Tuesday, August 05, 2008

SEKTÖRÜN UZLAŞTIĞI TEK YER :UZZK

Röportaj ve Fotoğraflar: Hüsamettin Berber
Zeytin Ağacı Dergisi Mart-Nisan 2008 sayısı


Zeytin ve zeytinyağı sektöründe giderek daha etkin bir rol oynamaya başlayan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan'la sektörün sorunlarını ve konseyin bu sorunlara bakışını, değerlendirmelerini konuştuk, çözüm önerilerini dinledik. Yakla şık 2 saat süren görüşmemizde UZZK Başkanı Tan, zaman zaman sektörde oldukça hararetli tartışmaların yaşandığı, üzerinde bir türlü anlaşma sağlanamayan konu başlıklarında da, dergimize görüşlerini içtenlikle anlattı. Neydi bu satır başları? Tabi önceliği ithalat izni ve prim konusu alıyor. Sektörün neredeyse bütün bileşenlerinin ortak sıkıntısı tağşişin önlenmesine yönelik olarak UZZK'nın uygulamaya koymak için gün saydığı Kalite Kontrol Sistemi'yle ilgili merak edilen ayrıntıları da, konseyin ilk ağzından, okurlarımıza aktarıyoruz.

Tağşiş, sektörün önemli sorunlarından biri. Bu sorunun çözümüne yönelik, UZZK olarak siz bir Kalite Kontrol Programı uygulamaya koyacağınızı açıkladınız. Bu programın sorunun çözümüne ne gibi katkıları olacak?

Kalite Kontrol Programı kendiliğinden kontrolü sağlayan ve uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir program. Ülkemizde ki yağların kalitesini arttıran bir program.UZZK'nın bu programına üye olan firmalara ait yağların kontrolünün belirli dönemlerde yine UZZK tarafından yapılmasına dayalı bir program. Burada tağşiş yapan ve kalitesiz yağları tespit etmek yerine-ki o ayrı bir polisiye bir tedbirdir- kaliteli olan ve bu konuda kendine güvenen markaları ve zeytinyağlarını belirlemek için olumlu yönüyle baktık olaya. Buna dahil olan firmalarla bir anlaşma yapılacak, bu anlaşmayı hazırlıyoruz.

İsteğe bağlı olduğunu belirtiyorsunuz.

İsteğe bağlı tamamen. Bir zorunluluk yok programda. Anlaşmaya dahil olan firmayla, anla şma hükümleri doğrultusunda en az 2-3 defa kontroller yapılacak. Firmanın bize bildireceği markaları, bilgisi olmaksızın herhangi bir marketten gidip örnekler alıp, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne akredite edilmiş laboratuarlarda, uzmanlarca türlerine göre analiz edeceğiz.

Ege Analiz Labaratuarı'nda mı analizler yapılacak?

Bunu da şu anda belirlemedik, fakat UZK'ya üye olmuş 2 labaratuar var. Bir tanesi Ege Analiz Labaratuarı'dır, diğeri de Tariş Labaratuarı. Bu konuda yönetim kurulu olarak bir çalışma içerisindeyiz. Uluslararası labaratuarlarıda belki dahil edebiliriz. Labaratuar sayısını arttırabiliriz. Tabii bunun bir maliyeti var. Dolayısıyla bu program bir anlaşma doğrultusunda yürütülecek ve UZZK denetlemiş olduğu bu yağların kalitesine bir noktada güvence vermiş olacak. Bu bir liste halinde yayınlanacak. UZZK'nı n kalitesine güvence vermiş olduğu markalar olarak.

Bir anlamda UZZK referans olacak bu markalara.

Tabiî ki! Bu UZZK'nın kaliteli dediği veya kalitesine güvence verdiği yağlar grubu. Bu da önemli bir referans. UZZK, adı da üzerinde ulusal bir otorite aslında. Çünkü içinde Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, tüccarlar, üreticiler, sanayiciler, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve ilgili ne kadar kurum ve kuruluş varsa içinde olduğu bir çatı örgütüdür. Yani toplumsal mutabakatın sağlandığı, sektörel uzlaşının sağlandığı, zaman içinde de daha fazla gelişecek bir yapı. Biliyorsunuz Tarım Bakanlığı'da bunu 2012 vizyonunda net bir biçimde açıkladı. Adeta o vizyon toplantısında zeytincilikle ilgili görüşlerini açıklamak üzere zeytine verdikleri önemi de ortaya koymuş oldu. Bu anlamda konseylere önemli görevler düşüyor.

