Wednesday, September 01, 2010

Zeytinyağı ambalajında asırlık hafıza











Çeşitli defalar bu blogun konuğu olan,Z&Z Dergisi'nde yayımlanan yazılarıma ( http://zeytinkulturu.blogspot.com/search/label/Zeytinya%C4%9F%C4%B1%20Etiketi ) konu olan, tanışıklığımızın dostluğa dönüştüğü sevgili Mark Wickens'in öyküsünü bir kez de Zeytin Ağacı Dergisi'nden okuyalım:

20 YILDIR “DÜNYANIN” ETİKETİNİ TOPLUYOR

ÖZEL HABER: Nevin Silyanoğlu


Yirmi yıl öncesine dayanan bir ilgi bugün vazgeçilmez bir hobiye dönüştü.
Mekanın ve zamanın birbirini desteklediği dönemde küçük hikayeler bir araya gelerek bir sanatı yarattı.

Bir yaprak, gölgesinde meyvesi…Zarif bir el uzanıyor, gizemini yakalamak için…
Tasvirde geçen minik öykülerden biri bu. Şişelerin göğüslerinde yer tutan kareler, renkleriyle ve dilleriyle algılara sesleniyorlar.
İlgi evrenimizde neyin ne vakit vücuda gelip vazgeçilmezlerimizin arasında olacağını belirleyemeyiz. Ama öyle bir an gelir ki yeni bir başlangıçtır…
Tanrıça, doğayı kutsarken zeytin, güneşin tacı olmuş… O günden bugüne kadar da toprağın her yudumu bereketiyle resmedilmiş…
Yıllar öncesi…Yaklaşık yirmi yıl gibi uzun soluktan bahsediyoruz. Söz konusu olan birikimin dile gelmesi için…Doğumu yaklaşan yeni başlangıca doğru…
Kanada’da Quebec eyaletinde yaşıyor, Dr. Marc Wickens. Bir gün bir markete yolu düşüyor. Gereksinimi için raflara yönelirken yan yana sıralanmış şişeler, dikkatinin merkezine yoğunlaşıyor. Uzun gövdeli şişelerin göğüslerinde tabiatın her öğesi özenle anlatılmış ve her öykünün sonu siyah bir meyveyle noktalanmış. Zeytinden haber ediyoruz; tanrının gözetiminde özgürlüğün, barışın ve sevginin güçlü kodlanmasından…
Zeytin, bazen çekici bir kadınla bütünleşiyor, bazen bir annenin bağrına yumulmuş bebeğin tazeliğiyle örtüşüyor, bazen de vakurlu bir delikanlının duruşuyla zenginliğine ve asaletine vurgu yapıyor. Marc Wickens, işte bu anlatıların etkisiyle bir tarihi dosyalıyor. Zeytin ve zeytin yağının etiketlerinden oluşan, dönemlerin çeşitliliğini barındıran bir arşivin yaratıcısı oluyor.
Wickens’ın arşivinde, Akdeniz’in kasabalarında dolaşıyoruz. Kıtalardan, ülkelerden türlü türlü kompozisyonlarda etiketleri inceliyoruz. Yolculuğumuzu sürdürürken şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Gördüklerimiz bizleri duygulandırıyor. Türk zeytin ve zeytinyağı firmalarına ait özel tasarımlı etiketlerle karşılaşıyoruz. Hasan Zeytinyağı etiketi bunlardan sadece biri. 1930’lu yıllara dayanıyor; adeta günümüze dair bir köprü niteliğinde…
Etiket, kabartmalı işlemesiyle Osmanlı sanatından da izler taşıyor. Türklüğün kültüründen, kokusundan gerçekten harika bir lezzet sunuyor. Etiket hoş bir tasarıma sahip; Türkiye’nin zeytin kokulu sahillerini ve İstanbul’un tarihi dokularını iki aynadan seyrediyoruz. Bütün bunların yanında, Hasan Usta’nın zeytinyağları, döneminde etkili hizmetlerde bulunmuş olmalı ki, bunu teyit eden ödüllerini tasarımının merkezinde görüyoruz.
Yine farklı bir etiketin farklı bir iklimindeyiz. Kaz dağlarının eteklerinde yeşillerle çevrili bir kasaba. Adatepe Köyü. Yörenin güzelliği, madalyon içinde Refika’nın resmiyle bütünleştirilmiş. Çağın Rum ve Türk toplumları tarafından çokça sevilen Refika, dostluğu, dansı, şarkıları ve çekiciliğiyle ün salmış köyünün bu bereketli diyarlarında. Bir nevi zeytini anlatmaya da eda olmuş.
Anadolu, uygarlığın doğup serpildiği topraklar olarak biliniyor…Bu özelliği bu kez başka bir etikette okuyoruz.
Lidya Kralı Alyattes, zeytin yağı etiketlerinde gücü, zenginliği, ihtişamı simgeliyor. Etiket, altın ve gümüş karışımı madenden üretilen aslan başlı sikkeyle açılıyor. Lidya Krallığı’nın arması olan sikke ve hükümdarın eline değen zeytin yağı, bir görkemliliğin başka türlü tanımı…İşte bu tür betimlemeler, Wickens’ı hayran bırakan ayrıntıları oluşturuyor.
Marc Wickens’ın koleksiyonunda Anadolu Türk Tarihi ve Kültürü’nden doğma yazılı, görsel eserler mevcut. Ürün kimlikleri görüldüğü gibi yalnızca etiket olmaktan ibaret değil, kültürümüzün, duruşumuzun da bir yansıması.
Wickens, koleksiyonununda 1853 ve 1930 yıllarına ait üç yüz elli adet nadir ve özel etiketlere sahip olduğunu söylüyor. Kanadalı koleksiyoncu, etiket arşivinin finansal değerinin de paha biçilemez olduğunu belirtiyor.
Dr. Wickens’a koleksiyonuyla ilgili ileri dönük projelerini sorduğumuzda önümüzdeki yıllarda zeytin ve zeytinyağı etiketlerinin devamını getirmek istediği yönünde yanıt alıyoruz. Ve arşivini genişletmiş haliyle Montreal’da bir üniversitede, ülkenin diğer şehirlerinde de
sergilemeyi planlıyor.
Wickens, birkaç yıl önce Türkiye’de bulunduğu sıralarda koleksiyonun sergilenmesi için bir müzeden teklif de almış. Umarız böyle bir girişimin ev sahipliğini de yaparız.
Ülkesinde zeytin ve zeytin yağı üzerine butik mağazaların olduğuna da işaret eden Dr. Wickens, zeytin ve zeytin yağı pazarının büyümekte olduğunu da vurguluyor.
Anadolu topraklarında derin geçmişi olan zeytin yağı, özgün tasarımlarımız ve benzersiz kültürel, sanatsal sunumlarımızla uluslar arası pazarlarda da gerçek yerini alacaktır. Wickens’ın deyimiyle dünya yeni bir fenomene kapılarını açıyor…

No comments: