Thursday, October 05, 2006

Türkiye Zeytin ve Zeytinyağı Planlama ve Politikaları



TÜRKİYE ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI PLANLAMA VE POLİTİKALARI

Murat Narin

(*) 15-17 Eylül 06 tarihleri arasında İzmir Kültürpark’ta gerçekleştirilen ULUSAL ZEYTİN-ZEYTİNYAĞI SEMPOZYUM ve SERGİSİ 2006 Bildirisi

Türkiye Zeytin ve zeytinyağı planlama ve politikalarının sağlıklı değerlendirilebilmesi için öncelikle ülkemiz tarımsal yapısının bu gününün genel bir değerlendirilmesi yapılmalı ve tarım içinde bir alt sektör olan zeytinciliğimizin bugünü ve geleceğine ilişkin değerlendirmelerle, öneriler yapılmalıdır.

Bu çalışma temel olarak üç başlıkta değerlendirilecektir .
1- Ülkemiz tarımının bu gününe ilişkin kısa bir değerlendirme,
2- Zeytinciliğimizin bu günü,
3- Zeytinciliğimiz için gelecek projeksiyonu, önermeler

1- 2006 TÜRKİYE TARIMININ GÖRÜNÜMÜ, KISA DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye tarımının 2000’de başlayan IMF ile serüveni beş yılını doldurdu ve Mayıs 2005’te yeni bir Stand-by anlaşması ile tekrar yenilendi. Türkiye tarımı üzerinden adeta silindir gibi geçen IMF politikalarını n tarımdaki tek etkisi tahribat oldu.

5 yıl içinde Türkiye’de tarım alanlarının azaldığı, üretimin düştüğü, ihracatın gerilediği, ithalatın arttığı ve üreticinin giderek yoksullaştığı çarpıcı bir şekilde rakamlarla ve doğrudan yaşadıklarımızla ortadadır. 1977-2002 döneminde tarım sektörü yüzde 31 oranında büyürken, üreticinin eline geçen para yüzde 40 geriledi. Üretim arttı, ancak üreticinin zararı artışla telafi edilemedi. Tarımdaki tahribat, tarımın yıllardır ekonomiye yaptığı katkıyı da etkiledi. 1980-99 arasında ortalama yüzde 18 dolayında tarım sektörü Gayri Safi Milli Hasıla’ya katkı sağlarken, IMF politikaları bu rakamı 2000-2004 döneminde yüzde 13’e indirdi.

Tarımın en önemli lokomotifleri olan KİT’lere el atıldı. Ziraat Bankası tarımdan kopartıldı. Tarişbank’a el konulup başka bir bankaya devredildi. Tarımsal kredi faiz oranlarında uygulanan sübvansiyon Mart 2000, kimyasal gübre desteği Ekim 2001, tohum ve tarımsal ilaç destekleri ise Aralık 2001 sonundan itibaren kaldırıldı. 1998-2004 döneminde buğday fiyatları 7 kat artarken girdi fiyatları 8.4 kat arttı.

Son 10 yıllık (1994-2003) ortalamalara göre kamuya ait gübre fabrikalarının gübre üretimindeki payı yüzde 42 idi. 2004-05 döneminde bu tesislerin tümü özelleştirilerek kamu gübre üretim ve dağıtımından çekildi. Gübre fiyatları 2004 yılında yüzde 40 arttı. 1999 yılında 5.6 milyon ton olan kimyasal gübre tüketimi, 2004 yılında yüzde 7 dolayında bir gerileme ile 5.2 milyon tona düştü. Tarımsal girdilerde büyük ölçüde dışa bağımlı olan Türkiye’nin bu bağımlılığı arttı. 1990-99 döneminde gübre tüketiminin ortalama yüzde 24.8’i ithalat yoluyla karşılanırken, IMF politikalarını n uygulandığı 2000-04 döneminde bu rakam yüzde 43.9’ a çıktı.

KİT’LER ÖZELE

Özelleştirme tarımdaki bu tahribatın önemli bir parçası haline getirildi. 2000-05 yılları tarımda özelleştirmenin ivme kazandığı bir dönem oldu. Tarımsal KİT’ler ya kapatıldı, ya işlevsiz hale getirildi, ya da özelleştirildi. EBK, ORÜS, TZDK ve TÜGSAŞ’a ait işletmelerin özelleştirilmesine devam edildi. TİGEM işletmelerinin ortaklık yöntemiyle özel sektöre kiralanmasına başlandı. Sigara, Şeker Fabrikaları özelleştirme kapsamına alındı. Böylelikle yerli ya da yabancı tekellere yeni vurgun olanakları sağlandı.

DGD ALDATMACASI

Tarımdaki tüm girdi, kredi fiyat ve desteklerin kaldırılarak dünyanın hiçbir ülkesinde tek başına uygulanmayan doğrudan gelir desteğine (DGD) geçilmesi; gerek üreticiler gerekse bölgeler arasındaki gelir eşitsizliklerinin daha da artmasına yol açtı. Toplam çiftçinin yüzde 5’i DGD ödemelerinin yüzde 25’ini alırken, çiftçilerin yüzde 65’i bu ödemelerin yine yüzde 25’ini alabildi. İller arasındaki dengesizlik de dikkat çekici. Büyük toprak sahipliğinin yaygın olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinden Şanlıurfa’da çiftçinin aldığı ortalama DGD 2.1 milyar TL iken, küçük ölçekli işletmelerin yaygın olduğu Doğu Karadeniz Bölgesi illerinden Ordu’da 433, Giresun’da 373, Trabzon’da 241, Rize’de ise 209 milyon TL.

Tüm bu politikalar sonucu üreticinin eline geçen para ile üreticinin ödediği fiyatlar arasındaki fark giderek büyüdü. 2002 yılında tarımsal fiyatlarla sanayi fiyatları arasındaki fark yüzde 36 oranında tarım aleyhine açıldı. 2000’de milli gelirden yüzde 16 oranında pay alan üreticilerin payı, kriz yılı olan 2001’de milli gelirin yüzde 13’üne geriledi. Bu düşüş 2002’de de sürdü ve milli gelirin yüzde 12’sine indi. Üreticinin milli gelirden aldığı pay dolar bazında 2000 yılında 22 milyar dolar iken, 2001 yılında 13 milyar dolar, 2002’de ise ancak 16.3 milyar dolar oldu. 1977-2002 döneminde tarım sektörü yüzde 31 oranında büyürken, çiftçinin cebine giren para yüzde 40 geriledi.

ŞEKER VE TÜTÜNE ÖZEL İLGİ

2000 yılında 18.8 milyon ton olan şekerpancarı üretimi, IMF’ye verilen ekim alanlarının daraltılması taahhüdü ve Şeker Yasası’nın ardından 2004 yılında 13.5 milyon tona geriledi. Şeker Fabrikaları’nın özelleştirilmesi öngörülürken, şeker üretimi kısıtlanarak suni tatlandırıcılara geniş kota tanınması gündeme geldi. Öte yandan şekerpancarı ekim alanlarının daraltılması, 450 bin üretici aile ve şekerpancarı tarımında çalışan 100 bini aşkın işçinin gelir kaynaklarını kısıtladı.

2002’de çıkartılan Tütün Yasası ile destekleme alımları kaldırılarak sözleşmeli üretim sistemine geçildi. Tütün üreticisinin örgütsüz olması nedeniyle bu sistemde fiyatlar alıcı firmalar belirlenmeye başlandı. Üretici sektörden kopmak zorunda kaldı. 1999 yılında 251 bin ton olan tütün üretimi 2004 yılında 129 bin tona; 578 bin olan ekici sayısı ise 274 bin kişiye düştü. Aynı şekilde TEKEL’in destekleme alımlarının toplam üretimdeki payı 1999’da yüzde 72 iken, 2004’te sözleşmeli alımdaki payı yüzde 28’e indi. 1999 yılında sigara piyasasının yüzde 70’ini elinde tutan TEKEL, 2001 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) devredildi. ÖİB’ye geçtikten sonra yatırımları tümüyle durdurulan TEKEL, hızlı bir erime sürecine girdi, sigara piyasasındaki payı 2004’te yüzde 47’ye düştü.

NÜFUS ARTTI TARIM GERİLEDİ

1990’lı yılların başında 56 milyon olan Türkiye nüfusu, 2004 yılında 71 milyon oldu, yani 13 yılda yüzde 25 dolayında arttı. Ancak dış güdümlü politikalar yüzünden tarım ve hayvancılık ya yerinde saydı ya da geriledi. 1980-2003 arasında nüfus yılda ortalama yüzde 2 dolayında artarken, tarımdaki üretim artışı yüzde 1’de kaldı. 1990 yılında yaklaşık 27.3 milyon hektar olan tarım alanı, günümüzde 26 milyon hektara düştü. 1994’te 9.8 milyon hektar olan buğday ekim alanı 2003 yılında 9.3 milyon hektara geriledi.

Gıda üretim potansiyeli olarak bu günkü nüfusumuzun 3 katı nüfusu besleyebilir (gelişmiş tarım teknolojileri uygulanması koşullarında çok daha fazlasını üretebilir) kaynağa sahip iken net ithalatçı ülke durumuna gelmişiz. Günümüzde bu rakam %60 seviyesine ulaşmış, adını bile birçok yurttaşımızın duymadığı Bukino-Faso’dan tarım ürünü ithal eder durumdayız.

HAYVANCILIK DA ERİDİ

Hayvan varlığındaki erime de devam etti. 1999-2003 yılları arasında koyun sayısı 30.3 milyon baştan 25.4 milyon başa, sığır sayısı 11 milyon baştan 9.8 milyon başa geriledi. Kırmızı et üretimi ise yüzde 28’lik bir gerilemeyle 511 bin tondan 367 bin tona düştü.
Üretim azalması Türkiye’nin ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmesi, ithalat ve ihracatı da etkiledi. 1990-99 döneminde tarım ürünleri ihracatının toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 12.8 iken, 2000-2004 döneminde yüzde 6’ya geriledi.

BİRLİKLER DEVRE DIŞI

Desteklemeler ve destekleme alımları da yıldan yıla azaltıldı. Tarımın ve üreticinin en önemli dayanaklarından Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri (TSKB) de Dünya Bankası ve IMF politikalarından payını aldı. 2000 yılında çıkartılan 4572 sayılı yasa ile TSKB’ler özerklik adı altında, Sanayi Bakanlığı’ndan alınıp adeta Dünya Bankası’na bağlandı. Birliklere destek yapılması yasa hükmüyle kaldırıldı. Türkiye’nin en stratejik ürünlerini alarak değerlendiren birlikler bu tarihten itibaren ürünleri kendi kaynakları ile almaya başladı. Birlik kaynaklarıyla ürün bedelini karşılama oranı 1998-99 döneminde yüzde 17 iken, 2001-02 döneminde yüzde 49’a yükseldi. TSKB’lerin 16.500 olan çalışan sayısı verilen taahhüt ile 9.500’e indirildi.
En sıcak örneği ile dünya üretiminin %75 ile 1 numaralı üreticisi olduğumuz FINDIK ve FİSKOBİRLİK ülke gündeminin önemli konusu halindedir. Bu gündem, bir dönemin sonunun başlangıcı Karadeniz’den olduğunu, tarih tekerrür edecekse bu gün de bir sonun başlangıcı yine Karadeniz olduğunu görmek durumundayız.

DEVLET ELİYLE ÇÖKERTME

Dünyada tarıma her yıl 300 milyar dolar dolayında destek veriliyor. Bunun yüzde 95’i gelişmiş zengin ülkeler olarak tanımlanan G7 ülkelerinin üreticilerine gidiyor. AB’nin, üreticisine doğrudan verdiği destek kişi başına yıllık 2.500, ABD’nin ise 4.500 dolar. Türkiye’nin çiftçisine verdiği destek ise kişi başına yalnızca yıllık 40 dolar. Avrupa, Amerika ve Japonya, tarımlarını desteklemeyi sürdürürken, son yıllarda IMF ve Dünya Bankası’nın reçetelerini kabul eden Türkiye’de ise üretici, dünya piyasalarındaki eşitsiz ve istikrarsız koşullara adım- adım teslim ediliyor.

SONUÇ

Bu özet tablodan çıkan tek sonuç vardır. Her alanda olması gerektiği gibi ulusal ve ülke çıkarlarımızın temel alındığı politika ve planlamaların esas alındığı bir siyasi tercihle makroların oluşturulması, IMF ve DÜNYA BANKASI dayatmalarının yırtılıp çöpe atılmasıdır.

2- ZEYTİNCİLİĞİMİZİN BU GÜNÜ

Zeytin üretimi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlıklı beslenme ve kaliteli bir ömür için ciddi bir önem taşımaktadır. Bugünkü dünya nüfusunun 1,5 milyarı –bu sayı 20.yy. başındaki dünya nüfusuna eşdeğerdir- obezite nedeni ile ilk defa yeni neslin ebeveynlerden önce ölüm oranın büyük bir hızla artması anlamına gelmektedir. Bu ve diğer gelişmelerle birlikte sayısız nedenler, zeytinin dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de stratejik ürün niteliğini daha da artırmaktadır.

Bu ve benzer söylemler bugüne kadar yapılan çalışmaların hemen tamamında söylenen ,yazılan,tartışılan konular olması nedeni ile detaylarına girmeden, ülkemiz zeytinciliğinin tarihsel geçmişi ile bu günümüzün koordinatları nın ,elimizdeki sonuçların belirlenmesi ve bu verilerle ortaya bir hedef koymak ve bu hedefe ulaşmayı amaçlayan gelecek projeksiyonları na ilişkin öneri ve tezlerle bir stratejik yol haritası ortaya çıkarmak bu sunumun temel amacı olacaktır.

ANA BAŞLIKLARLA ZEYTİNCİLİĞİMİZİN BU GÜNÜ

- Zeytinin anavatanı Anadolu’dur. Anadolu 10 bin yıllık uygarlıklar ülkesidir. Sayısız uygarlığın kurulduğu,insan uygarlaşama tarihinin oluşturulduğu uzun yolculuğunda TARİHSEL YOL ARKADAŞI, TEMEL KÜLTÜR SİMGESİ VE YAŞAM BİÇİMİDİR ZEYTİN.

- Amaç,nitelik ve öngörüleri ile uygulamada bu gün önemli ölçüde unutulan ve ihmallerine karşın oldukça nitelikli ve yarın için de temel amaçlarının değişmeden uygulanabileceğ i niteliklere sahip 3573 ve değişiklik içeren 4083 sayılı zeytincilik kanunu, nizamname ve bu gün geçerli yönetmelik önemli bir belgedir.

- Dünya’da bulunan 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da bulunmakta, bu çeşitlerin bir kısmı endemik özelliktedir.

- Ağaç varlığımız (TÜİK-UZK rakamlarına göre) 95 milyon meyve veren 12 milyon meyve vermeyen yaşta olmak üzere toplam 107 milyon, sektör kaynakların tahmini ile 2006 sonu itibari ile 110 milyon meyve veren,50 milyon yeni dikim fidan olduğu öngörülmektedir. (2006 yılı fidan sertifika başvurusu 56 milyon olduğu bilgisi vardır)

- Ülkemizde 5 bölgede,35 ilde,işlenen tarım alanlarının %2,42, tarımla uğraşan ailelerin %8’i geçimini zeytincilikle sağlamaktadır. Doğrudan ve dolaylı 10 milyonun üstünde bir nüfusun istihdam ve geçim kaynağıdır.