Beyaz liste olarak ifade ediyorsunuz açıklayacağınız listeyi…

Tabii beyaz liste var. Kara olanlar içinde farklı yaptırımlar, programlar oluşturabiliriz.

İsteğe bağlı, fakat firmalar mecburen üye olacaklar diye bir ifade geçti.

Mecburen bu programa girecek diye bir yanlış anlaşılma oldu. Ben o zaman şunu kasdetmiştim. Herkes bu programa dahil olmak için yarışacak demiştim. Bu program aslında Türkiye'de adını duyuramamış birçok firmaya da olanak sağlıyor. Ambalajlı ve markalı üretimi teşvik eden önünü açan bir uygulama. Sektörde küçük küçük firmalar var, çok iyi niyetli kaliteli firmalar var. Bölgesel özellikler gösteren onlarca marka türedi. Onlar kendilerini duyuramıyorlar. Bu program eşitlik ilkesine dayalı, onlarda bu programa dahil olabiliyor. Ve yağının kaliteli olduğu ispatlanınca onlarda bu listede yer alabiliyor. Bir nevi Halil İbrahim Sofrası, herkes bu sofrada yemek yiyebiliyor.

HERKESİN KONSEYE ÜYE OLMA İSTEĞİ İÇİNDE OLDUĞUNU BİLİYORUZ

Konseye üye olan firmalar için geçerli olacak tabi.

O konu üzerinde çalışıyoruz. Konseye üyelik şartı olmayabilir. Şu anda öyle bir şartımız yok. Zaten herkesin konseye üye olma isteği içinde olduğunu biliyoruz. Zaman içinde olacak bir şeydir. Yönetmeliğimizde zorlamayla herkes üye olacak diye madde yok.

Şu anda UZZK' nın üye sayısı 40 civarında galiba!

Hayır, daha fazla, çok daha fazla. Kurumsal bazda 70'in üzerinde üyemiz var.

Bu programla ilgili olarak, uygulamada konseye üye olan firmaların markalarının öne çıkacağı, diğer markaların ise bu durumda muğlaklıkta kalabileceği endişesi vardı, ama herhalde konseye üyelik şartı aranmayacak ise bu endi şe yersiz mi olmuş oluyor.

Anlattıklarımdan hiç öyle bir şey çıkabilir mi? Herkese açık bir program. A'dan Z'ye Türkiye'de markalı ambalajlı üretim yapan firmaların kalitelerini teşvik etmek üzere uygulanan bir program bu. Bunu ticaretini yapan bir firma olduğunu ispatlamak suretiyle herkes dahil olabilir. Yani üretici bir firma olması lazım. Bir marka olması lazım, bununda şartları var biliyorsunuz. Sadece büyükler-küçükler diye bir şey yok.

İthalat konusuyla ilgili olarak Tarım Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları'nın son olarak bir açıklaması oldu. İthalata izin verilmemesi gerektiğini ifade etti. UZZK olarak bu açıklamayı olumlu buluyor musunuz?

Ben olumlu karşılamak ya da karşılamamak durumunda değilim. O kurumlar benim üyem çünkü. UZZK içinde, bu ki şiler, kurumlar var. Üretici, tüccar, sanayici, sivil toplum kuruluşları, odalar, borsalar, bakanlıklar hepsi bizde. Dolayısıyla üyelerimizden bir tanesi de Tarım Bakanlığı. Zaten UZZK'nın bu konudaki görüşüde üyelerinin genel görüşünü yansıtıyor. Ambalajlı ihracatçılarda o kadar problem yok. Dökme ihracat yapanlardan daha fazla şikayet var. Aynı arkadaşlarımız geçtiğimiz yıllarda da, çok ürün yıllarında da, ham yağ ihracatı serbest bırakılsın diye gelmişlerdi. Dolayısıyla o değerli arkadaşlarımız var yılında ham yağın serbest bırakılması, yok yıllarında da ithalat yapılması gibi bir ikilem içinde. Fiyatları tutturamama olayı gündeme getiriliyor. Açıkcası, inceledik, fiyatların Tunus ve Suriye'den çok farklı olduğunu tespit edemedim. Bir kere Tunus'tan ithalat yapılması son derece zor. Tunus fiyatlarına baktığımızda bize göre çokta düşük değil. AB'ye gümrüksüz vergisiz 56 bin 400 ton yıllık kontenjanı var. Oraya gümrüksüz vergisiz verebiliyorsa bu önemli bir unsurdur. Birçoğunu da sattılar zaten. Ayrıca bizim kadar kaliteli yağları da yoktur. Diğ er taraftan Suriye'de tüketim çok fazla. Birde Suriye'nin yağları AB'ye girişte problemli yağlar. Yani özellikle değerleri açısından tercih edilen bir yağ türü değil.

İtalya'da da yine bir skandal yaşandı. Tağşiş tespit edildi. Bir skandal boyutunda yaşandı bu olay.

İtalya zaten üretimi, tüketimi, ticareti anlaşılmaz bir ülke. Devamlı hapise giren üreticiler, tüccarlar, sanayiciler var. O konuda da çelişkili ifadeler var. "Biz Türkiye'ye oradan, Suriye'den yağ getirelim. Yüzde 50 paçal yapalım, fiyatı düşürüp ihracatta kullanalım." deniyor. Aynı arkadaşların bir başka söylemi de Türkiye'de bu sene yağların kalitesiz olduğu yönünde. Türkiye'de eskiden yağ çok deniliyordu, şimdide yağ bulamıyoruz mevzusu oldu. Biz artık o konuda daha bilimsel, ayakları yere basan söylemler peşindeyiz. O arkadaşların ihracat yapmakta özellikle dökme yağ ihracatında problemleri var. Türkiye'de artık bol miktarda ucuz yağ bulunamadığı için. Artık zeytincilik, zeytinyağı sektörü kabuk değiştiriyor. Eskiden belirli sayı da marka varken artık onlarca marka çıktı, ambalajlı markalı ihracatı öğrenmeye başladılar. Yoksa siz ham yağ ihracatıyla Türkiye'yi Türkiye yapamazsınız. Türkiye'yi ilk 3'e ilk 2'e sokamazsınız. Bugün hedefimiz 2. sıraya yükselmek. O halde 2. sırada ki İtalya'nın uygulamalarına bakmamız lazım. İtalya'nın ürünleri Dünya'da hakim. İtalyanlar öyle bir çalışıyor ki, ispanyol yağını bile ithal edip markalayıp satıyor. Markalı ihracatta birinci. Dolayısıyla üretimde İspanya'yı, markalaşmada İtalya'yı hedeflemeliyiz. Bu çok önemli. Amerika'ya, Japonya'ya, Kanada'ya diğer ülkelere biz ambalajlı ihracat yaparsak başarılı oluruz. Yoksa tedarikçi olmaktan öteye gidemeyiz. Savunduğumuz temel felsefe bu. Yoksa ihracatçı baş tacımız. Bu ülkede üretici ne kadar önemliyse, ihracatçıda o kadar önemli. Onların sorunları da bizim sorunumuz. AB'de de böyle durumlarda belli uygulamalar var. Dış ticarette onu da savunduk biz. Varsayalım ki Türkiye'de yağlar diğer ülkelerden pahalı, ihracat yapamıyorsunuz. AB'de de benzer durumlar olmuş yıllar önce. İhracat ödemeleri devreye sokulmuş. Bu argüman kullanılabilir. İthalat talebi son derece hatalı. Biz konsey olarak bu söyleme karşıyız. Bunun üretime baskı yapacağını şimdiden söylemek mümkün. Bunu asla telaffuz etmemek lazım. İşte diğer sektörlerde ki durum ortada.

Dahilde İşleme Rejimi kapsamında getirilen yağın iç piyasada kullanılabileceği de ifade ediliyor. Bu yönde bir endişe de haklı olabilir mi?

Tabi ülkemize devletimize güveniyoruz. Türkiye'de ne, ne kadar kontrol edilebiliyor. Bu konuda siz yeterince güvence verebiliyor musunuz. Dışardan gelen yağın içerde kullanılmayacağına ilişkin maddeler var deniyor. Ama bunların uygulanabilirliği konusunda ne kadar güvence verebilirsiniz. Yaşandı bunlar. Nereden bakarsak bakalım bu yıl böyle bir şey için mücbir sebeb yok. Önümüzdeki yıl zaten var yılı. Ne zaman ithalat yapabilir Türkiye biliyor musunuz? Ticaretini arttırırsa ürettiği tüketimine ve ticaretine yetmezse yetmezse tabi ki ithalat yapabilir. Dünya'da bunun başka örneği yok bir İtalya ithalat yapıyor. Nereden yapıyor Türkiye'den hatta İspanya'dan mal alıyor. Ürettiğ i zaten 500-600 bin ton, sadece iç tüketimi zaten onu geçiyor. Türkiye'de böyle bir durum yok. Güreşcileri iyi karşılaştırmak lazım. Bir tane 80 kg. güreşcisi, bir tane 120 kg. güreşcisi… Öyle olmaz.

Sektör primle ilgili nasıl bir beklenti içinde olmalı? O konuda da telaffuz edilen rakamlar var.

Primle ilgili görüşlerimizi Tarım Bakanlığına, Ticaret Bakanlığına, Dış Ticaret Müsteşarlığına, Tarımsal Destekleme Yönlendirme Kuruluna bildirdik. Bu, Tarımsal Destekleme Yönlendirme Kurulu'nun kararı sonucu çıkıyor. Biz bunun bir sisteme bağlanmasını gündeme getirdik. Avrupa Birliği'nin uygulamaları var biliyorsunuz. 1998-2002 dönemi için, AB'de kg'da 1.32 euro yardım vardı. Daha sonra bu yardımın şekli değişti. Ödenen toplam yardım miktarında bir azalma olmadı. Üreticinin eline değişik isimler altında geçti. Rekabet edebilirlik açısından bu primden komşumuz Yunanistan yararlanıyorsa Türkiye'nin de yararlanması lazım. Bu oran birbirini tutmuyorsa 1-0, hatta 3-0 yenik başlıyorsunuz. Biz bunu daha UZZK kurulmadan dile getirdik. Tarım Bakanlığı'na defalarca anlattık ve Tarım Kanunu'nun destekler bölümüne, yanılmıyorsam 9. maddede fark ödemeleri şeklinde konu oldu. Buna göre zaten Tarım Kanunu'nda bu madde var. "Prim iç piyasa ve dış piyasa fiyatlarıyla maliyetler arasındaki farktır." diyor. Maliyetlere baktığımızda, yörelere göre değişmekle birlikte 5.5-6 YTL maliyet var. Gerçekten zeytinyağı maliyeti Türkiye'de yüksek. Üretim primleri bugüne kadar ihmal edildiği için üretici yeterince ağacına bakamıyor. Malına bakmadığı için ağaç başına verimliliği düşük. Komşularımızda 35-40 kg. iken bizde 5-10 kg. Verim düşük olduğu zaman maliyet her zaman yüksek olur. Dolayısıyla 5.5-6 olduğuna göre, dünya fiyatları da 4-4.5 olduğuna göre1-1.5 YTL arasında bir rakam verilmesi gerekiyor. Ciddi bir biçimde, bakanlığa ve TDK üyelerine de bunu ilettik ve sistemi de anlattık. Son olarak bakanlığa, Adana'daki tarım zirvesinin sonuç bildirgesinde açılımıyla birlikte takdim ettik. Tabi bir bütçe var. Bu bütçe üzerinde istekler olmasına rağmen miktar olarak 20 kuruşa çıktı. Yüzde 82'lik bir artışa tekabül ediyor. Ve tek artış gösteren ürün. Çabalarımız sonuç vermedi değil. Zaten geçen yıl düşüktü. Bunun bir pazarlık konusu olmaması gerekiyor. Bu konudaki çabaları da biliyorum. 60-70 kuruşa kadar isteklerde bulunuldu.

1 YTL'lik bir söylem var.

1.5 YTL 'de söylendi. Ama biz böyle söylentilerle iş yapmıyoruz. Biz bunun gerekçeleri bilimsel donelerle ortaya konulmalı diyoruz. Tarım Kanunu'nda da bu var. Bunun açıklamasını Tarım Bakanlığı yapacaktır. Prim beklentilere cevap vermemekle birlikte, geçen yıla göre iyi.

Sektörde bir bölünmüşlük var mı? Öyle bir algı oluşuyor ister istemez.

Böyle bir bölünmüşlük olduğunu kabul etmiyoruz. UZZK'nın içinde yönetmelikte belirtilen bütün unsurlar yer alıyor. Tek itiraz eden İhracatçı Birliği. O konuyu da kendilerine anlattık, ziyarette bulunduk. Oraya giderek yönetim kurulumuzu tanıttık. Üyeliğe davet ettik. Çok iyi karşıladılar bizi. Ama üye olmadılar. Üyeliğe davet yazımız var ve aradan bir süre geçtikten sonra tekrarladık bu daveti.

Ne cevap aldınız peki?

Hayır. Hiçbir cevap yok. Dolayısıyla ihracatçıların üyeliği olmadı. Üye yapmıyoruz diye bir şey olabilir mi? Eğer müracat ederse, şartları yerine getirirse olabilir. EZZİB başvurmadı. EZZİB, Türkiye'nin çok önemli bir kurumudur. UZZK'nın içinde ayrıca ihracatçılarda vardır. İhracatçı yok diye bir şey yok. Türkiye'nin ihracat şampiyonu var. İ rili ufaklı firmalar var. Sayı olarak yüzlerce, binlerce olması önemli değil. Daha fazla, kurum bunlar kurum. Biz bir dernek falan değiliz, konseyiz. Bize Tariş Zeytinyağı Birliği üye oluyor, 28 bin kişi, Marmarabirlik var, 50 bin kişi. Tarım Bakanlığı var. Kurumsal üyelik söz konusu. Kişilerde var. Ziraat odalarına kayıtlı kişide bana üye olabiliyor. Ve Ziraat Odaları Birliği bana üye. Çok geniş bir kapsam. Bugün 400 bin üreticinin, ihracatçının konseye 1 günde üye olması mümkün mü? Herkes kooperatiflere üye mi, herkes İhracatçılar Birliğine üye mi? Bu süreç olayı. Biz yapabileceğimiz söylemler peşinde koşuyoruz.

Zeytinyağında tanıtım komiteleri oluşturuluyor. Bu komitelerin tanıtım çalışmalarında iç piyasa biraz ihmal mi ediliyor?

Onların çabaları var. DTM bünyesinde oluşturuldu yanılmıyorsam. Mustafa Sever başkanlığında kurulmuş bir komite. EZZİB'in ortaklaşa düzenlediği, sektör sorunlarını, arama konferansı nda tanıtmaya çalıştılar. Tabiî ki ihracata ve dış ticarete dayalı bir uygulama olduğu için daha ziyade dış tanıtıma yönelik bir görüntü var. Bizim burada katkımız şu olmalıdır. UZZK bu tanıtım komitelerinde yer almalıdır. Mesela biz buna davet edilmedik. Bence bu bir eksiklik. Bu tanıtımı sadece ihracatçı yapmamalı, sadece üreticide yapmamalı. Sektör yapmamalı. Konsey yoksa ben üzülürüm. Konsey neden yok? Yönetmelik uygun olmayabilir ama danışmanlık olabilir. Konseyin tecrübelerinden yararlanmak mümkündür. Ben bunu dile getirdiğimde bir arkadaşımız konseyin ne tecrübesi var dedi. Konsey kurumsal olarak yeni olabilir. UZZK'nın üyeleri sektörün önemli kurumları ve onların temsilcileri. Onların tabiî ki tecrübeleri var. Olayı saptırmamak lazım. Konsey yeni ama konseyi oluşturan öğeler eski kuruluşlar. Ve burada kişilerde deneyimli kişiler. Bu kişilerin kimler olduğunu biliyorsunuz değil mi? Tariş, Marmarabirlik, ticaret odaları, Unilever, Borsalar, ziraat odaları, Balıkesir Sanayi Odası var. Denetim kurulunda da yine geniş bir açı lım var. Aynı anda herkes bir araya gelemezki, Ziraat Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Türkiye'nin 2 akredite laboratuarından biri Ege Analiz laboratuarı var. Konseyin kamu niteliği vardır, ama sivildir. Bunu bozmamak içinde zaten bakanlıklara yer verilmemiştir. Bakanlıklar, bir nevi katkı yapan kuruluşlar olarak kalmıştır. Bu çok önemli. Biz size araştırma konularında yardımcı olalım dediler. İlgili bakanlıklara o konuda teşekkür ediyoruz. Ticaret Bakanlığı'da, Tarım Bakanlığı gibi aynı hassasiyeti gösterdi. Yönetimde de denetimde de yer almadılar. Sektörün esas aktörleri eli taşın altında olanlar yönetim kurulunda. Karar vericiler daha ziyade danışmada yer aldılar. Bana göre bu müthiş bir olay.

No comments: