Monday, October 02, 2006

Çiftçinin alın terini markaya dönüştürmek














Fotoğraf : U. Erdal Özer
zeytinli fotoğraflar-18:
Hasat zamanı-Babam ve Annem , Kasım 2005 - Sünnetçiler Köyü -Akhisar


Çiftçinin alın terini markaya dönüştürmek

Serpil YILMAZ-Milliyet / 26 Eylül 2006

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ile Otacı, zeytinyağından üretilen el, vücut ve saç bakım ürünlerini "Ta-Ze" adlı markayla piyasaya sunmak üzere "yeni" bir işbirliği ortaya çıkarıyor.Birlik Başkanı Cahit Çetin, amaçlarının, zeytinyağı tüketim alanını genişletmek olduğunu söylüyor.

Otacı Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Kurtsan ise 1.5 yıldır proje üzerinde çalıştıklarını belirtiyor. Kurtsan, gıda, kozmetik ve ilaç alanlarında 85 çeşit ürünü piyasaya çıkardıklarını, Ta-Ze "kişisel bakım ürünleri" için de 100 bin dolarlık bir yatırım yaptıklarını ifade ediyor.

Batı dünyasındaki "doğal ürünler" pazarı ile karşılaştırıldığında "pahalılara" yakın bir yer alan Ta-Ze, "Zeytinyağı ağırlıklı tek marka" iddiasını sürdürüyor.

Otacı'nın "bilgisi", Tariş'in "deneyimi ve pazar gücü" ile birleşiyor ve önümüzdeki 5 yıl içinde, 650 milyon dolardan 1.5 milyar dolara yükselmesi beklenen kozmetik pazarına giriyorlar.. .

Tedarikçi mi olacak?

İzmir'e "liman kenti" güzelliği katan Konak Pier'de açılan Ta-Ze mağazasını gezdikten sonra, Çetin ile sektör üzerine yaptığımız sohbete de girmek isterim.

Zeytinyağının kaderi yeniden belirleniyor. Ege İhracatçı Birlikleri'nde önümüzdeki hafta "dökme zeytinyağı ihracatının serbest bırakılması" oylanacak.

Güngör Uras ağabeyimiz, köşesinde bu konuyu "tam da zamanında" dile getirdi.Uras'ın yazdıklarına ekleyecek çok farklı bilgilerim yok; vurgular yapabilirim.

Ortada ciddi bir iddia var:

İspanya ve İtalya'daki iki zeytinyağı firması birleşti ve bir dev ortaya çıktı. Bu iki ülkenin de amacı Türk zeytinyağını ucuza almak ve ambalajlayıp satmak. Onların Türkiye'deki temsilcileri, "dökme zeytinyağı ihracatı üzerindeki kısıtlamaların" kalkmasını savunuyorlar. Türkiye'yi tedarikçi ülke konumuna getirmeye çalışıyorlar.Çetin, "Menşei belirlenmiş zeytinyağı ihracatı yapmalıyız. Yoksa zeytinyağı pazarında Türkiye'nin adını silerler. Dökme ham zeytinyağı ihracatına karşıyız" diyor.

Türkiye'nin markalı zeytinyağı ihracatı çok düşük. Rekolteye bakarsanız, dünyanın İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye'den sonra 6'ncı ülkesiyiz.

Fidanlar ekiliyor

Son yıllarda zeytin fidanı sayısı artarak 130 milyon adede çıkıyor. Türkiye'nin yeniden zeytinyağı rekoltesinde dünyanın ilk üç ülkesi arasına girmesi hayal değil. O zaman "köken" ve "marka" yatırımı için stratejik desteği tartışmalıyız.

1995'lerden önce, 17 yıl bu ülkede "dökme zeytinyağı ihracatını" yasaklayıp stok maliyetini üreticinin sırtına yükleyen ve markalaşmaya da hiçbir yatırım yapmayan "politikaların" bedelini ödüyoruz.Çetin, zeytinyağı fiyatlarının pahalı olmasından dolayı iç tüketimde yeterli artış olmaması üzerine, "Üreticiden fedakârlık beklememeli. Avrupa'da zeytinyağı üreticisine yılda 2.5 milyar euro teşvik var, ambalaj ve bakım yardımları da yapılıyor. Zeytinyağında asla arz fazlası yaşanmayacak. Bu üründen para kazanmasını bilenler ve bilmeyenler olacak" yorumunu yapıyor.

Ta-Ze gibi "çiftçinin" alın terini kıymetlendiren markalarla tanışınca mutlu oluyorum, devamını umut ediyorum...

No comments: