Yeni Asır
27 Ocak 2010,Çarşamba
İzmir Ticaret Borsası (İZTB) Meclis Üyesi ve Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman, zeytinyağına başka yağların karıştırılması gibi hilelere karşı hazırlanan yeni yasa tasarısında, zeytinyağının satıldığı marketlerin de sorumluluk alanı içine alınmasının öngörüldüğü söyledi. Güngör Şarman, bu konuda tüm partilerin desteğinin olmasının moral verici olduğunu belirtti. İZTB aylık olağan meclis toplantısında Katı ve Sıvı Yağ Meslek Komitesi adına bir sunum yapan Meclis Üyesi ve Tariş Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Şarman, zeytinyağında en büyük sorun olan tağşiş yani başka yağlarla karışım yapılması konusunda bir yasa düzenlemesi yapılacağını dile getirdi.
Şu anki mevzuatla tağşişin adeta teşvik edildiğini savunan Şarman, şunları söyledi: ''Adam hileli mal yapıyor, üzerine etiketi yapıştırıp markete götürüyor. Siz bunu tespit ediyorsunuz ancak Tarım Bakanlığı sizin yaptığınız analizi kabul etmiyor. Bakanlık malın hileli olduğu tespit ettiğinde de zaten malın çoğu satılmış oluyor. Verilen ceza da yaklaşık 5 bin lira. (Yap kardeşim bunu) demenin bir başka yolu. Bu konuya TBMM'de kurulan Zeytin ve Zeytinyağı Komisyonu da eğildi. İki kanun teklifi verildi. Bu tekliflere göre tağşiş bakımından korkutan ve yaptırım sağlayan düzenlemeler getiriliyor. Mal toplama, para ve hapis cezaları var. Yeni yasa tasarısıyla zeytinyağında hileli satışta marketler de sorumlu olacak. Zincir marketler de kendisini masum pozisyona taşımamış olacak. Bu konuda en son yasa teklifinin öne alınması gerekliliği konusunda toplantı yapıldı.
Tüm partilerin katılımıyla kabul edildi. İnşallah kısa sürede içinde yasalaşırsa sektörün sancılarından birine de son vermiş olacağız.'' Şarman, market zincirlerinin firmalara tek taraflı, sözleşme dışı dayatmalarda bulunduğu, son dönemde özellikle market markalarıyla üretim yaptırılarak köklü markaların zor durumda bırakıldığını savundu. Zincir marketlerin giderek tekelci bir yapıya ulaştığını savunan Şarman, hipermarket yasasının bir an önce çıkarılarak üretici firmaların rahatlatılması gerektiğini dile getirdi. Şarman, Dahilde İşleme Rejimi tartışmalarının sektörde gerginliğe neden olduğunu, İzmir Ticaret Borsası'nın da ithalat çabalarının engellenmesi yolunda taraf olması gerektiğine inandıklarını belirtti.
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Wednesday, January 27, 2010
KÖRFEZDE BU YIL 10.000 TON YEMEKLİK YAĞ BEYAZ TENEKEYE GİRECEK!
Ahmet Ertür
27 Ocak 2010,Çarşamba
Kısa bir süre önce sezon değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmıştım.
Şimdi de sezonda sızma ve yemeklik yağların toptan ticareti
konusundaki tespitlerimi paylaşmak ve konuyu tartışmaya açmak
istiyorum.
......
Edremit Körfezi'nde sezonun son günlerini yaşıyoruz. Yağhanelerin bir
kısmı sezonu kapatırken bir kısmı da uzun aralıklarla sezonun son
zeytinlerini sıkıyor.
Edremit Körfezi'nde son birkaç sezondur, sezon içi üretici satışlarını
yakından gözlemliyorum. Üreticimiz öteden beri, sezon esnasında toptan
satış için önce rafinajlık, sonra 1. Yemeklik ve en son Naturel Sızma
sınıfında yağlarını piyasaya çıkartıyor. Bu durum sadece tüccara
değil, kooperatife satışlarda da aynı tercih sıralamasıyla
gerçekleşiyor. Ancak özellikle son yıllarda ve özellikle sezonda
üreticilerimiz çok nadiren ve düşük tonajlarda yemeklik zeytinyağı
satar oldu.
Daha detaylı bir değerlendirme için Edremit Ticaret Borsası'ndan (1)
tescil verilerini istedim ve basit bir çalışma yaptım. Son 4 yıla ait
tescillere göre üreticiden tüccara ve kooperatife satış şu formatta
gerçekleşmiş:
Yıl Rafinajlık z. yağları/Toplam tescillenen z.yağları
2006 %77
2007 %79
2008 %76
2009 %94*
*2009 yılındaki tırmanışı gözden kaçırmak imkansız olsa da, bölge dışı
bir firmanın geçen yıl yoğun alımlarının bazı suni artışlar
yarattığını varsayarak değerlendirmeye almıyoruz.
Diğer üç yıla baktığımızda ise ortalama yaklaşık %77 gibi bir
rafinajlık yağ oranına ulaşıyoruz. Şimdi kendi işletmemizdeki
değerlere göz atalım(2):
Zeytinyağı Cinsi Toplam üretime oranı
Naturel Sızma %37
1.Yemeklik %23
Rafinajlık %40
İzmir Ticaret Borsası Rekolte tahmin rakamları ve gözlemlerimiz
çerçevesinde Edremit Körfezi'nde yaklaşık 28.000ton zeytinyağı üretimi
beklenmektedir (Ayvacık-Ayvalık)(3).
Şimdi sızma ve yemeklik yağ olarak 28.000 tonu bizim işletmemiz
değerlerine göre sınıflandıralım:
Naturel Sızma 10.360 ton
1.Yemeklik 6.440 ton
Rafinajlık 11.200 ton
Tüm rafinajlık z.yağlarının tescil olduğunu varsayalım ve toplam
tescil rakamını bulalım:
11.200/0,77 = 14.545ton(4).
Buradan tescil olacak toplam naturel sızma ve 1.yemeklik zeytinyağını
bulalım:
14.545-11.200=3.345 ton
Toplam naturel sızma ve 1. Yemeklik zeytinyağı toplamından bu miktarı
çıkartalım:
10.360+6.440=16.800; 16.800-3.345=13.455 ton.
Körfez Zeytin Zararlıları ile Mücadele Birliği'ne kayıtlı yaklaşık
30.000 üreticimiz var. Üretici başına ortalama 100kg yemeklik
zeytinyağı hane tüketimine ayrılırsa geriye;
13.455-(30.000x0,1ton)=10.445 ton zeytinyağı kalacaktır.
Modelimize göre, yaklaşık 10.000 ton zeytinyağı beyaz tenekeye
girebilir(5). Modelin hata payı ne konulursa konulsun, ortaya sadece
bir bölgeden yabana atılmayacak bir tonaj çıkacaktır.
Markasız, gıda üretim belgesiz ve kaçak dolum yapılarak "üretici
eliyle" satılacak 10.000 ton yağ için 35.000 kişinin arkasına birer
ambar memuru takmak çare değildir tabii ki. Makul bir ZEYTİNYAĞI
ÜRETİCİ PRİMİ tüm üretim ve ticareti kayıt altına alacak, yasalara
uygun üretimi teşvik edecek, tüketiciyi koruyacak, çiftçiyi de hedef
gelirine ulaştıracak ve tüccara haksız rakip olmaktan kurtaracaktır.
(1) Edremit Ticaret Borsası, (maalesef) istisnalar dışında Edremit
İlçesi haricinde üreticiden satış tescili yapmaktadır.
(2) Oranlar bulunurken sadece yağhanemizde zeytin tasir ettiren
üreticiler dikkate alınmıştır.
(3) "Edremit Körfezi", Edremit Körfezi sakinleri için ve coğrafi
olarak bu hattı ifade eder.
(4) Önceki yıllara göre üreticinin ihmal edilebilir oranda sabunluk
yağ ayırdığı varsayılmıştır.
(5) 4.445 üreticinin Birlik kayıtları dışında ve/veya Birlik
sınırları dışında (Ayvacık) olduğu ve hane ihtiyacı için ortalama
100kg zeytinyağı ayırdığı varsayıldı.
27 Ocak 2010,Çarşamba
Kısa bir süre önce sezon değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmıştım.
Şimdi de sezonda sızma ve yemeklik yağların toptan ticareti
konusundaki tespitlerimi paylaşmak ve konuyu tartışmaya açmak
istiyorum.
......
Edremit Körfezi'nde sezonun son günlerini yaşıyoruz. Yağhanelerin bir
kısmı sezonu kapatırken bir kısmı da uzun aralıklarla sezonun son
zeytinlerini sıkıyor.
Edremit Körfezi'nde son birkaç sezondur, sezon içi üretici satışlarını
yakından gözlemliyorum. Üreticimiz öteden beri, sezon esnasında toptan
satış için önce rafinajlık, sonra 1. Yemeklik ve en son Naturel Sızma
sınıfında yağlarını piyasaya çıkartıyor. Bu durum sadece tüccara
değil, kooperatife satışlarda da aynı tercih sıralamasıyla
gerçekleşiyor. Ancak özellikle son yıllarda ve özellikle sezonda
üreticilerimiz çok nadiren ve düşük tonajlarda yemeklik zeytinyağı
satar oldu.
Daha detaylı bir değerlendirme için Edremit Ticaret Borsası'ndan (1)
tescil verilerini istedim ve basit bir çalışma yaptım. Son 4 yıla ait
tescillere göre üreticiden tüccara ve kooperatife satış şu formatta
gerçekleşmiş:
Yıl Rafinajlık z. yağları/Toplam tescillenen z.yağları
2006 %77
2007 %79
2008 %76
2009 %94*
*2009 yılındaki tırmanışı gözden kaçırmak imkansız olsa da, bölge dışı
bir firmanın geçen yıl yoğun alımlarının bazı suni artışlar
yarattığını varsayarak değerlendirmeye almıyoruz.
Diğer üç yıla baktığımızda ise ortalama yaklaşık %77 gibi bir
rafinajlık yağ oranına ulaşıyoruz. Şimdi kendi işletmemizdeki
değerlere göz atalım(2):
Zeytinyağı Cinsi Toplam üretime oranı
Naturel Sızma %37
1.Yemeklik %23
Rafinajlık %40
İzmir Ticaret Borsası Rekolte tahmin rakamları ve gözlemlerimiz
çerçevesinde Edremit Körfezi'nde yaklaşık 28.000ton zeytinyağı üretimi
beklenmektedir (Ayvacık-Ayvalık)(3).
Şimdi sızma ve yemeklik yağ olarak 28.000 tonu bizim işletmemiz
değerlerine göre sınıflandıralım:
Naturel Sızma 10.360 ton
1.Yemeklik 6.440 ton
Rafinajlık 11.200 ton
Tüm rafinajlık z.yağlarının tescil olduğunu varsayalım ve toplam
tescil rakamını bulalım:
11.200/0,77 = 14.545ton(4).
Buradan tescil olacak toplam naturel sızma ve 1.yemeklik zeytinyağını
bulalım:
14.545-11.200=3.345 ton
Toplam naturel sızma ve 1. Yemeklik zeytinyağı toplamından bu miktarı
çıkartalım:
10.360+6.440=16.800; 16.800-3.345=13.455 ton.
Körfez Zeytin Zararlıları ile Mücadele Birliği'ne kayıtlı yaklaşık
30.000 üreticimiz var. Üretici başına ortalama 100kg yemeklik
zeytinyağı hane tüketimine ayrılırsa geriye;
13.455-(30.000x0,1ton)=10.445 ton zeytinyağı kalacaktır.
Modelimize göre, yaklaşık 10.000 ton zeytinyağı beyaz tenekeye
girebilir(5). Modelin hata payı ne konulursa konulsun, ortaya sadece
bir bölgeden yabana atılmayacak bir tonaj çıkacaktır.
Markasız, gıda üretim belgesiz ve kaçak dolum yapılarak "üretici
eliyle" satılacak 10.000 ton yağ için 35.000 kişinin arkasına birer
ambar memuru takmak çare değildir tabii ki. Makul bir ZEYTİNYAĞI
ÜRETİCİ PRİMİ tüm üretim ve ticareti kayıt altına alacak, yasalara
uygun üretimi teşvik edecek, tüketiciyi koruyacak, çiftçiyi de hedef
gelirine ulaştıracak ve tüccara haksız rakip olmaktan kurtaracaktır.
(1) Edremit Ticaret Borsası, (maalesef) istisnalar dışında Edremit
İlçesi haricinde üreticiden satış tescili yapmaktadır.
(2) Oranlar bulunurken sadece yağhanemizde zeytin tasir ettiren
üreticiler dikkate alınmıştır.
(3) "Edremit Körfezi", Edremit Körfezi sakinleri için ve coğrafi
olarak bu hattı ifade eder.
(4) Önceki yıllara göre üreticinin ihmal edilebilir oranda sabunluk
yağ ayırdığı varsayılmıştır.
(5) 4.445 üreticinin Birlik kayıtları dışında ve/veya Birlik
sınırları dışında (Ayvacık) olduğu ve hane ihtiyacı için ortalama
100kg zeytinyağı ayırdığı varsayıldı.
Sunday, January 24, 2010
Mardin'de 800 bin zeytin ağacı tehlikede
25 Ocak 2010,P.Tesi
Mardin’in Derik İlçesi’nde yetişen ve bir zamanlar birçok yere ihraç eden Yeşil Derik zeytinleri, üreticilerin bilgi eksikliği, yanlış budama, pazarlama ve kuraklıktan dolayı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Mardin Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Erkan Doğan, üretimi geliştirmek isteyen çiftçilere hükümetin desteğinin yetersiz olduğunu belirterek, bu gidişle 800 bin zeytin ağacının telef olacağı uyarısını yaptı.
Bölge illerinde yeşil zeytinlerin yüzde 50’sinden fazlası sadece Derik’te yetişirken, yaşanan kuraklık, yanlış budama, pazarlama ve bilgi eksikliğinden dolayı zeytin yetiştiricilerini artık zor günler bekliyor. İlçe nüfusunun yüzde 60′ının geçim kaynağı olan yeşil zeytin üretimi geçen yıllara oranla hayli bir düşüş yaşadı. Derik’te 10′un üzerinde zeytin çeşidine rağmen, yöreye özgü halhalı (Xilxalî) zeytin en pahalı ve en rağbet gören zeytin çeşidi arasında yer alıyor. İki yıldan beri yaşanan kuraklık nedeniyle zeytin üreticileri olumsuz etkilerken, ilçenin yarısından fazlasının geçim kaynağı olan 800 bin zeytin fidanının telef olma riski ile karşı karşıya kaldığı belirtiliyor.
‘Hükümet, gerekli desteği vermiyor’
Mardin Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Erkan Doğan, Derik zeytini için bir an önce önlemlerin alınması gerektiğini belirterek, böyle gitmesi halinde Derik zeytininin tarihe karışacağını söyledi. Doğan, daha önce Valiliğe, Kaymakamlığa, Devlet Su İşlerine, Meclis’e başvurduklarını, ancak halen herhangi bir sonuç almadıklarını ifade ederek, bu soruna ilişkin rapor hazırladıklarını, ancak raporlarının sorunlara cevap olmadığını dile getirdi. Doğan, hükümet politikalarının da etkili olduğuna dikkat çekerek, ‘Üretimi geliştirmek isteyen çiftçiye yılda dekar başına 200-250 TL veriliyor. Ancak halen bazı üreticilerimiz para alamadı ve üreticilerimiz mağdur edildi. Bu da çiftçinin 800 bin fidanlarının telef olmasına neden olacak. Ürün desteği diğer ülkelere nazaran yok denecek kadar azdır. Üretimin desteklenmesi için ürünün desteği verilmelidir’ dedi.
Doğan, ABD ve Türkiye ortaklığı sonucunda ABD’ye bile zeytin sattıklarını ve başta bölge illeri olmak üzere Türkiye’nin birçok illerine de zeytin verdiklerini söyledi. Doğan, iki yıldan beri zeytinin ancak Derik halkına yettiğini ve artık ihracat yapamayacak duruma geldiklerini de sözlerine ekleyerek, zeytin üreticilerinin yaşadıkları sorunlara çözüm bulunmasını istedi.
Mardin’in Derik İlçesi’nde yetişen ve bir zamanlar birçok yere ihraç eden Yeşil Derik zeytinleri, üreticilerin bilgi eksikliği, yanlış budama, pazarlama ve kuraklıktan dolayı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Mardin Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Erkan Doğan, üretimi geliştirmek isteyen çiftçilere hükümetin desteğinin yetersiz olduğunu belirterek, bu gidişle 800 bin zeytin ağacının telef olacağı uyarısını yaptı.
Bölge illerinde yeşil zeytinlerin yüzde 50’sinden fazlası sadece Derik’te yetişirken, yaşanan kuraklık, yanlış budama, pazarlama ve bilgi eksikliğinden dolayı zeytin yetiştiricilerini artık zor günler bekliyor. İlçe nüfusunun yüzde 60′ının geçim kaynağı olan yeşil zeytin üretimi geçen yıllara oranla hayli bir düşüş yaşadı. Derik’te 10′un üzerinde zeytin çeşidine rağmen, yöreye özgü halhalı (Xilxalî) zeytin en pahalı ve en rağbet gören zeytin çeşidi arasında yer alıyor. İki yıldan beri yaşanan kuraklık nedeniyle zeytin üreticileri olumsuz etkilerken, ilçenin yarısından fazlasının geçim kaynağı olan 800 bin zeytin fidanının telef olma riski ile karşı karşıya kaldığı belirtiliyor.
‘Hükümet, gerekli desteği vermiyor’
Mardin Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Erkan Doğan, Derik zeytini için bir an önce önlemlerin alınması gerektiğini belirterek, böyle gitmesi halinde Derik zeytininin tarihe karışacağını söyledi. Doğan, daha önce Valiliğe, Kaymakamlığa, Devlet Su İşlerine, Meclis’e başvurduklarını, ancak halen herhangi bir sonuç almadıklarını ifade ederek, bu soruna ilişkin rapor hazırladıklarını, ancak raporlarının sorunlara cevap olmadığını dile getirdi. Doğan, hükümet politikalarının da etkili olduğuna dikkat çekerek, ‘Üretimi geliştirmek isteyen çiftçiye yılda dekar başına 200-250 TL veriliyor. Ancak halen bazı üreticilerimiz para alamadı ve üreticilerimiz mağdur edildi. Bu da çiftçinin 800 bin fidanlarının telef olmasına neden olacak. Ürün desteği diğer ülkelere nazaran yok denecek kadar azdır. Üretimin desteklenmesi için ürünün desteği verilmelidir’ dedi.
Doğan, ABD ve Türkiye ortaklığı sonucunda ABD’ye bile zeytin sattıklarını ve başta bölge illeri olmak üzere Türkiye’nin birçok illerine de zeytin verdiklerini söyledi. Doğan, iki yıldan beri zeytinin ancak Derik halkına yettiğini ve artık ihracat yapamayacak duruma geldiklerini de sözlerine ekleyerek, zeytin üreticilerinin yaşadıkları sorunlara çözüm bulunmasını istedi.
Friday, January 22, 2010
Tuesday, January 19, 2010
Ölmez ağacın suyu Zeytinyağı
Artun Ünsal
Milliyet/Cadde
Antik Çağ’ın ünlü sağlık yurdu Asklepionu, Bergama’da tesadüfen ortaya çıkarıldı. Zeytin dallarıyla süslü anıtsal girişinde, ‘Vasiyetlerin açılmadığı yer’ yazıyordu. Ölümün giremediği vadilerin sırrı, zeytin ve zeytinyağından başkası değildi!
Bin yıllardır süregelen ‘Akdeniz tipi beslenme’ geleneği, bugün bütün dünyada adeta kurtarıcı olarak kabul ediliyor. Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan insanların bazı kronik hastalıklara daha az yakalanmaları ve ortalama yaşam sürelerinin daha uzun olması, araştırmacıların dikkatini çekince, yapılan bazı deneyler bölgenin beslenme alışkanlıklarının buna sebep olduğunu ortaya çıkardı. Temellerini Türkiye’nin Batı Anadolu kıyıları, Yunanistan (özellikle Girit) ve Güney İtalya halkının yemek alışkanlıklarından alan Akdeniz usulü beslenmenin, kalp krizlerini önlediği ve bazı kanser türlerinde de riski azalttığı bugün artık bilinen bir gerçektir. Uzun yıllar süren çalışmalar, bu gerçeği kanıtladı.
İlk olarak 1950’li ve 60’lı yıllarda, Amerika’nın da içinde bulunduğu yedi ülkeden 12 bin erkeğin yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili bir araştırmada, ‘Akdeniz Diyeti’ ilgi çekmeye başladı. Bu araştırma, Girit’te ve Yunanistan’ın bazı bölgelerinde yaşayan erkeklerde, kalp hastalığı görülme sıklığının çok düşük olduğunu gösterdi. Yunan erkeklerde koroner kalp hastalığına bağlı erken ölüm oranı, Amerikalılara oranla yüzde 90 daha azdı! Araştırmaya göre Yunan erkekler, dünyada en uzun ortalama yaşam süresine sahip erkekler. Bu beslenme alışkanlığı, geleneksel olarak zeytin ekiminin yapıldığı İtalya, İspanya ve Portekiz’in bazı bölgelerinde, Güney Fransa’da, özellikle Fas ve Tunus gibi bazı Kuzey Afrika ülkelerinde, Türkiye’nin Ege kıyılarında, bazı Balkan ülkelerinde, Lübnan ve Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinde yaygın. Akdeniz havzasında geleneksel olarak bol miktarda yeşil sebze ve meyve; ayrıca fasulye, mercimek, bezelye gibi taneli sebzeler ve baklagillerin bütün türleri yetiştirilir. Bu coğrafya, dünya kültür mirası için de oldukça önemlidir. Çünkü başta obezite ve kanser olmak üzere, sağlıksız beslenmeden kaynaklanan hastalıklardan yakınan Amerikalılar, Kuzey ve Doğu Avrupalılar ile beslenme şekillerini değiştirmek isteyen herkes için ‘Akdeniz tipi beslenme’ hem sağlık hem de lezzet açısından çok cazip.
HER GÜN EKMEK, MAKARNA
Ayda birkaç kez kırmızı et, haftada birkaç kez balık veya kümes hayvanı. Haftada en çok dört yumurta. Her gün ılımlı miktarlarda peynir ve yoğurt (az yağlı veya yağsız tipler) Bol miktarda taze meyve ve sebze, tahıllar, baklagiller, tohum cinzi yiyecekler ve kuruyemişler. Diğer yağlar yerine en önemli yağ olarak zeytinyağı. Yemeklerle birlikte ılımlı miktarlarda, örneğin erkekler için günde iki, kadınlar için günde bir kadeh kırmızı şarap... Piramidin en altında da, ekmek, makarna, pirinç, kuskus, patates ve sarımsak...
ZEYTİNYAĞI HEKİMİ YAHYA LALELİ
Ülkemizin saygın bilim adamlarından Prof. Dr. Yahya Laleli, ‘iyi zeytinyağı’nı üretme sevdasından asla vazgememiş bir isim. Zeytinyağı konusunda ödül avcılığına çıkan Laleli, Eylül 2009’da alınabilecek en iyi ödüllerden birini, ‘Los Angeles Birinciliği’ni kazandı. Laleli’nin hekimlikten gelen birikimleri, ailesinin ada (Midilli) kökenli olması, zeytincilik işiyle birleşince başarı kaçınılmaz olmuş.
Prof. Dr. Laleli, üretimlerinin sırrını açıklarken, “Dünyanın en kaliteli yağlık zeytinlerinden biri, Edremit Körfezi çevresinde yetişen ‘Edremit Yağlık’tır. Burada ağaçlarımızdan elde ettiğimiz zeytinlerimizi kendi tesislerimizde, özel şartlarda işleyip antioksidan gücünü kaybetmeyecek şekilde saklayıp şişeliyoruz” diyor. “İyi zeytinyağı nedir?” sorusunu ise şöyle cevaplıyor: “İyi yağ ağzı yağlamaz, bölgesine özgü ön damaktan gelen nefeste hissedilen meyvemsi karakteri vardır ve ayrıca genizde biberimsi bir yakıcılık bırakır. İyi yağ sindirim sisteminin dostudur. İyi yağ cilde ve saça sürüldüğünde kolay emilir; cildi ve saçı yumuşatır, parlatır; koku da bırakmaz! Yandığında en az is yapan yağdır.”
ADATEPE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ
Türkiye’de türünün ilk örneği olarak 2001’de Adatepe’de açıldı. Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde ve Küçükkuyu kasabasının girişindeki Adatepe Zeytinyağı Müzesi, keyifli alışveriş olanağı da sunuyor. Adatepe’ye gidip bölgenin zeytinyağının tadına bakmak isterseniz, Refika Hanım’a mutlaka uğrayın. Kazdağları’nın eteklerinde, geçmişten kalma hoş bir fotoğraf gibi duran Adatepe, tam bir zeytinci köyü. Köyün eski ahalisinin torunları, şimdi uzaklarda, Girit’te zeytincilik yapıyor. Ama Adatepe’nin yeni sakinleri de bin yılların alışkanlığını sürdürüyor ve geçimlerini öncelikle zeytincilikten sağlıyorlar.
TIBBIN SON BULUŞU: ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI
Farmakoloji bilimi, zeytin yaprağı çayının da son derece yararlı olduğuna ve mucizeler yarattığına kanaat getirdi. Zeytin yaprağı çayını hazırlamak ise çok kolay. Bir yemek kaşığı kıyılmış kuru yaprak alınır, üzerine kaynar su dökülür, ağzı kapalı bir şekilde 10 dakika kadar bekletildikten sonra süzülür, içime hazırdır. Bu çayı günde 2 - 3 kez içebilir; limon ya da bal ilave ederek tatlandırabilirsiniz. Zeytin yaprağı çayını, piyasada hazır bitki çayı olarak da bulabilir ve afiyetle tüketebilirsiniz.
190 milyon zeytin ağacı
Yüzlerce yıl yaşaya-bilen zeytin ağaçlarının Anadolu-daki bir diğer adı da ‘Ölmez ağacı’. Türkiye’de sırasıyla Ege, Akdeniz, Marmara, Güney-doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerin-deki 30 ilde varlığı bilinen yaklaşık 190 milyon zeytin ağacı var.
NEDEN ZEYTİNYAĞI TÜKETMELİYİZ?
Sağlıklı koşullar gözetilerek zeytinyağı satın alma kurallarına dikkat ettiğiniz takdirde, zeytinyağının insan sağlığına son derece olumlu etkileri vardır. Unutmayın, Akdenizlilerin sağlıklı ve uzun yaşamalarının sırrı da bu!
-Zeytinyağı, anne sütüne en yakın sıvıdır.
-Vücut için gerekli olan ancak sentez edilemeyen temel yağ asitleri ile sadece yağda eriyebilen E vitamininin kaynağını oluşturur.
-16 mililitre zeytinyağı, 120 kalori içerir. Yüksek kalori değerine sahip olan ürün, meyve suyu gibi doğal tüketilebilen tek yağ olma özelliğine sahiptir.
-Kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere; sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli yararları bulunur.
-Kolesterolün damar tıkanıklığına yol açan kötü bileşenini (LDL) azaltıcı rol oynarken, yararlı ve koruyucu olan bileşenini (HDL) değiştirmez.
-Mide asidini dengelediği için gastrit veya düodenal ülserlere karşı koruyucudur.
-Bağırsak tarafından en iyi emilebilen yağdır, bağırsaklardan geçişi düzenler.
-Kemik mineralizasyonunun iyileşmesini sağlar ve normal kemik gelişimine yardımcı olur.
-Zeytinyağında yaklaşık yüzde 80 oranında bulunan ‘oleik asit’, anne sütündeki en önemli yağ asididir. Doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişmesinde temel bir işleve sahiptir.
-Bebek bekleyen ve emziren annelerin beslenmesinde en uygun yağdır.
-Dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır.
ZEYTİN SATIN ALIRKEN DİKKAT!
Alacağınız ürün ambalajlı ve markalı olmalı. Etiket üzerinde üretim ve son kullanma tarihleri ile besin değerleri yer almalı. Salamuralık siyah zeytinin ambalajı açıldığında, zeytinin siyah renginin koyu ve açık kahverengi tonlara dönüştüğünü görebilirsiniz. Bu doğal bir durumdur. Zeytin, havayla temas ettikten sonra eski koyu rengine döner. Ambalajı şişmiş ürünleri almayın. Bu durum, ürünü bozan mikro organizmaların geliştiğini, zeytinin tatlanma sürecinin tamamlandığını ve ürünün hijyen için gerekli ısı işlemlerinden geçmediğini gösterir. Konserve etiketlerinde pastörize veya sterilize edildiği belirtilmelidir. Paslanmış veya yırtık ambalajlı ürünleri kesinlikle almayın. İçi görünen ambalajda ürün alınıyorsa, zeytin büyüklüklerinin homojen, salamura suyunun da berrak olmasına dikkat edin. .
Milliyet/Cadde
Antik Çağ’ın ünlü sağlık yurdu Asklepionu, Bergama’da tesadüfen ortaya çıkarıldı. Zeytin dallarıyla süslü anıtsal girişinde, ‘Vasiyetlerin açılmadığı yer’ yazıyordu. Ölümün giremediği vadilerin sırrı, zeytin ve zeytinyağından başkası değildi!
Bin yıllardır süregelen ‘Akdeniz tipi beslenme’ geleneği, bugün bütün dünyada adeta kurtarıcı olarak kabul ediliyor. Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan insanların bazı kronik hastalıklara daha az yakalanmaları ve ortalama yaşam sürelerinin daha uzun olması, araştırmacıların dikkatini çekince, yapılan bazı deneyler bölgenin beslenme alışkanlıklarının buna sebep olduğunu ortaya çıkardı. Temellerini Türkiye’nin Batı Anadolu kıyıları, Yunanistan (özellikle Girit) ve Güney İtalya halkının yemek alışkanlıklarından alan Akdeniz usulü beslenmenin, kalp krizlerini önlediği ve bazı kanser türlerinde de riski azalttığı bugün artık bilinen bir gerçektir. Uzun yıllar süren çalışmalar, bu gerçeği kanıtladı.
İlk olarak 1950’li ve 60’lı yıllarda, Amerika’nın da içinde bulunduğu yedi ülkeden 12 bin erkeğin yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili bir araştırmada, ‘Akdeniz Diyeti’ ilgi çekmeye başladı. Bu araştırma, Girit’te ve Yunanistan’ın bazı bölgelerinde yaşayan erkeklerde, kalp hastalığı görülme sıklığının çok düşük olduğunu gösterdi. Yunan erkeklerde koroner kalp hastalığına bağlı erken ölüm oranı, Amerikalılara oranla yüzde 90 daha azdı! Araştırmaya göre Yunan erkekler, dünyada en uzun ortalama yaşam süresine sahip erkekler. Bu beslenme alışkanlığı, geleneksel olarak zeytin ekiminin yapıldığı İtalya, İspanya ve Portekiz’in bazı bölgelerinde, Güney Fransa’da, özellikle Fas ve Tunus gibi bazı Kuzey Afrika ülkelerinde, Türkiye’nin Ege kıyılarında, bazı Balkan ülkelerinde, Lübnan ve Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinde yaygın. Akdeniz havzasında geleneksel olarak bol miktarda yeşil sebze ve meyve; ayrıca fasulye, mercimek, bezelye gibi taneli sebzeler ve baklagillerin bütün türleri yetiştirilir. Bu coğrafya, dünya kültür mirası için de oldukça önemlidir. Çünkü başta obezite ve kanser olmak üzere, sağlıksız beslenmeden kaynaklanan hastalıklardan yakınan Amerikalılar, Kuzey ve Doğu Avrupalılar ile beslenme şekillerini değiştirmek isteyen herkes için ‘Akdeniz tipi beslenme’ hem sağlık hem de lezzet açısından çok cazip.
HER GÜN EKMEK, MAKARNA
Ayda birkaç kez kırmızı et, haftada birkaç kez balık veya kümes hayvanı. Haftada en çok dört yumurta. Her gün ılımlı miktarlarda peynir ve yoğurt (az yağlı veya yağsız tipler) Bol miktarda taze meyve ve sebze, tahıllar, baklagiller, tohum cinzi yiyecekler ve kuruyemişler. Diğer yağlar yerine en önemli yağ olarak zeytinyağı. Yemeklerle birlikte ılımlı miktarlarda, örneğin erkekler için günde iki, kadınlar için günde bir kadeh kırmızı şarap... Piramidin en altında da, ekmek, makarna, pirinç, kuskus, patates ve sarımsak...
ZEYTİNYAĞI HEKİMİ YAHYA LALELİ
Ülkemizin saygın bilim adamlarından Prof. Dr. Yahya Laleli, ‘iyi zeytinyağı’nı üretme sevdasından asla vazgememiş bir isim. Zeytinyağı konusunda ödül avcılığına çıkan Laleli, Eylül 2009’da alınabilecek en iyi ödüllerden birini, ‘Los Angeles Birinciliği’ni kazandı. Laleli’nin hekimlikten gelen birikimleri, ailesinin ada (Midilli) kökenli olması, zeytincilik işiyle birleşince başarı kaçınılmaz olmuş.
