Ali Ekber Yıldırım
Dünya
29 Aralık 2009,Salı
Yıllık ortalama 800-900 bin ton ayçiçeği üreten Türkiye, kendine yeterli olmadığı için bu üründe net ithalatçı. Toplam 3 milyar dolarlık bitkisel yağ ithalatının yaklaşık üçte birini ayçiçeği oluşturuyor.
İthalat oranının yüksek olduğu bitkisel yağlarda ve bu kapsamdaki ayçiçeğinde Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü hem üreticiyi, hem tüccar, sanayici ve ihracatçıyı memnun edecek bir politika uygulamaya çalışıyor. Ne kadar başarılı oluyor?
Uygulanan politikanın ayrıntılarına geçmeden bazı güncel verileri paylaşmakta yarar var.
Türkiye’nin 2009 yılı ayçiçeği üretimi 800 bin ton seviyelerinde gerçekleşti. Trakyabirlik kilograma 70 kuruş avans fiyat açıkladı. Devletin kilogram başına ödeyeceği destekleme primi ise 21 kuruş olarak belirlendi. Piyasada ayçiçeğinin alım fiyatı ortalama 70 kuruş oldu.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin verilerine göre, bu yılın 10 aylık döneminde (Ocak-Ekim) 429 bin 201 ton ayçiçeği tohumu, 314 bin 503 ton ham ayçiçeği yağı ve 239 bin 224 ton ayçiçeği küspesi ithal edildi.
Bu kadar yüksek oranda ithalata konu olan ayçiçeğinde uygulanan dış ticaret politikası büyük önem taşıyor. Geçen yıl önce “referans fiyat” uygulaması denendi. Sonra bunun yerine “ithalatta gözetim” uygulamasına geçildi. Her iki uygulama ile ilgili gelişmeleri bu sütunda 3 Eylül ve 8 Eylül 2009 tarihli yazılarımızda ayrıntıları ile yazdık. Yazıları www.tarimdunyasi.net adresinden okuyabilirsiniz.
“Referans fiyat” ve “ithalatta gözetim” uygulamasından sonra “tarife kontenjanı” uygulamasına geçildi. Bakanlar Kurulu’nun bu konudaki kararı, 8 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. “Yağlık Ayçiçeği Tohumu ve Ham Ayçiçeği Tohumu Yağı İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar”ın uygulama tebliği ise 15 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı.
Buna göre, tarife kontenjanı çerçevesinde 1 Ocak 2010 ile 30 Haziran.2010 tarihleri arasında ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği unu ithalatında yüzde 5, ham ayçiçeği yağı ithalatında ise yüzde 17 gümrük vergisi uygulanması öngörülüyor. Bu tarihler arasında tarife kontenjanı çerçevesinde ithalat yapanlar, ayçiçeği tohumunda ve unda yüzde 22, ham ayçiçeğiyağında ise yüzde 19 daha az vergi ödeyecek.
Ayçiçeğinde tarife kontenjanı ilk kez uygulanmıyor. Daha önce de uygulandı. Trakyabirlik ve diğer birlikler, firmalar, iç piyasadan satın aldıkları ayçiçeği tohumu kadar ürünü ucuza ithal edebiliyordu. Fakat bu yıl farklı bir uygulama getirildi. Tarife kontenjanından yararlanmak için, satın alınan ürün kadar değil, satın alınan ürünün 15 Aralık 2009’a kadar işlenen miktarı kadar ithalat yapabilme şartı konuldu.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; Trakyabirlik bu yıl 340 bin ton ayçiçeği tohumu aldı. Geçmiş yıllardaki uygulamada 340 bin ton ithal etme hakkı olacaktı. Fakat, bu yıl aldığı ürünü 15 Aralık 2009’a kadar işleme şartı getirildi. Trakyabirlik aldığı 340 bin ton ayçiçeğinin 101 bin tonunu kendi tesislerinde, 55 bin tonunu fason olarak işledi. Aldığı ayçiçeği tohumunun 102 bin tonunu piyasada sattı. Deposunda da 82 bin ton kaldı. Bu durumda Trakyabirlik tarife kontenjanı çerçevesinde 166 bin ton ayçiçeği tohumu veya eşdeğeri ham ayçiçeği yağını düşük vergi ödeyerek ithal edebilecek.
Trakyabirlik gibi diğer birlikler ve özel sektör firmaları da aldıkları ayçiçeği tohumunun ne kadarını işlediyse o miktarda ithalat yapabilecek.
Tarife kontenjanından yararlanmak isteyenler için başvuru süresi Perşembe günü sona eriyor. İthalat Genel Müdürlüğü gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, tarife kontenjanı çerçevesinde ucuz ithalat, 1 Ocak 2010 itibariyle başlayacak.
Orta Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Turgay Ünlü, sistemin çok iyi işlediğini ve hem üreticinin hem de sanayicinin korunduğunu söylüyor. Ünlü, tarife kontenjanı çerçevesinde 600 bin ton civarında başvuru olacağını tahmin ediyor.
Telefonla görüştüğümüz Trakyabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen ise, 450 ile 500 bin ton arasında bir başvuru olacağını tahmin ettiklerini belirterek görüşlerini şöyle özetledi: “ Tarife kontenjanı uygulamasında ‘işleme’ şartının getirilmesi bizi olumsuz etkileyecek. Birlik olarak elimizde kalan 82 bin tonluk ayçiçeği tohumunun da tarife kontenjanı kapsamına alınması için çalışıyoruz. Sanayi ve Ticaret Bakanımız ile hafta sonu görüştük. Bu konuda bize destek olacaklarını söyledi. İthalat Genel Müdürlüğü’nün de, başvuru miktarı 650 bin tonun altında kalırsa bize bu hakkı tanıma sözü var. Biz bu talebi kendi kişisel çıkarımız için değil, ayçiçeği üreticisi ve ürünün geleceği için talep ediyoruz. Trakyabirlik olarak geçen yıl 83 kuruş fiyat verdik. Bu yıl 70 kuruş avans fiyat açıkladık. Üretici bizden fark bekliyor. Bu farkı vermemiz için tarife kontenjanı konusunun netleşmesini bekliyoruz. Bu farkı veremezsek, üretici ayçiçeği yerine buğdaya yönelir, seneye ithalat çok daha fazla olur.”
Rafet Bey’in de işaret ettiği gibi önemli olan içerde üretimi artırmak. Dışa bağımlılık sürdükçe, ithalatla ilgili hangi modeli uygularsanız uygulayın ülkenin dövizi dışarıdaki üreticilere akacak.
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Tuesday, December 29, 2009
Monday, December 28, 2009
Mandalina zeytine rakip oldu
Hürriyet
28 Aralık 2009,P.Tesi
Balıkesir'in Edremit ilçesinde çiftçiler, daha fazla kazandırdığını düşündükleri mandalinaya yöneliyor. Sadece Edremit'te, mandalina ağacı sayısı 240 bine ulaşırken, birçok çiftçi mandalina bahçesi kuruyor.
Edremit Ziraat Odası İkinci Başkanı Ali Yılmaz Diker, yaptığı açıklamada, Edremit'in yeşil çizik zeytiniyle Türkiye ve dünyada tanınan bir bölge olduğunu hatırlattı.
Çiftçilerin son yıllarda satsuma cinsi mandalina üretimine yöneldiğini ifade eden Diker, Edremit Körfezi'nde narenciye bahçelerinin giderek çoğaldığını bildirdi.
Diker, sadece Edremit'te 240 bin mandalina ağacı bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Genellikle narenciye, Kazdağları'nın eteklerinde Balkanlar'dan gelen soğuk havanın etkisinden kurtulmuş kuytu bölgelerde yetiştiriliyor. Her yerde olmaz, bu yöreye has bir üründür. Edremit'te zeytincilikten sonraki geçim kaynağı narenciyedir ve bu narenciyenin en büyük belirleyicisi satsumadır. Bölgede çok az portakal ve limon üretimi de yapılıyor.”
Üreticilerin çekirdeksiz satsumadan az masrafla çok kazandığını ifade eden Diker, “Çiftçiler, zeytinden eskisi kadar kazanamıyor. Yaklaşık 9 milyon zeytin ağacının bulunduğu Edremit'te mandalina, özellikle son yıllarda zeytinin tahtını zorlar oldu. Birçok üretici, mandalina bahçesi kuruyor” dedi.
Edremitli üretici Kazım Budak ise mandalinanın zeytine göre daha çok özen istediğini kaydederek, bu meyve türünün yaklaşık 10 aylık iyi bakımla üreticisine kazandırdığını söyledi.
Zeytinde oluşan fiyatların ve rekoltenin kendisini memnun etmediğini dile getiren Diker, “İlaçlamalar yeterli gelmiyor. Devletin yaptığı ilaçlamadan memnun değilim. Biz her ne kadar kendimiz 20 günde bir ilaçlama yapsak da yeterli olmuyor. Bu yüzden de ürün yüzde 50 fire veriyor. Bu nedenle mandalina üretimini tercih etmeye başladık. Çünkü geliri fazla” diye konuştu.
28 Aralık 2009,P.Tesi
Balıkesir'in Edremit ilçesinde çiftçiler, daha fazla kazandırdığını düşündükleri mandalinaya yöneliyor. Sadece Edremit'te, mandalina ağacı sayısı 240 bine ulaşırken, birçok çiftçi mandalina bahçesi kuruyor.
Edremit Ziraat Odası İkinci Başkanı Ali Yılmaz Diker, yaptığı açıklamada, Edremit'in yeşil çizik zeytiniyle Türkiye ve dünyada tanınan bir bölge olduğunu hatırlattı.
Çiftçilerin son yıllarda satsuma cinsi mandalina üretimine yöneldiğini ifade eden Diker, Edremit Körfezi'nde narenciye bahçelerinin giderek çoğaldığını bildirdi.
Diker, sadece Edremit'te 240 bin mandalina ağacı bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Genellikle narenciye, Kazdağları'nın eteklerinde Balkanlar'dan gelen soğuk havanın etkisinden kurtulmuş kuytu bölgelerde yetiştiriliyor. Her yerde olmaz, bu yöreye has bir üründür. Edremit'te zeytincilikten sonraki geçim kaynağı narenciyedir ve bu narenciyenin en büyük belirleyicisi satsumadır. Bölgede çok az portakal ve limon üretimi de yapılıyor.”
Üreticilerin çekirdeksiz satsumadan az masrafla çok kazandığını ifade eden Diker, “Çiftçiler, zeytinden eskisi kadar kazanamıyor. Yaklaşık 9 milyon zeytin ağacının bulunduğu Edremit'te mandalina, özellikle son yıllarda zeytinin tahtını zorlar oldu. Birçok üretici, mandalina bahçesi kuruyor” dedi.
Edremitli üretici Kazım Budak ise mandalinanın zeytine göre daha çok özen istediğini kaydederek, bu meyve türünün yaklaşık 10 aylık iyi bakımla üreticisine kazandırdığını söyledi.
Zeytinde oluşan fiyatların ve rekoltenin kendisini memnun etmediğini dile getiren Diker, “İlaçlamalar yeterli gelmiyor. Devletin yaptığı ilaçlamadan memnun değilim. Biz her ne kadar kendimiz 20 günde bir ilaçlama yapsak da yeterli olmuyor. Bu yüzden de ürün yüzde 50 fire veriyor. Bu nedenle mandalina üretimini tercih etmeye başladık. Çünkü geliri fazla” diye konuştu.
Asker, 2010 Yılında Zeytinyağı Yiyecek
Fethiyeden Haber
27 Aralık 2009,Pazar
Zeytin üretimini teşvik etmek için AK Parti hükümeti 2010 yılında askerlere zeytinyağı yedirecek.
Türkiye'deki toplam tarım arazilerinin yüzde 3'ünü zeytin alanları oluşturuyor. Dikili 90 milyon zeytin ağacı bulunan Türkiye'de yıllık ortalama 120 bin ton zeytin elde ediliyor. Yılda 300 bin ton zeytinyağı üreten Türkiye, bunun 100 bin tonunu ihraç ederken 200 bin tonunu ise iç piyasada tüketiyor. Kişi başına yıllık zeytin tüketimi 1 kilogram olan ülkemizde zeytinyağı kullanımını artırmayı hedefleyen Milli Savunma Bakanlığı, 2010 yılında zeytin açılımı gerçekleştirecek. Orman Bakanlığı'nın bozuk orman alanlarını zeytinliklere tahsisi ve Tarım Bakanlığı'nın 1 milyon zeytin fidanı dağıtmasının ardından Milli Savunma Bakanlığı da askerlere zeytinyağı yedirmek için kolları sıvadı. Bakanlık, 2010 yılında askeriyenin 21 milyon TL olan yemek bütçesinin 6 milyon TL'sini zeytinyağı alımına ayırdı. Yeni yılla birlikte askeriyedeki zeytinyağı kullanımı da bu şekilde artırılmış olacak.
"DİĞER BAKANLIKLARLA GÖRÜŞÜYORUZ"
Konuya ilişkin açıklama yapan AK Parti Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır, bakanlığın böyle bir karar almasının sevindirici olduğunu söyledi. 6 trilyon zeytin yağının iç pazarda sadece askeriyede kullanılmasının zeytin üretimini de teşvik edeceğini anlatan Hıdır, bu gelişme ile birlikte yıllık 100 bin ton zeytin ihracatının ikiye katlanacağını belirtti.
AK Parti Ege bölgesi milletvekilleri olarak diğer bakanlıklarla da görüşüp kamu kurumlarında zeytin yağı tüketiminin artırılması yönünde çalışma yaptıklarını açıklayan Hıdır, "Yemekli hizmet veren kamu kuruluşlarında zeytinyağı kullanılması için diğer bakanlıklara da teklif sunduk. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın da kurumlarında zeytinyağı kullanımına geçmesini istiyoruz." dedi.
Meclis Genel Kurulunda yaptığında konuşmasında ise Mehmet Nil Hıdır, şu ifadeleri kullanmıştı: "Zeytinyağı deyince, bereket ve sağlık sembolü zeytinimiz aklımıza geliyor ve "zeytin, zeytinyağı" deyince de Ege sahillerinin, Çanakkale'den, Balıkesir, Bursa, Manisa, İzmir, Muğla, Aydın bölgesinin bereketli zeytin ağaçları ve zeytinyağları aklımıza geliyor. Özellikle yerli zeytinyağlarımız, Gemlik zeytinyağlarına göre yani fidanla dikilen, üretilen zeytinlerin zeytinyağına göre çok daha nefaseti güzel ve dayanıklı, aroması güzel zeytinyağlarımız, ihracata yönelik zeytinyağlarımız. Kalbe, tansiyona, bedenin sağlığına en önemli katkı sağlayan zeytinyağımızın tüketiminde eğer Anadolu insanımız bu yağa sahip çıkmazsa, Anadolu insanımız en az Avrupa kadar zeytinyağı tüketimine önem vermezse zeytinyağı üreticimizin ikiye katlaması, üçe katlaması çok fazla değer ifade etmiyor."
27 Aralık 2009,Pazar
Zeytin üretimini teşvik etmek için AK Parti hükümeti 2010 yılında askerlere zeytinyağı yedirecek.
Türkiye'deki toplam tarım arazilerinin yüzde 3'ünü zeytin alanları oluşturuyor. Dikili 90 milyon zeytin ağacı bulunan Türkiye'de yıllık ortalama 120 bin ton zeytin elde ediliyor. Yılda 300 bin ton zeytinyağı üreten Türkiye, bunun 100 bin tonunu ihraç ederken 200 bin tonunu ise iç piyasada tüketiyor. Kişi başına yıllık zeytin tüketimi 1 kilogram olan ülkemizde zeytinyağı kullanımını artırmayı hedefleyen Milli Savunma Bakanlığı, 2010 yılında zeytin açılımı gerçekleştirecek. Orman Bakanlığı'nın bozuk orman alanlarını zeytinliklere tahsisi ve Tarım Bakanlığı'nın 1 milyon zeytin fidanı dağıtmasının ardından Milli Savunma Bakanlığı da askerlere zeytinyağı yedirmek için kolları sıvadı. Bakanlık, 2010 yılında askeriyenin 21 milyon TL olan yemek bütçesinin 6 milyon TL'sini zeytinyağı alımına ayırdı. Yeni yılla birlikte askeriyedeki zeytinyağı kullanımı da bu şekilde artırılmış olacak.
"DİĞER BAKANLIKLARLA GÖRÜŞÜYORUZ"
Konuya ilişkin açıklama yapan AK Parti Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır, bakanlığın böyle bir karar almasının sevindirici olduğunu söyledi. 6 trilyon zeytin yağının iç pazarda sadece askeriyede kullanılmasının zeytin üretimini de teşvik edeceğini anlatan Hıdır, bu gelişme ile birlikte yıllık 100 bin ton zeytin ihracatının ikiye katlanacağını belirtti.
AK Parti Ege bölgesi milletvekilleri olarak diğer bakanlıklarla da görüşüp kamu kurumlarında zeytin yağı tüketiminin artırılması yönünde çalışma yaptıklarını açıklayan Hıdır, "Yemekli hizmet veren kamu kuruluşlarında zeytinyağı kullanılması için diğer bakanlıklara da teklif sunduk. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın da kurumlarında zeytinyağı kullanımına geçmesini istiyoruz." dedi.
Meclis Genel Kurulunda yaptığında konuşmasında ise Mehmet Nil Hıdır, şu ifadeleri kullanmıştı: "Zeytinyağı deyince, bereket ve sağlık sembolü zeytinimiz aklımıza geliyor ve "zeytin, zeytinyağı" deyince de Ege sahillerinin, Çanakkale'den, Balıkesir, Bursa, Manisa, İzmir, Muğla, Aydın bölgesinin bereketli zeytin ağaçları ve zeytinyağları aklımıza geliyor. Özellikle yerli zeytinyağlarımız, Gemlik zeytinyağlarına göre yani fidanla dikilen, üretilen zeytinlerin zeytinyağına göre çok daha nefaseti güzel ve dayanıklı, aroması güzel zeytinyağlarımız, ihracata yönelik zeytinyağlarımız. Kalbe, tansiyona, bedenin sağlığına en önemli katkı sağlayan zeytinyağımızın tüketiminde eğer Anadolu insanımız bu yağa sahip çıkmazsa, Anadolu insanımız en az Avrupa kadar zeytinyağı tüketimine önem vermezse zeytinyağı üreticimizin ikiye katlaması, üçe katlaması çok fazla değer ifade etmiyor."
Monday, December 21, 2009
“Zeytin İskelesi” ilk reklam filmiyle ekranda
medyaloji
20 Aralık 2009,Pazar
Zeytinyağı pazarına ‘Zeytin İskelesi’ adıyla yeni bir marka daha katıldı. Markanın tanıtımı için hazırlanan reklam filmleri de TV ekranları aracılığıyla izleyiciyle buluşmaya başladı. İzlemek için tıklayın...
http://www.medyaloji.net/haber/_zeytin_iskelesi_ilk_reklam_filmiyle_ekranda.htm
Zeytin İskelesi, zeytinyağı pazarının en yeni markası olarak sektöre adım attı. Tariş'in eski Genel Müdürü Fatih Cenikli'nin yönetiminde İzmirli, Kuloğlu Grubu tarafından yaratılan Zeytin İskelesi markası, zeytinyağını mutfaklarda hak ettiği yerine geri getirmeyi amaçlıyor.
Zeytin İsklesi, ambalajı ile farklılaşıyor
TV ekranlarında izleyiciyle buluşan reklam filmleri ise markanın farklılaştığı temel noktayı, ambalajını işaret ediyor. Reklam, zeytinyağının korunması, tazeliğinin, doğallığının bozulmaması için ışıktan uzak durması ve dolayısıyla koyu renk şişede sunulması gerektiği bilgisini izleyiciye sunarken markanın ambalajını da ekrana getiriyor.
Markanın, Ege bölgesi menşeli olduğuna da dikkat çeken reklam filmi ‘Sadece Ege, sadece naturel’ sloganıyla ekrana geliyor. Zeytin İskelesi’nin iki farklı versiyonla izleyiciyle sunulan reklam filmleri 18 Aralık’tan beri yayınlanıyor.
Wednesday, December 16, 2009
Bu topraklardan zeytinyağı markası çıkar mı?
Fikri Türkel
Zaman
16 Aralık 2009,Çarş.
Soruyu, bu ülkede yeni marka çıkar mı, diye de genişletebilirsiniz. Keşfedilmemiş bir şey kalmadığına inanan pek çok insan var.
Bakın on yıl önce "ıslak mendil" diye bir şey yoktu. Kuş gribi, domuz gribi derken ıslak mendil cebimize, çantamıza girerken yeni bir sektör de doğdu: Hijyen..
Son salgınlar, insanlara zorunlu temizliği getirirken, hijyen sektörünü de ekonominin içine enjekte etti. Temizlik sağlığın temelidir. Kişisel bakım sektörü, hijyen sektörüyle birleşti. Hijyen tanımı, temizlik ve sağlıktan oluşuyor. Sağlık konsepti de her şeye damgasını vurmaya başladı.
Eskiden "life style" akımı vardı: Yaşamak ve yaşamdan haz almak gibi. Artık "health style" akımı yerleşiyor. Girişimcilerin uyanık davranıp ürünlerini "healt style" diye tescil etmelerinde fayda görüyorum.
Temizlik kadar, sağlığımızı koruyucu tedbirler de vazgeçilmezlerimiz arasına giriyor. Danimarka'da devam etmekte olan Çevre ve İklim Konferansı'ndaki kararlar arasında beslenmenin sağlıkla ilişkisini görebilirsiniz.
Bu toprakların en büyük sağlık kaynaklarından biri zeytin ve zeytinyağıdır. İki ay önce Akhisar'daydım: Türkiye'de Ayvalık zeytinyağı ve Gemlik zeytini kavramları arasına Akhisar'ı katmayı başardılar. Üstüne üstlük Ece başta olmak üzere pek çok marka yatırımları var.
Zeytinyağında geleneksel markalarımız var: Komili, Tariş, Kırlangıç, Kristal vs. Türkiye, zeytinyağında ilk beş ülke arasına giremiyor. Tunus ve Suriye büyük atılımlar yaparak önümüze geçti. Son on yılda 80 milyon civarında yeni zeytin fidanı dikildi. Yani önümüzdeki günlerde tekrar dördüncülüğe, beşinciliğe gelme şansımız yüksek.
İki şey yapmalıyız. Zeytinyağı tüketimini artırmalıyız. Eğer kişi başına yılda yarım litre daha fazla tüketebilirsek; sektör rekabet edebilir şartlara kavuşur. Bu, zaten bizim sağlığımız için zorunluluktur.
Diğer taraftan yeni markalar oluşturmalıyız. Her gittiğimiz yerde yeni markalaşma gayretlerini görüyorum: Altın Hasat, Ravika, Madra, Tantalis, Sırma veya Zeytin İskelesi gibi.
Zeytin İskelesi örneğinden hareketle zeytinyağı konusunda birkaç detay vermek istiyorum.
Zeytinyağında İspanya liderliği açık ara devam ettiriyor. İtalyanların onca tasarım ve mutfağı ile birlikte pazarlama kabiliyetlerine karşılık ikinci durumdalar. Tarım tekniklerini çok iyi kullanan iki ülkeden bahsediyoruz. İspanya, başarısını Franco dönemindeki kurumsallaşmaya bağlıyor. Çok iyi kooperatif yapısı ve yöneticilerinin vizyonu bugün rekabet üstünlüğü sağlamış.
İspanya'daki zeytinciliği öğrenmek için turizm gelirlerine bakmak gerekiyor. Turizmden 36 milyar Euro gelire karşılık, 40 milyar Euro zeytin ve zeytinyağı satabiliyor.
Mesela İspanya'da sulamada "Mini Sprint" denilen bir teknik geliştirilmiş. Bu metotla her bir ağaca günde 10 kilo su veriliyor. Bu usulle havadaki azot toprağı alınarak gübreleme de yapılmış oluyor.
Ne acıdır ki bu bilgiyi almak isteseniz size verecek herhangi akademisyen ve bakanlık görevlisi yoktur. Ben de bu bilgileri Hasan Bedii Şen'den aldım. Kendisi, organik zeytinyağı için 15 senedir uğraşıyor. Üretiminin yarısını Almanya'ya yarısını da Zeytin İskelesi'ne satıyor. Ürününe katma değer katmak için uğraşıyor. Zeytinyağında bile farkındalık oluşturulabileceğinin tipik bir örneğini oluşturuyor.
Bir diğer ilginç durum şu: Zeytinyağı şişesinde standart üretim maalesef Türkiye'de oluşturulamıyor. Standart olmayan şişeler ihracatta geri dönebiliyor. Bu yüzden Zeytin İskelesi de Şen Ailesi de şişelerini İtalya'dan getiriyorlar.
Geçen yıl Zeytin Tanıtım Grubu, zeytinyağı şişesi tasarım yarışması yaptı. Çok güzel eserler çıkmıştı ortaya. Öğreniyoruz ki yarışmaya gönderilen şişelerin hiçbiri seri üretime uygun değilmiş. Bunda sanatçıların bir kabahati yok. Yarışma şartnamesine endüstriyel üretim standartları konulmamıştı.
Organik yağ üretiminde zeytinler basınçla kırılıyor. İtalya Toskacana bölgesinde bıçakla kesiliyor ama bizim geleneğimizde parçalanıyor. E vitamini ve bakırın kaybolmaması için bu önemli bir detay. Ve bu yüzden Türkiye'deki zeytinyağının ancak yüzde 1'i gerçekten organik ve sertifikalıdır.
Zaman
16 Aralık 2009,Çarş.
Soruyu, bu ülkede yeni marka çıkar mı, diye de genişletebilirsiniz. Keşfedilmemiş bir şey kalmadığına inanan pek çok insan var.
Bakın on yıl önce "ıslak mendil" diye bir şey yoktu. Kuş gribi, domuz gribi derken ıslak mendil cebimize, çantamıza girerken yeni bir sektör de doğdu: Hijyen..
Son salgınlar, insanlara zorunlu temizliği getirirken, hijyen sektörünü de ekonominin içine enjekte etti. Temizlik sağlığın temelidir. Kişisel bakım sektörü, hijyen sektörüyle birleşti. Hijyen tanımı, temizlik ve sağlıktan oluşuyor. Sağlık konsepti de her şeye damgasını vurmaya başladı.
Eskiden "life style" akımı vardı: Yaşamak ve yaşamdan haz almak gibi. Artık "health style" akımı yerleşiyor. Girişimcilerin uyanık davranıp ürünlerini "healt style" diye tescil etmelerinde fayda görüyorum.
Temizlik kadar, sağlığımızı koruyucu tedbirler de vazgeçilmezlerimiz arasına giriyor. Danimarka'da devam etmekte olan Çevre ve İklim Konferansı'ndaki kararlar arasında beslenmenin sağlıkla ilişkisini görebilirsiniz.
Bu toprakların en büyük sağlık kaynaklarından biri zeytin ve zeytinyağıdır. İki ay önce Akhisar'daydım: Türkiye'de Ayvalık zeytinyağı ve Gemlik zeytini kavramları arasına Akhisar'ı katmayı başardılar. Üstüne üstlük Ece başta olmak üzere pek çok marka yatırımları var.
Zeytinyağında geleneksel markalarımız var: Komili, Tariş, Kırlangıç, Kristal vs. Türkiye, zeytinyağında ilk beş ülke arasına giremiyor. Tunus ve Suriye büyük atılımlar yaparak önümüze geçti. Son on yılda 80 milyon civarında yeni zeytin fidanı dikildi. Yani önümüzdeki günlerde tekrar dördüncülüğe, beşinciliğe gelme şansımız yüksek.
İki şey yapmalıyız. Zeytinyağı tüketimini artırmalıyız. Eğer kişi başına yılda yarım litre daha fazla tüketebilirsek; sektör rekabet edebilir şartlara kavuşur. Bu, zaten bizim sağlığımız için zorunluluktur.
Diğer taraftan yeni markalar oluşturmalıyız. Her gittiğimiz yerde yeni markalaşma gayretlerini görüyorum: Altın Hasat, Ravika, Madra, Tantalis, Sırma veya Zeytin İskelesi gibi.
Zeytin İskelesi örneğinden hareketle zeytinyağı konusunda birkaç detay vermek istiyorum.
Zeytinyağında İspanya liderliği açık ara devam ettiriyor. İtalyanların onca tasarım ve mutfağı ile birlikte pazarlama kabiliyetlerine karşılık ikinci durumdalar. Tarım tekniklerini çok iyi kullanan iki ülkeden bahsediyoruz. İspanya, başarısını Franco dönemindeki kurumsallaşmaya bağlıyor. Çok iyi kooperatif yapısı ve yöneticilerinin vizyonu bugün rekabet üstünlüğü sağlamış.
İspanya'daki zeytinciliği öğrenmek için turizm gelirlerine bakmak gerekiyor. Turizmden 36 milyar Euro gelire karşılık, 40 milyar Euro zeytin ve zeytinyağı satabiliyor.
Mesela İspanya'da sulamada "Mini Sprint" denilen bir teknik geliştirilmiş. Bu metotla her bir ağaca günde 10 kilo su veriliyor. Bu usulle havadaki azot toprağı alınarak gübreleme de yapılmış oluyor.
Ne acıdır ki bu bilgiyi almak isteseniz size verecek herhangi akademisyen ve bakanlık görevlisi yoktur. Ben de bu bilgileri Hasan Bedii Şen'den aldım. Kendisi, organik zeytinyağı için 15 senedir uğraşıyor. Üretiminin yarısını Almanya'ya yarısını da Zeytin İskelesi'ne satıyor. Ürününe katma değer katmak için uğraşıyor. Zeytinyağında bile farkındalık oluşturulabileceğinin tipik bir örneğini oluşturuyor.
Bir diğer ilginç durum şu: Zeytinyağı şişesinde standart üretim maalesef Türkiye'de oluşturulamıyor. Standart olmayan şişeler ihracatta geri dönebiliyor. Bu yüzden Zeytin İskelesi de Şen Ailesi de şişelerini İtalya'dan getiriyorlar.
Geçen yıl Zeytin Tanıtım Grubu, zeytinyağı şişesi tasarım yarışması yaptı. Çok güzel eserler çıkmıştı ortaya. Öğreniyoruz ki yarışmaya gönderilen şişelerin hiçbiri seri üretime uygun değilmiş. Bunda sanatçıların bir kabahati yok. Yarışma şartnamesine endüstriyel üretim standartları konulmamıştı.
Organik yağ üretiminde zeytinler basınçla kırılıyor. İtalya Toskacana bölgesinde bıçakla kesiliyor ama bizim geleneğimizde parçalanıyor. E vitamini ve bakırın kaybolmaması için bu önemli bir detay. Ve bu yüzden Türkiye'deki zeytinyağının ancak yüzde 1'i gerçekten organik ve sertifikalıdır.
Friday, December 11, 2009
Zeytinyağı şişesi kırıldı
Dilek Gappi
Milliyet
11 Aralık 2009,Cuma
Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yeni ve zehir zemberek bir açıklama yaptı.
Türkiye’nin, Ege’nin gözbebeği olan zeytin ve zeytinyağı sektöründe varolan çatlak bu açıklamayla derinleşti, kırığa dönüştü.
Sektöre ya da konuya yakın olanlar bilir.
Bu sektör yaklaşık dört yıldan bu yana ihracatçı birlikleri ile üretici birlikleri arasında “DİR” Dahilde İşleme Rejimi olarak adı konulmuş bir bölünmüşlük yaşıyor.
Geçmiş uzun.
Basitçe çatlak şu; ihracatçılardan bir bölümü, geçmiş yıllarda özellikle zeytinin “yok yılında” yaşadıkları arz sorununu dile getirerek, yurtdışı pazarlarını kaybetmemek için “DİR” uygulamasından yararlanmak istemişlerdi.
Sektörün diğer kanadı ise DİR’in çiftçiye, art arda yapılan yatırımlarla gelişen zeytinyağı sektörüne zarar vereceğini belirterek şiddetle karşı çıkmışlardı.
DİR gerçekleşmedi, sonunda Dış Ticaret Müsteşarlığı da bu ısrarından vazgeçti.
Ancak DİR bitti, çatlak baki kaldı.
* * *
Gelelim bugüne... Geçmişteki tartışma tarafları ikiye ayırdı. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve buna bağlı Egeli İhracatçılar ile Tarım Bakanlığı ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi artık iki ayrı taraf.
Üretici Birlikleri de ikinci grubun içinde yer alıyor.
Bu kez çatlak “Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi” yle derinleşti.
Tanıtım Komiteleri, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın bünyesinde 2007 yılında oluşturuldu. Bakanlık 12 sektörde kurduğu tanıtım komitelerinin başına kendi bürokratlarını atarken, komitelerin bütçesi ise o sektörün ihracat rakamının binde yarım oranı ile müsteşarlık bünyesinden ayrılan 250 bin TL’lik destekle oluşuyor. Komitenin başkanı bürokrat, başkan vekili ve üyeler ise ihracatçılardan seçiliyor. Zeytinyağı Tanıtım Komitesi için de 2008-2009 için yaklaşık 1 milyon doları geçen bir bütçe ayrıldı.
İşte bu kez UZZK, bu tanıtım komitesini eleştirince yine kıyamet koptu.
Usluplara bakınca biz gazeteciler hemen yakın geçmişteki DİR tartışmalarını anımsadık.
Konunun özü değil, tarafların birbirlerine laf atmaları, zaman zaman kabalaşmalar, üzüm yemek değil, bağcı dövmek yaklaşımları unutulur gibi değildi.
Hala her iki taraf da birbirine ateş püskürüyor.
İhracatçı kanadının uslubu her zamanki gibi Ege İhracatçı Birlikleri’nin genel yaklaşımından farklı.
UZZK’ya rüştünü ispat etmeye çalışan buluğ çağındaki çocuk yakıştırması yapılıyor. UZZK’nın hamaset dışında hiçbir şey yapmadığı, prim kavgası yapmayı beceremediğine kadar dem vuruluyor.
UZZK ise bu kez altta kalacak gibi değil. Başkan Mustafa Tan da oldukça kızgın.
“Ulusal Zeytinyağı Konseyiyiz ve görevlerimizden biri de zeytinyağının tanıtımını yapmak ama ne kurula girebiliyoruz, ne bütçeden yararlanabiliyoruz. Komite, Ege İhracatçı Birlikleri’nin tamamen tekelinde. Bakanlık tarafından atanan tanıtım komitesi başkanı pasif bırakılıyor. Her yerde tanıtım komitesini başkanvekili diye kendini tanıtan ama ihracatçı olmayan, dernek dergisi çıkartan birisi temsil ediyor. Tanıtım Komitesi’ne üye olmak için para koymak gerekiyorsa biz de koyarız. Bugüne kadar yurtiçinde yaptıkları tek tanıtıma tanık olmadık” diyor.
Tarafları dinlediğinde sert açıklamalar uzayıp gidiyor.
* * *
Zaten her iki taraf da birbirini dinlemeyi baştan reddediyor. Haklı ve haksız oldukları noktalar var ama ortak noktada buluşmak gibi amaçları yok.
Oysa bulundukları koltukları sektöre katkı sağlamak için işgal ediyorlar, kavga etmek için değil..
Özellikle zeytinyağı ihracatçı birliklerinin uslubuna dikkat etmesi, Tanıtım Komitesi’nin stratejisini tüm ilgili birim ve kamuoyu ile paylaşması, UZZK’nın da tespit ettiği yanlışlıkları, eksiklikleri belgeleriyle ortaya koyması lazım.
Zeytinciliği kolay diye bilen, “su istemez, gübre istemez” diye düşünen çoktur. Oysa Türkiye’de genellikle dik yamaçlarda bulunan ağaçların bakımı zordur, zeytinlerin toplanması meşakkatlidir.
Şimdi bu mevsimde yağmurların altında milyonlarca zeytini çırparak, çamurlu topraklardan toplamaya çalışıyor üreticiler..
Zeytinyağına ilk kez 1998- 1999 sezonunda kiloda 40 sent destekleme primi verilmişti. Her sezon aşağı çekilerek 7,5 sente kadar düşürüldü. Avrupa’da yıllardır 1,32 Avro destekleme primi veriliyor. Diğer desteklerde işin cabası.
Yani bu kavgaların üreticilere yararı yok.
Tüketici ise Türkiye’de zeytinyağını pahalı yer. Gıdım gıdım kullanılır. Onlara da hiç yararı yok.
Türkiye’yi Avrupa’nın ucuz tedarikçisi olmaktan kurtarabilecek, primi yükseltecek, Türk tüketicisine bol zeytinyağı yedirecek mücadeleye şapka çıkaracak hale geldik.
Katmadeğer yaratan ihracatta zaten az umudumuz var, onu da kendi iç kavgalarımızla yok etmeyi bu gidişle başaracağız...
Milliyet
11 Aralık 2009,Cuma
Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yeni ve zehir zemberek bir açıklama yaptı.
Türkiye’nin, Ege’nin gözbebeği olan zeytin ve zeytinyağı sektöründe varolan çatlak bu açıklamayla derinleşti, kırığa dönüştü.
Sektöre ya da konuya yakın olanlar bilir.
Bu sektör yaklaşık dört yıldan bu yana ihracatçı birlikleri ile üretici birlikleri arasında “DİR” Dahilde İşleme Rejimi olarak adı konulmuş bir bölünmüşlük yaşıyor.
Geçmiş uzun.
Basitçe çatlak şu; ihracatçılardan bir bölümü, geçmiş yıllarda özellikle zeytinin “yok yılında” yaşadıkları arz sorununu dile getirerek, yurtdışı pazarlarını kaybetmemek için “DİR” uygulamasından yararlanmak istemişlerdi.
Sektörün diğer kanadı ise DİR’in çiftçiye, art arda yapılan yatırımlarla gelişen zeytinyağı sektörüne zarar vereceğini belirterek şiddetle karşı çıkmışlardı.
DİR gerçekleşmedi, sonunda Dış Ticaret Müsteşarlığı da bu ısrarından vazgeçti.
Ancak DİR bitti, çatlak baki kaldı.
* * *
Gelelim bugüne... Geçmişteki tartışma tarafları ikiye ayırdı. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve buna bağlı Egeli İhracatçılar ile Tarım Bakanlığı ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi artık iki ayrı taraf.
Üretici Birlikleri de ikinci grubun içinde yer alıyor.
Bu kez çatlak “Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi” yle derinleşti.
Tanıtım Komiteleri, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın bünyesinde 2007 yılında oluşturuldu. Bakanlık 12 sektörde kurduğu tanıtım komitelerinin başına kendi bürokratlarını atarken, komitelerin bütçesi ise o sektörün ihracat rakamının binde yarım oranı ile müsteşarlık bünyesinden ayrılan 250 bin TL’lik destekle oluşuyor. Komitenin başkanı bürokrat, başkan vekili ve üyeler ise ihracatçılardan seçiliyor. Zeytinyağı Tanıtım Komitesi için de 2008-2009 için yaklaşık 1 milyon doları geçen bir bütçe ayrıldı.
İşte bu kez UZZK, bu tanıtım komitesini eleştirince yine kıyamet koptu.
Usluplara bakınca biz gazeteciler hemen yakın geçmişteki DİR tartışmalarını anımsadık.
Konunun özü değil, tarafların birbirlerine laf atmaları, zaman zaman kabalaşmalar, üzüm yemek değil, bağcı dövmek yaklaşımları unutulur gibi değildi.
Hala her iki taraf da birbirine ateş püskürüyor.
İhracatçı kanadının uslubu her zamanki gibi Ege İhracatçı Birlikleri’nin genel yaklaşımından farklı.
UZZK’ya rüştünü ispat etmeye çalışan buluğ çağındaki çocuk yakıştırması yapılıyor. UZZK’nın hamaset dışında hiçbir şey yapmadığı, prim kavgası yapmayı beceremediğine kadar dem vuruluyor.
UZZK ise bu kez altta kalacak gibi değil. Başkan Mustafa Tan da oldukça kızgın.
“Ulusal Zeytinyağı Konseyiyiz ve görevlerimizden biri de zeytinyağının tanıtımını yapmak ama ne kurula girebiliyoruz, ne bütçeden yararlanabiliyoruz. Komite, Ege İhracatçı Birlikleri’nin tamamen tekelinde. Bakanlık tarafından atanan tanıtım komitesi başkanı pasif bırakılıyor. Her yerde tanıtım komitesini başkanvekili diye kendini tanıtan ama ihracatçı olmayan, dernek dergisi çıkartan birisi temsil ediyor. Tanıtım Komitesi’ne üye olmak için para koymak gerekiyorsa biz de koyarız. Bugüne kadar yurtiçinde yaptıkları tek tanıtıma tanık olmadık” diyor.
Tarafları dinlediğinde sert açıklamalar uzayıp gidiyor.
* * *
Zaten her iki taraf da birbirini dinlemeyi baştan reddediyor. Haklı ve haksız oldukları noktalar var ama ortak noktada buluşmak gibi amaçları yok.
Oysa bulundukları koltukları sektöre katkı sağlamak için işgal ediyorlar, kavga etmek için değil..
Özellikle zeytinyağı ihracatçı birliklerinin uslubuna dikkat etmesi, Tanıtım Komitesi’nin stratejisini tüm ilgili birim ve kamuoyu ile paylaşması, UZZK’nın da tespit ettiği yanlışlıkları, eksiklikleri belgeleriyle ortaya koyması lazım.
Zeytinciliği kolay diye bilen, “su istemez, gübre istemez” diye düşünen çoktur. Oysa Türkiye’de genellikle dik yamaçlarda bulunan ağaçların bakımı zordur, zeytinlerin toplanması meşakkatlidir.
Şimdi bu mevsimde yağmurların altında milyonlarca zeytini çırparak, çamurlu topraklardan toplamaya çalışıyor üreticiler..
Zeytinyağına ilk kez 1998- 1999 sezonunda kiloda 40 sent destekleme primi verilmişti. Her sezon aşağı çekilerek 7,5 sente kadar düşürüldü. Avrupa’da yıllardır 1,32 Avro destekleme primi veriliyor. Diğer desteklerde işin cabası.
Yani bu kavgaların üreticilere yararı yok.
Tüketici ise Türkiye’de zeytinyağını pahalı yer. Gıdım gıdım kullanılır. Onlara da hiç yararı yok.
Türkiye’yi Avrupa’nın ucuz tedarikçisi olmaktan kurtarabilecek, primi yükseltecek, Türk tüketicisine bol zeytinyağı yedirecek mücadeleye şapka çıkaracak hale geldik.
Katmadeğer yaratan ihracatta zaten az umudumuz var, onu da kendi iç kavgalarımızla yok etmeyi bu gidişle başaracağız...
Thursday, December 10, 2009
Türk zeytinyağının tanıtımı için kavga
Yeni Asır
10 Aralık 2009,Perşembe
Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, zeytinyağının kendileri olmadan tanıtılamayacağını iddia eden Tan'a tepkili
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan'ın Türk zeytinyağının tanıtımında mutlaka konseyin de yer alması gerektiği açıklamaları, ihracatçıların tepkisine neden oldu. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yazılı bir açıklama yaparak, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin resmi bir kurum olduğunu ve herhangi bir şaibesi bulunmadığını ifade ederken, UZZK Başkanı Mustafa Tan, "Bizim içinde olmadığımız bir tanıtım, Türk zeytinyağının tanıtımı olamaz" dedi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu'ndan yapılan yazılı açıklamada, "ZZTK, 30 Nisan 2007 tarihinde Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın müsaadesi ile kurulmuştur. Başkanı Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan Tarım Dairesi Başkanıdır. Yönetim Kurulu'nda Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu'ndan 4 arkadaşımız görevlidir. Bütçesi Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği üyelerinden toplanan paradır. Başarısı ve başarısızlığı ile ilgili kendi üyelerinin ve/veya paydaşlarının fikirlerini önemser" denildi.
10 Aralık 2009,Perşembe
Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, zeytinyağının kendileri olmadan tanıtılamayacağını iddia eden Tan'a tepkili
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan'ın Türk zeytinyağının tanıtımında mutlaka konseyin de yer alması gerektiği açıklamaları, ihracatçıların tepkisine neden oldu. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yazılı bir açıklama yaparak, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin resmi bir kurum olduğunu ve herhangi bir şaibesi bulunmadığını ifade ederken, UZZK Başkanı Mustafa Tan, "Bizim içinde olmadığımız bir tanıtım, Türk zeytinyağının tanıtımı olamaz" dedi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu'ndan yapılan yazılı açıklamada, "ZZTK, 30 Nisan 2007 tarihinde Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın müsaadesi ile kurulmuştur. Başkanı Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan Tarım Dairesi Başkanıdır. Yönetim Kurulu'nda Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu'ndan 4 arkadaşımız görevlidir. Bütçesi Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği üyelerinden toplanan paradır. Başarısı ve başarısızlığı ile ilgili kendi üyelerinin ve/veya paydaşlarının fikirlerini önemser" denildi.
Wednesday, December 09, 2009
ÇAĞRIMIZ ZEYTİN ÜRETİCİLERİNE VE TÜM TARIM EMEKÇİLERİNEDİR,
ZEYTİN ÜRETİCİLERİ KOMİSYONU
09 Aralık 2009,Çarş.
Marmara Birlik 2009–2010 ürün alım dönemi sofralık zeytin alımlarına 10 Kasım Salı günü başladı. Bu alım dönemine ilişkin sofralık ve elek altı yağlık zeytinde uygulanacak fiyat ve ödeme koşullarını da açıkladı. Biz zeytin üreten emekçiler olarak birliğin açıkladığı fiyat ve ödeme koşullarına hiç de şaşırmadık. Şaşırmadık çünkü bu fiyat ve ödeme koşulları kulaktan kulağa haftalar öncesinde kendine yer bulmuştu zaten.
Biz zeytin üreticileri komisyonu olarak diyoruz ki Marmara Birlik ve diğer tüm birlikler kendi öz amaçlarından uzaklaştırılarak, yozlaştırılarak üreticilerin umudu olmaktan çıkartılmış, yönetenlere rant kapısı haline dönüştürülmüştür. Zeytinimiz geçmişte birlik tarafından perakende satış noktaları sayesinde aracısız tüketiciye ulaşırken, şimdilerde birliğin kapısı tefeci-tüccara açılmaya devam ediliyor. Tekrar tekrar ikaz ediyoruz ki; Marmara Birlik bir kooperatiftir ve hiçbir kooperatif kâr etmek için kurulmaz. Birlikler isminden de anlaşıldığı gibi birçok insanın bir araya gelerek ortak amaçlar doğrultusunda kurulur. Üretici kooperatiflerinin en önemli özellikleri ve güçleri asıl kaynağı insan olan ve insana hizmet olmasından alır.
2002 yılında aniden alınan bir kararla, yani yeni bir “gece yarısı operasyonu” gibi, çok basit gerekçelerle, ortaklarını yeteri kadar bilgilendirmeden Gemlikli, Orhangazili, İznikli ve Mudanyalı binlerce ortağını üyelikten çıkardı. Birçok birlik ortağı ne olduğunu bile anlamadan iptal edilen ortaklığına tekrar dönmek için girişim yapmışsa da birlik yönetim kurulu kararınca kabul görülmemiştir. Ve çok komik gerekçelerle üye kabul edilmemeye devam ediliyor. Bir üretici birliği düşünün ki kendine ortak olmak isteyen üreticiyi red dediyor. Ne adına? Cevap yok! Kapılarını böylesine üreticilere kapayan kooperatif kapısını tefeci ve tüccara ağzına kadar açabiliyor. Zeytin emekçisinden çalınan artı değer süper marketlerle paylaşılabiliyor.
Marmara Birliğin sayın yöneticileri; sakın senelik karlarımız 10–20 milyon lira diye böbürlenip aklanmaya çalışmayın. Amacınızda üreten emekçiler ve tüketen halkımız olmayınca ve de kar olunca koskoca Marmara birlik şirket gibi yönetilince elbette kar edilir. Marmara birliği kar ettiriyoruz diye övüneceğinize yönetimde olduğunuz yıllar boyunca birliğe kaç üye kattınız onu açıklayın. Kaç üyeyi attığınızı da…
Bizde biliyoruz sofralık siyah zeytinde piyasayı oluşturanın Marmara Birlik olduğuna, ama kimin adına oluşturuyorsunuz, piyasaya onu da açıklayın. Biz biliyoruz ki zeytin üreticisi adına yapmadığınız bir gerçek. Daha bir ay öncesine kadar köylü kendi havuzlarında olgunlaştırdığı zeytini 320–350 3.5- 4 lira arasında sattı. Şimdi siz marketlerde ve 5–6 liraya sattığınız zeytini 1,70–1,90 arasında alıyorsunuz. Bu adil mi? elek altı yağlık tabir ettiğimiz zeytine 0,90 kuruş verdiniz kesintisiyle birlikte üreticinin eline 8.25 kuruş geçer oysa şu an piyasadan yağhaneler aynı zeytini 1 liraya peşin alıyorlar ve daha da fiyat artacak. (son açıklamayla 1 TL ye çıkarmış olmanızda bunu değiştirmiyor. Nitekim yağhaneler 1.10’e çıkarmış durumda) Marmara birlik yönetiminin piyasayı kimin adına oluşturduğu öyle açık ve net ki fiyat politikalarında ki olumsuzluk yazmakla bitmez.
Zeytin üreticileri için fiyatın adil ve mantıklı olması elbette ki çok önemli nokta. Ama ondan da önemlisi devlet birliklerde ki işbirlikçi yöneticileri aracılığı ile köylülerin tek örgütlü olduğu kooperatiflere dolaylı olarak saldırıya geçti. Önce kooperatifleri yozlaştıracak ve kurucuları olan üyelerinden bağı koparacak daha sonra da iflaslarla zarar gösterip son darbeyi de vuracaklar.
Daha önceki bildirilerimizde de belirttiğimiz bu IMF’nin yoksul halklara işbirlikçileri aracılığıyla dayattığı tarım politikasıdır. Dünya tarım örgütü (DTÖ) denilen emperyalistlerin denetiminde ki bu örgüt 25 milyon olan ülkemiz köylülüğünün 10 milyonunu tasfiye edilip ürettiği ürünleri ve kullandığı toprağından söküp atmak istiyor. En son Karadeniz de fındık alanlarının daraltılması gündeme getirildi hükümet tarafından IMF dayatmasıyla. Ne kadar süslü sözlerle bu politika saklanmak istense de yoksulluk ve açlık gizlenemiyor. Aynı emperyalist politika İspanya, İtalya ve Yunanistan’a fındık alanlarını genişletmesi için talimat verilip destekleniyor. Aynı politika sofralık siyah zeytinde de oynanıyor. Bu gün sadece Akhisar bölgesinde değil Batman’da Harran’da milyonlarca gemlik zeytin fidanı yetiştiriliyor. Bu yüz bin fidanı dikenler o yörenin emekçileri değil elbette. Amerikalı ve İsrailli tarım tekelleri neredeyse o verimli ovalara hakim oldular. Latin ve orta Amerika da yaptıklarını şimdi Güney doğuda da hayata geçirme çabasındalar işbirlikçilerin aracılığı ile. Bu bölgenin barış ve huzurunu istiyoruz derlerken aslında yatırım yaptıkları bölge de sorun istemediklerindendir. Amerika ve diğer işbirlikçilerin diktikleri milyonlarca gemlik zeytin ağaçlarından alacakları ürünü nereye satacaklar? Uluslar arası gıda tekelleri kendilerine ağaç dikecekleri alan buldular şimdi ise ürettiklerini satacak Pazar açma peşindeler.
Marmara Birliğin fiyat ve ödeme politikasının neye ve kimlere hizmet ettiği ortaya çıkıyor böylece. Genleri ile oynanarak pek yakında elma büyüklüğünde zeytinler görürseniz piyasada sakın şaşırmayın.
Biz sadece zeytin üreticisi değil aynı zamanda tarım emekçileriyiz. Araştırmalarımız çabalamalarımız, kızgınlığımız emeğimize ekmeğimize yani zeytinimize sahip çıkmak isteğimizdendir. Marmara Birlik yöneticilerinde zeytin bahçeleri olması bizim gibi zeytini sahiplendiklerini göstermez. Avuçlarını açıp bakın hiçbir üst düzey yöneticinin nasırlı değildir elleri. Avuçlarında tek bir çatlak, tek bir yara göremezsiniz parmaklarında. Onların elleri kalp atışlarıyla zorlanmaz, ağrımaz.
Gemlik zeytininin binlerce yılda oluşmuş yapısını görmezden gelip “ artık her yerde gemlik zeytini yetişiyor” diyenlerin zeytinimizi temsil hakları yoktur. Biz zeytin üreticileri olarak Malatya’nın kayısısını üretenlere İzmir’in incirini ve üzümünü Anamur’un muzunu üretenlere Fenike’nin portakallarını ve mandalinasını Amasya’nın elmasını Karadeniz’in fındığını üreten emekçilerine saygı duyuyoruz. Bırakın bizde dünya zeytincilik enstitüsü tarafından tescillenmiş %22 - %25’le dünyanın en yağlı en ince kabuklu çekirdeği en küçük ve kıvırcık zeytinlerini ürettiğimiz için zeytinimizle saygı görelim. Çok şey mi istiyoruz? Hakkımız değil mi?
Bakmayın şimdilik sessiz ve sakin kaldığımıza biz zeytinde üreten tarım emekçileriyiz. Ve biz hayatın dipten gelen dalgasıyız.
ÇARE KOOPERATİFLERİMİZE SAHİP ÇIKMAMIZDADIR!
ÇARE NASIRLI ELLERİMİZDEDİR,BİRLİĞİMİZDEDİR!
ZEYTİNCİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
09 Aralık 2009,Çarş.
Marmara Birlik 2009–2010 ürün alım dönemi sofralık zeytin alımlarına 10 Kasım Salı günü başladı. Bu alım dönemine ilişkin sofralık ve elek altı yağlık zeytinde uygulanacak fiyat ve ödeme koşullarını da açıkladı. Biz zeytin üreten emekçiler olarak birliğin açıkladığı fiyat ve ödeme koşullarına hiç de şaşırmadık. Şaşırmadık çünkü bu fiyat ve ödeme koşulları kulaktan kulağa haftalar öncesinde kendine yer bulmuştu zaten.
Biz zeytin üreticileri komisyonu olarak diyoruz ki Marmara Birlik ve diğer tüm birlikler kendi öz amaçlarından uzaklaştırılarak, yozlaştırılarak üreticilerin umudu olmaktan çıkartılmış, yönetenlere rant kapısı haline dönüştürülmüştür. Zeytinimiz geçmişte birlik tarafından perakende satış noktaları sayesinde aracısız tüketiciye ulaşırken, şimdilerde birliğin kapısı tefeci-tüccara açılmaya devam ediliyor. Tekrar tekrar ikaz ediyoruz ki; Marmara Birlik bir kooperatiftir ve hiçbir kooperatif kâr etmek için kurulmaz. Birlikler isminden de anlaşıldığı gibi birçok insanın bir araya gelerek ortak amaçlar doğrultusunda kurulur. Üretici kooperatiflerinin en önemli özellikleri ve güçleri asıl kaynağı insan olan ve insana hizmet olmasından alır.
2002 yılında aniden alınan bir kararla, yani yeni bir “gece yarısı operasyonu” gibi, çok basit gerekçelerle, ortaklarını yeteri kadar bilgilendirmeden Gemlikli, Orhangazili, İznikli ve Mudanyalı binlerce ortağını üyelikten çıkardı. Birçok birlik ortağı ne olduğunu bile anlamadan iptal edilen ortaklığına tekrar dönmek için girişim yapmışsa da birlik yönetim kurulu kararınca kabul görülmemiştir. Ve çok komik gerekçelerle üye kabul edilmemeye devam ediliyor. Bir üretici birliği düşünün ki kendine ortak olmak isteyen üreticiyi red dediyor. Ne adına? Cevap yok! Kapılarını böylesine üreticilere kapayan kooperatif kapısını tefeci ve tüccara ağzına kadar açabiliyor. Zeytin emekçisinden çalınan artı değer süper marketlerle paylaşılabiliyor.
Marmara Birliğin sayın yöneticileri; sakın senelik karlarımız 10–20 milyon lira diye böbürlenip aklanmaya çalışmayın. Amacınızda üreten emekçiler ve tüketen halkımız olmayınca ve de kar olunca koskoca Marmara birlik şirket gibi yönetilince elbette kar edilir. Marmara birliği kar ettiriyoruz diye övüneceğinize yönetimde olduğunuz yıllar boyunca birliğe kaç üye kattınız onu açıklayın. Kaç üyeyi attığınızı da…
Bizde biliyoruz sofralık siyah zeytinde piyasayı oluşturanın Marmara Birlik olduğuna, ama kimin adına oluşturuyorsunuz, piyasaya onu da açıklayın. Biz biliyoruz ki zeytin üreticisi adına yapmadığınız bir gerçek. Daha bir ay öncesine kadar köylü kendi havuzlarında olgunlaştırdığı zeytini 320–350 3.5- 4 lira arasında sattı. Şimdi siz marketlerde ve 5–6 liraya sattığınız zeytini 1,70–1,90 arasında alıyorsunuz. Bu adil mi? elek altı yağlık tabir ettiğimiz zeytine 0,90 kuruş verdiniz kesintisiyle birlikte üreticinin eline 8.25 kuruş geçer oysa şu an piyasadan yağhaneler aynı zeytini 1 liraya peşin alıyorlar ve daha da fiyat artacak. (son açıklamayla 1 TL ye çıkarmış olmanızda bunu değiştirmiyor. Nitekim yağhaneler 1.10’e çıkarmış durumda) Marmara birlik yönetiminin piyasayı kimin adına oluşturduğu öyle açık ve net ki fiyat politikalarında ki olumsuzluk yazmakla bitmez.
Zeytin üreticileri için fiyatın adil ve mantıklı olması elbette ki çok önemli nokta. Ama ondan da önemlisi devlet birliklerde ki işbirlikçi yöneticileri aracılığı ile köylülerin tek örgütlü olduğu kooperatiflere dolaylı olarak saldırıya geçti. Önce kooperatifleri yozlaştıracak ve kurucuları olan üyelerinden bağı koparacak daha sonra da iflaslarla zarar gösterip son darbeyi de vuracaklar.
Daha önceki bildirilerimizde de belirttiğimiz bu IMF’nin yoksul halklara işbirlikçileri aracılığıyla dayattığı tarım politikasıdır. Dünya tarım örgütü (DTÖ) denilen emperyalistlerin denetiminde ki bu örgüt 25 milyon olan ülkemiz köylülüğünün 10 milyonunu tasfiye edilip ürettiği ürünleri ve kullandığı toprağından söküp atmak istiyor. En son Karadeniz de fındık alanlarının daraltılması gündeme getirildi hükümet tarafından IMF dayatmasıyla. Ne kadar süslü sözlerle bu politika saklanmak istense de yoksulluk ve açlık gizlenemiyor. Aynı emperyalist politika İspanya, İtalya ve Yunanistan’a fındık alanlarını genişletmesi için talimat verilip destekleniyor. Aynı politika sofralık siyah zeytinde de oynanıyor. Bu gün sadece Akhisar bölgesinde değil Batman’da Harran’da milyonlarca gemlik zeytin fidanı yetiştiriliyor. Bu yüz bin fidanı dikenler o yörenin emekçileri değil elbette. Amerikalı ve İsrailli tarım tekelleri neredeyse o verimli ovalara hakim oldular. Latin ve orta Amerika da yaptıklarını şimdi Güney doğuda da hayata geçirme çabasındalar işbirlikçilerin aracılığı ile. Bu bölgenin barış ve huzurunu istiyoruz derlerken aslında yatırım yaptıkları bölge de sorun istemediklerindendir. Amerika ve diğer işbirlikçilerin diktikleri milyonlarca gemlik zeytin ağaçlarından alacakları ürünü nereye satacaklar? Uluslar arası gıda tekelleri kendilerine ağaç dikecekleri alan buldular şimdi ise ürettiklerini satacak Pazar açma peşindeler.
Marmara Birliğin fiyat ve ödeme politikasının neye ve kimlere hizmet ettiği ortaya çıkıyor böylece. Genleri ile oynanarak pek yakında elma büyüklüğünde zeytinler görürseniz piyasada sakın şaşırmayın.
Biz sadece zeytin üreticisi değil aynı zamanda tarım emekçileriyiz. Araştırmalarımız çabalamalarımız, kızgınlığımız emeğimize ekmeğimize yani zeytinimize sahip çıkmak isteğimizdendir. Marmara Birlik yöneticilerinde zeytin bahçeleri olması bizim gibi zeytini sahiplendiklerini göstermez. Avuçlarını açıp bakın hiçbir üst düzey yöneticinin nasırlı değildir elleri. Avuçlarında tek bir çatlak, tek bir yara göremezsiniz parmaklarında. Onların elleri kalp atışlarıyla zorlanmaz, ağrımaz.
Gemlik zeytininin binlerce yılda oluşmuş yapısını görmezden gelip “ artık her yerde gemlik zeytini yetişiyor” diyenlerin zeytinimizi temsil hakları yoktur. Biz zeytin üreticileri olarak Malatya’nın kayısısını üretenlere İzmir’in incirini ve üzümünü Anamur’un muzunu üretenlere Fenike’nin portakallarını ve mandalinasını Amasya’nın elmasını Karadeniz’in fındığını üreten emekçilerine saygı duyuyoruz. Bırakın bizde dünya zeytincilik enstitüsü tarafından tescillenmiş %22 - %25’le dünyanın en yağlı en ince kabuklu çekirdeği en küçük ve kıvırcık zeytinlerini ürettiğimiz için zeytinimizle saygı görelim. Çok şey mi istiyoruz? Hakkımız değil mi?
Bakmayın şimdilik sessiz ve sakin kaldığımıza biz zeytinde üreten tarım emekçileriyiz. Ve biz hayatın dipten gelen dalgasıyız.
ÇARE KOOPERATİFLERİMİZE SAHİP ÇIKMAMIZDADIR!
ÇARE NASIRLI ELLERİMİZDEDİR,BİRLİĞİMİZDEDİR!
ZEYTİNCİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
Sahte sızma zeytinyağı piyasada barınamayacak
MURAT ŞAHİN
Yeni Asır
09 Aralık 2009,Çarşamba
Uluslararası Zeytin Konseyi, 'Kolon sızması' olarak adlandırılan zeytinyağlarının tespiti için yağ asit oranının üst üst limitini kilogramda 75 ppm olarak belirledi.
Bu rakam Türk Gıda Kodeksi ve zeytinyağı standartları tebliğine şlenince, tarım il müdürlükleri ürünleri denetleyerek ve marka iptaline varan cezalar verilebilecek.
Yemeklik olarak değerlendirilemeyen asidi yüksek, kötü koku ve görüntüye sahip rafinelik yağların 'kolon sızması' denilen yöntemle ısıl işlemden geçirilip sızma yağ olarak piyasaya sunulması artık zorlaşıyor. Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) aldığı karar ile Türk zeytinyağı tüketicisine rahat bir nefes aldırdı. Geçen ay Madrid'de yapılan IOC 97. dönem toplantısında, Teknik Komite "Kolon sızması" olarak adlandırılan zeytinyağlarının tespiti için yağ asit oranının üst limitini kilogramda 75 ppm olarak belirledi. Sahte sızma zeytinyağı ile ilgili olarak bu üst sınırın Tarım Bakanlığı tarafından Türk Gıda Kodeksi'ne ve zeytinyağı standartları tebliğine işlenmesi halinde sahte sızma zeytinyağları artık piyasada barınamayacak.
TÜKETİCİ KORUNACAK
Türkiye'de yapılan ve kamuoyuyla paylaşılamayan tespitlere göre COI'nin üst limit olarak belirlediği 75 ppm limiti, 100 ppm seviyelerinin üzerinde görülürken, konseyin kriterleri ve analiz metodlarını belirlemesinin ardından Türkiye'de bu konuda daha önce yapılamayan denetim ve yasal işlemler de gerçekleştirilebilecek. Tarım İl müdürlükleri labarotuvarlarında kolon sızması yöntemi ile piyasaya sürülen sahte zeytinyağları tespit edilerek, marka iptaline varan cezalar verilebilecek. Zeytinyağı sektörü temsilcileri kararı memnuniyetle karşılarken, gerçek zeytinyağı tüketicisinin bu kararla korunacağını ifade ettiler.
Uluslararası Zeytin Konseyi'nin Madrid'de yaptığı toplantıya Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) olarak Sanayi ve Tarım Bakanlığı temsilcileri ile birlikte katıldığını belirten UZZK Başkanı Mustafa Tan, kolon sızması ile igili alınan karar ile Türkiye'de de bu konuda artık hukuki bir zeminin oluşturulmasının sağlandığını kaydetti. Bugüne kadar bir kriter olmadığı için kolon sızması yöntemiyle asidi azaltılmış zeytinyağları konusunda hiç bir işlemin yapılamadığını ve tüketicinin mağduriyetinin giderilemediğini belirten Tan, "Biz UZZK olarak konuyu daha önce Uluslararası Zeytin Konseyi'nin gündemine getirmiştik. Geçen ay Madrid'de yapılan toplantıda teknik komite metil esterleri olarak tanımlanan bileşiklerin toplamını 75 ppm olarak üst sınır olarak belirledi. Ayrıca kolon sızmasına yönelik analiz metodları da bu şekilde belirlendi. Konseyin bu konuda limit değerleri belirlemiş olması son derece önemli. Bunun ardından konu AB normlarına girecek ve AB'ye uyum kapsamında Türk Gıda Kodeksi'nde ve zeytinyağı standartları tebliğinde de yer alacak. Bu sayede sahte sızma zeytinyağı üretenlerinde önüne geçilmiş olacak" dedi.
KRİTER YOKTU
Bugüne kadar kolon sızması konusunda bir kriter olmadığı için bu tip ürünleri piyasaya süren kişi ve firmaların yargılanamadığını ve gerekli cezaların verilemediğinin altını çizen Tan, Tarım Bakanlığı'nın gıda kodeksi ve zeytinyağı tebliğine bu kriterleri yönetmeliklerle işlemesi için de girişimleri başlattıklarını anlattı. Tan, "Firmaların bundan sonra kendilerine çeki düzen vermeleri gerekir. Deşifre edilmeleri halinde piyasada barınamazlar" diye konuştu.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin ise tüketicinin istismar edilmesinin bu şekilde önüne geçileceğini söyledi. Çetin, "Konseyin bu konuda limit değerleri belirlemiş olması son derece önemli. Bunun ardından konu AB'ye uyum kapsamında Türk Gıda Kodeksi'ne ve zeytinyağı standartları tebliğine zorunlu olarak girecek. Bu çalışmaların bir an önce sonuçlandırılmasını istiyoruz" dedi.
Yeniden üye oluyoruz
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) Salı günü yapılan Genel Kurulu'nda, Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması'na Türkiye'nin de katılması uygun bulunarak, kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Meclis'te bulunan 198 milletvekilinin tamamının oyu ile Uluslararası Zeytin Konseyi'ne tekrar üye olmanın yolu açıldı. Türkiye konseye 1963'te üye olmuş, 1998'de ayrılmıştı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağ Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, "11 yıllık ayrılığın ardından, yaptığımız çalışmalar neticesinde Allah yüzümüzü kara çıkartmadı. Hükümetin IOC ile yapılacak anlaşmanın ardından tekrar Konsey'e üye olacağız" dedi.
Yeni Asır
09 Aralık 2009,Çarşamba
Uluslararası Zeytin Konseyi, 'Kolon sızması' olarak adlandırılan zeytinyağlarının tespiti için yağ asit oranının üst üst limitini kilogramda 75 ppm olarak belirledi.
Bu rakam Türk Gıda Kodeksi ve zeytinyağı standartları tebliğine şlenince, tarım il müdürlükleri ürünleri denetleyerek ve marka iptaline varan cezalar verilebilecek.
Yemeklik olarak değerlendirilemeyen asidi yüksek, kötü koku ve görüntüye sahip rafinelik yağların 'kolon sızması' denilen yöntemle ısıl işlemden geçirilip sızma yağ olarak piyasaya sunulması artık zorlaşıyor. Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) aldığı karar ile Türk zeytinyağı tüketicisine rahat bir nefes aldırdı. Geçen ay Madrid'de yapılan IOC 97. dönem toplantısında, Teknik Komite "Kolon sızması" olarak adlandırılan zeytinyağlarının tespiti için yağ asit oranının üst limitini kilogramda 75 ppm olarak belirledi. Sahte sızma zeytinyağı ile ilgili olarak bu üst sınırın Tarım Bakanlığı tarafından Türk Gıda Kodeksi'ne ve zeytinyağı standartları tebliğine işlenmesi halinde sahte sızma zeytinyağları artık piyasada barınamayacak.
TÜKETİCİ KORUNACAK
Türkiye'de yapılan ve kamuoyuyla paylaşılamayan tespitlere göre COI'nin üst limit olarak belirlediği 75 ppm limiti, 100 ppm seviyelerinin üzerinde görülürken, konseyin kriterleri ve analiz metodlarını belirlemesinin ardından Türkiye'de bu konuda daha önce yapılamayan denetim ve yasal işlemler de gerçekleştirilebilecek. Tarım İl müdürlükleri labarotuvarlarında kolon sızması yöntemi ile piyasaya sürülen sahte zeytinyağları tespit edilerek, marka iptaline varan cezalar verilebilecek. Zeytinyağı sektörü temsilcileri kararı memnuniyetle karşılarken, gerçek zeytinyağı tüketicisinin bu kararla korunacağını ifade ettiler.
Uluslararası Zeytin Konseyi'nin Madrid'de yaptığı toplantıya Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) olarak Sanayi ve Tarım Bakanlığı temsilcileri ile birlikte katıldığını belirten UZZK Başkanı Mustafa Tan, kolon sızması ile igili alınan karar ile Türkiye'de de bu konuda artık hukuki bir zeminin oluşturulmasının sağlandığını kaydetti. Bugüne kadar bir kriter olmadığı için kolon sızması yöntemiyle asidi azaltılmış zeytinyağları konusunda hiç bir işlemin yapılamadığını ve tüketicinin mağduriyetinin giderilemediğini belirten Tan, "Biz UZZK olarak konuyu daha önce Uluslararası Zeytin Konseyi'nin gündemine getirmiştik. Geçen ay Madrid'de yapılan toplantıda teknik komite metil esterleri olarak tanımlanan bileşiklerin toplamını 75 ppm olarak üst sınır olarak belirledi. Ayrıca kolon sızmasına yönelik analiz metodları da bu şekilde belirlendi. Konseyin bu konuda limit değerleri belirlemiş olması son derece önemli. Bunun ardından konu AB normlarına girecek ve AB'ye uyum kapsamında Türk Gıda Kodeksi'nde ve zeytinyağı standartları tebliğinde de yer alacak. Bu sayede sahte sızma zeytinyağı üretenlerinde önüne geçilmiş olacak" dedi.
KRİTER YOKTU
Bugüne kadar kolon sızması konusunda bir kriter olmadığı için bu tip ürünleri piyasaya süren kişi ve firmaların yargılanamadığını ve gerekli cezaların verilemediğinin altını çizen Tan, Tarım Bakanlığı'nın gıda kodeksi ve zeytinyağı tebliğine bu kriterleri yönetmeliklerle işlemesi için de girişimleri başlattıklarını anlattı. Tan, "Firmaların bundan sonra kendilerine çeki düzen vermeleri gerekir. Deşifre edilmeleri halinde piyasada barınamazlar" diye konuştu.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin ise tüketicinin istismar edilmesinin bu şekilde önüne geçileceğini söyledi. Çetin, "Konseyin bu konuda limit değerleri belirlemiş olması son derece önemli. Bunun ardından konu AB'ye uyum kapsamında Türk Gıda Kodeksi'ne ve zeytinyağı standartları tebliğine zorunlu olarak girecek. Bu çalışmaların bir an önce sonuçlandırılmasını istiyoruz" dedi.
Yeniden üye oluyoruz
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) Salı günü yapılan Genel Kurulu'nda, Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması'na Türkiye'nin de katılması uygun bulunarak, kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Meclis'te bulunan 198 milletvekilinin tamamının oyu ile Uluslararası Zeytin Konseyi'ne tekrar üye olmanın yolu açıldı. Türkiye konseye 1963'te üye olmuş, 1998'de ayrılmıştı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağ Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, "11 yıllık ayrılığın ardından, yaptığımız çalışmalar neticesinde Allah yüzümüzü kara çıkartmadı. Hükümetin IOC ile yapılacak anlaşmanın ardından tekrar Konsey'e üye olacağız" dedi.
Monday, December 07, 2009
Zeytincilerin 11 yıllık özlemi…
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
03 Aralık 2009,Çarş.
Zeytinyağının da desteği ile grip belasından kurtulmaya çalışırken dostumuz Murat Narin aradı. Türkiye’nin Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (UZK)’ne yeniden üye olmasını sağlayacak yasa tasarısının meclisten geçtiğini müjdeledi.
Murat’ın da işaret ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 1 Aralık Salı günü zeytincilik sektörü açısından tarihi bir karara imza attı.
Türkiye’nin yeniden Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’ne üye olmasını öngören yasa tasarısını oybirliği ile kabul etti.
TBMM’de kabul edilen ”2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı” ile Türkiye, 1998’de ayrıldığı Uluslararası Zeytinyağı Konseyi(UZK)’ne yeniden üye olacak.
UZK üyeliği Türkiye için neden önemli?
Bu soruya yanıt vermeden önce UZK’ yı biraz tanımakta yarar var.
Uluslararası Zeytin Konseyi (UZK) olarak 1956’da kuruldu. Birleşmiş Milletler’ in öncülüğünde kurulan ve ülke bazında üye kabul edilen Konsey’in merkezi , dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’da.
2006 yılında adı Uluslar arası Zeytinyağı Konseyi olarak değiştirildi. Zeytin ve zeytinyağı konusunda dünyanın en etkili kuruluşu olan Konsey’e Arnavutluk, Arjantin, Portekiz, Cezayir, Belçika, Mısır, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Irak, İran, İtalya, Ürdün, Fas, İspanya, Tunus, İsrail, Lübnan, Libya, Suriye, Montenagro(Karadağ), Hırvatistan, ve Sırbistan üye.
İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye gibi zeytincilikte dünyada söz sahibi ülkelerin tamamının üye olduğu Konsey’de Türkiye’nin yer almaması çok büyük eksiklikti.
Kaldı ki, Türkiye, UZK’ ya üye olduğu 1963’ten 1998’e kadar konseyin teknik desteği ile zeytincilikte ciddi atılımlar yaptı. Zeytin ve zeytinyağında dünyada tanınan bir ülke oldu. 1980’li yıllarda Tariş Genel Müdürlüğü görevini üstlenen Ahmet Çetinbudaklar, bir dönem UZK başkanlığı yaptı.
Yıllar sonra, 1998’de dönemin hükümeti ve özellikle de Dış Ticaret Müsteşarlığı bürokratlarının işgüzarlığı yüzünden Türkiye, konseyden ayrıldı. Ayrılma gerekçesi ise hiç de inandırıcı değildi. Türkiye’nin yılda 500 bin dolar aidat ödediği konseyin hiçbir faydasını görmediği, bu para ile Türkiye’nin zeytinyağını kendisinin tanıtacağı ifade edildi. Başka gerekçeler de öne sürüldü.
Fakat, gerekçesi ne olursa olsun zeytin ve zeytinyağı sektöründe hiç kimsenin onaylamadığı bir kararla Türkiye konseyden ayrıldı.
Ayrılma kararına tepki olarak 1998’de Türkiye’de ulusal bir konseyin kurulması için çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmaların ana hedefi Türkiye’yi bir gün yeniden UZK’ ya üye yapmaktı. Bir avuç zeytin gönüllüsünün çabaları ile başlayan bu çalışmalar Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK)’nin kurulması ile sonuçlandı.
Türkiye, tam 11 yıl UZK’ dan ayrı kaldı. UZK’ nın yaptığı tanıtım çalışmalarında yer alamadı. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin çabaları ile birkaç yıl önce ilişkiler yeniden kuruldu. Konsey’in üst düzey yöneticileri Türkiye’ye gelip gitmeye başladı.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Türkiye’nin yeniden UZK’ya üye olması için yoğun çaba gösterdi. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Marmarabirlik, zeytin üretiminin yapıldığı illerdeki oda ve borsalar, yerel yönetimler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklar başta olmak üzere zeytincilikle ilgili kamu ve özel sektörün büyük bölümü geçen bu 11 yıllık sürede yeniden üyelik için emek harcadı.
Sonunda, Türkiye’nin yeniden UZK’ ya dönüşünü sağlayacak yasa tasarısı TBMM’de oy birliği ile kabul edildi. Meclisteki görüşmeler sırasında zeytinciliğin sorunları bir kez daha ayrıntılı olarak tartışıldı. İktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri zeytinciliğe verilen desteğin yetersizliğinden yakındı. Umarız bu konuda da oybirliği ile destekler artırılır.
Türkiye UZK’dan ayrıldığı 1998’de ilk kez zeytinyağına prim desteği vermeye başladı. O yıl verilen destek 0.40 dolardı. Bu yıl açıklanan destek 25 kuruş. Avrupa Birliği’nde, komşumuz Yunanistan’da destek 1 Avro’nun üzerinde.
Zeytincilik sektörü açısından son derece önemli olan ve 11 yıllık özlemi sona erdiren karar, Türkiye zeytinciliğinde yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Ayrıca yeniden yapılanma sürecindeki Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’nde Türkiye’nin yeniden üye olması konsey açısından da önemli bir kazanım olacaktır. Çünkü, geçen 11 yıllık süreçte, Türkiye zeytin varlığını 90 milyon ağaçtan 160 milyon ağaca ulaştırdı. İspanya’dan sonra dünyanın ikinci büyük zeytin ve zeytinyağı üreticisi olma hedefi ile çalışmalarını sürdürüyor.
Özetle, Türkiye’nin UZK’ya dönüşü iki taraf için de muhteşem olacak.
Dünya
03 Aralık 2009,Çarş.
Zeytinyağının da desteği ile grip belasından kurtulmaya çalışırken dostumuz Murat Narin aradı. Türkiye’nin Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (UZK)’ne yeniden üye olmasını sağlayacak yasa tasarısının meclisten geçtiğini müjdeledi.
Murat’ın da işaret ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 1 Aralık Salı günü zeytincilik sektörü açısından tarihi bir karara imza attı.
Türkiye’nin yeniden Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’ne üye olmasını öngören yasa tasarısını oybirliği ile kabul etti.
TBMM’de kabul edilen ”2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı” ile Türkiye, 1998’de ayrıldığı Uluslararası Zeytinyağı Konseyi(UZK)’ne yeniden üye olacak.
UZK üyeliği Türkiye için neden önemli?
Bu soruya yanıt vermeden önce UZK’ yı biraz tanımakta yarar var.
Uluslararası Zeytin Konseyi (UZK) olarak 1956’da kuruldu. Birleşmiş Milletler’ in öncülüğünde kurulan ve ülke bazında üye kabul edilen Konsey’in merkezi , dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’da.
2006 yılında adı Uluslar arası Zeytinyağı Konseyi olarak değiştirildi. Zeytin ve zeytinyağı konusunda dünyanın en etkili kuruluşu olan Konsey’e Arnavutluk, Arjantin, Portekiz, Cezayir, Belçika, Mısır, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Irak, İran, İtalya, Ürdün, Fas, İspanya, Tunus, İsrail, Lübnan, Libya, Suriye, Montenagro(Karadağ), Hırvatistan, ve Sırbistan üye.
İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye gibi zeytincilikte dünyada söz sahibi ülkelerin tamamının üye olduğu Konsey’de Türkiye’nin yer almaması çok büyük eksiklikti.
Kaldı ki, Türkiye, UZK’ ya üye olduğu 1963’ten 1998’e kadar konseyin teknik desteği ile zeytincilikte ciddi atılımlar yaptı. Zeytin ve zeytinyağında dünyada tanınan bir ülke oldu. 1980’li yıllarda Tariş Genel Müdürlüğü görevini üstlenen Ahmet Çetinbudaklar, bir dönem UZK başkanlığı yaptı.
Yıllar sonra, 1998’de dönemin hükümeti ve özellikle de Dış Ticaret Müsteşarlığı bürokratlarının işgüzarlığı yüzünden Türkiye, konseyden ayrıldı. Ayrılma gerekçesi ise hiç de inandırıcı değildi. Türkiye’nin yılda 500 bin dolar aidat ödediği konseyin hiçbir faydasını görmediği, bu para ile Türkiye’nin zeytinyağını kendisinin tanıtacağı ifade edildi. Başka gerekçeler de öne sürüldü.
Fakat, gerekçesi ne olursa olsun zeytin ve zeytinyağı sektöründe hiç kimsenin onaylamadığı bir kararla Türkiye konseyden ayrıldı.
Ayrılma kararına tepki olarak 1998’de Türkiye’de ulusal bir konseyin kurulması için çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmaların ana hedefi Türkiye’yi bir gün yeniden UZK’ ya üye yapmaktı. Bir avuç zeytin gönüllüsünün çabaları ile başlayan bu çalışmalar Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK)’nin kurulması ile sonuçlandı.
Türkiye, tam 11 yıl UZK’ dan ayrı kaldı. UZK’ nın yaptığı tanıtım çalışmalarında yer alamadı. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin çabaları ile birkaç yıl önce ilişkiler yeniden kuruldu. Konsey’in üst düzey yöneticileri Türkiye’ye gelip gitmeye başladı.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Türkiye’nin yeniden UZK’ya üye olması için yoğun çaba gösterdi. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Marmarabirlik, zeytin üretiminin yapıldığı illerdeki oda ve borsalar, yerel yönetimler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklar başta olmak üzere zeytincilikle ilgili kamu ve özel sektörün büyük bölümü geçen bu 11 yıllık sürede yeniden üyelik için emek harcadı.
Sonunda, Türkiye’nin yeniden UZK’ ya dönüşünü sağlayacak yasa tasarısı TBMM’de oy birliği ile kabul edildi. Meclisteki görüşmeler sırasında zeytinciliğin sorunları bir kez daha ayrıntılı olarak tartışıldı. İktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri zeytinciliğe verilen desteğin yetersizliğinden yakındı. Umarız bu konuda da oybirliği ile destekler artırılır.
Türkiye UZK’dan ayrıldığı 1998’de ilk kez zeytinyağına prim desteği vermeye başladı. O yıl verilen destek 0.40 dolardı. Bu yıl açıklanan destek 25 kuruş. Avrupa Birliği’nde, komşumuz Yunanistan’da destek 1 Avro’nun üzerinde.
Zeytincilik sektörü açısından son derece önemli olan ve 11 yıllık özlemi sona erdiren karar, Türkiye zeytinciliğinde yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Ayrıca yeniden yapılanma sürecindeki Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’nde Türkiye’nin yeniden üye olması konsey açısından da önemli bir kazanım olacaktır. Çünkü, geçen 11 yıllık süreçte, Türkiye zeytin varlığını 90 milyon ağaçtan 160 milyon ağaca ulaştırdı. İspanya’dan sonra dünyanın ikinci büyük zeytin ve zeytinyağı üreticisi olma hedefi ile çalışmalarını sürdürüyor.
Özetle, Türkiye’nin UZK’ya dönüşü iki taraf için de muhteşem olacak.
Wednesday, December 02, 2009
UZK ile ilgili TBMM-Genel Kurul Tutanağı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı
24. Birleşim 01/Aralık /2009 Salı
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
______0______
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
4'üncü sırada yer alan, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
- 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/730) (S. Sayısı: 424) (X)
BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 424 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy'un söz talepleri vardır.
Ayrıca, şahısları adına Hüseyin Pazarcı, Balıkesir ve Necdet Budak, Edirne Milletvekilleri.
Sayın Demirel, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken sizleri ve tüm yurttaşlarımızı ve bilhassa zeytin üreticisi köylülerimizi ve zeytin köylülerini en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu kanun maddesinin de bütün zeytin üreticilerine hayırlı, uğurlu olması dileğiyle sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten zeytin ve zeytinyağı, bizim ülkemiz açısından en önemli ürünlerimizden bir tanesi, bilhassa stratejik özelliği olan çok değerli bir ürünümüz ama ne yazık ki zeytin ve zeytinyağı konusunda Türkiye hak ettiği noktada değil. Nerede değil? Uluslararası arenada hak ettiği yerde olmadığını, ne yazık ki üzüntüyle, burada vurgulamak istiyorum.
Tabii, bunun çok değişik sebepleri var. Bu sebeplerden bir tanesi de işte, bugün önümüze gelen kanun maddesiyle ilgili. Biliyorsunuz bizim, Uluslararası Zeytinyağı Konseyinde -daha evvel
23
________________________________________
girmiş olduğumuz ama daha sonra çıkmış olduğumuz bu Konseyde- yer almamamızın faturasını ne yazık ki Türk köylüsü, Türk zeytincisi, Türk üreticisi çekmiştir. Yani biz, Türk köylüsünü korumak, Türk köylüsünün ürettiği zeytinine sahip çıkma noktasında üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmek istiyorsak önce o ürünün uluslararası alanda para etmesini, uluslararası arenada söz sahibi olmasını sağlayacak noktalara gelmemiz gerekliydi. Bugün biz, zeytinde, ürettiğimiz zeytinyağının üçte 1'ini ihraç eden ve dünyada bu konuda çok iddialı olduğumuz gerçeği ortada iken ama bu kadar açık ve net, zeytin ve zeytinyağı üreticisi, zeytin köylüsü, Türkiye'de üretim yapan bu insanlar dünyanın en değerli ürününü yetiştirirken acaba bu yetiştirmiş olduğu ürünün karşılığı olan emeği elde edebiliyorlar mı, edemiyorlar mı? Önce onu tartışmak lazım. Bugün zeytin toplayan çiftçimiz, zeytin toplayan köylümüz bu ürünü topladıktan sonra umutla para etmesini bekliyor. Peki, ediyor mu? Maalesef her geçen yıl zeytin üreten köylümüz, çiftçimiz ürettiği ürünün karşılığını alamamanın ezikliğini yaşıyor. Bir yıl ümitle zeytin hasadını bekliyor, topluyor, satmaya gelince hak ettiği değeri almıyor.
Bugün zeytinde karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi girdiler. Zeytinde maalesef ilaçta olsun, gübrede olsun, yevmiyede olsun, her yıl artan fiyatlardan dolayı, fiyatlar yukarı çıkarken zeytin satan, üreten köylümüzün ürünü ise aşağıya doğru iniyor. Yani ürettiği ürünün ilacı, gübresi ve yevmiyesi her yıl yukarı doğru çıkarken ona paralel olarak ürettiği ürünün de yukarı çıkması lazım ama maalesef tam tersine aşağı doğru iniyor ve onun neticesi olarak da zeytin üreten köylümüz ürettiği ürünün karşılığını alamıyor.
Bakınız, arkadaşlar, "Zeytin karadır." diyoruz değil mi? Evet, zeytin karadır, kara elmastır ama maalesef zeytin üreten insanların karabasanı olmuştur. Umudu değil umutsuzluğu olmuştur. Orada çare beklerken çaresizliği olmuştur. Çoluğunun çocuğunun nafakasını elde etmek isteyen insanlar bunu elde edememenin üzüntüsünü yaşamışlardır.
Bugün kanunu tartışıyoruz. Ben daha evvel bu kürsüden zeytin ve zeytinyağıyla ilgili bu konuları gündeme getirirken araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik. Bu zeytin ve zeytinyağı konusunda Hükûmeti bir an evvel göreve davet ettik ve dedik ki: "Zeytine sahip çıkın. Zeytin üreticisine sahip çıkın. Zeytin üreten insanların emeğine sahip çıkalım." Evet, bu sahip çıkma noktasında bugün bu kanun teklifi önümüze geldi. Bizim, bu kanun teklifi önümüze gelmeden evvel şunu sorgulamamız lazım: Biz bu Konseyden niye çıktık? Yani uluslararası arenada söz sahibi olmamız için bu Konseyde olmamız gerekirken ve içinde yer alma durumunda iken biz bundan çıkmışız. Ben bunların tartışılmasını istiyorum; bu Konseyden niye çıkmışız ve çıktığımız tarih de 1998. O gün hükûmette bulunan arkadaşlarımızın bu konunun açıklığa kavuşması noktasında bizi bilgilendirmesini istiyorum. Sebep nedir, aidat mı diyoruz?
Bakın, şimdi, kanun teklifi elimizde. Bu kanun teklifi buraya gelirken biz� Araştırma komisyonunda da yapılan görüşmelerde, bu zeytinyağı araştırma komisyonu raporunda, mutlaka ve mutlaka, bu Uluslararası Zeytinyağı Konseyine girmemiz gerektiği vurgulandı. Peki, vurgulandıktan sonra, niye giremediğimizle ilgili yapılan çalışmalarda aidat gündeme geldi. Ben bir televizyon programında sordum: Bu aidat nedir? Neden biz hâlâ bunu sürüncemede bırakıyoruz? 2004 ve 2005 yıllarında bu Konseye girmeyle ilgili karar almamıza rağmen, bakın, 2009'un aralık ayının başında Konseye girme noktasında kanun teklifi önümüze geldi. Yani aradan geçen dört beş yıl içerisinde zeytinde önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bir tanesi: Dünyada en iddialı olan İspanya, zeytin ve zeytinyağı üretiminde söz sahibi olan bir İspanya, doğal afetler yüzünden üretimde büyük sıkıntılar yaşadı. Yani Türkiye, bu noktada bunu en iyi şekilde değerlendirebilecek bir noktada iken, maalesef, Konseyde olamamaktan, Konseyde söz sahibi olamamaktan, Konseyde söz sahibi olamamanın getirmiş olduğu sıkıntılardan dolayı, zeytini hak ettiği konumda dünyaya tanıtamadı. Bugün dünyanın en iyi zeytinini üreten ülkesiyiz, hem sofralıkta hem yağlıkta. Böyle iddialı olduğumuz bir konuda, bizim, hâlâ, artık, zeytini konuşmayı değil, zeytini daha iyi nasıl pazarlamalıyız noktasında olmamız gerektiğini özellikle vurgulamak istiyordum.
Bakın, biz bu konuşmaları burada yapıyoruz. Bugün bu konuşmaları yüz binlerce üretici, zeytin üreticisi takip ediyor ve onlar şunu söylüyor: Bu konseye girmekle biz ne kazanacağız? Evet, biz diyoruz ki, bu konseye girmemiz çok geç kalınmış bir karar. Aslında çıkmamız yanlıştı, ama çıktık, girme noktasında da on bir yıl süre geçti. Bu süre az süre değil. On bir yılda dünyada zeytin ve zeytinyağı konusunda hızla değişimler ortaya çıktı, gelişmeler ortaya çıktı. Bugün su bulmakta sıkıntı çeken ülkeler, neredeyse bizim ülkemizle başa baş noktaya geldi. Bunlardan bir tanesi de komşumuz Suriye. Bugün Suriye, zeytin ve zeytinyağı konusunda gerçekten önemli noktaya geldi. Hâlbuki, bizim dünyada liderliğe oynayabileceğimiz bir üründür zeytin.
Zeytin nedir? Aynı zamanda ilaçtır, insan sağlığı açısından ilaçtır. Bağışıklık sistemini en iyi koruyan ürünlerin neredeyse başında gelmektedir. Peki, böyle bir ürünle ilgili geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, bilhassa ben Marmara Bölgesinde Bursa'yı kastetmek istiyorum, her yıl zeytin üreten köylümüz ve çiftçimiz perişanlığı oynamaktadır. Zeytin üreticisi ve zeytin üreticisi olarak köylümüz, hak ettiğinin karşılığını alamamanın üzüntüsünü hep yaşamaktadır ve biraz evvel söylediğim gibi, zeytin karabasanı almaya devam etmektedir.
Şimdi, bu konsey, inşallah, bu noktada zeytincinin hak ettiği olan ürünün karşılığını alma noktasında önemli bir gelişme olacağıyla ilgili beklentilerimiz büyük.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha evvel bu konuyla ilgili komisyon kurduk ve o komisyonumuz, grup olarak zeytin konusunda çeşitli araştırmalar yaptı, tespitler yaptı, bu tespitleri
24
________________________________________
kamuoyuyla paylaştı ve o tespitlerin birçoğu zaten araştırma komisyonunda da zeytin üreticilerimiz tarafından dile de getirildi. Bu noktada artık bizim beklentimiz, zeytinin hak ettiği yere gelmesi. Bakın, bu noktada şunu söylemekte yarar var: Biz, zeytinle ilgili Türkiye'de çok sağlıklı bir envanter çalışması yapabildik mi? Yani bugün Türkiye'de zeytin ağacı dediğimiz zaman bir rakam ortaya koymak mümkün mü? Çok farklı rakamlar çıkıyor. 140 milyon, 150 milyon, 160 milyon� Yani bu çok ciddi bir araştırma konusu olabilmiş olsaydı, inanın bu rakamlar bu kadar aralarında büyük oynama göstermezdi. Ama maalesef bu konuda da bir araştırma ciddi yok.
Onun ötesinde ben her zaman dile getiriyorum, zeytinle ilgili Türkiye'nin bir millî politikasına ihtiyaç var; evet, ulusal bir politikasına ihtiyaç var. Çünkü zeytin bu ülkenin ürettiği en önemli ürünlerden bir tanesi ve dış piyasada, uluslararası arenada da söz sahibi olması gereken önemli bir ürün. Bu noktada biz, zeytine hak ettiğinin verilmesi noktasında Hükûmeti bir kez daha göreve çağırıyoruz.
Bu noktada vermiş olduğumuz araştırma önergelerindeki sorunlar vardı. Bu sorunların araştırma önergesiyle gündeme getirilip Meclis kürsüsünde okunduktan sonra bu sorunların çözülmesiyle ilgili beklentilerimiz var.
Öncelikle şunu sormak istiyorum: Araştırma önergeleri niçin verilir? Araştırma önergesi herhangi bir sorunun tespiti ve o sorunun çözülmesi ve ondan sonra çözülmesi noktasında da Meclisin harekete geçmesi anlamında verilir. Şimdi bu noktada araştırma önergelerini verdik. Başta Marmara Bölgesinde olmak üzere Mardin Derik'e kadar gidildi, dolaşıldı, incelendi, toplantılar yapıldı ve onun sonucunda komisyon raporunu buraya sundu. O raporu sunduktan sonra burada yapılması gereken nedir artık? O araştırma komisyonunun tespit ettiği sorunların çözülmesi noktasında yetkililerin en kısa zaman içerisinde harekete geçmesi. Peki, soruyorum: Acaba geçildi mi? Bakın bu komisyon raporu okundu, oylandı, kabul edildi; aradan neredeyse bir yıla yakın geçen zamanda kanun teklifi daha yeni geliyor. Kanun teklifi daha yeni geliyorsa inşallah diğer sorunların çözülmesi noktasındaki sorunlar bu kadar süre beklemezler. Ama bugün, şu anda zeytin üreticisi hasadını yapıyor, topluyor. Şimdi soruyorum ben çiftçi kardeşlerime, köylü kardeşlerime; diyorlar ki: "Vallahi, değişen bir şey yok, geçen yılın aynısı, evvelki yılın aynısı, daha evvelki yılın aynısı, yani değişen yine bir şey yok. Biz konuşuyoruz, dertlerimizi de anlatıyoruz, dertlerimizi dinleyen vekillerimizden de şunu bekliyoruz: Bu sorunları artık çözün." Yani zeytin üreticisi, çiftçisi, köylüsü artık sorunların konuşulmasını değil, sorunların çözülmesini istiyor, o sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinden çözülmüş olarak dile getirilmesini istiyor.
Zeytin, öyle çok rahat, kolay toplanan bir ürün değildir arkadaşlar. Yani zeytini sadece erkekler toplamaz. Zeytin, çoluk çocuk, yaşlısıyla genciyle herkesin topladığı bir üründür ve onlar şunu çok rahatlıkla söyleyebilirler ve ben de onlar adına konuşuyorum: Yani bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda kürsüde konuşan Kemal Demirel değildir, şu anda kürsüde konuşan o tarlalarda, o ağaçlarda, o çamurda, karda kışta zeytini toplayan Hatice anamızdır, Ahmet beydir, Hüseyin efendidir, onların çocuklarıdır, onların gelinidir. Köylümüz bu kürsüye gelip konuşamıyor ama o köylünün sesini buradan duyurmak görevi de bize düşüyorsa bugün bu kürsüde köylümüz var, çiftçimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)
Hep söylenen bir lafı vardır Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün: "Türk köylüsü milletin efendisidir." Vallahi, efendiliğin ne hâle geldiğini köylümüz çok güzel yaşayarak görüyor. Artık köylü efendilikten çıkarılmış, âdeta ülkenin kölesi hâline getirilmiştir.
Bir kez daha vurgulamak istiyorum: Köylünün yüzü gülmeden Türkiye'nin yüzü gülmez. Üreten köylümüzün yüzünün gülmesinin tek bir açıklaması vardır, o da ürettiği ürüne sahip çıkılmasıdır. Ama bu noktada geldiğimiz ve ortaya çıkan tabloyu görüyoruz ki maalesef üreten köylümüz hak ettiğini almıyor.
Biz, artık çok konuşmayı değil, konuşulan konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinden sorunların çözülmüş olarak dile getirilmesini bekliyoruz. O yüzden, Komisyonumuzun, Zeytin Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu bu önemli çalışmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildikten sonra, öncelikle Tarım Bakanına ve Dışişleri Bakanına� Niye önemli görevler düşüyor? Çünkü zeytinin uluslararası arenada tanıtımı noktasında Dışişlerine de önemli görevler düşüyor. Ticaret bakanlarının bu konuda hepsine büyük görev düşüyor. Sanayi Bakanına görev düşüyor. Yani, bugün, zeytin sadece yemek yediğimiz bir ürün değildir, aynı zamanda çok değerli bir ürün olduğunu özellikle vurguluyoruz. Ama ben, bugün, kürsüden, özellikle zeytinin, bir an evvel, Türk köylüsünün alın teri olan, emeği olan bu ürünün hak ettiğini almasını� Bugün milyonlarca insan bekliyor, milyonlarca insan umutla bekliyor ve milyonlarca insan daha yeni toplanan bu zeytinin bu sene de para edip etmemesinin üzüntüsünü yaşıyor. Biz o üzüntüyü "Kriz var." deyip geçiştiremeyiz. Geçen sene var mıydı, evvelki sene var mıydı, daha evvelki sene var mıydı? Her sene zeytin üreten çiftçimize bir bahane bulabiliyoruz. Artık bahane bulma zamanı değil, tam tersine, zeytin üreten insanın ürettiği ürünün hak ettiğini alması noktasında gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Zeytinin kendisine de destek olmasını özellikle vurgulamak istiyoruz. Ürünün kendisine destek olmak lazım. Bu noktada, bu sene, rekoltenin iyi olduğu söyleniyor. Ama zeytin üreten çiftçimizin en büyük şikâyetlerinden bir tanesi kara hastalıktır. Bu kara hastalığın ortadan kaldırılması noktasında ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu sene rekolte iyi olmasına rağmen, tane
25
________________________________________
dökülmesi söz konusu. Bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılıyor. Ben bu konuda bir araştırma yapılmasını istiyorum. Bu konu acaba ilaçtan mı kaynaklanıyor, ilaçlamadan mı kaynaklanıyor ya da daha başka sebeplerden mi, doğa olaylarından mı kaynaklanıyor? O konuda daha net bir şey ortada yok. O yüzden, bu konunun da araştırılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Çünkü yerden toplanıyorlar, yerden toplanan ürün de hak ettiği değeri almıyor ve maalesef bu tabloyla karşı karşıyayız.
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Zeytinyağı Komisyonunun� Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine bir an evvel girilmesinin önemli olduğunu, kanun teklifine de Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi ama bu kanun keşke daha evvel bu kürsüye gelseydi ve burada da kabul edilmiş olsaydı çok daha iyi olurdu diye düşünüyor, hepinizi sevgiler ve saygılarla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Demirel, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle geçmiş Kurban Bayramı'nızı kutluyorum, yüce Türk milletinin de Kurban Bayramı'nı kutluyorum.
Ben, Bursa Milletvekili olarak bölgemizin en önemli üretimlerinden biri olan zeytinle ilgili elbette söyleyeceğimiz çok sözün olduğunu düşünüyorum. Geçmiş yıllarda Bursa'da zeytin üretimi yapan ilçelere gittiğimizde, Mudanya, Gemlik, İznik, Orhangazi gibi ilçelerde gerçekten buranın köylülerinin durumlarının iyi olduğunu, o yörede gerçekten diğer köylere nazaran durumlarının kat kat iyi olduğunu, ilk defa traktör alanlar, ilk defa teknolojiyi kullananların zeytin üreticisi olduğunu görmekteydik ama son yıllarda özellikle bu ilçeleri ve köylerini ziyaret ettiğimizde maalesef zeytin üreticilerinin artık büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu görmekteyiz. Ben Mudanya'da özellikle akrabalarımın da olduğu zeytin üreticileriyle de görüştüğümde ürettikleri zeytinin satış fiyatlarının maalesef girdi fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte artık maliyetlerine bile satamaz duruma geldiklerini ifade etmekteler.
Bakın, geçtiğimiz üç dört yıl öncesiyle veya daha öncesiyle kıyasladığımızda zeytinin girdi fiyatları, yani mazot, ilaç, gübre, sulama giderleri gibi giderlere baktığımızda bu giderlerin neredeyse 3 katına ulaştığını ama zeytin fiyatlarının da maalesef neredeyse üçte 1 fiyatına düştüğünü hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla, bu anlamda zeytinin ve zeytinyağının durumunu değerlendirmek adına 2008 yılında üç partinin vermiş olduğu araştırma önergeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma komisyonu kuruldu ve gerçekten dört ay süren çalışmalarla bu konuda önemli konulara değinilerek, zeytin ve zeytinyağıyla ilgili problemlerin aşılması noktasında da çözüm önerilerinin de içinde bulunduğu gerçekten değerli çalışmalar, değerli katkılar yapıldığını düşünüyorum. Bununla ilgili epeyce o dört aylık süreç çok iyi değerlendirildi. Ankara dışında yaklaşık yirmi yerde toplantılar yapılarak zeytin ve zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözümleri gündeme getirildi. Gerçekten bu araştırma komisyonunun temmuz ayında sunduğu bu raporun dikkate alınarak, bundan sonraki çalışmaların, zeytin ve zeytinyağına destek verilecekse bu doğrultuda bu çalışmaların yapılmasında önem var diye düşünüyorum. İşte bu araştırma komisyonunun ortaya koyduğu sorunların başında da Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne yeniden üyelik sürecinin başlatılması geliyordu. Bir yıl sonra bununla ilgili bir kanun önümüze geldi. Bunun çözüm önerisi olarak da ülkemizin üyelik için yaptığı başvuru 2004 yılı Aralık ayında Konsey tarafından kabul edilmiş olmakla birlikte "Resmî üyelik sıfatını kazanabilmesi için gerekli iç hukuk onay süreci bir an önce tamamlanması ve çalışmalara etkin bir şekilde katılım sağlanması gerekmektedir." ifadesi yer buluyor burada. Bugün bu anlamdaki bu öneri belki de bu araştırma raporunun, araştırma komisyonunun raporunun tek maddesi bugüne kadar Mecliste görüşmeye açıldı. En azından başlangıç olması adına bu zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının giderilmesi açısından olumlu bir başlangıç diye düşünüyorum. Ama bu araştırma komisyonunun yaptığı çalışmalar neticesindeki rapora baktığımızda pek çok sorun ele alınarak burada çözümleri de önerilmiş ama ne Hükûmet tarafından ne bakanlıklarda, yönetmeliklerde ne de diğer kurum ve kuruluşlarda bu konuyla ilgili atılan herhangi bir adıma şahit olmadığımızı ifade edeyim. Bakın burada bazı başlıkları tekrarlamak, tekrar gündeme getirmek adına bu komisyon raporundan sizlerle bazı başlıkları paylaşmak istiyorum.
Burada kooperatif ve birliklerle ilgili sorunlar, üretici birlikleriyle ilgili sorunlar gündeme getirilmiş. Bunlar sıralanmış ve yine bunların çözüm önerileri de ortaya konmuş. "Tarım sektöründe en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan tarımın kayıt altına alınması konusunda üretici örgütlerinden faydalanılmalıdır. Verilecek desteklemelerin üretici örgütleri aracılıyla verilmesi ile üreticiler hem kayıt altına alınabilecek hem de birliğe üye olmak teşvik edilecektir. Aynı zamanda tarımda örgütlenme bilincinin gelişmesine ve yayılmasına katkı sağlayacaktır."
"Üretici organizasyonlarından sağlanan muafiyet ve istisnaların özellikle katma değer vergisi uygulamasında vergi iadesi gibi sistemlerin devreye sokularak üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir." diye başlayıp devam eden birçok çözüm önerileri var ama bununla ilgili herhangi bir adım atıldığına bizler şahit olmuş değiliz.
26
________________________________________
"Üretici-üniversite ilişkileri geliştirilmelidir." denmiş. "Birliklerin gelirleri sadece aidat, yurt içi ve yurt dışından sağlanan bağış, fon ve yardımlardan oluşmaktadır. Bu da birliklerin faaliyetleri için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, birlikler maddi açıdan desteklenmelidir. Gerekli finansal altyapının aidatla, bağışlarla değil, zorunlu kesintiler yoluyla sağlanması birlikleri güçlü hâle getirecektir." diye de burada ifade edilmiş.
"Birliklerde, iştigal alanıyla ilgili uzman (tarım danışmanı) ziraat mühendisi istihdamı mecburi hâle getirilmelidir. Uzman istihdamının getireceği maddi külfet devlet tarafından belli oranda sübvanse edilmelidir." denmiş.
Bunları atlayarak sizlere önemli gördüklerimi ifade etmeye çalışıyorum ama bu ifade ettiklerimin hiçbirisiyle ilgili maalesef herhangi bir başlangıç veya herhangi bir girişimin olduğuna şahit olmadık.
Yine, "Zeytin ve zeytinyağı sektöründe başarılı kooperatifçilik uygulamalarının desteklenmesi" başlığı altında öneriler getirilmiş. "Zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyet gösteren yaygın bir örgütlenme yapısına sahip olan tarım satış kooperatiflerinin tabandan tavana örgütlenme sistemlerinin güçlendirilmesi amacıyla başarılı kooperatifçilik uygulamaları desteklenmelidir. Bunun giderilmesi amacıyla tarım satış kooperatiflerine ilişkin yeni yasal düzenlemelerde başarılı kooperatifçilik uygulamalarının yapılmasına imkân sağlayacak hükümler konularak kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması gerekmektedir." diye ifadeler yine konulmuş.
"Yetiştiricilik ile ilgili sorunlar" başlığı altında çözüm önerileri getirilmiş. Yine, burada, bahçe tesisinden, ülkemiz zeytinciliğinde 1937'de başlayan zeytincilik seferberliğine benzer bir seferberlik başlatılmalıdır. Modern zeytinciliğe uygun bahçe tesisi teşvik edilmelidir. Modern zeytincilikte öncelikli olan, yoğun dikim ve damla sulama sistemiyle makineli hasada uygun üretim yapabilecek durumda olmaktır. Kaliteli ürün için uygun çeşit ve sağlıklı fidanla bahçe tesisi gerekmektedir. Çeşit zenginliği, özellikle zeytinyağında tat ve aroma çeşitliliğini sağlayabilmektir.
Farklı bölgelerdeki zeytin işletmelerinin, çeşit ve verimden kaynaklanan gelir farklılıkları da dikkate alınarak, arazi parçalanmalarının önlenmesi için, mevcut yasal düzenlemenin gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi mirasa konu olan tarım arazisi eğer varisler tarafından tarımsal amaçlı kullanılamaz ise otuz- kırk yıllığına başka birine kiralanması yoluyla arazinin boş kalması, meyve bahçesi ise bakımsız kalmasının engellenmesi sağlanmalıdır. Bu, elbette tarımın diğer alanlarıyla da ilgili.
Zeytin bahçesi tesisinde toprak yapısı ve topografya dikkate alınmalıdır. Özellikle bazı bölgelerde -Çukurova, Harran, İznik Ovası gibi- toprak açısından daha seçici olan ürünlerle rekabet edecek şekilde ovaya ve taban arazilere dikilmesi teşvik edilmemelidir.
Bakın, bu konuda, Hükûmetin yaptığı, yine zeytinle alakalı, yine yanlış bir politikayı da bu başlık altında gündeme getirmekte fayda var. Hükûmet zeytinde fidana teşvik verdi ve dolayısıyla, Gemlik tipi fidanların, iklim açısından, bölge açısından hiç uygun olmayan yerlere dikilmesiyle birlikte bu dikilen fidanlar ya ürün vermediler, ifade edildiği gibi, ya da verdikleri ürünlerin kalitesi son derece düşük oldu. Yine, aynı zamanda, buradan elde edilen ürünler de, maalesef, paketlenirken "Gemlik Tipi Zeytin" diye paketlenmesiyle birlikte, burada yetiştirilen kaliteli zeytinlerin de kalitesine bu anlamda gölge düşmüş oldu.
"Gübreleme" başlığı altında yine buradaki sorunlara çözüm önerileri ifade edilmiş. "Yaprak ve toprak analizlerine dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemlerin acilen alınması gerekmektedir. Bu konuda üreticilerin desteklenmesi sırasında o ile ait yaprak, toprak analiz raporunun da belge olarak istenmesi teşvik edici bir uygulama olacaktır. Gübre satışının mutlaka analiz sonucu reçeteyle olması gerekir. Üretim bölgelerine yakın olan üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel akredite bölge laboratuvarının sayıları artırılmalıdır. Özellikle yaprak analizleri için yaprak numunesi alımının besin maddelerinin en iyi tespit edilebildiği temmuz ayında yapılması gereklidir. En önemlisi, gübrede uygulanan yüzde 18 KDV oranının düşürülmesi gerekmektedir." diye yine burada bu komisyon raporunda ifadesini bulmuş ama maalesef bu ifadeyle ilgili herhangi bir adım atılmadığını yine hep birlikte görmekteyiz.
Hastalık ve zararlılarla mücadele konusunda yine çözüm önerileri, gerçekten sağlıklı çözüm önerileri burada ifade edilmiş. Yine sulamayla ilgili çözüm önerileri, damla sulamadan bahsedilmiş. Atıl vaziyetteki su kaynaklarından yararlanılması noktasında önerilerde bulunulmuş. Bakım ve budamayla alakalı çözüm önerilerinden bahsedilmiş. Yine bu çözüm önerilerinde gerçekten yol gösterici ve bu anlamda verimi yükseltici öneriler ortaya konulmuş ama maalesef bu önerilerin de hayata geçirilmesi noktasında herhangi bir girişimin olmadığını hep birlikte görüyoruz. Toprak işleme konusunda yine çözüm önerileriyle birlikte problemler tespit edilmiş ve ortaya konulmuş. Ağaç sağlığından tutun, meyilli arazideki toprağın nasıl işleneceğine dair burada yine sorunlar ortaya konulmuş ve çözümleri ifade edilmiş. Bunlarla ilgili yapılan bu çalışmalar maalesef sadece kitapta kalıyor.
Hasatla ilgili, yine burada, tespit edilen sorunun aynı zamanda çözümü de ortaya konmuş.
Yine bu raporda, hasatla ilgili ülkemizdeki zeytinlerin bir kısmı meyilli alanlarda olup yaşlı ve habitusu büyük ağaçlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla, hasatta genellikle sırık kullanılmaktadır. Bu
27
________________________________________
toplama şekliyle zeytinin kalitesi olumsuz etkilenmektedir, zeytin hasadındaki işçilik maliyetleri artmaktadır.
Yine bu çözümlerde, nerelere dikilmesi ve nerelerde nelerin yapılması noktasında da gerçekten çiftçiye, belki de onların önünü açabilecek, onlara faydalı çözüm önerileri ortaya konulmuş ama maalesef bunlar yine yerini bulamamış.
Biraz önce bahsetmeye çalıştım; fidan üretimindeki çeşit ve anaç sorunu, sertifikalı fidan üretimi, doku kültürü ve üretim merkezi şeklinde bir sorunu ortaya koyarak yine çözüm önerileri konulmuş. "Mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır." denmiş. Demek ki, bugüne kadarki uygulananlar maalesef bu çalışmalar yapılmadan ortaya konulan çalışmalar olduğundan dolayı maalesef milyonlarca lira, yine vatandaşın olan, kamuya ait olan milyonlarca lira böylece heba olmuş durumda gözüküyor.
Yine zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözüm önerilerinde iç tüketimin artırılmasıyla alakalı çözüm önerileri ortaya konulmuş. "Ülkemizde bu hesaplamalar sonucu kişi başına düşen yıllık tüketim 1 ilâ 1,5 kilogram arasında değişmektedir." deniyor. Dolayısıyla baktığımızda bu rakamın çok düşük olduğu ve bununla ilgili çalışmaların yapılması, tüketimin artırılması için en önemli unsurlardan birinin ürünün tanıtılması olduğu söyleniyor. Kaldı ki, zannediyorum Marmara ve Ege ağırlıkta olmak üzere bu tüketimin dışında Anadolu'da, doğuda, güney doğuda bu zeytin çok fazla tanınan, bilinen ve tüketilen bir ürün olmadığı ve dolayısıyla buralara da bunların tanıtılıp tüketilmesi noktasında insanlara yardımcı olunması için öneriler de ortaya konmuş.
Zeytinyağındaki kalite kayıplarıyla alakalı, kaliteli, daha kaliteli üretimin yapılmasıyla ilgili yine çözüm önerileri ortaya konulmuş. Bunların nasıl kaliteli zeytinyağı üretilmesi ve kalite kayıplarında nelere dikkat edilmesi gerektiği noktasında çözüm önerileri ortaya konmuş.
Yine, butik üretim ve markalı ihracatın teşvikiyle alakalı bir başlıkta çözüm önerileri ortaya konmuş.
"Dış piyasalarda Türk zeytinyağı imajı oluşturulmasının gerekliliği nedeniyle firmaların markalaşma çabalarına destek verilmeli, ambalajlı zeytinyağı ihracatının artırılması için hâlen uygulanmakta olan desteklere devam edilmelidir." denmiş.
AB ülkelerinde yüksek gümrük vergileri nedeniyle ambalajlı olarak satılamayan Türk zeytinyağları için gerekli bürokratik çalışmalar düzenlenmeli, gerekirse dökme ihracat için kota alınmalıdır. Yeni pazarlar edinme çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Ülkemizde butik üreticilerin bir çatı altında toplanması sağlanmalıdır. Bu işletmelerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.
Yine, AB'nin ikili anlaşmalarla sağladığı tavizler bahsiyle ilgili� AB ülkemiz menşeli zeytinyağı ithalatında kalitesine göre değişmek kaydıyla 110,34 ila 127,87 euro -100 kilogram başına- spesifik gümrük vergisi uygulamaktadır.
Ortaklık Konseyi kararı kapsamında Avrupa Birliği tarafından ülkemiz menşeli zeytinyağları spesifik vergiler üzerinden ham yağlarda yüzde 10, diğer yağlarda ise yüzde 5 oranında spesifik oranda gümrük vergisi indirimi uygulamaktadır. Bu nedenle, Avrupa Birliği ülkelerine mensup ithalatçılar ülkemizden dökme zeytinyağı ithalatını dâhilde işleme rejimi kapsamında yaptıklarından, ülkemizden AB'ye katmadeğeri yüksek kutulu zeytinyağı ihracatı yapılamamaktadır. Avrupa Birliği yaptığı ikili anlaşmalarda Tunus, Cezayir, Fas ve Lübnan'a zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar tanımıştır. Ülkemizin de Avrupa Birliğinde gümrüksüz zeytinyağı ihracatı yapabilmesi için diğer ülkelere tanınan imtiyazlardan ülkemize de tanınması için gerekli çalışmayı yapmamız önem arz etmektedir." deniyor. Bunlarla ilgili ne tür çalışmalar yapıldı, doğrusu ben pek şahit olamadım.
Zeytinyağını desteleme uygulamasıyla ilgili yine çözümler önerilmiş. Prim ödemeleri noktasında, "Primler bölgesel farklılıklara ve çeşitlere göre verilmeli." denmiş. "Prim ödemelerinde kaliteyi artıracak kültürel işlemler dikkate alınmalı, kaliteli zeytinyağı üretimini teşvik edecek şekilde yağ, asit kompozisyonuna göre farklı prim ödemesi yapılmalı." şeklinde ifadeler de kullanılmış.
Bütün bunlara baktığımızda değerli milletvekilleri�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim konuşmanızı tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Bütün bu zeytin ve zeytinyağıyla ilgili kurulan komisyon raporuna baktığımızda, gerçekten kapsamlı çalışılmış ve çözüm önerileri de Millet Meclisinde gayet güzel bir şekilde ortaya konmuş. Şimdi yapılması gereken, Hükûmetin bu komisyon raporunu dikkate alarak zeytin ve zeytinyağıyla ilgili bu uluslararası konseye katılımımızla birlikte bir an önce bu üretimin de daha iyi, daha kaliteli bir şekilde gelişmesi için bir an önce tedbirleri alması gerekmektedir.
Biz bu kanuna destek verdiğimizi ve olumlu oy vereceğimizi de ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
28
________________________________________
Tasarısı hakkında, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu arada hemen söylemek istiyorum. Nuh Tufanı'nda Hazreti Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nın tepesine konduğu zaman geminin içinden bir güvercinin ilk uçuş uçtuğu ve bir süre sonra, çekilen sulardan sonra ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndüğü rivayet edilir, anlatılır ve barış güvercininin ağzında zeytin dalı simgesinin tarihsel olarak da öyle olduğu anlatılır. Bana da sorarlar "Ya sen Şırnaklısın. Şırnak'ta zeytin var mı?" diye. İşte o zaman Dara köyünün zeytinlerinin ne kadar meşhur olduğunu, ülkemizin her yöresinde zeytin üretiminin çok önemli bir yeri olduğunu; Mardin'in Derik ilçesinin nasıl Mardin'e, Diyarbakır'a yettiğini; Şanlıurfa'nın, Antep'in, Antakya'nın kırık zeytininin nasıl İstanbul piyasasında restoranlarda arandığını, Muğla'dan Ege dolaşıldığı zaman Selimiye gibi bir ilçesinin her tarafının zeytin ağaçları olmasına rağmen nasıl oradaki üreticinin, köylülerin ekonomik sıkıntı içinde yaşadığını; hâlâ Orta Çağ'dan kalma üretim tesisleri ve taşlarla yağların nasıl çıkarıldığını, nasıl sıkıntı yaşandığını; Aydın'a, Denizli'ye, İzmir'e, Balıkesir'e, Ayvalık'tan Çanakkale'ye, Çanakkale'den yine Balıkesir'in Marmara kıyılarına ve özellikle de Bursa'ya, Gemlik'e gelindiği zaman ülkenin her bir tarafında, her dört tarafında bunca yaygın olan, üretimi yapılan zeytini, aynı zamanda Türkiye'nin dünyada en büyük üretici olması, 1/3'ünü ihraç etmesi, dünya siyah zeytin üretiminde birinci sırada yer alması, genel olarak da sofralık zeytin üretiminde ikinci sırada olması, yine zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sırada yer alması nedeniyle önemli bir üretici ülke olmasına rağmen, bu değerli ürününü, ki kutsal kitaplarda geçen "Vettini ve'z zeytuni"yle başlayan sözcüklerden tutun da türkülerde "zeytin gözlüm"e; soframızda sabahları hiç eksiltmediğimiz, akşamları da yeşil zeytini salata niyetine, Akdeniz salatası olarak diyet salatalarından tutun da hepsinde yaşamımızın bunca içine girmiş bu güzel, bu değerli, Anadolu'nun bu güzel ürününü ne yazık ki yeterince üretemediğimizi, yeterince teşvik edemediğimizi, desteklemediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bütün grupların birlikte yaptığı araştırmayı, araştırma raporunu okuduğum zaman, birlikte çalıştığımız zaman çok güzel şeyleri yapabileceğimizi, üretebileceğimizi, ülkemizin ortak sorunları konusunda çok güzel şeylerin olabileceğini görüyoruz. Sonuçta aklın yolu birdir. Ülkemizin zenginliklerini koruduğumuz sürece, geliştirdiğimiz sürece insanlarımızın refah düzeyine katkı sunarız ve gerçekten gelişmiş bir Türkiye'nin önünü açarız.
Evet, sıkıntıları olan bir ülkeyiz. Zeytinde bu kadar iddiamız var. Fındıkta da iddialıyız, fındıkta da Türkiye olarak dünyada birinci olan üretici bir ülkeydik.
Yine bakıyoruz bor madenine, başka tarımsal ürünlere baktığımız zaman da görüyoruz, pancara geliyoruz. Sonra bir şeyler oluyor, küresel ekonomi gelişirken durup dururken kotalar önümüze çıkıyor fakat bu zeytin üretiminde çok daha farklı bir durum var. Biz Türkiye olarak� Akdeniz havzasında -çok net söylüyorum- Yunanistan'dan İtalya'nın güney kesimine, Brindisi'den aşağısına, biraz daha ilerleyelim Fransa'nın Akdeniz kıyılarından ama özellikle İspanya'ya, İspanya'nın Endülüs'üne doğru gittiğiniz zaman her tarafta dikkatinizi çeken zeytinlikler olur ama o zeytinliklere bakın, o zeytinliklerin, Muğla'ya, Bodrum'a turizme gidenlerin, Marmaris'e turistik seyahat edenlerin sağında solunda gördükleri o koca asırlık zeytin ağaçlarının nasıl bakımsız olduğunu, kazılmadığını, kendi kendine yetiştiğini, kendi kendine büyüdüğünü göre göre geçtiğini de görürsünüz.
Tabii ki böyle olunca, Ayvalık zeytinleri, Gemlik zeytinleri, bazı üretici firmalar, işte TARİŞ'tir, zaman zaman yeni büyük şirketler bu olaya el atmaya başladı, Migros bu alanda birtakım çalışmalar yapıyor ama şunu açık söyleyeyim: Anadolu'dan, Ege kıyılarından bir sandala binin şöyle bir karşıya Kos Adası'na gidin veya Marmaris'ten Rodos'a geçin veya Ege kıyılarından, Ayvalık'tan, Cunda Adası'ndan Midilli'ye geçin, sizin ürettiğiniz zeytinyağlarının küçük şişelerde, süslenmiş, ambalajlanmış güzel şişelerde elinizden 1'e alınıp nasıl 5'e satıldığını görürsünüz.
Şimdi, ticarette, ekonomide bu kadar devasa, gelişmiş, dünyanın 15'inci ekonomisi olarak övündüğümüz Türkiye ile ilgili, bu en kıymetli ürünümüzün pazarlanması, teşviki ve desteği konusunda onca geri kalmışız ki� Dünyaya pazar bulma konusunda sadece -sadece diyorum- zeytin ürünlerinin -sadece gıda olarak, kozmetik sanayisine sabun ve diğer alanlardaki kullanımını bir kenara bırakarak- nüfusu milyarları bulan Çin ve Hindistan pazarına sadece ve sadece zeytin üreticisinin -bu pazarlara- açılmasının sağlanması durumunda, Türkiye'nin çok yaygın bir bölgede üretilen zeytinlerinin, üreticilerinin ekonomisinin önünün açılacağı bir gerçek.
Evet, Akdeniz, her taraf deniz, kum ve şiş kebap. Peki, neden zeytin yok turizmde? Yani hakikaten o butik, o turizm marketlerinde Türkiye'nin kendi ürettiği özel şişelerinde özel sızma zeytinyağlarından tutun da yani dünya piyasasında, gıda sektöründe artık giderek önem kazanan bu ürünün değerlendirilmesi konusunda neden bu kadar öngörümüz kapalı, niye ufkumuz dar, niye açılamıyoruz? Ve niye böylesi bir anlaşma uyarınca� Uluslararası Zeytin Konseyine 1956'da üye olurken -İkinci Dünya Harbi'nden sonra- geliyoruz, 28 Haziran 1963 tarihinde Türkiye ne diyor? Konsey üyeliğinden, ülkemizin promosyon ve teknik eğitim faaliyetlerinden yeterince yararlanamaması, diğer ülke ve üretim miktarları ülkemize oranla daha fazla arttığı hâlde üyelik aidatlarının yeniden gözden geçirilmemesi gibi nedenlerle 24 Kasım 1998 tarihinde ayrılmışız. 98, yakın tarih.. Aidatlar çok gelmiş, ayrılmışız. Zeytini satamamışız, pazar bulamamışız, teşvik edememişiz, kaptırmışız Konseyi başkasına. Kime kaptırmışız? Çok basit, hemen buradan bakıyorum, garip bir şeyle karşılaşacaksınız. Bakın, kaç ülke var? Arnavutluk, Cezayir, Belçika, Çek, Dominik, Mısır, Fransa,
29
________________________________________
Almanya, Yunanistan, Irak, İran İslam Cumhuriyeti, İtalya, Ürdün, Lüksemburg, Fas, Rusya, İspanya, Tunus, Türkiye. İyi, güzel buraya kadar, dünyanın birinci üreticisi zeytinde. Peki, bu Konsey hangi dilde yayın yapıyor, onu da merak ettiniz mi? 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması'nın orijinal metinleri Arapça, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerinde düzenlendi. Buyurun! Bununla gurur duyabilir miyiz? Bununla zeytinimizin tanıtımını yapabilir miyiz? Bununla pazar bulabilir miyiz? Manisa'daki küçük zeytinlerin tat ve kıymet olarak sofrada, iri zeytinlerin başka alanda, diğer zeytinlerin başka alanda, her birisinin ayrı bir fonksiyonu olduğunu, ayrı bir değeri olduğunu, kiminin yağda, kiminin yemekte, ayrı ayrı özellikleri olduğunu Türkçe dilinde, kendi dilinizde anlatamazsanız, onu İngilizce, Fransızca, İtalyanca anlatamazsınız ancak ham olarak verirsiniz, onlar işler, aldığını da 5 katına, 10 katına, kendi dillerinde, güzel güzel ambalajlarda, küçük küçük kutularda satarlar, onlar parayı kazanır, biz de sadece ürettiklerimizi çok az paraya veren ülke durumuna geliriz.
Araştırma raporuna baktığımız zaman, zeytin alanlarının bırakın nasıl yurt dışı firmalar tarafından kapışıldığını, bir de turizme kurban eden bir anlayışla o yüzyıllık zeytin ağaçlarının nasıl kesildiğini görüyoruz. Sahil turizminde, Akdeniz'de 100 metre olayını uygulayan ülkelerin hepsinden -dikkat edin- çok net bir hava fotoğrafını aldığınız zaman Fransa'da, İtalya'da örneğin, sahil kentlerinde mandalina, portakal ağaçlarını görürsünüz, onun önünde kumsal vardır, ondan sonra binalar vardır. Geçin İspanya'ya aynısını görürsünüz. Biz de binaların hepsini kıyıların, kumların, kumsalların üzerine, yalıları da kıyıya kadar getirip turizmi bu şekilde geliştirmeye çalışıyoruz. Oysaki turizmde hem zeytini hem portakalı hem mandalinayı birlikte, çevre düzenlemesiyle, tarihiyle buluşturarak, doğasıyla buluşturarak geliştirmek mümkün. Bu yanlış politikaları da zaman zaman yapan bir ülkeyiz.
Şimdi, tabii ki araştırma raporunda çok güzel tespitler var. Kanımca, Hükûmetin, Bakanlığın çok da yararlanacağı bilgiler var, çok da hazır bir formül var. Yalnız bir şey var, onu da söylemek istiyorum: Birlikte Halep'e gittik komşu iller olarak. Şırnak'tan biz gitmiştik, arkadaşlarımız Antep'ten, Urfa'dan, Antakya'dan gelmişlerdi. Şimdi, Suriye'yle ilişkilerimizi de geliştiriyoruz, ticari ilişkilerimiz de gelişiyor. Antep'ten Kilis'e, Kilis'ten Halep'e vurduğunuz zaman iki yakada uçsuz bucaksız zeytinlikleri görürsünüz, aynı durumdadır işleme, ticaret, pazar, üretim konusunda. Yani komşu ülkelerle ilişkilerimizin güçlendirilmesiyle komşu ülkelerle bizim bu tür olanaklarımızın da gelişebileceği dikkate alındığı zaman gerçekten burada Hükûmetin bu konuda özellikle küçük üreticilerin teşvik konusunda, kredilendirme konusunda çok özgün kararlar alması gerekiyor.
Çanakkale'de ekolojik bir otele gidiyorsunuz ve o otelde şunu görüyorsunuz: Gelen misafirlerine, hem kendi ürünlerini, köy ürünlerini veriyorlar ve ayrıca "Bizim bahçemizde yetişen zeytinlerden size bir şişe sızma zeytinyağı hediye ediyoruz." diyorlar. İsim vermem gerekmiyor, bunu birçok kişi yapıyor, reklama girmesin ama, şimdi oraya giden bir yabancı veya yerli, fark etmez, görüyor, gözleriyle görüyor, bahçede zeytin ağacı var ve ürününü alıyor ve turizm birleşiyor. İşte, bu güzellikleri gördüğümüz zaman şu iddianın sahibi olmamız gerekiyor o zaman: Eğer biz üretiyorsak dünyada en fazlasını zeytinin, eğer bu topraklardaysa yüz yıllık zeytin ağaçları, eğer bu topraklardan fıçılarla zeytinyağları, Romalılar döneminde, ondan öncesi antik çağlarda tarihte hep öyle gidiyorsa Avrupa'ya veya Akdeniz'in diğer yakasına, Türkiye'nin bu Konsey'de lider ülke olması lazım, belirleyici ülke olması lazım, lider ülke, belirleyici ülke olmanın gücünü kullanması lazım. "Aidatlar çok geliyor, çok üretiyorum kaygısıyla ben aidat ödemeyeyim" diye Konsey'den ayrılan anlayışın yerine "Bunu ben yönlendireceğim, zeytin piyasasının lideri Türkiye olacak, zeytin üreticimin yanında olacağım, destekleyeceğim, ona Hindistan ve Çin'de, Uzak Doğu'da pazarı açacağım, Afrika'da açacağım." İddia ediyorum ki bu ülkenin topraklarında, zenginliklerinde, değil 72 milyon insan, 700 milyon insanı kendi öz değerlerini değerlendirdiği takdirde refah içinde yaşatmak mümkündür.
Barışın simgesi zeytin dalı ve zeytin dalı bütün antik tarihte hep yer aldı. Siyasette de bakıyorsunuz -İtalya'da zeytin dalı ittifakları- seçimlerde zeytin, siyasete de zeytin dalı ittifakı olarak yansıyor. Evet, güzel şeyler, bir araya gelebilmek, büyük iddialar uğruna buluşabilmek çok güzel ama inanıyorum ki eğer araştırma önergesi doğrultusunda, verilen rapor doğrultusunda bizim ilgili bakanlıklarımız, bu küresel kriz sonrası tarım ve gıda sektöründeki daralma ve üretim düşüşü dikkate alındığı takdirde, Afrika ülkeleriyle Orta Doğu ve sadece Çin, Hindistan, Uzak Doğu Asya'nın Endonezya, Yeni Zelanda gibi ülkeleriyle bu alanda yapacağı çalışmaların, açacağı pazarın çok kısa bir sürede tanıtımını yapabilme gücünü gösterdiği takdirde, oradaki pazarlara girebildiği takdirde, kendi diliyle ve uluslararası olarak İngilizce başta olmak üzere kendi iletişimini kurabildiği takdirde zeytin üreticisinin, bugün, bu konseye yeniden katılacak olan Türkiye'nin hem Uluslararası Zeytin Konseyinin kuruluş, organ, işlev ve ayrıcalıklarından yararlanması hem bütçesi katkıları, mali denetimi konusu hem zeytin ürünleri piyasasının standartlaşması, kaliteleşmesi hem de zeytinyağı ve sofralık zeytin tanıtımı ile bu anlaşmayla bir eksiği daha kapatmış olacağız.
Ben bu duygularla, partimizin ülkemizin hayrına olan her yasaya, her sözleşmeye olumlu oy verdiğini, bu vesileyle de olumlu oy kullanacağımızı söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı.
Sayın Pazarcı, buyurun efendim.
30
________________________________________
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, zeytin ve zeytin ürünleri, özellikle zeytinyağı, Türk ekonomisine büyük katkısı olan bir ürünü oluşturmaktadır. Bugün aşağı yukarı 2,5 milyon vatandaşımızın gelirinin zeytin ve ürünlerinden olduğu ifade edilmektedir ve siyah zeytinde dünyada 1'inci sırada, sofralık zeytinde genelde 2'nci sırada ve zeytinyağında ise dönemlere göre bazen 4'üncü sırada, bazen 5'inci sırada olduğumuz ifade edilmektedir bu raporda da yer aldığı üzere.
Şimdi, bütün bu veriler çerçevesinde Türkiye bakımından önemli bir ürünle ilgili bir anlaşma üzerinde değerlendirmede bulunuyoruz. Bu sözü edilen anlaşma, dünyada zeytin üretiminin başlıca ülkelerini bir araya getiren, o ülkeler arasındaki teknik düzenlemeleri yapan, ticari alışveriş düzenlemelerini yapan, standardizasyonları yapan ve zeytinin, zeytinyağının tanıtımını düzenleyen birçok hükmü içermektedir. Dolayısıyla bu kadar bizim bakımımızdan ticaretine önem verdiğimiz ve yurt dışına zeytinyağımızın aşağı yukarı üçte 1'ini ihraç ettiğimiz bir ülke olarak biz bu zeytinyağı anlaşmasına taraf olmak zorundayız, durumundayız. Dolayısıyla Partimiz olarak ve şahsen bu anlaşmaya katılmamızı kesin bir şekilde destekliyoruz. Tek üzüntü 2005 yılında en son 31 Aralık 2005'e kadar izin verilen imzadan sonra biz bugün 2009 Aralığına geldik ve dört yılı da kaybettik, çok daha önce hareket etmemiz daha uygun olacaktı.
Şimdi anılan bu anlaşmayla ilgili olarak neden biz bundan ayrıldık çünkü daha önce 1956'da üyesi olduğumuz Uluslararası Zeytin Konseyinden -birkaç vesileyle bildirildi, yine raporda da söyleniyor- neden ayrıldık diye bakıldığında bu 1998'de gerçekleşmiş çünkü etkili katılımda bulunamadık ve bunun suçu bize ait, Türkiye hükûmetine ait -bugünkü Hükûmetten bahsetmiyorum sadece- bütün dönemlerin hükûmetleri bu etkili katılımı maalesef sağlayamadı. Etkili katılımı sağlayabilmek için üyeler konseyinde 1 üye ile yer alınır, çok sağlam, bu konularda bilgili ve uluslararası ortamı ve piyasayı izleyebilen 1 üyemizin olması gerekmektedir. Bunun dışında dış ilişkiler bakımından, dış ticaretinden, Sanayi Bakanlığına ve Dışişleri Bakanlığına kadar konuyu çok iyi izleyecek bir dış gözlemleme işleminin, faaliyetinin yapılması gerekmektedir. İşte, biz bunu çok iyi beceremediğimizden, Uluslararası Zeytin Konseyinde -bir keyfîlik âdeta- etkili birkaç devletin -özellikle bir tanesinin- önemli bir rolü olmuştur. Türkiye, hakkı olabilecek şeyleri dahi elde edememe durumunda kalmıştır ve bu çerçevede de büyük katılım payı ödemesine rağmen herhangi bir şekilde mekanizmadan yararlanma durumunda olamamıştır maalesef. Bunun üzerine -işte o da yine belki bize maalesef özgü bir durum- "Hemen ayrılalım." denmesi şeklinde bir değerlendirme yapılma yoluna gidilmiştir. Aslında hemen ayrılınmamıştır. Olayın 1995'lerde değerlendirilmesine başlanıyor, 1998'de ayrılıyoruz.
Şimdi, dolayısıyla bunu yaptıktan sonra, tamam, Uluslararası Zeytin Konseyi dışında da zeytin satışını veyahut da zeytinyağı satışını yapabiliyoruz ama onun olanaklarından, imkânlarından yararlanma durumunu kaybetmiş bulunuyorduk. Dolayısıyla bugün bu mekanizmanın içinde yer alınması mutlak bir gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla bu tasarının bir an önce -ki bugün böyle olacağını görüyorum- çıkması ve kanunlaşması uygun olacaktır.
Şimdi, bunu söyledikten sonra "Etkili katılımı bu Konseyde sağlayamadık." dedim az önce gerekçe olarak. Peki, tekrardan bu sözleşmeye, bu anlaşmaya yeni versiyonuyla katıldığımızda -bazı değişiklikler yapıldı eski versiyonu üzerinde- hemen bize bütün dünyadaki olanakları tepsi üzerinde sunacaklar mı? Hayır. Bunun için gerekli gayreti göstermemiz gerekmektedir ve bu çerçevede de özellikle en başta Türkiye'yi bu Uluslararası Zeytin Konseyinde temsil edecek, Konseyde, komitelerde, alt komitelerde temsil edecek kişilerin yetkin, yetkili, bilgili ve dünyayı izleyebilen kişilerden seçilmesi çok önem arz etmektedir. Hükûmetimizin bu konuda özellikle dikkatli olmasına dikkat çekmek istiyorum.
Ancak, bu uluslararası mekanizma içine girdiğimizde de hemen bize bütün olanaklar yine verilmeyecektir çünkü uluslararası ticaret bir arenadır. Bu arenada bizim iş adamlarımızın, sanayicimizin, zeytin ürünleri ve zeytinyağı üzerinde çalışanların çok iyi düzenlemeler yapması, malını markalaştırması ve bunu en iyi değerle satabilecek konumlara da gelmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, araştırma raporu -zeytin ve zeytinyağıyla ilgili olarak dikkat çekildi- çok önemli öneriler getiriyor. Örneğin bizim Avrupa Birliğine zeytin ve zeytinyağı ihracatında niçin daha fazla ham zeytinyağı şeklinde ihracatta bulunmamız unsurunu ortadan kaldıracak, teneke zeytinyağı şeklinde ihracatımızı sağlayacak verilerin oluşturulması, geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bunun dışında bir başka soruna da değinmek istiyorum. Türkiye'de neredeyse her yıl yurt dışından ham zeytinyağı alınıp onun Türkiye'de işlenip daha sonra da ihracı yoluna gidileceği şeklinde ifadelerle ham zeytinyağı izni alınması yoluna gidilme faaliyetleri içine girilmektedir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Türk zeytin üreticisi son derece ucuz fiyatlarla zeytinini satma durumunda kalırken ona ham zeytinyağı şeklinde, yine rakip olan başka ürünlerin devreye girmesi bizim zeytin üreticimizi çok zor durumda bırakmaktadır ve bunun da mutlaka engellenmesi gerekmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve onun bağlı olduğu bakanlığın, Sanayi Bakanlığının ve diğer başka kurumların devreye girip bu düzeni yaparken tam bir koordinasyon sağlayıp sağlamadıkları hususu çok önemli bir noktadır. Hükûmetimizin bu koordinasyonu da çok dikkatlice yerine getirmesi uygun olacaktır.
31
________________________________________
Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
Şahsı adına Necdet Budak Edirne Milletvekili.
Sayın Budak, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasını Kabul Ettiğimize Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de, ülkemizde 2000 yılında sahip olduğumuz zeytin ağacı sayısı 90 milyondu, 2009 yılında bunu 190 milyona çıkardık. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın zeytinciliğe vermiş olduğu destekler ve teşvikler sayesinde birçok üretici, farklı ürünlerden zeytine yöneldi çünkü zeytinin hem Türkiye'de hem de uluslararası pazarda çok kolay, rahat rekabet edebildiğimiz bir alan olması bunu ayrıca teşvik etti. Ve 2009-2010 sezonuna geldiğimizde, bu sezon, ülke olarak 170 bin ton civarında zeytinyağı, 400 bin ton civarında sofralık zeytin üretimi tahmin edilmektedir, üretim olarak. Fidan dikimindeki son beş-altı yıl içerisindeki bu ciddi artışlarla önümüzdeki beş, maksimum on yıl içerisinde 650 bin ton zeytinyağı üretimi yapabileceğimiz tahmin edilmektedir. Bu niye önemlidir? Zeytin ve zeytinyağı üretiminde sağlanacak bu artışlar ülke olarak yağlı tohumlara her yıl ithal nedeniyle ödemek zorunda kaldığımız yaklaşık 2 milyar doları karşılayabileceğimiz anlamına gelmektedir.
Bitkisel yağ açığı sorununa Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin gibi ülkeler soyayla, Avrupa Birliği gibi ülkeler ise kolzayla çözüm bulmuşlardır.
Ayrıca, son günlerde tartışma konusu olan GDO bakımından da zeytinyağını irdelediğimizde GDO'nun tek olmadığı yağ olarak niteleyebiliriz. Bu anlamda da organik tarım açısından ve ülkemiz ve uluslararası pazar anlamında da zeytinyağının önü açıktır.
Ülkemizde üretilen dane zeytinin yaklaşık yüzde 70'i yağlığa, yüzde 30-35'i sofralığa işlendiğinden dolayı sofralık zeytin üretimimiz fazla olmaktadır. Son on altı yıllık ortalama üretim ve ihracat rakamlarına bakıldığında da ülkemiz zeytinyağı üretiminin yaklaşık yüzde 49'u ihracata konu olmaktadır.
Bu anlamda, yüce Meclisimizin onayıyla, 2006 ve 2008 yıllarında zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağlı tohumların üretimine ilişkin sorunların araştırılması amacıyla araştırma komisyonları kuruldu. Bu komisyonların raporları, ülkemizde yağlı tohumlar millî politikasına doğrudan katkı sunmak ve bu konularda politika geliştirmek bakımından son derece önemlidir.
Biz, bu komisyonla, biraz önceki konuşmacıların da bahsettiği gibi yaklaşık yirmi ili dolaştık. Mardin'in Derik ilçesi ve Şırnak'ın Dara Köyü'ne kadar bütün köylerimize gittik; çiftçilerimizle, üreticilerimizle, sanayicilerimizle bunu el ele vererek tartıştık ve gerçekten, maalesef, bugüne kadar bu talepler TARİŞ'ten, Marmarabirlik'ten hükûmetlere gelmesine rağmen, ilk kez AK PARTİ döneminde zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları, iki komisyonla, bu yüce çatı altında bütün partilerin katılımıyla değerlendirildi ve raporlar oluşturuldu.
AHMET ERSİN (İzmir) - Zeytin alanlarına maden arama izni veriyorlar, haberin var mı?
NECDET BUDAK (Devamla) - Uluslararası Zeytin Konseyi, eski adıyla� Bakın, burada, aslında bugünkü konuşmamızın, bu anlaşmanın temel siyasi içeriği şu: Maalesef 1963 yılında Uluslararası Zeytinyağı Konseyine üye olmuşuz. 1998 yılında -hiç kimseyi de suçlamak adına değil- çok küçük bir aidatı --rakamları da kayıtlarda var öğrenmek isteyenler için- o parayı ödeyemediğimiz için, zeytincilikte Hükûmetin, o dönemki hükûmetlerin bu yanlışını biz daha yeni telafi ediyoruz. Yani bu, siyaseten burada tartışılması gereken bir konu. Bu konu bizim millî bir konumuz, siyaset üstü bir konumuz. Ama o aidat ödenmediği için Türkiye'de zeytincilik, 1998 yılından AK PARTİ hükûmetleri dönemine kadar maalesef gerilemiştir.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Siyaset yapma. Siyaseti bırak şimdi.
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, Uluslararası Zeytin Konseyi�
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - 5 liradan 2 liraya düştü.
NECDET BUDAK (Devamla) - Sorunlar var. Sorunları da söyleyeceğim, merak etmeyin.
Uluslararası Zeytin Konseyi�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Yedi yıl sonra mı aklınıza geldi?
NECDET BUDAK (Devamla) - Ben komisyon başkanı olarak görev yaptım, yapılan çok iyi şeyler var, ama yapılacak çok daha fazla işler var. İnşallah, bunları da el birliğiyle yapacağız, peki.
Uluslararası Zeytin Konseyi, eski adıyla Uluslararası Zeytinyağı Konseyi uluslararası emtia örgütleri arasında Türkiye için en önemli olan örgüttür. Uluslararası emtia örgütleri bilhassa tarımsal emtiaların uluslararası ticaretinin geliştirilmesi için ulusal tarım, sanayi ve ticaret politikalarının koordine edilmesi ve geliştirilmesini öngören, özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik faaliyetlerde bulunan kuruluşlar olup, Birleşmiş Milletler çatısı altında yer almaktadır.
Uluslararası Zeytinyağı Konseyi bu örgütlerin en aktiflerinden birisidir. Ayrıca, yağ sektöründeki dünyadaki tek örgüttür. Dünyanın tüm önemli zeytin üreticisi ülkeleri bu konseye üyedir. Akdeniz havzasındaki tüm zeytin üreticisi ülkeler de bu konseye üyedir. Bunun tek istisnası -bu
32
________________________________________
hepimizin belki de eksikliği ya da ne derseniz, sorumsuzluğu deyin- bir tek Türkiye üye değildir ve bunu, bu dönemde biz el birliğiyle kapatıyoruz.
Dünya zeytinyağı ve sofralık zeytin üretiminde önemli bir konuma sahip olan ülkemizin konuyla ilgili uluslararası platformlarda temsil edilmemesi çok büyük bir eksikliktir. Bu konseyde temsil edilmemiz, konuyla ilgili Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından tanınan uluslararası standartların geliştirilmesi, teknik yardım, AR-GE ve laboratuar çalışmalarından faydalanılması, ülkemizde zeytinin gen kaynaklarının korunması konusunda yardım alınması, zeytincilik istatistik ve politikalarının sağlıklı bir şekilde ilk elden izlenilmesi gibi konular da çok önem taşımaktadır.
Bunların somut örneklerini de verebiliriz. Ama Türkiye, bu üyeliğinden 98 yılında, dönemin Hükûmetinin yanlış tutumu sonucunda, bütçe yetersizliği bahanesiyle ayrılmıştır.
AHMET ERSİN (İzmir) - Kim yapmış? Kim yapmış?
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, Türkiye'mizin bu Konseye tekrar dönmesi doğrultusunda sektörden�
AHMET ERSİN (İzmir) - Yapan orada bak!
NECDET BUDAK (Devamla) - Özellikte TARİŞ ve Marmarabirlik'ten, üretici örgütlerinden gelen çağrılar, Hükûmetimize ve bakanlığımıza, iktidar, muhalefet bütün partilere gelen talepler doğrultusunda bu çağrılar AK PARTİ döneminde dikkate alınmıştır.
Bu çerçevede, yine AK PARTİ döneminde çıkartılan�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - On sene sonra.
NECDET BUDAK (Devamla) - Arkadaşlar, bunlar gerçek olan şeyler.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Gerçeğe pek benzemiyor Sayın Budak!
NECDET BUDAK (Devamla) - AK PARTİ döneminde çıkartılan Tarım Kanunu altında biz, ilk kez, ülkemizde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kurulmasını, yine zeytin ve zeytinyağı ile bitkisel yağlarla ilgili kurulan araştırma komisyonları bu çalışmalara çok büyük katkılar kazandırmış ve bu çalışmalara ivme kazandırmıştır. Destekleme politikaları da bu kapsamda artırılmıştır. Bu Konsey�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Ne kadar?
NECDET BUDAK (Devamla) - 250 milyon dönümü, detaylarını söyleyebilirim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Avrupa'da ne kadar?
NECDET BUDAK (Devamla) - Biz işin felsefesini söylüyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
NECDET BUDAK (Devamla) - Ulusal bu zeytinyağı Konseyine girmek için kabul edilmesi gereken 2005 Anlaşması bu. Eski anlaşma 1986 Anlaşması. Bu iki anlaşmayı birbiriyle kıyasladığımızda göze çarpan önemli değişiklikler ve yenilikler var. Bunlardan da kısaca bahsetmek istiyorum:
2005 Anlaşmasının dikkati çeken ilk özelliği, en önemli özelliği, daha önceki dört düzenlemede "Uluslararası Zeytinyağı Anlaşması" şeklinde olan başlık, 2005'te "Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması" hâline dönüştürülmüştür. Bu durum, sofralık zeytinin uluslararası ticarette artan önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Nitekim, anlaşma boyunca bu ürüne atıflar yapılmış. Böylelikle, Konseyin sofralık zeytin konusunda bundan böyle daha etkin çalışması temin edilebilecektir.
Yine, Konseyin en üst seviyedeki karar alma organı olan Konseyin adı "Üyeler Konseyi" olarak değiştirilmiş. Böylelikle, kurum ile birimin birbiriyle karıştırılmamasının önü alınmış oluyor. Uygulamada bir fayda getirmeyen "esas olarak üretici ülkeler" ve "esas olarak ithalatçı ülkeler" tanımlamaları Anlaşma'dan çıkartılmış, aynı şekilde zeytinyağı ve sofralık zeytin için, sırasıyla, bir yıllık hasat dönemi ülkelerin konjonktürlerine göre, sezonlarına göre değerlendirilmiştir.
Ben, sürem burada bittiği için� Arkadaşımız da benden sonra, desteklemelerle ilgili -büyük olasılık- detaylı açıklama yapacak. Zaman olsaydı daha kapsamlı tartışırdık ama biz, iki komisyonda, yaklaşık sekiz ay bunları bol bol, bu Parlamento çatısı altında tartıştık, politikalar ürettik; bunların bir kısmı uygulanıyor. Onlardan bir tanesi de bugün burada tartıştığımız kanun tasarısı.
Bu kanun tasarısının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Aydoğan, buyurun efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Tabii, bu kadar önemli bir konuda, 3 AKP milletvekili tarafından hazırlanan bir tasarı var -Soner Aksoy, Haluk Özdalga ve Vahit Kirişci- mevcut Zeytincilik Yasası'nın değiştirilmesiyle ilgili. Şu anda, çalışmanın devam ettiğini, bu konuda kendilerinden bilgi istediğimiz hâlde, bunun bir parti çalışması olduğu, veremeyecekleri söylendi. Yani, mevcut Yasa, sanayi tesislerinin zeytin alanlarında 3 kilometre sınırlaması getiriyor. Yeni düzenlemede ise, belli birimlerden izin alınarak bunun ortadan kaldırılacağı hazırlığı var. Bu, gerçekten Balıkesir bölgesini ve zeytincilik bölgesini ciddi bir endişeyle karşı karşıya... Bu konuda, sivil toplum örgütlerinin binlerce imzası var. Mevcut yasanın korunması, üreticinin, zeytin üreticisinin korunması demektir.
33
________________________________________
Eğer bu hazırlanan yasa tasarı hâline gelirse, zeytin ve zeytinyağıyla ilgili şu anda konuştuklarımızın hiçbirini yapamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir�
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Seçim bölgem Gaziantep ilimizde zeytin ve zeytinyağı üretimi çiftçimizin önemli geçim kaynaklarından birisidir. Ancak bilhassa Nizip, Karkamış ve ilçelerimiz, dediğim gibi zeytin ve zeytinyağından daha fazla gelir elde edebilmeleri için� Son yıllarda zeytin üreticileri işçilik, gübre ve bakım masraflarından dolayı gerçekten zor durumda bulunmaktadırlar. Dikime de desteklerin kesildiğini biliyorum. Çiftçimizin yüzünü güldürecek yeni çalışmalarınız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Cengiz�
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma buradan şunu sormak istiyorum: Avrupa Birliğinin Tunus, Cezayir, Fas ve Lübnan'la yapmış olduğu ikili anlaşmalarla zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar verilmiştir bu ülkelere. Ülkemiz de Avrupa Birliğine gümrüksüz zeytinyağı ihracatı konusunda, bu ülkelerde olduğu gibi bazı imtiyazlar noktasında üreticiyi destekleyen anlaşmalar ve Avrupa Birliğiyle ilgili bu gibi çalışmalar yapmış mıdır? Bu konuda çalışmaları var mıdır?
İkinci sorum da yine Çanakkale'de de artık dökme yağından markalı zeytinyağı satışına doğru büyük bir gidişat vardır. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Akdeniz ülkelerinde görülen prim desteğinin ülkemizde de olması, özellikle ispanya, İtalya ve Yunanistan'da verilen prim sisteminin ülkemize de kazandırılması noktasında, üreticimizin üretme ve kaliteli üretimin sağlanması konusunda bir isteği vardır. Bu konuda çalışması var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Bakanım, Avrupa Birliği ülkelerinde zeytin üreticilerine kiloda 1.380 avro yani 3.118 kuruş destekleme yapılmaktadır. Türkiye'de ise kilo başına 22 kuruş destekleme verilmektedir. Bu şartlar altında Türk üreticisi zeytinini ve zeytinyağını değerlendirememektedir. Kilo başına, üreticiler, en az 1 lira destekleme istemektedirler. Bu konuda bir çalışma yapar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner�
RECEP TANER (Aydın) - Sayın Bakan, sizin Bakanlığınızla ilgili bir mesele, zeytinyağı üretici firmalarının en büyük sorunu kara su. Bu konuda Bakanlık olarak yaptığınız çalışmalar nelerdir?
İkincisi, maliyeti ve işletmesi, özellikle elektrik büyük maliyet getirdiğinden dolayı Bakanlık olarak arıtma tesisi yapan firmalara tesis kredisi ve destek kredisi vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık�
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, zeytin üretimindeki önemli sorunlardan birisi hiç şüphesiz ki işçilik giderlerinin yüksekliğidir. Bu nedenle, özellikle hasadın makineleştirilmesi ve bu alanda mekanizasyon uygulamalarının desteklenmesi önem arz etmektedir. Hükûmetinizin zeytin hasat makineleri ve diğer mekanizasyon araçlarının yerli imalatının desteklenmesi konusunda bir çalışması var mıdır? Varsa, bu çalışma konusunda eğer bilginiz var da bizleri aydınlatabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Doğru�
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Tokat ilinin Kazova, Zile, Kelkit, Artova Ovası çiftçileri gibi ülkemizin her yerinde çiftçilerin büyük borcu vardır. Bu borç yaklaşık 10 milyar doları geçmektedir. Tarım Kredi, Ziraat, Halk Bankası gibi kuruluşlar alacaklıdır. İcra kapılara gelmiş, borçlar ödenemez konuma geçmiştir. Bu yönlü olarak, çiftçilerin borçlarının faizlerinin silinmesi, ana paranın taksitlendirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydoğan, tamamlama yapacaksınız galiba.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Evet, sorunun kalan kısmını tamamlamak için süreyi görünce aldım.
34
________________________________________
Tabii, bu hazırlanmakta olan tasarı zeytin üreticisini ciddi anlamda endişelendirmektedir. O bölgedeki sivil toplum örgütleri 10 bin üzerinde bize imza getirmişler; şu anda bizde, istediğiniz zaman size teslim edebiliriz. Zeytinciliğin korunmasıyla ilgili bunun ötesinde biraz önce arkadaşlarımızın da söylediği zeytine verilmesi gereken destekle ilgili. Biraz önce konuşmacı arkadaşımız da bu dönemde zeytin ve zeytin üreticisine çok ciddi desteklerin verildiğini söyledi. Oysa biraz önce ifade edilen rakamın da altına düşmüştür bu destek. 17 kuruş civarlarındadır. Eğer Avrupa'yla yarışmak istiyorsak Avrupa standartlarında zeytin üreticimizi desteklemek durumundayız.
Bir diğer ifadede yine konuşmacı, bu UZK'dan çıkış tarihimiz� Bugün AKP'nin Bakanı olan ve sorumlusu olan Kürşad Tüzmen arkadaşımızın müsteşarlığı döneminde, onun önerisiyle UZK'dan çıkarılmıştır. Bunun da kayıtlara geçmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Cengiz�
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Demin Sayın Bakanım anlayamadı. Şimdi, zeytinyağında bir sanayi üretimi desteği var, bir de üreticinin desteği var. Özellikle zeytinyağı ihracatında dökme noktasında bir ihracat yapıyoruz. Bu da katma değerimizin düşmesine sebebiyet veriyor. Bu bağlamda özellikle hem sanayi desteklenirken üreticimiz de bize -özellikle Çanakkale'den bizi arayanlar- şunu söylüyorlar. Avrupa Birliğinde rakip olduğumuz İspanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerdeki prim desteğinin kendilerine destekleme noktasında verilmesi hâlinde onların da Avrupa düzeyinde bir yarışmaya girebileceğini, yoksa bu prim desteğinin kendilerini tatmin etmediğini, üreticinin kalitede, üretimde ve daha iyi şartlarda yarışmasını düşürdüğünü veya bunu engellediğini ifade etmektedirler ve dolayısıyla bu konuda, Hükûmetimizin, hem prim desteği konusunda hem de dökmelik zeytinyağı yanında markalaşma noktasında hem de üreticimizin desteklenmesi noktasında çalışmanız nedir diye soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, evvela Sayın Aydoğan'a
cevap vereyim. Efendim, tabii ki yeni çıkacak kanun daha, henüz çıkmış değil, görüşülecek tabii şu anda. O konu da tabii ki müzakere edilecek. Çıkmayan, daha yürürlüğü girmeyen bir kanun için bir mütalaada bulunamayacağım.
Sayın Hasan Özdemir'in özellikle Gaziantep'le alakalı talepleri vardı, onlara yazılı olarak arkadaşlar hazırlık yapacak, cevap verecekler.
Sayın Cengiz özellikle Avrupa Birliğinin çeşitli ülkelere imtiyazlar verdiğini� "Bu konuda Türkiye'nin çalışmaları var mı?" dedi. Tabii müzakerelerde zeytin ve zeytincilik de ele alınıyor. Müzakereler devam ediyor. Titizlikle bu konuyu takip ediyoruz, çok çok önemli. Ben de şahsen bu konunun Avrupa Birliği müzakerelerinde dikkatlice ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Arkadaşlarımız takip ediyor.
Şimdi, Sayın Bulut özellikle destekleme ve teşviklerden bahsetmişti. Efendim, özellikle ben şunu ifade edeyim: 2009 yılında zeytinyağı için 25 kuruş kilogram başına bir destekleme yapıldığını, yapılacağını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, sertifikalı fidan ile zeytin bahçesi kuranlara dekar başına 100 TL ödenmekte. 1998'den 2009'a kadar yaklaşık olarak 140 milyon TL'lik prim ve bahçe tesisi desteği de verilmiştir. Tabii zeytincilik hakikaten çok önemli. Zaten değerli konuşmacılar da bu zeytinin ve zeytinyağının önemini hakikaten vurguladılar. Bu teşvikler devam edecek. Tabii daha da imkânlar ölçüsünde artmasını biz de Hükûmet olarak arzu ediyoruz.
Efendim, Sayın Taner'in kara su� Gerçekten bu kara su çok önemli. Yani kara su bilhassa çevreyi kirleten ve kimyasal oksijen ihtiyacı� Evsel atık sulara göre yaklaşık 90, 100 katı kadar kirli olan bir su. Bu konuda biz bütün üreticilerin müşterek atık su arıtma tesisi kurmaları ve bunlara yer tahsisi konularında ve proje desteği konusunda toplantılar yaptık defalarca. Bu konuda destek vereceğimizi ifade ettik. Maddi olarak destek vermemiz mümkün değil ama kredi olarak destek verilebilir. Ama bunu belediyelerle birlikte ortak kurdukları zaman biz belediyelere kısmi bir destek, yüzde 10 kadar bir destek, ihale edilmesi için bir destek verebiliriz diye düşünüyorum.
Bunun dışında�
RECEP TANER (Aydın) - İşlenmesiyle ilgili enerji desteği�
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Enerji desteği konusu da şöyle: Biz genel olarak arıtma tesisleri için, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığına sadece kara su değil, bütün arıtma tesisleri için bir miktar tenzilat yapılması konusunda bir teklif götürdük. Biliyorsunuz yetki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında. Bu konuda bir yazıyı da ben geçen ay yazdım, gönderdim. Tabii ki görüşülecek.
Sayın Işık'ın bir sorusu vardı efendim, mekanizasyon araçlarının� Sayın Işık hakikaten çok önemli bir konuya temas etti. Efendim, bu zeytin toplanmasında bilhassa işçilik çok pahalı oluyor ama yurt dışında ben de bazı yerlerde gördüm, hakikaten çok modern usullerle bunlar toplanıyor, maliyeti çok düşürüyor. O bakımdan bu konuda yerli imalatı teşvik için Hükûmet olarak destekleriz ve hatta bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, gerekirse biz ORKÖY olarak orman köylülerine bu türlü destekleri verebiliriz. Bunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum efendim.
35
________________________________________
Son olarak da Tokat Milletvekili Sayın Doğru'nun çiftçi borçlarıyla ilgili sorusu vardı. Yani şu anda bu konuda, çiftçi borçlarının faizlerinin silinmesi konusunda herhangi bir çalışma bildiğim kadarıyla yok ama bu konuyu gündeme getireceğim, onu özellikle belirtmek istiyorum.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Çok zor durumdalar.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Evet, herhâlde suallerin hepsine cevap verdik.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, kalan süreyi değerlendirmek açısından�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Sayın Başkan�
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, vaktimiz var, soru mu soracaksınız tekrar?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Süreyi görünce tekrar bir katkı yapmak için söz istedim.
Sayın Bakanım, biraz önce söylediğiniz kara su arıtmasıyla ilgili olarak bildiğim kadarıyla ekim ayına kadar tamamlanması gereken her işletmeye ayrı bir arıtma tesisi isteniyor. Yoksa ortak işletmelerde bu giderilebilir.
İkincisi: Bu makine destekleriyle ilgili özellikle Balıkesir bölgesindeki arazilerin birçoğuna makine girmesi mümkün değil. Hem arazi koşulları nedeniyle, bir de arazilerin bölünmüş olması nedeniyle maliyetler yüksek. Öncelikle bu arazi birleştirmelerinin yapılması gerekiyor. Toplulaştırmanın yapılması gerekiyor.
Bir de arazi koşulları teknik makine ve araç kullanmaya uygun olmayan yerlerde farklı bir destek yapılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır�
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Hocam, zeytincilik yapılan bölgeler dolaşılırsa, takip edilirse görülecektir ki bu sene zeytin hasat mevsimi başlayınca zeytinyağı fiyatları birden yarı yarıya düştü; 4 liraya düştü şimdi veya işte 4 kuruşa düştü. Böylelikle zeytin üreticileri çok ciddi bir zarar içerisinde. Evet, Hükûmet destekledi, fidan verdi, dağ taş zeytinlik oldu ama şimdi adam emeğini kurtaramıyor. Alıcısı yok, soran yok. Bu konuyu Hükûmet bir afet kapsamında hiç olmazsa� Çünkü bin bir emekle yetiştiren, dağı taşı üretime dönüştüren o çiftçiler bir anlamda cezalandırılıyorlar. Bunlara bir destek veya borçlarının ertelenmesi, bir şekilde ellerinden tutulması lazım yoksa zeytinliklerini kesip bir başka ürüne geçmek durumundalar. Gerçekten hasat mevsiminde zeytinyağı ve zeytin üreticileri üzerinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - �bu konuda bir şeyler yapılması gerekiyor. Onu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir ekleme yapacak mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim, Sayın Aydoğan'ın sorusu vardı. Sayın Aydoğan, bu işletmelerden çıkan kara suyun arıtılmasının ayrı ayrı yapılması çok maliyetli. Bunların müşterek olarak yapılması çok daha isabetli, çok daha ekonomik. Hem yatırım maliyeti hem işletme maliyeti düşük. Biz esasen Bakanlık olarak kara suyun münferit değil de müştereken arıtılmasını tavsiye ediyoruz. Bu konuda her türlü yardımcı olacağız ama maalesef, firmalar bir araya gelip ortak arıtma tesislerini kurmuyorlar. Yani Balıkesir'dekiler ve diğer bölgedeki işletmeciler bir araya gelsin, biz bu konuda projeye destek verelim, onların müşterek, ortak arıtma tesisi kurmaları için her türlü desteği verelim, yer gösterelim. Yani, bu konuda ben de aynı kanaatteyim. Ortak arıtma kurulması şarttır diye düşünüyorum.
Tabii, efendim, bir de, haklısınız, toplulaştırma� Yani sadece zeytin alanlarında değil, bütün Türkiye'de toplulaştırma çok şarttır. Araziler çok bölündü, yani bölük pörçük olduğu zaman, işletme maliyeti çok artıyor. Dolayısıyla, Hükûmetimiz zaten toplulaştırma için gerçekten şu anda -Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetkisinde biliyorsunuz- çok hızlı adım atıyor. Eğer o bölgedeki vatandaşlarımız talepte bulunurlarsa toplulaştırma için, biz de yatırım programına alırız. Lütfen, talepte bulunsunlar, yatırım programına alalım.
Bunun dışında, Sayın Şandır'ın söylediği husus doğru. Yani mevsim gelince zeytinyağı fiyatları düşüyor. Bunun için, herhâlde bizim ihracata yönelmemiz lazım. Az önce bir konuşmacı ifade etti, yani bilhassa Çin, Hindistan gibi nüfusu büyük ülkelere, zeytinin ve zeytinyağının önemini vurgulayıp ihraç etmemiz lazım. Yani iç tüketimle bunu karşılamak mümkün değil. Gelin, birlikte, bu zeytinyağını ihraç etmek için, zeytini ihraç etmek için bir seferberlik yapalım. Çözüm budur diye düşünüyorum.
Ayrıca, bir de bizim eksikliğimiz, bazı konuşmacılar belirtti, marka. Mutlaka markalaşmamız gerekir. Yani sanayicilerin, işletmecilerin, zeytinyağı üreticilerinin, zeytin üreticilerinin mutlaka marka ortaya koymaları gerekir diye düşünüyorum. Bazen dökme zeytinyağını, ben biliyorum, İtalya veya İspanya firmaları alıyor, bunu 4-5 katına markalı olarak satıyor. Hakikaten parayı onlar
36
________________________________________
kazanıyor. Bu konuda, markalaşmak konusunda Hükûmet olarak üreticilere her türlü desteği vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter sayısını arayacağım.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Maddelerine geçilmesini kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
1'inci maddeyi okutuyorum:
2005 ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI VE SOFRALIK ZEYTİN ANLAŞMASINA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) "2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması"na katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fevzi Topuz Muğla Milletvekili�
Sayın Topuz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FEVZİ TOPUZ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 424 sıra sayılı 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Zeytin, besleyici değerinin yüksek olmasından ötürü yeterli ve dengeli beslenmede önemli bir yere sahiptir. Zeytinyağı ise insan beslenmesi ve sağlığı açısından değeri diğer yemeklik yağlardan daha üstündür.
Ülkemizin tarımsal üretiminde zeytin çok önemli bir yere sahiptir. Dünyada 9,7 milyon hektar tarımsal alan içinde 805 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Bu ağaçların yüzde 98'i Türkiye, İtalya, Tunus, İspanya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerindedir. Akdeniz ülkelerinde toplam zeytinyağının yüzde 97'si üretilmektedir. Dünyada yılda ortalama olarak 2,5 milyon ton zeytinyağı üretilmektedir. Toplam dünya zeytinyağı ihracatının ise yüzde 10'unu Türkiye yapmaktadır. 81 ilimizin yüzde 45'inde, yani 36 ilimizde zeytin tarımı yapılmaktadır. Yeni dikim alanlarıyla birlikte ülkemizdeki zeytin ağacı miktarı 160 milyon civarındadır yani 800 bin hektar da zeytin alanı vardır. Yani, Türkiye'de 400 bin dolayında aile zeytincilikle iştigal etmektedir.
Ülkemizde, 2006 yılı verilerine göre, var yılında 1 milyon 766 bin ton dane zeytin üretimi gerçekleştirilmiştir. Bunun 550 bin tonu sofralık, 1 milyon 211 tonu da yağlık olarak ayrılmaktadır. Toplam dane zeytinin yaklaşık yüzde 70'i yağlık olarak işlenmektedir.
2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın yasalaşmasıyla Türkiye, 1998 yılında ayrıldığı Uluslararası Zeytin Konseyi'ne yeniden dönmüş olacaktır.
Tasarının gerekçesine göre, zeytinyağı üretiminin yaklaşık üçte 1'ini ihraç eden Türkiye, dünya siyah zeytin üretiminde 1'inci, genel olarak sofralık zeytin üretiminde 2'nci, zeytinyağı üretiminde ise 4'üncü sırada yer almaktadır. Türkiye'nin bu konumdan gelen gücü ve avantajını koruyabilmesi için uluslararası platformlarda yer alarak teknolojik gelişmeleri takip etmesi ve buralarda Türk zeytincilik sektörünün menfaatlerine uygun politikalar oluşturması bir zorunluluktur.
Bu anlaşma, taraf ülkelere, dünya zeytin yetiştiriciliğinin entegre ve sürdürülebilir gelişimi için uluslararası iş birliği, zeytinyağları, prina yağları ve sofralık zeytinler için üretim, sanayileşme ve pazarlama konularında destek verilmesi durumunda yararlı olacaktır.
Türkiye'nin Uluslararası Zeytin Konseyi'nden çıkması ile yanlış yapılmıştır. Bu kuruluş, dünya zeytin ve zeytinyağcılığına yön veren uluslararası bir kuruluştur. Zeytin ve zeytinyağı üreticilerimizin sorunları uluslararası platformlara da taşınabildiği ve sorunlara çözüm bulunduğu ölçüde yararlı olacaktır. 1998 yılında konseyden çıkma kararıyla Türkiye'nin boşluğunu Kuzey Afrika ülkeleri doldurmuştur.
Dünyadaki zeytin, zeytinyağı ticaretiyle ilgili, teknolojik gelişmelerle ilgili ve zeytinyağının sağlığa etkisiyle ilgili birçok düşünce Uluslararası Zeytin Konseyi'nde biçimleniyor. Yeniden konseye dönerek üreticimizin sorunlarını çözdüğü oranda yararı olacaktır.
Zeytincilikte karşılaşılan sorunlar üç aşamalı olarak ortaya çıkmaktadır: Birincisi, fidan aşamasından hasada kadar karşılaşılan sorunlar; ikincisi, zeytinyağı üretiminde karşılaşılan sorunlar; üçüncüsü ise sofralık zeytin işlemesinde karşılaşılan sorunlardır.
Beş yüz ve bin yıl yaşayabilme özelliğine sahip olduğu hâlde, üç veya dört yaşında verime başlayan zeytin ağacı, on-on iki yaşlarında tam verime ulaşmakta ve ekonomik olarak seksen yüz yaşlarında yararlanılabilmektedir.
Hem ağacın sağlığı hem de meyvesinin verim ve kalitesi açısından, başta zeytin sineği olmak üzere, hastalık ve zararlılara karşı bireysel veya toplu mücadeleye ihtiyaç olduğu hâlde, bu aşamada ancak yüzde 25'ine zirai mücadele uygulanabilmektedir.
37
________________________________________
Ülkemizdeki zeytin ağaçlarının büyük bir kısmının yaşlı olması nedeniyle çoğunlukla geleneksel yetiştiricilikle yapılmaktadır. Önemli miktarda zeytin ağacı yaşlı ve verimden düşmüş durumdadır.
Zeytinyağına verilen prim yeteri kadar olmamakta, üreticiyi tatmin etmemektedir. Yemeklik zeytine ise prim uygulanmamaktadır.
Üretici ve Zeytin Zararlılarıyla Mücadele Birliği zirai mücadelede devlet desteğinden yoksun bırakılmıştır.
Zeytin hasadında elle, tarakla, makineyle toplama yanında hâlâ sırıkla dallara vurulmakta, hasat edilen zeytinler birçok yörede çuvallar içinde taşınıp işletmelerde çuvallar içine konarak istif edilmektedir.
Organik zeytin ve zeytinyağı üretiminde belirsizlikler vardır.
Birçok yağhanede hijyen ve temizlik kurallarına hiç uyulmamaktadır. İlkel yağhaneler varlıklarını sürdürmektedir.
Türkiye'nin birçok yöresinde, o yörenin ekolojisi dikkate alınmadan, uygun olmayan cinste zeytin fidanları dikilmektedir. Zeytinliklere hayvan sokulmakta, Çiftçi Mallarını Koruma Kanunu bu durumu önlemede yetersiz kalmaktadır. Bir önceki yılın zeytinyağı priminin daha hâlâ verilmediğini üretici vatandaşlarımız söylemekte.
Zeytin ve zeytinyağı ile ilgili sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizi üretim, işleme ve pazarlama olmak üzere üç ana başlık altında toplayabiliriz.
Üretim aşamasında zeytincilik bölgelerindeki tarım ilçe müdürlüklerinde mutlaka zeytincilik konusunda uzman ziraat mühendisleri ya da ziraat teknisyenleri görevlendirilmelidir. Ege Bölgesi'ndeki meslek yüksek okullarında "zeytincilik ve zeytinyağı teknolojisi" bölümleri açılmalıdır. Zeytinliklerde gençleştirme çalışmaları yapılmalı, böylece yaşlı ağaçların oluşturduğu zeytinlikler yenilenmelidir. Uygun bakım, gübreleme, budama ve sulama ile� Birçok zeytinci arkadaşımız tam verimi alamamaktadır. Bugün var yılında 12,5 kilo zeytin veren ağaçlarda verim ortalamasının en az 25 kiloya çıkarılmasına çalışılmalıdır. Zeytin zararlıları ve hastalıkları ile mücadelede devlet katkısı verilmeli, zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadele birlikleri devlet tarafından desteklenmelidir.
Kaliteye yönelik olumsuz etkilerden arındırıcı hasat sistemleri geliştirilmeli, makineli hasada geçilmeli, hasat edilen zeytinlerin çuvallarda taşınıp istiflenmesi kesinlikle bırakılmalı, bu amaçla plastik kasalar kullanılmalı ya da römorklarla taşınmalıdır. Sırıkla hasat zeytin ağacına zarar vermektedir.
Değerli arkadaşlar, zeytin ve zeytinyağına fiyat belirlenirken maliyetler göz önünde tutulmalı, zeytinyağı primi mutlaka üretim maliyetine eklenecek çiftçi kârı da dikkate alınarak belirlenmelidir. Dane zeytine prim uygulamasına geçilmesi zorunluluktur.
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası'nda değişikliğe gidilerek bu kooperatiflere ve birliklere gerektiğinde devlet desteğinin sağlanması mümkün hale getirilmelidir.
Ülkemizde zeytin ağacı yetiştirilebilecek ekolojik bölgeler ciddi olarak saptanmalı, her yöreye ve o yöreye uygun cinsteki fidanlar mutlaka ilçe tarım müdürlükleri tarafından belirlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke genelinde zeytinyağı tüketiminin, zeytinyağı üreticilerindeki fiyatlar düşük ancak marketlerde fiyatların yüksekliği dikkat çekicidir. Halen ülkemiz nüfusunun önemli bir kesiminin zeytinyağı tüketim alışkanlığının olmaması da göz önüne alınarak, tüketimi arttırmak amacıyla reklam ve tanıtım kampanyaları düzenlenmeli, ayrıca zeytinyağının besleyici yönü, insan sağlığına olumlu etkileri ve çeşitleri konusunda halk bilinçlendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun efendim.
FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Zeytin ve zeytinyağı üretimi, işlemesi ve pazarlaması ile iştigal eden tüm kesimlerin katılacağı ulusal zeytin ve zeytinyağı konseyi oluşturulmalıdır. Zeytinyağı ithalatına mümkün olduğunca izin verilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplam 36 ilimizde, yağlık zeytinleri işleyen kontinu ve pres olmak üzere çeşitli ölçeklerde 850 civarında fabrika bulunmaktadır.
Her zeytin hasadı döneminde, zeytinyağı fabrikası sahiplerinin temel sorunu ve korkulu rüyası karasu olmaktadır. Karasu konusu dünyada çözüme kavuşturulmuş değildir. Zeytin ve zeytinyağı üretiminin yoğun olarak yapıldığı, bu alanda ileri teknolojilerin uygulandığı ülkelerde bile karasuya kesin çözüm bulunmuş değildir. Geniş anlamda dünyada, dar anlamda Avrupa ülkelerinde bile bu soruna çözüm bulunamamışken, ülkemizdeki zeytinyağı fabrikalarının sahipleri karasu konusunda ağır para cezaları ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz�
FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
İşletme giderlerinin çok ileri düzeyde olduğu, fabrikaların çoğunun, ürünün var ve yok yılı nedeniyle yüzde 50 kapasiteyle çalıştığı göz önünde bulundurulursa, devletin kesin çözüm bulmadığı bir sorun için işletme sahiplerine kestiği cezalar onlar için bir yıkım olmaktadır.
38
________________________________________
Değerli arkadaşlarım, Değerli Başkan; gerçekten de ülkemizin bilhassa Ege kıyılarında, Akdeniz kıyılarında, Marmara kıyılarında zeytin tarımıyla iştigal eden vatandaşlarımız gerçekten de zor durumdadır. Bu zorluğu aşmak için fiyat konusunda dengeli bir politika izlenmelidir, teşvik artırılmalıdır, bilhassa zeytin tane üretimi için teşvik verilmelidir.
Bu duygular içerisinde, bu yasanın yasalaşması çerçevesinde uluslararası boyutta söz sahibi olabilmemiz için bizim de bu Konsey içerisinde yer almamızda yarar vardır diyorum.
Bu duygular içinde hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Zeytin Konseyine katılmakla ilgili 424 sıra sayılı Tasarı hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz zeytinle ilgili yasa, Türkiye'de yaklaşık 800 bin insanı, 1 milyona yakın insanı ilgilendiren çok önemli bir konu. Marmara, Ege, Akdeniz kıyılarında genelde atalarımızdan dedelerimizden bize emanet olarak bırakılmış, son yıllarda yenilenerek yeni ekimlerle zenginleştirdiğimiz ama mevcut olanların birçoğuna bakamadığımız, düzgün ürün toplayamadığımız, zamanında ilaçlama yapmayarak, zeytin sineğini önleyemeyerek ürünün bozuk olmasına sebep olduğumuz zeytin, bir millî servetimiz. Bu sene para kazandık, seneye kazanamadık, değiştirelim, sökelim, böyle bir şansımızın olmadığı, ülkemizin tapulu zenginlikleri.
Şimdi, bu zenginliğin, evet, daha önce ülkeye tanıtımı konusunda birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen Türkiye'de zeytinyağı tanınmıyor. Değerli milletvekilleri, evlerinizde balık pişiriyor eşleriniz. Eşlerinize sorun: "Hangi yağla pişirdiniz?" Diyecektir ki size "Zeytinyağıyla pişirdim." "Şişeyi getirin." diye bir sorunuz, göreceksiniz bir çiçek yağıdır. Zeytinyağı Anadolu'da genelde yeterince tanıtılmadığı için, zeytinyağının özellikleri ve damak tadı yeterince bilinmediği için satışı da tüketimi de az olmaktadır. Oysaki zeytinyağı, domuz gribinin doğal aşısıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirici iki yağ vardır literatürde: Bunlardan biri köpekbalığının ciğer yağı, diğeri de zeytinyağıdır. Zeytinyağının, bilhassa şu son günlerde gündemde olan bu salgın hastalık sebebiyle evlerimizde mutlaka tüketilmesi, sabah kahvaltılarında içerisine biraz biber konarak, ekmek banılarak çocuklarımıza yedirilmesi bu bağışıklık sistemini güçlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, zeytinin ve zeytincinin Türkiye'de sorunları çok fazladır. Tabii ki zeytincinin zeytini üretebilmek için mahsulü aldıktan sonra altını sürmesi gerekmekte, artan yakıt fiyatları sebebiyle bunun maliyeti yüksek olmaktadır. Zamanında bununla ilgili ilaçlama yapılmamaktadır.
Türkiye'de zeytinle ilgili bir kanunumuz var. Bu Kanun'u Balıkesir Milletvekili, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Melih Pabuçcuoğlu Bey çıkarmıştır. Kendilerini rahmetle anıyorum. Zeytin üreticileri onun çıkardığı yasa sayesinde zeytinlerini madencilerden, sahilleri talan eden turizmcilerden kurtarmak gibi bir güce, silaha sahip olmuşlardır. Demin Değerli Hemşehrim Balıkesir Milletvekilimizin bahsettiği bu tasarıyı değiştirmek için birilerinin gizli kapılar arkasında birtakım çalışmalar yaptıklarını, Zeytin Yasası gereği zeytinlik alan içerisinde kazının, maden çıkarılmasının, inşaatın yasak olduğunu, bu yasağı değiştirmek için uluslararası şirketlerin birtakım çalışmaları olduğunu bilmekteyiz. Bu konuda değerli milletvekillerimizi ve Hükûmetimizi dikkatli olmaya, buna geçit vermemeye davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, zeytinyağına Türkiye'de 25 kuruş destekleme yapılmaktadır. Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit, Havran zeytinlerini üreten üreticinin karşısında Midilli Adası'nda Midillili zeytinci ise bunda 3.111 kuruş destekleme almaktadır. 25 kuruşa karşılık alınan böyle bir farklı destekle Türkiye'deki zeytin üreticisinin zeytinini zamanında ilaçlaması, zeytininin bakımını yapması, zeytinini teknik olarak toplaması mümkün değildir.
Demin değerli konuşmacılar teknolojiyi kullanarak zeytinin toplanmasından bahsettiler. Türkiye'de herkesin zeytini yok o bölgede. Yüzlerce, binlerce insan zeytin sezonunda köyünden kalkar zeytin olan bölgelerde zeytin toplamaya gelir, hem evinin yağını temin eder hem de harçlığını temin eder, oradan gelir temin eder. Eğer o makineleri biz oralara sokarsak bu insanlar işsiz kalır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Makine girmiyor Sayın Vekilim.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) - Makineye karşı değiliz, teknolojiye karşı değiliz ancak bunları yaparken, maliyeti düşürmek adına bir çalışma yaparken diğer insanlara da istihdam alanları, kendi bölgelerinde alternatif tarım politikaları geliştirmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda dönüm başına 250 lira gibi zeytin ekimine bir destekleme yapıldı. Yaklaşık 2013 yılında Türkiye, zeytin üretiminde dünyanın 2'nci ülkesi durumuna gelecek. Mevcut yeşil zeytin ve siyah zeytinle zaten dünyada ön sıralarda olan Türkiye, bu ürünü dünyaya tanıtamama, özelliğini ve güzelliğini dünyaya sunamama gibi bir zorlukla karşı karşıya. Hükûmetin, birliklerin bununla ilgili mutlaka araştırma komisyonlarının raporlarındaki sonuçlarla değil, bilimsel metotlarla bir millî politika gibi bu, elimizde kalan� Üçte 1'ini satıyoruz, üçte 2'si elimizde kalıyor. Geçen seneden elde ettiğimiz zeytinyağı hâlâ depolarda duruyor çünkü satamıyoruz, tüketemiyoruz. Bir önceki konuşmamda da ben bunun Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesini, ordunun dışardan çiçek yağı ithal ederek, dışarıya döviz gitmesinin önlenmesi adına kendi yağımızın Türkiye'de
39
________________________________________
değerlendirilmesini tavsiye etmiştim. Deminki konuşmacılar da Uzak Doğu'ya, Çin'e bu anlamda satışların� Bu, pazar aramasını tavsiye ettiler. Biz ürünümüzü satamazsak ürün değer kazanmayacak. Tanıtıma ve ciddi bir pazarlamaya ihtiyaç var.
Bu arada, zeytin zararlılarıyla ilgili Zeytin Kanunu'nda belirtilen hususlara uyulmamaktadır. Bir birlik kurulmuş, bu birlik, zamanında ilaçlama yapmadığı için ürün bozulmaktadır. Haziran ayında zeytine, ürüne zeytin sineği dadanır. Belirli yerlerde denemelerle, birtakım paketler asarak ne kadar sinek olduğu, mücadelenin başlayıp başlamaması noktasında ilçe tarım müdürlükleri tespitlerde bulunurlar ancak bu birlikler üreticiden paralarını toplayamadıkları için zamanında ilaçlama yapmıyorlar. Haziran ayı sonu, temmuz ayı başında yapılması gereken ilaçlama ekim, kasım ayında yapıldı benim bölgemde. Dolayısıyla bu sene çok müthiş derecede hem kalitede düşme hem de ürün kaybı vardır bölgemizde. Bunu, vatandaşın, üreticinin satmış olduğu yağdan, stopajla birlikte kesilecek olan miktar peşin olarak kesildiğinde, bunun ilaçlama bedeli olarak tespit edilip Tarım Bakanlığının bu ilaçlamayı yapması gerekiyor. Yaklaşık yarı yarıya ürün kaybına sebep olan bu zeytin sineğinin önlenmesi millî bir servetin kazanılması anlamına gelecektir ki bu birliklerle yapılacak bir mücadele değildir.
Yine, geçtiğimiz yıl Marmara Adası'nda uçakla yapılan ilaçlamayla -kimseye de haber verilmemişti- adada ne kadar arı varsa, ne kadar kelebek varsa hepsi imha oldu. Bunun daha bilimsel bir ekiple, zamanında inceleme yaparak, bu gibi arı yetiştiricileri haberdar edilerek onların bilgilendirilmesiyle bu zararların da önlenmiş olması gerekecektir.
Değerli milletvekilleri, zeytin en uzun yaşayan bir ağaçtır, dolayısıyla zeytinin ürününü, zeytinyağını yiyen insanlar da sağlıklı olur ve uzun yaşarlar. Bunu, herkesin bilerek evlerindeki tüketimde zeytinyağını tüketmeye çaba sarf etmesi�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bulut, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) - �bunun tanıtımı konusunda çevresine yardımcı olması, katkıda bulunması gerekmektedir.
Biz, bu Zeytin Konseyinden 1996 yılında ayrılmıştık, ancak büyük bir mutabakatla, birliklerin, Zeytin İhracatçıları Birliği ve zeytin üreticilerinin hepsinin talepleriyle bu birliğe tekrar katılınması için atılan bu adımı destekliyoruz. Bu, inanıyorum ülkemizin dışındaki üreticilerin bilgilerinin, tekniklerinin ülkemize getirilmesi ve ürünlerimizin o ülkelerde daha iyi tanıtılıp pazarlanmasına bir vesile olacaktır.
Üreticilerimize ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurulu bulunan Uluslararası Zeytinyağı Konseyine ve onun anlaşmasına dâhil olmamıza dair görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ülkemiz için, ülkemiz zeytinyağı için ve tarım sektörü için gerçekten çok önem arz etmektedir.
Her ne kadar, ülkemiz, daha önce 1959 yılında kurulmuş olan bu konseye 1963 yılında dâhil olmuş, 1998 yılında çıkmış ise de yine bu uluslararası platformda teknolojik gelişmelerden, zeytinyağı ve zeytin sektörünün dünyada katettiği mesafelerden ülkemize de kazandırmak için kurulu bulunan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Marmarabirlik, iki tarım birliğimiz marifetiyle güzel çalışmalar sergilemişlerdir. Ayrıca, Meclisimizde zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde karşılaşılan sorunlarla ilgili bir de komisyon kurulmuştur, bütün milletvekillerimizle beraber yaptığımız bu çalışmalarda Hükûmetimize pek çok konuda öneri ve tavsiyeler ortaya çıkmıştır. İşte bu öneri ve tavsiyelerden ve Hükûmetimizin daha önceki politikalarından da ben sizlere kısaca bahsetmek istiyorum.
Öncelikle zeytin varlığımız ülkemizde 90 milyon adetten, şu anda 154-155 milyon adede ulaşmıştır. 60 milyon zeytin dikilmiştir bu kısa zaman dilimi içerisinde. Burada fidan desteklerinin önemi çok fazladır. Gerek Gemlik zeytinine gerekse yağlık ve sofralık zeytinyağına, şu anda, dekarda 50 lira ile 100 lira, sertifikalı olmak koşuluyla, destekleme verilmektedir. Bunlar hibe paralardır. Ayrıca, bu sene Tarım Bakanlığımızın başlattığı bir uygulamayla iyi tarım uygulamaları yapan, yani toprak tahlili ve zeytinde kullanacak olduğu tarım ilaçları için ziraat mühendislerinden reçete alan, mühendislerimizin verdiği reçeteyle tarım ilacı alarak kullanan çiftçilerimize dekar başına 15 lira iyi tarım uygulaması, eğer organik üretim yapıyorlarsa dekar başına 20 lira hibe organik tarım desteği verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, kırsal kalkınmada damlama sulama yapan çiftçilerimize veya zeytin ve zeytinyağının üretimiyle ilgili paketleme, ambalajlama tesisi kuran müteşebbislerimize de kırsal kalkınma destekleriyle yüzde 50 hibe destekler verilmektedir.
Ayrıca, sulama kooperatifleri marifetiyle de damlama sulama yapan kooperatiflerimize de yüzde 75'lik hibeler verilmektedir.
Keza, damlama sulamada eğer Ziraat Bankası kredisi kullanılmak istenilirse hiç faiz ödenmeden yedi yıla kadar vadelendirme imkânı da mevcuttur.
40
________________________________________
Değerli milletvekillerimiz, desteklemelerimiz şu anda, bu sene 2009 yılı ürünü için zeytinyağında kilogram başına 250 liradır, yani 25 kuruştur ve bu desteklemeyle beraber, çiftçilerimiz en geç 2 Haziran 2010 tarihine kadar 2009 yılında üretmiş oldukları zeytinyağının gerek tasiriye faturasıyla gerekse alım satım belgeleriyle müracaatlarını yapmaları gerekmektedir. Ancak 2 Haziran'dan sonra eğer zeytinyağlarını satarlarsa, o zaman da ekim ayına kadar mutlaka alım satım belgeleriyle tarım ilçe müdürlüklerimize müracaat etmeleri gerekmektedir.
Biz zeytinimizin, gerek sofralık zeytinimizin gerekse zeytinyağımızın iyi fiyat etmesi için ihracatı destekliyoruz. Bu ihracatlarda da mutlaka "Made in Turkey" ambalajı, etiketinin olmasını istiyoruz ve bu şekilde ürününü paketleyen, ambalajlayan müteşebbislerimize zeytinyağında eğer 1 kilogramlık ambalajlar yapıldığı takdirde, 1 kilogramlık ambalajlarla ve üzerine "Türkiye'de üretilmiştir, Türkiye'nin yağıdır" şeklinde ibareyi de koyduğumuz takdirde, tonda 500 dolara kadar destekleme fırsatı ve imkânı vardır.
Keza zeytinde de, yine 1 kilograma kadar olan ambalajlarda da tonda 225 dolara kadar destekleme yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi kurulmuştur sektörün sorunlarının çözümü için. Türkiye'de 5488 sayılı Tarım Kanunu'muzun 11'inci maddesinden güç alan ürün birliklerine istinaden ilk defa kurulan ürün konseyi, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyimizdir. Bunu, ulusal pamuk konseyi, ulusal turunçgil konseyi, ulusal fındık konseyi, ulusal çay konseyi ve en sonunda, hayvancılık sektörümüzün sorunları için�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - �ulusal süt konseyi kurarak tarımımızı geliştirmek ve tarımı kalkındırmadan Türkiye'mizi kalkındıramayacağımız düşüncesindeyim. Tarıma verdiğimiz ehemmiyetle, sektörün tüm aktörlerinin içinde bulunacağı bu ürün konseylerini kurmak suretiyle, bu konuda, tarım birlikleri, üreticiler, tedarikçiler, alanlar, satanlar, fidan yetiştirenler, gübreler ve kimyasallar üretenler gibi, tüm sektörün aktörlerinin içinde olacağı ürün konseyleriyle, Türkiye'mizin tarımını ve bilhassa zeytincilik gibi çok önemsediğimiz -gerçekten bir gençlik iksiri olan, daha Türkiye'mizde yeni yeni tanınan, dünyanın daha çok yeni yeni tanımaya çalıştığı ve şu anda zeytinyağında 150 bin ton/yıl, zeytinde de 395-400 bin ton/yıla ulaşan- büyük bir sektörün, geleceğin gıdası olarak ülkemiz için iyi fırsatlara vesile olacağını ben de düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Bu Anlaşma'mızın Türk zeytin sektörüne hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ertürk.
Şahsı adına Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.
Sayın Hıdır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin üyeliğine yeniden girişimizin tartışmalarını yapıyoruz.
"Zeytinyağı" deyince, bereket ve sağlık sembolü zeytinimiz aklımıza geliyor ve "zeytin, zeytinyağı" deyince de Ege sahillerinin, Çanakkale'den, Balıkesir, Bursa, Manisa, İzmir, Muğla, Aydın bölgesinin bereketli zeytin ağaçları ve zeytinyağları aklımıza geliyor. Özellikle yerli zeytinyağlarımız, Gemlik zeytinyağlarına göre yani fidanla dikilen, üretilen zeytinlerin zeytinyağına göre çok daha nefaseti güzel ve dayanıklı, aroması güzel zeytinyağlarımız, ihracata yönelik zeytinyağlarımız.
Üretimimizde muhtelif sıkıntılarımız olmasına rağmen 2002'den bu yana geçmiş yıllardaki üretimi hemen hemen ikiye katlayan başta Tarım Bakanımız olmak üzere, ihracattan sorumlu Devlet Bakanımıza ve bize sulamada çok engin desteklerini veren Çevre ve Orman Bakanımıza burada teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Yine sektörün ihracattaki en önemli ayaklarından birisini oluşturan başta TARİŞ olmak üzere, özel sektör temsilcilerimize, zeytinyağı ihracatçılarımıza buradan teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Ancak vermek istediğim en önemli mesaj, Anadolu insanımıza, Ege insanımıza, işçisine, memuruna yemek veren kurumlarımıza. Kalbe, tansiyona, bedenin sağlığına en önemli katkı sağlayan zeytinyağımızın tüketiminde eğer Anadolu insanımız bu yağa sahip çıkmazsa, Anadolu insanımız en az Avrupa kadar zeytinyağı tüketimine önem vermezse zeytinyağı üreticimizin ikiye katlaması, üçe katlaması çok fazla değer ifade etmiyor.
Ben çilekeş, fedakâr zeytinyağı üreticimize de buradan seslenmek istiyorum. Özellikle Tarım Bakanlığımızın öngördüğü eğitim faaliyetlerinde taraklama, çırpma yerine mekanize zeytinyağı toplama makineleriyle zeytini toplamaları, bunları depolarken çuval yerine plastik kaplarda depolamaları, en geç yirmi dört saat içerisinde kontinü tesislere zeytini ulaştırmaları temennimizdir. Köylümüz, kendisine uzatılan devlet eline, az önce arkadaşımızın ifade ettiği ihracat desteklerine, litre başına verilen desteklere dört elle sarılmakta, klasik tesislerini kontinü tesislere çevirmek suretiyle en yüksek oranda prinadaki yağı alabilme gayretini göstermektedir. Ancak bizim de özellikle yasama görevini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine girişimizdeki anlaşma gibi -araştırma komisyonumuzun Meclisimize teklif ettiği- zeytincilik yasasını da çıkartmamız gereklidir,
41
________________________________________
zaruridir. Bu konuda gerek Orman Bakanımızın bozuk orman alanlarının zeytin fidanlarına açılımı konusunda verdiği destekle gerek Tarım Bakanımızın zeytin fidanındaki artış, üretimin artışı konusunda verdiği destekle yasama organımız ve üreticimiz el ele verirsek öyle zannediyorum ki Akdeniz havzasında önümüzde bulunan İspanya'yı, İtalya'yı, Yunanistan'ı ve Avrupa Birliği ülkelerini geçme başarısını elde ederiz diye düşünüyorum.
Ben bu duygularla, katkı veren bütün milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ve bundan sonra da zeytinyağı yasasının çıkartılması konusunda aynı katkıyı muhalefetteki iktidardaki bütün arkadaşlarımızın vereceğine gönülden inanıyorum.
Zeytinyağının bereketini ve sağlığı sembolize eden güzelliğini bütün insanlığın hizmetine sunma anlamında, el birliğiyle, gönül birliğiyle çalışmalarımızın devamını temenni ediyorum, bu duygularla hepinize saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, bugün, burada, otuz beş yıl üye kaldığımız bir örgüte, Uluslararası Zeytin Konseyi'ne yeniden girmenin yasal düzenlemesini yapıyoruz, on bir yıl aradan sonra.
İlginç bir şekilde, bu konuda muhalefetiyle, iktidarıyla bütün partiler oy birliği içindeler. Dolayısıyla desteklenen bir tasarıyı konuşuyoruz. Fakat buna rağmen gene ilginç olan bir şey, AKP'nin Edirne Milletvekili -herhâlde yeni partisine temayüz etmek için olacak- bunu bile bir fırsat bulup "Bakın, eskiler kaldırdı, biz getiriyoruz" diye bir söylem içine girdi. Değerli Arkadaşım Ergün Aydoğan düzeltmesini yaptı. Ben yapacaktım zaten. Yani 1998 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığının çabaları üzerine bu UZK'dan, Uluslararası Zeytin Konseyi'nden çıkılmıştır ve aslında gene ilginç bir şey, kaderin cilvesi, gene kendisinin bakan olduğu, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı olduğu bir dönemde başvuru yapılmıştır. Hatasını anlamış demek ki. Sonuçta bu teknik bir konudur ve burada esas olarak teknokratlar, bürokratlar ellerinde iş tutarlar ama bu bize bir ders vermeli; bundan sonraki süreçte dış ticaret üzerinden, Dış Ticaret Müsteşarlığı üzerinden ağırlıkla gitmemeliyizi de göstermeli. Burada esas olarak Sanayi ve Ticaret ve Tarım Bakanlıkları üzerinden, yani üretim kesimleri üzerine ağırlık vererek işin üzerine gitmemiz gerektiğini de bize gösteren bir derstir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, 1998'de UZK'dan çıkmak hatalı olmuştur. Hatalı olmuştur çünkü 1998'de dünyada zeytinyağında bir arz fazlası olduğu bir dönemde çıkılarak biraz savunmasız bir konuma Türkiye sokulmuştur. Gene aynı dönemlerde Türkiye, Tunus'un gerisine üretimde düşen bir ülke durumuna gelmiştir. UZK bünyesinde kalarak elde ettiği teknolojik desteği elde edemez duruma düşmüştür. Onun sağlayabildiği eğitim desteğinin, ARGE desteğinin dışında kalmıştır, dolayısıyla yanlış yapılmıştır. Bugün bu yanlış hepimizin oy birliğiyle düzeltiliyor. Biraz -söylendi burada- gecikildi de. 2004 sonunda başvuruldu yani 2005'te, hadi 2006'da aslında mümkündü, yani nereden baksanız en az üç yıllık bir gecikme söz konusu. Aslında, şimdi bakan olmayan eski Bakan en azından kendi Bakanlığı döneminde işi hızlandırmak için çaba gösterebilirdi. Ne yazık ki onu da sağlayamadı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi UZK'ya yeniden girmek bu yasayla yeterli değil. Burada Üyeler Konseyi'nde temsil edilmenin ötesinde UZK'nın komitelerinde ve alt komitelerinde temsil edilmek, tekrar eski temsil düzeylerimizi bir şekilde sürdürmek gerekiyor.
Hatırlatırım, şimdi adı Üyeler Konseyi olan bu Konseyde geçmişte iki kez Türkiye Başkanlık görevini yaptı ve burada TARİŞ öncü rolünü oynadı. Bu arada size hatırlatmak isterim, ben de henüz on beş yıl önce TARİŞ'in Genel Müdürlüğünü yapma konumundaydım ve UZK toplantılarına katılan bir arkadaşınızım. Dolayısıyla bu kurulun, Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin ne kadar önemli, ne kadar işlevsel olduğunu yakından bilen birisiyim. Şimdi ama "Ne yapmalı?" sorusuna birinci olarak burada etkin olmak gerekiyor. Etkin olmak doğru temsille olur. Doğru temsilde mutlaka, 2006 yılında -biraz önce Ahmet Ertürk Arkadaşım söyledi- gene yasa hükmüyle kurulan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine işlevsellik kazandırmak gerekiyor. Ne demek bu? 2006 yılında kanunla bir UZZK kurduk yani Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyini ama bunun sekreteryası yok, bunun kaynağı yok. Başkanı var, 9 kişilik yönetimi var ama altında bir icra yapacak heyeti yok, bir kaynağı yok, elemanları yok. Dolayısıyla öncelikle bir kere doğru temsilde, UZZK'nın yani Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin işlev kazanmasını sağlamamız gerekiyor.
Şunu da unutmayalım: TARİŞ gibi kuruluşlar çok kritik öneme sahip. Bakın, 2002 yılında yani biz bu Uluslararası Zeytinyağı Konseyine başvurmadan önce TARİŞ gözlemci üye olarak kabul edildi bu UZK'ya. Sonra Marmarabirlik üye olarak kabul edildi.
Aslında başka şeyler yaptı TARİŞ, Zeytinyağı Birliği, TARİŞ'in zeytinyağı laboratuvarları akredite edildi. Keza kalite kontrol sistemine dâhil edildi. Keza TARİŞ duyusal analiz denilen tadım yani degüstasyon denilen konuda akreditasyon aldı. Yine UZK'dan aldı bunları.
42
________________________________________
Burada, tabii, TARİŞ'le İspanyol kooperatifleri arasında yapılan toplantıları, dayanışmayı zikretmiyorum ama bu tür kuruluşlarda bizim çok güçlü bir yanımızı oluşturan tarım satış kooperatifleri birlikleri olan TARİŞ'in ve Marmarabirlik'in mutlaka etkin bir şekilde temsilinin sağlanması gerekiyor. Tabii, bunun yolu, Türkiye'de önce zeytine, zeytinyağına önem vermekten, Türkiye'de üretici birliklerini, tarım satış kooperatifleri birliklerini desteklemekten geçiyor.
Nasıl desteklemek?
Birincisi, bir kere zeytinyağına dönük primlerin� Zeytine prim yok, işte ağaç dikimi vesairede var destekler ama Türkiye tane zeytine prim vermeyi de artık gündemine almalıdır. Ama şunu söyleyeyim: Primler, zeytin ve zeytinyağına dönük destekler birlikler aracılığıyla ulaştırılmalıdır üreticiye ki üretici kooperatifleşmeye, örgütlenmeye teşvik edilsin. Bu çok önemli bir nokta.
İkincisi, primler anlamlı düzeye çıkarılmalı. Bakın, burada arkadaşlarımız söyledi, 25 kuruş zeytinyağına destek. Birkaç yıldır 20 kuruluşlarda patinaj yapıyor Türkiye yani 20 kuruş, 21 kuruş, düşüyor 19 kuruş, 25 kuruş� Yani değerli arkadaşlarım, kaç euro-senttir bu 25 kuruş? 11 euro-senttir, sadece 11 euro-sent.
Avrupa şu sırada ürün bazlı destekleri kaldırdı ama verdiği doğrudan gelir desteklerini kiloya tahvil edin Avrupa'da. Kiloya verdikleri destek eskiden 1,32 euroydu, şimdi 1 euro civarında. Doğrudan gelir desteği üzerinden zeytinyağına destek var. Yani onlar -Türk lirasına çevirelim- 245 kuruş verirken siz 25 kuruş vereceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir rekabet olabilir mi? En az Türkiye'deki desteği 5 katına çıkarmalısınız, 25'i 125 yaparsanız Avrupa'nın yarısına geleceksiniz. Yani 25'i 50 yapmak, 2 katına çıkarmak yetmez; 25'i 5 katına çıkarırsanız Avrupa'nın yarısına gelirsiniz. E gelin, bunu hedefleyelim, Avrupa'nın yarısına gelmeyi hedefleyelim, 25'i 125 yapalım, üreticinin talebi de bu. Üreticinin gözü burada, bunu istiyor. Dolayısıyla biz burada sadece UZK'ya girmenin, bu anlaşmayı kabul ederek UZK'ya girmenin tartışmasını değil, bunun sonucunda üreticinin beklentilerine cevap verecek bir şeyi yaratmalıyız. Dolayısıyla yasama organının belki bugün doğrudan görevi içinde prim belirlemek yok ama buradan biz yürütmeye, Hükûmete sesleniyoruz: Ey Hükûmet, bu senin elindedir. Prim seviyelerini düzenlemek yasayla olmuyor, hükûmet kararıyla oluyor. Buyurun size buradan öneri. Bir bu.
İkincisi: Destekleri açıklamak yetmez, zamanında verin. Adam hasadı yapmış, yağını satmış, destek... Böyle olur mu? Pamukta da böyle, başkasında da böyle. Destekleri açıklayın. Beş yıllık vadeyi görsün üretici. Yani bugün zeytin dikiyorsa, üç beş yıl sonra ondan ürün alacaksa bugünden bilsin destek var mı, yok mu, ne kadar var? Önünü görsün. Dünyada hasat bittikten sonra destek açıklanan tek dünya ülkesi Türkiye. Bu garabetten, bu az gelişmişlikten kurtulmak lazım. Bu aslında biraz da fırsatçılıktır, biraz da tarım politikasının aslında Ankara'da -genel olarak söylüyorum çünkü Türkiye 2000'li yıllarda Dünya Bankası kuyruğunda tarım politikalarını yönetmiştir- yapılmamasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, zeytin ağacı dikimine verilen destekler tabii var, güzel ama orada da gene birliklerin desteğinden, yol göstermesinden yararlanmakta yarar vardır çünkü burada bir başıboşluk olduğunu üzüntüyle görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ne yapmalı konusunda bir başka konu, güvenilir veriler üretmek gerekiyor Türkiye'de; zeytin ağacı sayısı, rekolte tespit çalışmaları. Burada da gene öncü rol, 2006'da, Tarım Kanunu'yla kurduğumuz Ulusal Zeytin, Zeytinyağı Konseyine verilmeli ama altı doldurularak. Bu kurumu bir koordinasyon göreviyle öne çıkarmalıyız. Başka bir kurumu daha öne çıkaralım. Gelin, İzmir Zeytincilik Enstitüsü çalışmaları� Bu çalışmalar etkinleştirilmeli, Tarım Bakanlığına bağlı. Aslında, 2003'teki yasa kabul edilseydi, Türkiye'de Tarım Bakanlığının, icra bakanlıkların bütün taşra teşkilatları lağvediliyordu; kabul etmedik burada ama şimdi zeytinyağı konuşuyoruz, gelin İzmir Zeytincilik Enstitüsünü canlandırın. Yani bunu yapabilirsek, Tarım Bakanlığının sorumluluğunda olduğu hâlde yapılmayan denetimler yapılır, taklit ve tağşiş, yani hileli zeytinyağı üretiminin önüne geçilir. Gelin, bunda, Tarım Bakanlığının bu sorumluluğunda, ilgili kuruluşlara, gene UZZK'ya, yani Ulusal Zeytinyağı Konseyine, İzmir Zeytin Enstitüsü gibi kuruluşlara destek verelim.
Son bir konu, ne yapmalı? Dahilde işleme rejimini, artık, böyle her yıl tartışılan bir konu olmaktan çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım, son bir cümlem kaldı.
Çok teşekkür ederim.
Efendim, dahilde işleme rejimi, her yıl ihracatçıların talepleri üzerine geliyor, zeytinyağı üreticisinin kafasına Demoklesin kılıcı gibi. Dahilde işleme rejimi, sadece ve sadece, Türkiye'de arz açığı olduğu bir yıl söz konusu olduğu zaman -ki bundan sonra zaten olmayacağı anlaşılıyor, bu kadar çok sayıda ağaç dikimi ve verim artışıyla- öyle bir özel istisnai durum� Her yıl bu konuyu tartışma konusu yapmamak gerekiyor. Ayrıca, tabii, bu kadar zeytin ve zeytinyağı üretiminin hızla arttığı bir
43
________________________________________
dönemde, Avrupa Birliği gibi çok önemli pazarın mutlaka önünün açılması gerekiyor. Yüzde 40'a varan gümrük vergisi uygulayan bir Avrupa Birliği ile müzakerelerin çok daha verimli, çok daha belki masaya yumruğu vurarak götürülmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.
İlginiz için çok teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı:
Kullanılan oy sayısı: 198
Kabul: 198(X)
Sayın milletvekilleri, 5'inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
5. Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
6. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Ra-poru (1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Aralık 2009 Çarşamba günü saat 13.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.06
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı
24. Birleşim 01/Aralık /2009 Salı
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
______0______
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
4'üncü sırada yer alan, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
- 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/730) (S. Sayısı: 424) (X)
BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 424 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy'un söz talepleri vardır.
Ayrıca, şahısları adına Hüseyin Pazarcı, Balıkesir ve Necdet Budak, Edirne Milletvekilleri.
Sayın Demirel, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken sizleri ve tüm yurttaşlarımızı ve bilhassa zeytin üreticisi köylülerimizi ve zeytin köylülerini en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu kanun maddesinin de bütün zeytin üreticilerine hayırlı, uğurlu olması dileğiyle sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten zeytin ve zeytinyağı, bizim ülkemiz açısından en önemli ürünlerimizden bir tanesi, bilhassa stratejik özelliği olan çok değerli bir ürünümüz ama ne yazık ki zeytin ve zeytinyağı konusunda Türkiye hak ettiği noktada değil. Nerede değil? Uluslararası arenada hak ettiği yerde olmadığını, ne yazık ki üzüntüyle, burada vurgulamak istiyorum.
Tabii, bunun çok değişik sebepleri var. Bu sebeplerden bir tanesi de işte, bugün önümüze gelen kanun maddesiyle ilgili. Biliyorsunuz bizim, Uluslararası Zeytinyağı Konseyinde -daha evvel
23
________________________________________
girmiş olduğumuz ama daha sonra çıkmış olduğumuz bu Konseyde- yer almamamızın faturasını ne yazık ki Türk köylüsü, Türk zeytincisi, Türk üreticisi çekmiştir. Yani biz, Türk köylüsünü korumak, Türk köylüsünün ürettiği zeytinine sahip çıkma noktasında üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmek istiyorsak önce o ürünün uluslararası alanda para etmesini, uluslararası arenada söz sahibi olmasını sağlayacak noktalara gelmemiz gerekliydi. Bugün biz, zeytinde, ürettiğimiz zeytinyağının üçte 1'ini ihraç eden ve dünyada bu konuda çok iddialı olduğumuz gerçeği ortada iken ama bu kadar açık ve net, zeytin ve zeytinyağı üreticisi, zeytin köylüsü, Türkiye'de üretim yapan bu insanlar dünyanın en değerli ürününü yetiştirirken acaba bu yetiştirmiş olduğu ürünün karşılığı olan emeği elde edebiliyorlar mı, edemiyorlar mı? Önce onu tartışmak lazım. Bugün zeytin toplayan çiftçimiz, zeytin toplayan köylümüz bu ürünü topladıktan sonra umutla para etmesini bekliyor. Peki, ediyor mu? Maalesef her geçen yıl zeytin üreten köylümüz, çiftçimiz ürettiği ürünün karşılığını alamamanın ezikliğini yaşıyor. Bir yıl ümitle zeytin hasadını bekliyor, topluyor, satmaya gelince hak ettiği değeri almıyor.
Bugün zeytinde karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi girdiler. Zeytinde maalesef ilaçta olsun, gübrede olsun, yevmiyede olsun, her yıl artan fiyatlardan dolayı, fiyatlar yukarı çıkarken zeytin satan, üreten köylümüzün ürünü ise aşağıya doğru iniyor. Yani ürettiği ürünün ilacı, gübresi ve yevmiyesi her yıl yukarı doğru çıkarken ona paralel olarak ürettiği ürünün de yukarı çıkması lazım ama maalesef tam tersine aşağı doğru iniyor ve onun neticesi olarak da zeytin üreten köylümüz ürettiği ürünün karşılığını alamıyor.
Bakınız, arkadaşlar, "Zeytin karadır." diyoruz değil mi? Evet, zeytin karadır, kara elmastır ama maalesef zeytin üreten insanların karabasanı olmuştur. Umudu değil umutsuzluğu olmuştur. Orada çare beklerken çaresizliği olmuştur. Çoluğunun çocuğunun nafakasını elde etmek isteyen insanlar bunu elde edememenin üzüntüsünü yaşamışlardır.
Bugün kanunu tartışıyoruz. Ben daha evvel bu kürsüden zeytin ve zeytinyağıyla ilgili bu konuları gündeme getirirken araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik. Bu zeytin ve zeytinyağı konusunda Hükûmeti bir an evvel göreve davet ettik ve dedik ki: "Zeytine sahip çıkın. Zeytin üreticisine sahip çıkın. Zeytin üreten insanların emeğine sahip çıkalım." Evet, bu sahip çıkma noktasında bugün bu kanun teklifi önümüze geldi. Bizim, bu kanun teklifi önümüze gelmeden evvel şunu sorgulamamız lazım: Biz bu Konseyden niye çıktık? Yani uluslararası arenada söz sahibi olmamız için bu Konseyde olmamız gerekirken ve içinde yer alma durumunda iken biz bundan çıkmışız. Ben bunların tartışılmasını istiyorum; bu Konseyden niye çıkmışız ve çıktığımız tarih de 1998. O gün hükûmette bulunan arkadaşlarımızın bu konunun açıklığa kavuşması noktasında bizi bilgilendirmesini istiyorum. Sebep nedir, aidat mı diyoruz?
Bakın, şimdi, kanun teklifi elimizde. Bu kanun teklifi buraya gelirken biz� Araştırma komisyonunda da yapılan görüşmelerde, bu zeytinyağı araştırma komisyonu raporunda, mutlaka ve mutlaka, bu Uluslararası Zeytinyağı Konseyine girmemiz gerektiği vurgulandı. Peki, vurgulandıktan sonra, niye giremediğimizle ilgili yapılan çalışmalarda aidat gündeme geldi. Ben bir televizyon programında sordum: Bu aidat nedir? Neden biz hâlâ bunu sürüncemede bırakıyoruz? 2004 ve 2005 yıllarında bu Konseye girmeyle ilgili karar almamıza rağmen, bakın, 2009'un aralık ayının başında Konseye girme noktasında kanun teklifi önümüze geldi. Yani aradan geçen dört beş yıl içerisinde zeytinde önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bir tanesi: Dünyada en iddialı olan İspanya, zeytin ve zeytinyağı üretiminde söz sahibi olan bir İspanya, doğal afetler yüzünden üretimde büyük sıkıntılar yaşadı. Yani Türkiye, bu noktada bunu en iyi şekilde değerlendirebilecek bir noktada iken, maalesef, Konseyde olamamaktan, Konseyde söz sahibi olamamaktan, Konseyde söz sahibi olamamanın getirmiş olduğu sıkıntılardan dolayı, zeytini hak ettiği konumda dünyaya tanıtamadı. Bugün dünyanın en iyi zeytinini üreten ülkesiyiz, hem sofralıkta hem yağlıkta. Böyle iddialı olduğumuz bir konuda, bizim, hâlâ, artık, zeytini konuşmayı değil, zeytini daha iyi nasıl pazarlamalıyız noktasında olmamız gerektiğini özellikle vurgulamak istiyordum.
Bakın, biz bu konuşmaları burada yapıyoruz. Bugün bu konuşmaları yüz binlerce üretici, zeytin üreticisi takip ediyor ve onlar şunu söylüyor: Bu konseye girmekle biz ne kazanacağız? Evet, biz diyoruz ki, bu konseye girmemiz çok geç kalınmış bir karar. Aslında çıkmamız yanlıştı, ama çıktık, girme noktasında da on bir yıl süre geçti. Bu süre az süre değil. On bir yılda dünyada zeytin ve zeytinyağı konusunda hızla değişimler ortaya çıktı, gelişmeler ortaya çıktı. Bugün su bulmakta sıkıntı çeken ülkeler, neredeyse bizim ülkemizle başa baş noktaya geldi. Bunlardan bir tanesi de komşumuz Suriye. Bugün Suriye, zeytin ve zeytinyağı konusunda gerçekten önemli noktaya geldi. Hâlbuki, bizim dünyada liderliğe oynayabileceğimiz bir üründür zeytin.
Zeytin nedir? Aynı zamanda ilaçtır, insan sağlığı açısından ilaçtır. Bağışıklık sistemini en iyi koruyan ürünlerin neredeyse başında gelmektedir. Peki, böyle bir ürünle ilgili geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, bilhassa ben Marmara Bölgesinde Bursa'yı kastetmek istiyorum, her yıl zeytin üreten köylümüz ve çiftçimiz perişanlığı oynamaktadır. Zeytin üreticisi ve zeytin üreticisi olarak köylümüz, hak ettiğinin karşılığını alamamanın üzüntüsünü hep yaşamaktadır ve biraz evvel söylediğim gibi, zeytin karabasanı almaya devam etmektedir.
Şimdi, bu konsey, inşallah, bu noktada zeytincinin hak ettiği olan ürünün karşılığını alma noktasında önemli bir gelişme olacağıyla ilgili beklentilerimiz büyük.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha evvel bu konuyla ilgili komisyon kurduk ve o komisyonumuz, grup olarak zeytin konusunda çeşitli araştırmalar yaptı, tespitler yaptı, bu tespitleri
24
________________________________________
kamuoyuyla paylaştı ve o tespitlerin birçoğu zaten araştırma komisyonunda da zeytin üreticilerimiz tarafından dile de getirildi. Bu noktada artık bizim beklentimiz, zeytinin hak ettiği yere gelmesi. Bakın, bu noktada şunu söylemekte yarar var: Biz, zeytinle ilgili Türkiye'de çok sağlıklı bir envanter çalışması yapabildik mi? Yani bugün Türkiye'de zeytin ağacı dediğimiz zaman bir rakam ortaya koymak mümkün mü? Çok farklı rakamlar çıkıyor. 140 milyon, 150 milyon, 160 milyon� Yani bu çok ciddi bir araştırma konusu olabilmiş olsaydı, inanın bu rakamlar bu kadar aralarında büyük oynama göstermezdi. Ama maalesef bu konuda da bir araştırma ciddi yok.
Onun ötesinde ben her zaman dile getiriyorum, zeytinle ilgili Türkiye'nin bir millî politikasına ihtiyaç var; evet, ulusal bir politikasına ihtiyaç var. Çünkü zeytin bu ülkenin ürettiği en önemli ürünlerden bir tanesi ve dış piyasada, uluslararası arenada da söz sahibi olması gereken önemli bir ürün. Bu noktada biz, zeytine hak ettiğinin verilmesi noktasında Hükûmeti bir kez daha göreve çağırıyoruz.
Bu noktada vermiş olduğumuz araştırma önergelerindeki sorunlar vardı. Bu sorunların araştırma önergesiyle gündeme getirilip Meclis kürsüsünde okunduktan sonra bu sorunların çözülmesiyle ilgili beklentilerimiz var.
Öncelikle şunu sormak istiyorum: Araştırma önergeleri niçin verilir? Araştırma önergesi herhangi bir sorunun tespiti ve o sorunun çözülmesi ve ondan sonra çözülmesi noktasında da Meclisin harekete geçmesi anlamında verilir. Şimdi bu noktada araştırma önergelerini verdik. Başta Marmara Bölgesinde olmak üzere Mardin Derik'e kadar gidildi, dolaşıldı, incelendi, toplantılar yapıldı ve onun sonucunda komisyon raporunu buraya sundu. O raporu sunduktan sonra burada yapılması gereken nedir artık? O araştırma komisyonunun tespit ettiği sorunların çözülmesi noktasında yetkililerin en kısa zaman içerisinde harekete geçmesi. Peki, soruyorum: Acaba geçildi mi? Bakın bu komisyon raporu okundu, oylandı, kabul edildi; aradan neredeyse bir yıla yakın geçen zamanda kanun teklifi daha yeni geliyor. Kanun teklifi daha yeni geliyorsa inşallah diğer sorunların çözülmesi noktasındaki sorunlar bu kadar süre beklemezler. Ama bugün, şu anda zeytin üreticisi hasadını yapıyor, topluyor. Şimdi soruyorum ben çiftçi kardeşlerime, köylü kardeşlerime; diyorlar ki: "Vallahi, değişen bir şey yok, geçen yılın aynısı, evvelki yılın aynısı, daha evvelki yılın aynısı, yani değişen yine bir şey yok. Biz konuşuyoruz, dertlerimizi de anlatıyoruz, dertlerimizi dinleyen vekillerimizden de şunu bekliyoruz: Bu sorunları artık çözün." Yani zeytin üreticisi, çiftçisi, köylüsü artık sorunların konuşulmasını değil, sorunların çözülmesini istiyor, o sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinden çözülmüş olarak dile getirilmesini istiyor.
Zeytin, öyle çok rahat, kolay toplanan bir ürün değildir arkadaşlar. Yani zeytini sadece erkekler toplamaz. Zeytin, çoluk çocuk, yaşlısıyla genciyle herkesin topladığı bir üründür ve onlar şunu çok rahatlıkla söyleyebilirler ve ben de onlar adına konuşuyorum: Yani bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda kürsüde konuşan Kemal Demirel değildir, şu anda kürsüde konuşan o tarlalarda, o ağaçlarda, o çamurda, karda kışta zeytini toplayan Hatice anamızdır, Ahmet beydir, Hüseyin efendidir, onların çocuklarıdır, onların gelinidir. Köylümüz bu kürsüye gelip konuşamıyor ama o köylünün sesini buradan duyurmak görevi de bize düşüyorsa bugün bu kürsüde köylümüz var, çiftçimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)
Hep söylenen bir lafı vardır Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün: "Türk köylüsü milletin efendisidir." Vallahi, efendiliğin ne hâle geldiğini köylümüz çok güzel yaşayarak görüyor. Artık köylü efendilikten çıkarılmış, âdeta ülkenin kölesi hâline getirilmiştir.
Bir kez daha vurgulamak istiyorum: Köylünün yüzü gülmeden Türkiye'nin yüzü gülmez. Üreten köylümüzün yüzünün gülmesinin tek bir açıklaması vardır, o da ürettiği ürüne sahip çıkılmasıdır. Ama bu noktada geldiğimiz ve ortaya çıkan tabloyu görüyoruz ki maalesef üreten köylümüz hak ettiğini almıyor.
Biz, artık çok konuşmayı değil, konuşulan konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinden sorunların çözülmüş olarak dile getirilmesini bekliyoruz. O yüzden, Komisyonumuzun, Zeytin Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu bu önemli çalışmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildikten sonra, öncelikle Tarım Bakanına ve Dışişleri Bakanına� Niye önemli görevler düşüyor? Çünkü zeytinin uluslararası arenada tanıtımı noktasında Dışişlerine de önemli görevler düşüyor. Ticaret bakanlarının bu konuda hepsine büyük görev düşüyor. Sanayi Bakanına görev düşüyor. Yani, bugün, zeytin sadece yemek yediğimiz bir ürün değildir, aynı zamanda çok değerli bir ürün olduğunu özellikle vurguluyoruz. Ama ben, bugün, kürsüden, özellikle zeytinin, bir an evvel, Türk köylüsünün alın teri olan, emeği olan bu ürünün hak ettiğini almasını� Bugün milyonlarca insan bekliyor, milyonlarca insan umutla bekliyor ve milyonlarca insan daha yeni toplanan bu zeytinin bu sene de para edip etmemesinin üzüntüsünü yaşıyor. Biz o üzüntüyü "Kriz var." deyip geçiştiremeyiz. Geçen sene var mıydı, evvelki sene var mıydı, daha evvelki sene var mıydı? Her sene zeytin üreten çiftçimize bir bahane bulabiliyoruz. Artık bahane bulma zamanı değil, tam tersine, zeytin üreten insanın ürettiği ürünün hak ettiğini alması noktasında gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Zeytinin kendisine de destek olmasını özellikle vurgulamak istiyoruz. Ürünün kendisine destek olmak lazım. Bu noktada, bu sene, rekoltenin iyi olduğu söyleniyor. Ama zeytin üreten çiftçimizin en büyük şikâyetlerinden bir tanesi kara hastalıktır. Bu kara hastalığın ortadan kaldırılması noktasında ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu sene rekolte iyi olmasına rağmen, tane
25
________________________________________
dökülmesi söz konusu. Bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılıyor. Ben bu konuda bir araştırma yapılmasını istiyorum. Bu konu acaba ilaçtan mı kaynaklanıyor, ilaçlamadan mı kaynaklanıyor ya da daha başka sebeplerden mi, doğa olaylarından mı kaynaklanıyor? O konuda daha net bir şey ortada yok. O yüzden, bu konunun da araştırılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Çünkü yerden toplanıyorlar, yerden toplanan ürün de hak ettiği değeri almıyor ve maalesef bu tabloyla karşı karşıyayız.
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Zeytinyağı Komisyonunun� Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine bir an evvel girilmesinin önemli olduğunu, kanun teklifine de Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi ama bu kanun keşke daha evvel bu kürsüye gelseydi ve burada da kabul edilmiş olsaydı çok daha iyi olurdu diye düşünüyor, hepinizi sevgiler ve saygılarla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Demirel, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle geçmiş Kurban Bayramı'nızı kutluyorum, yüce Türk milletinin de Kurban Bayramı'nı kutluyorum.
Ben, Bursa Milletvekili olarak bölgemizin en önemli üretimlerinden biri olan zeytinle ilgili elbette söyleyeceğimiz çok sözün olduğunu düşünüyorum. Geçmiş yıllarda Bursa'da zeytin üretimi yapan ilçelere gittiğimizde, Mudanya, Gemlik, İznik, Orhangazi gibi ilçelerde gerçekten buranın köylülerinin durumlarının iyi olduğunu, o yörede gerçekten diğer köylere nazaran durumlarının kat kat iyi olduğunu, ilk defa traktör alanlar, ilk defa teknolojiyi kullananların zeytin üreticisi olduğunu görmekteydik ama son yıllarda özellikle bu ilçeleri ve köylerini ziyaret ettiğimizde maalesef zeytin üreticilerinin artık büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu görmekteyiz. Ben Mudanya'da özellikle akrabalarımın da olduğu zeytin üreticileriyle de görüştüğümde ürettikleri zeytinin satış fiyatlarının maalesef girdi fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte artık maliyetlerine bile satamaz duruma geldiklerini ifade etmekteler.
Bakın, geçtiğimiz üç dört yıl öncesiyle veya daha öncesiyle kıyasladığımızda zeytinin girdi fiyatları, yani mazot, ilaç, gübre, sulama giderleri gibi giderlere baktığımızda bu giderlerin neredeyse 3 katına ulaştığını ama zeytin fiyatlarının da maalesef neredeyse üçte 1 fiyatına düştüğünü hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla, bu anlamda zeytinin ve zeytinyağının durumunu değerlendirmek adına 2008 yılında üç partinin vermiş olduğu araştırma önergeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma komisyonu kuruldu ve gerçekten dört ay süren çalışmalarla bu konuda önemli konulara değinilerek, zeytin ve zeytinyağıyla ilgili problemlerin aşılması noktasında da çözüm önerilerinin de içinde bulunduğu gerçekten değerli çalışmalar, değerli katkılar yapıldığını düşünüyorum. Bununla ilgili epeyce o dört aylık süreç çok iyi değerlendirildi. Ankara dışında yaklaşık yirmi yerde toplantılar yapılarak zeytin ve zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözümleri gündeme getirildi. Gerçekten bu araştırma komisyonunun temmuz ayında sunduğu bu raporun dikkate alınarak, bundan sonraki çalışmaların, zeytin ve zeytinyağına destek verilecekse bu doğrultuda bu çalışmaların yapılmasında önem var diye düşünüyorum. İşte bu araştırma komisyonunun ortaya koyduğu sorunların başında da Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne yeniden üyelik sürecinin başlatılması geliyordu. Bir yıl sonra bununla ilgili bir kanun önümüze geldi. Bunun çözüm önerisi olarak da ülkemizin üyelik için yaptığı başvuru 2004 yılı Aralık ayında Konsey tarafından kabul edilmiş olmakla birlikte "Resmî üyelik sıfatını kazanabilmesi için gerekli iç hukuk onay süreci bir an önce tamamlanması ve çalışmalara etkin bir şekilde katılım sağlanması gerekmektedir." ifadesi yer buluyor burada. Bugün bu anlamdaki bu öneri belki de bu araştırma raporunun, araştırma komisyonunun raporunun tek maddesi bugüne kadar Mecliste görüşmeye açıldı. En azından başlangıç olması adına bu zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının giderilmesi açısından olumlu bir başlangıç diye düşünüyorum. Ama bu araştırma komisyonunun yaptığı çalışmalar neticesindeki rapora baktığımızda pek çok sorun ele alınarak burada çözümleri de önerilmiş ama ne Hükûmet tarafından ne bakanlıklarda, yönetmeliklerde ne de diğer kurum ve kuruluşlarda bu konuyla ilgili atılan herhangi bir adıma şahit olmadığımızı ifade edeyim. Bakın burada bazı başlıkları tekrarlamak, tekrar gündeme getirmek adına bu komisyon raporundan sizlerle bazı başlıkları paylaşmak istiyorum.
Burada kooperatif ve birliklerle ilgili sorunlar, üretici birlikleriyle ilgili sorunlar gündeme getirilmiş. Bunlar sıralanmış ve yine bunların çözüm önerileri de ortaya konmuş. "Tarım sektöründe en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan tarımın kayıt altına alınması konusunda üretici örgütlerinden faydalanılmalıdır. Verilecek desteklemelerin üretici örgütleri aracılıyla verilmesi ile üreticiler hem kayıt altına alınabilecek hem de birliğe üye olmak teşvik edilecektir. Aynı zamanda tarımda örgütlenme bilincinin gelişmesine ve yayılmasına katkı sağlayacaktır."
"Üretici organizasyonlarından sağlanan muafiyet ve istisnaların özellikle katma değer vergisi uygulamasında vergi iadesi gibi sistemlerin devreye sokularak üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir." diye başlayıp devam eden birçok çözüm önerileri var ama bununla ilgili herhangi bir adım atıldığına bizler şahit olmuş değiliz.
26
________________________________________
"Üretici-üniversite ilişkileri geliştirilmelidir." denmiş. "Birliklerin gelirleri sadece aidat, yurt içi ve yurt dışından sağlanan bağış, fon ve yardımlardan oluşmaktadır. Bu da birliklerin faaliyetleri için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, birlikler maddi açıdan desteklenmelidir. Gerekli finansal altyapının aidatla, bağışlarla değil, zorunlu kesintiler yoluyla sağlanması birlikleri güçlü hâle getirecektir." diye de burada ifade edilmiş.
"Birliklerde, iştigal alanıyla ilgili uzman (tarım danışmanı) ziraat mühendisi istihdamı mecburi hâle getirilmelidir. Uzman istihdamının getireceği maddi külfet devlet tarafından belli oranda sübvanse edilmelidir." denmiş.
Bunları atlayarak sizlere önemli gördüklerimi ifade etmeye çalışıyorum ama bu ifade ettiklerimin hiçbirisiyle ilgili maalesef herhangi bir başlangıç veya herhangi bir girişimin olduğuna şahit olmadık.
Yine, "Zeytin ve zeytinyağı sektöründe başarılı kooperatifçilik uygulamalarının desteklenmesi" başlığı altında öneriler getirilmiş. "Zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyet gösteren yaygın bir örgütlenme yapısına sahip olan tarım satış kooperatiflerinin tabandan tavana örgütlenme sistemlerinin güçlendirilmesi amacıyla başarılı kooperatifçilik uygulamaları desteklenmelidir. Bunun giderilmesi amacıyla tarım satış kooperatiflerine ilişkin yeni yasal düzenlemelerde başarılı kooperatifçilik uygulamalarının yapılmasına imkân sağlayacak hükümler konularak kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması gerekmektedir." diye ifadeler yine konulmuş.
"Yetiştiricilik ile ilgili sorunlar" başlığı altında çözüm önerileri getirilmiş. Yine, burada, bahçe tesisinden, ülkemiz zeytinciliğinde 1937'de başlayan zeytincilik seferberliğine benzer bir seferberlik başlatılmalıdır. Modern zeytinciliğe uygun bahçe tesisi teşvik edilmelidir. Modern zeytincilikte öncelikli olan, yoğun dikim ve damla sulama sistemiyle makineli hasada uygun üretim yapabilecek durumda olmaktır. Kaliteli ürün için uygun çeşit ve sağlıklı fidanla bahçe tesisi gerekmektedir. Çeşit zenginliği, özellikle zeytinyağında tat ve aroma çeşitliliğini sağlayabilmektir.
Farklı bölgelerdeki zeytin işletmelerinin, çeşit ve verimden kaynaklanan gelir farklılıkları da dikkate alınarak, arazi parçalanmalarının önlenmesi için, mevcut yasal düzenlemenin gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi mirasa konu olan tarım arazisi eğer varisler tarafından tarımsal amaçlı kullanılamaz ise otuz- kırk yıllığına başka birine kiralanması yoluyla arazinin boş kalması, meyve bahçesi ise bakımsız kalmasının engellenmesi sağlanmalıdır. Bu, elbette tarımın diğer alanlarıyla da ilgili.
Zeytin bahçesi tesisinde toprak yapısı ve topografya dikkate alınmalıdır. Özellikle bazı bölgelerde -Çukurova, Harran, İznik Ovası gibi- toprak açısından daha seçici olan ürünlerle rekabet edecek şekilde ovaya ve taban arazilere dikilmesi teşvik edilmemelidir.
Bakın, bu konuda, Hükûmetin yaptığı, yine zeytinle alakalı, yine yanlış bir politikayı da bu başlık altında gündeme getirmekte fayda var. Hükûmet zeytinde fidana teşvik verdi ve dolayısıyla, Gemlik tipi fidanların, iklim açısından, bölge açısından hiç uygun olmayan yerlere dikilmesiyle birlikte bu dikilen fidanlar ya ürün vermediler, ifade edildiği gibi, ya da verdikleri ürünlerin kalitesi son derece düşük oldu. Yine, aynı zamanda, buradan elde edilen ürünler de, maalesef, paketlenirken "Gemlik Tipi Zeytin" diye paketlenmesiyle birlikte, burada yetiştirilen kaliteli zeytinlerin de kalitesine bu anlamda gölge düşmüş oldu.
"Gübreleme" başlığı altında yine buradaki sorunlara çözüm önerileri ifade edilmiş. "Yaprak ve toprak analizlerine dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemlerin acilen alınması gerekmektedir. Bu konuda üreticilerin desteklenmesi sırasında o ile ait yaprak, toprak analiz raporunun da belge olarak istenmesi teşvik edici bir uygulama olacaktır. Gübre satışının mutlaka analiz sonucu reçeteyle olması gerekir. Üretim bölgelerine yakın olan üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel akredite bölge laboratuvarının sayıları artırılmalıdır. Özellikle yaprak analizleri için yaprak numunesi alımının besin maddelerinin en iyi tespit edilebildiği temmuz ayında yapılması gereklidir. En önemlisi, gübrede uygulanan yüzde 18 KDV oranının düşürülmesi gerekmektedir." diye yine burada bu komisyon raporunda ifadesini bulmuş ama maalesef bu ifadeyle ilgili herhangi bir adım atılmadığını yine hep birlikte görmekteyiz.
Hastalık ve zararlılarla mücadele konusunda yine çözüm önerileri, gerçekten sağlıklı çözüm önerileri burada ifade edilmiş. Yine sulamayla ilgili çözüm önerileri, damla sulamadan bahsedilmiş. Atıl vaziyetteki su kaynaklarından yararlanılması noktasında önerilerde bulunulmuş. Bakım ve budamayla alakalı çözüm önerilerinden bahsedilmiş. Yine bu çözüm önerilerinde gerçekten yol gösterici ve bu anlamda verimi yükseltici öneriler ortaya konulmuş ama maalesef bu önerilerin de hayata geçirilmesi noktasında herhangi bir girişimin olmadığını hep birlikte görüyoruz. Toprak işleme konusunda yine çözüm önerileriyle birlikte problemler tespit edilmiş ve ortaya konulmuş. Ağaç sağlığından tutun, meyilli arazideki toprağın nasıl işleneceğine dair burada yine sorunlar ortaya konulmuş ve çözümleri ifade edilmiş. Bunlarla ilgili yapılan bu çalışmalar maalesef sadece kitapta kalıyor.
Hasatla ilgili, yine burada, tespit edilen sorunun aynı zamanda çözümü de ortaya konmuş.
Yine bu raporda, hasatla ilgili ülkemizdeki zeytinlerin bir kısmı meyilli alanlarda olup yaşlı ve habitusu büyük ağaçlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla, hasatta genellikle sırık kullanılmaktadır. Bu
27
________________________________________
toplama şekliyle zeytinin kalitesi olumsuz etkilenmektedir, zeytin hasadındaki işçilik maliyetleri artmaktadır.
Yine bu çözümlerde, nerelere dikilmesi ve nerelerde nelerin yapılması noktasında da gerçekten çiftçiye, belki de onların önünü açabilecek, onlara faydalı çözüm önerileri ortaya konulmuş ama maalesef bunlar yine yerini bulamamış.
Biraz önce bahsetmeye çalıştım; fidan üretimindeki çeşit ve anaç sorunu, sertifikalı fidan üretimi, doku kültürü ve üretim merkezi şeklinde bir sorunu ortaya koyarak yine çözüm önerileri konulmuş. "Mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır." denmiş. Demek ki, bugüne kadarki uygulananlar maalesef bu çalışmalar yapılmadan ortaya konulan çalışmalar olduğundan dolayı maalesef milyonlarca lira, yine vatandaşın olan, kamuya ait olan milyonlarca lira böylece heba olmuş durumda gözüküyor.
Yine zeytinyağıyla ilgili sorunlar ve çözüm önerilerinde iç tüketimin artırılmasıyla alakalı çözüm önerileri ortaya konulmuş. "Ülkemizde bu hesaplamalar sonucu kişi başına düşen yıllık tüketim 1 ilâ 1,5 kilogram arasında değişmektedir." deniyor. Dolayısıyla baktığımızda bu rakamın çok düşük olduğu ve bununla ilgili çalışmaların yapılması, tüketimin artırılması için en önemli unsurlardan birinin ürünün tanıtılması olduğu söyleniyor. Kaldı ki, zannediyorum Marmara ve Ege ağırlıkta olmak üzere bu tüketimin dışında Anadolu'da, doğuda, güney doğuda bu zeytin çok fazla tanınan, bilinen ve tüketilen bir ürün olmadığı ve dolayısıyla buralara da bunların tanıtılıp tüketilmesi noktasında insanlara yardımcı olunması için öneriler de ortaya konmuş.
Zeytinyağındaki kalite kayıplarıyla alakalı, kaliteli, daha kaliteli üretimin yapılmasıyla ilgili yine çözüm önerileri ortaya konulmuş. Bunların nasıl kaliteli zeytinyağı üretilmesi ve kalite kayıplarında nelere dikkat edilmesi gerektiği noktasında çözüm önerileri ortaya konmuş.
Yine, butik üretim ve markalı ihracatın teşvikiyle alakalı bir başlıkta çözüm önerileri ortaya konmuş.
"Dış piyasalarda Türk zeytinyağı imajı oluşturulmasının gerekliliği nedeniyle firmaların markalaşma çabalarına destek verilmeli, ambalajlı zeytinyağı ihracatının artırılması için hâlen uygulanmakta olan desteklere devam edilmelidir." denmiş.
AB ülkelerinde yüksek gümrük vergileri nedeniyle ambalajlı olarak satılamayan Türk zeytinyağları için gerekli bürokratik çalışmalar düzenlenmeli, gerekirse dökme ihracat için kota alınmalıdır. Yeni pazarlar edinme çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Ülkemizde butik üreticilerin bir çatı altında toplanması sağlanmalıdır. Bu işletmelerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir.
Yine, AB'nin ikili anlaşmalarla sağladığı tavizler bahsiyle ilgili� AB ülkemiz menşeli zeytinyağı ithalatında kalitesine göre değişmek kaydıyla 110,34 ila 127,87 euro -100 kilogram başına- spesifik gümrük vergisi uygulamaktadır.
Ortaklık Konseyi kararı kapsamında Avrupa Birliği tarafından ülkemiz menşeli zeytinyağları spesifik vergiler üzerinden ham yağlarda yüzde 10, diğer yağlarda ise yüzde 5 oranında spesifik oranda gümrük vergisi indirimi uygulamaktadır. Bu nedenle, Avrupa Birliği ülkelerine mensup ithalatçılar ülkemizden dökme zeytinyağı ithalatını dâhilde işleme rejimi kapsamında yaptıklarından, ülkemizden AB'ye katmadeğeri yüksek kutulu zeytinyağı ihracatı yapılamamaktadır. Avrupa Birliği yaptığı ikili anlaşmalarda Tunus, Cezayir, Fas ve Lübnan'a zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar tanımıştır. Ülkemizin de Avrupa Birliğinde gümrüksüz zeytinyağı ihracatı yapabilmesi için diğer ülkelere tanınan imtiyazlardan ülkemize de tanınması için gerekli çalışmayı yapmamız önem arz etmektedir." deniyor. Bunlarla ilgili ne tür çalışmalar yapıldı, doğrusu ben pek şahit olamadım.
Zeytinyağını desteleme uygulamasıyla ilgili yine çözümler önerilmiş. Prim ödemeleri noktasında, "Primler bölgesel farklılıklara ve çeşitlere göre verilmeli." denmiş. "Prim ödemelerinde kaliteyi artıracak kültürel işlemler dikkate alınmalı, kaliteli zeytinyağı üretimini teşvik edecek şekilde yağ, asit kompozisyonuna göre farklı prim ödemesi yapılmalı." şeklinde ifadeler de kullanılmış.
Bütün bunlara baktığımızda değerli milletvekilleri�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim konuşmanızı tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Bütün bu zeytin ve zeytinyağıyla ilgili kurulan komisyon raporuna baktığımızda, gerçekten kapsamlı çalışılmış ve çözüm önerileri de Millet Meclisinde gayet güzel bir şekilde ortaya konmuş. Şimdi yapılması gereken, Hükûmetin bu komisyon raporunu dikkate alarak zeytin ve zeytinyağıyla ilgili bu uluslararası konseye katılımımızla birlikte bir an önce bu üretimin de daha iyi, daha kaliteli bir şekilde gelişmesi için bir an önce tedbirleri alması gerekmektedir.
Biz bu kanuna destek verdiğimizi ve olumlu oy vereceğimizi de ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
28
________________________________________
Tasarısı hakkında, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu arada hemen söylemek istiyorum. Nuh Tufanı'nda Hazreti Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nın tepesine konduğu zaman geminin içinden bir güvercinin ilk uçuş uçtuğu ve bir süre sonra, çekilen sulardan sonra ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndüğü rivayet edilir, anlatılır ve barış güvercininin ağzında zeytin dalı simgesinin tarihsel olarak da öyle olduğu anlatılır. Bana da sorarlar "Ya sen Şırnaklısın. Şırnak'ta zeytin var mı?" diye. İşte o zaman Dara köyünün zeytinlerinin ne kadar meşhur olduğunu, ülkemizin her yöresinde zeytin üretiminin çok önemli bir yeri olduğunu; Mardin'in Derik ilçesinin nasıl Mardin'e, Diyarbakır'a yettiğini; Şanlıurfa'nın, Antep'in, Antakya'nın kırık zeytininin nasıl İstanbul piyasasında restoranlarda arandığını, Muğla'dan Ege dolaşıldığı zaman Selimiye gibi bir ilçesinin her tarafının zeytin ağaçları olmasına rağmen nasıl oradaki üreticinin, köylülerin ekonomik sıkıntı içinde yaşadığını; hâlâ Orta Çağ'dan kalma üretim tesisleri ve taşlarla yağların nasıl çıkarıldığını, nasıl sıkıntı yaşandığını; Aydın'a, Denizli'ye, İzmir'e, Balıkesir'e, Ayvalık'tan Çanakkale'ye, Çanakkale'den yine Balıkesir'in Marmara kıyılarına ve özellikle de Bursa'ya, Gemlik'e gelindiği zaman ülkenin her bir tarafında, her dört tarafında bunca yaygın olan, üretimi yapılan zeytini, aynı zamanda Türkiye'nin dünyada en büyük üretici olması, 1/3'ünü ihraç etmesi, dünya siyah zeytin üretiminde birinci sırada yer alması, genel olarak da sofralık zeytin üretiminde ikinci sırada olması, yine zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sırada yer alması nedeniyle önemli bir üretici ülke olmasına rağmen, bu değerli ürününü, ki kutsal kitaplarda geçen "Vettini ve'z zeytuni"yle başlayan sözcüklerden tutun da türkülerde "zeytin gözlüm"e; soframızda sabahları hiç eksiltmediğimiz, akşamları da yeşil zeytini salata niyetine, Akdeniz salatası olarak diyet salatalarından tutun da hepsinde yaşamımızın bunca içine girmiş bu güzel, bu değerli, Anadolu'nun bu güzel ürününü ne yazık ki yeterince üretemediğimizi, yeterince teşvik edemediğimizi, desteklemediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bütün grupların birlikte yaptığı araştırmayı, araştırma raporunu okuduğum zaman, birlikte çalıştığımız zaman çok güzel şeyleri yapabileceğimizi, üretebileceğimizi, ülkemizin ortak sorunları konusunda çok güzel şeylerin olabileceğini görüyoruz. Sonuçta aklın yolu birdir. Ülkemizin zenginliklerini koruduğumuz sürece, geliştirdiğimiz sürece insanlarımızın refah düzeyine katkı sunarız ve gerçekten gelişmiş bir Türkiye'nin önünü açarız.
Evet, sıkıntıları olan bir ülkeyiz. Zeytinde bu kadar iddiamız var. Fındıkta da iddialıyız, fındıkta da Türkiye olarak dünyada birinci olan üretici bir ülkeydik.
Yine bakıyoruz bor madenine, başka tarımsal ürünlere baktığımız zaman da görüyoruz, pancara geliyoruz. Sonra bir şeyler oluyor, küresel ekonomi gelişirken durup dururken kotalar önümüze çıkıyor fakat bu zeytin üretiminde çok daha farklı bir durum var. Biz Türkiye olarak� Akdeniz havzasında -çok net söylüyorum- Yunanistan'dan İtalya'nın güney kesimine, Brindisi'den aşağısına, biraz daha ilerleyelim Fransa'nın Akdeniz kıyılarından ama özellikle İspanya'ya, İspanya'nın Endülüs'üne doğru gittiğiniz zaman her tarafta dikkatinizi çeken zeytinlikler olur ama o zeytinliklere bakın, o zeytinliklerin, Muğla'ya, Bodrum'a turizme gidenlerin, Marmaris'e turistik seyahat edenlerin sağında solunda gördükleri o koca asırlık zeytin ağaçlarının nasıl bakımsız olduğunu, kazılmadığını, kendi kendine yetiştiğini, kendi kendine büyüdüğünü göre göre geçtiğini de görürsünüz.
Tabii ki böyle olunca, Ayvalık zeytinleri, Gemlik zeytinleri, bazı üretici firmalar, işte TARİŞ'tir, zaman zaman yeni büyük şirketler bu olaya el atmaya başladı, Migros bu alanda birtakım çalışmalar yapıyor ama şunu açık söyleyeyim: Anadolu'dan, Ege kıyılarından bir sandala binin şöyle bir karşıya Kos Adası'na gidin veya Marmaris'ten Rodos'a geçin veya Ege kıyılarından, Ayvalık'tan, Cunda Adası'ndan Midilli'ye geçin, sizin ürettiğiniz zeytinyağlarının küçük şişelerde, süslenmiş, ambalajlanmış güzel şişelerde elinizden 1'e alınıp nasıl 5'e satıldığını görürsünüz.
Şimdi, ticarette, ekonomide bu kadar devasa, gelişmiş, dünyanın 15'inci ekonomisi olarak övündüğümüz Türkiye ile ilgili, bu en kıymetli ürünümüzün pazarlanması, teşviki ve desteği konusunda onca geri kalmışız ki� Dünyaya pazar bulma konusunda sadece -sadece diyorum- zeytin ürünlerinin -sadece gıda olarak, kozmetik sanayisine sabun ve diğer alanlardaki kullanımını bir kenara bırakarak- nüfusu milyarları bulan Çin ve Hindistan pazarına sadece ve sadece zeytin üreticisinin -bu pazarlara- açılmasının sağlanması durumunda, Türkiye'nin çok yaygın bir bölgede üretilen zeytinlerinin, üreticilerinin ekonomisinin önünün açılacağı bir gerçek.
Evet, Akdeniz, her taraf deniz, kum ve şiş kebap. Peki, neden zeytin yok turizmde? Yani hakikaten o butik, o turizm marketlerinde Türkiye'nin kendi ürettiği özel şişelerinde özel sızma zeytinyağlarından tutun da yani dünya piyasasında, gıda sektöründe artık giderek önem kazanan bu ürünün değerlendirilmesi konusunda neden bu kadar öngörümüz kapalı, niye ufkumuz dar, niye açılamıyoruz? Ve niye böylesi bir anlaşma uyarınca� Uluslararası Zeytin Konseyine 1956'da üye olurken -İkinci Dünya Harbi'nden sonra- geliyoruz, 28 Haziran 1963 tarihinde Türkiye ne diyor? Konsey üyeliğinden, ülkemizin promosyon ve teknik eğitim faaliyetlerinden yeterince yararlanamaması, diğer ülke ve üretim miktarları ülkemize oranla daha fazla arttığı hâlde üyelik aidatlarının yeniden gözden geçirilmemesi gibi nedenlerle 24 Kasım 1998 tarihinde ayrılmışız. 98, yakın tarih.. Aidatlar çok gelmiş, ayrılmışız. Zeytini satamamışız, pazar bulamamışız, teşvik edememişiz, kaptırmışız Konseyi başkasına. Kime kaptırmışız? Çok basit, hemen buradan bakıyorum, garip bir şeyle karşılaşacaksınız. Bakın, kaç ülke var? Arnavutluk, Cezayir, Belçika, Çek, Dominik, Mısır, Fransa,
29
________________________________________
Almanya, Yunanistan, Irak, İran İslam Cumhuriyeti, İtalya, Ürdün, Lüksemburg, Fas, Rusya, İspanya, Tunus, Türkiye. İyi, güzel buraya kadar, dünyanın birinci üreticisi zeytinde. Peki, bu Konsey hangi dilde yayın yapıyor, onu da merak ettiniz mi? 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması'nın orijinal metinleri Arapça, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerinde düzenlendi. Buyurun! Bununla gurur duyabilir miyiz? Bununla zeytinimizin tanıtımını yapabilir miyiz? Bununla pazar bulabilir miyiz? Manisa'daki küçük zeytinlerin tat ve kıymet olarak sofrada, iri zeytinlerin başka alanda, diğer zeytinlerin başka alanda, her birisinin ayrı bir fonksiyonu olduğunu, ayrı bir değeri olduğunu, kiminin yağda, kiminin yemekte, ayrı ayrı özellikleri olduğunu Türkçe dilinde, kendi dilinizde anlatamazsanız, onu İngilizce, Fransızca, İtalyanca anlatamazsınız ancak ham olarak verirsiniz, onlar işler, aldığını da 5 katına, 10 katına, kendi dillerinde, güzel güzel ambalajlarda, küçük küçük kutularda satarlar, onlar parayı kazanır, biz de sadece ürettiklerimizi çok az paraya veren ülke durumuna geliriz.
Araştırma raporuna baktığımız zaman, zeytin alanlarının bırakın nasıl yurt dışı firmalar tarafından kapışıldığını, bir de turizme kurban eden bir anlayışla o yüzyıllık zeytin ağaçlarının nasıl kesildiğini görüyoruz. Sahil turizminde, Akdeniz'de 100 metre olayını uygulayan ülkelerin hepsinden -dikkat edin- çok net bir hava fotoğrafını aldığınız zaman Fransa'da, İtalya'da örneğin, sahil kentlerinde mandalina, portakal ağaçlarını görürsünüz, onun önünde kumsal vardır, ondan sonra binalar vardır. Geçin İspanya'ya aynısını görürsünüz. Biz de binaların hepsini kıyıların, kumların, kumsalların üzerine, yalıları da kıyıya kadar getirip turizmi bu şekilde geliştirmeye çalışıyoruz. Oysaki turizmde hem zeytini hem portakalı hem mandalinayı birlikte, çevre düzenlemesiyle, tarihiyle buluşturarak, doğasıyla buluşturarak geliştirmek mümkün. Bu yanlış politikaları da zaman zaman yapan bir ülkeyiz.
Şimdi, tabii ki araştırma raporunda çok güzel tespitler var. Kanımca, Hükûmetin, Bakanlığın çok da yararlanacağı bilgiler var, çok da hazır bir formül var. Yalnız bir şey var, onu da söylemek istiyorum: Birlikte Halep'e gittik komşu iller olarak. Şırnak'tan biz gitmiştik, arkadaşlarımız Antep'ten, Urfa'dan, Antakya'dan gelmişlerdi. Şimdi, Suriye'yle ilişkilerimizi de geliştiriyoruz, ticari ilişkilerimiz de gelişiyor. Antep'ten Kilis'e, Kilis'ten Halep'e vurduğunuz zaman iki yakada uçsuz bucaksız zeytinlikleri görürsünüz, aynı durumdadır işleme, ticaret, pazar, üretim konusunda. Yani komşu ülkelerle ilişkilerimizin güçlendirilmesiyle komşu ülkelerle bizim bu tür olanaklarımızın da gelişebileceği dikkate alındığı zaman gerçekten burada Hükûmetin bu konuda özellikle küçük üreticilerin teşvik konusunda, kredilendirme konusunda çok özgün kararlar alması gerekiyor.
Çanakkale'de ekolojik bir otele gidiyorsunuz ve o otelde şunu görüyorsunuz: Gelen misafirlerine, hem kendi ürünlerini, köy ürünlerini veriyorlar ve ayrıca "Bizim bahçemizde yetişen zeytinlerden size bir şişe sızma zeytinyağı hediye ediyoruz." diyorlar. İsim vermem gerekmiyor, bunu birçok kişi yapıyor, reklama girmesin ama, şimdi oraya giden bir yabancı veya yerli, fark etmez, görüyor, gözleriyle görüyor, bahçede zeytin ağacı var ve ürününü alıyor ve turizm birleşiyor. İşte, bu güzellikleri gördüğümüz zaman şu iddianın sahibi olmamız gerekiyor o zaman: Eğer biz üretiyorsak dünyada en fazlasını zeytinin, eğer bu topraklardaysa yüz yıllık zeytin ağaçları, eğer bu topraklardan fıçılarla zeytinyağları, Romalılar döneminde, ondan öncesi antik çağlarda tarihte hep öyle gidiyorsa Avrupa'ya veya Akdeniz'in diğer yakasına, Türkiye'nin bu Konsey'de lider ülke olması lazım, belirleyici ülke olması lazım, lider ülke, belirleyici ülke olmanın gücünü kullanması lazım. "Aidatlar çok geliyor, çok üretiyorum kaygısıyla ben aidat ödemeyeyim" diye Konsey'den ayrılan anlayışın yerine "Bunu ben yönlendireceğim, zeytin piyasasının lideri Türkiye olacak, zeytin üreticimin yanında olacağım, destekleyeceğim, ona Hindistan ve Çin'de, Uzak Doğu'da pazarı açacağım, Afrika'da açacağım." İddia ediyorum ki bu ülkenin topraklarında, zenginliklerinde, değil 72 milyon insan, 700 milyon insanı kendi öz değerlerini değerlendirdiği takdirde refah içinde yaşatmak mümkündür.
Barışın simgesi zeytin dalı ve zeytin dalı bütün antik tarihte hep yer aldı. Siyasette de bakıyorsunuz -İtalya'da zeytin dalı ittifakları- seçimlerde zeytin, siyasete de zeytin dalı ittifakı olarak yansıyor. Evet, güzel şeyler, bir araya gelebilmek, büyük iddialar uğruna buluşabilmek çok güzel ama inanıyorum ki eğer araştırma önergesi doğrultusunda, verilen rapor doğrultusunda bizim ilgili bakanlıklarımız, bu küresel kriz sonrası tarım ve gıda sektöründeki daralma ve üretim düşüşü dikkate alındığı takdirde, Afrika ülkeleriyle Orta Doğu ve sadece Çin, Hindistan, Uzak Doğu Asya'nın Endonezya, Yeni Zelanda gibi ülkeleriyle bu alanda yapacağı çalışmaların, açacağı pazarın çok kısa bir sürede tanıtımını yapabilme gücünü gösterdiği takdirde, oradaki pazarlara girebildiği takdirde, kendi diliyle ve uluslararası olarak İngilizce başta olmak üzere kendi iletişimini kurabildiği takdirde zeytin üreticisinin, bugün, bu konseye yeniden katılacak olan Türkiye'nin hem Uluslararası Zeytin Konseyinin kuruluş, organ, işlev ve ayrıcalıklarından yararlanması hem bütçesi katkıları, mali denetimi konusu hem zeytin ürünleri piyasasının standartlaşması, kaliteleşmesi hem de zeytinyağı ve sofralık zeytin tanıtımı ile bu anlaşmayla bir eksiği daha kapatmış olacağız.
Ben bu duygularla, partimizin ülkemizin hayrına olan her yasaya, her sözleşmeye olumlu oy verdiğini, bu vesileyle de olumlu oy kullanacağımızı söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı.
Sayın Pazarcı, buyurun efendim.
30
________________________________________
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, zeytin ve zeytin ürünleri, özellikle zeytinyağı, Türk ekonomisine büyük katkısı olan bir ürünü oluşturmaktadır. Bugün aşağı yukarı 2,5 milyon vatandaşımızın gelirinin zeytin ve ürünlerinden olduğu ifade edilmektedir ve siyah zeytinde dünyada 1'inci sırada, sofralık zeytinde genelde 2'nci sırada ve zeytinyağında ise dönemlere göre bazen 4'üncü sırada, bazen 5'inci sırada olduğumuz ifade edilmektedir bu raporda da yer aldığı üzere.
Şimdi, bütün bu veriler çerçevesinde Türkiye bakımından önemli bir ürünle ilgili bir anlaşma üzerinde değerlendirmede bulunuyoruz. Bu sözü edilen anlaşma, dünyada zeytin üretiminin başlıca ülkelerini bir araya getiren, o ülkeler arasındaki teknik düzenlemeleri yapan, ticari alışveriş düzenlemelerini yapan, standardizasyonları yapan ve zeytinin, zeytinyağının tanıtımını düzenleyen birçok hükmü içermektedir. Dolayısıyla bu kadar bizim bakımımızdan ticaretine önem verdiğimiz ve yurt dışına zeytinyağımızın aşağı yukarı üçte 1'ini ihraç ettiğimiz bir ülke olarak biz bu zeytinyağı anlaşmasına taraf olmak zorundayız, durumundayız. Dolayısıyla Partimiz olarak ve şahsen bu anlaşmaya katılmamızı kesin bir şekilde destekliyoruz. Tek üzüntü 2005 yılında en son 31 Aralık 2005'e kadar izin verilen imzadan sonra biz bugün 2009 Aralığına geldik ve dört yılı da kaybettik, çok daha önce hareket etmemiz daha uygun olacaktı.
Şimdi anılan bu anlaşmayla ilgili olarak neden biz bundan ayrıldık çünkü daha önce 1956'da üyesi olduğumuz Uluslararası Zeytin Konseyinden -birkaç vesileyle bildirildi, yine raporda da söyleniyor- neden ayrıldık diye bakıldığında bu 1998'de gerçekleşmiş çünkü etkili katılımda bulunamadık ve bunun suçu bize ait, Türkiye hükûmetine ait -bugünkü Hükûmetten bahsetmiyorum sadece- bütün dönemlerin hükûmetleri bu etkili katılımı maalesef sağlayamadı. Etkili katılımı sağlayabilmek için üyeler konseyinde 1 üye ile yer alınır, çok sağlam, bu konularda bilgili ve uluslararası ortamı ve piyasayı izleyebilen 1 üyemizin olması gerekmektedir. Bunun dışında dış ilişkiler bakımından, dış ticaretinden, Sanayi Bakanlığına ve Dışişleri Bakanlığına kadar konuyu çok iyi izleyecek bir dış gözlemleme işleminin, faaliyetinin yapılması gerekmektedir. İşte, biz bunu çok iyi beceremediğimizden, Uluslararası Zeytin Konseyinde -bir keyfîlik âdeta- etkili birkaç devletin -özellikle bir tanesinin- önemli bir rolü olmuştur. Türkiye, hakkı olabilecek şeyleri dahi elde edememe durumunda kalmıştır ve bu çerçevede de büyük katılım payı ödemesine rağmen herhangi bir şekilde mekanizmadan yararlanma durumunda olamamıştır maalesef. Bunun üzerine -işte o da yine belki bize maalesef özgü bir durum- "Hemen ayrılalım." denmesi şeklinde bir değerlendirme yapılma yoluna gidilmiştir. Aslında hemen ayrılınmamıştır. Olayın 1995'lerde değerlendirilmesine başlanıyor, 1998'de ayrılıyoruz.
Şimdi, dolayısıyla bunu yaptıktan sonra, tamam, Uluslararası Zeytin Konseyi dışında da zeytin satışını veyahut da zeytinyağı satışını yapabiliyoruz ama onun olanaklarından, imkânlarından yararlanma durumunu kaybetmiş bulunuyorduk. Dolayısıyla bugün bu mekanizmanın içinde yer alınması mutlak bir gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla bu tasarının bir an önce -ki bugün böyle olacağını görüyorum- çıkması ve kanunlaşması uygun olacaktır.
Şimdi, bunu söyledikten sonra "Etkili katılımı bu Konseyde sağlayamadık." dedim az önce gerekçe olarak. Peki, tekrardan bu sözleşmeye, bu anlaşmaya yeni versiyonuyla katıldığımızda -bazı değişiklikler yapıldı eski versiyonu üzerinde- hemen bize bütün dünyadaki olanakları tepsi üzerinde sunacaklar mı? Hayır. Bunun için gerekli gayreti göstermemiz gerekmektedir ve bu çerçevede de özellikle en başta Türkiye'yi bu Uluslararası Zeytin Konseyinde temsil edecek, Konseyde, komitelerde, alt komitelerde temsil edecek kişilerin yetkin, yetkili, bilgili ve dünyayı izleyebilen kişilerden seçilmesi çok önem arz etmektedir. Hükûmetimizin bu konuda özellikle dikkatli olmasına dikkat çekmek istiyorum.
Ancak, bu uluslararası mekanizma içine girdiğimizde de hemen bize bütün olanaklar yine verilmeyecektir çünkü uluslararası ticaret bir arenadır. Bu arenada bizim iş adamlarımızın, sanayicimizin, zeytin ürünleri ve zeytinyağı üzerinde çalışanların çok iyi düzenlemeler yapması, malını markalaştırması ve bunu en iyi değerle satabilecek konumlara da gelmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, araştırma raporu -zeytin ve zeytinyağıyla ilgili olarak dikkat çekildi- çok önemli öneriler getiriyor. Örneğin bizim Avrupa Birliğine zeytin ve zeytinyağı ihracatında niçin daha fazla ham zeytinyağı şeklinde ihracatta bulunmamız unsurunu ortadan kaldıracak, teneke zeytinyağı şeklinde ihracatımızı sağlayacak verilerin oluşturulması, geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bunun dışında bir başka soruna da değinmek istiyorum. Türkiye'de neredeyse her yıl yurt dışından ham zeytinyağı alınıp onun Türkiye'de işlenip daha sonra da ihracı yoluna gidileceği şeklinde ifadelerle ham zeytinyağı izni alınması yoluna gidilme faaliyetleri içine girilmektedir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Türk zeytin üreticisi son derece ucuz fiyatlarla zeytinini satma durumunda kalırken ona ham zeytinyağı şeklinde, yine rakip olan başka ürünlerin devreye girmesi bizim zeytin üreticimizi çok zor durumda bırakmaktadır ve bunun da mutlaka engellenmesi gerekmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve onun bağlı olduğu bakanlığın, Sanayi Bakanlığının ve diğer başka kurumların devreye girip bu düzeni yaparken tam bir koordinasyon sağlayıp sağlamadıkları hususu çok önemli bir noktadır. Hükûmetimizin bu koordinasyonu da çok dikkatlice yerine getirmesi uygun olacaktır.
31
________________________________________
Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
Şahsı adına Necdet Budak Edirne Milletvekili.
Sayın Budak, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasını Kabul Ettiğimize Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de, ülkemizde 2000 yılında sahip olduğumuz zeytin ağacı sayısı 90 milyondu, 2009 yılında bunu 190 milyona çıkardık. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın zeytinciliğe vermiş olduğu destekler ve teşvikler sayesinde birçok üretici, farklı ürünlerden zeytine yöneldi çünkü zeytinin hem Türkiye'de hem de uluslararası pazarda çok kolay, rahat rekabet edebildiğimiz bir alan olması bunu ayrıca teşvik etti. Ve 2009-2010 sezonuna geldiğimizde, bu sezon, ülke olarak 170 bin ton civarında zeytinyağı, 400 bin ton civarında sofralık zeytin üretimi tahmin edilmektedir, üretim olarak. Fidan dikimindeki son beş-altı yıl içerisindeki bu ciddi artışlarla önümüzdeki beş, maksimum on yıl içerisinde 650 bin ton zeytinyağı üretimi yapabileceğimiz tahmin edilmektedir. Bu niye önemlidir? Zeytin ve zeytinyağı üretiminde sağlanacak bu artışlar ülke olarak yağlı tohumlara her yıl ithal nedeniyle ödemek zorunda kaldığımız yaklaşık 2 milyar doları karşılayabileceğimiz anlamına gelmektedir.
Bitkisel yağ açığı sorununa Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin gibi ülkeler soyayla, Avrupa Birliği gibi ülkeler ise kolzayla çözüm bulmuşlardır.
Ayrıca, son günlerde tartışma konusu olan GDO bakımından da zeytinyağını irdelediğimizde GDO'nun tek olmadığı yağ olarak niteleyebiliriz. Bu anlamda da organik tarım açısından ve ülkemiz ve uluslararası pazar anlamında da zeytinyağının önü açıktır.
Ülkemizde üretilen dane zeytinin yaklaşık yüzde 70'i yağlığa, yüzde 30-35'i sofralığa işlendiğinden dolayı sofralık zeytin üretimimiz fazla olmaktadır. Son on altı yıllık ortalama üretim ve ihracat rakamlarına bakıldığında da ülkemiz zeytinyağı üretiminin yaklaşık yüzde 49'u ihracata konu olmaktadır.
Bu anlamda, yüce Meclisimizin onayıyla, 2006 ve 2008 yıllarında zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağlı tohumların üretimine ilişkin sorunların araştırılması amacıyla araştırma komisyonları kuruldu. Bu komisyonların raporları, ülkemizde yağlı tohumlar millî politikasına doğrudan katkı sunmak ve bu konularda politika geliştirmek bakımından son derece önemlidir.
Biz, bu komisyonla, biraz önceki konuşmacıların da bahsettiği gibi yaklaşık yirmi ili dolaştık. Mardin'in Derik ilçesi ve Şırnak'ın Dara Köyü'ne kadar bütün köylerimize gittik; çiftçilerimizle, üreticilerimizle, sanayicilerimizle bunu el ele vererek tartıştık ve gerçekten, maalesef, bugüne kadar bu talepler TARİŞ'ten, Marmarabirlik'ten hükûmetlere gelmesine rağmen, ilk kez AK PARTİ döneminde zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları, iki komisyonla, bu yüce çatı altında bütün partilerin katılımıyla değerlendirildi ve raporlar oluşturuldu.
AHMET ERSİN (İzmir) - Zeytin alanlarına maden arama izni veriyorlar, haberin var mı?
NECDET BUDAK (Devamla) - Uluslararası Zeytin Konseyi, eski adıyla� Bakın, burada, aslında bugünkü konuşmamızın, bu anlaşmanın temel siyasi içeriği şu: Maalesef 1963 yılında Uluslararası Zeytinyağı Konseyine üye olmuşuz. 1998 yılında -hiç kimseyi de suçlamak adına değil- çok küçük bir aidatı --rakamları da kayıtlarda var öğrenmek isteyenler için- o parayı ödeyemediğimiz için, zeytincilikte Hükûmetin, o dönemki hükûmetlerin bu yanlışını biz daha yeni telafi ediyoruz. Yani bu, siyaseten burada tartışılması gereken bir konu. Bu konu bizim millî bir konumuz, siyaset üstü bir konumuz. Ama o aidat ödenmediği için Türkiye'de zeytincilik, 1998 yılından AK PARTİ hükûmetleri dönemine kadar maalesef gerilemiştir.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Siyaset yapma. Siyaseti bırak şimdi.
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, Uluslararası Zeytin Konseyi�
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - 5 liradan 2 liraya düştü.
NECDET BUDAK (Devamla) - Sorunlar var. Sorunları da söyleyeceğim, merak etmeyin.
Uluslararası Zeytin Konseyi�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Yedi yıl sonra mı aklınıza geldi?
NECDET BUDAK (Devamla) - Ben komisyon başkanı olarak görev yaptım, yapılan çok iyi şeyler var, ama yapılacak çok daha fazla işler var. İnşallah, bunları da el birliğiyle yapacağız, peki.
Uluslararası Zeytin Konseyi, eski adıyla Uluslararası Zeytinyağı Konseyi uluslararası emtia örgütleri arasında Türkiye için en önemli olan örgüttür. Uluslararası emtia örgütleri bilhassa tarımsal emtiaların uluslararası ticaretinin geliştirilmesi için ulusal tarım, sanayi ve ticaret politikalarının koordine edilmesi ve geliştirilmesini öngören, özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik faaliyetlerde bulunan kuruluşlar olup, Birleşmiş Milletler çatısı altında yer almaktadır.
Uluslararası Zeytinyağı Konseyi bu örgütlerin en aktiflerinden birisidir. Ayrıca, yağ sektöründeki dünyadaki tek örgüttür. Dünyanın tüm önemli zeytin üreticisi ülkeleri bu konseye üyedir. Akdeniz havzasındaki tüm zeytin üreticisi ülkeler de bu konseye üyedir. Bunun tek istisnası -bu
32
________________________________________
hepimizin belki de eksikliği ya da ne derseniz, sorumsuzluğu deyin- bir tek Türkiye üye değildir ve bunu, bu dönemde biz el birliğiyle kapatıyoruz.
Dünya zeytinyağı ve sofralık zeytin üretiminde önemli bir konuma sahip olan ülkemizin konuyla ilgili uluslararası platformlarda temsil edilmemesi çok büyük bir eksikliktir. Bu konseyde temsil edilmemiz, konuyla ilgili Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından tanınan uluslararası standartların geliştirilmesi, teknik yardım, AR-GE ve laboratuar çalışmalarından faydalanılması, ülkemizde zeytinin gen kaynaklarının korunması konusunda yardım alınması, zeytincilik istatistik ve politikalarının sağlıklı bir şekilde ilk elden izlenilmesi gibi konular da çok önem taşımaktadır.
Bunların somut örneklerini de verebiliriz. Ama Türkiye, bu üyeliğinden 98 yılında, dönemin Hükûmetinin yanlış tutumu sonucunda, bütçe yetersizliği bahanesiyle ayrılmıştır.
AHMET ERSİN (İzmir) - Kim yapmış? Kim yapmış?
NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, Türkiye'mizin bu Konseye tekrar dönmesi doğrultusunda sektörden�
AHMET ERSİN (İzmir) - Yapan orada bak!
NECDET BUDAK (Devamla) - Özellikte TARİŞ ve Marmarabirlik'ten, üretici örgütlerinden gelen çağrılar, Hükûmetimize ve bakanlığımıza, iktidar, muhalefet bütün partilere gelen talepler doğrultusunda bu çağrılar AK PARTİ döneminde dikkate alınmıştır.
Bu çerçevede, yine AK PARTİ döneminde çıkartılan�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - On sene sonra.
NECDET BUDAK (Devamla) - Arkadaşlar, bunlar gerçek olan şeyler.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Gerçeğe pek benzemiyor Sayın Budak!
NECDET BUDAK (Devamla) - AK PARTİ döneminde çıkartılan Tarım Kanunu altında biz, ilk kez, ülkemizde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kurulmasını, yine zeytin ve zeytinyağı ile bitkisel yağlarla ilgili kurulan araştırma komisyonları bu çalışmalara çok büyük katkılar kazandırmış ve bu çalışmalara ivme kazandırmıştır. Destekleme politikaları da bu kapsamda artırılmıştır. Bu Konsey�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Ne kadar?
NECDET BUDAK (Devamla) - 250 milyon dönümü, detaylarını söyleyebilirim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Avrupa'da ne kadar?
NECDET BUDAK (Devamla) - Biz işin felsefesini söylüyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
NECDET BUDAK (Devamla) - Ulusal bu zeytinyağı Konseyine girmek için kabul edilmesi gereken 2005 Anlaşması bu. Eski anlaşma 1986 Anlaşması. Bu iki anlaşmayı birbiriyle kıyasladığımızda göze çarpan önemli değişiklikler ve yenilikler var. Bunlardan da kısaca bahsetmek istiyorum:
2005 Anlaşmasının dikkati çeken ilk özelliği, en önemli özelliği, daha önceki dört düzenlemede "Uluslararası Zeytinyağı Anlaşması" şeklinde olan başlık, 2005'te "Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması" hâline dönüştürülmüştür. Bu durum, sofralık zeytinin uluslararası ticarette artan önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Nitekim, anlaşma boyunca bu ürüne atıflar yapılmış. Böylelikle, Konseyin sofralık zeytin konusunda bundan böyle daha etkin çalışması temin edilebilecektir.
Yine, Konseyin en üst seviyedeki karar alma organı olan Konseyin adı "Üyeler Konseyi" olarak değiştirilmiş. Böylelikle, kurum ile birimin birbiriyle karıştırılmamasının önü alınmış oluyor. Uygulamada bir fayda getirmeyen "esas olarak üretici ülkeler" ve "esas olarak ithalatçı ülkeler" tanımlamaları Anlaşma'dan çıkartılmış, aynı şekilde zeytinyağı ve sofralık zeytin için, sırasıyla, bir yıllık hasat dönemi ülkelerin konjonktürlerine göre, sezonlarına göre değerlendirilmiştir.
Ben, sürem burada bittiği için� Arkadaşımız da benden sonra, desteklemelerle ilgili -büyük olasılık- detaylı açıklama yapacak. Zaman olsaydı daha kapsamlı tartışırdık ama biz, iki komisyonda, yaklaşık sekiz ay bunları bol bol, bu Parlamento çatısı altında tartıştık, politikalar ürettik; bunların bir kısmı uygulanıyor. Onlardan bir tanesi de bugün burada tartıştığımız kanun tasarısı.
Bu kanun tasarısının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Aydoğan, buyurun efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Tabii, bu kadar önemli bir konuda, 3 AKP milletvekili tarafından hazırlanan bir tasarı var -Soner Aksoy, Haluk Özdalga ve Vahit Kirişci- mevcut Zeytincilik Yasası'nın değiştirilmesiyle ilgili. Şu anda, çalışmanın devam ettiğini, bu konuda kendilerinden bilgi istediğimiz hâlde, bunun bir parti çalışması olduğu, veremeyecekleri söylendi. Yani, mevcut Yasa, sanayi tesislerinin zeytin alanlarında 3 kilometre sınırlaması getiriyor. Yeni düzenlemede ise, belli birimlerden izin alınarak bunun ortadan kaldırılacağı hazırlığı var. Bu, gerçekten Balıkesir bölgesini ve zeytincilik bölgesini ciddi bir endişeyle karşı karşıya... Bu konuda, sivil toplum örgütlerinin binlerce imzası var. Mevcut yasanın korunması, üreticinin, zeytin üreticisinin korunması demektir.
33
________________________________________
Eğer bu hazırlanan yasa tasarı hâline gelirse, zeytin ve zeytinyağıyla ilgili şu anda konuştuklarımızın hiçbirini yapamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir�
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Seçim bölgem Gaziantep ilimizde zeytin ve zeytinyağı üretimi çiftçimizin önemli geçim kaynaklarından birisidir. Ancak bilhassa Nizip, Karkamış ve ilçelerimiz, dediğim gibi zeytin ve zeytinyağından daha fazla gelir elde edebilmeleri için� Son yıllarda zeytin üreticileri işçilik, gübre ve bakım masraflarından dolayı gerçekten zor durumda bulunmaktadırlar. Dikime de desteklerin kesildiğini biliyorum. Çiftçimizin yüzünü güldürecek yeni çalışmalarınız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Cengiz�
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma buradan şunu sormak istiyorum: Avrupa Birliğinin Tunus, Cezayir, Fas ve Lübnan'la yapmış olduğu ikili anlaşmalarla zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar verilmiştir bu ülkelere. Ülkemiz de Avrupa Birliğine gümrüksüz zeytinyağı ihracatı konusunda, bu ülkelerde olduğu gibi bazı imtiyazlar noktasında üreticiyi destekleyen anlaşmalar ve Avrupa Birliğiyle ilgili bu gibi çalışmalar yapmış mıdır? Bu konuda çalışmaları var mıdır?
İkinci sorum da yine Çanakkale'de de artık dökme yağından markalı zeytinyağı satışına doğru büyük bir gidişat vardır. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Akdeniz ülkelerinde görülen prim desteğinin ülkemizde de olması, özellikle ispanya, İtalya ve Yunanistan'da verilen prim sisteminin ülkemize de kazandırılması noktasında, üreticimizin üretme ve kaliteli üretimin sağlanması konusunda bir isteği vardır. Bu konuda çalışması var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Bakanım, Avrupa Birliği ülkelerinde zeytin üreticilerine kiloda 1.380 avro yani 3.118 kuruş destekleme yapılmaktadır. Türkiye'de ise kilo başına 22 kuruş destekleme verilmektedir. Bu şartlar altında Türk üreticisi zeytinini ve zeytinyağını değerlendirememektedir. Kilo başına, üreticiler, en az 1 lira destekleme istemektedirler. Bu konuda bir çalışma yapar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner�
RECEP TANER (Aydın) - Sayın Bakan, sizin Bakanlığınızla ilgili bir mesele, zeytinyağı üretici firmalarının en büyük sorunu kara su. Bu konuda Bakanlık olarak yaptığınız çalışmalar nelerdir?
İkincisi, maliyeti ve işletmesi, özellikle elektrik büyük maliyet getirdiğinden dolayı Bakanlık olarak arıtma tesisi yapan firmalara tesis kredisi ve destek kredisi vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık�
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, zeytin üretimindeki önemli sorunlardan birisi hiç şüphesiz ki işçilik giderlerinin yüksekliğidir. Bu nedenle, özellikle hasadın makineleştirilmesi ve bu alanda mekanizasyon uygulamalarının desteklenmesi önem arz etmektedir. Hükûmetinizin zeytin hasat makineleri ve diğer mekanizasyon araçlarının yerli imalatının desteklenmesi konusunda bir çalışması var mıdır? Varsa, bu çalışma konusunda eğer bilginiz var da bizleri aydınlatabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Doğru�
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Tokat ilinin Kazova, Zile, Kelkit, Artova Ovası çiftçileri gibi ülkemizin her yerinde çiftçilerin büyük borcu vardır. Bu borç yaklaşık 10 milyar doları geçmektedir. Tarım Kredi, Ziraat, Halk Bankası gibi kuruluşlar alacaklıdır. İcra kapılara gelmiş, borçlar ödenemez konuma geçmiştir. Bu yönlü olarak, çiftçilerin borçlarının faizlerinin silinmesi, ana paranın taksitlendirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydoğan, tamamlama yapacaksınız galiba.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Evet, sorunun kalan kısmını tamamlamak için süreyi görünce aldım.
34
________________________________________
Tabii, bu hazırlanmakta olan tasarı zeytin üreticisini ciddi anlamda endişelendirmektedir. O bölgedeki sivil toplum örgütleri 10 bin üzerinde bize imza getirmişler; şu anda bizde, istediğiniz zaman size teslim edebiliriz. Zeytinciliğin korunmasıyla ilgili bunun ötesinde biraz önce arkadaşlarımızın da söylediği zeytine verilmesi gereken destekle ilgili. Biraz önce konuşmacı arkadaşımız da bu dönemde zeytin ve zeytin üreticisine çok ciddi desteklerin verildiğini söyledi. Oysa biraz önce ifade edilen rakamın da altına düşmüştür bu destek. 17 kuruş civarlarındadır. Eğer Avrupa'yla yarışmak istiyorsak Avrupa standartlarında zeytin üreticimizi desteklemek durumundayız.
Bir diğer ifadede yine konuşmacı, bu UZK'dan çıkış tarihimiz� Bugün AKP'nin Bakanı olan ve sorumlusu olan Kürşad Tüzmen arkadaşımızın müsteşarlığı döneminde, onun önerisiyle UZK'dan çıkarılmıştır. Bunun da kayıtlara geçmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Cengiz�
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Demin Sayın Bakanım anlayamadı. Şimdi, zeytinyağında bir sanayi üretimi desteği var, bir de üreticinin desteği var. Özellikle zeytinyağı ihracatında dökme noktasında bir ihracat yapıyoruz. Bu da katma değerimizin düşmesine sebebiyet veriyor. Bu bağlamda özellikle hem sanayi desteklenirken üreticimiz de bize -özellikle Çanakkale'den bizi arayanlar- şunu söylüyorlar. Avrupa Birliğinde rakip olduğumuz İspanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerdeki prim desteğinin kendilerine destekleme noktasında verilmesi hâlinde onların da Avrupa düzeyinde bir yarışmaya girebileceğini, yoksa bu prim desteğinin kendilerini tatmin etmediğini, üreticinin kalitede, üretimde ve daha iyi şartlarda yarışmasını düşürdüğünü veya bunu engellediğini ifade etmektedirler ve dolayısıyla bu konuda, Hükûmetimizin, hem prim desteği konusunda hem de dökmelik zeytinyağı yanında markalaşma noktasında hem de üreticimizin desteklenmesi noktasında çalışmanız nedir diye soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, evvela Sayın Aydoğan'a
cevap vereyim. Efendim, tabii ki yeni çıkacak kanun daha, henüz çıkmış değil, görüşülecek tabii şu anda. O konu da tabii ki müzakere edilecek. Çıkmayan, daha yürürlüğü girmeyen bir kanun için bir mütalaada bulunamayacağım.
Sayın Hasan Özdemir'in özellikle Gaziantep'le alakalı talepleri vardı, onlara yazılı olarak arkadaşlar hazırlık yapacak, cevap verecekler.
Sayın Cengiz özellikle Avrupa Birliğinin çeşitli ülkelere imtiyazlar verdiğini� "Bu konuda Türkiye'nin çalışmaları var mı?" dedi. Tabii müzakerelerde zeytin ve zeytincilik de ele alınıyor. Müzakereler devam ediyor. Titizlikle bu konuyu takip ediyoruz, çok çok önemli. Ben de şahsen bu konunun Avrupa Birliği müzakerelerinde dikkatlice ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Arkadaşlarımız takip ediyor.
Şimdi, Sayın Bulut özellikle destekleme ve teşviklerden bahsetmişti. Efendim, özellikle ben şunu ifade edeyim: 2009 yılında zeytinyağı için 25 kuruş kilogram başına bir destekleme yapıldığını, yapılacağını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, sertifikalı fidan ile zeytin bahçesi kuranlara dekar başına 100 TL ödenmekte. 1998'den 2009'a kadar yaklaşık olarak 140 milyon TL'lik prim ve bahçe tesisi desteği de verilmiştir. Tabii zeytincilik hakikaten çok önemli. Zaten değerli konuşmacılar da bu zeytinin ve zeytinyağının önemini hakikaten vurguladılar. Bu teşvikler devam edecek. Tabii daha da imkânlar ölçüsünde artmasını biz de Hükûmet olarak arzu ediyoruz.
Efendim, Sayın Taner'in kara su� Gerçekten bu kara su çok önemli. Yani kara su bilhassa çevreyi kirleten ve kimyasal oksijen ihtiyacı� Evsel atık sulara göre yaklaşık 90, 100 katı kadar kirli olan bir su. Bu konuda biz bütün üreticilerin müşterek atık su arıtma tesisi kurmaları ve bunlara yer tahsisi konularında ve proje desteği konusunda toplantılar yaptık defalarca. Bu konuda destek vereceğimizi ifade ettik. Maddi olarak destek vermemiz mümkün değil ama kredi olarak destek verilebilir. Ama bunu belediyelerle birlikte ortak kurdukları zaman biz belediyelere kısmi bir destek, yüzde 10 kadar bir destek, ihale edilmesi için bir destek verebiliriz diye düşünüyorum.
Bunun dışında�
RECEP TANER (Aydın) - İşlenmesiyle ilgili enerji desteği�
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Enerji desteği konusu da şöyle: Biz genel olarak arıtma tesisleri için, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığına sadece kara su değil, bütün arıtma tesisleri için bir miktar tenzilat yapılması konusunda bir teklif götürdük. Biliyorsunuz yetki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında. Bu konuda bir yazıyı da ben geçen ay yazdım, gönderdim. Tabii ki görüşülecek.
Sayın Işık'ın bir sorusu vardı efendim, mekanizasyon araçlarının� Sayın Işık hakikaten çok önemli bir konuya temas etti. Efendim, bu zeytin toplanmasında bilhassa işçilik çok pahalı oluyor ama yurt dışında ben de bazı yerlerde gördüm, hakikaten çok modern usullerle bunlar toplanıyor, maliyeti çok düşürüyor. O bakımdan bu konuda yerli imalatı teşvik için Hükûmet olarak destekleriz ve hatta bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, gerekirse biz ORKÖY olarak orman köylülerine bu türlü destekleri verebiliriz. Bunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum efendim.
35
________________________________________
Son olarak da Tokat Milletvekili Sayın Doğru'nun çiftçi borçlarıyla ilgili sorusu vardı. Yani şu anda bu konuda, çiftçi borçlarının faizlerinin silinmesi konusunda herhangi bir çalışma bildiğim kadarıyla yok ama bu konuyu gündeme getireceğim, onu özellikle belirtmek istiyorum.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Çok zor durumdalar.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Evet, herhâlde suallerin hepsine cevap verdik.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, kalan süreyi değerlendirmek açısından�
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Sayın Başkan�
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, vaktimiz var, soru mu soracaksınız tekrar?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Süreyi görünce tekrar bir katkı yapmak için söz istedim.
Sayın Bakanım, biraz önce söylediğiniz kara su arıtmasıyla ilgili olarak bildiğim kadarıyla ekim ayına kadar tamamlanması gereken her işletmeye ayrı bir arıtma tesisi isteniyor. Yoksa ortak işletmelerde bu giderilebilir.
İkincisi: Bu makine destekleriyle ilgili özellikle Balıkesir bölgesindeki arazilerin birçoğuna makine girmesi mümkün değil. Hem arazi koşulları nedeniyle, bir de arazilerin bölünmüş olması nedeniyle maliyetler yüksek. Öncelikle bu arazi birleştirmelerinin yapılması gerekiyor. Toplulaştırmanın yapılması gerekiyor.
Bir de arazi koşulları teknik makine ve araç kullanmaya uygun olmayan yerlerde farklı bir destek yapılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır�
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Hocam, zeytincilik yapılan bölgeler dolaşılırsa, takip edilirse görülecektir ki bu sene zeytin hasat mevsimi başlayınca zeytinyağı fiyatları birden yarı yarıya düştü; 4 liraya düştü şimdi veya işte 4 kuruşa düştü. Böylelikle zeytin üreticileri çok ciddi bir zarar içerisinde. Evet, Hükûmet destekledi, fidan verdi, dağ taş zeytinlik oldu ama şimdi adam emeğini kurtaramıyor. Alıcısı yok, soran yok. Bu konuyu Hükûmet bir afet kapsamında hiç olmazsa� Çünkü bin bir emekle yetiştiren, dağı taşı üretime dönüştüren o çiftçiler bir anlamda cezalandırılıyorlar. Bunlara bir destek veya borçlarının ertelenmesi, bir şekilde ellerinden tutulması lazım yoksa zeytinliklerini kesip bir başka ürüne geçmek durumundalar. Gerçekten hasat mevsiminde zeytinyağı ve zeytin üreticileri üzerinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - �bu konuda bir şeyler yapılması gerekiyor. Onu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir ekleme yapacak mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim, Sayın Aydoğan'ın sorusu vardı. Sayın Aydoğan, bu işletmelerden çıkan kara suyun arıtılmasının ayrı ayrı yapılması çok maliyetli. Bunların müşterek olarak yapılması çok daha isabetli, çok daha ekonomik. Hem yatırım maliyeti hem işletme maliyeti düşük. Biz esasen Bakanlık olarak kara suyun münferit değil de müştereken arıtılmasını tavsiye ediyoruz. Bu konuda her türlü yardımcı olacağız ama maalesef, firmalar bir araya gelip ortak arıtma tesislerini kurmuyorlar. Yani Balıkesir'dekiler ve diğer bölgedeki işletmeciler bir araya gelsin, biz bu konuda projeye destek verelim, onların müşterek, ortak arıtma tesisi kurmaları için her türlü desteği verelim, yer gösterelim. Yani, bu konuda ben de aynı kanaatteyim. Ortak arıtma kurulması şarttır diye düşünüyorum.
Tabii, efendim, bir de, haklısınız, toplulaştırma� Yani sadece zeytin alanlarında değil, bütün Türkiye'de toplulaştırma çok şarttır. Araziler çok bölündü, yani bölük pörçük olduğu zaman, işletme maliyeti çok artıyor. Dolayısıyla, Hükûmetimiz zaten toplulaştırma için gerçekten şu anda -Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetkisinde biliyorsunuz- çok hızlı adım atıyor. Eğer o bölgedeki vatandaşlarımız talepte bulunurlarsa toplulaştırma için, biz de yatırım programına alırız. Lütfen, talepte bulunsunlar, yatırım programına alalım.
Bunun dışında, Sayın Şandır'ın söylediği husus doğru. Yani mevsim gelince zeytinyağı fiyatları düşüyor. Bunun için, herhâlde bizim ihracata yönelmemiz lazım. Az önce bir konuşmacı ifade etti, yani bilhassa Çin, Hindistan gibi nüfusu büyük ülkelere, zeytinin ve zeytinyağının önemini vurgulayıp ihraç etmemiz lazım. Yani iç tüketimle bunu karşılamak mümkün değil. Gelin, birlikte, bu zeytinyağını ihraç etmek için, zeytini ihraç etmek için bir seferberlik yapalım. Çözüm budur diye düşünüyorum.
Ayrıca, bir de bizim eksikliğimiz, bazı konuşmacılar belirtti, marka. Mutlaka markalaşmamız gerekir. Yani sanayicilerin, işletmecilerin, zeytinyağı üreticilerinin, zeytin üreticilerinin mutlaka marka ortaya koymaları gerekir diye düşünüyorum. Bazen dökme zeytinyağını, ben biliyorum, İtalya veya İspanya firmaları alıyor, bunu 4-5 katına markalı olarak satıyor. Hakikaten parayı onlar
36
________________________________________
kazanıyor. Bu konuda, markalaşmak konusunda Hükûmet olarak üreticilere her türlü desteği vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter sayısını arayacağım.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Maddelerine geçilmesini kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
1'inci maddeyi okutuyorum:
2005 ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI VE SOFRALIK ZEYTİN ANLAŞMASINA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) "2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması"na katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fevzi Topuz Muğla Milletvekili�
Sayın Topuz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FEVZİ TOPUZ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 424 sıra sayılı 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Zeytin, besleyici değerinin yüksek olmasından ötürü yeterli ve dengeli beslenmede önemli bir yere sahiptir. Zeytinyağı ise insan beslenmesi ve sağlığı açısından değeri diğer yemeklik yağlardan daha üstündür.
Ülkemizin tarımsal üretiminde zeytin çok önemli bir yere sahiptir. Dünyada 9,7 milyon hektar tarımsal alan içinde 805 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Bu ağaçların yüzde 98'i Türkiye, İtalya, Tunus, İspanya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerindedir. Akdeniz ülkelerinde toplam zeytinyağının yüzde 97'si üretilmektedir. Dünyada yılda ortalama olarak 2,5 milyon ton zeytinyağı üretilmektedir. Toplam dünya zeytinyağı ihracatının ise yüzde 10'unu Türkiye yapmaktadır. 81 ilimizin yüzde 45'inde, yani 36 ilimizde zeytin tarımı yapılmaktadır. Yeni dikim alanlarıyla birlikte ülkemizdeki zeytin ağacı miktarı 160 milyon civarındadır yani 800 bin hektar da zeytin alanı vardır. Yani, Türkiye'de 400 bin dolayında aile zeytincilikle iştigal etmektedir.
Ülkemizde, 2006 yılı verilerine göre, var yılında 1 milyon 766 bin ton dane zeytin üretimi gerçekleştirilmiştir. Bunun 550 bin tonu sofralık, 1 milyon 211 tonu da yağlık olarak ayrılmaktadır. Toplam dane zeytinin yaklaşık yüzde 70'i yağlık olarak işlenmektedir.
2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın yasalaşmasıyla Türkiye, 1998 yılında ayrıldığı Uluslararası Zeytin Konseyi'ne yeniden dönmüş olacaktır.
Tasarının gerekçesine göre, zeytinyağı üretiminin yaklaşık üçte 1'ini ihraç eden Türkiye, dünya siyah zeytin üretiminde 1'inci, genel olarak sofralık zeytin üretiminde 2'nci, zeytinyağı üretiminde ise 4'üncü sırada yer almaktadır. Türkiye'nin bu konumdan gelen gücü ve avantajını koruyabilmesi için uluslararası platformlarda yer alarak teknolojik gelişmeleri takip etmesi ve buralarda Türk zeytincilik sektörünün menfaatlerine uygun politikalar oluşturması bir zorunluluktur.
Bu anlaşma, taraf ülkelere, dünya zeytin yetiştiriciliğinin entegre ve sürdürülebilir gelişimi için uluslararası iş birliği, zeytinyağları, prina yağları ve sofralık zeytinler için üretim, sanayileşme ve pazarlama konularında destek verilmesi durumunda yararlı olacaktır.
Türkiye'nin Uluslararası Zeytin Konseyi'nden çıkması ile yanlış yapılmıştır. Bu kuruluş, dünya zeytin ve zeytinyağcılığına yön veren uluslararası bir kuruluştur. Zeytin ve zeytinyağı üreticilerimizin sorunları uluslararası platformlara da taşınabildiği ve sorunlara çözüm bulunduğu ölçüde yararlı olacaktır. 1998 yılında konseyden çıkma kararıyla Türkiye'nin boşluğunu Kuzey Afrika ülkeleri doldurmuştur.
Dünyadaki zeytin, zeytinyağı ticaretiyle ilgili, teknolojik gelişmelerle ilgili ve zeytinyağının sağlığa etkisiyle ilgili birçok düşünce Uluslararası Zeytin Konseyi'nde biçimleniyor. Yeniden konseye dönerek üreticimizin sorunlarını çözdüğü oranda yararı olacaktır.
Zeytincilikte karşılaşılan sorunlar üç aşamalı olarak ortaya çıkmaktadır: Birincisi, fidan aşamasından hasada kadar karşılaşılan sorunlar; ikincisi, zeytinyağı üretiminde karşılaşılan sorunlar; üçüncüsü ise sofralık zeytin işlemesinde karşılaşılan sorunlardır.
Beş yüz ve bin yıl yaşayabilme özelliğine sahip olduğu hâlde, üç veya dört yaşında verime başlayan zeytin ağacı, on-on iki yaşlarında tam verime ulaşmakta ve ekonomik olarak seksen yüz yaşlarında yararlanılabilmektedir.
Hem ağacın sağlığı hem de meyvesinin verim ve kalitesi açısından, başta zeytin sineği olmak üzere, hastalık ve zararlılara karşı bireysel veya toplu mücadeleye ihtiyaç olduğu hâlde, bu aşamada ancak yüzde 25'ine zirai mücadele uygulanabilmektedir.
37
________________________________________
Ülkemizdeki zeytin ağaçlarının büyük bir kısmının yaşlı olması nedeniyle çoğunlukla geleneksel yetiştiricilikle yapılmaktadır. Önemli miktarda zeytin ağacı yaşlı ve verimden düşmüş durumdadır.
Zeytinyağına verilen prim yeteri kadar olmamakta, üreticiyi tatmin etmemektedir. Yemeklik zeytine ise prim uygulanmamaktadır.
Üretici ve Zeytin Zararlılarıyla Mücadele Birliği zirai mücadelede devlet desteğinden yoksun bırakılmıştır.
Zeytin hasadında elle, tarakla, makineyle toplama yanında hâlâ sırıkla dallara vurulmakta, hasat edilen zeytinler birçok yörede çuvallar içinde taşınıp işletmelerde çuvallar içine konarak istif edilmektedir.
Organik zeytin ve zeytinyağı üretiminde belirsizlikler vardır.
Birçok yağhanede hijyen ve temizlik kurallarına hiç uyulmamaktadır. İlkel yağhaneler varlıklarını sürdürmektedir.
Türkiye'nin birçok yöresinde, o yörenin ekolojisi dikkate alınmadan, uygun olmayan cinste zeytin fidanları dikilmektedir. Zeytinliklere hayvan sokulmakta, Çiftçi Mallarını Koruma Kanunu bu durumu önlemede yetersiz kalmaktadır. Bir önceki yılın zeytinyağı priminin daha hâlâ verilmediğini üretici vatandaşlarımız söylemekte.
Zeytin ve zeytinyağı ile ilgili sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizi üretim, işleme ve pazarlama olmak üzere üç ana başlık altında toplayabiliriz.
Üretim aşamasında zeytincilik bölgelerindeki tarım ilçe müdürlüklerinde mutlaka zeytincilik konusunda uzman ziraat mühendisleri ya da ziraat teknisyenleri görevlendirilmelidir. Ege Bölgesi'ndeki meslek yüksek okullarında "zeytincilik ve zeytinyağı teknolojisi" bölümleri açılmalıdır. Zeytinliklerde gençleştirme çalışmaları yapılmalı, böylece yaşlı ağaçların oluşturduğu zeytinlikler yenilenmelidir. Uygun bakım, gübreleme, budama ve sulama ile� Birçok zeytinci arkadaşımız tam verimi alamamaktadır. Bugün var yılında 12,5 kilo zeytin veren ağaçlarda verim ortalamasının en az 25 kiloya çıkarılmasına çalışılmalıdır. Zeytin zararlıları ve hastalıkları ile mücadelede devlet katkısı verilmeli, zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadele birlikleri devlet tarafından desteklenmelidir.
Kaliteye yönelik olumsuz etkilerden arındırıcı hasat sistemleri geliştirilmeli, makineli hasada geçilmeli, hasat edilen zeytinlerin çuvallarda taşınıp istiflenmesi kesinlikle bırakılmalı, bu amaçla plastik kasalar kullanılmalı ya da römorklarla taşınmalıdır. Sırıkla hasat zeytin ağacına zarar vermektedir.
Değerli arkadaşlar, zeytin ve zeytinyağına fiyat belirlenirken maliyetler göz önünde tutulmalı, zeytinyağı primi mutlaka üretim maliyetine eklenecek çiftçi kârı da dikkate alınarak belirlenmelidir. Dane zeytine prim uygulamasına geçilmesi zorunluluktur.
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası'nda değişikliğe gidilerek bu kooperatiflere ve birliklere gerektiğinde devlet desteğinin sağlanması mümkün hale getirilmelidir.
Ülkemizde zeytin ağacı yetiştirilebilecek ekolojik bölgeler ciddi olarak saptanmalı, her yöreye ve o yöreye uygun cinsteki fidanlar mutlaka ilçe tarım müdürlükleri tarafından belirlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke genelinde zeytinyağı tüketiminin, zeytinyağı üreticilerindeki fiyatlar düşük ancak marketlerde fiyatların yüksekliği dikkat çekicidir. Halen ülkemiz nüfusunun önemli bir kesiminin zeytinyağı tüketim alışkanlığının olmaması da göz önüne alınarak, tüketimi arttırmak amacıyla reklam ve tanıtım kampanyaları düzenlenmeli, ayrıca zeytinyağının besleyici yönü, insan sağlığına olumlu etkileri ve çeşitleri konusunda halk bilinçlendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun efendim.
FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Zeytin ve zeytinyağı üretimi, işlemesi ve pazarlaması ile iştigal eden tüm kesimlerin katılacağı ulusal zeytin ve zeytinyağı konseyi oluşturulmalıdır. Zeytinyağı ithalatına mümkün olduğunca izin verilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplam 36 ilimizde, yağlık zeytinleri işleyen kontinu ve pres olmak üzere çeşitli ölçeklerde 850 civarında fabrika bulunmaktadır.
Her zeytin hasadı döneminde, zeytinyağı fabrikası sahiplerinin temel sorunu ve korkulu rüyası karasu olmaktadır. Karasu konusu dünyada çözüme kavuşturulmuş değildir. Zeytin ve zeytinyağı üretiminin yoğun olarak yapıldığı, bu alanda ileri teknolojilerin uygulandığı ülkelerde bile karasuya kesin çözüm bulunmuş değildir. Geniş anlamda dünyada, dar anlamda Avrupa ülkelerinde bile bu soruna çözüm bulunamamışken, ülkemizdeki zeytinyağı fabrikalarının sahipleri karasu konusunda ağır para cezaları ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz�
FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
İşletme giderlerinin çok ileri düzeyde olduğu, fabrikaların çoğunun, ürünün var ve yok yılı nedeniyle yüzde 50 kapasiteyle çalıştığı göz önünde bulundurulursa, devletin kesin çözüm bulmadığı bir sorun için işletme sahiplerine kestiği cezalar onlar için bir yıkım olmaktadır.
38
________________________________________
Değerli arkadaşlarım, Değerli Başkan; gerçekten de ülkemizin bilhassa Ege kıyılarında, Akdeniz kıyılarında, Marmara kıyılarında zeytin tarımıyla iştigal eden vatandaşlarımız gerçekten de zor durumdadır. Bu zorluğu aşmak için fiyat konusunda dengeli bir politika izlenmelidir, teşvik artırılmalıdır, bilhassa zeytin tane üretimi için teşvik verilmelidir.
Bu duygular içerisinde, bu yasanın yasalaşması çerçevesinde uluslararası boyutta söz sahibi olabilmemiz için bizim de bu Konsey içerisinde yer almamızda yarar vardır diyorum.
Bu duygular içinde hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Zeytin Konseyine katılmakla ilgili 424 sıra sayılı Tasarı hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz zeytinle ilgili yasa, Türkiye'de yaklaşık 800 bin insanı, 1 milyona yakın insanı ilgilendiren çok önemli bir konu. Marmara, Ege, Akdeniz kıyılarında genelde atalarımızdan dedelerimizden bize emanet olarak bırakılmış, son yıllarda yenilenerek yeni ekimlerle zenginleştirdiğimiz ama mevcut olanların birçoğuna bakamadığımız, düzgün ürün toplayamadığımız, zamanında ilaçlama yapmayarak, zeytin sineğini önleyemeyerek ürünün bozuk olmasına sebep olduğumuz zeytin, bir millî servetimiz. Bu sene para kazandık, seneye kazanamadık, değiştirelim, sökelim, böyle bir şansımızın olmadığı, ülkemizin tapulu zenginlikleri.
Şimdi, bu zenginliğin, evet, daha önce ülkeye tanıtımı konusunda birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen Türkiye'de zeytinyağı tanınmıyor. Değerli milletvekilleri, evlerinizde balık pişiriyor eşleriniz. Eşlerinize sorun: "Hangi yağla pişirdiniz?" Diyecektir ki size "Zeytinyağıyla pişirdim." "Şişeyi getirin." diye bir sorunuz, göreceksiniz bir çiçek yağıdır. Zeytinyağı Anadolu'da genelde yeterince tanıtılmadığı için, zeytinyağının özellikleri ve damak tadı yeterince bilinmediği için satışı da tüketimi de az olmaktadır. Oysaki zeytinyağı, domuz gribinin doğal aşısıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirici iki yağ vardır literatürde: Bunlardan biri köpekbalığının ciğer yağı, diğeri de zeytinyağıdır. Zeytinyağının, bilhassa şu son günlerde gündemde olan bu salgın hastalık sebebiyle evlerimizde mutlaka tüketilmesi, sabah kahvaltılarında içerisine biraz biber konarak, ekmek banılarak çocuklarımıza yedirilmesi bu bağışıklık sistemini güçlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, zeytinin ve zeytincinin Türkiye'de sorunları çok fazladır. Tabii ki zeytincinin zeytini üretebilmek için mahsulü aldıktan sonra altını sürmesi gerekmekte, artan yakıt fiyatları sebebiyle bunun maliyeti yüksek olmaktadır. Zamanında bununla ilgili ilaçlama yapılmamaktadır.
Türkiye'de zeytinle ilgili bir kanunumuz var. Bu Kanun'u Balıkesir Milletvekili, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Melih Pabuçcuoğlu Bey çıkarmıştır. Kendilerini rahmetle anıyorum. Zeytin üreticileri onun çıkardığı yasa sayesinde zeytinlerini madencilerden, sahilleri talan eden turizmcilerden kurtarmak gibi bir güce, silaha sahip olmuşlardır. Demin Değerli Hemşehrim Balıkesir Milletvekilimizin bahsettiği bu tasarıyı değiştirmek için birilerinin gizli kapılar arkasında birtakım çalışmalar yaptıklarını, Zeytin Yasası gereği zeytinlik alan içerisinde kazının, maden çıkarılmasının, inşaatın yasak olduğunu, bu yasağı değiştirmek için uluslararası şirketlerin birtakım çalışmaları olduğunu bilmekteyiz. Bu konuda değerli milletvekillerimizi ve Hükûmetimizi dikkatli olmaya, buna geçit vermemeye davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, zeytinyağına Türkiye'de 25 kuruş destekleme yapılmaktadır. Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit, Havran zeytinlerini üreten üreticinin karşısında Midilli Adası'nda Midillili zeytinci ise bunda 3.111 kuruş destekleme almaktadır. 25 kuruşa karşılık alınan böyle bir farklı destekle Türkiye'deki zeytin üreticisinin zeytinini zamanında ilaçlaması, zeytininin bakımını yapması, zeytinini teknik olarak toplaması mümkün değildir.
Demin değerli konuşmacılar teknolojiyi kullanarak zeytinin toplanmasından bahsettiler. Türkiye'de herkesin zeytini yok o bölgede. Yüzlerce, binlerce insan zeytin sezonunda köyünden kalkar zeytin olan bölgelerde zeytin toplamaya gelir, hem evinin yağını temin eder hem de harçlığını temin eder, oradan gelir temin eder. Eğer o makineleri biz oralara sokarsak bu insanlar işsiz kalır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Makine girmiyor Sayın Vekilim.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) - Makineye karşı değiliz, teknolojiye karşı değiliz ancak bunları yaparken, maliyeti düşürmek adına bir çalışma yaparken diğer insanlara da istihdam alanları, kendi bölgelerinde alternatif tarım politikaları geliştirmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda dönüm başına 250 lira gibi zeytin ekimine bir destekleme yapıldı. Yaklaşık 2013 yılında Türkiye, zeytin üretiminde dünyanın 2'nci ülkesi durumuna gelecek. Mevcut yeşil zeytin ve siyah zeytinle zaten dünyada ön sıralarda olan Türkiye, bu ürünü dünyaya tanıtamama, özelliğini ve güzelliğini dünyaya sunamama gibi bir zorlukla karşı karşıya. Hükûmetin, birliklerin bununla ilgili mutlaka araştırma komisyonlarının raporlarındaki sonuçlarla değil, bilimsel metotlarla bir millî politika gibi bu, elimizde kalan� Üçte 1'ini satıyoruz, üçte 2'si elimizde kalıyor. Geçen seneden elde ettiğimiz zeytinyağı hâlâ depolarda duruyor çünkü satamıyoruz, tüketemiyoruz. Bir önceki konuşmamda da ben bunun Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesini, ordunun dışardan çiçek yağı ithal ederek, dışarıya döviz gitmesinin önlenmesi adına kendi yağımızın Türkiye'de
39
________________________________________
değerlendirilmesini tavsiye etmiştim. Deminki konuşmacılar da Uzak Doğu'ya, Çin'e bu anlamda satışların� Bu, pazar aramasını tavsiye ettiler. Biz ürünümüzü satamazsak ürün değer kazanmayacak. Tanıtıma ve ciddi bir pazarlamaya ihtiyaç var.
Bu arada, zeytin zararlılarıyla ilgili Zeytin Kanunu'nda belirtilen hususlara uyulmamaktadır. Bir birlik kurulmuş, bu birlik, zamanında ilaçlama yapmadığı için ürün bozulmaktadır. Haziran ayında zeytine, ürüne zeytin sineği dadanır. Belirli yerlerde denemelerle, birtakım paketler asarak ne kadar sinek olduğu, mücadelenin başlayıp başlamaması noktasında ilçe tarım müdürlükleri tespitlerde bulunurlar ancak bu birlikler üreticiden paralarını toplayamadıkları için zamanında ilaçlama yapmıyorlar. Haziran ayı sonu, temmuz ayı başında yapılması gereken ilaçlama ekim, kasım ayında yapıldı benim bölgemde. Dolayısıyla bu sene çok müthiş derecede hem kalitede düşme hem de ürün kaybı vardır bölgemizde. Bunu, vatandaşın, üreticinin satmış olduğu yağdan, stopajla birlikte kesilecek olan miktar peşin olarak kesildiğinde, bunun ilaçlama bedeli olarak tespit edilip Tarım Bakanlığının bu ilaçlamayı yapması gerekiyor. Yaklaşık yarı yarıya ürün kaybına sebep olan bu zeytin sineğinin önlenmesi millî bir servetin kazanılması anlamına gelecektir ki bu birliklerle yapılacak bir mücadele değildir.
Yine, geçtiğimiz yıl Marmara Adası'nda uçakla yapılan ilaçlamayla -kimseye de haber verilmemişti- adada ne kadar arı varsa, ne kadar kelebek varsa hepsi imha oldu. Bunun daha bilimsel bir ekiple, zamanında inceleme yaparak, bu gibi arı yetiştiricileri haberdar edilerek onların bilgilendirilmesiyle bu zararların da önlenmiş olması gerekecektir.
Değerli milletvekilleri, zeytin en uzun yaşayan bir ağaçtır, dolayısıyla zeytinin ürününü, zeytinyağını yiyen insanlar da sağlıklı olur ve uzun yaşarlar. Bunu, herkesin bilerek evlerindeki tüketimde zeytinyağını tüketmeye çaba sarf etmesi�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bulut, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) - �bunun tanıtımı konusunda çevresine yardımcı olması, katkıda bulunması gerekmektedir.
Biz, bu Zeytin Konseyinden 1996 yılında ayrılmıştık, ancak büyük bir mutabakatla, birliklerin, Zeytin İhracatçıları Birliği ve zeytin üreticilerinin hepsinin talepleriyle bu birliğe tekrar katılınması için atılan bu adımı destekliyoruz. Bu, inanıyorum ülkemizin dışındaki üreticilerin bilgilerinin, tekniklerinin ülkemize getirilmesi ve ürünlerimizin o ülkelerde daha iyi tanıtılıp pazarlanmasına bir vesile olacaktır.
Üreticilerimize ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurulu bulunan Uluslararası Zeytinyağı Konseyine ve onun anlaşmasına dâhil olmamıza dair görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ülkemiz için, ülkemiz zeytinyağı için ve tarım sektörü için gerçekten çok önem arz etmektedir.
Her ne kadar, ülkemiz, daha önce 1959 yılında kurulmuş olan bu konseye 1963 yılında dâhil olmuş, 1998 yılında çıkmış ise de yine bu uluslararası platformda teknolojik gelişmelerden, zeytinyağı ve zeytin sektörünün dünyada katettiği mesafelerden ülkemize de kazandırmak için kurulu bulunan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Marmarabirlik, iki tarım birliğimiz marifetiyle güzel çalışmalar sergilemişlerdir. Ayrıca, Meclisimizde zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde karşılaşılan sorunlarla ilgili bir de komisyon kurulmuştur, bütün milletvekillerimizle beraber yaptığımız bu çalışmalarda Hükûmetimize pek çok konuda öneri ve tavsiyeler ortaya çıkmıştır. İşte bu öneri ve tavsiyelerden ve Hükûmetimizin daha önceki politikalarından da ben sizlere kısaca bahsetmek istiyorum.
Öncelikle zeytin varlığımız ülkemizde 90 milyon adetten, şu anda 154-155 milyon adede ulaşmıştır. 60 milyon zeytin dikilmiştir bu kısa zaman dilimi içerisinde. Burada fidan desteklerinin önemi çok fazladır. Gerek Gemlik zeytinine gerekse yağlık ve sofralık zeytinyağına, şu anda, dekarda 50 lira ile 100 lira, sertifikalı olmak koşuluyla, destekleme verilmektedir. Bunlar hibe paralardır. Ayrıca, bu sene Tarım Bakanlığımızın başlattığı bir uygulamayla iyi tarım uygulamaları yapan, yani toprak tahlili ve zeytinde kullanacak olduğu tarım ilaçları için ziraat mühendislerinden reçete alan, mühendislerimizin verdiği reçeteyle tarım ilacı alarak kullanan çiftçilerimize dekar başına 15 lira iyi tarım uygulaması, eğer organik üretim yapıyorlarsa dekar başına 20 lira hibe organik tarım desteği verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, kırsal kalkınmada damlama sulama yapan çiftçilerimize veya zeytin ve zeytinyağının üretimiyle ilgili paketleme, ambalajlama tesisi kuran müteşebbislerimize de kırsal kalkınma destekleriyle yüzde 50 hibe destekler verilmektedir.
Ayrıca, sulama kooperatifleri marifetiyle de damlama sulama yapan kooperatiflerimize de yüzde 75'lik hibeler verilmektedir.
Keza, damlama sulamada eğer Ziraat Bankası kredisi kullanılmak istenilirse hiç faiz ödenmeden yedi yıla kadar vadelendirme imkânı da mevcuttur.
40
________________________________________
Değerli milletvekillerimiz, desteklemelerimiz şu anda, bu sene 2009 yılı ürünü için zeytinyağında kilogram başına 250 liradır, yani 25 kuruştur ve bu desteklemeyle beraber, çiftçilerimiz en geç 2 Haziran 2010 tarihine kadar 2009 yılında üretmiş oldukları zeytinyağının gerek tasiriye faturasıyla gerekse alım satım belgeleriyle müracaatlarını yapmaları gerekmektedir. Ancak 2 Haziran'dan sonra eğer zeytinyağlarını satarlarsa, o zaman da ekim ayına kadar mutlaka alım satım belgeleriyle tarım ilçe müdürlüklerimize müracaat etmeleri gerekmektedir.
Biz zeytinimizin, gerek sofralık zeytinimizin gerekse zeytinyağımızın iyi fiyat etmesi için ihracatı destekliyoruz. Bu ihracatlarda da mutlaka "Made in Turkey" ambalajı, etiketinin olmasını istiyoruz ve bu şekilde ürününü paketleyen, ambalajlayan müteşebbislerimize zeytinyağında eğer 1 kilogramlık ambalajlar yapıldığı takdirde, 1 kilogramlık ambalajlarla ve üzerine "Türkiye'de üretilmiştir, Türkiye'nin yağıdır" şeklinde ibareyi de koyduğumuz takdirde, tonda 500 dolara kadar destekleme fırsatı ve imkânı vardır.
Keza zeytinde de, yine 1 kilograma kadar olan ambalajlarda da tonda 225 dolara kadar destekleme yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi kurulmuştur sektörün sorunlarının çözümü için. Türkiye'de 5488 sayılı Tarım Kanunu'muzun 11'inci maddesinden güç alan ürün birliklerine istinaden ilk defa kurulan ürün konseyi, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyimizdir. Bunu, ulusal pamuk konseyi, ulusal turunçgil konseyi, ulusal fındık konseyi, ulusal çay konseyi ve en sonunda, hayvancılık sektörümüzün sorunları için�
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - �ulusal süt konseyi kurarak tarımımızı geliştirmek ve tarımı kalkındırmadan Türkiye'mizi kalkındıramayacağımız düşüncesindeyim. Tarıma verdiğimiz ehemmiyetle, sektörün tüm aktörlerinin içinde bulunacağı bu ürün konseylerini kurmak suretiyle, bu konuda, tarım birlikleri, üreticiler, tedarikçiler, alanlar, satanlar, fidan yetiştirenler, gübreler ve kimyasallar üretenler gibi, tüm sektörün aktörlerinin içinde olacağı ürün konseyleriyle, Türkiye'mizin tarımını ve bilhassa zeytincilik gibi çok önemsediğimiz -gerçekten bir gençlik iksiri olan, daha Türkiye'mizde yeni yeni tanınan, dünyanın daha çok yeni yeni tanımaya çalıştığı ve şu anda zeytinyağında 150 bin ton/yıl, zeytinde de 395-400 bin ton/yıla ulaşan- büyük bir sektörün, geleceğin gıdası olarak ülkemiz için iyi fırsatlara vesile olacağını ben de düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Bu Anlaşma'mızın Türk zeytin sektörüne hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ertürk.
Şahsı adına Mehmet Nil Hıdır, Muğla Milletvekili.
Sayın Hıdır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin üyeliğine yeniden girişimizin tartışmalarını yapıyoruz.
"Zeytinyağı" deyince, bereket ve sağlık sembolü zeytinimiz aklımıza geliyor ve "zeytin, zeytinyağı" deyince de Ege sahillerinin, Çanakkale'den, Balıkesir, Bursa, Manisa, İzmir, Muğla, Aydın bölgesinin bereketli zeytin ağaçları ve zeytinyağları aklımıza geliyor. Özellikle yerli zeytinyağlarımız, Gemlik zeytinyağlarına göre yani fidanla dikilen, üretilen zeytinlerin zeytinyağına göre çok daha nefaseti güzel ve dayanıklı, aroması güzel zeytinyağlarımız, ihracata yönelik zeytinyağlarımız.
Üretimimizde muhtelif sıkıntılarımız olmasına rağmen 2002'den bu yana geçmiş yıllardaki üretimi hemen hemen ikiye katlayan başta Tarım Bakanımız olmak üzere, ihracattan sorumlu Devlet Bakanımıza ve bize sulamada çok engin desteklerini veren Çevre ve Orman Bakanımıza burada teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Yine sektörün ihracattaki en önemli ayaklarından birisini oluşturan başta TARİŞ olmak üzere, özel sektör temsilcilerimize, zeytinyağı ihracatçılarımıza buradan teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Ancak vermek istediğim en önemli mesaj, Anadolu insanımıza, Ege insanımıza, işçisine, memuruna yemek veren kurumlarımıza. Kalbe, tansiyona, bedenin sağlığına en önemli katkı sağlayan zeytinyağımızın tüketiminde eğer Anadolu insanımız bu yağa sahip çıkmazsa, Anadolu insanımız en az Avrupa kadar zeytinyağı tüketimine önem vermezse zeytinyağı üreticimizin ikiye katlaması, üçe katlaması çok fazla değer ifade etmiyor.
Ben çilekeş, fedakâr zeytinyağı üreticimize de buradan seslenmek istiyorum. Özellikle Tarım Bakanlığımızın öngördüğü eğitim faaliyetlerinde taraklama, çırpma yerine mekanize zeytinyağı toplama makineleriyle zeytini toplamaları, bunları depolarken çuval yerine plastik kaplarda depolamaları, en geç yirmi dört saat içerisinde kontinü tesislere zeytini ulaştırmaları temennimizdir. Köylümüz, kendisine uzatılan devlet eline, az önce arkadaşımızın ifade ettiği ihracat desteklerine, litre başına verilen desteklere dört elle sarılmakta, klasik tesislerini kontinü tesislere çevirmek suretiyle en yüksek oranda prinadaki yağı alabilme gayretini göstermektedir. Ancak bizim de özellikle yasama görevini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine girişimizdeki anlaşma gibi -araştırma komisyonumuzun Meclisimize teklif ettiği- zeytincilik yasasını da çıkartmamız gereklidir,
41
________________________________________
zaruridir. Bu konuda gerek Orman Bakanımızın bozuk orman alanlarının zeytin fidanlarına açılımı konusunda verdiği destekle gerek Tarım Bakanımızın zeytin fidanındaki artış, üretimin artışı konusunda verdiği destekle yasama organımız ve üreticimiz el ele verirsek öyle zannediyorum ki Akdeniz havzasında önümüzde bulunan İspanya'yı, İtalya'yı, Yunanistan'ı ve Avrupa Birliği ülkelerini geçme başarısını elde ederiz diye düşünüyorum.
Ben bu duygularla, katkı veren bütün milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ve bundan sonra da zeytinyağı yasasının çıkartılması konusunda aynı katkıyı muhalefetteki iktidardaki bütün arkadaşlarımızın vereceğine gönülden inanıyorum.
Zeytinyağının bereketini ve sağlığı sembolize eden güzelliğini bütün insanlığın hizmetine sunma anlamında, el birliğiyle, gönül birliğiyle çalışmalarımızın devamını temenni ediyorum, bu duygularla hepinize saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, bugün, burada, otuz beş yıl üye kaldığımız bir örgüte, Uluslararası Zeytin Konseyi'ne yeniden girmenin yasal düzenlemesini yapıyoruz, on bir yıl aradan sonra.
İlginç bir şekilde, bu konuda muhalefetiyle, iktidarıyla bütün partiler oy birliği içindeler. Dolayısıyla desteklenen bir tasarıyı konuşuyoruz. Fakat buna rağmen gene ilginç olan bir şey, AKP'nin Edirne Milletvekili -herhâlde yeni partisine temayüz etmek için olacak- bunu bile bir fırsat bulup "Bakın, eskiler kaldırdı, biz getiriyoruz" diye bir söylem içine girdi. Değerli Arkadaşım Ergün Aydoğan düzeltmesini yaptı. Ben yapacaktım zaten. Yani 1998 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığının çabaları üzerine bu UZK'dan, Uluslararası Zeytin Konseyi'nden çıkılmıştır ve aslında gene ilginç bir şey, kaderin cilvesi, gene kendisinin bakan olduğu, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı olduğu bir dönemde başvuru yapılmıştır. Hatasını anlamış demek ki. Sonuçta bu teknik bir konudur ve burada esas olarak teknokratlar, bürokratlar ellerinde iş tutarlar ama bu bize bir ders vermeli; bundan sonraki süreçte dış ticaret üzerinden, Dış Ticaret Müsteşarlığı üzerinden ağırlıkla gitmemeliyizi de göstermeli. Burada esas olarak Sanayi ve Ticaret ve Tarım Bakanlıkları üzerinden, yani üretim kesimleri üzerine ağırlık vererek işin üzerine gitmemiz gerektiğini de bize gösteren bir derstir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, 1998'de UZK'dan çıkmak hatalı olmuştur. Hatalı olmuştur çünkü 1998'de dünyada zeytinyağında bir arz fazlası olduğu bir dönemde çıkılarak biraz savunmasız bir konuma Türkiye sokulmuştur. Gene aynı dönemlerde Türkiye, Tunus'un gerisine üretimde düşen bir ülke durumuna gelmiştir. UZK bünyesinde kalarak elde ettiği teknolojik desteği elde edemez duruma düşmüştür. Onun sağlayabildiği eğitim desteğinin, ARGE desteğinin dışında kalmıştır, dolayısıyla yanlış yapılmıştır. Bugün bu yanlış hepimizin oy birliğiyle düzeltiliyor. Biraz -söylendi burada- gecikildi de. 2004 sonunda başvuruldu yani 2005'te, hadi 2006'da aslında mümkündü, yani nereden baksanız en az üç yıllık bir gecikme söz konusu. Aslında, şimdi bakan olmayan eski Bakan en azından kendi Bakanlığı döneminde işi hızlandırmak için çaba gösterebilirdi. Ne yazık ki onu da sağlayamadı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi UZK'ya yeniden girmek bu yasayla yeterli değil. Burada Üyeler Konseyi'nde temsil edilmenin ötesinde UZK'nın komitelerinde ve alt komitelerinde temsil edilmek, tekrar eski temsil düzeylerimizi bir şekilde sürdürmek gerekiyor.
Hatırlatırım, şimdi adı Üyeler Konseyi olan bu Konseyde geçmişte iki kez Türkiye Başkanlık görevini yaptı ve burada TARİŞ öncü rolünü oynadı. Bu arada size hatırlatmak isterim, ben de henüz on beş yıl önce TARİŞ'in Genel Müdürlüğünü yapma konumundaydım ve UZK toplantılarına katılan bir arkadaşınızım. Dolayısıyla bu kurulun, Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin ne kadar önemli, ne kadar işlevsel olduğunu yakından bilen birisiyim. Şimdi ama "Ne yapmalı?" sorusuna birinci olarak burada etkin olmak gerekiyor. Etkin olmak doğru temsille olur. Doğru temsilde mutlaka, 2006 yılında -biraz önce Ahmet Ertürk Arkadaşım söyledi- gene yasa hükmüyle kurulan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyine işlevsellik kazandırmak gerekiyor. Ne demek bu? 2006 yılında kanunla bir UZZK kurduk yani Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyini ama bunun sekreteryası yok, bunun kaynağı yok. Başkanı var, 9 kişilik yönetimi var ama altında bir icra yapacak heyeti yok, bir kaynağı yok, elemanları yok. Dolayısıyla öncelikle bir kere doğru temsilde, UZZK'nın yani Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin işlev kazanmasını sağlamamız gerekiyor.
Şunu da unutmayalım: TARİŞ gibi kuruluşlar çok kritik öneme sahip. Bakın, 2002 yılında yani biz bu Uluslararası Zeytinyağı Konseyine başvurmadan önce TARİŞ gözlemci üye olarak kabul edildi bu UZK'ya. Sonra Marmarabirlik üye olarak kabul edildi.
Aslında başka şeyler yaptı TARİŞ, Zeytinyağı Birliği, TARİŞ'in zeytinyağı laboratuvarları akredite edildi. Keza kalite kontrol sistemine dâhil edildi. Keza TARİŞ duyusal analiz denilen tadım yani degüstasyon denilen konuda akreditasyon aldı. Yine UZK'dan aldı bunları.
42
________________________________________
Burada, tabii, TARİŞ'le İspanyol kooperatifleri arasında yapılan toplantıları, dayanışmayı zikretmiyorum ama bu tür kuruluşlarda bizim çok güçlü bir yanımızı oluşturan tarım satış kooperatifleri birlikleri olan TARİŞ'in ve Marmarabirlik'in mutlaka etkin bir şekilde temsilinin sağlanması gerekiyor. Tabii, bunun yolu, Türkiye'de önce zeytine, zeytinyağına önem vermekten, Türkiye'de üretici birliklerini, tarım satış kooperatifleri birliklerini desteklemekten geçiyor.
Nasıl desteklemek?
Birincisi, bir kere zeytinyağına dönük primlerin� Zeytine prim yok, işte ağaç dikimi vesairede var destekler ama Türkiye tane zeytine prim vermeyi de artık gündemine almalıdır. Ama şunu söyleyeyim: Primler, zeytin ve zeytinyağına dönük destekler birlikler aracılığıyla ulaştırılmalıdır üreticiye ki üretici kooperatifleşmeye, örgütlenmeye teşvik edilsin. Bu çok önemli bir nokta.
İkincisi, primler anlamlı düzeye çıkarılmalı. Bakın, burada arkadaşlarımız söyledi, 25 kuruş zeytinyağına destek. Birkaç yıldır 20 kuruluşlarda patinaj yapıyor Türkiye yani 20 kuruş, 21 kuruş, düşüyor 19 kuruş, 25 kuruş� Yani değerli arkadaşlarım, kaç euro-senttir bu 25 kuruş? 11 euro-senttir, sadece 11 euro-sent.
Avrupa şu sırada ürün bazlı destekleri kaldırdı ama verdiği doğrudan gelir desteklerini kiloya tahvil edin Avrupa'da. Kiloya verdikleri destek eskiden 1,32 euroydu, şimdi 1 euro civarında. Doğrudan gelir desteği üzerinden zeytinyağına destek var. Yani onlar -Türk lirasına çevirelim- 245 kuruş verirken siz 25 kuruş vereceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir rekabet olabilir mi? En az Türkiye'deki desteği 5 katına çıkarmalısınız, 25'i 125 yaparsanız Avrupa'nın yarısına geleceksiniz. Yani 25'i 50 yapmak, 2 katına çıkarmak yetmez; 25'i 5 katına çıkarırsanız Avrupa'nın yarısına gelirsiniz. E gelin, bunu hedefleyelim, Avrupa'nın yarısına gelmeyi hedefleyelim, 25'i 125 yapalım, üreticinin talebi de bu. Üreticinin gözü burada, bunu istiyor. Dolayısıyla biz burada sadece UZK'ya girmenin, bu anlaşmayı kabul ederek UZK'ya girmenin tartışmasını değil, bunun sonucunda üreticinin beklentilerine cevap verecek bir şeyi yaratmalıyız. Dolayısıyla yasama organının belki bugün doğrudan görevi içinde prim belirlemek yok ama buradan biz yürütmeye, Hükûmete sesleniyoruz: Ey Hükûmet, bu senin elindedir. Prim seviyelerini düzenlemek yasayla olmuyor, hükûmet kararıyla oluyor. Buyurun size buradan öneri. Bir bu.
İkincisi: Destekleri açıklamak yetmez, zamanında verin. Adam hasadı yapmış, yağını satmış, destek... Böyle olur mu? Pamukta da böyle, başkasında da böyle. Destekleri açıklayın. Beş yıllık vadeyi görsün üretici. Yani bugün zeytin dikiyorsa, üç beş yıl sonra ondan ürün alacaksa bugünden bilsin destek var mı, yok mu, ne kadar var? Önünü görsün. Dünyada hasat bittikten sonra destek açıklanan tek dünya ülkesi Türkiye. Bu garabetten, bu az gelişmişlikten kurtulmak lazım. Bu aslında biraz da fırsatçılıktır, biraz da tarım politikasının aslında Ankara'da -genel olarak söylüyorum çünkü Türkiye 2000'li yıllarda Dünya Bankası kuyruğunda tarım politikalarını yönetmiştir- yapılmamasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, zeytin ağacı dikimine verilen destekler tabii var, güzel ama orada da gene birliklerin desteğinden, yol göstermesinden yararlanmakta yarar vardır çünkü burada bir başıboşluk olduğunu üzüntüyle görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ne yapmalı konusunda bir başka konu, güvenilir veriler üretmek gerekiyor Türkiye'de; zeytin ağacı sayısı, rekolte tespit çalışmaları. Burada da gene öncü rol, 2006'da, Tarım Kanunu'yla kurduğumuz Ulusal Zeytin, Zeytinyağı Konseyine verilmeli ama altı doldurularak. Bu kurumu bir koordinasyon göreviyle öne çıkarmalıyız. Başka bir kurumu daha öne çıkaralım. Gelin, İzmir Zeytincilik Enstitüsü çalışmaları� Bu çalışmalar etkinleştirilmeli, Tarım Bakanlığına bağlı. Aslında, 2003'teki yasa kabul edilseydi, Türkiye'de Tarım Bakanlığının, icra bakanlıkların bütün taşra teşkilatları lağvediliyordu; kabul etmedik burada ama şimdi zeytinyağı konuşuyoruz, gelin İzmir Zeytincilik Enstitüsünü canlandırın. Yani bunu yapabilirsek, Tarım Bakanlığının sorumluluğunda olduğu hâlde yapılmayan denetimler yapılır, taklit ve tağşiş, yani hileli zeytinyağı üretiminin önüne geçilir. Gelin, bunda, Tarım Bakanlığının bu sorumluluğunda, ilgili kuruluşlara, gene UZZK'ya, yani Ulusal Zeytinyağı Konseyine, İzmir Zeytin Enstitüsü gibi kuruluşlara destek verelim.
Son bir konu, ne yapmalı? Dahilde işleme rejimini, artık, böyle her yıl tartışılan bir konu olmaktan çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım, son bir cümlem kaldı.
Çok teşekkür ederim.
Efendim, dahilde işleme rejimi, her yıl ihracatçıların talepleri üzerine geliyor, zeytinyağı üreticisinin kafasına Demoklesin kılıcı gibi. Dahilde işleme rejimi, sadece ve sadece, Türkiye'de arz açığı olduğu bir yıl söz konusu olduğu zaman -ki bundan sonra zaten olmayacağı anlaşılıyor, bu kadar çok sayıda ağaç dikimi ve verim artışıyla- öyle bir özel istisnai durum� Her yıl bu konuyu tartışma konusu yapmamak gerekiyor. Ayrıca, tabii, bu kadar zeytin ve zeytinyağı üretiminin hızla arttığı bir
43
________________________________________
dönemde, Avrupa Birliği gibi çok önemli pazarın mutlaka önünün açılması gerekiyor. Yüzde 40'a varan gümrük vergisi uygulayan bir Avrupa Birliği ile müzakerelerin çok daha verimli, çok daha belki masaya yumruğu vurarak götürülmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.
İlginiz için çok teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler� Kabul etmeyenler� Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı:
Kullanılan oy sayısı: 198
Kabul: 198(X)
Sayın milletvekilleri, 5'inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
5. Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
6. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Ra-poru (1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Aralık 2009 Çarşamba günü saat 13.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.06
Subscribe to:
Posts (Atom)