- Zeytin üretilen topraklarda küçük parsel ve üreticiler ülkemiz temel özelliklerindendir. Bu durum gelişme ve büyüme planlamalarında avantaj niteliğindedir.

- Ulaşılabilir zeytin dikim alanları 400 milyon ağaç sayısına,potansiyel üretimin 1 milyon tonun üstünde zeytinyağı üretimi,coğrafi alan ve çeşit planlaması ile gerçekleştirilebilir.

- Türkiye bitkisel yağ ithalatına her yıl artışla günümüzde 1,5 milyar dolar ödeme yapmaktadır. Büyük ölçüde genetiği değiştirilmiş ürün orijinli bu ithalatla birlikte kültürel yapı, beslenme alışkanlıkları ve bunların yol açtığı obezite,kalp- damar ve diğer sağlık problemlerinde kayda değer artışlar gözlenmektedir.

- Zeytin üretiminde dünya sıralamasında 5.(Suriye bizi geçtiği tartışmaları unutulmamalı) , dünya zeytinyağı üretiminde de %4 paya sahip, zeytinyağı iç tüketiminde kişi başına 1 kg. miktarını yıllardan bu yana aşamamıştır.

- Zeytincilik kuruluşu olarak tarım bakanlığına bağlı genel müdürlük bünyelerinde çalışan alt birimlerin yanı sıra, Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü (BZAE) ve Edremit Zeytincilik Üretme İstasyonu olmak üzere yalnız iki ihtisas kuruluşu mevcuttur. Zeytincilik Mıntıka Mütehassıslıkları ve zeytin bakım fen memurlukları kapatılmış,ya da tarım kuruluşları yeni yapılanmaları içine alınarak ortadan kaldırılmıştır.

Cumhuriyet tarihi boyunca zeytinciliğimiz;
o Teşkilatlı ve mevzuatlı dönem,
o Teşkilatsız dönem,
o Kalkınma planlı dönem,
olarak adlandırılan üç, gerçekte günümüzde yaşanan dönemi de
o Plansız,kendiliğ indenci ,global planların şekillendirdiğ i dönem
Olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır.

Genel olarak ülkemiz zeytinciliğinin bu günü birçok yayın ve dokümanda anlatılan,bildiğ imiz ve bazılarını benim buraya aldığım sorunları, belirlemeleri ile içinde yaşadığımız süreçtir. Bu günkü zeytinciliğimizin durumu, mükemmel olmadığı ortak düşüncemiz olduğuna inanıyorum.
Yukarıda sıralanan ve diğer tespitler bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Elde yüksek nitelikleri olan, potansiyel gücü ve tarihi kimliği ile çok değerli bir kaynağın sahibi durumundayız. Asıl problem 1950 li yıllardan bu yana nispi büyüme göstermesine karşılık olması gereken, zeytinin anavatanı Anadolu’ya yaraşır nitel ve nicel büyüklüğe ulaşılamaması,kendiliğ indenciliktir. Bu durum dünyadaki gelişmelerle rekabet ve söz sahibi olamamayı da birlikte getiriyor. “Teşkilatlı ve mevzuatlı dönem” olarak adlandırılan gelişme ve büyüme trendinin ülkenin genel politik ve ekonomik tercihleri,yö nelimlerinin de değişmesi ile ulaşılabilecek güçten,büyüklükten , günümüzdeki olumsuz sonuçlara, aşağılardaki durumu “kader” olmaktadır. Bu, olması gerekenden uzak, olumsuzluklarla gündemi doldurulan zeytinciliğimizin ülke kaynaklarının “tedarikçi” ülke niteliği, elbette ki öncelikle sektörün kendi tercihi, devlet politikalarını n niteliği ile ilgili olarak açıklanabilir. Makro ekonomik,sosyal ve siyasal politikalar, tarımın içinde bir alt sektör olan zeytinin de onlardan bağımsız bir politika oluşturması beklenemez. Monopolün kırılması irade ve kaynak meselesidir. Kaynakların doğru ve planlı değerlendirilmesi, günümüz dünyasında globalleşmeye karşın alternatif karşı ekonomiyi yaratmakla mümkündür. Özellikle zeytin gibi belli ekolojilerde yetiştirilebilen, stratejik bir ürün için bu çok daha kolay ve güçlüdür. Bugünkü durumumuzun temel niteliği, karmaşa,belirsizlik, kendiliğinden, rotasız-kaptansız sürüklenen bir tekne durumudur. Ulaşılacak amaca yönelik stratejik yol haritası yapabilecek, bulunduğumuz koordinatları tam belirleyebilir durumda olmamamız, öncelikli amacımız, yerimizin doğru belirlenmesidir. Ancak bundan sonra hedef belirlenerek stratejik yol haritası yapılır ve disiplinle uygulanması, sonuca ulaşmayı sağlar. Bu ilerlemenin, gelişmenin,ü lke kalkınmasının temel anahtarı, pozitif ve sosyal bilimin temel kurallarındandır.

3- HEDEFLER VE GELECEK ÖNERİLERİ

Yaşamın her alanında olduğu gibi planlama ve uygulamanın gerçekleştirilmesi için örgütlülüğe ihtiyaç vardır.

Ülkemiz zeytinciliğinin kendiliğinden, hedefsizliğ inden kurtarılmasının vazgeçilmezi örgütlülüktür. Vurgu yapılan, mevcut örgütlenmelerin varlığını ve fonksiyonları nı unutmadan , ortak hedef ve amaçlar etrafında toplanarak üst , genel, yaygın örgütlenmenin gerçekleştirilmesidir . Zeytincilik, ülke tarım faaliyetinde kamunun özel gündemi ile –bu durum diğer ülkelerde de böyle olmaktadır- gerçekleştirilmelidir .

Ekolojimiz ve toprağımız zeytinciliğimizin büyümesi için uygundur. 12 milyon dekar zeytincilik yapılabilir toprak boş durumdadır. Tütün vb. ürünlerin üretiminden vazgeçilmek durumda kalınan kıraç araziler, zeytin yetiştirilmeye elverişli alanlar, toplam ülke ürün deseni planlamaları ile zeytin yetiştirilen alanların daha da artırılması mümkündür.

Üretilecek ürünü tüketecek Pazar da vardır. Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOOC) verileri ve geleceğe ilişkin çalışmaları ,bunu gören ülkelerin yaptıkları çalışmalar biliniyor. Dünya hızla daha fazla zeytinyağı tüketiyor. Dünyanın her yerinde zeytin-zeytinyağı tüketiliyor ama zeytin ağacı yetişmiyor.

BU KAPSAMDA ACİL EYLEM PLANI OLARAK,

1- Mevcut zeytin varlığımız tam ve doğru olarak belirlenmeli,
2- Çeşit ve gen kaynaklarımız belirlenmeli,
3- Zeytin yetiştirilebilir alanlar tarafların katılımı ile oluşturulacak kurullar eli ile sağlıklı bilimsel çalışmalar ile belirlenmeli,
4- Bu alanlarda bölge çeşit ve gen kaynakları yeni dikim çeşitleri için esas oluşturmalı, gereğinde yasaklar konulmalı,
5- Yürürlükteki yasaların zeytinciliğin gelişmesi ve ekolojisini bozacak düzenlemelerin, uygulamaları n (kimya,madencilik vb.) önüne geçilerek, gerekli tedbirlerin alınıp etkin uygulamasının sağlanması, zeytincilik yasasını delen idari uygulamanın taraflarının yasa dışılığı engellenmeli, gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.
6- Zeytinlik alanların geliştirilmesi ve mevcut potansiyelin kullanılması için, bölgelerinde bulunan topraksız ve az topraklı köylülere, ekonomik zeytinciliğe elverişli miktarlarda dağıtılarak, zeytin ağaç sayımız ve alanımızın artırılması, ilgili disiplinlerin (tarım,orman vb.) işbirliği ile planlanarak uygulanması sağlanmalıdır.
7- Mevcut kooperatif ve birlikler IMF dayatmaları ile düştükleri zor durumdan çıkmaları sağlanmalı, dünyanın her yerinde tarıma verilen destekler oranında destekler sağlanarak , yeni kooperatifler kurulması teşvik edilmelidir.
8- ULUSAL ZEYTİN-ZEYTİNYAĞ I KONSEYİ (UZZK) yönetmeliği bir an önce çıkarılarak, ulusal zeytincilik politikalarını n ve planlamalarını n UZZK denetim ve koordinasyonunda yapılması sağlanmalıdır.

Bu çalışmalar ülke zeytinciliğimizin gerçek koordinatları nın belirlenmesi, çıkış noktası, belirlenecek hedefler için zorunluluktur.

Bu ve benzeri çok sayıdaki tedbirler alınmadığı sürece ülkemiz zeytinciliğinin
geleceği,diğer tarım ürünlerinde, pamukta,buğdayda, tütünde,pancarda ne olduysa aynısının olacağı açıktır. Zeytincilikte tedarikçi olarak tutulan ülkemiz, gelecekte daha ağır şartlarla karşılaşacak,ülke kaynakları yok pahasına birkaç aracı şirket eli ile uluslar arası tekellere transfer edilecek. Zeytinlik alanları parçalı mülkiyet, uygulanan fiyat politikaları ve diğer olumsuzluklar nedeni ve de toplu el değiştirmeleri ile, para sahipleri ve güçlü uluslar arası tarım tekellerinin yağma alanı haline gelecektir.

Zeytincinin tercihi, yaşamı ve kültürünün yok edilmesinden yana değil,insanlara sunduğu sağlık, umut,sabır,barış ve dostluk kültürünün yaygınlaştırılması ndan,sürekli kılınmasından yanadır.

