GAZETE İZMİRLİ
SEFA TAŞKIN
20 Mayıs,2010,Perşembe
Zeytin ağacı binlerce yıldır Akdeniz, Ege insanının günlük yaşamının bir parçasıdır.
Yeşil, alaca, siyah zeytin tanesi sofrada insanın ekmeğine katıktır. Meyvesinin suyu, yani zeytin yağı yeryüzünün en sağlıklı, doyurucu besinlerinden biridir. Odunu kışın ocaklarda insanı üşütmez. İstenirse yağı kandilde çevreyi aydınlatır. Dalları, yaprakları kızgın yaz güneşine gölgedir.
Toprağa düşen çekirdekten üreyen fidan, bildiğimiz zeytin ağacı değildir. Egeliler doğada kendiliğinden büyüyen yabani zeytin fidanlarına “delice” derler. Çalıya benzer bu bitki yaşamak için kayalık toprağa deli gibi saldırır, kök salmasını bilir. Ancak, küçücük meyvelerinin yağı yok denecek kadar azdır. Yani bu bodur ağaç yağ üretecek kadar “akıllı” değildir!
Deliceler, Ege’nin bu delişmen makileri bilgili çiftçiler tarafından aşılanır, akıllı hale dönüştürülür. Bugün bizim zeytin ağacı olarak bildiğimiz ağaçlar bu akıllı ağaçlardır.
Bu bilge ağaç Anadolu toprağının ürünüdür.
Günümüz zeytincilik biliminin en önemli isimlerinden Jose M. Blazquez, zeytin yetiştiriciliğinin yaklaşık 6 bin yıl önce Anadolu’da başladığını söylüyor.
Bunca zaman içinde, koyu yeşil yapraklı zeytin ağacı insanlığı derinliğine etkilemiş, inanç sayfalarında da baş köşeye oturmuş, kutsal sayılmıştır.
Adem ve Havva’nın cennetten kovulmasına neden olan, onlara cinselliklerini tanıtan “bilgi ağacı”, incir ağacı ise, onun hemen yanındaki “ölümsüzlük ağacı” da zeytin ağacıdır.
Elbette, herkes bilir ki zeytin ağacı gerçek yaşamda da kolay kolay ölmez. Dallarını kesseniz bile kökünden ya da kesildiği yerden yeniden fışkırır. Kolları budandıkça daha da gürleşir. Saç gibi yayılan kılcal kökleriyle toprağa sıkı sıkıya bağlanır. Kökün bir yanı kopsa, kurusa bile, diğer yanı ağacın varlığını sürdürmesine, gelişmesine yeter.
Akdeniz-Ege insanı zeytin ağacının “ölümsüz” olduğunu kabul eder. “O”, ölmeyen bir ağaçtır!
Gel gör ki şimdi, Türkiye’de, 21. yüzyılın başında bu olağanüstü bitkiyi öldürmek isteyenler var. Ege’nin lacivert sularına yaslanmış Anadolu yamaçlarını süsleyen, sonsuzluğu bekleyen zeytinlikler yok edilmek isteniyor.
Gözü paradan başka bir şey görmeyenler, maden aramak gerekçesiyle Kaz Dağları ve Madra Dağları’nı delik deşik ettikleri yetmiyormuş gibi, yeni çıkarılmak istenen Maden Yasası çerçevesinde Zeytincilik Yasası’nı da değiştirerek tüm zeytinlikleri maden alanı yapmaya; toza dumana boğmaya, kesip parçalamaya kalkışıyorlar.
İzmirli kör ozan Homeros’un üçbin yıl önce “sıvı altın” dediği zeytin yağını üreten zeytinliklerin bağrına siyanürlü, ağır metal atıklı, zehirli toprağı bırakmak istiyorlar.
Oysa Türkiye’nin zeytinlikleri, kapladığı alan bakımından dünyada beşincidir.
Son yıllarda Anadolu insanı, devlet tarafından da desteklenen girişimcilikle, büyük bir istekle dağa taşa zeytin ekiyor. Zeytin ağacı varlığımızın 100 milyondan 160 milyona ulaştığı ifade ediliyor. Ülke hızla dünyada ikinci büyük zeytinliklere sahip ülke olma yolunda ilerliyor.
Uzmanlar, daha 12 milyon zeytin dikilebilecek alan olduğunu bildiriyor. Bu potansiyel değerlendirildiğinde Türkiye Gayri Safi Milli Hasılası’nın yüzde 15’inin zeytin ağaçlarından sağlanabileceği hesaplanıyor.
Kutsal ağacın kendi varlığını sürdürme çabasının yanı sıra ekonomik anlamda insanlığa yaptığı katkı açıktır.
Şimdi Ege, yok etmek isteyenlere karşı zeytinliklerini korumak için ayaktadır!
Zeytin ağaçlarını öldürmeyiniz!
Onlar, doğayla bütünleşmiş insanlık aklının ve becerisinin ürünüdür!
Onları öldürmek, biraz da bugünümüzü ve geleceğimizi öldürmektir!
No comments:
Post a Comment