Prof. Dr. Laleli, üretimlerinin sırrını açıklarken, “Dünyanın en kaliteli yağlık zeytinlerinden biri, Edremit Körfezi çevresinde yetişen ‘Edremit Yağlık’tır. Burada ağaçlarımızdan elde ettiğimiz zeytinlerimizi kendi tesislerimizde, özel şartlarda işleyip antioksidan gücünü kaybetmeyecek şekilde saklayıp şişeliyoruz” diyor. “İyi zeytinyağı nedir?” sorusunu ise şöyle cevaplıyor: “İyi yağ ağzı yağlamaz, bölgesine özgü ön damaktan gelen nefeste hissedilen meyvemsi karakteri vardır ve ayrıca genizde biberimsi bir yakıcılık bırakır. İyi yağ sindirim sisteminin dostudur. İyi yağ cilde ve saça sürüldüğünde kolay emilir; cildi ve saçı yumuşatır, parlatır; koku da bırakmaz! Yandığında en az is yapan yağdır.”
ADATEPE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ
Türkiye’de türünün ilk örneği olarak 2001’de Adatepe’de açıldı. Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde ve Küçükkuyu kasabasının girişindeki Adatepe Zeytinyağı Müzesi, keyifli alışveriş olanağı da sunuyor. Adatepe’ye gidip bölgenin zeytinyağının tadına bakmak isterseniz, Refika Hanım’a mutlaka uğrayın. Kazdağları’nın eteklerinde, geçmişten kalma hoş bir fotoğraf gibi duran Adatepe, tam bir zeytinci köyü. Köyün eski ahalisinin torunları, şimdi uzaklarda, Girit’te zeytincilik yapıyor. Ama Adatepe’nin yeni sakinleri de bin yılların alışkanlığını sürdürüyor ve geçimlerini öncelikle zeytincilikten sağlıyorlar.
TIBBIN SON BULUŞU: ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI
Farmakoloji bilimi, zeytin yaprağı çayının da son derece yararlı olduğuna ve mucizeler yarattığına kanaat getirdi. Zeytin yaprağı çayını hazırlamak ise çok kolay. Bir yemek kaşığı kıyılmış kuru yaprak alınır, üzerine kaynar su dökülür, ağzı kapalı bir şekilde 10 dakika kadar bekletildikten sonra süzülür, içime hazırdır. Bu çayı günde 2 - 3 kez içebilir; limon ya da bal ilave ederek tatlandırabilirsiniz. Zeytin yaprağı çayını, piyasada hazır bitki çayı olarak da bulabilir ve afiyetle tüketebilirsiniz.
190 milyon zeytin ağacı
Yüzlerce yıl yaşaya-bilen zeytin ağaçlarının Anadolu-daki bir diğer adı da ‘Ölmez ağacı’. Türkiye’de sırasıyla Ege, Akdeniz, Marmara, Güney-doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerin-deki 30 ilde varlığı bilinen yaklaşık 190 milyon zeytin ağacı var.
NEDEN ZEYTİNYAĞI TÜKETMELİYİZ?
Sağlıklı koşullar gözetilerek zeytinyağı satın alma kurallarına dikkat ettiğiniz takdirde, zeytinyağının insan sağlığına son derece olumlu etkileri vardır. Unutmayın, Akdenizlilerin sağlıklı ve uzun yaşamalarının sırrı da bu!
-Zeytinyağı, anne sütüne en yakın sıvıdır.
-Vücut için gerekli olan ancak sentez edilemeyen temel yağ asitleri ile sadece yağda eriyebilen E vitamininin kaynağını oluşturur.
-16 mililitre zeytinyağı, 120 kalori içerir. Yüksek kalori değerine sahip olan ürün, meyve suyu gibi doğal tüketilebilen tek yağ olma özelliğine sahiptir.
-Kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere; sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli yararları bulunur.
-Kolesterolün damar tıkanıklığına yol açan kötü bileşenini (LDL) azaltıcı rol oynarken, yararlı ve koruyucu olan bileşenini (HDL) değiştirmez.
-Mide asidini dengelediği için gastrit veya düodenal ülserlere karşı koruyucudur.
-Bağırsak tarafından en iyi emilebilen yağdır, bağırsaklardan geçişi düzenler.
-Kemik mineralizasyonunun iyileşmesini sağlar ve normal kemik gelişimine yardımcı olur.
-Zeytinyağında yaklaşık yüzde 80 oranında bulunan ‘oleik asit’, anne sütündeki en önemli yağ asididir. Doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişmesinde temel bir işleve sahiptir.
-Bebek bekleyen ve emziren annelerin beslenmesinde en uygun yağdır.
-Dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır.
ZEYTİN SATIN ALIRKEN DİKKAT!
Alacağınız ürün ambalajlı ve markalı olmalı. Etiket üzerinde üretim ve son kullanma tarihleri ile besin değerleri yer almalı. Salamuralık siyah zeytinin ambalajı açıldığında, zeytinin siyah renginin koyu ve açık kahverengi tonlara dönüştüğünü görebilirsiniz. Bu doğal bir durumdur. Zeytin, havayla temas ettikten sonra eski koyu rengine döner. Ambalajı şişmiş ürünleri almayın. Bu durum, ürünü bozan mikro organizmaların geliştiğini, zeytinin tatlanma sürecinin tamamlandığını ve ürünün hijyen için gerekli ısı işlemlerinden geçmediğini gösterir. Konserve etiketlerinde pastörize veya sterilize edildiği belirtilmelidir. Paslanmış veya yırtık ambalajlı ürünleri kesinlikle almayın. İçi görünen ambalajda ürün alınıyorsa, zeytin büyüklüklerinin homojen, salamura suyunun da berrak olmasına dikkat edin. .
KUTSAL MEYVE ZEYTİN
Artun Ünsal
Milliyet/Cadde
“Zeytinyağı olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık” diyen Prof. Rubio Viola, haksız değil. Kutsal kitaplarda bile övülen zeytinyağı, sağlıklı bir ömür vaat etmekle kalmıyor, güzellik de getiriyor
Zeytinyağının binlerce yıldır hem bir ‘ilaç’ hem de ‘güzellik ürünü’ olarak kullanıldığını hatırlatmaya gerek yok. Artun Ünsal, ‘Ölmez Ağacın Peşinde’ adını verdiği kitabında, zeytinyağında gastronomi ve sağlığın el el olduğunu anlatıyor: “Zeytinde de böyledir. En başta acımsı tadı iştahınızı kamçılar. Vitamin, karoten, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller, ayrıca bol miktarda glutaminik ve aspartik asit ve metabolizma için gerekli proteinleri üreten amino asit (lösin) de içerdiği için temel bir gıdadır. Zeytinyağı, salt besin olarak değil, tıbbi özelliklerinin yanı sıra, kozmetik yararları yönüyle de binlerce yıldır el üstünde tutulmuştur.”
Kitapta, M.Ö. 460-370 yılları arasında yaşayan ve Sokrates’in çağdaşı ünlü Yunan filozofu Abderalı Demokritos’un “İçimizi balla, dışımızı zeytinyağıyla yuğalım” şeklindeki reçetesi de hatırlatılıyor. : “M.Ö. 1’inci yüzyılın sonunda Roma İmparatoru olan Augustus’un yüz yaşına ulaşan Pollio Romilius’a nasıl bu denli dinç kalabildiğini sorduğunda aldığı yanıtsa şöyledir: “İçsel olarak ballı şarap, dışşal olarak da zeytinyağı.
ADEM’İN MİRASI
Efsaneye göre, Havva ile birlikte cennetten yeryüzüne kovulan Adem, 930 yaşındayken öleceğini hisseder ve Tanrı’dan kendisini ve dolayısıyla tüm insanlığı bağışlamasını ister. Bu amaçla oğlu Şit’i Cennet Bahçesi’ne gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine İyi-Kötü Ağacı’ndan aldığı üç tohumu ona verir ve öldükten sonra babasının ağzına koyup öyle gömmesini söyler. Adem ölür ve Tabor Dağı yakınında Hebron Vadisii’ne gömülür. Adem’in ağzında yeşeren ve kök salan üç tohumdan Akdeniz ikliminin simgesi üç ağaç filiz verir: Zeytin, sedir ve selvi...
BİR KAŞIK ZEYTİNYAĞI YETER!
HAZIMSIZLIK: Her davetten önce bir kaşık zeytinyağı için. Mide zarını örtüp alkolün işlemesini önler, karışık içkilerin yol açtığı sarhoşluğu da azaltır. Safra salgısını artırarak hazmı kolaylaştırır. Davetlerin ertesi sabahında içilecek bir kaşık zeytinyağı da midenizin temizlenmesine yardımcı olur.
Yüksek tansiyon: 15-20 tane taze veya kuru zeytin yaprağını 300 gram suda 15 dakika kaynatın. Süzgeçten geçirip suyunu alın. Üzerine biraz şeker ilave edin. 15 gün boyunca sabah akşam sıcak için.
Kabızlık: Sabah aç karnına 1-2 kaşık zeytinyağı içmek sorununuzu çözebilir.
Oruç tutanlar: Sahurda bir çorba kaşığı zeytinyağı içmek, safra kesesi ve bağırsaklarınızı rahatlatır.
Ağrı, romatizma: 200 gram doğranmış taze çiçek ve yaprak, 100 gram sarı papatya ile 1 kilo zeytinyağını ara sıra karıştırarak iki saat ‘benmari’ usulü kaynatıp, süzün. Acı veren yerin üzerine sürüp, iyice ovuşturun.
ZEYTİNYAĞI GÜZELLİKTİR
Güzel ve bakımlı olmayı, genç kalmayı kim istemez ki! Eskilerden ve günümüze kadar gelen derleme güzellik reçetelerine bir göz atalım:
Beyaz dişler: Dişetlerinizi zeytinyağıyla çalkalayın ve uzunca bir süre ağzınızda tutun.
Parlak ve yumuşak saçlar: Bir yumurta sarısı, bir kaşık zeytinyağı, 1 limonun suyu ve yarım bardak birayı karıştırın ve saçlarınıza uygulayın. Bir süre bekleyin, sonra da başınızı sabunla ya da şampuanla yıkayınız. 2 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 kaşık risin (keneotu) ve 10 damla kekiközünden hazırlanan bir karışımla da saçlarınıza friksiyon yapabilir, parlak saçlara kavuşabilirsiniz.
KEPEKLİ SAÇLAR: 20 gram risin, 20 gram kolonya ve 150 gram zeytinyağını karıştırıp saçınıza masaj yapın.
Kuru ciltler Sızma zeytinyağında iyice ezilmiş avokado hamurunu yüzünüze sürün. Yaklaşık 10-15 dakika bırakın, sonra ılık suyla yıkayın.
kırışıklarA karşı: Haftada iki kez, yatmadan önce zeytinyağı ve limon karışımıyla yüze masaj yapın.
CİLDİ NEMLENDİRMEK?İÇİN:
Kalın tuzla karıştırılmış zeytinyağı ile masaj yapın, sıcak suyla yıkayın.
Doğal bronzluk: Saf zeytinyağını vücudunuza ve yüzünüze sürün.
KIRILAN TIRNAKLAR: Parmaklarınızı akşamları 5-10 dakika zeytinyağında tuttuktan sonra, iyotlu alkolle ovuşturun.
NASIR: Zeytinyağı ve sarmısakla (ya da kuru soğan) hazırlaya-cağınız merhe-mi nasırların üzerine sürün.
Damla damla MUCİZE
Milliyet/Cadde
“Zeytinyağı olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık” diyen Prof. Rubio Viola, haksız değil. Kutsal kitaplarda bile övülen zeytinyağı, sağlıklı bir ömür vaat etmekle kalmıyor, güzellik de getiriyor
Zeytinyağının binlerce yıldır hem bir ‘ilaç’ hem de ‘güzellik ürünü’ olarak kullanıldığını hatırlatmaya gerek yok. Artun Ünsal, ‘Ölmez Ağacın Peşinde’ adını verdiği kitabında, zeytinyağında gastronomi ve sağlığın el el olduğunu anlatıyor: “Zeytinde de böyledir. En başta acımsı tadı iştahınızı kamçılar. Vitamin, karoten, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller, ayrıca bol miktarda glutaminik ve aspartik asit ve metabolizma için gerekli proteinleri üreten amino asit (lösin) de içerdiği için temel bir gıdadır. Zeytinyağı, salt besin olarak değil, tıbbi özelliklerinin yanı sıra, kozmetik yararları yönüyle de binlerce yıldır el üstünde tutulmuştur.”
Kitapta, M.Ö. 460-370 yılları arasında yaşayan ve Sokrates’in çağdaşı ünlü Yunan filozofu Abderalı Demokritos’un “İçimizi balla, dışımızı zeytinyağıyla yuğalım” şeklindeki reçetesi de hatırlatılıyor. : “M.Ö. 1’inci yüzyılın sonunda Roma İmparatoru olan Augustus’un yüz yaşına ulaşan Pollio Romilius’a nasıl bu denli dinç kalabildiğini sorduğunda aldığı yanıtsa şöyledir: “İçsel olarak ballı şarap, dışşal olarak da zeytinyağı.
ADEM’İN MİRASI
Efsaneye göre, Havva ile birlikte cennetten yeryüzüne kovulan Adem, 930 yaşındayken öleceğini hisseder ve Tanrı’dan kendisini ve dolayısıyla tüm insanlığı bağışlamasını ister. Bu amaçla oğlu Şit’i Cennet Bahçesi’ne gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine İyi-Kötü Ağacı’ndan aldığı üç tohumu ona verir ve öldükten sonra babasının ağzına koyup öyle gömmesini söyler. Adem ölür ve Tabor Dağı yakınında Hebron Vadisii’ne gömülür. Adem’in ağzında yeşeren ve kök salan üç tohumdan Akdeniz ikliminin simgesi üç ağaç filiz verir: Zeytin, sedir ve selvi...
BİR KAŞIK ZEYTİNYAĞI YETER!
HAZIMSIZLIK: Her davetten önce bir kaşık zeytinyağı için. Mide zarını örtüp alkolün işlemesini önler, karışık içkilerin yol açtığı sarhoşluğu da azaltır. Safra salgısını artırarak hazmı kolaylaştırır. Davetlerin ertesi sabahında içilecek bir kaşık zeytinyağı da midenizin temizlenmesine yardımcı olur.
Yüksek tansiyon: 15-20 tane taze veya kuru zeytin yaprağını 300 gram suda 15 dakika kaynatın. Süzgeçten geçirip suyunu alın. Üzerine biraz şeker ilave edin. 15 gün boyunca sabah akşam sıcak için.
Kabızlık: Sabah aç karnına 1-2 kaşık zeytinyağı içmek sorununuzu çözebilir.
Oruç tutanlar: Sahurda bir çorba kaşığı zeytinyağı içmek, safra kesesi ve bağırsaklarınızı rahatlatır.
Ağrı, romatizma: 200 gram doğranmış taze çiçek ve yaprak, 100 gram sarı papatya ile 1 kilo zeytinyağını ara sıra karıştırarak iki saat ‘benmari’ usulü kaynatıp, süzün. Acı veren yerin üzerine sürüp, iyice ovuşturun.
ZEYTİNYAĞI GÜZELLİKTİR
Güzel ve bakımlı olmayı, genç kalmayı kim istemez ki! Eskilerden ve günümüze kadar gelen derleme güzellik reçetelerine bir göz atalım:
Beyaz dişler: Dişetlerinizi zeytinyağıyla çalkalayın ve uzunca bir süre ağzınızda tutun.
Parlak ve yumuşak saçlar: Bir yumurta sarısı, bir kaşık zeytinyağı, 1 limonun suyu ve yarım bardak birayı karıştırın ve saçlarınıza uygulayın. Bir süre bekleyin, sonra da başınızı sabunla ya da şampuanla yıkayınız. 2 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 kaşık risin (keneotu) ve 10 damla kekiközünden hazırlanan bir karışımla da saçlarınıza friksiyon yapabilir, parlak saçlara kavuşabilirsiniz.
KEPEKLİ SAÇLAR: 20 gram risin, 20 gram kolonya ve 150 gram zeytinyağını karıştırıp saçınıza masaj yapın.
Kuru ciltler Sızma zeytinyağında iyice ezilmiş avokado hamurunu yüzünüze sürün. Yaklaşık 10-15 dakika bırakın, sonra ılık suyla yıkayın.
kırışıklarA karşı: Haftada iki kez, yatmadan önce zeytinyağı ve limon karışımıyla yüze masaj yapın.
CİLDİ NEMLENDİRMEK?İÇİN:
Kalın tuzla karıştırılmış zeytinyağı ile masaj yapın, sıcak suyla yıkayın.
Doğal bronzluk: Saf zeytinyağını vücudunuza ve yüzünüze sürün.
KIRILAN TIRNAKLAR: Parmaklarınızı akşamları 5-10 dakika zeytinyağında tuttuktan sonra, iyotlu alkolle ovuşturun.
NASIR: Zeytinyağı ve sarmısakla (ya da kuru soğan) hazırlaya-cağınız merhe-mi nasırların üzerine sürün.
Damla damla MUCİZE
Monday, January 18, 2010
Komili kişi başı 2 litre tüketimi hedef koydu Jennifer Lopez şişeyle pazara çıktı
FUNDA ÖZKAN
Radikal
13/01/2010
131 yıllık tarihiyle Türkiye’nin yaşayan ikinci markası olan Komili artık yeni ambalajıyla pazarda. Endüstriyel tasarımcı Gamze Güven, tasarladığı ambalajın ‘oturmuş halde zeytin ayıklayan kadın’ görünümünde olduğunu söylüyor.
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan ile birlikte ambalajı yorumlamaya çalışıyoruz. Ortak kararımız şu:
“Bu ambalaj Jennifer Lopez’i andırıyor. Üst kısmı zayıf, kalça kısmı geniş, armut tipli kadın.”
Tuncay Özilhan şunu vurguluyor:
“Ambalaj Akdeniz kadınına benziyor. Komili’nin büyümesinde Akdenizli özelliğine vurgu yapmak gerekiyor.”
Anadolu Grubu şirketi Ana Gıda’nın Pazarlama Müdürü Pelin Ersoy Bayraktar ekliyor:
“Komili yüzde 28 pazar payı ile lider konumda. Zeytinyağı sektörü, diğer sektörlerden farklı olarak rakiplerinden pazar payı alarak büyüyebileceğiniz bir sektör değil. Komili’nin de işlevi pazarı büyütmek.”
Yıllardır kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi 1 litreyken, nihayet geçen yıl 1.5 litreye ulaştı.
Tuncay Özilhan, 2010 için hedeflerinin öncelikle kişi başına tüketimi 2 litreye çıkarmak olduğunu vurguluyor. Bunun için yoğun bir tanıtım-reklam kampanyasına start verdiklerini söylüyor.
Komili’nin yeni ambalajının hedef kitlesi de öncelikle genç kuşaklar.
Ana Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy da şunları söylüyor:
“Zeytinyağını başta genç kuşaklar olmak üzere sabırla anlatmak, tanıtmak, zeytinyağı tüketiminin gerekliliği konusunda insanları ikna etmek zorundayız. Ana Gıda olarak bir yıldır hazırlığını yaptık, yeniden tüketiciye yatırımı başlatıyoruz.”
‘Göğüssüz’ Kibele
Komili’nin yeni ambalajı feminen, bereket ve sağlıklı yaşam iksiri kavramlarını çağrıştırıyor. Tanrıça Kibele’yi andırıyor. Ancak Kibele’ye göre epey muhafazakâr, vücut hatları belli değil.
Sohbetimizde Cunda’daki ‘Has Ada Zeytincilik’i anlattım, Tuncay Özilhan’a.
Tanrıça Kibele’nin ismini taşıyan çıplak kadın büstünden esinlenmiş zeytinyağı şişesini tasarlamış. Sahibi Hasan amca, (Hasan Gülören), “Biz yıllar önce şişeyi tasarlamıştık. Çağan Irmak’ın ‘Yol Arkadaşım’ dizisiyle popüler oldu.”
Hasan amca şişenin adını ‘Athena’ diye değiştirmiş. İsim tescilini yaptırmak daha önce gelmemişti. O dizinin yapımcıları Kibele’yi almıştır belki diye düşündük, hukuki sorun yaşamayalım diye bizimkinin adını Athena koyduk” diye anlatıyordu.
Konu, Tuncay Özilhan’ın çok hoşuna gitti. Kurmaylarına espriyle talimat veriyordu:
“Hemen satın alalım, o markayı.”
Bir de şu espriyi yaptı:
“Bizimki de daha seksi olabilirmiş.”
Ana Gıda Pazarlama Müdürü Pelin Ersoy Bayraktar sözü aldı:
“Biz de özellikle kadınlar çekinir mi diye endişe etti. Yeni tasarımımı, özellikle kadın tüketicilere sorduk. ‘Mükemmel olmuş’ dediler.”
Her Çinli 1 damla zeytinyağı tüketse...
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan gündemlerinde iç piyasadaki tüketimi artırmak kadar, ihracatın da yer aldığını söylüyor. Şu espriyi yapıyor:
“Her Çinli 1 damla zeytinyağı tüketse, 1.5 milyar damla olur.”
Ardından şunu söylüyor:
“Rusya, Orta Asya, Kafkasya, Japonya’ya ihracat yapıyoruz. Dünyada da zeytinyağı tüketimi artıyor. Önemli olan, Türkiye’nin zeytinyağı-Akdeniz imajını kuvvetlendirmek.”
Geçen aylarda Ayvalık’ta bir araya geldiğimizde Tuncay Özilhan’a gözbebeğinin hangi marka olduğunu sormuştum:
“Efes Pilsen” demişti.
Önceki akşam, sorumu yineledim:
“Efes, 40 yıllık markamız. Hayatım onunla geçti. Komili için de 10 yıllık bir proje geliştirdik. Bu yıl ambalajını yeniledik. 2010’da markayı parlatacağız. Üretici yaklaşımından çıkıp, tüketici odaklı bakmaya çalışıyoruz. Amacımız iç tüketimi artırmak. Komili ile birlikte artık kendimizi zeytinyağcı olarak hissetmeye başladık. Komili gibi 131 yıllık bir markanın da hakkını vermek zorundayız. Lider olmanın sorumluluğu var. Kaliteyi geliştirmek verimi artırmak, markalı ihracata yönelmek zorundayız.”
Ana Gıda, Türkiye’nin köklü zeytinyağı markaları olan 1914’ten beri varlığını sürdüren
Sezai Ömer Madra ile 1953’te kurulmuş Kırlangıç markalarına, 2008 yılında Komili’yi satın alarak bünyesine eklemişti.
Radikal
13/01/2010
131 yıllık tarihiyle Türkiye’nin yaşayan ikinci markası olan Komili artık yeni ambalajıyla pazarda. Endüstriyel tasarımcı Gamze Güven, tasarladığı ambalajın ‘oturmuş halde zeytin ayıklayan kadın’ görünümünde olduğunu söylüyor.
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan ile birlikte ambalajı yorumlamaya çalışıyoruz. Ortak kararımız şu:
“Bu ambalaj Jennifer Lopez’i andırıyor. Üst kısmı zayıf, kalça kısmı geniş, armut tipli kadın.”
Tuncay Özilhan şunu vurguluyor:
“Ambalaj Akdeniz kadınına benziyor. Komili’nin büyümesinde Akdenizli özelliğine vurgu yapmak gerekiyor.”
Anadolu Grubu şirketi Ana Gıda’nın Pazarlama Müdürü Pelin Ersoy Bayraktar ekliyor:
“Komili yüzde 28 pazar payı ile lider konumda. Zeytinyağı sektörü, diğer sektörlerden farklı olarak rakiplerinden pazar payı alarak büyüyebileceğiniz bir sektör değil. Komili’nin de işlevi pazarı büyütmek.”
Yıllardır kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi 1 litreyken, nihayet geçen yıl 1.5 litreye ulaştı.
Tuncay Özilhan, 2010 için hedeflerinin öncelikle kişi başına tüketimi 2 litreye çıkarmak olduğunu vurguluyor. Bunun için yoğun bir tanıtım-reklam kampanyasına start verdiklerini söylüyor.
Komili’nin yeni ambalajının hedef kitlesi de öncelikle genç kuşaklar.
Ana Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy da şunları söylüyor:
“Zeytinyağını başta genç kuşaklar olmak üzere sabırla anlatmak, tanıtmak, zeytinyağı tüketiminin gerekliliği konusunda insanları ikna etmek zorundayız. Ana Gıda olarak bir yıldır hazırlığını yaptık, yeniden tüketiciye yatırımı başlatıyoruz.”
‘Göğüssüz’ Kibele
Komili’nin yeni ambalajı feminen, bereket ve sağlıklı yaşam iksiri kavramlarını çağrıştırıyor. Tanrıça Kibele’yi andırıyor. Ancak Kibele’ye göre epey muhafazakâr, vücut hatları belli değil.
Sohbetimizde Cunda’daki ‘Has Ada Zeytincilik’i anlattım, Tuncay Özilhan’a.
Tanrıça Kibele’nin ismini taşıyan çıplak kadın büstünden esinlenmiş zeytinyağı şişesini tasarlamış. Sahibi Hasan amca, (Hasan Gülören), “Biz yıllar önce şişeyi tasarlamıştık. Çağan Irmak’ın ‘Yol Arkadaşım’ dizisiyle popüler oldu.”
Hasan amca şişenin adını ‘Athena’ diye değiştirmiş. İsim tescilini yaptırmak daha önce gelmemişti. O dizinin yapımcıları Kibele’yi almıştır belki diye düşündük, hukuki sorun yaşamayalım diye bizimkinin adını Athena koyduk” diye anlatıyordu.
Konu, Tuncay Özilhan’ın çok hoşuna gitti. Kurmaylarına espriyle talimat veriyordu:
“Hemen satın alalım, o markayı.”
Bir de şu espriyi yaptı:
“Bizimki de daha seksi olabilirmiş.”
Ana Gıda Pazarlama Müdürü Pelin Ersoy Bayraktar sözü aldı:
“Biz de özellikle kadınlar çekinir mi diye endişe etti. Yeni tasarımımı, özellikle kadın tüketicilere sorduk. ‘Mükemmel olmuş’ dediler.”
Her Çinli 1 damla zeytinyağı tüketse...
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan gündemlerinde iç piyasadaki tüketimi artırmak kadar, ihracatın da yer aldığını söylüyor. Şu espriyi yapıyor:
“Her Çinli 1 damla zeytinyağı tüketse, 1.5 milyar damla olur.”
Ardından şunu söylüyor:
“Rusya, Orta Asya, Kafkasya, Japonya’ya ihracat yapıyoruz. Dünyada da zeytinyağı tüketimi artıyor. Önemli olan, Türkiye’nin zeytinyağı-Akdeniz imajını kuvvetlendirmek.”
Geçen aylarda Ayvalık’ta bir araya geldiğimizde Tuncay Özilhan’a gözbebeğinin hangi marka olduğunu sormuştum:
“Efes Pilsen” demişti.
Önceki akşam, sorumu yineledim:
“Efes, 40 yıllık markamız. Hayatım onunla geçti. Komili için de 10 yıllık bir proje geliştirdik. Bu yıl ambalajını yeniledik. 2010’da markayı parlatacağız. Üretici yaklaşımından çıkıp, tüketici odaklı bakmaya çalışıyoruz. Amacımız iç tüketimi artırmak. Komili ile birlikte artık kendimizi zeytinyağcı olarak hissetmeye başladık. Komili gibi 131 yıllık bir markanın da hakkını vermek zorundayız. Lider olmanın sorumluluğu var. Kaliteyi geliştirmek verimi artırmak, markalı ihracata yönelmek zorundayız.”
Ana Gıda, Türkiye’nin köklü zeytinyağı markaları olan 1914’ten beri varlığını sürdüren
Sezai Ömer Madra ile 1953’te kurulmuş Kırlangıç markalarına, 2008 yılında Komili’yi satın alarak bünyesine eklemişti.
2009-10 Sezon değerlendirmesi
Ahmet ERTÜR
Sezon başında rekolte tahmin çalışmaları sırasında bölgemizde %20-25 arası sofralık zeytin ayrılacağını öngörmüştük. Ancak özellikle Ekim ayı sonlarına doğru gözlemlediğimiz zeytin sineği tahribatı ve zeytinde beklenen sofralık kalibrenin gerçekleşmemesi ve geciken hasadın yağ randımanlarına olumlu etkisi nedeniyle, öngörülenden daha çok yağ üretilmesini bekliyorum. Çok sayıda üreticinin hasada başlangıç tarihlerini ertelemesi, Kurban Bayramı sırasında hasat işçilerinin yarattıkları boşluk ve yağışlar hasat sürecinin maalesef uzamasına sebep olmaktadır. Fırtına ve yağış, zararlılarla mücadelede eksikleri olan çoğunluğun zeytinlerinin yere dökülmesine ve rafinajlık yağların yemeklik yağlardan daha fazla üretilmesine yol açmaktadır.Zararlılarla mücadelede İlaçlama Birliği'mizin yeni yönetiminin yaz başından beri aşırı iddialı söylemlerde bulunması, zaten maddi sıkıntı içindeki pek çok üreticiyi yanıltmış, ilaçlamalarını yetersiz yapmalarına veya hiç yapmamalarına neden olmuştur. Kendi işletmemizde Aralık ayında üreticilere ait işlenmiş zeytinlerden elde edilmiş sızma yağların toplam üretime oranı %37'dir. Sızma yağlarının yüksek kalitesi haricinde öne çıkma fırsatı kalmamış bir bölge için bu oran kaybedilmiş bir sezon demektir. Ocak ayında bu oranın daha da aşağıya düşeceği aşikardır. Elde edilen üründeki kalite kaybı ve rafinajlık yağlarda özellikle sezon başındaki yüksek asit ve değer bozukluğu sorunları yüzünden sezon içi rafinajlık fiyatları dip yapmıştır. 5 asitlerde yaz zirvelerine göre %26, sızmalarda ise yaklaşık %24 değer kaybı oluşmuştur. Özellikle son ihracat rakamlarında gördüğümüz artışın,mevcut 5 asit baz fiyatını desteklemekte olduğunu düşünüyorum. Üretici ekonomisine gelince, bir önceki yıla göre toplam üründe en az%30 artış yakalanmasına rağmen, ilaçlamadaki kusurlar sofralık üretimini olumsuz etkilemiş, özellikle sezonda satış yapmaya mecbur üreticinin gelirleri baskı altında kalmış, dip zeytinini toplamak hasat+yağhane maliyetini bile zaman zaman (Ekim sonu-Kasım, aşırı yüksek asit değerleri sebebiyle) kurtarmaz hale gelmiştir. Bu anlamda bir kez daha, makul bir zeytinyağı primine ne kadar muhtaç olduğumuzu görüyoruz. UZK üyeliğine dönüşü başarmış sektörümüzün artık ilk hedefi üretici primini mantıklı bir seviyeye getirmek olmalıdır.
Özilhan zeytinyağında Türkiye’yi uçuracak
Meral Tamer
Milliyet
13 Ocak Çarşamba,2010
Komili Sızma, çok uzun yıllardır mutfağımda kullandığım tek zeytinyağıdır. Yemek yapmaya ve yemeğe meraklı biri olarak, yakın zamana kadar başka hiçbir zeytinyağında Komili Sızma’daki lezzeti bulamamıştım.
Adatepe dediler, denedim olmadı, gurme mağazalarında satılan en butik zeytinyağlarının en pahalılarını denedim, olmadı. İtalya’ya her gittiğimde “En iyisi” dedikleri zeytinyağlarını getirdim yine olmadı.
2 ay kadar önce Keskinoğlu Grubu’nun Ravika’sıyla tanıştım (6 aralık tarihli yazıma bakınız). Ve ilk kez bir Türk firmasının, İtalyan zeytinyağları gibi limonlusundan kekiklisine, trüflüsünden sirkelisine, erken hasadından 0.3 asitlisine, zeytinyağı üretimine özgün lezzetlerle, iddialı giriş yaptığını gördüm.
Önceki akşam Komili’nin toplantısına giderken, Türkiye’nin zeytinyağında bir dünya oyuncusu olmak için kolları sıvadığının farkında değildim. Feriye Lokantası’nda Vedat Başaran’ın birbirinden lezzetli Akdeniz yemeklerinin eşliğinde (tabii ki Komili ile pişirilmiş) Anadolu Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’a peşpeşe sorular sorarken birden farkettim ki Türk zeytinyağı kanatlanıp uçmaya hazırlanıyor.
Ana Gıda, en büyük oyuncu
Ana Gıda, A-Bank’a borçlarından dolayı 7-8 yıl önce Kırlangıç ve Sezai Ömer Madra markalarına bir bakıma mecburen ve tesadüfen sahip olmuştu. Pazarda % 28’le en büyük paya sahip olan, Türkiye’nin en eski ve köklü markası Komili’nin 1 yıl önce gruba katılmasının anlamı ise bambaşka.
Anadolu Grubu, zeytinyağında perakende pazarında % 35’lik pazar payıyla, şu anda açık ara en büyük oyuncu; ardından AKP hükümetinin gadrine uğradığı halde pazar payı hâlâ % 15’te durabilen Tariş, % 11’le Kristal, % 7 ile Ravika geliyor.
Her Çinli 1 damla yese...
Özilhan’ın da altını çizdiği gibi, “Pazarın lideri olmak, belli sorumlulukları da beraberinde getiriyor.” Mesela Türkiye’nin zeytinyağı ülkesi olduğu imajını dünyada yerleştirmek gibi. Mesela markalı ihracatın önünü açmak gibi...
Zeytinyağı tüketimi dünyada giderek artıyor. Özilhan’ın hedefi, Efes ve Coca Cola’nın dağıtım ağlarına sahip olduğu ve başarıyla yerleştiği Rusya, Orta Asya ve Kafkasya gibi pazarlara Komili’yi de götürmek. Ama Komili için hedef bunlarla sınırlı değil. Mesela Japonya, Ana Gıda’nın menzilindeki bir hedef. Ve özellikle de Çin! Özilhan, “Her Çinli bir damla zeytinyağı tüketse 1.5 milyar damla eder” diyor gülerek. Ravika’nın hedefinin de dış pazarı zorlamak olduğunu biliyorum.
Tarım Bakanlığı da, zeytin ağacı ekilmesine teşvik veriyor. Bunun sonucu olarak zeytin ağacı sayısı son 6 yılda 80 milyondan 152 milyona çıktı. Üretim bu yıl 150 bin tona yükseliyor.
Göreceksiniz Anadolu Grubu, hem Komili markasını hem de Türk zeytinyağlarını birkaç yıl içinde dünyada aranan markalar haline getirecek.
Milliyet
13 Ocak Çarşamba,2010
Komili Sızma, çok uzun yıllardır mutfağımda kullandığım tek zeytinyağıdır. Yemek yapmaya ve yemeğe meraklı biri olarak, yakın zamana kadar başka hiçbir zeytinyağında Komili Sızma’daki lezzeti bulamamıştım.
Adatepe dediler, denedim olmadı, gurme mağazalarında satılan en butik zeytinyağlarının en pahalılarını denedim, olmadı. İtalya’ya her gittiğimde “En iyisi” dedikleri zeytinyağlarını getirdim yine olmadı.
2 ay kadar önce Keskinoğlu Grubu’nun Ravika’sıyla tanıştım (6 aralık tarihli yazıma bakınız). Ve ilk kez bir Türk firmasının, İtalyan zeytinyağları gibi limonlusundan kekiklisine, trüflüsünden sirkelisine, erken hasadından 0.3 asitlisine, zeytinyağı üretimine özgün lezzetlerle, iddialı giriş yaptığını gördüm.
Önceki akşam Komili’nin toplantısına giderken, Türkiye’nin zeytinyağında bir dünya oyuncusu olmak için kolları sıvadığının farkında değildim. Feriye Lokantası’nda Vedat Başaran’ın birbirinden lezzetli Akdeniz yemeklerinin eşliğinde (tabii ki Komili ile pişirilmiş) Anadolu Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’a peşpeşe sorular sorarken birden farkettim ki Türk zeytinyağı kanatlanıp uçmaya hazırlanıyor.
Ana Gıda, en büyük oyuncu
Ana Gıda, A-Bank’a borçlarından dolayı 7-8 yıl önce Kırlangıç ve Sezai Ömer Madra markalarına bir bakıma mecburen ve tesadüfen sahip olmuştu. Pazarda % 28’le en büyük paya sahip olan, Türkiye’nin en eski ve köklü markası Komili’nin 1 yıl önce gruba katılmasının anlamı ise bambaşka.
Anadolu Grubu, zeytinyağında perakende pazarında % 35’lik pazar payıyla, şu anda açık ara en büyük oyuncu; ardından AKP hükümetinin gadrine uğradığı halde pazar payı hâlâ % 15’te durabilen Tariş, % 11’le Kristal, % 7 ile Ravika geliyor.
Her Çinli 1 damla yese...
Özilhan’ın da altını çizdiği gibi, “Pazarın lideri olmak, belli sorumlulukları da beraberinde getiriyor.” Mesela Türkiye’nin zeytinyağı ülkesi olduğu imajını dünyada yerleştirmek gibi. Mesela markalı ihracatın önünü açmak gibi...
Zeytinyağı tüketimi dünyada giderek artıyor. Özilhan’ın hedefi, Efes ve Coca Cola’nın dağıtım ağlarına sahip olduğu ve başarıyla yerleştiği Rusya, Orta Asya ve Kafkasya gibi pazarlara Komili’yi de götürmek. Ama Komili için hedef bunlarla sınırlı değil. Mesela Japonya, Ana Gıda’nın menzilindeki bir hedef. Ve özellikle de Çin! Özilhan, “Her Çinli bir damla zeytinyağı tüketse 1.5 milyar damla eder” diyor gülerek. Ravika’nın hedefinin de dış pazarı zorlamak olduğunu biliyorum.
Tarım Bakanlığı da, zeytin ağacı ekilmesine teşvik veriyor. Bunun sonucu olarak zeytin ağacı sayısı son 6 yılda 80 milyondan 152 milyona çıktı. Üretim bu yıl 150 bin tona yükseliyor.
Göreceksiniz Anadolu Grubu, hem Komili markasını hem de Türk zeytinyağlarını birkaç yıl içinde dünyada aranan markalar haline getirecek.
Zeytin Ülkesindeki Yolsuzluklar
Stephen Castle /Vamos, Girit
The New York Times
Mit yaratma bu engebeli Akdeniz adasında ilk zeytin ağacını yetiştirdiğine inanılan Yunan Tanrıçası Athena'dan bu yana hayatın bir parçası olmuştur.
Fakat bu küçük kasabanın etrafında yaşayan bir grup zeytin yetiştircisinin 2007'de elde ettiği hasat kadar büyük bir hasadı Tanrılar bile elde etmekte zorlanırdı. Akdeniz boyunca, Santorini adasına kadar, 145 kilometrekarelik bir alana sıra sıra zeytin ağaçları dikerek mümkün olurdu bu ancak, diye dalga geçiyor kasaba sakinleri.
Anormal büyüklükteki hasat, Avrupa Birliği tarafından verilen tarımsal destekleme ödenekleri sonucunda ortaya çıktı; yetkililer talep edilen para miktarının, çiftçilere verilmesi uygun verilen miktardan çok daha fazla olduğuna karar verdi.
Fakat müfettişleri, talebin büyüklüğünden daha fazla rahatsız eden bir şey vardı: zeytin yetiştiricilerinin kendisi tarafından değil, üretici derneklerine politik olarak bağlı, bölgede güç sahibi binlerce tarım kooperatifinden bİri olan kooperatifin başındakiler tarafından talep edilmişti.
Güney Avrupa'nın fakir ve uzak köşelerinde, Avrupa Birliği'nin 375 bin Euro, yani yaklaşık 540 bin dolar para iadesi istediği Girit'te yaşananların bir sapkınlık değil, daha büyük bir sorunun belirtisi olduğuna dair kanıtlar ortaya çıkıyor.
Avrupa Birliği yolsuzlukla mücadele ajansı (OLAF) iki Portekizli muz kooperatifinin iki yıl önce karıştığı çok sayıda dolandırıcılıkla ilgili yazdığı bir raporda, üretici bir kuruluşun izlediği bu suiistimal modelinin, Avrupa kıtası genelinde bir sorun olduğunu açıkladı.
Ajans, kurban arasında korunmaları amacıyla kooperatiflerin kurulduğu fakat bu yasa dışı gelirin çok azını görebilen çiftçilerinde olduğunu söyledi.
Uzmanlar sorunun çiftçiliğin teşkilatlanmasıyla ilgili bölgesel farklılıklardan kaynaklandığını söylüyor.
“Avrupa'da tarım: Politikalar, üretim ve ticaret” isimli bir kitabın yazarı Brian Gardner, “Güneye indikçe, kooperatif yönetimi şeffaflığını yitiriyor. Çoğu zaman belediye başkanının aynı zamanda kooperatif başkanı olduğunu görüyorsunuz” diyor.
AVRUPADA'Kİ TARIM ÖDENEĞİ SİSTEMİ SUİSTİMAL EDİLİYOR
2007'de İtalya'da 45 kişi, bir kooperatifin ön ayak olduğu narenciye yolsuzluğu şüphesiyle ele geçirildi. 50 milyon eoroluk ödenek istemişlerdi ve bunun 20 milyon doları ödenmişti.
Meyvenin pazardan çekilerek meyve suyu halinde İspanya ya da Fransa'ya satıldığını iddia etmişlerdi. Aslında böyle bir ürün hiç var olmamıştı.
Bu bireysel çiftçileri tek bir çarı altında toplamak amacıyla 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında kurulan kooperatiflerin, kar amacı gütmeyen oluşumlar olarak hayata geçirildiği gerçeğiyle büyük bir zıtlık oluşturuyor. Avrupalı tarım Kooperatifleri Birliği Cogeca'ya göre kooperatifler topladıkları ürünlerin Avrupa'daki tarım ürünlerini işleyerek ve pazara sürerek topladıkları mahsüllerin yüzde 60'ı himayeleri altında tgutuyorlar.
Matsamakis, Hanya'daki küçük arsasının yakınlarında, ödenek talep edilen ürünlerin bir lisesini buldu. Ortalama bir ağaç bir ila beş litre zeytinyağı üretebilecek kadar zeytin veriyor. Fakat Vamos'taki ve civar köylerdeki ağaçlıklarla ilgili düzenlenen talep formu, normalden beş kat daha fazla üretim yaptıklarını gösteriyordu.
150 zeytin ağacı yetiştiren Matsamakis, listeyi yerel savcıya götürdü. “İnsanların böyle gözü dönmüşcesine para çalması beni rahatsız ettiği için yaptım bunu” dedi.
Ödenek talepleriyle ilgili kimse ceza almadı. Kooperatifin başkanı SpirosBoutsadakis, skandalı üstlendiğini söyleyerek açıklama yapmayı reddetti.
Avrupa komisyonu 2012'ye kadar belli ürünlerde verilecek ödeneklerin kaldırılacağını ve böylece dolandırıcılığın ortadan kaldırılacağını söyledi. Komisyonun tarımdan sorumlu sözcüsü Michael Mann, “Kontrol sistemleri sürekli gelişiyor” dedi.
The New York Times
Mit yaratma bu engebeli Akdeniz adasında ilk zeytin ağacını yetiştirdiğine inanılan Yunan Tanrıçası Athena'dan bu yana hayatın bir parçası olmuştur.
Fakat bu küçük kasabanın etrafında yaşayan bir grup zeytin yetiştircisinin 2007'de elde ettiği hasat kadar büyük bir hasadı Tanrılar bile elde etmekte zorlanırdı. Akdeniz boyunca, Santorini adasına kadar, 145 kilometrekarelik bir alana sıra sıra zeytin ağaçları dikerek mümkün olurdu bu ancak, diye dalga geçiyor kasaba sakinleri.
Anormal büyüklükteki hasat, Avrupa Birliği tarafından verilen tarımsal destekleme ödenekleri sonucunda ortaya çıktı; yetkililer talep edilen para miktarının, çiftçilere verilmesi uygun verilen miktardan çok daha fazla olduğuna karar verdi.
Fakat müfettişleri, talebin büyüklüğünden daha fazla rahatsız eden bir şey vardı: zeytin yetiştiricilerinin kendisi tarafından değil, üretici derneklerine politik olarak bağlı, bölgede güç sahibi binlerce tarım kooperatifinden bİri olan kooperatifin başındakiler tarafından talep edilmişti.
Güney Avrupa'nın fakir ve uzak köşelerinde, Avrupa Birliği'nin 375 bin Euro, yani yaklaşık 540 bin dolar para iadesi istediği Girit'te yaşananların bir sapkınlık değil, daha büyük bir sorunun belirtisi olduğuna dair kanıtlar ortaya çıkıyor.
Avrupa Birliği yolsuzlukla mücadele ajansı (OLAF) iki Portekizli muz kooperatifinin iki yıl önce karıştığı çok sayıda dolandırıcılıkla ilgili yazdığı bir raporda, üretici bir kuruluşun izlediği bu suiistimal modelinin, Avrupa kıtası genelinde bir sorun olduğunu açıkladı.
Ajans, kurban arasında korunmaları amacıyla kooperatiflerin kurulduğu fakat bu yasa dışı gelirin çok azını görebilen çiftçilerinde olduğunu söyledi.
Uzmanlar sorunun çiftçiliğin teşkilatlanmasıyla ilgili bölgesel farklılıklardan kaynaklandığını söylüyor.
“Avrupa'da tarım: Politikalar, üretim ve ticaret” isimli bir kitabın yazarı Brian Gardner, “Güneye indikçe, kooperatif yönetimi şeffaflığını yitiriyor. Çoğu zaman belediye başkanının aynı zamanda kooperatif başkanı olduğunu görüyorsunuz” diyor.
AVRUPADA'Kİ TARIM ÖDENEĞİ SİSTEMİ SUİSTİMAL EDİLİYOR
2007'de İtalya'da 45 kişi, bir kooperatifin ön ayak olduğu narenciye yolsuzluğu şüphesiyle ele geçirildi. 50 milyon eoroluk ödenek istemişlerdi ve bunun 20 milyon doları ödenmişti.
Meyvenin pazardan çekilerek meyve suyu halinde İspanya ya da Fransa'ya satıldığını iddia etmişlerdi. Aslında böyle bir ürün hiç var olmamıştı.
Bu bireysel çiftçileri tek bir çarı altında toplamak amacıyla 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında kurulan kooperatiflerin, kar amacı gütmeyen oluşumlar olarak hayata geçirildiği gerçeğiyle büyük bir zıtlık oluşturuyor. Avrupalı tarım Kooperatifleri Birliği Cogeca'ya göre kooperatifler topladıkları ürünlerin Avrupa'daki tarım ürünlerini işleyerek ve pazara sürerek topladıkları mahsüllerin yüzde 60'ı himayeleri altında tgutuyorlar.
Matsamakis, Hanya'daki küçük arsasının yakınlarında, ödenek talep edilen ürünlerin bir lisesini buldu. Ortalama bir ağaç bir ila beş litre zeytinyağı üretebilecek kadar zeytin veriyor. Fakat Vamos'taki ve civar köylerdeki ağaçlıklarla ilgili düzenlenen talep formu, normalden beş kat daha fazla üretim yaptıklarını gösteriyordu.
150 zeytin ağacı yetiştiren Matsamakis, listeyi yerel savcıya götürdü. “İnsanların böyle gözü dönmüşcesine para çalması beni rahatsız ettiği için yaptım bunu” dedi.
Ödenek talepleriyle ilgili kimse ceza almadı. Kooperatifin başkanı SpirosBoutsadakis, skandalı üstlendiğini söyleyerek açıklama yapmayı reddetti.
Avrupa komisyonu 2012'ye kadar belli ürünlerde verilecek ödeneklerin kaldırılacağını ve böylece dolandırıcılığın ortadan kaldırılacağını söyledi. Komisyonun tarımdan sorumlu sözcüsü Michael Mann, “Kontrol sistemleri sürekli gelişiyor” dedi.
Herkes zeytin ağacı dikiyor (Biz bu zeytinleri ne yapacağız?)
Güngör Uras
Milliyet
17 Ocak 2010,Pazar
Şimdi Türkiye’de “zeytin modası” var. İmkânı olan zeytin ağacı dikiyor. Zeytin ağacı diken kendi markasıyla zeytinyağı şişelemeye başlıyor.
Bizim dağlarımızda, tepelerimizde yıllar önceden kalma 90 milyon zeytin ağacımız vardı.
Son yıllarda tepelere, tarlalara 60-70 milyon yeni ağaç dikildi. Şimdilerde 150-160 milyon zeytin ağacımız oldu.
Yeni dikilen 40 bin kadar ağaç tam verime geçmedi. Ama şimdiden ürün fazlası var. Ve de zeytin ağacı dikimi devam ediyor.
Marmara’dan başlayarak aşağıya doğru, Hatay’a kadar kıyı şeridinde herkes zeytin ağacı dikiyor. Örneğin Akhisar’da eskiden tütün ekilen tarlalarda şimdilerde zeytin ağaçları yükseliyor.
Ağacı dikmek iyi de, bu ağaçlardan toplanan zeytinleri ne yapacağız? Bu kadar çok ağaç:
(1) Bilinçli mi dikiliyor?
(2) Elde edilecek zeytini, sofralık zeytin olarak veya yağ olarak içeride ve dışarıda satmak mümkün mü?
Açık anlatımıyla, ileride zeytinde de fındık sorununa benzer arz talep dengesizliğiyle karşılaşmayalım.
Bir zeytin ağacından 5 kg zeytin alan da var, 50 kg alan da var. Gemlik’te sofralık zeytinde ortalama verim 15 kg dolayında iken, Ege’de yağlık zeytin olarak bir ağaçtan 50 kg zeytin elde edilebiliyor. Ortalama verim 11 kg dolayında.
Yağ var, alıcısı yok
Zeytinyağında üretim fazlası var.
Şimdilerde yılda 1 milyon 100 bin ton dolayında zeytin ürünü elde ediliyor.
- Bunun 350 bin tonu sofralık zeytin oluyor
- 750 bin tonunun yağı çıkarılıyor.
- Yağı çıkarılan zeytinlerden 160 bin ton zeytinyağı elde ediliyor.
- Sofralık zeytinden Domat türü yeşil zeytinin 100 bin tonu ihraç ediliyor. Bu ihracattan 100 bin dolar geliyor.
- Zeytinyağının sadece 20-25 bin tonu dışarıya satılabiliyor. Ortalama 75 milyon dolar ihracat geliri elde ediliyor.
- İçeride ise zeytinyağı tüketimi 80-90 bin ton dolayında.
- Elde kalan zeytinyağının ne olduğunu ise kimse bilmiyor.
Görülüyor ki, zeytinyağında arz fazlası var. İç talep ve ihracat üretimi eritemiyor.
Fiyat tüketiciyi şaşırtıyor
Bizde kaliteli zeytinyağının en büyük rakibi, ne olduğu belli olmayan ve Ayvalık zeytinyağı diye satılan kalitesiz yağlar. Bu tür yağların satış fiyatları o kadar düşük ki, en kalitesiz ham yağ fiyatının bile altında. Bu fiyatla zeytinyağı satılamaması gerekiyor.
Geliniz görünüz ki, bizde gıda maddeleri konusunda ciddi denetim olmadığı için tüketici aldatılıyor. Aldatılmak bir yana tüketici zehirleniyor.
Zeytinyağında düşük fiyat sorunu olduğu kadar bir de yüksek fiyat sorunu var.
Profesyonel büyük üreticiler yanında piyasaya özel markalarla çıkarılan bazı zeytinyağları o kadar yüksek fiyatla satılıyor ki, tüketicinin aklı karışıyor.
Tüketici yüksek fiyatla satılan zeytinyağının kalitesine ve hijyenine güvenmek istiyor ama... Tekrarda yarar var. Devletin gıda denetim mekanizmasının işlememesi nedeniyle en ucuz zeytinyağı gibi en pahalı zeytinyağının da ne olduğunu tüketici bilemiyor
Milliyet
17 Ocak 2010,Pazar
Şimdi Türkiye’de “zeytin modası” var. İmkânı olan zeytin ağacı dikiyor. Zeytin ağacı diken kendi markasıyla zeytinyağı şişelemeye başlıyor.
Bizim dağlarımızda, tepelerimizde yıllar önceden kalma 90 milyon zeytin ağacımız vardı.
Son yıllarda tepelere, tarlalara 60-70 milyon yeni ağaç dikildi. Şimdilerde 150-160 milyon zeytin ağacımız oldu.
Yeni dikilen 40 bin kadar ağaç tam verime geçmedi. Ama şimdiden ürün fazlası var. Ve de zeytin ağacı dikimi devam ediyor.
Marmara’dan başlayarak aşağıya doğru, Hatay’a kadar kıyı şeridinde herkes zeytin ağacı dikiyor. Örneğin Akhisar’da eskiden tütün ekilen tarlalarda şimdilerde zeytin ağaçları yükseliyor.
Ağacı dikmek iyi de, bu ağaçlardan toplanan zeytinleri ne yapacağız? Bu kadar çok ağaç:
(1) Bilinçli mi dikiliyor?
(2) Elde edilecek zeytini, sofralık zeytin olarak veya yağ olarak içeride ve dışarıda satmak mümkün mü?
Açık anlatımıyla, ileride zeytinde de fındık sorununa benzer arz talep dengesizliğiyle karşılaşmayalım.
Bir zeytin ağacından 5 kg zeytin alan da var, 50 kg alan da var. Gemlik’te sofralık zeytinde ortalama verim 15 kg dolayında iken, Ege’de yağlık zeytin olarak bir ağaçtan 50 kg zeytin elde edilebiliyor. Ortalama verim 11 kg dolayında.
Yağ var, alıcısı yok
Zeytinyağında üretim fazlası var.
Şimdilerde yılda 1 milyon 100 bin ton dolayında zeytin ürünü elde ediliyor.
- Bunun 350 bin tonu sofralık zeytin oluyor
- 750 bin tonunun yağı çıkarılıyor.
- Yağı çıkarılan zeytinlerden 160 bin ton zeytinyağı elde ediliyor.
- Sofralık zeytinden Domat türü yeşil zeytinin 100 bin tonu ihraç ediliyor. Bu ihracattan 100 bin dolar geliyor.
- Zeytinyağının sadece 20-25 bin tonu dışarıya satılabiliyor. Ortalama 75 milyon dolar ihracat geliri elde ediliyor.
- İçeride ise zeytinyağı tüketimi 80-90 bin ton dolayında.
- Elde kalan zeytinyağının ne olduğunu ise kimse bilmiyor.
Görülüyor ki, zeytinyağında arz fazlası var. İç talep ve ihracat üretimi eritemiyor.
Fiyat tüketiciyi şaşırtıyor
Bizde kaliteli zeytinyağının en büyük rakibi, ne olduğu belli olmayan ve Ayvalık zeytinyağı diye satılan kalitesiz yağlar. Bu tür yağların satış fiyatları o kadar düşük ki, en kalitesiz ham yağ fiyatının bile altında. Bu fiyatla zeytinyağı satılamaması gerekiyor.
Geliniz görünüz ki, bizde gıda maddeleri konusunda ciddi denetim olmadığı için tüketici aldatılıyor. Aldatılmak bir yana tüketici zehirleniyor.
Zeytinyağında düşük fiyat sorunu olduğu kadar bir de yüksek fiyat sorunu var.
Profesyonel büyük üreticiler yanında piyasaya özel markalarla çıkarılan bazı zeytinyağları o kadar yüksek fiyatla satılıyor ki, tüketicinin aklı karışıyor.
Tüketici yüksek fiyatla satılan zeytinyağının kalitesine ve hijyenine güvenmek istiyor ama... Tekrarda yarar var. Devletin gıda denetim mekanizmasının işlememesi nedeniyle en ucuz zeytinyağı gibi en pahalı zeytinyağının da ne olduğunu tüketici bilemiyor
Subscribe to:
Posts (Atom)