahçelerinden birini kazandırdı. Bin 500 dönümlük bahçe daha şimdiden dünyanın gözdesi haline geldi. Son yerel seçimlerde AK Parti'nin Adana Büyükşehir Belediye başkan adayı da olan Bilici'nin zeytinlik macerası, iki yıl önce Avustralya'dan özel uçakla getirttiği yüksek verimli zeytin fidanıyla başladı. Alanında çok gelişmiş bir İsrail firması tarafından dikilen ve yetiştirilen fidanlar, iki yıl içinde meyve verdi. Öyle ki zeytinyağının erken hasat deneme üretimi bile gerçekleşti. Organik zeytin üretilen bahçeye, yurtdışından talepler artınca zeytinyağı fabrikası kurulması kararlaştırıldı. Bilici Group, fabrikayı İtalyanlarla ortak açacak. Burada üretilecek yağa şimdiden Japonlar talip oldu.
Bahçenin sahibi Mehmet Ali Bilici, zeytinin ağaçtan toplanıp paketlenmesine kadar olan süreçte insan elinin değmeyeceğini belirtiyor. Zeytinyağını, birinci sınıf ürün olarak dünya pazarına sunacaklarını anlatan Bilici, fabrikayla birlikte bölgedeki diğer üreticilerin zeytinlerini de alıp işleyeceklerini söyledi. Bilici, "Zeytin bahçesinde su, gübre ve topraktaki mineral değerleri bilgisayarla ölçüp, elektronik ortamda denetliyoruz. Buğdaydan çok daha fazla gelir elde edilen zeytinyağını imal etmek için hiçbir teknolojik yatırımdan kaçınmıyoruz." dedi. Zeytincilik projesinin ilginç bir de hikâyesi var. Mehmet Ali Bilici, projenin aslında Kuveyt'te uygulanmak üzere hazırlandığını, ancak ABD'de Boston Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunu oğlu Bilal'in girişimleri ile projeyi Adana'ya çektiklerini aktardı.
Manisa İl Genel Meclisi Başkanı Yıldız: Akhisar Zeytinde Dünya Merkezi Olmalı
CHA
26 Eylül 2009,C.tesi
Manisa İl Genel Meclisi Başkanı Dursun Ali Yıldız, dünyanın dört bir yanına zeytin ihraç edilen Akhisar ovasında incelemelerde bulundu. Hasat dönemi yaklaşan ağaçları inceleyen Yıldız, ilçenin zeytininin, diğer bölgelerde üretilenlerden daha kaliteli ve farklı olduğunu söyledi.
Birçok ülkeye ihraç edilen zeytinlerin Akhisar menşeli olduğuna işaret eden İl Genel Meclisi Başkanı Yıldız, kaliteli zeytinin yetiştiği bölgede sanayinin de geliştirilmesi yönünde çalışma yapılmasını önerdi. Gerek sanayicinin gerekse devletin burada zeytincilik ve zeytinyağcılığı konusunda girişimlerde bulunmasını tavsiye eden Yıldız, öncelikli olarak Akhisarlının zeytine sahip çıkması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin en kaliteli zeytinlerinin Edremit, Akhisar ve Gemlik bölgelerinde yetiştiğini anlatan Dursun Ali Yıldız, Gemlik zeytininin aslında Akhisar'a ait olduğunu ancak reklamının iyi yapılamadığını öne sürdü. Manisa İl Genel Meclisi Başkanı, tarihten günümüze zeytincilikte Akhisar'ın her zaman önde olduğunu hatırlatarak, bölgede zeytinciliğin eski değil, yeni tekniklerle sanayileşerek üretilmesi gerektiğinin altını çizdi. Manisa'da çok kaliteli tarım ürünleri yetiştiğini belirten Yıldız, "Üzümde zaten tartışmasız dünya lideriyiz ancak zeytinde de aynı seviyeyi yakalamalıyız. Özellikle Manisa'da üretilen zeytini, Akhisar zeytini olarak pazarlamalıyız. Kalitesi ve tadıyla bir dünya markası olmalıdır." şeklinde konuştu. İl Genel Meclisi olarak her türlü desteği verdiklerini söyleyen Yıldız, "Özellikle havza sistemiyle bölgenin zeytinine teşvik vereceğiz. Üreticimiz ve sanayicimiz de gerekli adımları atarsa, Akhisar'ı zeytinde dünya merkezi haline getiririz ve borsa kurarız. Yakın zamanda Büyükbelen'de yapacağımız zeytin pazarı bu bölgeyi canlı tutacak ancak üreticimiz ve pazarlama ayağına çok önemli görevler düşüyor." dedi.
26 Eylül 2009,C.tesi
Manisa İl Genel Meclisi Başkanı Dursun Ali Yıldız, dünyanın dört bir yanına zeytin ihraç edilen Akhisar ovasında incelemelerde bulundu. Hasat dönemi yaklaşan ağaçları inceleyen Yıldız, ilçenin zeytininin, diğer bölgelerde üretilenlerden daha kaliteli ve farklı olduğunu söyledi.
Birçok ülkeye ihraç edilen zeytinlerin Akhisar menşeli olduğuna işaret eden İl Genel Meclisi Başkanı Yıldız, kaliteli zeytinin yetiştiği bölgede sanayinin de geliştirilmesi yönünde çalışma yapılmasını önerdi. Gerek sanayicinin gerekse devletin burada zeytincilik ve zeytinyağcılığı konusunda girişimlerde bulunmasını tavsiye eden Yıldız, öncelikli olarak Akhisarlının zeytine sahip çıkması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin en kaliteli zeytinlerinin Edremit, Akhisar ve Gemlik bölgelerinde yetiştiğini anlatan Dursun Ali Yıldız, Gemlik zeytininin aslında Akhisar'a ait olduğunu ancak reklamının iyi yapılamadığını öne sürdü. Manisa İl Genel Meclisi Başkanı, tarihten günümüze zeytincilikte Akhisar'ın her zaman önde olduğunu hatırlatarak, bölgede zeytinciliğin eski değil, yeni tekniklerle sanayileşerek üretilmesi gerektiğinin altını çizdi. Manisa'da çok kaliteli tarım ürünleri yetiştiğini belirten Yıldız, "Üzümde zaten tartışmasız dünya lideriyiz ancak zeytinde de aynı seviyeyi yakalamalıyız. Özellikle Manisa'da üretilen zeytini, Akhisar zeytini olarak pazarlamalıyız. Kalitesi ve tadıyla bir dünya markası olmalıdır." şeklinde konuştu. İl Genel Meclisi olarak her türlü desteği verdiklerini söyleyen Yıldız, "Özellikle havza sistemiyle bölgenin zeytinine teşvik vereceğiz. Üreticimiz ve sanayicimiz de gerekli adımları atarsa, Akhisar'ı zeytinde dünya merkezi haline getiririz ve borsa kurarız. Yakın zamanda Büyükbelen'de yapacağımız zeytin pazarı bu bölgeyi canlı tutacak ancak üreticimiz ve pazarlama ayağına çok önemli görevler düşüyor." dedi.
Artan Üretime Rağmen Çiftçi Fakirleşiyor
ANKA
19 Eylül 2009,C.tesi
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Açıklanan Büyüme Rakamları Işığında Tarımdaki Büyümenin Endişe Verici Olduğunu İfade Ederek, "Tarım Sektörü Bu Verilerle Fakirleşen Büyüme Süreci Yaşıyor" Dedi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, ekonomide küçülme hızının yavaşlamasına karşın devam ettiğini belirterek tarım sektörünün fakirleşme süreci içinde olduğunu vurguladı. Tarımsal üretim artarken, ürün fiyatlarının diğer sektörlere göre düşük oranda yükseldiğini ifade eden Çetin, bunun sonucu olarak da çiftçi gelirlerinin önemli ölçüde gerilediğini kaydetti.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin tarafından yapılan açıklamada, 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 6.5 oranında gerileyen üretimin 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 14.3'le rekor düzeyde düşüş gösterdiği, yılın ikinci çeyreğinde ise yüzde 7'lik üretim gerilemesi yaşandığına dikkat çekildi. Çetin, açıklamasında iç ve dış talep koşulları dikkate alındığında üçüncü ve dördüncü çeyrekte de ekonomide üretim düşüşü kaçınılmaz olacağını kaydetti.
-"İKİNCİ ÇEYREKTE TARIMDA YAŞANAN YÜZDE 6.6'LIK BÜYÜME YETERLİ DEĞİL"-
Açıklamasında, küresel krizin sanayi ve hizmetler sektörlerine oranla farklı üretim ve talep koşullarına sahip tarım üzerine etkilerinin üretim boyutunda sınırlı kaldığına vurgu yapan Çetin, 2009 yılının ikinci çeyreğinde tarımda yaşanan yüzde 6.6'lık üretim artışının yeterli olmadığını bildirdi. Çetin açıklamasında şu noktalara dikkat çekti:
"2009 yılı ikinci çeyreğinde tarımda görülen üretim artışının gerisinde, hava koşullarının bu yıl iyi gitmesinden daha çok 2007 ve 2008 yılları ikinci çeyreğinde yaşanan üretim düşüşleri etkili olmuştur. Dolayısıyla tarımdaki üretim artışında baz etkisi önemli role sahiptir. Nitekim, 2007 ve 2008 yıllarının ikinci çeyreğinde tarımsal üretim sırasıyla yüzde 3.2 ve yüzde 3.5 oranında gerilemişti. Bu yılın ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 6.6'lık artışla henüz daha 2006 yılı ikinci çeyreğindeki üretim düzeyi bile yakalanamadı. Bir başka deyişle tarımsal üretim potansiyelinin etkin kullanılamaması sorunu devam etti. Bunun başlıca nedeni ise, bu yıl yağışların iyi olmasına karşın başta gübre, mazot ve tohum olmak üzere girdi fiyatlarının ürün fiyatlarının çok üzerinde artması sonucu, çiftçinin yeterince girdi kullanamamasıdır. Bu durum, yani girdi fiyatlarının ürün fiyatlarının üzerinde artması uzun yıllardır devam etmektedir. Çiftçi bu olumsuz gelişmeden kendisini ancak daha az girdi kullanarak korumaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu durum ekonomiye ilave yükler getirmiştir. Nitekim 1999-2008 döneminde tarımsal üretim ancak binde 8 oranında artabilmiştir. Aynı dönemde nüfus artışının yüzde 1.5 düzeyinde olması ise kaçınılmaz olarak tarım ürünleri ithalatını artırmıştır. Öyle ki 1999 yılında 1.6 milyar Dolar olan tarım ürünleri ithalatı, 2008 yılında 6.4 milyar dolara ulaşmıştır. Tarımdaki olumsuz gidişata karşı önlem almak için ilgililer daha neyi beklemektedir?"
-"TARIMDAKİ BÜYÜME REFAH ARTIŞI SAĞLAMADI"-
Tarımdaki büyümenin çiftçilere refah artışı sağlamadığını, sektörün adeta fakirleştiren büyüme süreci yaşadığına da dikkat çeken Çetin, 2009 yılının birinci çeyreğinde tarımsal üretimin yüzde 0.5 oranında gerilediğini ifade etti. Bu dönemde tüm sektörlerdeki ortalama enflasyonun yüzde 13.1 düzeyinde gerçekleşirken, tarımdaki enflasyonun yüzde 1.2 olduğunu kaydeden Çetin, yılın ikinci çeyreğinde tarımsal üretimin yüzde 6.6 artarken, tüm sektörlerdeki enflasyonun yüzde 3.8, tarımdaki enflasyonun ise yüzde 3 olduğunu vurguladı. Çetin açıklamasına şöyle devam etti: "2009 yılının ilk yarısında tarımdaki büyüme yüzde 4, enflasyon yüzde 2.5 düzeyinde gerçekleşirken tüm sektörlerdeki enflasyon yüzde 8.2 oldu. Bunun anlamı şudur; yılın ilk yarısında tarımda üretim artarken, tarım ürünleri fiyatları diğer sektörlere oranla düşük oranda artmış ve çiftçinin diğer sektörlerin ürünlerini satın alma gücü azalmıştır. Sonuçta üretim artışına rağmen çiftçilerin gelir ve refahında artış olmamış, buna karşın üretimi gerilediği halde birçok sektörün tarım ürünlerini satın alma gücü artmıştır. Dolayısıyla büyüyen tarım adeta cezalandırılmış ve fakirleşmiştir.''
-BÜYÜME RAKAMLARINDAKİ REVİZYONLAR NEDENİYLE SEKTÖREL GELİŞİM DEĞERLENDİRİLEMİYOR-
Tarımsal üretim ve dolayısıyla büyüme rakamlarında yapılan revizyonların da sektördeki gelişmeleri değerlendirmede güçlük yarattığını belirten Çetin, büyüme verilerinde revizyon yapılmasını anlayabildiklerini ancak revizyonların sonrasında rakamlardaki değişmelerin büyük oranlara ulaşmasının güvenilirlik sorunu yarattığını kaydetti. 2008 yılının ilk çeyreğine ilişkin yapılan ilk açıklamada tarım sektörünün yüzde 3.5 oranında küçüldüğü açıklaması yapıldığını anımsatan Çetin, daha sonra bu rakamın önce yüzde 3.6'ya çıkarıldığını, ardından yüzde 1.6 küçülmeye düşürüldüğünü ifade ederek, son olarak da yüzde 0.7 küçülme olarak değiştirildiğine dikkat çekti. Çetin, bu düzeyde farklılıktan endişe duymamanın imkansız olduğunu bildirdi.
Çetin, sağlıklı ve güveniler veri oluşturmak için öncelikle "tam sayım" yapılarak, "tarım envanterinin" çıkarılması, ardından da dinamik bir veri tabanının oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. "Yanlış veri ve bilgiyle doğru strateji üretmek mümkün değildir" diyen Çetin, tarımdaki büyümenin yetersizliği, istatistiklerdeki güven sorunu, başta tarımsal veri tabanının oluşturulması olmak üzere tarımda yeni bir vizyon ve politika arayışları için yeterli gerekçeyi sağladığını kaydetti.
19 Eylül 2009,C.tesi
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Açıklanan Büyüme Rakamları Işığında Tarımdaki Büyümenin Endişe Verici Olduğunu İfade Ederek, "Tarım Sektörü Bu Verilerle Fakirleşen Büyüme Süreci Yaşıyor" Dedi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, ekonomide küçülme hızının yavaşlamasına karşın devam ettiğini belirterek tarım sektörünün fakirleşme süreci içinde olduğunu vurguladı. Tarımsal üretim artarken, ürün fiyatlarının diğer sektörlere göre düşük oranda yükseldiğini ifade eden Çetin, bunun sonucu olarak da çiftçi gelirlerinin önemli ölçüde gerilediğini kaydetti.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin tarafından yapılan açıklamada, 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 6.5 oranında gerileyen üretimin 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 14.3'le rekor düzeyde düşüş gösterdiği, yılın ikinci çeyreğinde ise yüzde 7'lik üretim gerilemesi yaşandığına dikkat çekildi. Çetin, açıklamasında iç ve dış talep koşulları dikkate alındığında üçüncü ve dördüncü çeyrekte de ekonomide üretim düşüşü kaçınılmaz olacağını kaydetti.
-"İKİNCİ ÇEYREKTE TARIMDA YAŞANAN YÜZDE 6.6'LIK BÜYÜME YETERLİ DEĞİL"-
Açıklamasında, küresel krizin sanayi ve hizmetler sektörlerine oranla farklı üretim ve talep koşullarına sahip tarım üzerine etkilerinin üretim boyutunda sınırlı kaldığına vurgu yapan Çetin, 2009 yılının ikinci çeyreğinde tarımda yaşanan yüzde 6.6'lık üretim artışının yeterli olmadığını bildirdi. Çetin açıklamasında şu noktalara dikkat çekti:
"2009 yılı ikinci çeyreğinde tarımda görülen üretim artışının gerisinde, hava koşullarının bu yıl iyi gitmesinden daha çok 2007 ve 2008 yılları ikinci çeyreğinde yaşanan üretim düşüşleri etkili olmuştur. Dolayısıyla tarımdaki üretim artışında baz etkisi önemli role sahiptir. Nitekim, 2007 ve 2008 yıllarının ikinci çeyreğinde tarımsal üretim sırasıyla yüzde 3.2 ve yüzde 3.5 oranında gerilemişti. Bu yılın ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 6.6'lık artışla henüz daha 2006 yılı ikinci çeyreğindeki üretim düzeyi bile yakalanamadı. Bir başka deyişle tarımsal üretim potansiyelinin etkin kullanılamaması sorunu devam etti. Bunun başlıca nedeni ise, bu yıl yağışların iyi olmasına karşın başta gübre, mazot ve tohum olmak üzere girdi fiyatlarının ürün fiyatlarının çok üzerinde artması sonucu, çiftçinin yeterince girdi kullanamamasıdır. Bu durum, yani girdi fiyatlarının ürün fiyatlarının üzerinde artması uzun yıllardır devam etmektedir. Çiftçi bu olumsuz gelişmeden kendisini ancak daha az girdi kullanarak korumaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu durum ekonomiye ilave yükler getirmiştir. Nitekim 1999-2008 döneminde tarımsal üretim ancak binde 8 oranında artabilmiştir. Aynı dönemde nüfus artışının yüzde 1.5 düzeyinde olması ise kaçınılmaz olarak tarım ürünleri ithalatını artırmıştır. Öyle ki 1999 yılında 1.6 milyar Dolar olan tarım ürünleri ithalatı, 2008 yılında 6.4 milyar dolara ulaşmıştır. Tarımdaki olumsuz gidişata karşı önlem almak için ilgililer daha neyi beklemektedir?"
-"TARIMDAKİ BÜYÜME REFAH ARTIŞI SAĞLAMADI"-
Tarımdaki büyümenin çiftçilere refah artışı sağlamadığını, sektörün adeta fakirleştiren büyüme süreci yaşadığına da dikkat çeken Çetin, 2009 yılının birinci çeyreğinde tarımsal üretimin yüzde 0.5 oranında gerilediğini ifade etti. Bu dönemde tüm sektörlerdeki ortalama enflasyonun yüzde 13.1 düzeyinde gerçekleşirken, tarımdaki enflasyonun yüzde 1.2 olduğunu kaydeden Çetin, yılın ikinci çeyreğinde tarımsal üretimin yüzde 6.6 artarken, tüm sektörlerdeki enflasyonun yüzde 3.8, tarımdaki enflasyonun ise yüzde 3 olduğunu vurguladı. Çetin açıklamasına şöyle devam etti: "2009 yılının ilk yarısında tarımdaki büyüme yüzde 4, enflasyon yüzde 2.5 düzeyinde gerçekleşirken tüm sektörlerdeki enflasyon yüzde 8.2 oldu. Bunun anlamı şudur; yılın ilk yarısında tarımda üretim artarken, tarım ürünleri fiyatları diğer sektörlere oranla düşük oranda artmış ve çiftçinin diğer sektörlerin ürünlerini satın alma gücü azalmıştır. Sonuçta üretim artışına rağmen çiftçilerin gelir ve refahında artış olmamış, buna karşın üretimi gerilediği halde birçok sektörün tarım ürünlerini satın alma gücü artmıştır. Dolayısıyla büyüyen tarım adeta cezalandırılmış ve fakirleşmiştir.''
-BÜYÜME RAKAMLARINDAKİ REVİZYONLAR NEDENİYLE SEKTÖREL GELİŞİM DEĞERLENDİRİLEMİYOR-
Tarımsal üretim ve dolayısıyla büyüme rakamlarında yapılan revizyonların da sektördeki gelişmeleri değerlendirmede güçlük yarattığını belirten Çetin, büyüme verilerinde revizyon yapılmasını anlayabildiklerini ancak revizyonların sonrasında rakamlardaki değişmelerin büyük oranlara ulaşmasının güvenilirlik sorunu yarattığını kaydetti. 2008 yılının ilk çeyreğine ilişkin yapılan ilk açıklamada tarım sektörünün yüzde 3.5 oranında küçüldüğü açıklaması yapıldığını anımsatan Çetin, daha sonra bu rakamın önce yüzde 3.6'ya çıkarıldığını, ardından yüzde 1.6 küçülmeye düşürüldüğünü ifade ederek, son olarak da yüzde 0.7 küçülme olarak değiştirildiğine dikkat çekti. Çetin, bu düzeyde farklılıktan endişe duymamanın imkansız olduğunu bildirdi.
Çetin, sağlıklı ve güveniler veri oluşturmak için öncelikle "tam sayım" yapılarak, "tarım envanterinin" çıkarılması, ardından da dinamik bir veri tabanının oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. "Yanlış veri ve bilgiyle doğru strateji üretmek mümkün değildir" diyen Çetin, tarımdaki büyümenin yetersizliği, istatistiklerdeki güven sorunu, başta tarımsal veri tabanının oluşturulması olmak üzere tarımda yeni bir vizyon ve politika arayışları için yeterli gerekçeyi sağladığını kaydetti.
Wednesday, September 23, 2009
'Damak tadının haritası'
Cumhuriyet
23 Eylül 2009,Çarş.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, ihracat yaptığı ülkelerdeki tüketici tercihleri ve davranışlarından elde ettiği bilgilerle zeytinyağında ''damak tadı haritası'' hazırladı.
İzmir- Zeytin ve zeytinyağında Ege Bölgesi'ndeki 33 kooperatifin oluşturduğu Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, yükselen pazar Çin'e, Şangay'daki Wal Mart zinciri marketlerinin raflarına girerek, adım attı.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, insanları tanımaya yönelik pazar stratejisi izlediklerini, markalı ihracatta son yıllarda önemli başarılar elde eden Türk zeytinyağının dünya pazarlarında daha iyi tanınması için çaba gösterdiklerini belirtti. Zeytinyağının tüm dünyada bir sağlık ürünü imajının bulunmasına rağmen farklı ülkelerde değişik tüketici davranışları ve tüketim alışkanlıkları olduğunu belirten Çetin, ürünün standart bir pazarlama yaklaşımını kabul etmediğini, ülke kültürlerinin iyi tanınması gerektiğini dile getirdi.
Halen 41 ülkeye ihracat yaptıklarını ifade eden Çetin, pazara girmeden ciddi bir pazar araştırmasında bulunduklarını, ürün seçimi ve sunumunu buna göre belirlediklerini kaydetti. Çetin, şöyle konuştu: ''Bu bizim yeni girdiğimiz bir pazarda kabul görmemizi kolaylaştırıyor. 'Önce pazara girelim, ardından duruma göre kendimizi yönlendiririz' demiyoruz. Yeni girdiğimiz bir ülkenin tüketicilerine 'Biz sizi tanıyoruz ve sizin isteklerinizi biliyoruz' mesajı veriyoruz. Bu bizim için önemli bir artı sağlıyor.''
'Amerikalı, tattığı ürünü seçiyor'
Her ülkenin tüketim alışkanlıklarında, sosyal ve kültürel yapısı ile alım gücünün önemli bir belirleyici olduğunu bildiren Çetin, ABD'deki mağazada özellikle tadım yaptırdıkları ürünlerin yok sattığını, Amerikalıların tattığı ürünü almayı tercih ettiğini ve sonrasında bu ürünü adıyla istediğini kaydetti.
Uzakdoğu ülkelerinden Kore'de mutfak alışverişini sadece bayanların yaptığını, tüketim tercihini de onların belirlediğini vurgulayan Çetin, Japonya'da ise sağlık unsurunun öne çıktığını, en yüksek yararın sağlanacağı natürel zeytinyağlarının tercih edildiğini söyledi. Çetin, ''Japonlar, etikette detaylı bilgi istiyor. Ürünün özellikle insan sağlığına etkileri ile ilgili bilgiyi mutlaka istiyor. Bir de hikayesi olan ürünler daha fazla ilgi görüyor'' dedi.
Avustralya'da ise İtalyan imajı nedeniyle İtalyan ismi taşıyan ürünlerin başarılı olduğunu anlatan Çetin, tüketimin en fazla teneke ambalajda yapıldığını ifade etti. Zeytinyağına hala yabancı olan İskandinav ülkelerinin ise yağın renginden etkilendiğini, bu ülkelerde diğerlerinden farklı ambalaj ve çeşitlerin talep gördüğünü belirten Çetin, ''Avrupa ülkelerinde özellikle organik ürünler tercih ediliyor. Bu ülkelerde yüksek gümrük vergisi nedeniyle istenen oranda ihracat yapılamamasına rağmen Türkler'in yoğun yaşadığı bölgelerde talep yüksek gidiyor'' dedi.
Çin pazarı
Birlik olarak AB'de yaşanan gümrük vergisi sıkıntısı nedeniyle alternatif pazarlarda büyüme planı oluşturduklarını dile getiren Çetin, Japonya'da başladıkları çalışmayla bu ülkeye yaptıkları ihracatın arttığını, yükselen pazar olarak gözüken Çin'e de adım attıklarını ifade etti.
Çetin, yıllık tüketimi 30 bin ton olan ve genelde İtalyan ve İspanyol firmaların bulunduğu Çin pazarında büyük potansiyel gördüklerini ifade ederek, ''Çin'de yaptığımız anlaşmalarla Şangay'daki Wal Mart mağaza zinciri raflarına girdik. Önümüzdeki aylarda Pekin'deki mağazalara da gireceğiz. Ayrıca Tesco ve Tops mağazalarında satış yapmaya başladık. Çin'de satış kanallarını genişleterek, tanıtım çalışması yapmayı planlıyoruz'' dedi. Yıllık 5.2 milyon dolarlık ambalajlı zeytinyağı ihracatı yapan Tariş'in, ABD'de Chicago, Kanada'da Toronto, Almanya'da Düsseldorf kentlerinde mağazaları bulunuyor.
Monday, September 21, 2009
Zeytin ve zeytinyağında rekor beklentisi
ZAFER ŞAHİN
Yeni Asır
21 Eylül 2009,Pazartesi
2009-2010 sezonundaki uygun hava koşulları Ege ve Marmara Bölgesi’nde umutları yeşertti
Son yıllarda sıkıntılı günler geçiren zeytin ve zeytinyağı sektöründe yüzler gülmeye başladı. 2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminleri henüz açıklanmasa da, uzmanlar bir doğal afet yaşanmaması durumunda son 20 yılın en bereketli zeytin ve zeytinyağı hasadının gerçekleşeceğini belirtiyor. Tahminlere göre Türkiye'de bu sezon 180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi bekleniyor. Sektör temsilcileri ve uzmanları bu beklenti içine sokan gelişmeler ise, 2009 yılının bol yağışlı geçmesi ve Türkiye'nin önemli zeytincilik merkezlerinden gelen olumlu haberler. 2013 yılında üretim miktarını 600 bin tona yükseltmeyi planlayan Türkiye'nin hedefi sektörde İspanya'nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek.
EGE'NİN REKOLTESİ
Geride kalan son üç yılda rekor üretim kayıpları yaşayan sektörde Ege ve Marmara'daki zeytincilik merkezlerinden gelen haberler umut veriyor. Özellikle Balıkesir, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Havran, Edremit, Erdek ve Bandırma çevresinde ürün rekoltesinin yüksek olduğu bildiriliyor. Sofralık zeytinleriyle ünlü Gemlik ve çevresinde bu yılki zeytin rekoltesi hedefi 30 bin ton olarak açıklandı. Ege ve Marmara dışında Türkiye'nin diğer zeytincilik merkezlerinden olan Mersin, Adana ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki ürün rekoltelerinin de geçmiş yıllardan fazla olacağı tahmin ediliyor. 2009 -2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerini açıklayacak Rekolte Tahmin Heyeti, Türkiye genelinde yürüttüğü çalışmaların sonuçlarını bayramdan sonra kamuoyuna duyuracak. Üretici, geçen sezon birliklere kilosu 4.40 TL'den sattığı zeytin için bu yıl 5 TL, sızma zeytinyağı içinse 6.5-7 TL aralığında bir fiyat bekliyor.
Türkiye'de 10 yıl önce 90 milyon civarında olan zeytin ağacı sayısı günümüzde 170 milyona yaklaştı.
HIZLI GELİŞEN İLLER
Ağırlıklı olarak Bursa, Gemlik, Ayvalık, Edremit, Balıkesir, Akhisar, Manisa, Aydın, İzmir, Muğla, Antalya, Mersin, Hatay, Gaziantep, ve Mardin'de üretilen zeytinde, son yıllarda Mersin'in Mut ve Manisa'nın Akhisar ilçeleri önemli zeytincilik merkezleri arasına girmeyi başardı. Kilis, Şanlıurfa ve Osmaniye, Türkiye'de zeytinciliğin en hızlı geliştiği iller arasında yer alıyor. Bu bölgelerdeki yeni üretim alanlarının 2011 -2012 sezonunda devreye girmesiyle Türkiye'nin zeytinyağı üretiminin 600 bin tona ulaşması bekleniyor.
Yeni Asır
21 Eylül 2009,Pazartesi
2009-2010 sezonundaki uygun hava koşulları Ege ve Marmara Bölgesi’nde umutları yeşertti
Son yıllarda sıkıntılı günler geçiren zeytin ve zeytinyağı sektöründe yüzler gülmeye başladı. 2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminleri henüz açıklanmasa da, uzmanlar bir doğal afet yaşanmaması durumunda son 20 yılın en bereketli zeytin ve zeytinyağı hasadının gerçekleşeceğini belirtiyor. Tahminlere göre Türkiye'de bu sezon 180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi bekleniyor. Sektör temsilcileri ve uzmanları bu beklenti içine sokan gelişmeler ise, 2009 yılının bol yağışlı geçmesi ve Türkiye'nin önemli zeytincilik merkezlerinden gelen olumlu haberler. 2013 yılında üretim miktarını 600 bin tona yükseltmeyi planlayan Türkiye'nin hedefi sektörde İspanya'nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek.
EGE'NİN REKOLTESİ
Geride kalan son üç yılda rekor üretim kayıpları yaşayan sektörde Ege ve Marmara'daki zeytincilik merkezlerinden gelen haberler umut veriyor. Özellikle Balıkesir, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Havran, Edremit, Erdek ve Bandırma çevresinde ürün rekoltesinin yüksek olduğu bildiriliyor. Sofralık zeytinleriyle ünlü Gemlik ve çevresinde bu yılki zeytin rekoltesi hedefi 30 bin ton olarak açıklandı. Ege ve Marmara dışında Türkiye'nin diğer zeytincilik merkezlerinden olan Mersin, Adana ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki ürün rekoltelerinin de geçmiş yıllardan fazla olacağı tahmin ediliyor. 2009 -2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerini açıklayacak Rekolte Tahmin Heyeti, Türkiye genelinde yürüttüğü çalışmaların sonuçlarını bayramdan sonra kamuoyuna duyuracak. Üretici, geçen sezon birliklere kilosu 4.40 TL'den sattığı zeytin için bu yıl 5 TL, sızma zeytinyağı içinse 6.5-7 TL aralığında bir fiyat bekliyor.
Türkiye'de 10 yıl önce 90 milyon civarında olan zeytin ağacı sayısı günümüzde 170 milyona yaklaştı.
HIZLI GELİŞEN İLLER
Ağırlıklı olarak Bursa, Gemlik, Ayvalık, Edremit, Balıkesir, Akhisar, Manisa, Aydın, İzmir, Muğla, Antalya, Mersin, Hatay, Gaziantep, ve Mardin'de üretilen zeytinde, son yıllarda Mersin'in Mut ve Manisa'nın Akhisar ilçeleri önemli zeytincilik merkezleri arasına girmeyi başardı. Kilis, Şanlıurfa ve Osmaniye, Türkiye'de zeytinciliğin en hızlı geliştiği iller arasında yer alıyor. Bu bölgelerdeki yeni üretim alanlarının 2011 -2012 sezonunda devreye girmesiyle Türkiye'nin zeytinyağı üretiminin 600 bin tona ulaşması bekleniyor.
Thursday, September 17, 2009
Sızma zeytinyağındaki sızıntı ve kuruntular!
Aşçı Fok /Nurdan Çakır Tezgin
17 Eylül 2009,Perşembe
Eyvah ki ne eyvah!
Yaşamın birçok alanında olduğu üzre, artık istediğimiz kalitede sızma zeytinyağı satın almada da şüpheli davranacağız. Tam da belli başlı zeytinyağı firmalarına güvenip kalben itikat etmişken! Tam da hayalet tenekecileri tü kaka edip markaları baştacı etmişken ve köylünün üç beş zeytininden sıktığı topraklı küf kokulu zeytinyağını yerin dibine sokup "cız haa" demişken...
Doğanın zengin hazinesi zeytinin suyu kalpazan labratuvarların icad malzemesi haline gelmiş. Hay Allah, oldu mu şimdi?
Zeytinyağı da simyagerlerin (!) üzerinde oynayabilecekleri bir metaymış meğer!
Yeni yeni duymaya başladığımız isim ve tanımlarla karşılaşır olduk.
Mesela; "Kolon sızmacıları son derece gelişmiş teknolojileri kullanan zeytinyağı simyacılarıdır." diye bir söylem duydum ben, nedir bu bilen var mı? "Kolon kanseri" duydum da "kolon sızmacısı" duymamıştım!
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan da konuya ilişkin; Raf fiyatlarında yaşanan dengesizlik üzerine yaptıkları analizlerle “kolon sızması” yöntemiyle yapılmış sızma etiketli ürünlere rastladıklarını ifade edip şöyle devam etmiş:
“Sızma zeytinyağının tanımında hiçbir ısıl işlem görmemesi gerektiği ifade edilir. Yani sızma zeytinyağı bir anlamda meyve suyu olmalıdır. Ancak son dönemde satışların artmasını kullanmak isteyen bazı fırsatçılar türedi. Dünyada zeytinyağı üreticisi bazı ülkelerde de uygulanan bir yöntemi kullanarak normalde rafine yapılması gereken yağların asidini düşürerek sızma gibi satmaya başladı. Şu anda çok rastlanan bir olgu değil. Ancak bunun önüne geçemezsek hem üretici hem de tüketici büyük zarar görecek. Bu da Türk zeytinyağı imajının zarar görmesine neden olacak.”*
Sözün özü; Şimdi, sızma olmayan zeytinyağların rafinerilerde yüksek basınç altında ısıl işleme tutularak asidinin düşürülmesiyle kolon sızması denilen şey gündemde! Son derece gelişmiş rafinerilerde simyacı titizliğinde; düşük asitli zeytinyağlarındaki kötü kokuların yok edilerek sızma zeytinyağına benzer zeytinyağı elde etme işlemi olan deodirazasyon yapılıyormuş. Erken hasad sızmasına benzesin diye de renk veren klorofil ve zeytinyağı koku aroması veriliyormuş. Ehh oldu olacak MSG de (Mono Sodyum Glutamat) koysunlar ki lezzette bir pürüz çıkmasın!
Görünen o ki; koku, renk, tat özelliklerini sanallaştıran bir teknoloji iş başında.
Neye, kime, niçin inanacağımızı şaşırdık.
- Kolon sızması nasıl birşeydir?
- Zeytinyağında deodirazasyon nedir?
- Zeytinyağında ısıl işlem nedir ve zararları nelerdir? gibi birçok soruya yanıt aramak gerekecek. Zaten, zeytinyağına yurt içi pazar bulma gayreti içinde olan zeytinyağı sektörüne bu durum nasıl bir etki yapacak?
Ne olacak şimdi?
Biz, sızma zeytinyağı tüketicileri köprü başındaki yolların hangisini seçmek durumunda kalacağız?
Çok kaliteli olduğundan şüphe duyulmayan ve büyük fabrikalarda ambalajlanan belli başlı markaları mı, kendi hasadını yapan köylü yağhaneci çiftçiyi mi? Veya butik ve organik üretim yapan küçük işletmeleri mi seçeceğiz alışverişlerimiz için? (Diğeri, yani piyasadaki yazılı yazısısız, markalı markasız tenekeci diye adlandırılan hayalet yağcılar konumuz dışı.)
Makina parkı güçlü işbilir büyük zeytinyağı işletmeleri, kendi bindikleri dalı kesmiş olacaklar gibi geliyor bana.
Zeytinyağı kurmaylarının pek de farkında olmadıkları bir şey var; Zeytinyağını sevdirelim, tattırıp tanıtalım derken, giderek büyüyen bir "zeytinyağı meraklı" ordusu oluşturdular! Bu çok iyi elbette fakat, devran döner yine döner bazen tersine de döner, bu yeni oluşan bilinçli zeytinyağı tüketicisi bu defa mızraklarını sektörün tam kalbine isabette bir sakınca görmeyebilir!
Madem ki simyagerliğe soyunan fabrika müteşebbisleri oluştu, eh hayal gücüne kim engel!
O çok şikayet edilen, az miktarda üreten gerçek köylü üreticinin plastik şişesine farklı çözümler çok yakında olabilir. Çünkü; dünya, giderek yöresel aile içi üretimlere dönüş yapıyor!
Butik ve organik sertifikalı zeytinlikler, taş baskı yağhaneler; seyirlik, gezmelik, tadımlık, damlalıklı bir turizm efsanesine dönüşebilir ki, küçük ve özenli üretici işte o zaman hakettiği ücrete kavuşabilir.
Ben inanıyorum ki; İşini doğru yapan herkes gibi, zeytinyağı sektöründeki hakkaniyetli üreticiler de, git gide bilinçlenen tüketicinin tercihleri doğrultusunda hakettikleri kazanç ve itibara kavuşacaklardır.
Sızma'ya Haiku
hızmayı parlatmayın,
sızmayı karartmayın
kuzumun rengi solmuş
sızım sızım sızlatmayın.
17 Eylül 2009,Perşembe
Eyvah ki ne eyvah!
Yaşamın birçok alanında olduğu üzre, artık istediğimiz kalitede sızma zeytinyağı satın almada da şüpheli davranacağız. Tam da belli başlı zeytinyağı firmalarına güvenip kalben itikat etmişken! Tam da hayalet tenekecileri tü kaka edip markaları baştacı etmişken ve köylünün üç beş zeytininden sıktığı topraklı küf kokulu zeytinyağını yerin dibine sokup "cız haa" demişken...
Doğanın zengin hazinesi zeytinin suyu kalpazan labratuvarların icad malzemesi haline gelmiş. Hay Allah, oldu mu şimdi?
Zeytinyağı da simyagerlerin (!) üzerinde oynayabilecekleri bir metaymış meğer!
Yeni yeni duymaya başladığımız isim ve tanımlarla karşılaşır olduk.
Mesela; "Kolon sızmacıları son derece gelişmiş teknolojileri kullanan zeytinyağı simyacılarıdır." diye bir söylem duydum ben, nedir bu bilen var mı? "Kolon kanseri" duydum da "kolon sızmacısı" duymamıştım!
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan da konuya ilişkin; Raf fiyatlarında yaşanan dengesizlik üzerine yaptıkları analizlerle “kolon sızması” yöntemiyle yapılmış sızma etiketli ürünlere rastladıklarını ifade edip şöyle devam etmiş:
“Sızma zeytinyağının tanımında hiçbir ısıl işlem görmemesi gerektiği ifade edilir. Yani sızma zeytinyağı bir anlamda meyve suyu olmalıdır. Ancak son dönemde satışların artmasını kullanmak isteyen bazı fırsatçılar türedi. Dünyada zeytinyağı üreticisi bazı ülkelerde de uygulanan bir yöntemi kullanarak normalde rafine yapılması gereken yağların asidini düşürerek sızma gibi satmaya başladı. Şu anda çok rastlanan bir olgu değil. Ancak bunun önüne geçemezsek hem üretici hem de tüketici büyük zarar görecek. Bu da Türk zeytinyağı imajının zarar görmesine neden olacak.”*
Sözün özü; Şimdi, sızma olmayan zeytinyağların rafinerilerde yüksek basınç altında ısıl işleme tutularak asidinin düşürülmesiyle kolon sızması denilen şey gündemde! Son derece gelişmiş rafinerilerde simyacı titizliğinde; düşük asitli zeytinyağlarındaki kötü kokuların yok edilerek sızma zeytinyağına benzer zeytinyağı elde etme işlemi olan deodirazasyon yapılıyormuş. Erken hasad sızmasına benzesin diye de renk veren klorofil ve zeytinyağı koku aroması veriliyormuş. Ehh oldu olacak MSG de (Mono Sodyum Glutamat) koysunlar ki lezzette bir pürüz çıkmasın!
Görünen o ki; koku, renk, tat özelliklerini sanallaştıran bir teknoloji iş başında.
Neye, kime, niçin inanacağımızı şaşırdık.
- Kolon sızması nasıl birşeydir?
- Zeytinyağında deodirazasyon nedir?
- Zeytinyağında ısıl işlem nedir ve zararları nelerdir? gibi birçok soruya yanıt aramak gerekecek. Zaten, zeytinyağına yurt içi pazar bulma gayreti içinde olan zeytinyağı sektörüne bu durum nasıl bir etki yapacak?
Ne olacak şimdi?
Biz, sızma zeytinyağı tüketicileri köprü başındaki yolların hangisini seçmek durumunda kalacağız?
Çok kaliteli olduğundan şüphe duyulmayan ve büyük fabrikalarda ambalajlanan belli başlı markaları mı, kendi hasadını yapan köylü yağhaneci çiftçiyi mi? Veya butik ve organik üretim yapan küçük işletmeleri mi seçeceğiz alışverişlerimiz için? (Diğeri, yani piyasadaki yazılı yazısısız, markalı markasız tenekeci diye adlandırılan hayalet yağcılar konumuz dışı.)
Makina parkı güçlü işbilir büyük zeytinyağı işletmeleri, kendi bindikleri dalı kesmiş olacaklar gibi geliyor bana.
Zeytinyağı kurmaylarının pek de farkında olmadıkları bir şey var; Zeytinyağını sevdirelim, tattırıp tanıtalım derken, giderek büyüyen bir "zeytinyağı meraklı" ordusu oluşturdular! Bu çok iyi elbette fakat, devran döner yine döner bazen tersine de döner, bu yeni oluşan bilinçli zeytinyağı tüketicisi bu defa mızraklarını sektörün tam kalbine isabette bir sakınca görmeyebilir!
Madem ki simyagerliğe soyunan fabrika müteşebbisleri oluştu, eh hayal gücüne kim engel!
O çok şikayet edilen, az miktarda üreten gerçek köylü üreticinin plastik şişesine farklı çözümler çok yakında olabilir. Çünkü; dünya, giderek yöresel aile içi üretimlere dönüş yapıyor!
Butik ve organik sertifikalı zeytinlikler, taş baskı yağhaneler; seyirlik, gezmelik, tadımlık, damlalıklı bir turizm efsanesine dönüşebilir ki, küçük ve özenli üretici işte o zaman hakettiği ücrete kavuşabilir.
Ben inanıyorum ki; İşini doğru yapan herkes gibi, zeytinyağı sektöründeki hakkaniyetli üreticiler de, git gide bilinçlenen tüketicinin tercihleri doğrultusunda hakettikleri kazanç ve itibara kavuşacaklardır.
Sızma'ya Haiku
hızmayı parlatmayın,
sızmayı karartmayın
kuzumun rengi solmuş
sızım sızım sızlatmayın.
Aydın'da Zeytinyağı Tadım Kursu Açılıyor
Medya73
16 Eylül 2009,Çarş.
Tarım Bakanlığı'nın ve AB Mevzuatının Zeytinyağı ve Prina Yağı Tebliği'nin tadım kriterleri maddesinin 03 Ağustos 2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olması nedeniyle Aydın'da Zeytinyağı Tadım Eğitimi düzenlendi. Aydın Ticaret Borsası, Zeytin Dostu Derneği ve Çine Belediyesi işbirliğinde düzenlenen proje kapsamında 3 gün sürecek kursları başarı ile tamamlayanlara sertifika verileceği belirtildi.
Konuyla ilgili olarak Çine Belediye Bakanı Osman Aydın, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı ve Aydın Ticaret Borsası Gıda Laboratuarı Genel Müdürü Ülkü Ülgen basın toplantısı düzenlediler. Aydın Ticaret Borsası Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda 03 Ağustos 2010 tarihinden itibaren tadım analizi yapılmayan zeytinyağları sıfır asit olarak adlandırılan cizemlik olsa dahi rafinelere hammadde olarak değerlendirileceği kaydedildi.
Aydın'ın en önemli geçim kaynaklarından biri olan zeytin ve zeytinyağının ihracatı için çok önemli bir konu olan bu husus üzerinde 3 yıldan bu yana çalıştıklarını belirten Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, bu eğimler ve önümüzdeki dönelerde yapılacak Tadım Uzmanı Yetiştirme etkinlikleri ile Aydın'ın Ticaret Borsası'nın Türkiye'de bir ilki başaracağını söyledi.
Zeytin Yağı Tadım Eğitim'ine ev sahipliği yapacak olan Çine Belediye Başkanı Osman Aydın, 'iş işten geçmeden' bu konuda gereli önlemi alıp tadım uzmanı yetiştirerek Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren Aydın Ticaret Borsası'nı tebrik ederek "Çine Belediyesi ve Aydın Ticaret Borsası olarak zeytin ve zeytinyağını en iyi şekilde değerlendirmek için çalışma içine girdik. Düzenlediğimiz Tadım Uzmanı Geliştirme eğitimi, Uluslararası Zeytin Komisyonu tarafından da tescillenecek. İtalyan umanlar vasıtası ile verilecek kurslarda yetişecek tadım uzmanları hem ilin hem de kendi ekonomilerine ciddi katkılar sağlayacağına inanıyoruz" dedi.
"AMACIMIZ SIFIR MALİYETLE LABORATUAR OLUŞTURMAK"
Dünyada zeytinyağı konusunda söz sahibi ola İtalya'nın zeytinyağlarını tadım uzmanlarının raporlarına göre ayrı ayrı depolayıp, buna göre tüketime sunduklarını belirten Aydın Ticaret Odası Laboratuarı Genel Müdürü ve Zeytin Dostu Derneği Aydın Temsilcisi Ülkü Ülgen, düzenlenen bu kurslarla adeta sıfır maliyetle birer laboratuar oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. İnsan damağı ve dil ve geniz ve burnunun çok muhteşem bir yapıya sahip olduğunu ve bunun bilinçli kullanılması halinde devasa laboratuarlardan daha net analiz yapabildiğini belirten Ülgen "Tadımın da belli bir kuralı var. Bu kurallar uygulanarak yapılması gerekiyor. Yasal mevzuat gereği de bundan sonra bu iş zorunlu hale geliyor" dedi.
Açılan kursun Aydın için ve Türk zeytinciliği için çok önemli olduğunu belirten Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, bu işe öncülük eden Çine Belediye Başkanı Osman Aydın'ı da kutladı. Bosnalı, bu eğitimlerle tamamen organik üretim yapan Çine'nin zeytinyağının köftesi gibi meşhur olacağına inandığını söyledi.
35 kişi ile sınırlı tutulacak olan kurslara müracaatın başladığı ve kurslara tüm zeytinyağı fabrikası işletmecileri ve yağ tüccarlarının katılabilceği gibi, damak tadına güvenen herkese açık olduğu belirtildi. 05-07 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek olan kurslar Çine'de verilecek.
16 Eylül 2009,Çarş.
Tarım Bakanlığı'nın ve AB Mevzuatının Zeytinyağı ve Prina Yağı Tebliği'nin tadım kriterleri maddesinin 03 Ağustos 2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olması nedeniyle Aydın'da Zeytinyağı Tadım Eğitimi düzenlendi. Aydın Ticaret Borsası, Zeytin Dostu Derneği ve Çine Belediyesi işbirliğinde düzenlenen proje kapsamında 3 gün sürecek kursları başarı ile tamamlayanlara sertifika verileceği belirtildi.
Konuyla ilgili olarak Çine Belediye Bakanı Osman Aydın, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı ve Aydın Ticaret Borsası Gıda Laboratuarı Genel Müdürü Ülkü Ülgen basın toplantısı düzenlediler. Aydın Ticaret Borsası Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda 03 Ağustos 2010 tarihinden itibaren tadım analizi yapılmayan zeytinyağları sıfır asit olarak adlandırılan cizemlik olsa dahi rafinelere hammadde olarak değerlendirileceği kaydedildi.
Aydın'ın en önemli geçim kaynaklarından biri olan zeytin ve zeytinyağının ihracatı için çok önemli bir konu olan bu husus üzerinde 3 yıldan bu yana çalıştıklarını belirten Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, bu eğimler ve önümüzdeki dönelerde yapılacak Tadım Uzmanı Yetiştirme etkinlikleri ile Aydın'ın Ticaret Borsası'nın Türkiye'de bir ilki başaracağını söyledi.
Zeytin Yağı Tadım Eğitim'ine ev sahipliği yapacak olan Çine Belediye Başkanı Osman Aydın, 'iş işten geçmeden' bu konuda gereli önlemi alıp tadım uzmanı yetiştirerek Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren Aydın Ticaret Borsası'nı tebrik ederek "Çine Belediyesi ve Aydın Ticaret Borsası olarak zeytin ve zeytinyağını en iyi şekilde değerlendirmek için çalışma içine girdik. Düzenlediğimiz Tadım Uzmanı Geliştirme eğitimi, Uluslararası Zeytin Komisyonu tarafından da tescillenecek. İtalyan umanlar vasıtası ile verilecek kurslarda yetişecek tadım uzmanları hem ilin hem de kendi ekonomilerine ciddi katkılar sağlayacağına inanıyoruz" dedi.
"AMACIMIZ SIFIR MALİYETLE LABORATUAR OLUŞTURMAK"
Dünyada zeytinyağı konusunda söz sahibi ola İtalya'nın zeytinyağlarını tadım uzmanlarının raporlarına göre ayrı ayrı depolayıp, buna göre tüketime sunduklarını belirten Aydın Ticaret Odası Laboratuarı Genel Müdürü ve Zeytin Dostu Derneği Aydın Temsilcisi Ülkü Ülgen, düzenlenen bu kurslarla adeta sıfır maliyetle birer laboratuar oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. İnsan damağı ve dil ve geniz ve burnunun çok muhteşem bir yapıya sahip olduğunu ve bunun bilinçli kullanılması halinde devasa laboratuarlardan daha net analiz yapabildiğini belirten Ülgen "Tadımın da belli bir kuralı var. Bu kurallar uygulanarak yapılması gerekiyor. Yasal mevzuat gereği de bundan sonra bu iş zorunlu hale geliyor" dedi.
Açılan kursun Aydın için ve Türk zeytinciliği için çok önemli olduğunu belirten Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, bu işe öncülük eden Çine Belediye Başkanı Osman Aydın'ı da kutladı. Bosnalı, bu eğitimlerle tamamen organik üretim yapan Çine'nin zeytinyağının köftesi gibi meşhur olacağına inandığını söyledi.
35 kişi ile sınırlı tutulacak olan kurslara müracaatın başladığı ve kurslara tüm zeytinyağı fabrikası işletmecileri ve yağ tüccarlarının katılabilceği gibi, damak tadına güvenen herkese açık olduğu belirtildi. 05-07 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek olan kurslar Çine'de verilecek.
Wednesday, September 16, 2009
Zeytinyağında sahtekarlık
Hürriyet
16 Eylül 2009,Çarş.
İç tüketimin son yıllarda artışa geçtiği sızma zeytinyağında bazı firmaların rafinelik yağı ısıl işlemden geçirerek sızma etiketiyle rafa taşıdığı öne sürüldü.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan, diğer zeytin üreticisi ülkelerde de görülen uygulamanın şu anda Türkiye'de çok yaygın olmamasına rağmen önü alınmazsa ülke imajının zedelenmesine neden olabileceğini savundu.
Dünyada zeytinyağı üreticisi ülkeler arasında en düşük tüketimin gerçekleştiği Türkiye'de tanıtım çalışmaları sonuç vermeye başladı. İç talepte son yıllarda özellikle sızma zeytinyağında yükselme yaşandığını, yıllardır 70 bin ton seviyesinde gerçekleşen iç tüketimin 100 bin tonlara yaklaştığı ifade edildi.
Pazar büyümesiyle birlikte çok sayıda firmanın yatırım yaptığı sektörde raf fiyatlarında yaşanan rekabetin bazı sahtecilik girişimlerine de neden olduğu iddia edildi. Zeytinyağına diğer yağların karıştırılması olarak tanımlanan “tağşiş” ile uzun bir süredir mücadele eden sektörde son dönemde sızma yağ satışının artmasıyla başka bir karışım yönteminin de ortaya çıktığı öne sürüldü. Yemeklik olarak değerlendirilemeyen asidi yüksek, kötü koku ve görüntüye sahip rafinelik yağların ısıl işlemden geçirilerek sızma yağ standartlarına getirildiği ve sızma etiketiyle satıldığı iddia edildi.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan, raf fiyatlarında yaşanan dengesizlik üzerine yaptıkları analizlerle “kolon sızması” yöntemiyle yapılmış sızma etiketli ürünlere rastladıklarını ifade etti.
Sızma yağın kilogramının üreticiden 6.5 liraya alındığını, market rafında 5 liraya sızma yağın görüldüğünü ifade eden Tan, şu bilgileri verdi:
“Sızma zeytinyağının tanımında hiçbir ısıl işlem görmemesi gerektiği ifade edilir. Yani sızma zeytinyağı bir anlamda meyve suyu olmalıdır. Ancak son dönemde satışların artmasını kullanmak isteyen bazı fırsatçılar türedi. Dünyada zeytinyağı üreticisi bazı ülkelerde de uygulanan bir yöntemi kullanarak normalde rafine yapılması gereken yağların asidini düşürerek sızma gibi satmaya başladı. Şu anda çok rastlanan bir olgu değil. Ancak bunun önüne geçemezsek hem üretici hem de tüketici büyük zarar görecek. Bu da Türk zeytinyağı imajının zarar görmesine neden olacak.”
ETİKET DİKKAT
Tan, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin diğer ülkelerde de görülen bu “sahtecilik” olayının önüne geçmek için çalışma yaptığını, sızma yağın analiz kriterleri belirlemeye çalıştığını ifade ederek Ulusal Konsey olarak kendilerinin de Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü ile çalışma yürüttüklerini ifade etti.
Bu yöntemle üretilen yağın besin değerlerinin sızma yağa göre önemli oranda düştüğünü, bunu yapan şirketlerin haksız kazanç elde ettiğini dile getiren Tan, “Bu tarzda hareket eden firmaları uyarıyoruz. Konuya şirket bazında değil sektörün geleceği açısından bakıyoruz. Umarız herkes yıllardır canlandırmaya çalıştığımız Türk zeytinyağı imajının zarar görmemesi için aynı hassasiyetle hareket eder” dedi.
Tüketicinin “kolon sızması” yöntemiyle üretilen yağı sızma yağdan ayırmasının mümkün olmadığını dile getiren Tan, aldanmak istemeyen tüketicilerin etiket bilgileri ve fiyata dikkat etmesi gerektiğini, üretici fiyatının altında satılan ürünlerin şüpheyle karşılaması gerektiğini kaydetti.
SEKTÖRÜN GÖRÜŞLERİ
Kristal Yağları'nın üreticisi Ticaret ve Sanayi Kontuvarı AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ayhan Baran, iç tüketimde yıllardır bekledikleri hareketliliğin başladığını, tüketimin 100 bin tona yaklaştığını ifade etti.
Bu tüketimde beyaz ambalaj diye tanımlanan kayıt dışı ve merdiven altı ürün tüketimin de bulunduğunu ifade eden Baran, sektörün denetim altına alınması için yapılan çalışmalara rağmen yeni “kalpazanlık” yöntemleriyle karşılaştıklarını ifade etti.
Son dönemde yüksek asitli yağların asit oranlarının düşürülerek sızma gibi satışa sürüldüğü yönünde duyumlar aldıklarını ifade eden Baran, bunun bir sahtecilik olmasına rağmen böyle bir olaya geçmişte rastlanmaması nedeniyle yürürlükte bulunan kodekslerde bunun bir suç olarak belirlenemediğini söyledi.
Bu firmaların “göz göre göre sahtecilik” yaptığını savunan Baran, tüm firmaları ahlaki sorumluluğa davet ettiklerini dile getirdi. Baran, “Bugün bunun önü açılırsa yarın zeytinyağına güven kaybolur” dedi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Başkanı Cahit Çetin ise uluslararası akreditasyona sahip iki zeytinyağı laboratuvarından birinin bünyelerinde bulunduğunu belirterek, konuyla ilgili Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin analiz kriterlerini belirlemesi sonrası piyasadan yağ toplayarak analiz etmeye başlayacaklarını, çıkan sonuçları yetkili makamlara ileteceklerin söyledi.
Sorunun büyümesi halinde hem üretici hem de tüketicinin mağdur olacağını ifade eden Çetin, “Şu an için tehlikeli boyutlarda olmamasına rağmen böyle bir olayın görülmesi bile sektörün geleceği adına tehdittir. Şimdi engelleyemezsek yarın büyük bir sorunla karşılaşabiliriz” dedi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli ise bu yöntemi kullanan şirketlerin bilindiğini savundu. Rafinaj sisteminin büyük yatırım gerektirdiğini, bunun küçük firmalar tarafından yapılamayacağını söyleyen Güreli, bu konuda üretici haklarını savunan kurumların etkin mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi.
YAĞ ÇEŞİTLERİ
Zeytin ağacı meyvesinden, doğal özelliklerini değiştirmeyecek bir sıcaklıkta sadece mekanik veya fiziksel işlemler uygulanarak elde edilen yağlar “naturel zeytinyağı” olarak tanımlanıyor. Bu grup içinde en kaliteli grup olan sızma zeytinyağının koku ve tadında sorun olmaması ve serbest asitlik derecesinin en çok yüzde 1 olması gerekiyor. Bu grupta koku ve tattaki kusurları ve asit oranlarına göre naturel birinci ve naturel ikinci sınıflamaları bulunuyor.
Zeytinyağında asit oranı yüzde 3.3'ün üzerinde olan veya asit oranı düşük olsa bile koku ve tadı kötü olan yağlar yemeklik olarak tüketilemiyor. Bu nedenle ısıl işlemlerin de yer aldığı rafine işlemine tabi tutulması gerekiyor. Rafine işlemi görmüş yağların ya “rafine” ya da sızma yağlarla karıştırılarak “riviera yağ” etiketiyle tanımlanması gerekiyor.
Isıl işlem gören ürünlerin belirlenmesi için yapılan analizlerde hangi değerlerin standart olarak kullanılması gerektiği henüz belirlenemediği için sahtecilik yapan şirketler, analiz değerleri üzerinden suçlanamıyor. Bu tip firmalarla yasal mücadele başlatılabilmesi için Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin analiz kriterlerini belirlemesi ve bunun Türk Gıda Kodeksi'nde kabul edilerek uygulanması gerekiyor.
16 Eylül 2009,Çarş.
İç tüketimin son yıllarda artışa geçtiği sızma zeytinyağında bazı firmaların rafinelik yağı ısıl işlemden geçirerek sızma etiketiyle rafa taşıdığı öne sürüldü.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan, diğer zeytin üreticisi ülkelerde de görülen uygulamanın şu anda Türkiye'de çok yaygın olmamasına rağmen önü alınmazsa ülke imajının zedelenmesine neden olabileceğini savundu.
Dünyada zeytinyağı üreticisi ülkeler arasında en düşük tüketimin gerçekleştiği Türkiye'de tanıtım çalışmaları sonuç vermeye başladı. İç talepte son yıllarda özellikle sızma zeytinyağında yükselme yaşandığını, yıllardır 70 bin ton seviyesinde gerçekleşen iç tüketimin 100 bin tonlara yaklaştığı ifade edildi.
Pazar büyümesiyle birlikte çok sayıda firmanın yatırım yaptığı sektörde raf fiyatlarında yaşanan rekabetin bazı sahtecilik girişimlerine de neden olduğu iddia edildi. Zeytinyağına diğer yağların karıştırılması olarak tanımlanan “tağşiş” ile uzun bir süredir mücadele eden sektörde son dönemde sızma yağ satışının artmasıyla başka bir karışım yönteminin de ortaya çıktığı öne sürüldü. Yemeklik olarak değerlendirilemeyen asidi yüksek, kötü koku ve görüntüye sahip rafinelik yağların ısıl işlemden geçirilerek sızma yağ standartlarına getirildiği ve sızma etiketiyle satıldığı iddia edildi.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan, raf fiyatlarında yaşanan dengesizlik üzerine yaptıkları analizlerle “kolon sızması” yöntemiyle yapılmış sızma etiketli ürünlere rastladıklarını ifade etti.
Sızma yağın kilogramının üreticiden 6.5 liraya alındığını, market rafında 5 liraya sızma yağın görüldüğünü ifade eden Tan, şu bilgileri verdi:
“Sızma zeytinyağının tanımında hiçbir ısıl işlem görmemesi gerektiği ifade edilir. Yani sızma zeytinyağı bir anlamda meyve suyu olmalıdır. Ancak son dönemde satışların artmasını kullanmak isteyen bazı fırsatçılar türedi. Dünyada zeytinyağı üreticisi bazı ülkelerde de uygulanan bir yöntemi kullanarak normalde rafine yapılması gereken yağların asidini düşürerek sızma gibi satmaya başladı. Şu anda çok rastlanan bir olgu değil. Ancak bunun önüne geçemezsek hem üretici hem de tüketici büyük zarar görecek. Bu da Türk zeytinyağı imajının zarar görmesine neden olacak.”
ETİKET DİKKAT
Tan, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin diğer ülkelerde de görülen bu “sahtecilik” olayının önüne geçmek için çalışma yaptığını, sızma yağın analiz kriterleri belirlemeye çalıştığını ifade ederek Ulusal Konsey olarak kendilerinin de Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü ile çalışma yürüttüklerini ifade etti.
Bu yöntemle üretilen yağın besin değerlerinin sızma yağa göre önemli oranda düştüğünü, bunu yapan şirketlerin haksız kazanç elde ettiğini dile getiren Tan, “Bu tarzda hareket eden firmaları uyarıyoruz. Konuya şirket bazında değil sektörün geleceği açısından bakıyoruz. Umarız herkes yıllardır canlandırmaya çalıştığımız Türk zeytinyağı imajının zarar görmemesi için aynı hassasiyetle hareket eder” dedi.
Tüketicinin “kolon sızması” yöntemiyle üretilen yağı sızma yağdan ayırmasının mümkün olmadığını dile getiren Tan, aldanmak istemeyen tüketicilerin etiket bilgileri ve fiyata dikkat etmesi gerektiğini, üretici fiyatının altında satılan ürünlerin şüpheyle karşılaması gerektiğini kaydetti.
SEKTÖRÜN GÖRÜŞLERİ
Kristal Yağları'nın üreticisi Ticaret ve Sanayi Kontuvarı AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ayhan Baran, iç tüketimde yıllardır bekledikleri hareketliliğin başladığını, tüketimin 100 bin tona yaklaştığını ifade etti.
Bu tüketimde beyaz ambalaj diye tanımlanan kayıt dışı ve merdiven altı ürün tüketimin de bulunduğunu ifade eden Baran, sektörün denetim altına alınması için yapılan çalışmalara rağmen yeni “kalpazanlık” yöntemleriyle karşılaştıklarını ifade etti.
Son dönemde yüksek asitli yağların asit oranlarının düşürülerek sızma gibi satışa sürüldüğü yönünde duyumlar aldıklarını ifade eden Baran, bunun bir sahtecilik olmasına rağmen böyle bir olaya geçmişte rastlanmaması nedeniyle yürürlükte bulunan kodekslerde bunun bir suç olarak belirlenemediğini söyledi.
Bu firmaların “göz göre göre sahtecilik” yaptığını savunan Baran, tüm firmaları ahlaki sorumluluğa davet ettiklerini dile getirdi. Baran, “Bugün bunun önü açılırsa yarın zeytinyağına güven kaybolur” dedi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Başkanı Cahit Çetin ise uluslararası akreditasyona sahip iki zeytinyağı laboratuvarından birinin bünyelerinde bulunduğunu belirterek, konuyla ilgili Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin analiz kriterlerini belirlemesi sonrası piyasadan yağ toplayarak analiz etmeye başlayacaklarını, çıkan sonuçları yetkili makamlara ileteceklerin söyledi.
Sorunun büyümesi halinde hem üretici hem de tüketicinin mağdur olacağını ifade eden Çetin, “Şu an için tehlikeli boyutlarda olmamasına rağmen böyle bir olayın görülmesi bile sektörün geleceği adına tehdittir. Şimdi engelleyemezsek yarın büyük bir sorunla karşılaşabiliriz” dedi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli ise bu yöntemi kullanan şirketlerin bilindiğini savundu. Rafinaj sisteminin büyük yatırım gerektirdiğini, bunun küçük firmalar tarafından yapılamayacağını söyleyen Güreli, bu konuda üretici haklarını savunan kurumların etkin mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi.
YAĞ ÇEŞİTLERİ
Zeytin ağacı meyvesinden, doğal özelliklerini değiştirmeyecek bir sıcaklıkta sadece mekanik veya fiziksel işlemler uygulanarak elde edilen yağlar “naturel zeytinyağı” olarak tanımlanıyor. Bu grup içinde en kaliteli grup olan sızma zeytinyağının koku ve tadında sorun olmaması ve serbest asitlik derecesinin en çok yüzde 1 olması gerekiyor. Bu grupta koku ve tattaki kusurları ve asit oranlarına göre naturel birinci ve naturel ikinci sınıflamaları bulunuyor.
Zeytinyağında asit oranı yüzde 3.3'ün üzerinde olan veya asit oranı düşük olsa bile koku ve tadı kötü olan yağlar yemeklik olarak tüketilemiyor. Bu nedenle ısıl işlemlerin de yer aldığı rafine işlemine tabi tutulması gerekiyor. Rafine işlemi görmüş yağların ya “rafine” ya da sızma yağlarla karıştırılarak “riviera yağ” etiketiyle tanımlanması gerekiyor.
Isıl işlem gören ürünlerin belirlenmesi için yapılan analizlerde hangi değerlerin standart olarak kullanılması gerektiği henüz belirlenemediği için sahtecilik yapan şirketler, analiz değerleri üzerinden suçlanamıyor. Bu tip firmalarla yasal mücadele başlatılabilmesi için Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin analiz kriterlerini belirlemesi ve bunun Türk Gıda Kodeksi'nde kabul edilerek uygulanması gerekiyor.
Zeytinyağında 'tahmin' kavgası
Referans
16 Eylül 2009,Çarş.
Tarım Bakanlığı zeytin ve zeytinyağında rekolte tahminleri için yetkiyi İTB'den alıp Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'ne verince konu kurumlar arası çatışmaya döndü. Her iki kurum da rekolte tahmini için 'Yetki bende' diyor.
Zeytin ve zeytinyağında rekolteyi kim tahmin edecek kavgası patladı. İzmir Ticaret Borsası ile Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) arasında çıkan kavgada her iki kurum rekolte tahminlerini yapmada kendilerinin yetkili olduğunu öne sürüyor. Rekolte tahminleri, zeytin ve zeytinyağı fiyatından ithalat ve ihracata kadar pek çok konuyu yakından ilgilendirdiği için açıklamalar büyük önem taşıyor.
Kavga, geçen cuma günü UZZK'nın Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın kararıyla artık zeytin ve zeytinyağında rekolte tahminlerini kendilerinin yapacağı açıklamaları üzerine başladı. UZZK Başkanı Mustafa Tan, dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında zeytinyağı ithaline izin verilmesini isteyen grup olarak tanımladığı rekolte tahmin heyetinde yer alan İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri ve Zeytindostu Derneği'nin kendilerine göre rekolte tahminlerini yaptıklarını öne sürdü.
Yıllardır çeşitli kuruluşlarla ortak rekolte tahminlerini yapan İzmir Ticaret Borsası'nın Başkanı Işınsu Kestelli ise bu açıklamalara sert tepki göstererek rekolte çalışmalarına şeffaf ve tarafsız bir şekilde devam edeceklerini söyledi.
Kavga nasıl başladı
Geçen hafta cuma günü UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Tan, ulusal resmi zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın kararıyla artık konseyin koordinatörlüğünde yapılacağını açıkladı. Tan, bu gelişmeyi sektör için tarihi bir gelişme olarak nitelendirdi. Her yıl açıklanan rekolte tahminlerinin dışında nerdeyse her kurumun kendine göre bir rekolte açıkladığını belirten Tan, bunun sektörde kargaşaya yol açtığını, bu durumun sağlıklı bir yol haritası çıkarılmasını engellediğini belirterek "Uluslararası kuruluşlara tek ağızdan bir rekolte sonucu verilemiyor. DİR talebinde bulunan kurum da bu heyette bulunduğu için bazı tahminlerde yanıltma ve yönlendirmeler görülebiliyordu" diye konuştu.
İTB de rekolte açıklayacak
Gelişmeler üzerine İzmir Ticaret Borsası (İTB) Başkanı Işınsu Kestelli de bir açıklama yaparak, zeytin ve zeytinyağı rekolte tahmin çalışmalarına tarafsızlık ilkesi doğrultusunda devam edeceklerini söyledi.
İTB'nin bu yıl başında önceki yıllarda rekolte çalışmalarına maddi destek veren kuruluşlara davet yazısı gönderdiklerini belirten Kestelli şunları söyledi: "UZZK reolte tahmini için çalışmada yer alma isteğini borsamıza iletti. Ancak rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması gerekçesiyle talebe başlangıçta olumlu cevap verilemedi. Tariş ve Marmarabirlik'in, UZZK'nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı yazısı üzerine UZZK'nın da katılımının uygun bulunduğu yazıyla bildirildi. Zeytindostu Derneği'nin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı borsamızca uygun görüldü.
Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine, çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı borsamıza gönderdi.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İTB koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki borsaların destekleriyle 2009-10 rekolte tahmin çalışmalarına başlandı."
16 Eylül 2009,Çarş.
Tarım Bakanlığı zeytin ve zeytinyağında rekolte tahminleri için yetkiyi İTB'den alıp Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'ne verince konu kurumlar arası çatışmaya döndü. Her iki kurum da rekolte tahmini için 'Yetki bende' diyor.
Zeytin ve zeytinyağında rekolteyi kim tahmin edecek kavgası patladı. İzmir Ticaret Borsası ile Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) arasında çıkan kavgada her iki kurum rekolte tahminlerini yapmada kendilerinin yetkili olduğunu öne sürüyor. Rekolte tahminleri, zeytin ve zeytinyağı fiyatından ithalat ve ihracata kadar pek çok konuyu yakından ilgilendirdiği için açıklamalar büyük önem taşıyor.
Kavga, geçen cuma günü UZZK'nın Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın kararıyla artık zeytin ve zeytinyağında rekolte tahminlerini kendilerinin yapacağı açıklamaları üzerine başladı. UZZK Başkanı Mustafa Tan, dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında zeytinyağı ithaline izin verilmesini isteyen grup olarak tanımladığı rekolte tahmin heyetinde yer alan İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri ve Zeytindostu Derneği'nin kendilerine göre rekolte tahminlerini yaptıklarını öne sürdü.
Yıllardır çeşitli kuruluşlarla ortak rekolte tahminlerini yapan İzmir Ticaret Borsası'nın Başkanı Işınsu Kestelli ise bu açıklamalara sert tepki göstererek rekolte çalışmalarına şeffaf ve tarafsız bir şekilde devam edeceklerini söyledi.
Kavga nasıl başladı
Geçen hafta cuma günü UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Tan, ulusal resmi zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın kararıyla artık konseyin koordinatörlüğünde yapılacağını açıkladı. Tan, bu gelişmeyi sektör için tarihi bir gelişme olarak nitelendirdi. Her yıl açıklanan rekolte tahminlerinin dışında nerdeyse her kurumun kendine göre bir rekolte açıkladığını belirten Tan, bunun sektörde kargaşaya yol açtığını, bu durumun sağlıklı bir yol haritası çıkarılmasını engellediğini belirterek "Uluslararası kuruluşlara tek ağızdan bir rekolte sonucu verilemiyor. DİR talebinde bulunan kurum da bu heyette bulunduğu için bazı tahminlerde yanıltma ve yönlendirmeler görülebiliyordu" diye konuştu.
İTB de rekolte açıklayacak
Gelişmeler üzerine İzmir Ticaret Borsası (İTB) Başkanı Işınsu Kestelli de bir açıklama yaparak, zeytin ve zeytinyağı rekolte tahmin çalışmalarına tarafsızlık ilkesi doğrultusunda devam edeceklerini söyledi.
İTB'nin bu yıl başında önceki yıllarda rekolte çalışmalarına maddi destek veren kuruluşlara davet yazısı gönderdiklerini belirten Kestelli şunları söyledi: "UZZK reolte tahmini için çalışmada yer alma isteğini borsamıza iletti. Ancak rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması gerekçesiyle talebe başlangıçta olumlu cevap verilemedi. Tariş ve Marmarabirlik'in, UZZK'nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı yazısı üzerine UZZK'nın da katılımının uygun bulunduğu yazıyla bildirildi. Zeytindostu Derneği'nin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı borsamızca uygun görüldü.
Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine, çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı borsamıza gönderdi.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İTB koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki borsaların destekleriyle 2009-10 rekolte tahmin çalışmalarına başlandı."
UZZK’yı kim istemedi?
Yenigün
16 Eylül 2009, Çarşamba
Olmadı Işınsu Kestelli. Tarım Bakanlığı’nın yazısını yok saymak İzmir Ticaret Borsası gibi köklü bir kuruluşun başkanına yakışmadı. Zeytin rekoltesinin Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi tarafından belirlenmesinden neden rahatsızlık duyuyorsunuz, doğrusu anlamadım. UZZK zeytincilik sektörünün çatı kuruluşu değil mi? Tarım Kanunu ile kurulan UZZK’yi İTB binasına sizler davet etmediniz mi? UZZK geçen yıl rekolte tahmin çalışmalarına İTB’nin davetiyle katılmadı mı? Şimdi neden bu rahatsızlık?
Son günlerde yaşanan bu tartışmanın perde arkasını yazalım da herkes gerçekleri bilsin. İTB’nin koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmin çalışmalarına Tariş, Marmarabirlik, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri destek veriyor. Geçen yıl tahmin çalışmasına davet edilen UZZK, hava koşullarını da dikkate alarak kendi programını yapmak için İTB’ye bir yazı gönderir ve rekolte tahmin çalışmalarının hangi aşamada olduğunu sorar. Bu yazıyı katılım talebi gibi yorumlayan Işınsı Kestelli, önceki gün yaptığı yazılı açıklamada diyor ki; “Listeler kesinleştiği ve diğer katılımcılara ulaştığı için bu talebe olumlu cevap veremedik.”
Bu durumda birilerinin UZZK’yı istemediği, devre dışı bırakmaya çalıştığı açık. Bunu bilmek de hepimizin hakkı. Zaten bu yüzden UZZK Başkanı Mustafa Tan, ilgili bütün kuruluşlara bir yazı yazarak durum hakkında bilgi verir ve UZZK’nın kim tarafından istenmediğini sorar. Tariş ve Marmarabirlik yazılı olarak böyle bir durumdan haberdar olmadıklarını bildirir. Hatta İTB’ye başvurarak UZZK’nın çalışmalara dahil edilmesini ister. İzmir Ticaret Odası yetkilileri de UZZK’dan dolayı herhangi bir rahatsızlık duymadıklarını sözlü olarak belirtir.
Geriye bir tek Ege İhracatçı Birlikleri ve onun temsilcisi Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği kalıyor. Şuana kadar onlardan bir ses çıkmadığına göre UZZK’dan rahatsız olan onlar. Zaten gelen tepkiler üzerine UZZK yeniden çalışmalara dahil edilirken araya Zeytindostu Derneği’nin sıkıştırılması da amacın ne olduğunu gösteriyor. Yine kurnazlık peşindeler. Ama bu işler o kadar ucuz değil. Bu duruma tepki gösteren UZZK, Tariş ve Marmarabirlik çalışmalardan çekildi. Zeytinsever dostlara son darbeyi de Tarım Bakanlığı vurdu ve rekolte tahmin çalışmalarının UZZK çatısı altında yapılmasını istedi.
İTB Başkanı Işınsu Kestelli bu yaşananları ya anlamak istemiyor ya da işine gelmiyor. Bu saatten sonra İTB’nin yaptığı rekolte tahmin çalışmasının hiçbir resmi hükmü yoktur. İTB’nin yaptığı çalışma fuzuliyattan öteye geçmez. Bütün altyapısını hazırlayan UZZK, 19 valiliğe ve tarım il müdürlüklerine yazılan resmi yazılara verilecek cevaba göre son derece sağlıklı bir şekilde Türkiye’nin zeytin rekoltesini belirleyecektir. Tekrar soruyorum, bundan neden rahatsız oluyorsunuz? Yoksa sizde mi zeytin dostu oldunuz?
16 Eylül 2009, Çarşamba
Olmadı Işınsu Kestelli. Tarım Bakanlığı’nın yazısını yok saymak İzmir Ticaret Borsası gibi köklü bir kuruluşun başkanına yakışmadı. Zeytin rekoltesinin Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi tarafından belirlenmesinden neden rahatsızlık duyuyorsunuz, doğrusu anlamadım. UZZK zeytincilik sektörünün çatı kuruluşu değil mi? Tarım Kanunu ile kurulan UZZK’yi İTB binasına sizler davet etmediniz mi? UZZK geçen yıl rekolte tahmin çalışmalarına İTB’nin davetiyle katılmadı mı? Şimdi neden bu rahatsızlık?
Son günlerde yaşanan bu tartışmanın perde arkasını yazalım da herkes gerçekleri bilsin. İTB’nin koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmin çalışmalarına Tariş, Marmarabirlik, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri destek veriyor. Geçen yıl tahmin çalışmasına davet edilen UZZK, hava koşullarını da dikkate alarak kendi programını yapmak için İTB’ye bir yazı gönderir ve rekolte tahmin çalışmalarının hangi aşamada olduğunu sorar. Bu yazıyı katılım talebi gibi yorumlayan Işınsı Kestelli, önceki gün yaptığı yazılı açıklamada diyor ki; “Listeler kesinleştiği ve diğer katılımcılara ulaştığı için bu talebe olumlu cevap veremedik.”
Bu durumda birilerinin UZZK’yı istemediği, devre dışı bırakmaya çalıştığı açık. Bunu bilmek de hepimizin hakkı. Zaten bu yüzden UZZK Başkanı Mustafa Tan, ilgili bütün kuruluşlara bir yazı yazarak durum hakkında bilgi verir ve UZZK’nın kim tarafından istenmediğini sorar. Tariş ve Marmarabirlik yazılı olarak böyle bir durumdan haberdar olmadıklarını bildirir. Hatta İTB’ye başvurarak UZZK’nın çalışmalara dahil edilmesini ister. İzmir Ticaret Odası yetkilileri de UZZK’dan dolayı herhangi bir rahatsızlık duymadıklarını sözlü olarak belirtir.
Geriye bir tek Ege İhracatçı Birlikleri ve onun temsilcisi Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği kalıyor. Şuana kadar onlardan bir ses çıkmadığına göre UZZK’dan rahatsız olan onlar. Zaten gelen tepkiler üzerine UZZK yeniden çalışmalara dahil edilirken araya Zeytindostu Derneği’nin sıkıştırılması da amacın ne olduğunu gösteriyor. Yine kurnazlık peşindeler. Ama bu işler o kadar ucuz değil. Bu duruma tepki gösteren UZZK, Tariş ve Marmarabirlik çalışmalardan çekildi. Zeytinsever dostlara son darbeyi de Tarım Bakanlığı vurdu ve rekolte tahmin çalışmalarının UZZK çatısı altında yapılmasını istedi.
İTB Başkanı Işınsu Kestelli bu yaşananları ya anlamak istemiyor ya da işine gelmiyor. Bu saatten sonra İTB’nin yaptığı rekolte tahmin çalışmasının hiçbir resmi hükmü yoktur. İTB’nin yaptığı çalışma fuzuliyattan öteye geçmez. Bütün altyapısını hazırlayan UZZK, 19 valiliğe ve tarım il müdürlüklerine yazılan resmi yazılara verilecek cevaba göre son derece sağlıklı bir şekilde Türkiye’nin zeytin rekoltesini belirleyecektir. Tekrar soruyorum, bundan neden rahatsız oluyorsunuz? Yoksa sizde mi zeytin dostu oldunuz?
Tuesday, September 15, 2009
Zeytin savaşlarında “Borsa” atağı
Yenigün
15 Eylül 2009,Salı
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe her yıl tartışmalarına neden olan rekolte tahminleri, bu yıl henüz açıklanmamasına rağmen, yeni tartışmalarla gündeme geldi. Zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerinin 2009/2010 sezonuna yönelik çalışmaları öncesinde, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan’ın geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın “UZZK Koordinatörlüğü’nde Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal Resmi Tespit Heyeti’nin kurulacağının” bildirildiğini açıklaması tartışmaların fitilini ateşledi.
Mustafa Tan’ın açıklaması henüz gazetelerde yer almadan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, çeşitli resmi evrakların birer örneğini basın kuruluşlarına internet ortamında sundu. Söz konusu evraklarda, UZZK’nın İzmir Ticaret Borsası (İTB) koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmin heyetine katılmak için başvuruda bulunduğu ifade ediliyordu. Aynı gün gelen ikinci açıklamada ise, “İTB’den alınan bilgide bu yazışmaların nihai hali olmadığı, sonrasında UZZK ve İTB arasında yazışma trafiği olduğu öğrenilmiştir. Konu ile ilgili olarak İzmir Ticaret Borsası’ndan bilgilendirme yapılacaktır” denildi.
Borsa sessiz kalmadı
İzmir Ticaret Borsası’ndan beklenen açıklama dün yapıldı. İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, UZZK ile İTB arasındaki rekolte tahmin heyeti ile ilgili yazışmaları açıkladı. Marmarabirlik, Tariş, İTO ve EİB’nin rekolte tahmin çalışmalarına katılacaklarını bildirdiğini, daha sonra heyete katılmak için başvuruda bulunan UZZK’nın talebine ‘rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması” gerekçesiyle başlangıçta olumlu cevap verilmediğini ifade etti.
Yaşanan gelişmeler üzerine katılımcı kuruluşlardan Tariş ve Marmarabirlik’ten İTB’ye iletilen yazılarda, ‘UZZK’nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı’ yönünde yazılı talepler alındığını; konun yeniden değerlendirilerek, UZZK’nın katılımına onay verildiğini dile getirdi. Kestelli açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Benzer şekilde Zeytindostu Derneği’nin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı, sektörün tüm bileşenlerini kapsaması açısından, Borsamızca uygun görülmüş ve ilgili kuruluşlara bilgi yazısı gönderilmiştir. Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı Borsamıza göndermiştir. Rekolte çalışmasının başlamasına çok kısa bir süre kalmışken alınan yazılar Borsamızı da şaşırtmıştır. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası’nın maddi ve personel, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki Borsaların teknik ve personel destekleriyle 2009/10 rekolte tahmin çalışmalarına başlanmıştır ve halen sürdürülmektedir.”
15 Eylül 2009,Salı
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe her yıl tartışmalarına neden olan rekolte tahminleri, bu yıl henüz açıklanmamasına rağmen, yeni tartışmalarla gündeme geldi. Zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminlerinin 2009/2010 sezonuna yönelik çalışmaları öncesinde, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan’ın geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın “UZZK Koordinatörlüğü’nde Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal Resmi Tespit Heyeti’nin kurulacağının” bildirildiğini açıklaması tartışmaların fitilini ateşledi.
Mustafa Tan’ın açıklaması henüz gazetelerde yer almadan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, çeşitli resmi evrakların birer örneğini basın kuruluşlarına internet ortamında sundu. Söz konusu evraklarda, UZZK’nın İzmir Ticaret Borsası (İTB) koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmin heyetine katılmak için başvuruda bulunduğu ifade ediliyordu. Aynı gün gelen ikinci açıklamada ise, “İTB’den alınan bilgide bu yazışmaların nihai hali olmadığı, sonrasında UZZK ve İTB arasında yazışma trafiği olduğu öğrenilmiştir. Konu ile ilgili olarak İzmir Ticaret Borsası’ndan bilgilendirme yapılacaktır” denildi.
Borsa sessiz kalmadı
İzmir Ticaret Borsası’ndan beklenen açıklama dün yapıldı. İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, UZZK ile İTB arasındaki rekolte tahmin heyeti ile ilgili yazışmaları açıkladı. Marmarabirlik, Tariş, İTO ve EİB’nin rekolte tahmin çalışmalarına katılacaklarını bildirdiğini, daha sonra heyete katılmak için başvuruda bulunan UZZK’nın talebine ‘rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması” gerekçesiyle başlangıçta olumlu cevap verilmediğini ifade etti.
Yaşanan gelişmeler üzerine katılımcı kuruluşlardan Tariş ve Marmarabirlik’ten İTB’ye iletilen yazılarda, ‘UZZK’nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı’ yönünde yazılı talepler alındığını; konun yeniden değerlendirilerek, UZZK’nın katılımına onay verildiğini dile getirdi. Kestelli açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Benzer şekilde Zeytindostu Derneği’nin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı, sektörün tüm bileşenlerini kapsaması açısından, Borsamızca uygun görülmüş ve ilgili kuruluşlara bilgi yazısı gönderilmiştir. Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı Borsamıza göndermiştir. Rekolte çalışmasının başlamasına çok kısa bir süre kalmışken alınan yazılar Borsamızı da şaşırtmıştır. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası’nın maddi ve personel, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki Borsaların teknik ve personel destekleriyle 2009/10 rekolte tahmin çalışmalarına başlanmıştır ve halen sürdürülmektedir.”
Monday, September 14, 2009
İzmir Ticaret Borsası Basın Açıklaması
Işınsu Kestelli
İzmir Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu Başkanı
14 Eylül 2009, Pazartesi
Sayın Basın Mensupları,
İzmir Ticaret Borsası koordinasyonunda ilgili meslek kuruluşlarının maddi ve personel katkıları, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün teknik desteğiyle uzun yıllardır yapılmakta olan Zeytin ve Zeytinyağı rekolte çalışmaları ile ilgili olarak basında yer alan bazı haberlerde gördüğümüz eksiklikler nedeniyle doğru bilgilendirme yapılması gereğini duymaktayız. Kanımızca bu eksik anlatımlar kurumlar arasında gereksiz tartışmaların doğmasına ve kamuoyunda yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.
İzmir Ticaret Borsası bu yıl da geçmiş yıllarda izlediği yöntemi izlemiş ve sene başında önceki yıllarda rekolte çalışmalarına maddi destek veren kuruluşlara davet yazısı göndermiştir. 25.05.2009 tarihli bu yazımıza karşılık ilgili kuruluşlardan Marmarabirlik, Tariş, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri’nden katılım teyidi ve katılacak personel isimleri bildirilmiştir. (Tarihler: 27.05-08.06-22.06-25.06 2009) Bu arada ilk kez bir önceki sezon çalışmalarımıza sivil toplum kuruluşu olarak katılmış olan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi de (UZZK) çalışmada yer alma isteğini bir yazıyla Borsamıza iletmiştir (13.07.2009). Ancak rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması gerekçesiyle talebe başlangıçta olumlu cevap verilememiştir. Buna mukabil, katılımcı kuruluşlardan Tariş ve Marmarabirlik’ten Borsamıza iletilen yazılarda, UZZK’nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı ve bu nedenle davet edilmesinin gereği hakkında yazılı talepler alınmıştır (29-30.07.2009). Bu talepler doğrultusunda konu tekrar değerlendirilmiş ve talepte bulunan kuruluşlara ve UZZK’ya, UZZK’nın da katılımının uygun bulunduğu yazıyla bildirilmiştir (Tarih:25/08/2009). Benzer şekilde Zeytindostu Derneğinin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı, sektörün tüm bileşenlerini kapsaması açısından, Borsamızca uygun görülmüş ve ilgili kuruluşlara buna ilişkin de bilgi yazısı gönderilmiştir (Tarih 24.08.2009). Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine, çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı Borsamıza göndermiştir.
Rekolte çalışmasının başlamasına çok kısa bir süre kalmışken alınan yazılar Borsamızı da şaşırtmıştır.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası’nın maddi ve personel, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki Borsaların teknik ve personel destekleriyle 2009/10 rekolte tahmin çalışmalarına başlanmıştır ve halen sürdürülmektedir.
Borsamız, çalışmaların koordinasyonunda doğru ve tarafsız bilgiye ulaşılması prensiplerinden taviz vermeksizin gelen talepleri karşılamak doğrultusunda hareket etmiştir. Tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde ve geniş bir katılımla rekolte çalışmalarının uzlaşı içinde sürdürülmesi başta bölgemiz olmak üzere ülkemizin önde gelen zeytin ve zeytinyağı sektörü için kazanım olacaktır.
Unutulmamalıdır ki İzmir Ticaret Borsası ulvi bir görev gibi yıllarca tarımın Türkiye’de doğru işleyişi adına rekolte çalışmalarında önder görev almış ve asli görevi olmamasına rağmen organize etmeye çalışmıştır. Bunca yıldır bu denli başarılı çalışmaları gerçekleştiren borsamız tarafsızlık bakış açısını sürdürmeye devam edecektir.
İzmir Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu Başkanı
14 Eylül 2009, Pazartesi
Sayın Basın Mensupları,
İzmir Ticaret Borsası koordinasyonunda ilgili meslek kuruluşlarının maddi ve personel katkıları, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün teknik desteğiyle uzun yıllardır yapılmakta olan Zeytin ve Zeytinyağı rekolte çalışmaları ile ilgili olarak basında yer alan bazı haberlerde gördüğümüz eksiklikler nedeniyle doğru bilgilendirme yapılması gereğini duymaktayız. Kanımızca bu eksik anlatımlar kurumlar arasında gereksiz tartışmaların doğmasına ve kamuoyunda yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.
İzmir Ticaret Borsası bu yıl da geçmiş yıllarda izlediği yöntemi izlemiş ve sene başında önceki yıllarda rekolte çalışmalarına maddi destek veren kuruluşlara davet yazısı göndermiştir. 25.05.2009 tarihli bu yazımıza karşılık ilgili kuruluşlardan Marmarabirlik, Tariş, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri’nden katılım teyidi ve katılacak personel isimleri bildirilmiştir. (Tarihler: 27.05-08.06-22.06-25.06 2009) Bu arada ilk kez bir önceki sezon çalışmalarımıza sivil toplum kuruluşu olarak katılmış olan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi de (UZZK) çalışmada yer alma isteğini bir yazıyla Borsamıza iletmiştir (13.07.2009). Ancak rekolte heyet listelerinin kesinleşmiş olması ve diğer katılımcı kuruluşlara bu haliyle bildirilmiş olması gerekçesiyle talebe başlangıçta olumlu cevap verilememiştir. Buna mukabil, katılımcı kuruluşlardan Tariş ve Marmarabirlik’ten Borsamıza iletilen yazılarda, UZZK’nın da çalışmada yer almasının sektörün bütünlüğü açısından doğru olacağı ve bu nedenle davet edilmesinin gereği hakkında yazılı talepler alınmıştır (29-30.07.2009). Bu talepler doğrultusunda konu tekrar değerlendirilmiş ve talepte bulunan kuruluşlara ve UZZK’ya, UZZK’nın da katılımının uygun bulunduğu yazıyla bildirilmiştir (Tarih:25/08/2009). Benzer şekilde Zeytindostu Derneğinin de rekolte tahmin çalışmasına katılımı, sektörün tüm bileşenlerini kapsaması açısından, Borsamızca uygun görülmüş ve ilgili kuruluşlara buna ilişkin de bilgi yazısı gönderilmiştir (Tarih 24.08.2009). Ancak bu yazıların gönderildiği tarihten 2 gün sonra UZZK, Marmarabirlik ve Tariş, görülen lüzum üzerine, çalışmalardan çekildiklerini bildiren birer yazıyı Borsamıza göndermiştir.
Rekolte çalışmasının başlamasına çok kısa bir süre kalmışken alınan yazılar Borsamızı da şaşırtmıştır.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası’nın maddi ve personel, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Zeytindostu Derneği ve çalışma yapılan alanlardaki Borsaların teknik ve personel destekleriyle 2009/10 rekolte tahmin çalışmalarına başlanmıştır ve halen sürdürülmektedir.
Borsamız, çalışmaların koordinasyonunda doğru ve tarafsız bilgiye ulaşılması prensiplerinden taviz vermeksizin gelen talepleri karşılamak doğrultusunda hareket etmiştir. Tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde ve geniş bir katılımla rekolte çalışmalarının uzlaşı içinde sürdürülmesi başta bölgemiz olmak üzere ülkemizin önde gelen zeytin ve zeytinyağı sektörü için kazanım olacaktır.
Unutulmamalıdır ki İzmir Ticaret Borsası ulvi bir görev gibi yıllarca tarımın Türkiye’de doğru işleyişi adına rekolte çalışmalarında önder görev almış ve asli görevi olmamasına rağmen organize etmeye çalışmıştır. Bunca yıldır bu denli başarılı çalışmaları gerçekleştiren borsamız tarafsızlık bakış açısını sürdürmeye devam edecektir.
Zeytin ve zeytinyağında rekor yılı
Para Dergisi
Bu sezon 180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi bekleniyor. Üretici, geçen sezon birliklere kilosu 4.40 TL'den sattığı zeytin için bu yıl 5 TL fiyat bekliyor. Sızma zeytinyağı içinse 6.5-7 TL aralığı tahmin ediliyor...
2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminleri henüz açıklanmadı. Rekolte Tahmin Heyeti, Türkiye genelinde yürüttüğü çalışmaların sonucunu bu ay sonunda açıklayacak. Para dergisi olarak üreticiler, tarım müdürlükleri, kooperatif ve ticaret odalarının temsilcileriyle görüşerek sektörün nabzını ölçtük.
Son yılları sıkıntılı geçiren sektörde bu yıl yüzler gülüyor. Zeytin ve zeytinyağında rekor rekolte bekleniyor. Sektör temsilcileri yeni sezonda 180 bin ton zeytinyağı ve 300 bin ton sofralık zeytin rekoltesi bekliyor...
MARMARA VE EGE MUTLU
Zeytincilikte önemli bir yere sahip olan Balıkesir, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Havran, Edremit, Erdek ve Bandırma çevresindeki üreticiler ürün rekoltesinin yüksek olacağında hemfikir. Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer, "Son 3 yılımız çok zor geçti. Rekor üretim kayıpları yaşadık.
Bu sezon 180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi bekleniyor. Üretici, geçen sezon birliklere kilosu 4.40 TL'den sattığı zeytin için bu yıl 5 TL fiyat bekliyor. Sızma zeytinyağı içinse 6.5-7 TL aralığı tahmin ediliyor...
2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı rekolte tahminleri henüz açıklanmadı. Rekolte Tahmin Heyeti, Türkiye genelinde yürüttüğü çalışmaların sonucunu bu ay sonunda açıklayacak. Para dergisi olarak üreticiler, tarım müdürlükleri, kooperatif ve ticaret odalarının temsilcileriyle görüşerek sektörün nabzını ölçtük.
Son yılları sıkıntılı geçiren sektörde bu yıl yüzler gülüyor. Zeytin ve zeytinyağında rekor rekolte bekleniyor. Sektör temsilcileri yeni sezonda 180 bin ton zeytinyağı ve 300 bin ton sofralık zeytin rekoltesi bekliyor...
MARMARA VE EGE MUTLU
Zeytincilikte önemli bir yere sahip olan Balıkesir, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Havran, Edremit, Erdek ve Bandırma çevresindeki üreticiler ürün rekoltesinin yüksek olacağında hemfikir. Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer, "Son 3 yılımız çok zor geçti. Rekor üretim kayıpları yaşadık.
Friday, September 11, 2009
Tarsus zeytin ambarı olacak
Anadolu Ajansı
09 Eylül 2009,Çarş.
Mersin'in Tarsus İlçe Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer, ilçelerini Türkiye'nin zeytin ambarı yapmayı hedeflediklerini söyledi.
İlçede, zeytinciliğin geliştirilmesi amacıyla Ziraat Odası'nda toplantı düzenlendi. Ergezer, Ege Zeytin İhracatçıları Birliği, Tarsuslu zeytin üreticileri, zeytinyağı imalatçıları ile Zeytin Dostu Derneği ve İzmir İhracatçılar Birliği temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, Tarsus'ta 6 milyon adet zeytin ağacı olduğunu, ilçede yıllık zeytin rekoltesinin 70 bin tona, zeytinyağı üretiminin de 5 bin tona ulaştığını vurguladı.
Tarsus'un köylerinde zeytinciliğin geliştirilmesi amacıyla 1997'den beri 4 milyon zeytin fidanı dikildiğini, zeytin ağaçlarının yaş ortalamasının 6 olduğunu kaydeden Ergezer, "Tarsus'un yağlarının önemli bölümü sofralık olarak tüketiliyor. Özellikle Tarsus'a özgü olan ve patentini almak istediğimiz Sarıulak cinsi zeytin dünyanın en kaliteli zeytinlerindendir. Biz Tarsus'u Türkiye'nin zeytin ambarı yapmak, Ege Bölgesi'ndeki zeytinciliği geride bırakmak istiyoruz" dedi.
Kıraç araziye zeytin
Tarsus'ta kullanılmayan 550 bin dekar kıraç arazi mevcut olduğuna dikkat çeken Ergezer, "Bu arazileri zeytincilik ve bademcilikle doldurmak amacındayız. Çünkü bugün Tarsus çiftçisi tarımda teknolojiyi yakalamış durumda. Dünyada tarım küçülüyor ama biz tarımda büyümek istiyoruz. Büyümek için ise her türlü donanım ve altyapıya sahibiz" açıklamasında bulundu.
Ege Zeytin İhracatçıları Birliği, Zeytin Dostu Derneği ve İzmir İhracatçılar Birliği temsilcileri ise Çukurova bölgesindeki zeytinciliği incelemek ve zeytin çeşitlerini ve asit oranlarını öğrenmek amacıyla geldiklerini belirttiler.
09 Eylül 2009,Çarş.
Mersin'in Tarsus İlçe Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer, ilçelerini Türkiye'nin zeytin ambarı yapmayı hedeflediklerini söyledi.
İlçede, zeytinciliğin geliştirilmesi amacıyla Ziraat Odası'nda toplantı düzenlendi. Ergezer, Ege Zeytin İhracatçıları Birliği, Tarsuslu zeytin üreticileri, zeytinyağı imalatçıları ile Zeytin Dostu Derneği ve İzmir İhracatçılar Birliği temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, Tarsus'ta 6 milyon adet zeytin ağacı olduğunu, ilçede yıllık zeytin rekoltesinin 70 bin tona, zeytinyağı üretiminin de 5 bin tona ulaştığını vurguladı.
Tarsus'un köylerinde zeytinciliğin geliştirilmesi amacıyla 1997'den beri 4 milyon zeytin fidanı dikildiğini, zeytin ağaçlarının yaş ortalamasının 6 olduğunu kaydeden Ergezer, "Tarsus'un yağlarının önemli bölümü sofralık olarak tüketiliyor. Özellikle Tarsus'a özgü olan ve patentini almak istediğimiz Sarıulak cinsi zeytin dünyanın en kaliteli zeytinlerindendir. Biz Tarsus'u Türkiye'nin zeytin ambarı yapmak, Ege Bölgesi'ndeki zeytinciliği geride bırakmak istiyoruz" dedi.
Kıraç araziye zeytin
Tarsus'ta kullanılmayan 550 bin dekar kıraç arazi mevcut olduğuna dikkat çeken Ergezer, "Bu arazileri zeytincilik ve bademcilikle doldurmak amacındayız. Çünkü bugün Tarsus çiftçisi tarımda teknolojiyi yakalamış durumda. Dünyada tarım küçülüyor ama biz tarımda büyümek istiyoruz. Büyümek için ise her türlü donanım ve altyapıya sahibiz" açıklamasında bulundu.
Ege Zeytin İhracatçıları Birliği, Zeytin Dostu Derneği ve İzmir İhracatçılar Birliği temsilcileri ise Çukurova bölgesindeki zeytinciliği incelemek ve zeytin çeşitlerini ve asit oranlarını öğrenmek amacıyla geldiklerini belirttiler.
Bitkisel yağda ithalat karmaşası
Selma Bektaş
Referans
09 Eylül 2009,Çarş.
Ayçiçeği tohumu ithalatında vergi oranını düşüren tebliğe, iç piyasadan alınan tüm ürünü işleme şartı konulması rahatsızlık yarattı. İşleme şartı, yağ hammaddesi ithalini zora soktu.
Bitkisel yağ sanayicileri, ithalat karmaşası yaşıyor. İthalata ilişkin düzenlemeyi içeren ve 15 Ağustos tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan "Tarife Kontenjanı Tebliği" sanayicilerin kafasını karıştırdı. Tebliğe göre sanayici, 8 Ağustos ile 15 Aralık 2009 tarihleri arasında işlediği ürün miktarına karşılık, 1 Ocak 2009 tarihinden 30 Haziran'a kadar, ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği unu ithalatında yüzde 5, ham ayçiçeği ithalatında ise yüzde 17 Gümrük Vergisi ile ithalat yapma hakkı kazanacak. Normal koşullarda ayçiçeği tohumu ve ununda Gümrük Vergisi yüzde 27, ham ayçiçeği yağında ise yüzde 36 olarak uygulanıyor.
Bu uygulama ile yılbaşından itibaren önemli bir fırsat elde etmesi beklenen sanayici ise durumdan memnun değil. Çünkü hem üretici hem sanayici tebliğde iki önemli eksiklik olduğunu düşünüyor. Bu eksiklerden ilki, ithalat hakkının sadece yerli ürün işleyen sanayiciye verileceği yönünde açık bir ibare bulunmaması. İkincisi ise geçmiş yıllarda tarife kontenjanı için "işleme" şartı aranmazken son tebliğde bu şartın getirilmesi.
Büyük üretici sıkıntı yaşayacak
İşleme şartının özellikle büyük sanayiciyi rahatsız etmesi bekleniyor. Çünkü bu sanayiciler belirtilen tarihlerde aldıkları tüm ürünü 15 Aralık'a kadar işlemekle yükümlü tutulacak. Örneğin, bu yıl üreticiye 70 kuruş fiyat açıklayan Trakyabirlik, aralık ayına kadar satın alması beklenen 400 bin ton civarındaki ürünü işlemek zorunda. Ancak birliğin kapasitesi buna yeterli değil. Bu durumda birlik, 2 tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Yılbaşından itibaren fiyatlar düşeceği için Trakyabirlik üreticiden aldığı pahalı ürünle baş başa kalacak ve ucuz ithal ürün fırsatından yeterince faydalanamayacak.
Sanayici bir an önce bu belirsizliğin ortadan kalkmasını beklerken, 60 bin üyesi bulunan Trakyabirlik de tebliğin amacına uygun şekilde yeniden düzenlenmesini talep ediyor. Sektörden gelen eleştiriler nedeniyle harekete geçen Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM), sektöre "Sorunu çözeceğiz, bekleyin" mesajı verdiği belirtiliyor.
Özellikle "işleme" sorununun çözüme kavuşturulacağı umudunu taşıyan büyük üreticiler, bugünlerde iç piyasadan alım yapmak yerine kısa bir süre sonra hasada başlayacak olan Bulgaristan ile bağlantılar kurmaya başladı. Şu anda iç piyasada 42 randıman ayçiçeği tohumu 700 TL'den işlem görürken, büyük sanayicinin 250-300 dolar arasında ürün bağlantısı yaptığı konuşuluyor.
Tebliği kimse benimsemedi
Tarife kontenjanının yerli üreticiyi korumak amacıyla uygulanan bir sistem olduğunu vurgulayan Edirne Yağ Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Edip Ağaoğulları, "Birçok sanayici 'Acaba bu tarihler arasında işlediğim ithal ürün için de bu hak verilecek mi?' diye düşünüyor. Bu karmaşanın ortadan kalkması hem tebliği amacına ulaştırır hem de sanayicinin belirsizliği ortadan kalkar" dedi.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Edip Uğur ise tebliği bu haliyle ne üreticinin ne de sanayicinin benimsediğini belirterek, "Tebliğ beklendiği gibi iç pazarda özellikle ayçiçeği tohumu fiyatlarının gerilemesine engel olamayacak" diye konuştu. Uğur, DTM'nin Tarife Kontenjanı Uygulamaları'nı da iç piyasada alım yapılan tarihlerle eşzamanlı olarak yapması gerektiğine dikkat çekti. Sektörde son bir yıl içinde 7 tebliğ yayımlandığına işaret eden Uğur, "Sektör 2008 yılını zaten kan kaybederek geçirdi. 2009'da da yeni sorunlar eklendi. Son tebliğ sektörü karıştırdı. Bu tür sorunların ortadan kalkması için Türkiye'nin yapması gereken asıl şey üretimin artırılmasıdır" dedi.
BİTKİSEL YAĞ ÜRETİMİ YETERSİZ
Bitkisel yağ sektöründe ithalat önemli bir sorun. Çünkü 1 milyon 700 bin tonluk yıllık ihtiyaca rağmen Türkiye'nin üretim açığı büyük. Türkiye her yıl 1 milyon 200 bin ton civarında ithalat yapmak zorunda kalıyor. İthalat için ödenen döviz 3 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir yandan üretimi artırmaya çaba gösteren Türkiye, diğer taraftan da mevcut üreticiyi korumak ve üretimi cazip hale getirmek için ithalatın önüne birtakım engeller koyarak bu sorunu aşmaya çalışıyor. Bitkisel yağ ihtiyacının yüzde 75 oranında ayçiçeğinden karşılandığı Türkiye'de, bu yılki rekoltenin 850 bin ton olması bekleniyor. Sektör bu konuda umudunu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın açıkladığı Havza Bazlı Üretim modeline bağlasa da kimi uzmanlar hâlâ belirsizliğini koruyan bu modelin de üretim artışı için çare olmayacağını savunuyor.
RAKAMLARLA BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ-
Türkiye'de yılda toplam 1.7 milyon ton bitkisel yağ tüketiliyor.
- Bunun 950 bin tonu likit, 550 bin tonu margarin, 200 bin tonu yem, boya ve sabundan oluşuyor.
- Sektörün 5 milyon ton yağlı tohum işleme kapasitesi bulunuyor.
- Ayrıca 1.5 milyon ton rafine ve 1 milyon ton margarin üretim kapasitesi var.
- Ancak yıllar itibariyle değişse de iç piyasada ortalama 500 bin ton civarında üretim yapılıyor.
- Her yıl 1 milyon 200 bin ton ithalat yapılıyor.
- İthalat için yılda 3 milyar dolar ödeniyor.
- Bulgaristan, Ukrayna ve Rusya ithalat yapılan başlıca ülkeler.
Referans
09 Eylül 2009,Çarş.
Ayçiçeği tohumu ithalatında vergi oranını düşüren tebliğe, iç piyasadan alınan tüm ürünü işleme şartı konulması rahatsızlık yarattı. İşleme şartı, yağ hammaddesi ithalini zora soktu.
Bitkisel yağ sanayicileri, ithalat karmaşası yaşıyor. İthalata ilişkin düzenlemeyi içeren ve 15 Ağustos tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan "Tarife Kontenjanı Tebliği" sanayicilerin kafasını karıştırdı. Tebliğe göre sanayici, 8 Ağustos ile 15 Aralık 2009 tarihleri arasında işlediği ürün miktarına karşılık, 1 Ocak 2009 tarihinden 30 Haziran'a kadar, ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği unu ithalatında yüzde 5, ham ayçiçeği ithalatında ise yüzde 17 Gümrük Vergisi ile ithalat yapma hakkı kazanacak. Normal koşullarda ayçiçeği tohumu ve ununda Gümrük Vergisi yüzde 27, ham ayçiçeği yağında ise yüzde 36 olarak uygulanıyor.
Bu uygulama ile yılbaşından itibaren önemli bir fırsat elde etmesi beklenen sanayici ise durumdan memnun değil. Çünkü hem üretici hem sanayici tebliğde iki önemli eksiklik olduğunu düşünüyor. Bu eksiklerden ilki, ithalat hakkının sadece yerli ürün işleyen sanayiciye verileceği yönünde açık bir ibare bulunmaması. İkincisi ise geçmiş yıllarda tarife kontenjanı için "işleme" şartı aranmazken son tebliğde bu şartın getirilmesi.
Büyük üretici sıkıntı yaşayacak
İşleme şartının özellikle büyük sanayiciyi rahatsız etmesi bekleniyor. Çünkü bu sanayiciler belirtilen tarihlerde aldıkları tüm ürünü 15 Aralık'a kadar işlemekle yükümlü tutulacak. Örneğin, bu yıl üreticiye 70 kuruş fiyat açıklayan Trakyabirlik, aralık ayına kadar satın alması beklenen 400 bin ton civarındaki ürünü işlemek zorunda. Ancak birliğin kapasitesi buna yeterli değil. Bu durumda birlik, 2 tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Yılbaşından itibaren fiyatlar düşeceği için Trakyabirlik üreticiden aldığı pahalı ürünle baş başa kalacak ve ucuz ithal ürün fırsatından yeterince faydalanamayacak.
Sanayici bir an önce bu belirsizliğin ortadan kalkmasını beklerken, 60 bin üyesi bulunan Trakyabirlik de tebliğin amacına uygun şekilde yeniden düzenlenmesini talep ediyor. Sektörden gelen eleştiriler nedeniyle harekete geçen Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM), sektöre "Sorunu çözeceğiz, bekleyin" mesajı verdiği belirtiliyor.
Özellikle "işleme" sorununun çözüme kavuşturulacağı umudunu taşıyan büyük üreticiler, bugünlerde iç piyasadan alım yapmak yerine kısa bir süre sonra hasada başlayacak olan Bulgaristan ile bağlantılar kurmaya başladı. Şu anda iç piyasada 42 randıman ayçiçeği tohumu 700 TL'den işlem görürken, büyük sanayicinin 250-300 dolar arasında ürün bağlantısı yaptığı konuşuluyor.
Tebliği kimse benimsemedi
Tarife kontenjanının yerli üreticiyi korumak amacıyla uygulanan bir sistem olduğunu vurgulayan Edirne Yağ Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Edip Ağaoğulları, "Birçok sanayici 'Acaba bu tarihler arasında işlediğim ithal ürün için de bu hak verilecek mi?' diye düşünüyor. Bu karmaşanın ortadan kalkması hem tebliği amacına ulaştırır hem de sanayicinin belirsizliği ortadan kalkar" dedi.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Edip Uğur ise tebliği bu haliyle ne üreticinin ne de sanayicinin benimsediğini belirterek, "Tebliğ beklendiği gibi iç pazarda özellikle ayçiçeği tohumu fiyatlarının gerilemesine engel olamayacak" diye konuştu. Uğur, DTM'nin Tarife Kontenjanı Uygulamaları'nı da iç piyasada alım yapılan tarihlerle eşzamanlı olarak yapması gerektiğine dikkat çekti. Sektörde son bir yıl içinde 7 tebliğ yayımlandığına işaret eden Uğur, "Sektör 2008 yılını zaten kan kaybederek geçirdi. 2009'da da yeni sorunlar eklendi. Son tebliğ sektörü karıştırdı. Bu tür sorunların ortadan kalkması için Türkiye'nin yapması gereken asıl şey üretimin artırılmasıdır" dedi.
BİTKİSEL YAĞ ÜRETİMİ YETERSİZ
Bitkisel yağ sektöründe ithalat önemli bir sorun. Çünkü 1 milyon 700 bin tonluk yıllık ihtiyaca rağmen Türkiye'nin üretim açığı büyük. Türkiye her yıl 1 milyon 200 bin ton civarında ithalat yapmak zorunda kalıyor. İthalat için ödenen döviz 3 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir yandan üretimi artırmaya çaba gösteren Türkiye, diğer taraftan da mevcut üreticiyi korumak ve üretimi cazip hale getirmek için ithalatın önüne birtakım engeller koyarak bu sorunu aşmaya çalışıyor. Bitkisel yağ ihtiyacının yüzde 75 oranında ayçiçeğinden karşılandığı Türkiye'de, bu yılki rekoltenin 850 bin ton olması bekleniyor. Sektör bu konuda umudunu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın açıkladığı Havza Bazlı Üretim modeline bağlasa da kimi uzmanlar hâlâ belirsizliğini koruyan bu modelin de üretim artışı için çare olmayacağını savunuyor.
RAKAMLARLA BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ-
Türkiye'de yılda toplam 1.7 milyon ton bitkisel yağ tüketiliyor.
- Bunun 950 bin tonu likit, 550 bin tonu margarin, 200 bin tonu yem, boya ve sabundan oluşuyor.
- Sektörün 5 milyon ton yağlı tohum işleme kapasitesi bulunuyor.
- Ayrıca 1.5 milyon ton rafine ve 1 milyon ton margarin üretim kapasitesi var.
- Ancak yıllar itibariyle değişse de iç piyasada ortalama 500 bin ton civarında üretim yapılıyor.
- Her yıl 1 milyon 200 bin ton ithalat yapılıyor.
- İthalat için yılda 3 milyar dolar ödeniyor.
- Bulgaristan, Ukrayna ve Rusya ithalat yapılan başlıca ülkeler.
Thursday, September 10, 2009
Zeytin üreticileri Tarsus'ta Toplandı
HaberFX
07 Eylül 2009
Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer, zeytinciliğin modern tarım metotları ile yapıldığını belirterek, Türkiye'nin İspanya ile rekabet eder hale geldiğini söyledi..
Ergezer, Tarsus Ziraat Odası'nın önderliğinde İzmir Ticaret Borsası Temsilcisi Rauf Delen, Zeytin Dostu Adana Temsilciliği Murat Öztanrıöver, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yöneticisi Mehmet Emre Uygun ve Tarsus'ta faaliyette olan zeytin yağı masura fabrika sahipleri ve zeytin bahçeleri bulunan üreticiler katıldığı toplantıda, Tarsus'ta 6 milyon zeytin ağacı ekildiğini, 80 ile 100 bin ton arasında üretim beklediklerini belirtti. Bu yılki rekoltenin 65 bin tonun sofralık, 15 bin tonun yağlık olarak beklediklerini kaydeden Ergezer, "Zeytincilik üretimimiz son derece modern tarım metotları ile yapılmaktadır. Bundan yola çıkarak İspanya ile rekabet eder hale geldik. Türkiye genelinde amacımız zeytin pazarını Tarsus'a çekmek. Bu fikirle yola çıkarak, zeytincilik konusunda elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz" dedi.
Zeytin bahçelerinin son dönemlerde damlama sistemi ile sulandığını vurgulayan Ergezer, "Zeytin ağaçlarımızın verimi ve kalitesi konusunda asla kuşkumuz yok. İklimimizde zeytin ekimine son derece elverişlidir. Keza pazar konusunda tercih edilen bir yer haline geldik. Türkiye'nin zeytincilik konusunda pazaryeri olmak istiyoruz" diye konuştu.
Zeytin imalatı ve toplama yöntemlerinin yurt dışındaki sistem ile yanı şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan İzmir Borsası Temsilcisi Rauf Delen de, zeytinin mutlaka doğru teknikler ile ambalajlanmasını savunarak, markalaşmanın önemine değindi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yöneticisi Mehmet Emre Uygun ise zeytinciliğin modern teknikler ile yapılarak, üreticilerin bu doğrultuda çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini söyledi.
Toplantı karşılıklı fikir alışverişi ile sona erdi.
07 Eylül 2009
Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer, zeytinciliğin modern tarım metotları ile yapıldığını belirterek, Türkiye'nin İspanya ile rekabet eder hale geldiğini söyledi..
Ergezer, Tarsus Ziraat Odası'nın önderliğinde İzmir Ticaret Borsası Temsilcisi Rauf Delen, Zeytin Dostu Adana Temsilciliği Murat Öztanrıöver, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yöneticisi Mehmet Emre Uygun ve Tarsus'ta faaliyette olan zeytin yağı masura fabrika sahipleri ve zeytin bahçeleri bulunan üreticiler katıldığı toplantıda, Tarsus'ta 6 milyon zeytin ağacı ekildiğini, 80 ile 100 bin ton arasında üretim beklediklerini belirtti. Bu yılki rekoltenin 65 bin tonun sofralık, 15 bin tonun yağlık olarak beklediklerini kaydeden Ergezer, "Zeytincilik üretimimiz son derece modern tarım metotları ile yapılmaktadır. Bundan yola çıkarak İspanya ile rekabet eder hale geldik. Türkiye genelinde amacımız zeytin pazarını Tarsus'a çekmek. Bu fikirle yola çıkarak, zeytincilik konusunda elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz" dedi.
Zeytin bahçelerinin son dönemlerde damlama sistemi ile sulandığını vurgulayan Ergezer, "Zeytin ağaçlarımızın verimi ve kalitesi konusunda asla kuşkumuz yok. İklimimizde zeytin ekimine son derece elverişlidir. Keza pazar konusunda tercih edilen bir yer haline geldik. Türkiye'nin zeytincilik konusunda pazaryeri olmak istiyoruz" diye konuştu.
Zeytin imalatı ve toplama yöntemlerinin yurt dışındaki sistem ile yanı şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan İzmir Borsası Temsilcisi Rauf Delen de, zeytinin mutlaka doğru teknikler ile ambalajlanmasını savunarak, markalaşmanın önemine değindi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yöneticisi Mehmet Emre Uygun ise zeytinciliğin modern teknikler ile yapılarak, üreticilerin bu doğrultuda çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini söyledi.
Toplantı karşılıklı fikir alışverişi ile sona erdi.
Erzurum’a “Zeytin Tüneli”
Manisa’nın Akhisar ilçesinde üretilen zeytin ve zeytinyağlarının Türkiye genelinde tanıtımı için kampanya başlatıldı. Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği tarafından hazırlanan “Zeytin Tüneli” isimli otobüs, yürütülen kampanya kapsamında Erzurum’a da geldi.
03 Eylül 2009,Perşembe
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı İbrahim Çaldayı, Türkiye’nin, marka gıda ürünlerinden olan zeytini tanıtım için Türkiye genelinde kapsamlı bir tanıtım çalışması başlattıklarını söyledi.
ERZURUM’DA TANITIM
Tanıtım çalışmaları çerçevesinde şuana kadar 38 il ve 71 ilçeyi gezdiklerini söyleyen Çaldayı, “Türkiye’nin zeytin potansiyelinin yüzde 70’ini Akhisar karşılıyor. Gerek zeytin ve gerekse zeytinyağını tanıtmak amacıyla derneğimizin düzenlemiş olduğu “Zeytin Tüneli” aracı tüm Türkiye’yi dolaşıyor. Şuana kadar 38 il ve 71 ilçede zeytin ve zeytinyağını tanıtımını yaptık. Gittiğimiz illerde 3, ilçelerinde ise 2 gün kalıyoruz. Erzurum’da tam ise 5 gün süreyle kalacağız.” dedi.
ERZURUM’DA ZEYTİNYAĞI TÜKETİMİ
Tanıtım için çıktıkları turlarda zeytin ve zeytinyağı konusunda vatandaşların yeteri kadar bilgi sahibi olmadıklarını gördüklerini anlatan Çaldayı, zeytin ve zeytinyağının, doğal bir tabiat harikası ve şifa kaynağı olduğunu belirterek, “Vatandaşlarımız özellikle zeytinyağı konusunda çok fazla bilgi sahibi değiller. Biz burada kendilerini zeytin ve zeytinyağı konusunda bilgilendiriyoruz. Otobüsümüzde zeytin ve zeytinyağının nasıl üretildiğini ve bu ürünlerden hangi kazanımların elde edildiğini slâyt gösterisi ile anlatıyoruz. İki yıl içersinde 81 il ve tüm ilçeleri gezerek zeytin ve zeytinyağının tanıtımını yapacağız.” diye konuştu.
Akhisar’da 175 zeytin üretim fabrikası ile 35 yağ fabrikasının bulunduğunu aktaran Çaldayı, yıllık 150 bin tona yakın zeytin üretiminin yapıldığını kaydederek, amaçlarının üretimi artırmaya yönelik olduğunu söyledi.
Doğu insanının zeytin ve zeytinyağı konusunda çok ilgili olduğuna işaret eden Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı İbrahim Çaldayı, özellikle de Erzurum’da, zeytinyağı tüketiminin diğer illere oranla fazla olduğunu öğrendiklerini ifade ederek, “Erzurum insanı zeytinyağı tüketiminin sağlık için faydalarının çoktan farkına varmış durumda. Tanıtım aracımızı gezen Erzurumlular, zeytinyağı konusunda istenilen düzeyde bilgiye sahip. Bu da bizi ziyadesiyle memnun etti.” dedi.
03 Eylül 2009,Perşembe
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı İbrahim Çaldayı, Türkiye’nin, marka gıda ürünlerinden olan zeytini tanıtım için Türkiye genelinde kapsamlı bir tanıtım çalışması başlattıklarını söyledi.
ERZURUM’DA TANITIM
Tanıtım çalışmaları çerçevesinde şuana kadar 38 il ve 71 ilçeyi gezdiklerini söyleyen Çaldayı, “Türkiye’nin zeytin potansiyelinin yüzde 70’ini Akhisar karşılıyor. Gerek zeytin ve gerekse zeytinyağını tanıtmak amacıyla derneğimizin düzenlemiş olduğu “Zeytin Tüneli” aracı tüm Türkiye’yi dolaşıyor. Şuana kadar 38 il ve 71 ilçede zeytin ve zeytinyağını tanıtımını yaptık. Gittiğimiz illerde 3, ilçelerinde ise 2 gün kalıyoruz. Erzurum’da tam ise 5 gün süreyle kalacağız.” dedi.
ERZURUM’DA ZEYTİNYAĞI TÜKETİMİ
Tanıtım için çıktıkları turlarda zeytin ve zeytinyağı konusunda vatandaşların yeteri kadar bilgi sahibi olmadıklarını gördüklerini anlatan Çaldayı, zeytin ve zeytinyağının, doğal bir tabiat harikası ve şifa kaynağı olduğunu belirterek, “Vatandaşlarımız özellikle zeytinyağı konusunda çok fazla bilgi sahibi değiller. Biz burada kendilerini zeytin ve zeytinyağı konusunda bilgilendiriyoruz. Otobüsümüzde zeytin ve zeytinyağının nasıl üretildiğini ve bu ürünlerden hangi kazanımların elde edildiğini slâyt gösterisi ile anlatıyoruz. İki yıl içersinde 81 il ve tüm ilçeleri gezerek zeytin ve zeytinyağının tanıtımını yapacağız.” diye konuştu.
Akhisar’da 175 zeytin üretim fabrikası ile 35 yağ fabrikasının bulunduğunu aktaran Çaldayı, yıllık 150 bin tona yakın zeytin üretiminin yapıldığını kaydederek, amaçlarının üretimi artırmaya yönelik olduğunu söyledi.
Doğu insanının zeytin ve zeytinyağı konusunda çok ilgili olduğuna işaret eden Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı İbrahim Çaldayı, özellikle de Erzurum’da, zeytinyağı tüketiminin diğer illere oranla fazla olduğunu öğrendiklerini ifade ederek, “Erzurum insanı zeytinyağı tüketiminin sağlık için faydalarının çoktan farkına varmış durumda. Tanıtım aracımızı gezen Erzurumlular, zeytinyağı konusunda istenilen düzeyde bilgiye sahip. Bu da bizi ziyadesiyle memnun etti.” dedi.
Beşparmak Dağları’nda Antik Dönem’den Kalan Zeytin Köyleri
08 Eylül 2009,Salı
Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
AYDIN (İHA) - Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
Akdeniz efsanelerinde adı Ölmez Ağaç ya da Hayat Ağacı olarak geçen zeytin ağacı, kimi zaman meyvasıyla kimi zaman yağıyla insanlığa sağlık, lezzet ve güzellik vaat etmiş. Romalılardan Mısırlılara, Semitlerden Greklere kadar birçok kültürde zeytinyağı önemli bir gıda maddesi olmanın dışında, kandillerde yakılarak geceleri aydınlatmış, yaralara sürülerek şifa olmuş, ciltler onunla ovularak güzelleştirilmiş.
Akdeniz havzasında yaşayan insanlar tarafından en çok saygı gören, çok değerli ve çok yararlı bir ağaç türüdür zeytin. Eski çağlarda kahramanlık gösterenler ve yarışmalarda galip gelenler, zeytin ağacının dallarından yapılan çelenklerle ödüllendirilmiştir. Romalı yazar Plinius “ insan vücuduna iyi gelen iki tür sıvı vardır. İçsel olarak şarap, dışsal olarak da zeytinyağı; her ikisi de ağaçlardan elde ediliyor, ama zeytinyağının yeri bambaşkadır” demiştir.
Beşparmak Dağları’nın doğu bölgesini fıstık çamları, batı bölgesini zeytin ağaçları sarmıştır. İnsanoğlunun hayatının içinde var olan zeytin, Beşparmak Dağları’nda binlerce yıldır bu bölgede yaşayanların en önemli besinini oluşturmuştur. Beşparmak Dağları’nın vahşi coğrafyasında bulunan bazı dağ köylerinde, İslamiyet öncesi yerleşme izlerine rastlanmaktadır. Bu yerleşim yerleri Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde yer alan Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı yerleşmeleridir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD)’un onursal üyesi Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un araştırmalarında, terkedilen bu yerleşim yerlerinin Geç Antik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar oturulduğu tespit edildi. Yerleşmenin etrafında bulunan kaya mezarları, bölgenin tarihi hakkında fikir veriyor. Yerleşmelerin çevresinde kaya mezarlarının yanı sıra, eski Osmanlı mezarları da bulunuyor. Bu yerleşim yerleri Osmanlı-Cumhuriyet Dönemi’nde terk edilmiştir. Bu yerleşimlerde yaşayan insanlar, Osmanlı Dönemi’nde birbirine yakın olan Çavdar, Kaygıllı ve Karakaya gibi dağ köylerine göç etmişlerdir.
Buralarda arazisi olanlar hayvanlarını yöre taşlarından yaptıkları duvarlarla kaplı alana salarak otlatmakta ve zeytin döneminde gelerek, zeytinlerini toplamaktadır. Eskisinden farklı olarak toplamış oldukları zeytinleri eşeklere yükleyip, traktörlerle ulaştıkları basit dağ yoluna getirerek, oradan da modern zeytinyağı fabrikalarına götürüp sıktırmaktadır. Toplanan zeytinler traktör yolunun olmadığı eski yıllarda, her evin taş değirmenlerinde “ayak yağı” denilen sistemle sıkılmaktaydı. Kış aylarında Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı denilen yerleşim yerlerindeki evlerden birisinde Çavdar Köylülerinden bir aile yaşamını sürdürmektedir. Diğer arazi sahipleri günübirlik olarak traktörleriyle köyden gelip-gitmektedir.
Bu yerleşmelerin çoğu, günümüzden 30 yıl öncesine kadar devam eden zeytin ağacı yetiştirme ve işleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu yerleşim alanında bulunan birçok zeytinyağı değirmeni ve çok sayıda zeytin toplama havuzcuklarına ait kalıntılar, geleneksel biçimde zeytin toplandığına ve zeytinyağı elde edildiğini göstermektedir. Son yıllarda modern ve daha karlı biçimde zeytinyağı elde edilmesi ve bu sarp yerlere traktörlerin çıkabilmesi nedeniyle, geleneksel biçimde depolama ve yağ elde etme sona ermiştir.
Yerleşmelerde zeytin sıkma araçlarının hepsi, yörede bulunan gnays kayalardan elde edilmekteydi. Dağdan toplanan zeytinler, köy içinde bulunan zeytin havuzlarında biriktirilirdi. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı zeytin yerleşimleri olduğu için, köylerin içinde birçok taş değirmen bulunmaktadır. Zeytinlerin sıkıldığı ahşap kütükler kullanılmadığından çürümeye terkedilmiş durumdadır. Binlerce yıldır süregelen zeytin ağaçlarının meyveleri olan zeytinlerin yağları artık modern fabrikalarda sıkılmakta, antik çağlardan günümüze kadar gelen taş düzenekler ise, atıl vaziyette ilgi beklemektedir. Bizans Dönemi’nde de oturulan ve daha sonra terkedilen bu yerleşimler, buraya göç eden yörükler tarafından tekrar iskan edilmiştir. Bugüne kadar gelebilmiş olmasının en büyük nedeni, arazi şartları uygun olmadığı için insan etkisinin olmaması ve bakir bir bölgede bulunmasıdır. Bölgede zeytinlikleri bulunan köylüler, zor yaşam koşulları nedeniyle sadece zeytinleri toplayıp gittiklerinden, burada bulunan yüzlerce yıllık miraslar doğa şartlarına daha ne kadar dayanacağı bilinmemektedir. Belki de Türkiye’deki en eski zeytin köyleri olan bu yerleşimler, güzel bir projeyle eski günlerine dönebilirler. Bu yerleşimlerde yapılacak iyileştirmelerle bazı köylülerin zeytin dönemlerinde buralarda kalmaları sağlanabilir. Yine eski yıllarda yapıldığı gibi, restoresi yapılan zeytin kuyuları ve taş düzeneklerde ayak yağları yapılabilir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin Sürücü, bölgede yaptıkları incelemenin ardından, “ Bölgede yaşayan insanlar bu sistemi çok iyi bilmektedir. Buraları tekrar yaşayan zeytin köylerine dönüşebilir. Turizmde, antik dönemden bu yana yaşayan ve zeytinlerin yağını ilkel usullerle sıkan köyler olarak tanıtılabilir. Dünyada bu konuda meraklı olan ekoturistlerin köylülerle kalması sağlanabilir. Hem bölge insanı kazanmış olur, hem de günümüze kadar ulaşan bu tarihi doku yıllarca korunmaya devam eder. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı, Türkiye’nin Antik Dönem’den günümüze kadar gelerek yaşamını sürdüren bir açık hava müzesi yapılabilir” şeklinde konuştu.
Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
AYDIN (İHA) - Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
Akdeniz efsanelerinde adı Ölmez Ağaç ya da Hayat Ağacı olarak geçen zeytin ağacı, kimi zaman meyvasıyla kimi zaman yağıyla insanlığa sağlık, lezzet ve güzellik vaat etmiş. Romalılardan Mısırlılara, Semitlerden Greklere kadar birçok kültürde zeytinyağı önemli bir gıda maddesi olmanın dışında, kandillerde yakılarak geceleri aydınlatmış, yaralara sürülerek şifa olmuş, ciltler onunla ovularak güzelleştirilmiş.
Akdeniz havzasında yaşayan insanlar tarafından en çok saygı gören, çok değerli ve çok yararlı bir ağaç türüdür zeytin. Eski çağlarda kahramanlık gösterenler ve yarışmalarda galip gelenler, zeytin ağacının dallarından yapılan çelenklerle ödüllendirilmiştir. Romalı yazar Plinius “ insan vücuduna iyi gelen iki tür sıvı vardır. İçsel olarak şarap, dışsal olarak da zeytinyağı; her ikisi de ağaçlardan elde ediliyor, ama zeytinyağının yeri bambaşkadır” demiştir.
Beşparmak Dağları’nın doğu bölgesini fıstık çamları, batı bölgesini zeytin ağaçları sarmıştır. İnsanoğlunun hayatının içinde var olan zeytin, Beşparmak Dağları’nda binlerce yıldır bu bölgede yaşayanların en önemli besinini oluşturmuştur. Beşparmak Dağları’nın vahşi coğrafyasında bulunan bazı dağ köylerinde, İslamiyet öncesi yerleşme izlerine rastlanmaktadır. Bu yerleşim yerleri Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde yer alan Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı yerleşmeleridir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD)’un onursal üyesi Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un araştırmalarında, terkedilen bu yerleşim yerlerinin Geç Antik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar oturulduğu tespit edildi. Yerleşmenin etrafında bulunan kaya mezarları, bölgenin tarihi hakkında fikir veriyor. Yerleşmelerin çevresinde kaya mezarlarının yanı sıra, eski Osmanlı mezarları da bulunuyor. Bu yerleşim yerleri Osmanlı-Cumhuriyet Dönemi’nde terk edilmiştir. Bu yerleşimlerde yaşayan insanlar, Osmanlı Dönemi’nde birbirine yakın olan Çavdar, Kaygıllı ve Karakaya gibi dağ köylerine göç etmişlerdir.
Buralarda arazisi olanlar hayvanlarını yöre taşlarından yaptıkları duvarlarla kaplı alana salarak otlatmakta ve zeytin döneminde gelerek, zeytinlerini toplamaktadır. Eskisinden farklı olarak toplamış oldukları zeytinleri eşeklere yükleyip, traktörlerle ulaştıkları basit dağ yoluna getirerek, oradan da modern zeytinyağı fabrikalarına götürüp sıktırmaktadır. Toplanan zeytinler traktör yolunun olmadığı eski yıllarda, her evin taş değirmenlerinde “ayak yağı” denilen sistemle sıkılmaktaydı. Kış aylarında Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı denilen yerleşim yerlerindeki evlerden birisinde Çavdar Köylülerinden bir aile yaşamını sürdürmektedir. Diğer arazi sahipleri günübirlik olarak traktörleriyle köyden gelip-gitmektedir.
Bu yerleşmelerin çoğu, günümüzden 30 yıl öncesine kadar devam eden zeytin ağacı yetiştirme ve işleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu yerleşim alanında bulunan birçok zeytinyağı değirmeni ve çok sayıda zeytin toplama havuzcuklarına ait kalıntılar, geleneksel biçimde zeytin toplandığına ve zeytinyağı elde edildiğini göstermektedir. Son yıllarda modern ve daha karlı biçimde zeytinyağı elde edilmesi ve bu sarp yerlere traktörlerin çıkabilmesi nedeniyle, geleneksel biçimde depolama ve yağ elde etme sona ermiştir.
Yerleşmelerde zeytin sıkma araçlarının hepsi, yörede bulunan gnays kayalardan elde edilmekteydi. Dağdan toplanan zeytinler, köy içinde bulunan zeytin havuzlarında biriktirilirdi. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı zeytin yerleşimleri olduğu için, köylerin içinde birçok taş değirmen bulunmaktadır. Zeytinlerin sıkıldığı ahşap kütükler kullanılmadığından çürümeye terkedilmiş durumdadır. Binlerce yıldır süregelen zeytin ağaçlarının meyveleri olan zeytinlerin yağları artık modern fabrikalarda sıkılmakta, antik çağlardan günümüze kadar gelen taş düzenekler ise, atıl vaziyette ilgi beklemektedir. Bizans Dönemi’nde de oturulan ve daha sonra terkedilen bu yerleşimler, buraya göç eden yörükler tarafından tekrar iskan edilmiştir. Bugüne kadar gelebilmiş olmasının en büyük nedeni, arazi şartları uygun olmadığı için insan etkisinin olmaması ve bakir bir bölgede bulunmasıdır. Bölgede zeytinlikleri bulunan köylüler, zor yaşam koşulları nedeniyle sadece zeytinleri toplayıp gittiklerinden, burada bulunan yüzlerce yıllık miraslar doğa şartlarına daha ne kadar dayanacağı bilinmemektedir. Belki de Türkiye’deki en eski zeytin köyleri olan bu yerleşimler, güzel bir projeyle eski günlerine dönebilirler. Bu yerleşimlerde yapılacak iyileştirmelerle bazı köylülerin zeytin dönemlerinde buralarda kalmaları sağlanabilir. Yine eski yıllarda yapıldığı gibi, restoresi yapılan zeytin kuyuları ve taş düzeneklerde ayak yağları yapılabilir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin Sürücü, bölgede yaptıkları incelemenin ardından, “ Bölgede yaşayan insanlar bu sistemi çok iyi bilmektedir. Buraları tekrar yaşayan zeytin köylerine dönüşebilir. Turizmde, antik dönemden bu yana yaşayan ve zeytinlerin yağını ilkel usullerle sıkan köyler olarak tanıtılabilir. Dünyada bu konuda meraklı olan ekoturistlerin köylülerle kalması sağlanabilir. Hem bölge insanı kazanmış olur, hem de günümüze kadar ulaşan bu tarihi doku yıllarca korunmaya devam eder. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı, Türkiye’nin Antik Dönem’den günümüze kadar gelerek yaşamını sürdüren bir açık hava müzesi yapılabilir” şeklinde konuştu.
Aydın'a Zeytinyağı Ve Incir Müzesi Kazandırma çalışmaları
HaberFX
Aydın'ın en önemli geçim kaynağı olan incir ve zeytin ürünlerinin sergilendiği bir müze yapımı için Aydın İl Genel Meclisi çalışmalarını sürdürüyor. Aydın'a gelen Kültür ve Turizm Bakanına konu hakkında bilgi veren Aydın İl Genel Meclisi Başkanı Akan Evren, müze yapımı için Bakan Günay'a dosya sunup destek istedi.
Aydın'daki turizm hareketini farklı yönlere kaydırmak ve turisti sadece deniz, kum, güneş olgularıyla Aydın'a bağlamamak için çeşitli çalışmaların yürütüldüğü Aydın'da zeytinyağı ve incir müzesi kurma çalışmaları sürüyor. Bugüne kadar Kuşadası Rehberler Derneği ve Kuşadası Ticaret Odasının çeşitli çalışmalar yaptığı zeytinyağı ve incir müzesi için şimdi de Aydın İl Genel Meclisi çalışma başlattı. Önceki gün çeşitli ziyaret ve açılışlara katılmak için Aydın'a gelen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a proje hakkında bilgi veren Aydın İl Genel Meclisi Başkanı Akan Evren, projenin hayata geçmesi için bakandan müze olarak düşünülen yerin kamulaştırılması ve restorasyonu için ekonomik destek istediğini belirtti. Proje hakkında bilgi veren Akan Evren, "İlimizde turizmi geliştirmek için il genel meclisimize iki kez verilen ve meclisimizce oy birliği ile benimsenen Kültür ve Turizm Komisyonumuzun hazırladığı ve yerel yönetimlerin benimsediği projeye göre, turistler Kuşadası'ndan alınıp Selçuk'a getirilecek. Buradan trenle Çamlık Demiryolu Müzesine gelinecek, müze gezildikten sonra trenle Ortaklar'a hareket edilecek. Burada Magnesia harabeleri gezilecek. Yerel yönetimle ortaklaşa yapılması düşünülen zeytinyağı ve zeytin müzesi gezilecek. Selatin köyündeki anıt çınar ve çevresinde oluşturulan yöresel ürünler çarşısı gezildikten sonra Ortaklar'a gelinecek. Trenle Selçuk'a oradan da Kuşadası'na dönülecek. Biz bu proje için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan müze olarak düşündüğümüz koruma altındaki 1930'lu yıllarda yapılan zeytinyağı fabrikasının kamulaştırılması ve restorasyonu için ekonomik destek istiyoruz. Devlet Demiryollarından da Selçuk-Ortaklar seferini yapacak buharlı trenin sağlanmasını talep ediyoruz" dedi.
ATIL DURUMDAKİ FABRİKA TURİZME KAZANDIRILACAK
Aydın İl Genel Meclisi'nin zeytinyağı ve incir müzesi yapmak için çalışma başlattığı zeytinyağı fabrikasının yıllardan beri atıl durumda beklediği bildirildi. Aydın'ın Germencik ilçesine bağlı Ortaklar Beldesinde bulunan zeytinyağı fabrikasının 1930 yıllarında yapıldığı ve şuanda koruma altında olduğu kaydedildi. Atıl durumdaki fabrika müzeye dönüştürüldüğü taktirde Türkiye'de Ayvalık'tan sonra ikinci bir zeytinyağı müzesi kurulmuş olacak ve ayrıca Magnesia Antik kenti, Ortaklar Zeytinyağı fabrikası ve Selatin Köyü'nü kapsayan alternatif bir tur programı da hayata geçecek. Bu proje gerçekleşirse, Aydın'da turizm sadece deniz kenarlarında kalmayıp iç bölgelere doğru yönelecek
Aydın'ın en önemli geçim kaynağı olan incir ve zeytin ürünlerinin sergilendiği bir müze yapımı için Aydın İl Genel Meclisi çalışmalarını sürdürüyor. Aydın'a gelen Kültür ve Turizm Bakanına konu hakkında bilgi veren Aydın İl Genel Meclisi Başkanı Akan Evren, müze yapımı için Bakan Günay'a dosya sunup destek istedi.
Aydın'daki turizm hareketini farklı yönlere kaydırmak ve turisti sadece deniz, kum, güneş olgularıyla Aydın'a bağlamamak için çeşitli çalışmaların yürütüldüğü Aydın'da zeytinyağı ve incir müzesi kurma çalışmaları sürüyor. Bugüne kadar Kuşadası Rehberler Derneği ve Kuşadası Ticaret Odasının çeşitli çalışmalar yaptığı zeytinyağı ve incir müzesi için şimdi de Aydın İl Genel Meclisi çalışma başlattı. Önceki gün çeşitli ziyaret ve açılışlara katılmak için Aydın'a gelen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a proje hakkında bilgi veren Aydın İl Genel Meclisi Başkanı Akan Evren, projenin hayata geçmesi için bakandan müze olarak düşünülen yerin kamulaştırılması ve restorasyonu için ekonomik destek istediğini belirtti. Proje hakkında bilgi veren Akan Evren, "İlimizde turizmi geliştirmek için il genel meclisimize iki kez verilen ve meclisimizce oy birliği ile benimsenen Kültür ve Turizm Komisyonumuzun hazırladığı ve yerel yönetimlerin benimsediği projeye göre, turistler Kuşadası'ndan alınıp Selçuk'a getirilecek. Buradan trenle Çamlık Demiryolu Müzesine gelinecek, müze gezildikten sonra trenle Ortaklar'a hareket edilecek. Burada Magnesia harabeleri gezilecek. Yerel yönetimle ortaklaşa yapılması düşünülen zeytinyağı ve zeytin müzesi gezilecek. Selatin köyündeki anıt çınar ve çevresinde oluşturulan yöresel ürünler çarşısı gezildikten sonra Ortaklar'a gelinecek. Trenle Selçuk'a oradan da Kuşadası'na dönülecek. Biz bu proje için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan müze olarak düşündüğümüz koruma altındaki 1930'lu yıllarda yapılan zeytinyağı fabrikasının kamulaştırılması ve restorasyonu için ekonomik destek istiyoruz. Devlet Demiryollarından da Selçuk-Ortaklar seferini yapacak buharlı trenin sağlanmasını talep ediyoruz" dedi.
ATIL DURUMDAKİ FABRİKA TURİZME KAZANDIRILACAK
Aydın İl Genel Meclisi'nin zeytinyağı ve incir müzesi yapmak için çalışma başlattığı zeytinyağı fabrikasının yıllardan beri atıl durumda beklediği bildirildi. Aydın'ın Germencik ilçesine bağlı Ortaklar Beldesinde bulunan zeytinyağı fabrikasının 1930 yıllarında yapıldığı ve şuanda koruma altında olduğu kaydedildi. Atıl durumdaki fabrika müzeye dönüştürüldüğü taktirde Türkiye'de Ayvalık'tan sonra ikinci bir zeytinyağı müzesi kurulmuş olacak ve ayrıca Magnesia Antik kenti, Ortaklar Zeytinyağı fabrikası ve Selatin Köyü'nü kapsayan alternatif bir tur programı da hayata geçecek. Bu proje gerçekleşirse, Aydın'da turizm sadece deniz kenarlarında kalmayıp iç bölgelere doğru yönelecek
Thursday, September 03, 2009
40 yıllık tekstilci Çinliler yüzünden zeytinyağcı oldu
Mete Tamer Omur
Referans
02 Eylül 2009,Çarş.
Tekstilci Kuloğlu Şirketler Grubu, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ucuz ve kalitesiz ürünleri ile mücadeleden bıkıp sektörünü bıraktı. Firma 2 yıllık hazırlık dönemi ve 5 milyon euroluk yatırımın ardından zeytinyağı üretimine başladı.
İzmir'de yaklaşık 40 yıldır tekstil sektöründe faaliyet gösteren Kuloğlu Şirketler Grubu, "Zeytin İskelesi" markasıyla zeytinyağı sektörüne girdi. Tekstilde başta Çin olmak üzere Pakistan ve Hindistan karşısında rekabet şanslarının giderek azaldığını söyleyen Kuloğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Kuloğlu, zeytinyağında Çin tehlikesi olmadığını belirterek, "Çin'in zeytinyağı üretmemesi Türkiye için bir şans. Ayrıca yüzde 100 yerli bir üretime yatırım yapma kararı aldık" diyerek zeytinyağı sektörüne girişlerinin öyküsünü anlatıyor.
Yaklaşık 2 yıllık hazırlık döneminin ardından Zeytin İskelesi markasının ortaya çıktığını söyleyen Genel Müdür Fatih Cenikli ise, Tire Organize Sanayi Bölgesi'nde 22 dönüm üzerinde 5 milyon euroluk yatırım yaptıklarını anlattı. Cenikli, toplam 5 bin 500 metrekarelik kapalı alana sahip, tamamı İtalya'dan ithal son teknoloji ürünü makinelerin bulunduğu tesiste yıllık 15 bin ton naturel zeytinyağı işleme kapasitesine sahip olduklarını belirtti.
Cenikli, önceliği iç pazara vererek Türk tüketicisine kaliteli zeytinyağı sunmak hedefiyle yola çıktıklarını anlattı. Tariş'te uzun yıllar genel müdür olarak görev yaptığını ve oradaki bilgi-birikimini Zeytin İskelesi'ne taşıdığını söyleyen Cenikli, firma olarak sadece naturel zeytinyağları üzerinde uzmanlaşmak istediklerini vurguladı. Cenikli, "Üretim yelpazemizde sadece naturel sızma, naturel birinci ve naturel organik yağlar var. Ambalajda cam ve tenekeyi tercih ettik. 1 ile 5 litre arasında değişen ambalajlar var. Egeli üreticilerden toplayıp, Türkiye'deki sayılı tam donanımlı laboratuvarımızda 42 noktada kalite kontrolünden geçirdikten sonra şişeleyip tüketicinin beğenisine sunuyoruz" dedi.
Yurtdışına açılmayı planlıyoruz
Zeytin İskelesi'nin CarrefourSA ve Real mağazalarının raflarına girdiğini belirten Cenikli, Kipa ile anlaşma yaptıklarını, yakın bir zamanda orada da ürünlerinin bulunacağını ifade ederek, amaçlarının ulusal büyük hipermarket zincirlerinde butik ürün kalitesi ile yer almak olduğunu belirtti. Cenikli, yurtiçinde belirli bir pazara ulaştıktan sonra yurtdışına açılmayı planladıklarını söyleyerek, hedef kitlelerinin zeytinyağı tüketen herkes olduğunu ifade ederek, temel hedeflerinin, iç pazarda naturel zeytinyağı alanında önemli bir oyuncu olmak ardından da dünyaya Türk zeytinyağını aynı kalitede sunmak olduğunu kaydetti.
Şişeler İtalya'dan geliyor
Zeytinyağının en büyük üç düşmanının ısı, ışık ve havayla temas olduğunu belirten Fatih Cenikli, Zeytin İskelesi'nin farkının bu noktada ortaya çıktığını belirterek, "Zeytinyağını şişelere doldururken, gelişmiş bir teknolojiyle havayla temasını engelliyoruz. Hem boş hem de içine yağ doldurulmuş şişenin havasını alıyoruz. Böylelikle zeytinyağının uzun süre tazeliğini ve kokusunu korumasını sağlıyoruz. Azot yastıklaması dediğimiz bu yöntem sayesinde ürünümüz kapağı açılana kadar ilk günkü özelliğini koruyor. İtalya'da yeni yeni kullanılan bu yöntemi Türkiye'de ilk uygulayan firmayız. Işıkla temas edilmemesi için de maliyeti diğerlerine göre iki kat daha pahalı olan koyu renk şişe tercih ettik. Türkiye'de üretilmediği için dünyanın en eski cam imalatçılarından İtalyan Saint Gobain'den satın alıyoruz" bilgisini verdi.
Zeytinyağı ulaşılmaz hale geldi
Fatih Cenikli, son dönemde zeytinyağının pahalı ambalajlarda hediyelik eşyaymış gibi satıldığını ifade ederek, "Evlerin mutfakları yerine büfelerini süslemeye başladı. Ürün güzelleşti ama tüketim artmadı. Çünkü fiyatlar uçtu gitti. Zeytinyağı ulaşılmaz hale geldi. Biz bunda değişim yaratacağız. Ham yağ fiyatları değişmedikçe fiyatımız değişmeyecek. Yani hammadde fiyatı neyse raf fiyatı da öyle oluşacak" dedi.
Referans
02 Eylül 2009,Çarş.
Tekstilci Kuloğlu Şirketler Grubu, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ucuz ve kalitesiz ürünleri ile mücadeleden bıkıp sektörünü bıraktı. Firma 2 yıllık hazırlık dönemi ve 5 milyon euroluk yatırımın ardından zeytinyağı üretimine başladı.
İzmir'de yaklaşık 40 yıldır tekstil sektöründe faaliyet gösteren Kuloğlu Şirketler Grubu, "Zeytin İskelesi" markasıyla zeytinyağı sektörüne girdi. Tekstilde başta Çin olmak üzere Pakistan ve Hindistan karşısında rekabet şanslarının giderek azaldığını söyleyen Kuloğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Kuloğlu, zeytinyağında Çin tehlikesi olmadığını belirterek, "Çin'in zeytinyağı üretmemesi Türkiye için bir şans. Ayrıca yüzde 100 yerli bir üretime yatırım yapma kararı aldık" diyerek zeytinyağı sektörüne girişlerinin öyküsünü anlatıyor.
Yaklaşık 2 yıllık hazırlık döneminin ardından Zeytin İskelesi markasının ortaya çıktığını söyleyen Genel Müdür Fatih Cenikli ise, Tire Organize Sanayi Bölgesi'nde 22 dönüm üzerinde 5 milyon euroluk yatırım yaptıklarını anlattı. Cenikli, toplam 5 bin 500 metrekarelik kapalı alana sahip, tamamı İtalya'dan ithal son teknoloji ürünü makinelerin bulunduğu tesiste yıllık 15 bin ton naturel zeytinyağı işleme kapasitesine sahip olduklarını belirtti.
Cenikli, önceliği iç pazara vererek Türk tüketicisine kaliteli zeytinyağı sunmak hedefiyle yola çıktıklarını anlattı. Tariş'te uzun yıllar genel müdür olarak görev yaptığını ve oradaki bilgi-birikimini Zeytin İskelesi'ne taşıdığını söyleyen Cenikli, firma olarak sadece naturel zeytinyağları üzerinde uzmanlaşmak istediklerini vurguladı. Cenikli, "Üretim yelpazemizde sadece naturel sızma, naturel birinci ve naturel organik yağlar var. Ambalajda cam ve tenekeyi tercih ettik. 1 ile 5 litre arasında değişen ambalajlar var. Egeli üreticilerden toplayıp, Türkiye'deki sayılı tam donanımlı laboratuvarımızda 42 noktada kalite kontrolünden geçirdikten sonra şişeleyip tüketicinin beğenisine sunuyoruz" dedi.
Yurtdışına açılmayı planlıyoruz
Zeytin İskelesi'nin CarrefourSA ve Real mağazalarının raflarına girdiğini belirten Cenikli, Kipa ile anlaşma yaptıklarını, yakın bir zamanda orada da ürünlerinin bulunacağını ifade ederek, amaçlarının ulusal büyük hipermarket zincirlerinde butik ürün kalitesi ile yer almak olduğunu belirtti. Cenikli, yurtiçinde belirli bir pazara ulaştıktan sonra yurtdışına açılmayı planladıklarını söyleyerek, hedef kitlelerinin zeytinyağı tüketen herkes olduğunu ifade ederek, temel hedeflerinin, iç pazarda naturel zeytinyağı alanında önemli bir oyuncu olmak ardından da dünyaya Türk zeytinyağını aynı kalitede sunmak olduğunu kaydetti.
Şişeler İtalya'dan geliyor
Zeytinyağının en büyük üç düşmanının ısı, ışık ve havayla temas olduğunu belirten Fatih Cenikli, Zeytin İskelesi'nin farkının bu noktada ortaya çıktığını belirterek, "Zeytinyağını şişelere doldururken, gelişmiş bir teknolojiyle havayla temasını engelliyoruz. Hem boş hem de içine yağ doldurulmuş şişenin havasını alıyoruz. Böylelikle zeytinyağının uzun süre tazeliğini ve kokusunu korumasını sağlıyoruz. Azot yastıklaması dediğimiz bu yöntem sayesinde ürünümüz kapağı açılana kadar ilk günkü özelliğini koruyor. İtalya'da yeni yeni kullanılan bu yöntemi Türkiye'de ilk uygulayan firmayız. Işıkla temas edilmemesi için de maliyeti diğerlerine göre iki kat daha pahalı olan koyu renk şişe tercih ettik. Türkiye'de üretilmediği için dünyanın en eski cam imalatçılarından İtalyan Saint Gobain'den satın alıyoruz" bilgisini verdi.
Zeytinyağı ulaşılmaz hale geldi
Fatih Cenikli, son dönemde zeytinyağının pahalı ambalajlarda hediyelik eşyaymış gibi satıldığını ifade ederek, "Evlerin mutfakları yerine büfelerini süslemeye başladı. Ürün güzelleşti ama tüketim artmadı. Çünkü fiyatlar uçtu gitti. Zeytinyağı ulaşılmaz hale geldi. Biz bunda değişim yaratacağız. Ham yağ fiyatları değişmedikçe fiyatımız değişmeyecek. Yani hammadde fiyatı neyse raf fiyatı da öyle oluşacak" dedi.
Ayçiçeğinde mevzuat karmaşası…
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
3 Eylül 2009,Perş.
Çukurova ve yöresinde hasat büyük ölçüde bitti. Trakya’da ise devam ediyor. Bu yıl beklenen üretim 800 bin ton civarında.
Türkiye’nin yağlık ayçiçeği tablosu pek parlak değil. Yıllık üretim ortalama 800-850 bin ton. Bu üretim iç talebi karşılamıyor. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin verilerine göre, Türkiye, 2008’de 456 bin ton ayçiçeği tohumu, 411 bin ton ham ayçiçeği yağı ve 204 bin ton ayçiçeği küspesi ithal etti. İthalatta ayçiçeği unu ve benzeri ürünler de var. Bu rakamlar yıllara göre büyük değişiklikler gösteriyor. Örneğin, 2007’deki ayçiçeği tohumu ithalatı 596 bin ton oldu. 2006’da ayçiçeği küspesi ithalatı 423 bin ton gibi çok yüksek seviyeye ulaştı. Diğer yağlı tohumlar da hesaba katılınca Türkiye’nin sadece 2008’de bitkisel yağ ithalatına ödediği döviz 3 milyar dolar. Dışa bağımlılığın bu kadar yüksek seviyede olduğu sektörde, dış ticaret politikası özellikle de ithalata ilişkin kararlar çok büyük önem taşıyor.
Yerli üretimi artıracak, içerideki üreticiyi koruyacak bir politikanın uygulanması gerekiyor. Fakat, Dünya Ticaret Örgütü’ne verilen taahhütler, yapılan anlaşmalar Türkiye’nin elini kolunu bağlıyor. Bir çok tahıl ürünü yüzde 100’ün üzerindeki gümrük vergisi ile korunurken, yağlı tohumlarda bu oran çok düşük seviyelerde. Yağlık ayçiçeği tohumunda yüzde 27, ham yağda yüzde 36 gümrük vergisi uygulanıyor. Bu oranlar, koruma sağlamaktan çok uzak.
Bu şartlar altında, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü son bir yılda ayçiçeği tohumu, ayçiçeği unu, ham ayçiçeği yağı ithalatı mevzuatında o kadar çok değişiklik yaptı ki; üreticinin, sanayicinin, ihracatçının, ithalatçının kafası karıştı. Piyasa alt üst oldu
Bu baş döndürücü gelişmeleri özetleyelim:
1- Geçen yıl Eylül’de ithalatta “referans fiyat” uygulamasına geçildi. Yağlık ayçiçeği tohumu ithalatı için ton başına 750 dolar, ham ayçiçeği yağı için ise ton başına 1650 dolar referans fiyat belirlendi. Bu, üreticiyi koruyan bir sistem olarak görüldü. Fakat, yasal düzenleme yerine, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü gümrüklere yazı göndererek referans fiyatların dikkate alınmasını istedi. İthalatçı firmalar bu uygulamayı yargıya götürdü. Referans fiyat üzerinden alınan gümrük vergisini talep etti. Bazıları geri aldı. Bazılarının mahkemesi sürüyor. Referans fiyat uygulaması ayçiçeği yağı piyasasında büyük bir karmaşaya neden oldu.
2- Dünyada fiyatların da düşmesi ile İthalat Genel Müdürlüğü, referans fiyatları aşağı çekerek, ayçiçeğinde 550$/ton, ayçiçeği yağında1250$/ton olarak belirledi. Bu değişiklik sorunu çözmek bir yana daha büyük bir karmaşaya yol açtı. Böylece üreticiyi koruyacak referans fiyat uygulaması fiyasko ile sonuçlandı. Dış Ticaret Müsteşarlığı bu uygulamadan vazgeçti.
3- Referans fiyat sisteminden vazgeçildikten sonra, 15 Temmuz 2009’da Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile bu kez “ithalatta gözetim” uygulamasına geçildi. Ayçiçeği çekirdeğinde 425$/ton ve ham ayçiçeği yağın da 1000$/ton üzerinden, tohumda yüzde 27, ham yağda yüzde 36 gümrük vergisi uygulanması kabul edildi. Bundan taviz verilmeyeceği ifade edildi.
4- Taviz verilmeyeceği açıklanan tebliğ, sadece 20 gün sonra değiştirildi. Resmi Gazete’nin 6 Ağustos 2009 tarihli sayısında yayınlanan değişiklik ile daha önce, 425$/ton olan ayçiçeği tohumu gözetim birim kıymet (CIF) değeri 525 $/ton’a, 500 $/ton olan ayçiçeği tohumunun unu ve kaba unları birim kıymet değeri 525$/ton’a ve 1000 $/ton olan ayçiçeği tohumu yağı gözetim birim kıymet değeri değeri de 1250 $/ton’a yükseltildi.
5- Gözetim fiyatındaki değişiklikten iki gün sonra, 8 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de Bakanlar Kurulu’nun “Yağlık Ayçiçeği Tohumu ve Ham Ayçiçeği Tohumu Yağı İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar”ı yürürlüğe girdi. Uygulama Tebliği 15 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile, tarife kontenjanı çerçevesinde 1 Ocak 2010 ile 30 Haziran.2010 tarihleri arasında ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği unu ithalatında yüzde 5, ham ayçiçeği yağı ithalatında ise yüzde 17 gümrük vergisi uygulanması öngörülüyor. Bu tarihler arasında tarife kontenjanı çerçevesinde ithalat yapanlar, ayçiçeği tohumunda ve unda yüzde 22, ham ayçiçeğiyağında ise yüzde 19 daha az vergi ödeyecek. İlk bakışta çok önemli bir avantaj. Fakat, çok ciddi bir engel var. Geçmiş yıllarda tarife kontenjanından yararlananlar iç piyasadan satın aldıkları ayçiçeği tohumu kadar ürünü ithal edebiliyordu. Bu yıl ise, satın alınan ürün kadar değil, satın alınan ürünün 15 Aralık 2009’a kadar işlenen miktarı kadar ithal edilecek.
Okurumuz ve sektörün duayenlerinden Ruhi Çetin, 33 yıldır sektörde olduğunu ve hiçbir dönem bu yıl ki karışık bir piyasanın yaşanmadığını söylüyor. Bu politikalarla sektörün tamamen dışa bağımlı hale geleceğini ekliyor.
Tarife kontenjanı ile sektörü bekleyen tehlikeleri, sanayicinin, üreticinin görüşlerini gelecek yazıda paylaşacağız.
Dünya
3 Eylül 2009,Perş.
Çukurova ve yöresinde hasat büyük ölçüde bitti. Trakya’da ise devam ediyor. Bu yıl beklenen üretim 800 bin ton civarında.
Türkiye’nin yağlık ayçiçeği tablosu pek parlak değil. Yıllık üretim ortalama 800-850 bin ton. Bu üretim iç talebi karşılamıyor. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin verilerine göre, Türkiye, 2008’de 456 bin ton ayçiçeği tohumu, 411 bin ton ham ayçiçeği yağı ve 204 bin ton ayçiçeği küspesi ithal etti. İthalatta ayçiçeği unu ve benzeri ürünler de var. Bu rakamlar yıllara göre büyük değişiklikler gösteriyor. Örneğin, 2007’deki ayçiçeği tohumu ithalatı 596 bin ton oldu. 2006’da ayçiçeği küspesi ithalatı 423 bin ton gibi çok yüksek seviyeye ulaştı. Diğer yağlı tohumlar da hesaba katılınca Türkiye’nin sadece 2008’de bitkisel yağ ithalatına ödediği döviz 3 milyar dolar. Dışa bağımlılığın bu kadar yüksek seviyede olduğu sektörde, dış ticaret politikası özellikle de ithalata ilişkin kararlar çok büyük önem taşıyor.
Yerli üretimi artıracak, içerideki üreticiyi koruyacak bir politikanın uygulanması gerekiyor. Fakat, Dünya Ticaret Örgütü’ne verilen taahhütler, yapılan anlaşmalar Türkiye’nin elini kolunu bağlıyor. Bir çok tahıl ürünü yüzde 100’ün üzerindeki gümrük vergisi ile korunurken, yağlı tohumlarda bu oran çok düşük seviyelerde. Yağlık ayçiçeği tohumunda yüzde 27, ham yağda yüzde 36 gümrük vergisi uygulanıyor. Bu oranlar, koruma sağlamaktan çok uzak.
Bu şartlar altında, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü son bir yılda ayçiçeği tohumu, ayçiçeği unu, ham ayçiçeği yağı ithalatı mevzuatında o kadar çok değişiklik yaptı ki; üreticinin, sanayicinin, ihracatçının, ithalatçının kafası karıştı. Piyasa alt üst oldu
Bu baş döndürücü gelişmeleri özetleyelim:
1- Geçen yıl Eylül’de ithalatta “referans fiyat” uygulamasına geçildi. Yağlık ayçiçeği tohumu ithalatı için ton başına 750 dolar, ham ayçiçeği yağı için ise ton başına 1650 dolar referans fiyat belirlendi. Bu, üreticiyi koruyan bir sistem olarak görüldü. Fakat, yasal düzenleme yerine, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü gümrüklere yazı göndererek referans fiyatların dikkate alınmasını istedi. İthalatçı firmalar bu uygulamayı yargıya götürdü. Referans fiyat üzerinden alınan gümrük vergisini talep etti. Bazıları geri aldı. Bazılarının mahkemesi sürüyor. Referans fiyat uygulaması ayçiçeği yağı piyasasında büyük bir karmaşaya neden oldu.
2- Dünyada fiyatların da düşmesi ile İthalat Genel Müdürlüğü, referans fiyatları aşağı çekerek, ayçiçeğinde 550$/ton, ayçiçeği yağında1250$/ton olarak belirledi. Bu değişiklik sorunu çözmek bir yana daha büyük bir karmaşaya yol açtı. Böylece üreticiyi koruyacak referans fiyat uygulaması fiyasko ile sonuçlandı. Dış Ticaret Müsteşarlığı bu uygulamadan vazgeçti.
3- Referans fiyat sisteminden vazgeçildikten sonra, 15 Temmuz 2009’da Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile bu kez “ithalatta gözetim” uygulamasına geçildi. Ayçiçeği çekirdeğinde 425$/ton ve ham ayçiçeği yağın da 1000$/ton üzerinden, tohumda yüzde 27, ham yağda yüzde 36 gümrük vergisi uygulanması kabul edildi. Bundan taviz verilmeyeceği ifade edildi.
4- Taviz verilmeyeceği açıklanan tebliğ, sadece 20 gün sonra değiştirildi. Resmi Gazete’nin 6 Ağustos 2009 tarihli sayısında yayınlanan değişiklik ile daha önce, 425$/ton olan ayçiçeği tohumu gözetim birim kıymet (CIF) değeri 525 $/ton’a, 500 $/ton olan ayçiçeği tohumunun unu ve kaba unları birim kıymet değeri 525$/ton’a ve 1000 $/ton olan ayçiçeği tohumu yağı gözetim birim kıymet değeri değeri de 1250 $/ton’a yükseltildi.
5- Gözetim fiyatındaki değişiklikten iki gün sonra, 8 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de Bakanlar Kurulu’nun “Yağlık Ayçiçeği Tohumu ve Ham Ayçiçeği Tohumu Yağı İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar”ı yürürlüğe girdi. Uygulama Tebliği 15 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile, tarife kontenjanı çerçevesinde 1 Ocak 2010 ile 30 Haziran.2010 tarihleri arasında ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği unu ithalatında yüzde 5, ham ayçiçeği yağı ithalatında ise yüzde 17 gümrük vergisi uygulanması öngörülüyor. Bu tarihler arasında tarife kontenjanı çerçevesinde ithalat yapanlar, ayçiçeği tohumunda ve unda yüzde 22, ham ayçiçeğiyağında ise yüzde 19 daha az vergi ödeyecek. İlk bakışta çok önemli bir avantaj. Fakat, çok ciddi bir engel var. Geçmiş yıllarda tarife kontenjanından yararlananlar iç piyasadan satın aldıkları ayçiçeği tohumu kadar ürünü ithal edebiliyordu. Bu yıl ise, satın alınan ürün kadar değil, satın alınan ürünün 15 Aralık 2009’a kadar işlenen miktarı kadar ithal edilecek.
Okurumuz ve sektörün duayenlerinden Ruhi Çetin, 33 yıldır sektörde olduğunu ve hiçbir dönem bu yıl ki karışık bir piyasanın yaşanmadığını söylüyor. Bu politikalarla sektörün tamamen dışa bağımlı hale geleceğini ekliyor.
Tarife kontenjanı ile sektörü bekleyen tehlikeleri, sanayicinin, üreticinin görüşlerini gelecek yazıda paylaşacağız.
Subscribe to:
Posts (Atom)