ÖNERMELER

Bir kez daha ifade etmek durumundayız ki Türkiye’de, amaçları ve araçları belirli, sürekliliği olan bir zeytin-zeytinyağı politikası bulunmamaktadı r Dolayısıyla, uygulamalar genellikle siyasi beklentilerin etkisiyle oluşmakta ve bu durum belli ölçütlere dayanmaksızın fiyat belirlenmesi biçiminde üreticiye, dolayısıyla da tüketiciye yansımaktadır. Bu nedenle amaçları ve araçları isabetli olarak belirlenmiş, sürekliliği olan bir zeytinyağı politikasına gereksinim bulunmaktadır.
Zeytin üretici kooperatif ve birlikleri 2000 yılından bu yana uygulanan IMF politikaları ile önemli güçlükler ve çıkmazlar içine sokulmuşlardır. Devlet desteğinin ortadan kaldırıldığı bu türlü uygulamalar dünyanın hiçbir ülkesinde (IMF programları ile yıkım projeleri uygulanan ülkeler hariç) bulunmamaktadı r. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin çalışma konularına giren tarımsal ürünlerin gerek bu kuruluşlara ve gerekse diğer alıcılara satışında ürünler için üretim maliyetini göz önüne alarak belirlenecek “hedef fiyat” ile dünya fiyatlarına göre belirlenecek “müdahale fiyatı” Yüksek Planlama Kurulunca tespit edilerek, hedef fiyat ile müdahale fiyatı arasındaki fark üreticilere destekleme primi olarak verilmelidir.

Zeytin ve zeytinyağı gerek dünya ile rekabetinde gerekse planlı gelişme ve büyümesi,pazarda rekabet edebilir, marka ülke niteliğinde ulusal zeytincilik amaçlarına uygun olarak, sürekliliği olan,siyasi etkilerden uzak pirim ve diğer desteklerle desteklenmelidir. Kademeli olarak artırılmak ve AB koşullarına kısa sürede ulaşılmak kaydı ile 2005-2006 kampanyası için, önümüzdeki kampanya için de 1 Ytl. destekleme pirimi verilmeli, Pirim miktarı Ağustos ayında açıklanmalıdır. Pirim sistemi ve gerekliliği için detaylı bir rapor UZZK icra kurulu tarafından hazırlanmıştır,dileyenl er bu raporu edinebilirler.

Zeytinyağında tağşiş sorunu yaşanmakta, bu konu yeterince denetlenmemekte ve
etkili yaptırım uygulanmamaktadı r. Zeytinyağının imajından faydalanan diğer bitkisel yağlar reklam ve yanlış tanıtımla toplum yanıltılmaktadı r. Engellenmeli ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
Zeytin Zararlılarıyla Mücadele Birliği yalnız körfez bölgesinde kurulabilmiştir. Bütün zeytin bölgelerinde zeytin zararlılarıyla mücadele birlikleri kurulmalı zirai mücadelede devlet desteğinden yoksun önemli sıkıntılar içinde olan birlik, devlet tarafından desteklenmelidir. Yalnızca körfezde bu yıl ilaçlama yapılamamış olsaydı 4 trilyon Tl. lik bir kayıp ortaya çıkacaktı.
Ülkemizin mevcut zeytinlikleri ve yeni dikim potansiyel toprakları Organik zeytin ve zeytinyağı üretiminin yaygınlaştırılması na elverişlidir. Bu niteliğinin korunması için acil tedbirler alınmalı,eğitim yaygınlaştırılmalı , dünya pazarında büyüyen organik üretime uygun planlamalar yapılmalıdır. Ülke zeytinciliğinin organik tarıma geçme fırsatları güçlüdür.

Zeytin hasadında elle, tarakla ve makine ile toplama yanında hala yaygın olarak sırıkla hasat yapılmaktadır. Hasat edilen zeytinler birçok yörede çuvallar içinde taşınıp, işletmelerde çuvallar üst üste konarak istif edilmektedir. Kalite ve verimi doğrudan olumsuz etkileyen bu uygulamanın ortadan kaldırılacak ekonomik ve eğitim uygulamaları, desteklerle yaygınlaştırılmalıdır.

Türkiye’nin birçok yöresinde, o yörenin ekolojisi,yerli çeşit özellikleri ve gen kaynakları dikkate alınmadan uygun olmayan cinste zeytin fidanları dikilmektedir. Planlama kapsamında ihtisas çalışmalarının yaygınlaştırılması ile bölge yerli çeşitleri fidanların dikilmesi sağlanmalıdır.
Zeytinliklere hayvan sokulmakta, Çiftçi Mallarını Koruma Kanunu bu durumu önlemede yetersiz kalmaktadır. Yasal ve ekonomik altyapı düzenlemeleri ile bu sorun giderilmelidir. Türkiye’nin, zeytinyağı ihracatını, genellikle dökme zeytinyağı biçiminde diğer zeytinyağı ihracatçısı ülkelerden İspanya ve İtalya’ya yapmaktadır. Bu durum önemli ölçüde katma değer ve ihracat geliri kaybına neden olmaktadır. Bu konuda en büyük engel AB’nin üçüncü ülkelerden ithal ettiği zeytinyağlarına uyguladığı gümrük vergileridir. Türkiye’den zeytinyağı ithalatında 1320 Euro/ ton gümrük vergisi uygulanmaktadı r.AB ile gümrük birliği anlaşması ülkemiz aleyhine tersine işletilmektedir. AB müzakerelerinde, ilerleme raporlarında yazılanlar vaatler, ötelemeler,aleyhte dayatmalar manzumesidir. Eğer bir gün gerçekleşecekse – ben buna kişi olarak inanmıyorum- kabul ettirilmiş dayatmalar eşitsizlik ve tak yanlılığı ortaya çıkaracaktır. Tarım ülkesi bir Türkiye gelinen noktada gıda ihtiyacının %60 ını ithal eder durumda,istatistik veriler son yıllarda sürekli milli gelir içindeki payı düşmekte, dünyanın gıda ihtiyacının %83 ünü G7 olarak adlandırılan emperyalist ülkeler tarafından gerçekleştirildiğ i koşullarda AB müzakereleri masasında tarımsal gücünüz, tarımın geleceğine ilişkin iyimser sonuçların ortaya çıkması düşüncesini yaratmıyor.Bunu, uygulamada yaşananlar da desteklediği görülmektedir.
Zeytincilik Bölgelerindeki Tarım İlçe Müdürlükleri bünyesinde zeytincilik şubeleri oluşturulmalı, zeytincilik konusunda uzman ziraat mühendisleri ya da ziraat teknisyenleri görevlendirilmelidir . Zeytin mıntıka örgütleri tarzında çalışmalar yapılmalıdır.

Bağımsız zeytincilik teşkilatları zeytinci bölgelerde yeniden 4083 sayılı yasa kapsamında kurulmalıdır.politik etkilerden uzak,sürekliliğ i izleyebilen, yönlendiren, çatı kurumunun UZZK olduğu,bağımsız ve alt birim örgütlenmeleri kurulmalıdır. Bornova zeytincilik araştırma enstitüsü etkin, araştırma ve geliştirme çalışmaları yapacak kadro,planlama ve kaynak ile altyapısı güçlendirilmelidir. Edremit zeytincilik üretme istasyonu ile birlikte diğer il ve ilçelerde benzer kurumlar oluşturularak Bornova zeytincilik bünyesinde merkezi yapıya kavuşturulmalı dır.

Zeytin yetiştiren bölgelerdeki üniversitelerde “ Zeytincilik ve Zeytinyağı” üretim,pazarlama ve ilgili diğer dallarında ihtisas eğitim kurumları oluşturulmalı, eğitimli kadrolar yetiştirilmelidir.
Zeytin üretim alanları kayıt altına alınıp, bu alanlar turizm, 2. konut yapımı, sanayi ve maden aranması gibi faaliyetlere kesinlikle kapatılmalıdır. Bu konuda 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ile bu kanuna dayalı olarak çıkarılan Tüzük Hükümleri kesinlikle ve tam olarak uygulanmalıdır.

Zeytinliklerde gençleştirme çalışmaları yapılmalı, bu çalışmalarda gen kaynakları ve adaptasyonu sağlanmış varyetelerin yok olmasına izin vermeyecek planlamalar yapılmalıdır.
Zeytinliklere hayvan otlatılmasının kesinlikle önüne geçilmelidir. Bu amacı sağlamak ve zeytinliklerdeki hırsızlık olaylarını etkili olarak önleyebilmek amacıyla “Çiftçi Mallarını Koruma Kanunu”nda uygun değişiklikler yapılmalıdır,yaptı rım ve cezalar artırılarak idari etkinlik sağlanmalı, taraflar arasında yaşanmakta olan problemler ortadan kaldırılmalıdır.
Zeytin Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası’nda değiştirilerek planlamalar ve uygulama hedefleri kapsamında bu kooperatiflere ve birliklere tarım destekleri kapsamında devlet desteğinin sağlanmalıdır. Kooperatif ve birliklerine uygulanan bazı vergiler kaldırılmalıdır.
Zeytinyağı üretimi sırasında oluşan Karasu tüm zeytinci ülkelerde önemli çevre sorunlarına yol açmaktadır. Karasunun arıtılmasında bugüne kadar tatmin edici bir sonuca ulaşılamamıştır. Ancak karasu zeytinin kendisinden elde edilen bir ürün olarak düşünülmeli ve çevrim içinde dönüşümü sağlanarak ekonomik girdi olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu tür uygulama ve işletmeler desteklenerek yaygınlaştırılmalı ,zeytin üretim ve kalitemizin, toprak özelliklerimizin iyeleştirilmesi de bu uygulamalarla sağlanabilecektir. Karasu AR- GE çalışmaları desteklenmelidir.

TANITIM VE PAZARLAMA

Zeytinyağı tüketimi beslenme alışkanlığı ile doğru orantılıdır. Uzun yıllardan bu yana iç tüketimde kişi başına 1 kg geçilmez bir sınır olmuştur. Artırılması öngörülen üretimin önemli ölçüde iç tüketiminin de artırılması ile mümkün olacağı açıktır. Gelir dağılımının ülkemizdeki niteliği diğer yağlara oranla görece yüksek zeytinyağı fiyatlarına alım gücü elvermemektedir. Nüfusun önemli bir kesiminin zeytinyağı tüketim alışkanlığının edinmesi,sağlı klı bir toplum yaratılması, zeytinyağı kültürünün toplumsal yaşam biçimine dönüştürülmesi için her alanda çalışılmalıdır. İç tüketimin yaygınlaştırılması için sübvansiyon ve destek programları uygulanmalıdır.

İhracatta mevcut uygulamaya iyileştirmeler yapılarak,toplam planlama içinde marka ülke olmayı sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Son yıllarda yaşanan bazı sıkıntılar ve nedenleri ortadan kaldırılmalı, yaratıcılarına ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Son günlerde “her türlü yasak kaldırılmalıdır” türünden söylemler, yıllardan bu yana tedarikçi ve birkaç komisyoncunun elde ettiği karlarla ülke zeytinciliğinin gelişmesinin önünde engel niteliğini taşıyan uygulamalardan daha olumsuz sonuçlara yol açacak girişimlerdir. Özgürlükler sonsuz değildir. Bu girişimler kötü niyetlidir,ülke ve zeytinciliğimizin çıkarına olmayan girişimleridir. Bağımlı, sömürge ülke olmayı zeytinciler tabiatları gereği kabullenemezler. Planlı ve büyüyen bir üretim, dünya piyasalarında bir denge merkezi olmayı kendiliğinden doğuracaktır. Bu da doğru yönetilmekle karşılığını gereği gibi alan bir güç olmak anlamına gelir.

Zeytin ve zeytinyağları için coğrafi bölge tescili,küçük kasaba ben merkezciliğinden uzak,bilimsel ve gerçeğe dayalı,kontrol ve denetim mekanizmaları etkin,haksız rekabet ve kazançları engelleyen işlerlikte yapılmalıdır. Doğru yapılandırma ve kullanım toplam katma değerin artmasına, tüm zeytinciler için olduğu gibi benim için çok önemli bir kavram olan marka ülke olma yolunda önemli bir avantaj yaratacaktır.

Zeytinyağı ithalatına hiçbir koşulda izin verilmemelidir. İthalatın önünün açılması girişimleri, bütün eleştirilerimize ve karmaşasına rağmen gelişme ve büyüme trendindeki zeytinciliğimizin sonu olacak, kurulu sanayi ve altyapımızın işlevsizleşerek yok olması sonucunu doğuracak bir girişim olacaktır. Tarımsal ürünlerin birçoğunda, özellikle gelişmiş ülkeler kotalar,anti- damping uygulamaları ile koruma duvarları oluştururken, ithalatın serbest bırakılması, haksız rekabetin ötesinde işgal anlamına gelecek bir uygulama olacaktır. Uygulayıcı ve savunucuları da işbirlikçiler olma “onur”una ereceklerdir.

Zeytinyağında da arz – talep dengesini sağlayıcı stok kuruşları oluşturulmalıdı r.Halihazı rda bu işlevi kooperatif ve birlikler nispi olarak kendi imkanları ile yapmaktalar. Bu çalışmalarını etkin kılacak kaynak ve altyapının güçlendirici tedbirleri oluşturulmalıdı r.

ULUSAL ZEYTİN-ZEYTİNYAĞ I KONSEYİ (UZZK)

Günümüze kadar yapılmış sayısız sempozyum,toplantı , seminer, yazılı doküman ve nihayet bütün sektör taraflarının ifade ettiği,kuruluş unu arzuladığı ulusal zeytin-zeytinyağı konseyi (UZZK) uzun uğraşılar ve çalışmalar sonucunda yasal dayanağı ile gerçekleşiyor. 5 yılı aşkın bir süredir, sektörün tamamının içinde yer aldığı, üreticisinden, tüccarına,sanayicisin den bilim insanlarına, sanatçısından, parlamenterlere, basın mensuplarına, birçok kurum ve kişilerin yoğun emek ve çabaları sonuç veriyor.

Önce bağımsız bir yasası olmak üzere yola çıkan, daha sonra yeni tarım kanununun 11. maddesinde diğer tarım ürünlerine de öncülük eden zeytin, ulusal ürün konseylerinin kurulmasını da sağlamakta.

Yoğun çalışmalarla, birikim ve araştırmalarla hazırlanan UZZK yönetmeliği önümüzdeki günlerde yayınlanarak yürürlüğe girecek. Sektörün tüm bileşenlerinin ortak iradesi ve ülkemiz zeytinciliğin, gelişmesi,planlaması ,politikaları nın oluşturulması, ulusal ve uluslar arası etkinliğinin artırılması,zeytincili k kültür ve sanatının oluşturulması, bilimsel çalışmaların yapılması ve diğer zeytincilik hayatına ilişkin, anavatanı Anadolu olan zeytine yaraşır tüm çalışmaları yapacaktır.

Gücünü zeytin ağacından alacaktır. Çünkü zeytin ağacı sihirli bir peridir. Büyük üretim ve güç merkezidir. Karakteri ve görüntüsü, görünmeyen özellikleri,sevgisi ve nihayet barışın simgesidir zeytin ağacı. Bakın, dünyada uygarlıkların yoğunlaştığı,tarihin oluştuğu yer Akdeniz çanağı. Zeytin ağacının olduğu her yerde antik çağdan bu yana yaşam,bu yerlerde yaşayan, insanların olduğu her yerde zeytin ağacı var. Zeytin, insanlığın on bin yıllık uygarlaşmasının tanığı. UZZK, ülkemizin uygarlık tarihine yaraşanı yapmak üzere önünde hep birlikte yapacağımız çok ama çok işimiz var.

Murat Narin
15.09.06
2006 ulusal zeytin zeytinyağı sempozyum ve sergisi

No comments: