Monday, May 31, 2010

İnkârcılık ve Yağma!..

Murat NARİN
Cumhuriyet
30 Mayıs 2010,Pazar


Ülkenin siyasi,ekonomik ve toplumsal gündemi çok yoğun..
Zorlu Bir maratonun son metrelerindeki gibi.. Bir o,bir öteki konu dakikalar içerisinde öne geçiyor..
Ortalık toz duman içerisinde.. Bir telaş var, “kaybetmek korkusu” nun telaşı. Kaybettiğini bilmenin telaşı demek daha doğru olmalı.
“Tenekeler” çalınıyor saraylarda “padişahın” uykularını kaçıran…Rüyaların parçalanmasının telaşıyla saraylardan kaçırılacaklar apar-topar valizlere yerleştiriliyor. Hazineleri boşaltılıyor ülkenin..
Kırk yamalı bohçaya dönmüş bir hukuk sistemi.. Değiştirilerek güçlünün hukuku esas haline getirilmiş. Başta anayasası olmak üzere bütün yasal düzenlemeleri ya işlemez ya da ilgililerinin çıkarlarına uygun hale getirilmiş bir “sistemsizlik manzumesi”.. Güçlünün hukuku esas kabul edilmiş!
Ya yağma ve işgalin esiri olarak imha olan bir toplum olmanın “kader” olduğunu kabullenerek uçurumun dibinde parçalan kocaman bir kar yumağı olmak!.
Ya da toplumsallığın, aklın, bilimin esas alındığı yeniden yapılanmayı gerektiriyor bu ülke.
Uluslar arası güçlerin tasarımladığı değil, kendisinin kendini yönettiği bir ülke olmak istiyor toplum.
Bu istek ve iradeye karşı olan bir yasa, “güçlülerin/paydaşların yasası” TBMM gündeminde. “Maden kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun”. Tam bir yağma, işgal,inkar ve güçlülerin kanunu! Anayasa mahkemesinin iptal ettiği 2 maddesini yeniden düzenlemek yerine, 23 maddeden oluşan ve 3 kanunu daha değiştiren bir torba kanun olması özelliği ile “torbaya” doldurulanlardan!
Nasıl mı?
Başta zeytin yasası olmak üzere, orman yasası ve yaban hayatı doğa koruma kanunlarında yaptığı değişikliklerle.
Orman yasasında yapılan değişiklikle Kaz ve Marda dağları, Toroslar,Karadeniz dağları, orman alanlarımız emperyalist yağmacıların talanına açılacak. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda bu günkünün sekiz katı olan ormanlarımız, endemik bitkilerimiz ve bir bütün yaşamı ile bir daha geri döndürülemez biçimde yok edilecek.
Yaban hayatı ve doğa koruma kanunu ile doğal yaşamı koruyan, madencilik faaliyetlerinin önünde mahkemelerin verdiği kararları veremez hale getirecek bir düzenleme ile tam bir dikensiz gül bahçesi!
Zeytin kanununu değiştirmekle de TBMM, dün söylediğini bu gün iktidar
çıkarları-mecburiyetleri için inkar eder duruma düşürülerek. Nasıl mı? 1 Aralık 2009 tarihinde TBMM den oy birliği ile çıkarılan, kısaca Türkiye’nin “Uluslar arası Zeytin Konseyine Üyelik anlaşması” olarak adlandırdığımız sözleşmenin kabul edildiği kanun yok hükmüne gelecektir.
Sizin, uluslar arası bir sözleşmeyi bir başka kanunla ortadan kaldırmış olmanız, uluslar arası skandal değimlidir? Anayasada bu anlaşmalar, ulusal yasaların bile önünde olduğu yazılı iken anayasaya aykırılığı aleni olan bir yasanın kabul edilmesi ne demektir?
Yağma için inkar “caizdir” mi diyeceksiniz!
Zeytine and olsun diyen Tanrı buyruğuna rağmen!
Din tacirliğinin en pespaye örneğidir yapılan..

Nasılsa yolun sonu göründü, telaşla kılıfına uydurmak bile gerekmiyor.
Buyruklarla, gece yarılarında komisyondan geçirilip, apar topar genel kurul gündemine getirmek sıradan bir durum oldu..
Maden kanununa ilişkin; 89 mahkeme kararı,Yerel mahkemeler, Danıştay,Anayasa mahkemesi, AHİM olmak üzere.. Hukukumuzu düzenleyen dünya yüzünde daha başka mahkeme kalmamışken.. Üçyüze yakın hakimin kararına rağmen..
Dünyada böylesine bir adaletsizlik örneği daha varmıdır?
Ya da böyle bir Guinness rekoru var mıdır?

No comments: