Friday, August 14, 2009

Zeytinciler ayakta, madencilerin taarruzundan korkuyor

Funda Özkan
Radikal
12 Ag 2009,Çarş.


Ege’de, Çanakkale’de, Küçükkuyu’da, hafta sonu yerli-yabancı turistlerin uğrak yeri Adatepe’de insanların elinde dosyalar, imza topluyor.
‘Zeytin Yasası’ndan yapılacak değişikliğe itiraz ediyorum’ tepkisi bu.Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Dr. Mustafa Tan,
“Olmadı, eylem yapacağız” diyor. İddialı, gelmiş geçmiş en büyük üretici eylemine imza atmaya kararlı. Tariş de ayakta, Başkanı Cahit Çetin‘in de öfkesi Mustafa Tan‘dan farklı değil.
AKP‘li üç milletvekilinin ki, üçü de zeytin-zeytinyağı topraklarına uzak illerin vekilleri, geçen mayıs ayında bir ‘yasa değişikliği teklifi’ hazırlamıştı.
Mevcut ‘Zeytincilik Kanunu’nun bir maddesini değiştirmeyi öneriyorlar.
Mevcut Zeytincilik Kanunu’nda diyor ki, “Zeytinliklere üç kilometre mesafe içinde hiçbir tesis kurulamaz. Sadece zeytin ve zeytinyağı ile ilgili tesis kurulabilir. O da Tarım Bakanlığı’nın izni şartıyla.”
Üç AKP’li milletvekilinin teklif ettiği değişiklikte ‘yenilenebilir enerji ve diğer işletmeler’
ibaresi ekleniyor.
Şeytanın gör dediği yer burası. ‘Diğer işletmeler’e neler girmez neler! Başta da madencilik tesisleri. Malum madencilerin, altıncıların, cennetten farksız Kaz Dağları‘na yönelik iştahı hiç kapanmadı. Bu topraklarda ‘enerji’ var ama madencilerin iştahını kabartan enerji değil. Zeytinyağı var, turizm var, temiz hava var, çeşidi zengin bitki var.
Mustafa Tan, “Muhalefet karşı, aslında AKP’nin bölge milletvekilleri de bu yasadaki maddenin değiştirilmesine karşı” diyor.
AKP‘nin üç milletvekilinin ‘en’ iyi niyetle bakıldığında zeytinciliğe verecekleri zararı tahmin etmedikleri hesaplanıyor.
Korkulan da şu, yeni yasama döneminde görüşülecek ‘teklifin’ bir gece yarısı geçip, madencilerin de bayram etmesi.
Güney Marmara’dan Akdeniz’in kuzeyine kadar 500 bin ailenin geçimini sağladığı zeytincilikte hiç dert bitmiyor.
Elbette şu boyut da var. Mümkün olsa da mevcut yasa uygulanabilir kılınsa, yazlık-ikinci ev adı altında dev apartmanların inşa edilmesinin önüne de geçilse. Tapuda ‘zeytinlik’ olarak geçen hiçbir arazinin üç kilometrenin altında mesafede o apartmanların da inşa edilmemiş olması gerekiyor.

‘Asıl yeşil zeytin para kazandırır’
Küçükkuyu Belediyesi Başkanı Cengiz Balkan da, Tariş kökenli, zeytin, zeytinyağı kültüründen geliyor. Küçükkuyu’da bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nin yine çok önemli konukları var. Bulgaristan Halk Oyunları ekibi, Sırbistan Halk Oyunları ekibi, Midilli Halk Dansları Topluluğu, Ege’nin başladığı yerde, barış tohumları atıyor.
Başkan Cengiz Balkan bu sefer iki önemli panelin yapılmasını sağlıyor. Birinde ‘Ege’nin Değerleri’ tartışılıyor, diğerinde ‘Ege’nin Yeşil Zeytini.’
Adatepe‘de sabah Taş Mektep‘te, 68’lilerin önde gelen isimlerinden Fahri Aral‘dan ‘o günleri dinliyoruz.’ İstanbul Üniversitesi işgalinde Deniz Gezmiş‘in ve diğerlerinin şakalarını, hayata bağlılıklarını, keyifli bir dünya adına keyifle verdikleri mücadeleyi.
Öğleden sonra da festival kapsamındaki panel için biz konuşmacılar sıralanıyoruz.
Üretici Selim Kantarcı, “Bölge, yeşil zeytine sahip çıkmalı. Markalaşmaya, coğrafik tescile, organik üretime
dikkat etmeli” diye konuşuyor.
Bir değer üretici Mehmet Ok, “Yeşil zeytin için bilinç lazım. Yeşil zeytin dikkat ister, kalite ister” diyor.
Zeytinyağında oyuncular değişiyor, büyük markalar üretime geçtikçe, üreticinin-köylünün rekabet şansı azalıyor. Zeytinyağında üretici ne yerli devler, ne de olmayan destek primiyle (Yunanistan’da kilo başına 1.32 avro destek varken, Türkiye’deki 18.9 kuruşluk desteğe “olmayan destek” demek daha doğru değil mi?) yurtdışındaki rakipleri karşısında ayakta durabiliyor.
Oysa yeşil zeytinin getirisi daha fazla. İhracat şansı daha yüksek.
Yeşil zeytin destek istiyor, teşvik istiyor. Komşumuz Yunanistan sofralık zeytine de kilo başına 20 sent destek verirken, Türkiye’deki üreticinin yanına bile yaklaşan olmuyor.

Çukuru muhafaza etme stratejisi

Küçükkuyu Belediyesi’nin 6. Uluslararası Kültür Sanat Festivali’ndeki ‘Ege’nin Yeşil Zeytini’ panelinde konuşmacılardan biri olunca hemen Halim Mete‘yi aradım. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) Başkan Yardımcısı Halim Mete malum, anlattığı fıkralarla ünlüdür. “Hükümetin zeytin stratejisini bak şöyle özetle” dedi, dediğini yaptım.

“Çukuru muhafaza etme stratejisidir.”

Fıkra şu: Bizim Temel’in köyünün girişinde dev bir çukur varmış. Köye gelen düşüyor, çıkan düşüyor. Bakmışlar olmuyor, köy heyeti toplanmış. Biri demiş ki, “Çukurun yanına bir ambulans koyalım, çukura düşeni hemen ilçedeki hastaneye yetiştirelim.” Bir başkası demiş ki “Olur mu hiç. Ambulansla götürene kadar adam ölür, biz en iyisi çukurun yanına bir hastane kuralım.”
Temel gülmüş. “Kafaya bak kafaya. Ula ne uğraşacağız. Onun yerine kapatalım buradaki çukuru, gidip hastanenin yanına yeni çukur açalım.”
Halim Mete “İşte” dedi. “Hükümetin zeytin stratejisi budur.”
Panelde aktardım. Şunu da ekledim. Sadece mevcut hükümetin değil, maalesef ki tüm hükümetlerin zeytine de, zeytinyağına da, tüm tarım ürünlerine yönelik de stratejisi aynı.”

No comments: