Saturday, December 24, 2011

Zeytine Güzelleme…

Mustafa Sönmez
24 Aralık 2011,C.Tesi


Çocukluğumda bana ezberlettirilen sureler arasında, hala bir çırpıda okuyabildiğim, içinde “zeytin” geçen Tin suresidir. Vettîni ve’z-zeytûni ve Tûr-i sînîne ve hâzel beledil emîn. Legad (kh)alagnel insâne fî ehseni tagvîm. Tefsiri şöyledir: İncire zeytine/Sina dağına/Ve şu emîn beldeye yemin ederim ki/
Biz insanı en güzel biçimde yarattık. –

Üstüne yemin edilen zeytin, sadece Kur’an’da değil, diğer kutsal kitaplarda da saygındır. Semavi dinlerden de önceye gider zeytine saygı. Arkeolojik ve jeolojik buluntular zeytinin M.Ö. 6000 yılından beri kullanıldığını gösterir. Zeytin yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığı kabul edilir. Hatta denilir ki, “Zeytin bütün ağaçların ilkidir.” Zeytin, insanlık tarihinde kitabelerde, kutsal kitaplarda, yaradılış ve kuruluş efsanelerinde hep vardır… Zeytini yücelten nedir? Besleyen, doyuran, sağaltan ve sağlığı çoğaltan özelliği, elbette… İnsanlık, kullanarak öğrendi ki, zeytinyağı , bir kalori kaynağı (16 ml zeytinyağı 120 kalori içermektedir), E vitamini deposu, kalp-damar hastalıkları olmak üzere sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli fonksiyonlara sahip bir nimet…

***

Oldukça uzun yaşayan bir ağaç zeytin. 700 yıllık hatta 2000 yıllık ağaçlar bulabilirsiniz. Gövdesi çürümeye karşı çok dayanıklı. Üstelik de ömrünü tamamladığında köklerinden yeni bir ağaç filizleniyor. Ona ” Ölmez ağaç” denmesi belki de bundan…Bir yıl bol, bir yıl az ürün verir zeytin ağaçları. Zeytin tanesinin ağırlığının yaklaşık yüzde 20-30 kadarı yağdır. Nisan-mayıs ayları arasında yeşilimsi-beyaz renkli çiçekler açar, kışın yapraklarını dökmez. Killi, kireçli ve su geçirebilen topraklarda iyi yetişir. Engebeli ve yamaç, fakat ılık rüzgarlı yerleri sever. Zeytinin anavatanı Güneydoğu Anadolu’dur. Ege’ye, oradan da Yunanistan, İtalya, Fransa ve İspanya’ya kadar uzanmış, yine Güney Anadolu’dan Suriye, Mısır ve Fas’a kadar uzanarak bütün Akdeniz kıyılarını sarmıştır. Üçüncü bir kol olarak da Afganistan ve Pakistan’a kadar uzanmıştır.

Bugün de dünyanın en büyük zeytinlikleri Akdeniz çanağındadır. İspanya, zeytin üretiminin yüzde 41,5’una, İtalya yüzde 17,2’sine, Yunanistan yüzde 10 dolayına sahip iken Türkiye şimdilik yüzde 7 paya sahip(FAO İstatistikleri, 2009).

Türkiye’de dikili 170 milyon zeytin ağacı var ve 73 milyonluk bu memlekette zeytinyağı tüketimi yeterli boyutta değil. İç tüketimin arttırılması gerekiyor. 6 yıl önce kişi başına zeytinyağı tüketimi 800 gramdı. Bugün 2 litreye çıkmış. Hedef ise zeytinyağı tüketimini 2015’te 3,5 litreye çıkarmak. Bu konuda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK), birlikte hareket etme kararı almışlar. Zeytinyağı sektöründe kaliteyi ön plana çıkarıp, hem kaliteyi benimseyen firmaları hem de tüketicileri korumak için ‘UZZK Kalite Kontrol Programı’ başlatılmış ve buna bağlı olarak tüketici güvenliği için bir ‘beyaz liste’ oluşturulmuş. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Marmara Birlik, Kristal Zeytinyağı, Fora Zeytinyağı ve Komili ile Kırlangıç Zeytinyağı’nı bünyesinde barındıran Ana Gıda ve Aurum, İncecik, Kidonia, Damlıca, Özgün, Selme, Semerci markaları bu beyaz listede. Böylece, ambalajlı zeytinyağı pazarının yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan bir kapasite, kalite denetimine imza atmış durumda. Yeni katılımlar bekleniyor.

***

Zeytinyağı tüketimini artırmak için üretimi ve arzı çoğaltmak, fiyatı ucuzlatmak gerekiyor her şeyden önce. Bugün 1 litre zeytinyağı 11-12 TL iken aynı hacimdeki ayçiçeği yağı, fındık yağı, konola yağı ve margarin 5-6 TL dolayında. Az değil; 1’e 2…Alt ve orta sınıflar için bu durumda zeytinyağı bir lüks. Yağı ucuzlatmak için ağaç dikimini özendirmek gerekiyor. Burada geçen yıl şahit olduğum Akhisar gerçeğine değinmeden geçemeyeceğim. Adı tütün ile özdeşleşmişti Akhisar’ın. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmuş Akhisar Tütün Bankası bile vardı bir zamanlar. Adı sonra Yaşarbank oldu ve 2001 krizinde battı. İthal sigara ile birlikte şark tütünü gözden düşünce Akhisarlılar, Gemlik dolaylarından zeytin fidanı getirip tütün tarlalarına dikerler ve tutar. Öyle tutar ki, bugün Akhisar, imajını zeytin üstüne kurmakta, dağ-taş genç zeytin ormanlarına dönüşmekte. Bu heyecanı başka Ege beldeleri de deniyor ve alınan sonuçları gördükçe mutlu olmamak mümkün değil…

Türkiye’nin neredeyse tüm coğrafyaları zeytin ekimine uygun. Zeytin ekmeyi özendirmeli, hali vakti yerinde olanlar bile hobi niyetine zeytinlikler edinmeli ve çoğaltmalı. Zeytini çocuklara sevdirmeli. Balkonlarda, teraslarda bile saksıda büyüyor zeytin.Tecrübe ettim, oradan biliyorum. Belki pek ürün almazsınız ama çoluk çocuk zeytin ağacını tanır ve sever… Unutmayın, her şey sevmekle başlar…

Friday, November 25, 2011

Zeytini Kuşlar Diker

Kitap Tanıtımı:



Ayşe Aktül-Schäfer
Zeytini Kuşlar Diker


"Her yıl zeytin hasadında ağaçların tepelerinde kalan birkaç zeytin için büyüklerim 'onlar da kuşların göz hakkı' derler. Ben kuşların da zeytini sevdiklerini bilmezdim doğrusu!"
Zeytinle içiçe süren bir yaşam. Bu yaşamın içinde büyüyen çocuklar ve onlarla birlikte boylanan zeytin fidanları...
Ege'nin şirin bir köyünde yaşayan üç kişilik çekirdek bir ailenin zeytine olan tutkusu, inancı. Zeytinin Anadolu kültüründe yeri ve evrenselliği...
Zeytinin binlerce yıllık serüveninin izini sürerken çocukları da katmalı bu coşkulu yolculuğa. Hatta öyküyü onların bakış açısından anlatmalı ve heyecanlarını paylaşmanın tadına varmalı. Çocukların
meraklı sorularına yanıt ararken, onlarla birlikte araştırmalı, öğrenmeli zeytinle ilgili merak ettiğimiz birçok şeyi. Bunları yaparken zeytinin kültürleri birleştiriciliğine tanık olmalı...
Zeytini Kuşlar Diker, zeytinle ilgili önemli bir kaynak ve başvuru kitabıdır.
Ayşe Aktül-Schäfer bu kitabında bize zeytinle ilgili birbirinden değerli bilgileri, konunun uzmanlarıyla birlikte aktarıyor. Birçoğunu ilk defa göreceğiniz fotoğraflarla ve çizimlerle süsleyerek, keyifle okunmasını sağlıyor, sizi zeytinliğine misafir ediyor.

Ayşe Aktül-Schäfer 1960 Kütahya doğumlu. Evli ve bir kızı var. Türkiye’de liseyi bitirdikten sonra, Almanya’nın Wuppertal Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim gördü. Alman Kültür ve Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen olarak atanmadan önce, çeşitli gazete, radyo ve televizyonlarda muhabirlik yaptı. Anadolu kültürüyle ilgili bir radyo dizisi hazırlamak için gittiği Ege’nin sevimli bir dağ köyünde bakımsız kalmış bir zeytinlik satın aldı. Yılın bir bölümünü ailesiyle birlikte zeytinliğindeki evinde geçirmektedir. 2000 yılında eşiyle birlikte Köln’de Türkiye’nin zeytin kültürünü ve zeytinyağlarını tanıtım amaçlı Olea Organica adında bir şirket kurdu. İlköğretim okullarında zeytinle ilgili projeler yaptı. Almanya’nın tanınmış bağ bölgelerinden Mosel ve Rheinland-Pfalz bölgelerinde bağcılık yapan Alman arkadaşlarıyla birlikte, Türkiye’den getirdiği fidanlarla küçük zeytinlikler kurdu ve bu çalışmalarıyla Alman kamuoyunun büyük ilgisini çekti. Yazar Köln’de eşi ve kızıyla birlikte yaşamaktadır.

Thursday, October 27, 2011

Altın biter, zeytin bitmez…

Ali Ekber Yıldırım
Dünya
27 Ekim 2011,Perş.


Zeytin ve zeytinyağı üretiminin artması için son yıllarda gösterilen çabalar sonuç verdi.Zeytinde “var yılı”,“yok yılı” dönemi kapanıyor. Her yıl var yılı olacak. Zeytin ve zeytinyağı üretimi artıyor. Bu artış trendi önümüzdeki yıllarda katlanarak devam edecek. Fakat, üretici hasada başladığı şu günlerde üretim sevincini doyasıya yaşayamıyor. Endişeli bir bekleyiş var. Üretim artışı ile birlikte hem zeytinde hem de zeytinyağında “fiyat düşer endişesi” bu. Oysa girdi fiyatlarında hiçbir düşüş yok. Maliyet artıyor. Üretim artışı için gösterilen çaba,tüketim için gösterilmediği için herkesin aklında aynı soru var:
Artan zeytin ve zeytinyağı üretimi nasıl pazarlanacak?
Geçen hafta sonu 7.Ayvalık Zeytin Hasat Günleri’nde bu soruya yanıt arandı.“Zeytinyağının İç ve Dış Pazarda Sorunları ve Hedefleri “ başlıklı panelde Uluslararası Zeytinyağı Konseyi İcra Direktörü Jean Louis Barjol, Konsey’in Tanıtım Komitesi Şefi Ender Gündüz, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Tan, uzun yıllar Ayvalık Ziraat Odası Başkanlığı yaptıktan sonra kendi markasını yaratan Ahmet Sucu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu görüşlerini kalabalık bir dinleyici kitlesine anlattı. Ayvalık Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Gençer’in yönettiği panelde özellikle iç tüketimin artırılması gerektiği konusunda görüş birliğine varıldı.
Rahmi Gençer’in de söylediği gibi Türkiye, sofralık zeytin tüketiminde dünyada ilk sırada. Zeytini çok seviyoruz. Fakat zeytinyağı tüketiminde diğer üretici ülkelere göre çok gerilerdeyiz. Kişi başına tüketim 1.5 litre civarında. Bu 5 litreye çıksa uzun yıllar üretilen zeytinyağının pazarlama sorunu kalmaz. Komşumuz Yunanistan’da kişi başına tüketimin 21 litre seviyesinde olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Uluslararası Zeytinyağı Konseyi Tanıtım Komitesi Şefi Ender Gündüz, zeytin hasadının yapıldığı Mutlu Köy’de ayaküstü sohbetimizde anlattıklarını panelde daha ayrıntılı dile getirdi. Konsey’deki deneyimlerine dayanarak, artan zeytinyağı üretimi için iç pazarın çok önemli olduğunu söyleyen Ender Gündüz, 74 milyonluk Türkiye’nin büyük bir fırsat olduğunun altını çiziyor.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Tan da iç piyasanın önemli bir pazar olduğu görüşünde. İhracatta ciddi bir değişim yaşandığını, dökme yağ yerine ambalajlı ve markalı ihracat yapıldığını anlatan Mustafa Tan, Türkiye’nin İspanya ve İtalya’nın tedarikçisi olmaktan kurtulduğuna dikkat çekerek şu bilgileri verdi:“İspanya ve İtalya’nın en önemli tedarikçilerinden birisi Tunus. Bu ülkeyi hepimiz biliyoruz. İki tane rafine ve bir dolum tesisi var. İtalya ve İspanya’ya olan bağımlılığı nedeniyle Tunus’ta zeytincilik gelişmiyor. Türkiye’de ise hızla gelişiyor. Markalı ve ambalajlı ihracat artıyor.” Tan, zeytinyağı rekoltesinin 191 bin ton olarak tespit edildiğini ancak, bazılarının fiyatları baskı altına almak için rekolteyi 220 hatta 250 bin ton göstermeye çalıştığını sözlerine ekledi.
Uzun yıllar Ayvalık Ziraat Odası başkanlığı yapan Ahmet Sucu, 1970’li yıllarda Türkiye’de kişi başına 2.5 litre zeytinyağı tüketildiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Bugün yılda 1.2 milyon ton bitkisel yağ ithal ediyoruz. Her yıl 3 milyar dolar civarında döviz ödeniyor. Bizim zeytinyağımız dururken neden bu ithalat yapılıyor?”
Zeytin üretiminin artışındaki çarpıklığa da dikkat çeken Ahmet Sucu: “Birkaç yıl öncesine kadar zeytin ağacı sayımız 90 milyondu. Şimdi 170 milyon oldu. Eskiden 90 milyon zeytin ağacı 400 bin ailenindi. Yeni dikilen 80 milyon ağaç ise 13 bin kişinin. Küçük üretici yok oluyor. Zeytinlikler büyüklerin elinde toplanıyor. Ben hem üretici hem de zeytin işleyen ve kendi markasıyla pazarlayan bir işletmeciyim. Üretici bir zeytin ağacından ancak 6 lira kazanıyor. Zeytin ve zeytinyağı üreticide ucuz, dev marketlerde ise çok pahalı. Üretici de tüketici de kazanmıyor. Kazanan başkaları” diye konuştu.
Sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek teröre karşı milyonlarca kişinin katılacağı sessiz bir yürüyüş planlayan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu hasta olmasına rağmen geç de olsa panele katıldı. Çok önemli mesajlar verdi.
Son dönemde yaptığı bir çok konuşmada tarımın stratejik önemine dikkat çeken Rifat Hisarcıklıoğlu diyor ki; dünyada geleceği olan iki önemli sektör var, birisi tarım, diğeri enerji. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktan vazgeçemeyeceğini anlatan Hisarcıklıoğlu konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “İnsan ömrünü uzatan üç ürün var, üçü de Türkiye’de yetişiyor. Zeytin, fındık ve üzüm. Ama biz bunun kıymetini bilmiyoruz. İhraç ediyoruz ama kendimiz yemiyoruz. Tüketimin artması için kampanyalar yapılmalı. Bu yararlı ürünler ülkemizde tüketilmeli.”
Rifat Hisarcıklıoğlu, zeytincileri çok mutlu eden ve uzun süre alkışlanan sözleri ise konuşmasının final bölümünde söyledi: “Altın biter, maden biter ama zeytin bitmez. Bunun kıymetin, bilelim.” Zeytincilerin kabusu olan madencilere bundan daha güzel bir yanıt verilemezdi. Bu nedenle Ayvalık’ta herkes Rifat Hisarcıklıoğlu’nun sözlerini ayakta alkışladı. Bu iyi bir moral oldu.
Ayvalık’tan yazılacak çok şey var. Geleneksel hale gelen Ayvalık Zeytin Hasat Günleri’nde bu yıl halkla bütünleşen bir zeytin pazarı açıldı. Pazara çıkan ürünler zeytinciliğimizin doğru yolda olduğunun en önemli göstergesi.
Karamsarlığa kapılmadan üretmeye ve elbette üretileni de başta iç pazar olmak üzere pazarlamaya devam etmek gerekir. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun dediği gibi altın biter, maden biter ama bize binlerce yıldır miras kalan zeytinciliğimiz asla bitmez.

Thursday, October 13, 2011

Zeytinde hasat günleri…

Ali Ekber Yıldırım
Dünya
13 Ekim 2011,Perş.


Zeytinde hasat zamanı. Bu hafta sonu Akhisar’da, gelecek hafta sonu Ayvalık’ta zeytin hasadı çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Zeytincilikteki gelişmeler, sorunlar, hedefler ayrıntılı olarak konuşulacak, tartışılacak.
Akhisar ve Ayvalık’ta yapılacak bu tartışmalara ışık tutması için Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi(UZZK)’nin koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmin çalışmalarının ayrıntılarını paylaşmakta yarar var.
UZZK Koordinatörlüğünde yapılan rekolte tahmini için zeytin üretim bölgelerinde 4 ayrı uzman grubu çalıştı. Bu çalışmalarda sadece üretim miktarı üzerinde durulmadı. Ülke bazında ve bölgesel olarak zeytincilikte yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konusunda da derinliğine bir araştırma yapıldı. O araştırmanın sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:
1-Araştırmaya göre ülke genelinde 123 milyon 375 bin 338 meyve veren, 38 milyon 231 bin 803 meyve vermeyen zeytin ağacı var. Ağaç başına ortalama11.7 kilo zeytin alınıyor. Bu yıl toplam 1 milyon 446 bin 117 ton zeytin üretimi bekleniyor. Bunun 533 bin 376 tonu sofralık zeytin olarak tüketilecek. Zeytinyağı üretiminde ise 903 bin 353 ton zeytin kullanılacak. Bundan da 191 bin 106 ton zeytinyağı elde edilecek. Sofralık zeytin üretimi geçen yıla göre yüzde 43, zeytinyağı üretimi ise yüzde 20 artış olacak.
2-Geçen yıl 160 bin ton olan zeytinyağı rekoltesinin 105 bin tonunun iç piyasada tüketildiği, 10 bin tonunun ihraç edildiği ve 30 bin tonunun stok olarak bu sezona devredileceği tahmin ediliyor. Buna göre bu sezon 191 bin ton üretim ve 30 bin ton stok devri ile toplamda 220 bin tonluk zeytinyağı arzı olacak. Bu yağın 125 bin tonunun iç piyasada tüketilmesi geri kalanın ise ihraç edilmesi bekleniyor.
3- Uluslararası Zeytin Konseyi verileri baz alındığında son 6 yılın ortalamasından Türkiye’de zeytinyağında yüzde 49 daha fazla üretim söz konusu. Diğer ülkelerdeki üretime bakıldığında İspanya, 1 milyon 400 bin ton zeytinyağı üretimi ile dünyada ilk sırada, İtalya 400- 450 bin ton ile ikinci, Yunanistan 310 bin ton ile üçüncü sırada. Türkiye ile çok yakın üretime sahip olan Tunus’ta 180 bin ton, Suriye’de ise net bilgi alınmamakla birlikte 200 bin ton üretim olduğu tahmin ediliyor.
4- Türkiye’de sadece son bir yılda 2 milyon 824 bin 243 yeni zeytin fidanı dikildi. Ağaç sayısı 161 milyon 607 bin 141 adede ulaştı. Zeytin ağaçlarının yüzde 76’sı meyve veriyor. Son yıllarda zeytin dikiminin hızlı artışı, zeytin ağaçlarının bakımının iyi yapılması ve hava şartlarının da olumlu olmasına bağlı olarak zeytin ve zeytinyağı rekoltesi yükselme trendine girdi. Ürünün bir yıl çok, ertesi yıl az olduğu dönem kapanıyor. Çok olağanüstü bir durum olmazsa üretim her yıl artmaya devam edecek. Elle veya mekanik hasat makineleri ile yapılacak hasat gelecek yıllardaki üretimi doğrudan etkileyecek. Sırıkla zeytin filizlerine, sürgünlerine zarar verecek hasat yöntemleri terk edildikçe üretimdeki artış trendi sürecek.
5- Üretim artarken, bu üretimi değerlendirecek çalışmalar, planlama yeterince yapılmıyor. Zeytin ve zeytinyağının ambalajlanması ve pazarlama konusunda özellikle Doğu Akdeniz Bölgesi’nde çok ciddi eksiklikler olduğu gözleniyor.
6-Zeytin hastalıkları ve zararlıları üretimi ve kaliteyi tehdit ediyor. Üreticiler bireysel olarak bu hastalıklarla mücadelede yetersiz kalıyor. Ulusal bir eylem planı çerçevesinde hastalık ve zararlılarla mücadele edilmesi gerekiyor.
7-Zeytin fidanı dikiminde, hangi amaçla dikileceği, bölgeye adaptasyon sağlayıp sağlayamayacağı konusuna dikkat edilmediği tespit edildi. Yurt dışından iri daneli zeytine talep olduğu dikkate alınarak, sofralık zeytin yetiştiriciliğine uygun, sulanabilir alanlarda iri daneli zeytin çeşitlerinin tercih edilmesi gerekiyor.
8-Üreticiler zeytinyağı prim miktarını yetersiz bulurken, primin üretimi ve kaliteyi teşvik edici olmasını, zeytine de prim verilmesini istiyor. (Yeri gelmişken bir hatayı düzeltelim. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, hafta sonu Mersin’de “zeytine ton başına 500 lira destek vereceğiz” dedi. Üretici bunu yeni bir destek verilecek diye anladı. Yeni bir destek yok. Daha önce Resmi Gazete’de de yayınlandığı gibi zeytinyağına kilo başına 50 kuruş prim verilecek. Çağlayan bunu söylüyor, Yeni bir destek yok.)
9-Lisanslı depoculuk ve özel depoculuk sistemi desteklenerek zeytinyağının modern paslanmaz çelik hijyenik kaplarda korunması talep ediliyor.
10-Zeytinler toplandıktan sonra, naylon torba veya çuvallar yerine kasalarda taşınması zeytinin ve elde edilecek yağın kalitesinde önemli rol oynayacaktır.
11-Stok kurumunun olmaması nedeniyle hasat başladıktan sonra kısa bir sürede üretici zeytinini veya zeytinyağını pazara sunduğu için düşük fiyatla satmak zorunda kalıyor.
Araştırmanın tamamını Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin “www.uzzk.org adresinden okuyabilirsiniz.
Özetle, zeytin ve zeytinyağında önemli bir sezon yaşanacak. Biliyoruz herkesin en çok merak ettiği zeytin ve zeytinyağının fiyatının ne olacağıdır? Üretim maliyeti, dünya piyasaları dikkate alınarak bir fiyat oluşacaktır. Gerçek olan şu ki, sektörü birbirine düşüren Dahilde İşleme Rejimi(DİR) kapsamında veya başka bir biçimde üreticiyi tehdit eden ithalat gündemden düşmüştür.“İhraç edecek zeytinyağı bulamıyoruz” diyerek Ankara’daki bürokratları canından bezdirenlerin ihraç edecekleri kadar yağ var. Üreticinin alın terinin karşılığını vererek istedikleri kadar yağ alabilirler.

Tuesday, October 04, 2011

Zülfü Livaneli’nin zeytinyağına bakışı..

Ali Ekber Yıldırım
Dünya
4 Ekim 2011,Salı


Zülfü Livaneli’yi bilirsiniz. Dünya çapında çok önemli bir değer. Müziği, filmleri, kitaplarıyla milyonlara ulaşan bir sanatçı. Edebiyatçı yönünün yanı sıra köşe yazarlığı yapıyor. Yıllardır Vatan Gazetesi’nde yazıyor.Geçen hafta köşesinde zeytinyağı üzerine bir yazı yazdı. Deyim yerindeyse kıyamet koptu. Yazının içeriği elbette eleştirilebilir. Yanlışları olabilir, fakat öylesine bir tepki oldu ki; hani neredeyse “sen ne hakla zeytinyağı üzerine yazıyorsun” diye hak etmediği bir saldırıya uğradı.
Zülfü Livaneli ne yazdı?
“Türküyü bilirsiniz: Yeni evli genç kadın kocasına “Zeytinyağlı yiyemem / Basma da fistan giyemem” diye çıkışır. Sonra da darbeyi indirir: “Senin gibi zalime / Ben efendim diyemem.”
Yani,zeytinyağı yiyebilmek bu kadar önemli.
Kuran’da bile yer verilen zeytin, birçok kültürde kutsal kabul ediliyor, günümüzün doktorları tarafından ise “sağlıklı yiyeceklerin” başına yerleştiriliyor.
Zeytin der demez gözümüzün önüne Ege geliyor ama aslında bütün Anadolu zeytinin ana yurdu. Tekirdağ’daki Trilye çeşidinden, Mardin’de Halhalı’ ya; Artvin’de Butko çeşidinden, Hatay Savrani’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılıyor ve Türkiye zeytin haritasında, tescilli yerli ve yabancı olmak üzere toplam 117 çeşit zeytin bulunuyor.
Bunların hepsinin tadı, aroması ayrı.
Şimdi gelelim asıl meseleye: Zeytinin ana yurdunda biz nasıl bir zeytinyağı yiyoruz? (Şu tüketme sözcüğü çok sevimsiz olduğu için tüketiyoruz değil, bildiğimiz Türkçeyle yiyoruz demeyi tercih ediyorum.)
Hemen cevap vereyim. Büyük ölçüde zararlı, kimyasal maddelerle, boyalarla dolu, bize sağlık yerine hastalık getiren ürünleri alıyoruz.
Zeytinlerden daha çok yağ almak için ilaç basılıyor, zeytinyağları çöp koymak için üretilmiş lacivert plastik bidonlarda saklanıyor, daha aklınıza gelmeyecek bin bir türlü hile yapılıyor.
Piyasadaki çeşitli yağların laboratuvar tahlillerini yaptıran ciddi hekimler söylüyor bunu.
Yediğimiz içtiğimiz birçok şey gibi bazı zeytinyağları da tehlikeli.
Zeytinyağı, sirke gibi asitli sıvıların plastik bidonlarda saklanması sonucunda, plastikteki bir sürü zararlı madde bu sıvılara karışıyor.
Nar ekşilerinde karamel ve mısır şurubu var.
Yani sağlıklı yaşayalım derken, hastalanıyoruz. Akıl almaz bir durum değil mi!”
Bu satırları yazan Zülfü Livaneli yazısının devamında “NAR” markası ile doğal ve yöresel ürünler üretip pazarlayan firmanın ne kadar doğru bir iş yaptığını yazıyor. Birazda reklam kokan bir yazı. Kaldı ki kendisi de bunu kabul ediyor ve : “Siz benim bu köşede hiçbir şeyin reklamını yaptığıma tanık olmadınız. Yapmam da. Ama bu sefer durum farklı. Çünkü bu firma, Ayaslı’nın tamamen kendisini yetiştiren ülkeye bir borç ödemesi olarak algılanmalı. Para kazanmak için değil, kaybetmek için (hadi kaybetmeyi göze alarak diyelim) yapılan bir hizmet. Kelimenin tam anlamıyla para kaybediliyor.” diye yazarak kendisi de reklam yaptığını söylüyor.
Livaneli’nin sözünü ettiği NAR markasının çalışmalarını yadsımak mümkün değil. Kaldı ki o firma da zeytinyağını bu ülkenin zeytin ağaçlarından sağlıyor.
Bu yazı da eleştirilecek asıl konu bir markanın reklamının yapılmasından öte, bilgi eksikliğinden olsa gerek sektörün neredeyse tamamının sağlığa zararlı ürün üretmekle suçlanıp töhmet altında bırakılmasıdır.
Livaneli’nin yazısında öyle bir yaklaşım var ki, sanki bir tek firmanın ürünleri sağlıklı, diğerleri insan sağlığına zararlı. Oysa zeytinyağına ömrünü adamış üç kuşak aileler, asırlık şirketler, markalar var. Tariş, Marmarabirlik gibi on binlerce üreticinin ortak olduğu kooperatifler, birlikler var. Yurtdışında katıldığı her yarışmadan ödülle dönen markalar var. Toptancı bir yaklaşımla sektörün tamamını sağlıksız ürünler üretiyormuş gibi suçlamak Livaneli gibi duyarlı bir yazara, kültür adamına yakışmadı. Kaldı ki bir sonraki yazısında tüm sektörü kastetmek istemediğini yazdı. Yazarken de bazı önemli bilgiler, belgeler sundu. Dolayısıyla, yazdıklarını tümden reddetmek de doğru değil.
Yazdıklarında haklılık payı da var. Zeytinyağı gibi çok değerli bir yağa başka yağların karıştırıldığı (tağşiş yapıldığı) yıllardır biliniyor. Tüketici göz göre göre aldatılıyor. Sektörün bununla ciddi olarak mücadele etmesi gerekiyor.
Zülfü Livaneli gibi, zeytinyağındaki sahtekarlıklardan şikayetçi çok sayıda tüketici var. Sayıları az da olsa tağşiş yapanlar sektöre büyük zarar veriyor. Zeytinyağcılar, Zülfü Livaneli’ye tepkilerini uygarca gösterirken bu konudaki eksikliklerini de gidermeli. Sektör içi kavgaları bir yana bırakarak tağşişle ve tağşiş kafalılarla mücadele etmeli. Çünkü tağşiş sadece zeytinyağına başka yağlar karıştırmakla olmuyor. Kendi çıkarları için tüm sektörü birbirine düşüren, zeytinyağına değer veriyormuş gibi görünüp zeytinyağını itibarsızlaştıran tağşiş kafalılar da var. Bununla da mücadele edilmeli.
Zeytinyağı sektörünün sağduyulu temsilcileri, “sen nasıl zeytinyağını yazarsın” diye Zülfü Livaneli’yi suçlamak yerine kendisini doğru bilgilendirmeli. Zülfü Livaneli gibi önemli bir değerin adı zeytinyağına zarar değil, değer katar. Ekim ayında iki ayrı zeytin hasat şenliği var. Akhisar’da 14-15-16 Ekim’de, Ayvalık’ta 21-22-23 Ekim’de. Her iki hasat şenliğine de Zülfü Livaneli davet edilmeli. Zeytini ve zeytinyağını kendisine daha yakından tanıtma fırsatı olur. Zeytinin dostluğun, barışın simgesi olduğu bir kez daha gösterilmiş olur.
Özetle, sektördeki kavga ortamının son bulması, Zülfü Livaneli gibi dünyaca ünlü ustaların zeytinyağının yararlarını yazacakları bir ortamın yaratılması sektördeki duyarlı her zeytincinin görevidir.

Wednesday, September 28, 2011

NAR’ın adı

Zülfü Livaneli
Vatan Gazetesi
26 Eylül 2011,P.Tesi


Türküyü bilirsiniz: Yeni evli genç kadın kocasına “Zeytinyağlı yiyemem / Basma da fistan giyemem” diye çıkışır. Sonra da darbeyi indirir: “Senin gibi zalime / Ben efendim diyemem.”

Yani, zeytinyağı yiyebilmek bu kadar önemli.

Kuran’da bile yer verilen zeytin, birçok kültürde kutsal kabul ediliyor, günümüzün doktorları tarafından ise “sağlıklı yiyeceklerin” başına yerleştiriliyor.

Zeytin der demez gözümüzün önüne Ege geliyor ama aslında bütün Anadolu zeytinin ana yurdu. Tekirdağ’daki Trilye çeşidinden, Mardin’de Halhalı’ya; Artvin’de Butko çeşidinden, Hatay Savrani’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılıyor ve Türkiye zeytin haritasında, tescilli yerli ve yabancı olmak üzere toplam 117 çeşit zeytin bulunuyor.

Bunların hepsinin tadı, aroması ayrı.

Şimdi gelelim asıl meseleye: Zeytinin ana yurdunda biz nasıl bir zeytinyağı yiyoruz? (Şu tüketme sözcüğü çok sevimsiz olduğu için tüketiyoruz değil, bildiğimiz Türkçeyle yiyoruz demeyi tercih ediyorum.)

Hemen cevap vereyim. Büyük ölçüde zararlı, kimyasal maddelerle, boyalarla dolu, bize sağlık yerine hastalık getiren ürünleri alıyoruz.

Zeytinlerden daha çok yağ almak için ilaç basılıyor, zeytinyağları çöp koymak için üretilmiş lacivert plastik bidonlarda saklanıyor, daha aklınıza gelmeyecek binbir türlü hile yapılıyor.

Piyasadaki çeşitli yağların laboratuvar tahlillerini yaptıran ciddi hekimler söylüyor bunu. Yediğimiz içtiğimiz birçok şey gibi bazı zeytinyağları da tehlikeli.

Zeytinyağı, sirke gibi asitli sıvıların plastik bidonlarda saklanması sonucunda, plastikteki bir sürü zararlı madde bu sıvılara karışıyor.

Nar ekşilerinde karamel ve mısır şurubu var.

Yani sağlıklı yaşayalım derken, hastalanıyoruz. Akıl almaz bir durum değil mi!


***


Türkiye’deki bu çılgınlığa canı sıkılan bir bilim adamı bu işlere el attı ve NAR diye bir marka yarattı. Adı Yalçın Ayaslı ve Amerika’daki MIT üniversitesinin saygın fizikçilerinden birisi. Eşi Serpil Ayaslı’yla birlikte bilimsel buluşlarından kazandıkları parayı Türk kültürünün tanıtımına ve dünya çapında marka yaratılmasına harcıyorlar. Öğrencilere burs vermekten tutun da, tarih ve kültür konferansları, sergiler düzenlemeye, daha çok Osmanlı tasarımlarına dayanan Armaggan adlı bir marka oluşturmaya kadar birçok hizmetleri var.

“NAR” aslında Naturel and Regional (Doğal ve Yöresel) kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor.

Kâr amacını bırakın, üste çok büyük para harcayarak sağlıklı ürünler sunmak istiyorlar. 21 çeşit zeytinyağı, organik ve saf nar ekşileri, onlarca çeşit reçel, sirke var listelerinde. Hepsi de güvenilir ve sağlıklı.

Siz benim bu köşede hiçbir şeyin reklamını yaptığıma tanık olmadınız. Yapmam da. Ama bu sefer durum farklı. Çünkü bu firma, Ayaslı’nın tamamen kendisini yetiştiren ülkeye bir borç ödemesi olarak algılanmalı. Para kazanmak için değil, kaybetmek için (hadi kaybetmeyi göze alarak diyelim) yapılan bir hizmet. Kelimenin tam anlamıyla para kaybediliyor.

Bence aşağıda adresini vediğim siteleri bir kez ziyaret edin, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak:

1. www.nargourmet.com

2. www.turkishculturalfoundation.org/

Thursday, September 22, 2011

Sofralık Zeytinde Üretim Atağı

22 Eylül 2011,Perşembe

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, 2011- 2012 döneminde 534 bin 376 ton sofralık zeytin, 191 bin 106 ton zeytinyağı üretileceğinin tahmin edildiğini açıkladı.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, 2011- 2012 döneminde 534 bin 376 ton sofralık zeytin, 191 bin 106 ton zeytinyağı üretileceğinin tahmin edildiğini açıkladı. Tan ayrıca bir önceki yıla göre sofralık zeytinde yüzde 43, zeytinyağında ise yüzde 20'lik artış öngördüklerini de belirtti.

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Resmi Tespit Komisyonu'nun yaptığı çalışmaların sonuçlarını açıklayan UZZK Başkanı Mustafa Tan, özellikle sofralık zeytin ile Ege ve Marmara bölgeleri dışındaki üretim artışının dikkat çektiğini aktardı. UZZK koordinatörlüğünde yürütülen rekolte tespit çalışmalarına pek çok kurum ve kuruluşun destek verdiğini dile getiren Tan, Türkiye genelinde yaptıkları çalışmada verimlilik artışı gözlemlediklerini kaydetti.

Tan, özellikle sofralık zeytindeki üretim artışı ve verimliliğin iyileşmesiyle birlikte zeytinde yıllar arasındaki rekolte makasının giderek daraldığına işaret ederek önümüzdeki yıllarda bu oranı daha da aşağı çekmek istediklerini dile getirdi.

123 MİLYON AĞAÇ MEYVE VERDİ

2011- 2012 sezonundaki üretim tahmin sonuçlarını da açıklayan Tan, şunları söyledi:

"Türkiye genelinde toplam 123 milyon 375 bin meyve veren, 38 milyon 231 bin meyve vermeyen genç ağaç mevcut. Ağaç başına ortalama 11.7 kilogram verim ile 1 milyon 446 bin ton zeytin alınacağı, bunun 534 bin 376 tonunun sofralık zeytine, 903 bin 353 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da 191 bin 106 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edilmiştir."

DİĞER İLLER ATAKTA

Tan, ayrıca bir önceki yıla göre sofralık zeytinde yüzde 43, zeytinyağında ise yüzde 20'lik artış öngördüklerini de belirterek, şu bilgileri verdi:

"Ege ve Marmara zeytinyağı rekoltesi yüzde 5 düşüşle 108 bin 880 ton olarak, diğer bölgeler zeytinyağı rekoltesi yüzde 80 artışla 82 bin 226 ton öngörülmektedir. İller bazında genel olarak rekolte miktarları yükselirken, Çanakkale, Balıkesir ve İzmir'de bir önceki yıla göre zeytin veriminde düşüşler öngörülmektedir. Özellikle ilkbaharda uzun süreli yağmurların bazı hastalıklara neden olduğu, ani sıcaklık değişimlerinin ise çiçeklenmeye ve meyve tutumuna olumsuz etkide bulunduğu ortaya çıkmıştır."

Monday, September 05, 2011

Sonunda bu da oldu!

Milliyet
31 Ağustos 2011,Çarş.


İhracat Şampiyonları olarak tanımlanan, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından 2004 yılından bu yana açıklanan en fazla ihracat yapan ilk bin firma listesine 2010 yılında zeytinyağı sektöründen hiçbir firma giremedi. Sofralık zeytin sektöründe ise listede sadece Marmarabirlik Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yer bulabildi. Sektör zeytin ithalatı arayışına girdi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından 2004’te ilk kez açıklanan ihracatta ilk 1000 firma listesinde zeytinyağı sektöründen 8 firma yer bulmuştu. Zeytinyağı sektörü 2005 yılında TİM tarafından açıklanan ihracat şampiyonları listesine 9 firma ile girmişti. 9 firmanın ihracat rakamı 266 milyon 693 bin dolara ulaşmıştı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ilk 1000 ihracatçı listesinde zeytin ve zeytinyağı sektörünün gerilemesi 2006 yılında belirgin şekilde kendini gösterdi. 2006 yılında Ekiz Yağ ve Sabun Sanayi ve Ticaret A.Ş. sektör lideri olurken, zeytin ve zeytinyağı sektörü 2006 yılında şampiyonlar liginde 5 firma ile temsil edilmişti. 5 firmanın ihracatı 129 milyon 880 bin dolarla kalmıştı.

-2007’DE 3 FİRMA LİSTEYE GİRMİŞTİ-

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ilk 1000 ihracatçı listesinde zeytin ve zeytinyağı sektörünün kan kaybı 2007 yılında da devam etti. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, 2007 yılında sektör lideri olurken, listenin gediklisi Nejat Atalan Dış Ticaret A.Ş. ve Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ilk 1000 ihracatçı arasına isimlerini yazdırmıştı. 2007 yılında bu üç firma dışında listeye girebilen zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı olmamıştı.

2008 yılında zeytinyağı sektöründen hiçbir firma TİM ilk 1000 ihracatçı listesinde yer alamazken, sofralık zeytin ihracatçısı Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği listede yer alan tek firma olmuştu. İlk 1000 ihracatçı listelerine 2009 yılında bakıldığında ise sektör lideri olarak Verde Yağ ve Besin Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. görünüyor. 2009 yılında listede yer bulan diğer zeytin ve zeytinyağı sektörü firmaları ise Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ve Ekiz Yağ ve Sabun Sanayi ve Ticaret A.Ş. olmuştu.

2010 yılına gelindiğinde ise, 2008 yılının tekrarı ortaya çıktı. Sofralık zeytin ihracatçısı Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, ihracatla ilk 1000 ihracatçı listesine girebilen tek sofralık zeytin ihracatçısı firma olurken, zeytinyağı ihracatçısı firmalar bir kez daha liste dışı kaldı.

-TÜRK FİRMALARININ AYAĞA KALKIP YÜRÜMESİNİN TEK ÇARESİ VAR-

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli yaptığı açıklamada, "Türk Zeytin ve Zeytinyağı sektörü, 2007 yılından önce baş gösteren kuraklıklar, iç piyasada tüketimin artması, vs. gibi nedenlerden dolayı özellikle 2007 yılından bu yana Türk Zeytin ve Zeytinyağı gerek fiyat, gerekse miktar ve kalite yönünden, uluslararası pazarlarda rekabet dışında kalmaya başladı. İşte bu tabloyu erkenden gören sektörün tek İhracatçı Birliği olan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Genel Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda, 2007 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan zeytin ve zeytinyağında "Dahilde İşleme Rejimi" kapsamında, üstelik de yüzde 50’si iç piyasa kaynaklarından tedarik edilmek ön koşuluyla yeniden ihraç kaydıyla yurt dışından zeytin ve zeytinyağı getirme talebinde bulundu. Uluslararası piyasalarda henüz emekleme dönemini tamamlamaya çalışan Türk Markalarının ayağa kalkıp yürümesini temin edecek tek çare bugün için budur" dedi.

Güreli, Türk Zeytin ve Zeytinyağı sektörü olarak, diğer üretici ülkelerin Türkiye’den daha ucuz olan kaliteli yağlarını DİR kapsamında ithal edip, işleyip kutulayarak ihraç etmek ve böylece Türkiye’ye önemli bir katma değerin kalmasını sağlamak istediklerini söyledi.

-İHRACATTA KAN KAYBI SÜRÜYOR-

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken ise yaptığı açıklamada, sektörün son 5 senelik ihracat rakamları incelendiğinde ne yazık ki, her sene rekor kıran Türkiye ihracat rakamlarına rağmen sürekli gerilediğinin görüleceğini ifade ederek, "Zeytin-zeytinyağı sektörümüz son dönemde; Dahili üretimin miktarı, tür ve kalite anlamında yetersizliği, İhraç pazarlarımızda talep edilen iri kalibreli ve/veya ülkemizde yetiştirilmeyen veya üretimi az olan zeytin çeşitlerinin üretiminin azlığı gibi nedenlerle ihracatta kan kaybedilmektedir. İtalyan ve İspanyol zeytin-zeytinyağı ihracatçılarının sahip olduğu dahilde işleme rejimi kapsamında ithalat imkanına sahip olmayan ülkemiz sektör temsilcilerinin bazıları Mısır, İspanya, Yunanistan gibi bazı ülkelerde yerli işadamları ile ortaklığa giderek aynı ülkeden ve diğer üretici ülkelerden temin ettikleri ürünleri işleyerek İran, ABD, Rusya, Uzakdoğu ülkeleri gibi ülkelere ihraç etme yoluna gitmekte, bu nedenle; katma değerin büyük kısmının yatırımın yapıldığı ilgili ülkelerde kalması, teknoloji ve işleme tekniklerinin öğretilmesi ile pazar bilgilerinin verilmesi sonucunda ileriye yönelik rakiplerin kendi ellerimizle yaratılması gibi olumsuz sonuçlar da oluşmaktadır" dedi.
(ANKA)

Monday, July 11, 2011

Zeytinyağının Serüveni...

Serdar Kızık
Cumhuriyet
11 Temmuz 2011,P.Tesi


Anadolu’nun doğa ve kültür varlıklarının en önemlilerinden zeytinyağının tarihsel serüveni yüz yıllar ötesine uzanıyor.
Öyle de, 2 bin 500 yıl öncesi kadar bugün hak ettiği yeri alıyor mu?
Yüzyıllardır tanrıların iksiri, sağlığın, barışın ve merhametin simgesi, içinde yaşadığımız coğrafyayı besleyen, büyük bir kültür ve ekonomi yaratan zeytin ve yağının değerini biliyor muyuz?
Doğanın bu mucize iksirinin özellikle sağlık açısından önemi yeni yeni anlaşılıyor..
Akdeniz usulü beslenmenin öne çıktığı son yıllarda zeytinyağı bir çok derde deva.
Bunu anlatmaya sayfalar yetmez ama araştırmanın yanında, zeytinyağının binlerce yıllık serüveninin sergilendiği bir müzeyi görmenizi öneririm.
Çok özel bir müze.
Eşi benzeri yok.
Görünce gerçekten etkilendim, bu müzeyi kuranlar gelecek kuşaklara ne kadar önemli bir miras bırakmışlar...
Kuşadası Davutlar yolunda Değirmen’in bitişiğinde Turizmci Gürsel-Hasan Tonbul çiftinin kurduğu Oleatrium Zeytin ve Zeytinyağı Tarihi Sergi Alanı, bir başarı simgesi olarak duruyor.
Çevresinde organik tarım yapılan sergi alanını Hasan Bey, 30 yıllık bir çabayla oluşturmuş.
Eski zeytinyağı işliklerinden topladığı araçları bir araya getirmiş,
Büyük bir emekle hazırladıkları sergi alanını gezdiren Gürsel Hanım’ın heyecanı ve coşkusuna tanık oldum.
Zeytinyağının, dünyada bilinen en eski üretim tekniklerinden başlayarak erken sanayi dönemine uzanan sürecini, gelecek kuşaklara aktarmak istemişler.
Gerçek anlamıyla bir kültür mirası.
2 bin 500 yıl öncesinden başlayıp, yüz yıl öncesinden çıkan bir zaman tünelinde ilerliyorsunuz.
İnsan maketleriyle işliklerdeki araçların kullanımı sergilenip, görsellik kazandırılıyor.
İon döneminden bugüne uzanan bir yolculuk...
İşin ilginç yanı, sergilenen işliklerin büyük bölümü zeytinyağı üretilecek konumda.
Üretim biçimlerinin yanında bu mucize sıvının kullanım alanları da yansıtılıyor.
Öneririm, gezin. Temel bir beslenme ürünü zeytinyağının kültürel boyutunu da izlemek için kurulan sergi alanı çok ilginç.
Gürsel-Hasan Tonbul çiftine alkışlar…

Wednesday, June 08, 2011

Zeytinyağı sektöründe ithalat tartışması çıktı

MURAT ŞAHİN
Yeni Asır
08 Haziran 2011,Çarşamba


İzmirli bir firmanın İspanya'dan 20 tonluk zeytinyağı ihrac etmek için girişimde bulunması, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi üyelerinin tepkisini çekti. Üreticiler de, "İhracat olursa fiyatlar düşer" dedi

Yıllardır ihracat kaydıyla yapılacak ithalatlara izin verilmemesine rağmen, İspanya'dan 20 tonluk zeytinyağı ithalatı girişimi Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ile üreticilerin tepkisini çekti. İzmirli ihracatçı bir firmanın yüzde 31.2 oranındaki gümrük vergisi ödeyerek yaptığı ithalat girişiminin, labaratuvardan gelecek sonuca göre sonuçlanacağı öğrenilirken, bu girişimin sektörde duyulması bile ortalığı karıştırdı.
Zeytinyağı üretiminde hızla büyüyen Türkiye'de bu ithalata gerek olmadığını ifade eden sektör yetkilileri, bunun fiyatları düşürürerek üreticileri soğutacağını, ithalatın mutlaka önünü geçilmesi gerektiğini vurguladı.

İKİNCİ SIRA HEDEFİ
İspanya'nın üretim fazlası olan zeytinyağını büyüyen Türkiye pazarında eritmeyi amaçladığı iddia edilirken, dünyada da ikinci sırayı hedefleyen Türkiye'nin ithalat ile bu hedefinden uzaklaştırılmasının planladığını öne sürüldü. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan, yıllardır dahilde işleme rejimi ile ithal edilmek istenen zeytinyağına karşı çıktıklarını belirterek, şimdi de farklı bir yöntemle ithalatın önünün açılmak istendiğini kaydetti.
Türkiye zeytinyağı piyasasında 50-60 bin tonluk ihraç edilebilecek nitelikte zeytinyağı bulunduğuna dikkat çeken Tan, ithalat girişiminin kimseye faydası olmayacağını öne sürdü.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin de ille de ithalat yapılmasını anlayamadığını vurgulayarak, ithalatın üreticinin heyecanını kıracağını ve üretim hacmini düşüreceğini savundu.

HUZURSUZ ETTİ
Türkiye'de zeytinyağında dahilde işleme rejimi uygulaması ile ihracat yapmak kaydıyla zeytinyağı ithalatı talepleri yıllardır geri çevrilirken, firmaların şimdi de gümrük vergisini ödeyerek ham yağ ithalatına başlaması, rakamlar küçük olsa da büyük sıkıntı yarattı. Üreticiler bu sıkıntının daha da büyümemesi için çözüm bulunmasını istedi.
Türkiye'nin zeytinyağında dünya ikinciliği hedefi olduğunu, bu hedefe ulaşılması için üreticiyi destekleyici politikalara devam edilmesi gerektiğini anlatan Mustafa Tan, zeytinyağı tüketiminin kişi başına 800 gramlardan 1.5 kilogramlara geldiği, üretiminin de 110 bin tonlardan 700 bin tonlara çıkarılmasının hedeflendiğini aktardı. Zeytinyağında yıllık 150 bin ton üretim yapıldığını ve bu rakamın her yıl artacağına dikkat çeken Tan, "Yılda 110 bin ton zeytinyağı iç pazarda tüketiliyor. 50-60 bin tonda ihraç edilebilir durumda zeytinyağımız var. Bu ortamda ithalat yapmanın hiç bir mantığı yok. Türkiye hızla büyüyen bir pazar. Bu zeytinyağı üretiminde fazlası olan İspanya ile İtalya'nın iştahını kabartıyor. Özellikle İspanya fazla zeytinyağı için yeni pazarlar arıyor. Bu ithalat girişimlerini bu kapsamda değerlendirmek lazım" dedi.
Tan, "Getirilmek istenen yağların kalitesi daha düşük olacaktır. Türk üreticisi ve sektör için bu girişimi tehlikeli ve talihsiz buluyoruz. Sektörde huzursuzluk şimdiden başladı. Bunun önüne geçilmesi gerekir. Hükümetimizin de bu konuda üreticilerin yanında olacağına inanıyoruz" diye konuştu.

"Tehlikeli ve riskli girişim"
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, üretici üzerinde baskı kurmak için yıllardır ithalat sopasının gösterildiğini öne sürdü. Zeytinyağı sektöründe ithalata gerek olmadığını, sadece fiyatları terbiye etmek için bunun kullanılmak istendiğini iddia eden Çetin, şöyle konuştu: "Türkiye'de yeteri kadar yağ vardır. Bunun konuşuluyor olması bile sektöre darbedir. Biz zeytinyağının geleceğine ümitle bakıyoruz. Devletimiz birçok destek veriyor. İthalat sektörde üreticinin mağduriyetine sebep olacaktır. İlle ithalat yapmak istiyorlar. Bunu anlayamıyorum. Bunun sektöre hiçbir faydası yok. Bu, gelecek sezonun fiyatlarını kontrol etme amaçlıdır. Bunu üreticinin heyecınının ve üretim hacminin zedelemesi anlamında tehlikeli ve riskli görüyorum."

Güreli, ithalatı savundu
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli ithalatı kendi ortak olduğu firmanın yaptığını belirterek, sektörde ithalatın bir sakıncası olmadığını savundu. Zeytinyağı ithalatının çok zor olduğunu, denemek için yaptıkları ithalattan pişman olduklarını anlatan Güreli, "Türkiye'nin zeytinyağı ihracatı 3 bin tona düştü. Şu anda piyasada zeytinyağı bulmak mümkün değil. İthalata gerek duyan, bu zorluğa katlanan ithalat yapar. Yasal olan ithalata kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok" açıklamasında bulundu.

Wednesday, June 01, 2011

Her zeytinin yağı yenmez

İBRAHİM ALTAY
Sabah
29.05.2011


Zeytinyağı üreticisi ve 'exper'i Selin Ertur, ürettiği yağla geçtiğimiz haftalarda İtalya'da yapılan zeytinyağı yarışmasında 'hafif meyvemsi' dalında ikinci oldu.

ADI: Selin Ertur. 1899'dan beri zeytincilikle uğraşan Edremitli bir ailenin dördüncü kuşak temsilcisi. İtalya'da, tarım fakültesinden dersler alarak ve beş yıl süren özel bir eğitimden geçerek 'zeytinyağı exper'i olmuş. Eğitimi bittikten sonra uzmanlığını orada pekiştirmiş. Eksperliği İtalya Tarım Bakanlığı ve Toscana bölgesinden resmi olarak onaylanmış. Tüm Avrupa Birliği ülkelerinde de bir yağı bilimsel olarak tahlil etme yetkisi var ve uluslararası yarışmalarda jüri üyeliği yapabilecek saygınlığa kavuşmuş. O rengine, kokusuna ve tadına bakarak zeytinyağınızın kalitesini test ediyor. Onun vereceği karara bağlı olarak zeytinyağınızın kalitesi ve uluslararası standartlarda olup olmadığını anlayabilirsiniz. Selin Ertur, bir yandan da zeytinyağı üreticiliğini sürdürüyor. Hazırladığı yağlarla ciddiye aldığı uluslararası yarışmalara katılıyor. Geçtiğimiz haftalarda İtalya'da yapılan ve dünyanın en prestijlilerinden biri kabul edilen yarışmada 'hafif meyvemsiler' dalında ikinci oldu. Ertur'la 600 numunenin katıldığı uluslararası bir yarışmada jüri üyesi olarak Los Angeles'ta kaldığı 10 günün ardından Türkiye'ye dönüşünde görüştük.

- Nasıl zeytinyağı experi olunur?
- Bunun için ciddi bir eğitimden geçmeniz gerekiyor. Önce beş ay boyunca yağı sadece kokluyorsunuz. Kokuları ayırt etmekte başarılı olursanız gırtlak eğitimi başlıyor. Gırtlak eğitimi de beş ay kadar sürüyor. Bitirince size karanlık oda testi uyguluyorlar. Işıklar kapalı, sadece siz ve pipet... Yağın rengini göremiyor, kokusunu alamıyorsunuz. Sadece gırtlağınıza güvenmek zorundasınız. Exper olabilmek için bu testi de geçmeniz gerek ama iş burada da bitmiyor. Bu üç testi geçtikten sonra en az üç yıl bu çalışmaları bir labarutuvarda devam ettirmelisiniz. Çok iyi bir exper olabilmek için gereken eğitim süresi ortalama beş yıl sürüyor.

- Bitince ne oluyor?
- Eğer performans cetveliniz bu seneler içinde hep iyiyse yeni bir eğitime girmeye hak kazanıyorsunuz. Bu eğitimi de bitirirseniz 8 -10 kişilik bir eksper kadrosuna başkanlık yapabilme yeterliliğine sahip oluyorsunuz.

- Siz bütün bu eğitim süreçlerini tamamladınız yani?
- Evet. 2003'e kadar hepsini tamamladım. Halen yaz aylarında İtalya'ya gidip labaratuvarda çalışmaya devam ediyorum.

- Türkiye'de sizin anlattığınız ölçülere uyan kaç 'zeytinyağı exper'i var?
- Bu ölçülerde bir tek ben varım. Ama Türkiye'de benim dışımda da iyi experler var; Ayvalık'taki Selim Kantarcı gibi.

'EXPER'LERE MAKYAJ, PARFÜM, SİGARA YASAK

- Ne kadar zor bir iş 'exper'lik?
- Çok zor bir iş. Parfüm kullanmak yok, makyaj yapmak yok. Sinüziti olanı, sigara içeni bu işe zaten kabul etmezler; çünkü tütün algıyı öldürüyor. Tadıma yani değerlendirmeye girmeden üç saat öncesinden başlayarak çay, kahve içmek, yemek yemek yasak, baharatlı, koku içeren,asitli yiyecekler vs yasak. Sadece su. Bazen bütün günü iki üç dilim elmayla ve az bir yoğurtla geçiriyoruz. Labaratuvarda çalışıyorsanız suyun bile tuzu ayarlanmış oluyor, gırtlağı uyuşturmasın diye. Ayrıca çok iyi konsantre olmanız gerekiyor. Bir önceki numuneyle bir sonrakini karıştırmamak lazım, damak hafızanız yerinde olmalı.

- Zeytinyağının iyisini nasıl anlarız? Bize bir iki numara öğretseniz...
- Zeytinyağını ince dipli bir çay bardağına koyun. Avucunuza alarak bardağı hafifçe ısıtın. Ondan sonra da koklayın. Meyvemsi bir koku, mis gibi bir zeytin kokusu almanız gerekiyor. En kolay yapılabilecek test bu.


Zeytinyağında sıfır hata olmalı

- Bir yağın uluslararası standartlarda kabul görebilmesi için nelere dikkat etmek gerek?
- Uluslararası standartlarda bir yağın sızma olabilmesi için 'sıfır hatalı' olması gerekiyor. Sıfır hatalı olup pozitif değerlerinin yüksek çıkması gerek. Eğer bu yoksa zaten siz sızma üretmiyorsunuz demektir.

- 'Sıfır hatalı' ne demek?
- Zeytinin toplanmasından yağ haline gelmesine, filitre edilip paketlenmesine kadar bir süreç var. Bu süreçteki en ufak bir hata, sizi sızma kriterlerinin dışına çıkarır.

- Ne gibi hatalar bunlar?
- Biz yağı test ederken şunlara bakarız: Bu yağın zeytini dalından mı toplanmış, yerden mi toplanmış? Dalından toplanması makbul çünkü yerden toplanırsa yağa toprak tadı geçer.
Olgunlaşma zamanından önce mi toplanmış, zamanında mı toplanmış, sonra mı toplanmış? Yağda fermantasyon mu var, oksidasyon mu? Yağ, çürük zeytinden yada don tarafından vurulmuş buzlu zeytinden mi elde edilmiş? Siyah zeytinin yağı mı, yeşil zeytinin yağı mı?
Bayır zeytininin yağı mı, düz arazi zeytininin yağı mı? Yağa işleme sırasında makinalardan metalik tatlar geçmiş mi, makinanın diğer ısıları iyi ayarlanabilmiş mi? Filitrasyonda hata var mı? Yağın ağızdaki dengesi nasıl? Meyvemsi, yakıcı, burukluk hali hangi düzeyde, dildeki hafifliği, genel harmonisi nasıl? Bunların hepsi çok önemli. En ufak bir hata sizi 'sıfır hata'nın dışına çıkarır.

- Amma ayrıntılı bir işmiş. Siz bütün bu hataları anlayabiliyor musunuz?
- Kokladığım zaman nerede hata yapıldığını büyük ölçüde anlıyorum. Bu yüzden çoğu zaman gırtlak testi yapıp ağzımı kirletmiyorum bile. 'Zeytinyağı experi'yseniz bir süre sonra ağzınız kimya labaratuvarı gibi oluyor zaten.

Aşçılar bu konuda bilgisiz

- İtalya'da eğitim aldınız. İtalya'nın bu konudaki öncülüğü nereden geliyor?
- Dünyadaki en büyük zeytinyağı üreticisi İspanya. Onu İtalya takip ediyor.
Bu iki ülke, pazarı kapatmış. Ürettikleri yağlar bizdekilerden çok daha iyi. Çünkü İtalya'da toplam 700 tip zeytin var.
Türkiye'de 150 tip var ve bunların sadece 14'ü belirgin. Dolayısıyla İtalya'da çok daha farklı aromalar var.

- Türkiye'de en kaliteli zeytinyağı hangi bölgede üretiliyor?
- Edremit Körfezi'nde ama bu orada üretilen her yağın muhteşem olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü üretici hatası olabiliyor, hava şartları kötü gidebiliyor.

- En kaliteli zeytinyağı türü hagisi?
- En gözdesi 'sızma' zeytinyağı.

Zeytinyağı demek zeytinin suyu demek.

Gliserid artı oleik asit demek. Sızma dediğimiz zeytinyağında oleik asit oranı yüzde 0 ile 0.8 arasında olur.

- Sizin ürettiğiniz zeytinyağında bu oran kaç?
- Yarışmaya katılmak için hazırladığım zeytinyağında bu oran yüzde 0.36. Ama bu kimyasal oranlar da yağın kalitesini tek başına belirleyen şeyler değil. Bazen yağın asidi düşük olur ama tadı hiç iyi olmaz. İtalya'da yağın kimyası istediği kadar iyi olsun organoleptik testten geçmez ise iyi şişeye giremiyor.

- Şimdi siz bir yağ yaptınız ve yarışmaya katılıp derece kazandınız. Ne katacak bu sizin yağınıza?
- Dikkatinizi çekecek bir tanesini söyleyeyim. Parma'da çok ünlü bir yemek okulu var. Dereceye girenlerin yaptıkları yağlarla oradaki şefler bir mönü hazırlıyor. 70 şef benim bu yarışma için yaptığım yağı, o okulda salatalar ve giriş yemekleri için kullanmakta hemfikir.

- Her zeytinyağı her yemekte kullanılır mı?
- Bilinçli kullanmayı bilmek gerekir.
Türkiye'de aşçıların yüzde 80'i iyi bir zeytinyağının nasıl olması gerektiğini bilmiyor. Bazen gidiyorum, ekmekle yemek için önüme fermante olmuş bir yağ geliyor ya da riviera yağı salataya konuyor. İyi aşçıların, özellikle Türk aşçılarının bunu çok iyi bilmesi gerekiyor, çünkü dünyada 'zeytinyağlılar' adı altındaki mutfak bir tek bizde var.

Tuesday, May 31, 2011

ÖDÜL AVCISI LALELİ ZEYTİNYAĞLARI BİR ALTIN MADALYA DAHA KAZANDI

31 Mayıs 2011,Salı

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği üyesi Laleli Zeytinyağları ödüle doymuyor. Son 10 yıldır uluslararası platformda peş peşe aldığı ödüllerle ülkemizi gururlandıran Laleli Zeytinyağları, 2011 yılında da başarısını sürdürdü. Laleli Zeytinyağları, Uluslararası Kalite Sınıflandırma Enstitüsü Monde Selection (www.monde-selection.com) tarafından 2011 yılında Altın Madalya ile ödüllendirildi. Laleli Zeytinyağları, aynı ödülü 2010 yılında da kazanmıştı.

Laleli Zeytinyağları Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yahya Laleli, gıda ürünlerini lezzet ve kalite açısından değerlendiren ve teşvik eden bir kuruluş olan International Taste & Quality Institute – ITQI (www.itqi.com) tarafından düzenlenen yarışmalarda, 2006 yılından beri her sene 2 yıldız ile sürekli ödüllendirilen zeytinyağları üretmenin gururunu yaşadıklarını söyledi. Laleli, “Zeytinyağımız, 2010 yılında zeytinyağı grubunda verilen ilk 3 yıldız ile büyük bir fark yaptı. Bu yıl da 2 yağımızla katıldığımız yarışmada, “Laleli Erken Hasat” ve “Laleli Organik” ürünlerimizin her ikisi de 2011 yılı sınıflandırmasında 2 yıldız ile ödüllendirildi” diye konuştu.

LALELİ ZEYTİNYAĞLARI ÖDÜL AVCISI

Uluslararası yarışmalarda Türkiye’nin en fazla ödül kazanan zeytinyağlarından olan Laleli Zeytinyağları 2010 yılında Alman Der Feinschmecker Magazine tarafından “En İyi 50 Zeytinyağı” listesine seçildi. 2009 yılında ise “Los Angeles International Extra Virgin Olive Oil Competition” yarışmasında Laleli Organik Zeytinyağı hem altın madalya kazandı, hem de Altın Madalya alan ürünler içinde de “Best of Class” ödülü alarak ikinci bir altın madalya ile ödüllendirildi.

“11 yıldır uluslararası platformda almış olduğumuz ödüller, Edremit körfezinde yetişen zeytinin lezzetini ve bu lezzetin yakıcılıkla birlikte gittiğini artık kanıtlamıştır” diye konuşan Prof. Dr. Laleli, “Zaten bu bölgenin ürünleri bu özelliğinden dolayı gerekli besin öğelerini dengeli bir şekilde içinde bulundurmakta ve bu da sağlıklılığımızın süreğenliğini arttırmaktadır” dedi.

Monday, April 18, 2011

Pilli Kuş

Bekir Coşkun
17 Nisan 2011


Çocuğun elinde naylondan bir pilli kuş vardı…
Ben hiç bu kadar çirkin kuş görmemiştim…
Rengi mor metalik, gözleri kedi gözü, gagası akbaba, kuyruğu martı, kafası leylek, ayakları iki küçük tekerlek…
Uçacakmış gibi yapıyor…
Annesi çocuğa “Yere ko da gidiversin guşgun” diye seslendi… Çocuk kuşu yere koyup bekledi, kuşun kanatları kıpırdamadı…
Çocuk havaya kaldırıp kendisi koştu, ki kuş uçmuş olsun…
Pili bitmişti çünkü…
*
Cennet gibi bir manzara…
İlerde çam ormanı ile zeytin bahçeleri birleşiyor…
Karşı dağların üzerinde hâlâ kar var… Karlı zirvelerden inen derelerin iki yanında sevdalı söğütler sıraya girmiş, su içer gibi…
Köylerin çevresindeki tarlalar yemyeşil, kimisi kahverengi belli ki nadasta…
Arada akıl almaz güzellikte göller…
Uzakta Ege Denizi…
Cennet buralar…
*
Ama bu toprakların altında birçok maden var…
Maden avcısı şirketler buraların peşindeler, çoğunu parsellemişler… Aslında çevreyi koruması gereken Çevre Bakanlığı ruhsat vermiş, tarumar ediyorlar doğayı…
Misal; nikel çıkartılacak…
Nikel, pil üretimi için…
*
Madenleri işlemek ve ayrıştırmak için yılda yüz binlerce ton asit kullanılacak…
Asit ve diğer kimyasalların derelere karışması, göllerde toplanması, toprağı zehirlemesi kaçınılmaz…
Kazılan çukurlardan milyonlarca ton toprak, kaya, kil, çakıl çıkartılıp çevreye yığılacak…
Ve 400 bin ağaç kesilecek…
*
Kaz Dağları’ndan başlayıp, tüm Ege kıyılarındaki bu akıl dışı yıkımdan dolayı zaten göllerde ve ırmaklarda balık kalmadı sayılır…
13 kuş türü bölgeyi terk etti…
Kalanların ölülerini buluyor köylüler…
*
Kuşları öldüre öldüre yapılan pillerin takıldığı çirkin pilli kuşun kanatları kıpırdamıyor çocuğun elinde…
Pili bitti…
Yeni pil için doğadaki martıların, çullukların, flamingoların, balıkçılların, ördeklerin, kuğuların ölmesi gerek…
Ki çirkin pilli kuş uçacakmış gibi yapsın…

Tuesday, April 05, 2011

Zeytin geni…

Ali Ekber Yıldırım
Dünya
5 Nisan 2011,Salı


Gen kaynakları bir ülke için stratejik öneme sahiptir. Genetik kaynak olmadan yeni çeşit geliştirmek ve yeni çeşit olmadan da üretim artışı sağlamak olanaksız.Türkiye, gen kaynakları bakımından zengin bir ülke. Bu zenginliği kanıtlayacak önemli bir veri var. Avrupa’nın tamamında 12 bin çeşit tür tespit edilirken bunların 2 bin 400’ü endemik. Türkiye’de ise 12 bin 54 tür var. Bunun 3 bin 905’i endemik.Yani Türkiye’ye özgü.
Gen kaynaklarına sahip olmak kadar, korumak ve gelecek kuşaklara taşımak çok önemli. Bu amaçla gen bankaları kuruluyor. Ankara’da dünyanın 3. büyük gen bankası kuruldu. Daha bir yıl geçmedi. Adana’da Türkiye’nin ikinci büyük zeytin gen merkezi katlediliyor.
Buğday, arpa, nohut, mercimek, elma, armut, ayva, kayısı ve daha bir çok önemli bitkinin olduğu gibi zeytinin de anayurdu Anadolu’dur.
Binlerce yıl önce Anadolu’dan dünyaya yayılan zeytin, bugün anayurdunda adeta yok ediliyor.
Avrupa’nın tamamından daha zengin gen kaynaklarına sahip olan Türkiye, bir tarafta dünyanın 3. büyük gen bankasını kuruyor, diğer tarafta Adana’da Çukurova Üniversitesi’ndeki zeytin gen merkezindeki zeytin ağaçları 1 Nisan sabahı dozerlerle yok ediliyor. 1 Nisan şakası gibi.
Dozerlerin talan ettiği zeytin gen merkezinin bulunduğu alanın kullanım hakkı Çukurova Üniversitesi’ne ait. Adana Büyükşehir Belediyesi, 2008 yılında bu alana ilişkin imar değişikliği yapmış. Yapılan değişiklikle zeytin gen merkezine okul yapılması kararlaştırılmış.
Zeytin gen merkezinin gelecek kuşaklara aktarılması için yıllardır emek veren Çukurova Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayzin Küden, dağ bayır demeden zeytin çeşitlerini bulmak için çalışan zeytin sevdalısı Dr. Mücahit Taha Özkaya ve daha pek çok kişi ve kurum yoğun çaba harcadı. Yaklaşık 3 yıldır bu gen merkezinin korunması gerektiğini, okul yapılacak başka bir alanın bulunabileceğini anlatmaya çalışıyorlar. Görüşü sorulan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da bu alanın zeytin gen merkezi olduğunu ve korunması gerektiğini bildiriyor. Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’na söz konusu alanın milli servet niteliği taşıdığı, gelecek nesillere bırakılacak zeytin gen merkezi üzerinde yapılması planlanan okul inşaatının bu alanda yapımının önlenerek Bakanlıkça uygun görülecek başka bir yere inşa edilmesini söylüyor.
Bu görüşlerin hiçbiri dikkate alınmıyor. İnadım inat denilerek Adana Valiliği’nin emri ile sabahın kör vaktinde 386 zeytin çeşit ve genotipi olan zeytin gen merkezine dozerler girip ağaçları köklüyor. Gün ağarınca Çukurova Üniversitesi öğretim üyeleri, öğrenciler, duyarlı yurttaşlar dozerlerin önüne geçerek zeytin sökümünü şimdilik durdurmayı başarıyor. Fakat, kalan zeytinlerin sökülmeyeceği yönünde bir güvence yok.
Zeytinlerin sökülmesi sadece akla, bilime, mantığa değil, yasalara da aykırı. 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” kapsamında özel ürün ve mutlak tarım arazisi olan bu alanın amacı dışında kullanılması yasaya aykırı.
Zeytin ağaçlarının söküldüğü alana Adana Merkezli Özler Tarım tarafından 32 derslikli Fen Lisesi yapılacak. Kuşkusuz çok önemli bir proje. Fakat, yararlı bir iş yaparken daha yararlı bir işi yok etmenin anlamı ne?
Zeytin gen merkezi üzerine okul yapacak olan Özler ailesi eğitimin önemini bildiği kadar tarımın önemini, toprağın değerini bilen bir aile. Projeyi başka bir alanda uygulamaya koyması en doğrusu olacak. Yapacakları bu hizmetle hem genç beyinleri hem de binlerce yıllık zeytin gen kaynakları gelecek kuşaklara taşımış olacak.
Gen merkezinin kurtarılması için en başta Özler ailesi, üniversite, Milli, Eğitim Bakanlığı ve Adana Valiliği’nin uzlaşması ve okul için yeni bir alanın bulunması şart. Eğer gen merkezi yok edilirse bunun zararını sadece Adana ve Türkiye değil, insanlık görür.
Yazıyı tamamlarken kötü bir haber de Bursa’dan geldi.Bursa’nın Gürsu İlçesi Ziraat Odası Başkanı Kamil Dönmez’in anlattığına göre Bursa Hafif Raylı Sistem çalışmaları kapsamında yeni bir ihale yapılacak. Gürsu İlçesi’ne 7 kilometre yakınındaki İğdir Köyü’ne bir istasyon yapılacak. Hafif Raylı Sistemin uzatılacak bölümü birinci derecede tarım arazisi ve seraların yoğun olduğu bölgeden geçirilecek. Kamil Dönmez’ in söylediğine göre, bu hattan yararlanacak insan sayısı çok sınırlı. Yerleşim merkezine uzak. Fakat, 400 dönüm seraya ve Bursa Ovası’ndaki tarımsal üretime çok büyük zarar verecek. Otoyola yakın bir mesafeden geçirilmesi için yapılan öneri dikkate alınmamış. Daha önce otobanla talan edilen Bursa Ovası’na bir darbe de tren yoluyla vurulacak.
Ülkenin hemen her yerinde benzer çirkinlikler yaşanıyor. Tarım toprağını yağmalama, hoyratça kullanma alışkanlığı var. Tarım toprağı yok ediliyor. Tarımsal üretim yok ediliyor. Her şey ithal ediliyor. Bu işin sonu felaket. Bu işin sonu açlık. Bizden uyarması.

Zeytincilik tarihine yolculuk...

04 Nisan 2011,P.Tesi

İON'LARDAN GÜNÜMÜZE ZEYTİNCİLİK TARİHİNE YOLCULUK.
AKDENİZ ÜLKELERİ ZEYTİN BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI İLE TÜRKİYE ULUSAL ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI KONSEY BAŞKANI DİDİM'DE BİR ARAYA GELDİLER.AYDIN'IN DİDİM İLÇESİ'NİN İTALYAN KONUKLARI BİR DİZİ ZİYARET VE İNCELEMELERDE BULUNMAK ÜZERE ÜLKEMİZE GELDİLER.KONUKLAR DİDİM İLÇE MERKEZİ DAHİL OLMAK ÜZERE, BELDE VE KÖYLERİNDE BİR DİZİ ZİYARETLER GERÇEKLEŞTİRDİLER.KONUKLAR DİDİM ZİYARETİNİN SON GÜNÜNDE,TÜRKİYE'NİN İLK VE TEK AÇIK VE KAPALI ZEYTİNYAĞI MÜZESİNİ DOLAŞARAK, İON'LARDAN GÜNÜMÜZE UZANAN ZEYTİNCİLİK TARİHİNE TANIKLIK ETTİLER.

Aydın'ın turistik ilçesi Didim'in İtalyan konukları belde ve köy ziyaretleri de gerçekleştirdiler.Hafta sonunda Didim'e gelen İtalyan heyet,ilçenin yanı sıra bir dizi ziyaretler de gerçekleştirdiler.Heyet,Didim ziyaretinin son gününde birde sürprizle karşılaştılar.Dünya Akdeniz Ülkeleri Zeytin Üreticileri Birliği Genel Başkanı Enrico Lupi'ninde bulunduğu heyette, İtalya Zeytinyağı Şehirleri Birliği Kıdemli Başkan Yardımcısı Francesco Lombardo, İtalya Zeytinyağı Şehirleri Birliği Başkan Yardımcısı Antonio Savino Santarella ve İtalya Zeytinyağı Şehirleri Birliği Uluslararası İlişkiler Danışmanı Antonio Balenzano bulunuyor. İtalyan heyeti Didim'de Belediye başkanı Mümin Kamacı,Akbük Belediye başkanı Mehmet Erçin Sandalcı,Türkiye Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi başkanı Dr.Mustafa Tan,Didim Ziraat Odası başkanı Bahattin Gökdemir,Aydın Ziraat Odası başkanı Rıza Posacı,Germencik Ziraat Odası başkanı Ümmet Akın,İncirliova Ziraat Odası başkanı İhsan Ayaydın,Koçarlı Ziraat Odası başkanı Rıza Arslan,Kuyucak Ziraat Odası başkanı Kemal Emir,Nazilli Ziraat Odası başkanı Necdet İzgül yalnız bırakmadılar.heyet Aydın'ın ilk Organik Zeytinyağı işletmesi olan ARRAY'ı ziyaret ettikten sonra,Türkiye'nin ilk ve tek Zeytinyağı Müzesini gezdiler.Müzenin kurucusu turizmci Gürsel Tonbul'un 22 yıl emek vererek hazırladığı müzeyi gezen konuklar,İon'lardan günümüze uzanan zeytinyağı tarihine tanıklık ettiler.

1932 YILINDA İTALYA'DAN GETİRİLEN KONTİNİ SİSTEM ZEYTİNYAĞI MAKİNESİ DE VAR!!!
Organik sebze ve meyve üretimiyle de Kuşadası'nın ismini Dünya'ya duyuran müze sahibi Gürsel Tonbul,Zeytinyağını elde edebilmek için olmazsa olmazsa 3 unsurun ateş,su ve sıkma teknesi olduğunu söyledi.Açık ve kapalı müzede 1932 yılında İtalyanların bölgeye kazandırdıkları kontünü mekanik zeytinyağı makinesinden,1950'li yılarda insanların ayaklarıyla ezerek elde ettikleri sistemlere kadar zeytinyağı elde etme araçlarını bu müzede sergilendiğini söyledi.
Didim Ziraat Odası başkanı Bahattin Gökdemir,İtalyan konuklarına zeytin bahçeleri ve zeytinyağı fabrikalarını gezdiklerini söylerken,henüz resmi açılışı yapılmayan müze'nin kapısını ilk kez kendilerine açan Gürsel Tombul'a teşekkür etti.Dünya Akdeniz Ülkeleri Zeytin Üreticileri Birliği Genel başkanı Enrico Lupi'de,”Bu yaptığımız seyahat bizim için çok anlamlı ve güzel oldu.Türkiye'nin zeytinyağı ve zeytincilik açısından gerçeklerini gördük.Ayrıca iyi izlenimler edindik.Müze çok hoşumuza gitti” dedi.Dr.Mustafa Tan ise,”Bizde İtalyan ekibini burada ağırlamaktan son derece mutluyuz.Arkadaşlarla daha önceden tanışıyordum.Burada görmekten ayrıca mutlu oldum.İtalya Zeytin Belediyeler Birliği başkanı'nın bölgemizde olması önemli bir fırsattır.Türkiye zeytincilikte Dünya'da çok önemli yerlere hedefini koymuştur.Bu aşamada da İtalya gibi önemli bir zeytinci Ülkesi'nin hem İtalya'daki uygulamaları,hem de buradaki uygulamaları görüp, karşılaştırmak ve köprü oluşturmak anlamında büyük bir fırsattır.Biz bu tür çalışmaları son derece önemsiyoruz.Bu nedenle Didim Ziraat Odası başkanımızı kutluyorum.Bu ziyaretler çerçevesinde Türkiye'de Akdeniz Ülkeleri zeytincilik Birliğinin içerinde yer alacaktır” dedi

Thursday, March 24, 2011

ZEYTİNYAĞINDA DÜNYA İKİNCİLİĞİNİ HEDEFLİYORUZ AMA EN BÜYÜK PAZAR AB’YE KOTA YÜZÜNDEN İHRACAT YAPAMIYORUZ

24 Mart 2011,Perş.

İNGİLTERE SOFRALIK ZEYTİN İHRACATI İÇİN DEV PAZAR

Türkiye’de zeytin ağacı varlığını son 10 yıllık süreçte 90 milyondan 160 milyona çıkaran zeytincilik sektörü, yakın gelecekte yıllık 650 bin tonluk üretimle dünyanın ikinci büyük üreticisi olmayı hedefliyor. Türkiye’nin mevcut iç tüketim rakamları dikkate alındığında bu rekoltenin 500 bin tonluk kısmını ihraç etmesi gerekiyor. Dünya zeytinyağı tüketiminin yüzde 75’ini gerçekleştiren Avrupa Birliği’ne zeytinyağı ihracatının önünde ise tonda 1.125 Avro gümrük vergisi var.

Türkiye’nin yakın gelecekte ulaşacağı 650 bin ton zeytinyağı rekoltesini ihracatla eritebileceği gerçeğinden hareketle tüm dünyada tanıtım çalışmaları yapan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi 13-16 Mart tarihleri arasında Londra-Excel'de gerçekleştirilen ve 2 yılda bir düzenlenen 12. IFE Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’na katıldı.

Fuar süresince Avrupalıların, Türk sofralık zeytin ve zeytinyağına yoğun ilgi gösterdiklerine şahit olduklarını belirten Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, zeytinyağında tonda 1.125 Avro gümrük vergisi nedeniyle bu ilgi realize olamadığını söyledi.

ZZTK IFE FUARINDA BÖLGESEL TÜRK ZEYTİNYAĞLARINI TATTIRMADI

ZZTK olarak IFE Fuarı’nda standart sızma Türk zeytinyağı tadımı yaptırdıklarını ancak bölgesel yağların tadımını ziyaretçilere yaptırmadıklarını dile getiren Ölken gerekçelerini ise şöyle özetledi: “Bunun da ana sebebi bugün için İngiltere’ye yapılacak olan zeytinyağı ihracatlarında uygulanan yüksek gümrük vergisi nedeniyle Türk zeytinyağlarının rekabet dışı kalmasıdır. AB kendi dışındaki hemen hemen tüm üretici ülkelere gümrüksüz ithalat için kota tanırken ülkemize tanınan kota ise 100 ton gibi komik bir düzeydedir. Tunus’a 56 bin ton, Suriyeye 10 bin ton düzeyinde yıllık kota veren Avrupa Birliği, Türkiye'ye sadece 100 ton kota vermiştir. Evet, evet yanlış okumadınız; SADECE 100 TON. AB’ye tam üyelik için müzakereleri sürerken işte bizim AB gözündeki yerimiz... ZZTK olarak fuarda sadece zeytin ve zeytinyağı üreticisi olarak ülkemizi hatırlatmaya yönelik çalıştık, var olduğumuzu anlattık ve de bu kota talebimizi gerek Türk ve gerekse AB’li yetkili ve ziyaretçilere yüksek sesle dillendirmeye çalıştık. Bu vesile ile başta AB ile müzakerelerden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Egemen BAĞIŞ ve Sayın Başbakanımız olmak üzere tüm yetkililere seslenmek istiyoruz. AB dünya zeytinyağı tüketiminin yüzde 75’ini tek başına gerçekleştirmektedir. Ülkemizin zeytinyağı üretiminde dünya ikinciliğini hedeflediği bu dönemde ne yazık ki bu önemli pazardan mahrum kalmaktadır. Sektörümüzün geleceği açısından DİR’in uygulamaya konulması kadar AB’nin Türk zeytinyağına uygulamakta olduğu yüksek gümrük vergisi engelinin kaldırılmasının sağlanması şarttır. Bu konuda alınacak olumlu sonuçlar yakın gelecekte sağlanacak üretim artışı ile birlikte zeytinyağı ihracatımızda çok önemli artışları da beraberinde getirecektir.”

İNGİLTERE DEV BİR PAZAR

ZZTK olarak İngiltere’yi hedef pazar olarak seçtiklerini anlatan Ölken, 12. IFE Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’nda, Türkiye’nin özellikle sofralık zeytin ihracatında İngiltere pazarında çok başarılı olabileceğini gözlemlediklerini kaydetti. Ölken şöyle devam etti: “Birleşik Krallık 63 milyon nüfusu, yaklaşık 35.000 USD kişi başı milli geliri ile Avrupa ekonomisinde oldukça önemli bir yere sahip bir ülke. Ülkenin sektörümüz açısından taşıdığı önemi ise rakamlar ile görmek lazım. 2003-2004 yılına kadar yıllık toplam 15.000 ton sofralık zeytin tüketimi son 5 yılda ciddi artış göstermiş ve yıllık 27 bin ton seviyesine ulaştı. Aynı şekilde 41 bin tonlarda olan zeytinyağı ithalatı son 5 yıllık ortalamada 55 bin tonlara yükseldi. Türkiye, İngiltere’ye yıllık 1.000 ton civarında sofralık zeytin ihraç ediyor ve pazarın yüzde 4’üne sahip, önümüzdeki süreçte oluşacak üretim artışı ile İngiltere pazarında yüzde 25 pazar payına ulaşmayı hedefliyoruz.”

12. IFE Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’na Türkiye’den 18 firma katılırken, zeytin ve zeytinyağı sektöründe sadece Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi yer aldı. Toplamda 1.100 firmanın katıldığı fuarı 22 bin kişi ziyaret etti.

ZZTK’nın 2011 yılı hedef ülkeleri içinde yer alan İngiltere'de önceliklerinin zeytinyağı ihracatındaki gümrük vergisi nedeniyle sofralık zeytin ihracatını arttırmak olduğuna vurgu yapan ZZTK Başkanı Metin Ölken, “Piyasada ambalajlı olduğu kadar açıkta satılan zeytinler dikkatimizi çekti. Dökme olarak İngiltereye ithal edilen ürünler değişik sos ve katkılar ile tatlandırılıp büyük zincir marketler dahil piyasada açık olarak satışa sunulmakta. Piyasanın daha çok büyük kalibrede siyah zeytin talep ettiğini gözlemledik” dedi.

TÜRKLERİN YAŞAĞIDI BÖLGELERDE ZEYTİN REYONLARI DAHA BÜYÜK

İngiltere’deki temasları sırasında Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki market raflarında zeytin ve zeytinyağına ayrılan bölümlerin diğer bölgelerdeki marketlere göre daha fazla olduğunu gözlemlediklerini anlatan ZZTK Yönetim Kurulu Üyesi M. Kadri Gündeş; “Marketlerin zeytin ve zeytinyağı ürünlerine ayırdıkları raf ve reyonlar metre kare olarak büyük marketlerin birkaç misli daha fazla olduğunu, Bu yerel marketlerde birçok Türk firmasının zeytininin raflarda yer aldığını, hatta birkaç Türk zeytinyağı markasının mevcut olduğunu gördük. Ülkemiz menşeli zeytinler hem ambalajlı ve hem de dökme olarak mevcut olup, genelde gemlik tipi zeytinler ve çekirdeksiz, dilimli, biberli çeşitlerin satışları yüksek görünmektedir, Restoranlar sabah kahvaltılarına ağırlıklı olarak Aydın-Memecik ve Uslu tipi zeytin türlerini koymaktadırlar, akşam yemeklerinde ve meze olarak ise soslu ve baharatlarla karıştırılmış zeytin tüketimi yaygındır, restoran ve marketler ülkemiz menşeli zeytinleri genellikle Almanya’dan tedarik ettiklerini, ihtiyaç duyduklarında 2-3 palet ürünü diğer gıda ürünleri ile birlikte Almanya’daki aracı ve toptancılardan rahatlıkla tedarik edebildiklerini ifade ettiler” diye konuştu.

12. IFE Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’nda ZZTK’yı, ZZTK Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, ZZTK Yönetim Kurulu Üyesi M. Kadri Gündeş ve Ege İhracatçı Birlikleri Şube Müdürü Necdet Kömür’den oluşan heyet temsil etti.

Friday, March 18, 2011

Zeytinyağı'nda iki yanlıştan bir doğru çıktı

Yaşar Eyice
Yerel Gözlem
17 Mart 2011,Perş.



Sanıyorum en azından 20, hatta 25 yıl önce Edremit’te Zeytin ve Zeytinyağı konusunda iki üç gün süren bir toplantı yapılmıştı.

Siması gözümün önünde, ama ismini anımsayamadığım, hatta “Zeytinciliğin Babası” olarak adlandırılan bir uzman vardı konuşmacı olarak. Bornova’daki “Zeytincilik Enstitüsü”nden gelmişti. Zaten yurt içi ve yurtdışı sempozyumlarda Türkiye’yi o değerli bilim adamımız, zeytincimiz temsil ediyordu. Bu ismi zeytin ve zeytincilikle ilgili hemen herkesin bilmesi lazım, ama ben hafızamı o kadar zorlamama rağmen bulamıyorum.

Artık yoğun çalışmama, gece yarılarına kadar koşturmama veya Hürrem Sultan’ın dediği gibi ileri yaşıma verin.

Öyle ki, bana göre en çalışkan ve işine sadık kişilerden biri saydığım Murat Demircan’ın gönderdiği mailleri göremeyecek kadar zihnimin dolu olduğuna emin olabilirsiniz.

Hatta Ege İhracatçı Birlikleri Basın Müşaviri Murat Demircan, sitem kokan mailinde, “Zeytinyağı sektörü ile ilgili yazınızda son iki basın bültenimizin size ulaşmadığını anlıyorum. Konu ile ilgili basın bültenlerimizi iletiyorum” diyor sevgili Murat Demircan…

“İki çarpı iki eşittir yedi eder mi?” diye, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Yönetim Kurulu olarak aşağıdaki hususların kamuoyu ile paylaşılmasında fayda görüyor.

2010/11 sezonunun başlangıç tarihi olan 01 Kasım 2010’dan 28 Şubat 2011’e kadar geçen 4 aylık dönemde Türkiye’nin toplam zeytinyağı ihracatı, geçen sezonun aynı dönemine göre yüzde 69, ambalajlı zeytinyağı ihracatı yüzde 40 seviyesinde gerilemişken, UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın son iki sezon rakamlarını görmezden gelip ambalajlı zeytinyağı ihracat rakamlarının arttığını belirten, kamuoyunu yanıltan beyanatları, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu tarafından şaşkınlıkla ve tepkiyle karşılandı.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yaptığı yazılı açıklamada; “Türkiye’nin ihracat istatistikleri en güvenilir istatistikler olup, gerek ihracatçı birlikleri ve gerekse DTM sistemlerinde kayıtlıdır. Arzu eden herkes, ihracatın miktarı ve cinslerine kadar tüm verilere kolayca ulaşılabilir. Bu rakamlar üzerine, farklı yorumlar yapıp, başka başka fikirler üretmek, “2X2=7 eder” demekle eşdeğerdir” ifadesine yer verildi.

Türkiye’de İhracatçı Birlikleri’nin 5910 sayılı Kanunla kurulduğunu ve Birlik Genel Kurul toplantılarına kimlerin katılıp oy kullanabileceği, Birlik Yönetim Kuruluna kimlerin seçilebileceği hususlarının bahse konu Kanun ve bağlı mevzuatla belirlendiğine işaret eden EZZİB Yönetim Kurulu şu görüşlere yer verdi:

“İhracatçı Birliklerinde delege sistemi yoktur, yasal hükümlülüklerini yerine getiren (ihracat yapmış olan, belirtilen süre zarfında genel kurula katılım başvurusu yapmış olan) üye firmalar, genel kurul seçimlerine katılıp oy kullanabilirler.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin (EZZİB) üye olma zorunluluğu olmadığı ve Kuruluş Yönetmeliği’nin iptali için mahkeme yoluyla itirazda bulunduğu bir oluşumun, ihracatçı birliği yönetimine kimin girip kimin girmeyeceğini adeta sipariş verir gibi dikte ettirmeye çalışması ve bu öğütlerin ardından demokrat olduğunu savunması, şu günlerde bazı komşu ve çevre ülkelerde gündemde olan tek partili cumhuriyetlerin demokrasi anlayışını çağrıştırmaktadır. Bu zihniyetin seçimden anladığı delege sistemiyle yapılan ve delegelerinin bir şekilde sistemden istifade ettirildiği ve ticari olarak edilen zararın Devlet tarafından silindiği veya ödendiği sistemdir.”

Askıya aldırttı

UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın basın açıklamasında UZZK için en yetkili, en başarılı ve ülkemizin ilk ürün konseyi olduğu ifadelerini kullanması da EZZİB tarafından eleştirildi. Türkiye’de Ulusal Pamuk Konseyi’nin de aynı tarihte kurulduğunu hatırlatan EZZİB Yönetim Kurulu açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de halen kurulması için çalışma yürütülen ‘Ulusal Kuru İncir’, ‘Ulusal Kuru Üzüm’ ve ‘Ulusal Kayısı Konseyleri’nin kuruluşları da yine arkadaşlarımızın başarılı ve örnek çalışmalarının bir sonucu olarak Tarım Bakanlığı tarafından ertelenmektedir.”

EZZİB Yönetim Kurulu, “Bundan böyle, “2X2=7 eder” diyenlere cevap verme gereği duymuyoruz. Mer’i kanun ve bağlı mevzuat çerçevesinde seçilmiş olan ve görev yapmakta olan EZZİB Yönetim Kurulu hak ve hukukunu bilecek düzeydedir” diyerek açıklamasına son verdi.

Birçok toplantıda, “Ben hesaptan hiç anlamam” dedikten sonra şöyle devam ederim:

“Öğretmenim Ruhat Hanım (Allah uzun versin, şu anda profesör Dr. Eşi Yavuz Beyi İstanbul’da kaybettikten sonra, İzmir’in yeri başka’ diyerek yaşamını Vali Konağı karşısındaki Mabel Çikolatanın üstündeki apartmanda sürdürüyor) ilkokulda bana ‘İki kere iki kaç eder?’ diye sorduğunda ‘Yirmi iki’ diye yanıt verdiğimde, cetvel atmıştı. (Burada abartı yapıyorum.) Ben iki tane ikiyi yan yana koyarak ‘yirmi iki’ demiştim, meğer o çarpım (kerrat) cetvelinden soru sormuş…”

Bu arada Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu’nun, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin (ZZTK) yurtdışı tanıtım çalışmalarına tüm gücüyle devam ettiğini öğrenmiş oldum

Bilindiği gibi; Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK), ülkemizin diğer ihraç ürünlerine ait tanıtım gruplarında (Fındık, Deri, Narenciye, Su Ürünleri, Makine, vb.) olduğu gibi, 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 22/12/1995 tarihli ve 95/7623 sayılı İhracat Rejimi Kararı hükümleri çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayınlanan Yönetmelik ve Tebliğ hükümleri kapsamında 2007 yılında kurulmuştur. Geliri ve harcamaları sektörün genel kurulu ve Bakanlık tarafından denetleniyor.

İşte bu değerli komita üyeleri yaptıkları açıklamada; “UZZK ve yakınları son dönemde sistemli bir şekilde, ZZTK harcamalarının nerelerde yapıldığına ve/veya ZZTK’nın afonksiyonel olduğuna ilişkin hususları dile getirmek suretiyle Komitemize yönelik yıpratma çalışmalarını yürütmektedir. Bahse konu çalışmaları ve tartışmaları yapanların ise konuya hâkim olmadıkları anlaşılmaktadır.” diyorlar.

Açıklama şöyle devam ediyor:

“Keşke iddia edildiği gibi Komitemizin milyonlarca dolar düzeyinde bütçesi olabilseydi. Tanıtım Komitemiz, kendi yönetimi tarafından belirlenip TİM ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından onaylanan sektörün çıkarlarına ve bütçesine uygun uluslararası fuarlara gayet dar tutulan temsilci sayısı ile ancak verimli şekilde katılım sağlayarak ürünlerimizi, sektörümüzü ve ihracatçı firmalarımızı en iyi şekilde tanıtmaya ve temsil etmeye çalışmaktadır. Ayrıca, potansiyel alıcı ülkelerden firma temsilcileri çağrılarak firmalarımızla ikili görüşme organizasyonları gerçekleştirilmektedir. Katıldığımız fuar ve diğer etkinlikler, bazılarının alışageldikleri gibi ana fikri harcırah almak üzerine planlanmış etkinlikler değildir.

ZZTK yönetimi, kendi kıt kaynaklarını, kendi yaptıkları onaylanmış bütçe sınırları içinde değerlendirmeye muktedir kişilerden oluşmaktadır. Hiçbir geliri olmayan, politikalarını perde arkasındaki kişilerin yönlendirdiği, yolluk ve ulaşım giderleri, politikalarını belirleyen sponsorlar tarafından karşılanan oluşumlarla karıştırılmamalıdır. ZZTK’da yer alamadığı için eleştiride bulunan kişiler, arzu ettikleri takdirde yerel düzeyde oluşturulan tanıtım gruplarında yer alıp tanıtımlarını yapabilirler, buna mani hiçbir hal yoktur. Kaynak sıkıntısı çeken oluşumlar, ihracatçılarımızın kendi topladıkları kaynaklara göz dikmek yerine, kendi sponsorlarından destek beklemeye devam edebilirler.”

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi tarafından yapılan açıklamaya ve bilgilendirmeye teşekkür ediyorum… Bu arada konuyu ilk kez açan “Zeytin Dostu” Hüsamettin Berber’e de teşekkürlerimi sunuyorum.

Yazı çok uzun olacak ama, bu arada; EZZİB Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Alhat'ın yaptığı yorumu da sizlerle paylaşmak istiyorum:

Mustafa Ahlat şöyle diyor:

Değerli Zeytindostları; Kısaca bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. “Altın fiyatları düştü.” diye bir haber okusanız hangi zaman aralığını dikkate alırsınız?

Altının fiyatını dakikalık takip eden var günlük takip eden var 10 yıl önce düğünde takılmış bilezik karda mı zararda mı? diye bakanda var...

Mustafa Tan Ağabey'im kendi iddiası boş çıkmasın diye beğenmediği verileri yok varsayabiliyor.

Aşağıya kopyaladım. 7 mart 2011 tarihli basın bülteninde DTM’ nin Kasım 2009-Ağustos 2010 verilerini kullandığını 2010-2011 yılı henüz tamamlanmadığından, bir önceki yıl da karşılaştırmada tek yıl olması nedeniyle (tek yıl olunca ne oluyor onu anlayamadım markalı satıştan bahsediyoruz raf diyoruz süreklilik diyoruz hala tek yıl çift yıl...) dikkate alınmamıştır şeklinde not düşmüş.

Yani verilerin en yenisinin 2009 yılı olduğunu 2010 yılının ve 2011 in bugüne kadar geçen dönemdeki trendin kendi istatistiğinde olmadığını belirtmiş.

Artık daha ne diyeyim.Gazetecilerde biraz dikkatli olacak elma ile Armutu ayırt edecek.

Aslında bizim gazeteciler zehir gibidir fakat iş zeytin konusuna gelince akıl tutulması oluyor nedense.

Biri çıksa elimde 2009 a kadar altının seyri ile ilgili istatistik var İstanbul Altın Borsası istatistikleri yanlıştır dese ciddiye alıp sayfalarına taşımazlar. Ama Mustafa Tan çıkıp EZZİB verileri yanlış deyince haber olabiliyor.

Aslında Sayın Yaşar Eyice güzel bir noktaya temas etmiş.Kurumlar'ın amaç ve görevlerini iyi anlamak lazım.

İhracatçı Birlikleri esas olarak İhracatın sürdürülebilirliği ve gelişimini temin edecek politikalar üretmek ve lobi faaliyeti uygulayıp hayata geçirmek durumundadır.

İhracatın düşmesi bizim sevindiğimiz yada gurur duyduğumuz bir durum değildir. Aksine yönetimimizin başarısız olduğunun göstergesidir. Dahilde İşleme Rejimi kararnamesini çıkarttıramadığımız için düşmüştür.

Aslında bizlerde DİR olsun istemeyiz.Çiftçi ihracatçının önüne dünya fiyat ve kalitesinde sürekli olarak ürünü koysun DİR'e gerek kalmaz. DİR markalı satıcının sigortasıdır. Bir gün var bir gün yok ürünü spot satarsınız.Hem markalı satılsın hem de Türkiye'de yeterince pamuk olduğu zaman satılsın diye bir şeyi tekstil sektöründe söyleyebilir misiniz?

Dünya fiyatlarının çok üstünde seyreden kırmızı et fiyatlarıyla işlenmiş kırmızı et ihracatı ne kadar yapılabiliyor?

Lütfen biraz daha ciddi olalım.Ciddiyeti söyleniş şeklinde değil manada arayalım. (Mustafa Ahlat- EZZİB yönetim kurulu üyesi)

UZZK’nın zeytinyağı ihracatının gerçeklerini gün ışığına çıkarması beni hiç ilgilendirmiyor. Rakamlara bakıyorum ve Ruhat Hocahanıma söylediğim gibi iki kere ikiden dört değil yirmiikiyi çıkarıorum. Kaç kat fazlası artık siz hesaplayın…

Benim üzüldüğüm nokta zeytincilerin birbirlerine girmesi. Sevindiğim nokta ise artık yanlıştan dönülüp, birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesi, yanlışlardan dönülüp doğruyu bulmaktır. Zaten doğru birdir. Ama unutmamak lazım iki yanlıştan da bazen bir doğru çıkar.

Wednesday, March 16, 2011

Zeytin'de suçlamalar birbirini takip ediyor


Yaşar EYİCE
Kobihaber
15 Mart 2011,Salı


Ege İhracatçılar Birliği nin çalışma düzenini tam bilemiyorum. Çünkü kuruluşunu ve amaçlarını okumadım ve incelemedim, sadece iyi niyetli insanların elinde olduğunu düşünüyorum.

Ancak 5 Mart tarihli açıklama beni düşünceye sevk etti.

Birlik yaptığı açıklamada; “UZZK, zeytinyağı ihracat rakamlarını çarpıtıyor” deniliyor.

İddiaya göre; Zeytinyağı ihracat rakamlarının sürekli gerilemesine rağmen, UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın, “Sadece dökme zeytinyağı ihracatı geriliyor, ambalajlı zeytinyağı ihracatı düşmüyor” şeklindeki gerçeği yansıtmayan beyanatları Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin tepkisini çekti.

UZZK’nın açılımı şöyle: Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi…

Çocukluğumdan bu yana “zeytin” ve “zeytin ağacına” ilgim son zamanlarda arttı. Belki bunda “Zeytin dostu” Hüsamettin Berber’in de etkisi var. Ya da Urla’da üretici bir kadının “Hele şükür!” demesinin…

Urla’daki evimin çevresine “zeytin fidanları” dikerken, bana övücü sözler etmişti bu kadıncağız, ama istenen sonucu alamadım. Çünkü gelip geçenler mi, hayvanlar mı nedir bilemiyorum, bir süre sonra yok olmuşlardı.

Ama Göztepeli efsane futbolcu, Beşiktaş ve Milli takımın eski golcü oyuncusu Nihat Yayöz’ün villasının bahçesindeki küçük çiftliğinde yetiştirdiği zeytin ağaçlarının denelerinden yaptığı yeşil zeytinleri kısa sürede ya da bir çırpıda lezzet içinde bitirdiğimi söyleyebilirim.

İZFAŞ Genel Müdürü Doğan İşleyen’in de en büyük zevklerinde birinin “zeytin” yetiştirmek olduğunu, danelerini toplarken duyduğu mutluluğu anlatırken gözlerinin “ışıldadığını” hatırlıyorum…

Örnekleri çoğaltabilirim…

Fransa’nın Sorbon Üniversitesi’nden Süreyya İnce Arıkan da, şimdi Alaçatı’da kurduğu çiftliğinde zeytincilik, bağcılık ve hayvancılık yapıyor. Ama onun da ticaretle işi yok… Sadece yabancı konuklarıyla sık sık Alaçatı’ya geliyor ve ciğerlerini ve beynini temizliyor. Rektefiye ediyor.

Şarlo’nun “sessiz filmlerinden” birini anımsıyorum… Çok zengin, bir o kadar da cimri (pinti) karısının tabağına sadece bir, en fazla iki zeytin koymasına içerlemiş ve “kendini” kaçırtmıştı… Fidye istiyordu karısından, ama onun para karşısında hiç önemi yoktu.

Herhalde şimdi de “zeytin” ya da “yağı” altında,paralar mı, mevkiler mi, koltuklar mı nedir bilemiyorum bir “savaş” açığa çıktı. İşin politik yanı da olabilir mi? Yine bilemiyorum!..

Bildiğim zeytin ve yağının uluslararası önemi olduğunu, sağlıklı yaşamın bir parçası olduğunu ve altın kadar kıymetli olduğu…

Açıklama şöyle:
Türkiye’nin zeytinyağı ihracat rakamlarının son yıllarda UZZK ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin sektöre zarar veren politikaları nedeniyle sürekli gerilediğini belirten Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, “Türkiye’de 2010/11 sezonu zeytinyağı ihracatının başladığı 01 Kasım 2010 tarihinden 28 Şubat 2011 tarihine kadar geçen 4 aylık dönemde ambalajlı zeytinyağı ihracatı 4 bin 475 ton olmuştur.

Geçen sezonun aynı döneminde Türkiye’nin ambalajlı zeytinyağı ihracatı ise 7 bin 377 ton olarak gerçekleşmiştir.

Ambalajlı zeytinyağı ihracatının yüzde 40 oranında gerilediği bir ortamda UZZK Başkanı Mustafa Tan’ın ambalajlı zeytinyağı ihracatı gerilemiyor, dökme ihracat düşüyor şeklinde beyanat vermesini anlamak mümkün değildir” ifadesine yer verdi.

UZZK’nın Türk zeytin ve zeytinyağı sektörünü tek çatı altında birleştirme iddiası bulunmasına karşın, üye sayısı son derece kısıtlı ve antidemokratik bir tüzükle Genel Kurul yapan bir kuruluş kimliğinde olduğuna işaret eden EZZİB Yönetim Kurulu, UZZK’nın tüzüğünün antidemokratik hükümlerinin iptali için yargıya başvurma kararı aldıklarını bildirdi.

Zeytinyağı ihracatında idealin ve hedefin ambalajlı ürün ihracatının arttırılması olduğunu belirten EZZİB Yönetim Kurulu şu görüşlere yer verdi:

Ambalajlı zeytinyağı ihracatını arttırabilmek ve dış pazarlarda için Dış Ticaret Müsteşarlığı sektörümüzce yeterli görülmese de belirli bir düzeyde destek veriyor. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi olarak tüm gücümüzle, Türkiye’nin ambalajlı zeytinyağı ihracatının arttırılması için çalışıyoruz. 2011 yılında hedef pazarlarda kısıtlı bütçe olanaklarımızla 6 tane gıda fuarına katılarak Türk zeytin ve zeytinyağını tanıtacağız. Ancak, önümüzdeki 3-5 yıllık süreçte yeni dikilen zeytin ağaçlarının ürün vermeye başlaması ile birlikte rekoltemiz 500 bin ton’a ulaşacak. Rekoltenin 500 bin tona yükseldiği gün bütün bu populist politikalar son bulacaktır. Bugün bu populist politikaları yapanlar rekoltenin altında ezilecektir.”

Türkiye’nin zeytinağacı varlığının yüzde 70 artışla 170 milyon seviyesine ulaştığına işaret eden EZZİB Yönetim Kurulu, yakın gelecekte artacak rekoltenin pazarlanacağı pazarların akşamdan sabaha kazanılmasının mümkün olmadığına işaret ederek, “Son üç yıldır zeytinyağında Türk markalarının bir çoğu dünya pazarlarındaki yerlerini zaten kaybetmiş durumdadırlar. Örneğin bundan 5 yıl kadar önce Kanada’nın büyük zincir marketlerinde en az 6-7 Türk markası boy gösterirken, şimdi bu ülke marketlerinin raflarında bir tane bile Türk markası kalmamıştır.

Durum ABD, Uzakdoğu ülkeleri ve hatta Avustralya’da farklı değildir.

Türkiye’nin, dünya pazarlarında güçlü bir oyuncu olabilmesinin en önemli şartı rakipleri ile aynı rekabet şartlarına sahip olabilmesidir. Dünya’nın en büyük zeytinyağı üretici ülkeleri İspanya ve İtalya dahilde işleme rejimi kapsamında tüm üretici ülkelerden zeytinyağı ithal edip ambalajlı olarak tüm dünyaya ihraç ediyorlar. Türk zeytinyağı sektörünün de dahilde işleme rejimi kapsamında ihraç kaydıyla zeytinyağı ithal etme hakkına sahip olması gerekir. Aksi takdirde rekoltemiz arttığında dökme ihracatçısı konumundan kurtulamayız” ifadelerine yer verdi.

İHRACATI DÜŞEN TEK SEKTÖR ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI

Türkiye, 2004/05 sezonunda 21 bin 596 ton ambalajlı zeytinyağı ihraç ederken 70 milyon 557 bin dolarlık döviz girdisi elde etti. 2005/06 sezonunda ambalajlı zeytinyağı ihracatı 11 bin 324 tona gerilerken getirisi 50 milyon 579 bin dolar oldu.

2006/07 sezonunda 15 bin 468 ton ambalajlı zeytinyağı ihraç eden Türkiye, 2008/9 sezonunda 16 bin 560 ton, 2009/10 sezonunda ise 14 bin 31 ton ambalajlı zeytinyağı ihraç etti. 2009/10 sezonunun ilk çeyreğinde 7 bin 377 ton ambalajlı zeytinyağı ihracatına karşılık 27 milyon 44 bin dolar döviz girdisi elde eden Türkiye, 2010/11 sezonunun ilk çeyreğinde ise yüzde 40’lık gerilemeyle 4 bin 163 ton ambalajlı zeytinyağı ihracatı karşılığı 17 milyon 46 bin dolarlık gelir elde etti. 2004/05 sezonunda toplam 92 bin 228 ton zeytinyağı ihraç eden Türkiye, sonraki yıllarda sürekli kan kaybederek 2009/10 sezonu sonunda 23 bin 199 tona kadar geriledi.

2011 yılı Şubat ayında Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, Türkiye’de ihracat kayıtlarının tutulduğu 24 ana sektörde 23 sektörün ihracat rakamları, 2010 yılı Şubat ayına göre artış gösterirken zeytin ve zeytinyağı ihracatı yüzde 37’lik gerileme ile ihracatı düşen tek sektör oldu.

Bu ihracat rakamları ortadayken, İhracatçı Birliği’nin üyesi olmadığı söz konusu Tarım Konseyi’nin Başkanı Sayın Tan, ihracatçının önünü daha da kesmek için rakamları çarpıtmakta, kamuoyunu yanıltmaktadır. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birliği her zamanki sorumluluk anlayışıyla kamuoyunu doğru verilerle bilgilendirmeyi görev kabul etmektedir. EZZİB bu görev ve sorumluluk anlayışıyla, gerçek amacı zeytinyağı ihracatının önünü tamamen tıkamak olan zihniyete karşı mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürmektedir.

YAYLIM ATEŞİYLE CEVAP

Bu arada “Zeytinağacı” Dergisi’nden edindiğim bilgiye göre; Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin (EZZİB) yaptığı yazılı açıklamayla Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’ni (UZZK) ihracat rakamlarını çarptırdığı yönünde suçlamasının ardından, Konsey Başkanı Mustafa Tan da yine yazılı bir açıklamayla suçlamalara cevap verdi.

Tan’ın yanıtı ise adeta yaylım ateşi gibiydi. Konsey Başkanı açıklamasında adeta, Dahilde İşleme Rejiminden girdi, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nden çıktı.

UZZK’nın Türkiye’nin ilk ürün konseyi olduğunun ve kanun-yönetmeliklerin dışına çıkmaksızın faaliyetlerini sürdürdüğünün altını çizen Tan, EZZİB’i ısrarla konseye üye olmamakla suçladı. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın konseye üye olduğu halde, bağlı kuruluşu Ege İhracatçı Birlikleri’nin üye olmamakta direndiğini savundu.

ÜYE OLMUYORLAR

Tan yaptığı açıklamada, “Ege ihracatçı Birliği Konseyimiz üyesi olmamak için direnmekte ve Konsey dışında kalarak UZZK Yönetmeliğimiz ve Yönetim başta olmak üzere basın ve diğer yollarla karalamalarına ve çeşitli merciler nezdinde yönetim kuruluz ve şahsımıza yönelik suçlama ve şikayetlerine devam etmektedirler” ifadelerine yer verdi.

“EKSİK BEYANAT VERİYORLAR”

İhracat rakamları konusunda asıl yanıltıcı açıklamaların EZZİB kanadından yapıldığını savunan Mustafa Tan, birlik yöneticilerini şu ifadelerle eleştirdi;

“Her zaman uyguladıkları yöntemlerden biri olan İhracat Rakamları ile ilgili yanıltıcı ve kışkırtıcı açıklamalarına yanıt; Ambalajlı ihracatın arttığına yönelik söylemlerimiz. Öncelikle, sadece Ege İhracatçı Birliğinin değil tüm ihracat miktarını verebilen ve EİB’ nin bağlı olduğu Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) verilerine göre ele alınmalıdır.

Buna göre adının önünde zeytin ve zeytinyağı ihracatçı birlikleri olmasına rağmen nedense dökme ihracatın yasak olduğu sofralık zeytin ihracatına yönelik açıklamaları bulunmamaktadır. Biz bu eksikliği belirterek öncelikle ülkemiz sofralık zeytin ihracat duruma bakalım;

Son 4 yıllık veriler incelendiğinde ortalama ambalajlı zeytin ihracatı 63.750 ton olup değeri ortalama 95.750 (Bin $) dır. Bir önceki 4 yıl ortalaması ise; 52.100 ton olup, bu miktarın değeri ortalama; 57.997 (Bin $)’dır buna göre son 4 yılda sofralık zeytin ihracatındaki artış oranı miktar bazında % 22, değer bazında ise; % 65’dir. Bu durum UZZK tarafından dile getirilen hususları, son yıllarda sofralık zeytin ihracatımızın arttığı ve Ülkemiz zeytin ihracatçılarının ihracatı daha fazla öğrenmeye başladıkları söylemlerini doğrulamaktadır.”

“DÖKME AZALIYOR” DA ISRAR ETTİ

Mustafa Tan, son 4 yılda dökme zeytinyağı ihracatının azalıp, ambalajlı ihracatın arttığı noktasında ısrar ederek, dökme ve ambalajlı ihracatı şöyle değerlendirdi;

“Dökme ve kutulu zeytinyağı bakımından aynı karşılaştırmalara bir göz atalım. Dökme zeytinyağı açısından durum; son 4 yılda dökme zeytinyağı ihracatımız ortalama 14.589.942 ton olup bunun değeri ortalama 55.140.770 $’dır. Bundan önceki 4 yılda 40.022.414 ton dökme ihracat yapılırken değeri ise; ortalama 74.061.728 $ olmaktadır. Burada son 4 yılda dökme zeytinyağı ihracatımızda miktarı bazında % 64, değer bazında da % 25 düşüş yaşanmıştır.

Şimdi de ambalajlı zeytinyağı ihracatımıza bakalım; son 4 yılda ambalajlı ihracatımızın ortalama miktarı 11.797.671 ton olup bunun değeri ortalama 47.527.835 $’dır. Bundan önceki 4 yılda ise kutulu ihracatımızın ortalama miktarı 11.088.626 ton, bunun da değeri ortalama 24.852.812 $ olmaktadır. Buna göre; son 4 yılda, önceki 4 yıla göre; ambalajlı ihracatımız miktar bazında % 6 artış, değer bazında da % 91 artış görülmüştür.”

“KARALAMA KAMPANYASI”

Mustafa Tan, EZZİB tarafından basın açıklamalarıyla bilinçli bir karalama kampanyası yürütüldüğünü savunarak, asıl hedefin dahili işleme rejimi kapsamında ithalat (DİR) istemleri olduğunu vurguladı. Türkiye’nin 4 yıldır İspanya ve ABD gibi ülkelerin dökme zeytinyağı tedarikçisi olmaktan çıktığını anlatan Tan, Türk zeytinyağının “Made in Turkey” ibaresi ile tanınmaya başladığının altını çizdi.

ÇARPICI SATIRBAŞLARI

MUSTAFA TAN:
“Son dönemlerde İhracatçı Birliği’nin Yönetimine birçok kez ihracat birincilikleri almış olan ve bu yönetimden önceki yönetimlerde defalarca yer alan bulunan, Tariş, Marmarabirlik, Verde, Komili Yudum vb gibi birlik, kuruluş veya firmalar dahil edilmemekte ve üyeleri arasında huzursuzluk yaratan delege belirleme sistemi içinde seçilmeleri neredeyse imkansız kılınmaktadır.

UZZK yönetiminde ise; Türkiye zeytin ve zeytinyağı üretiminin iç ve dış pazarlamasının yaklaşık % 80’ini gerçekleştiren kurum ve kuruluş ya da firmaların temsilcileri yer almaktadır.

UZZK’ yı, Üyelerini ve yönetimini antidemokratik bulan ve tüzüğünün değiştirilmesini isteyen Ege İhracatçı Zeytin ve Zeytinyağı Birlikleri öncelikle kendi genel kurul delege seçim sistemini ve işleyişini irdelemek ve UZZK’ nın tüzüğü olan bir dermek olmadığını kanunu ve yönetmeliği olan bir konsey olduğunu öğrenmeyi tercih ederek bu suretle bilgi kirliliği yaratmaya devam etmekten ve kaçınmalıdır.”

ZZTK, ÇELİŞKİLER YUMAĞI

MUSTAFA TAN:
“Son olarak Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesinin Ege İhracatçı Birliklerinin Üyeleri ve DTM’ den kaynak sağlayarak oluşturduğu bütçe ile sektörel uzlaşıdan uzak yürütmekte olduğu zeytin ve zeytinyağı tanıtım komitesi ve yöntemleri ise tam bir çelişkiler yumağı haline bürünmektedir. Zira iç ve dış tanıtıma katkı vermek için kurulan ve adı geçen kişi ve kurumların bütçeleriyle faaliyet gösteren Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, programı bir yıl önceden belirlenmiş ve 3-6 Mart 2011 tarihlerinde İzmir’ de başta UZZK destekleri olmak üzere, sektör temsilcileri ve İzfaş organizasyonu ve sektörün en önemli temsilcilerinden 120 firmanın katılımı ve birçok yabancı ülke alıcısının katılımı ile gerçekleşen Olivetech Fuarına katılmayarak Moskova Fuarı’na gitmeyi tercih etmiş, Ülkemiz zeytincilik sektörü açısından böylesi önemli ve yegane fuara katılmayarak, tanıtım konusundaki zafiyeti ve niyeti gözler önüne sererek sektörel ayrımcılığı ve hadiseye ülke penceresinden bakmama alışkanlığını sürdürmeye devam etmiştir.”

Ben kim haklı, kim haksız kararına varamadım…

Bakalım sizler bu konuda ne diyorsunuz?

Önemli olan da bu…