Thursday, October 30, 2008

Sıkıntılar çok, peki ya beklentiler?

Bahattin OKTAV
Zeytindostu YK Üyesi


Epey uzun bir zamandır yeni hasat dönemini bekliyorduk. Körfez bölgesi hariç, zeytinci yaklaşık 20 aydır çalışma zamanını gözlüyordu. Döküntüler başladı, nasipse Aydın ve yakın çevresi 15 gün ya da 1 ay sonra yeni hasata başlayacağız. Her sezon olduğu gibi heyecan büyük, bu sene ilaveten de belirsizlik!

Ben politika yapmadan sektörün sıkıntı ve beklentilerini aşağıda belirteceğim. Altını çizmek istiyorum,yazacaklarım KENDİ DÜŞÜNCELERİMDİR...! Sıkılmadan okumanızı temenni ediyorum.

• Küresel ekonomik krizden öncede zeytinyağı piyasasında belirsizlik söz konusu idi. Özellikle dünyadaki büyük zeytinyağı markalarının el değiştiriyor olması ve İspanya’da ki büyük stok miktarları, dünya fiyatlarının son 2 sezondur çok oynaklık göstermesine neden oldu. Ulusal zeytinyağı politikamızın ve prim sistemimizin kısıtlıkları, üreticisinden sanayicisine kadar zeytinyağı tedarik zincirindeki birçok firmanın ciddi anlamlarda zararlar etmesine ve özellikle son 1 yıldaki olumsuz gelişmelerle pazar kaybetmelerine sebep oldu. Bu zaman aralığında zeytin ve zeytinyağı sektörüne giren yatırımcıların çoğu zararlarını uzun yıllar kapatamayacaklar gibi görünüyor. Elbette küresel krizin emtia piyasalarına etkileri bir noktada son bulacaktır. Ancak unutulmamalı ki zeytinyağı dünya piyasalarında adının pek fazla zikredilmediği bir üründür. Öyle ki sadece Türkiye’nin bitkisel yağ tüketimi 1.600.000 metric/ton olup, dünyanın toplam zeytinyağı üretimi 2.820.000 metric/ton (Kaynak: www.mfao.es) ’dur. Yani ülkemiz gibi 2 ülke yalnızca zeytinyağı kullanıyor olsa dünyada zeytinyağı kıtlığı olacak. Ancak bu şartlarda bile kısıtlı olan bir ürün, bu sene yeterli alıcı bulamadı. İspanya’da ki tüketim yaklaşık % 10 azaldı ( Kaynak: http://olivegazette.blogspot.com/2008/08/spanish-domestic-consumption-continues.html ). Bunun yanında İspanya ve İtalya arasında ki Pazar çekişmeleri, bu ülkelerin Dahilde İşleme Rejimini çok iyi kullanıyor olmaları özellikle yeni gelişen pazarlarda ülkemiz gibi bazı ülkelerin pazarlama faaliyetleri üzerinde olumsuz etkiler yapmıştır. Peki ya beklentiler?

Beklentiler her zaman umutlu olmalı. Elbette bu işler bu noktada kalmayacaktır. Makro düşündüğümüzde bu ürünün kıymet ve değerinde ticarete konu olacağına bende inanıyorum. Ancak işlerin düzelmesi çok yakın görünmüyor. (Tabi bu duruma doğal afetler ve aşırı kuraklığı dâhil etmiyorum. Allah’ta göstermesin! ) Şöyle ki, bu sene özellikle Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde baş gösteren ekonomik kriz ve dalgalanma nihayetinde ekonomik büyümenin durmasına ya da yatay seyrine yol açacak. Zeytinyağı tamamen ekonomik büyüme ile doğru orantılı bir üründür. Büyüyen ve zenginleşen ülkelerde zeytinyağı tüketilir, çünkü diğer bitkisel yağlara göre pahalıdır. İsterseniz Amerika’da dönemsel olarak zeytinyağı tüketim eğrisine http://www.internationaloliveoil.org/downloads/USA_ang.PDF adresinden bir göz atalım. 1980 sonrası Amerika’nın önlenemeyen ekonomik büyümesi beraberinde zeytinyağı ithalatını 20.000 metric/ton seviyelerinden 280.000 metric/tonlara çıkarmıştır. Elbette bu ülkede yaşan İspanyol ve İtalyanların bunda katkısı şüphesiz ancak Türkiye bile en büyük zeytinyağı pazarlama kanallarını Amerika ve Kanada’da kurmaktadır. Alıcı ülkeler bunlardır ve bu ülkeler artık krizde. Gıda ticaretinin finansal krizden dolaylı etkileneceği de şüphesiz. (Durumu daha detaylı anlamak isteyenler için; kredi kullanan dış alıcılar ya da zeytinyağındaki fiyat spekülasyonundan faydalanan firmalar artık pozisyonlarını daha dikkatli kullanacaklar. Bunun yanında akreditiflerde de bankalar kanalıyla sorun yaşanması söz konusu olabilir.) Yani problemler derin. Cari açık fazlaları ve GSMH azalışları tüketime doğrudan etkisini zeytinyağı gibi ürünlerde daha derinden hissettireceğe benziyor.

Kısacası küresel piyasalarda 2008/2009 zeytinyağı sezonu büyük fiyat dalgalanmalarının olmayacağı, aksine özellikle İspanya’daki yüksek stok devri ve beklenen tarihi rekolte (Kaynak: http://olivegazette.blogspot.com/2008/09/record-inventories-in-spain.html) ile fiyatların daha da değişik bir hal içinde olacağını bekleyebiliriz. Bunun yanında şaşırtıcı bir şekilde ilk defa Naturel birinci ile Extra Virgin fiyatları birbirine o kadar yaklaştı ki, bu anlamda İspanya’da future işlem yapanların çoğu büyük miktarda zararlar etti. Yani bu sezon, zeytinyağı ticaretiyle ve ihracatıyla uğraşan firmalar için daha da meşakkatli geçeceğe benziyor.

•Üreticiler için sıkıntılar başlı başına bir kitap haline getirilebilir sanırsam. Nereden başlanacağı meçhul. Hani bir laf vardır ya “Çiftçiye kargalar bile düşmanmış” diye, aynen öyle. Özellikle son 3 senedir yaşanan aşırı kuraklık ve bununla birlikte gerekli sulamanın yapılamamış olması ağaç ve ürün kayıplarını yıldan yıla katlamaya devam ediyor. Kuraklığa ve Akdeniz sıcağına en fazla dayanan ağaçlardan biri olan Zeytin ağacı, Türkiye gibi ülkelerde, son yıllarda topraktan, az olan gıdasını bile alamamaya başladı. Son 10 senedir dikilen binlerce zeytin fidanı bile bu sene üretimimizi 200.000 metric/tonun üzerine çıkarmaya yetmeyecek belli oldu( Kaynak: İTB ve EİB 2008/2009 zeytinyağı rekolte tahminleri). Bunun yanında mazot, gübre ve işçilik maliyetlerinde ki astronomik artışlar, 1 kg zeytinyağının maliyetini 2 katına çıkarmış durumda, fiyatlar ise geçen senenin de altında. Yani zarar üstüne zarar. Bazı çiftçilerle konuştuğumda halen zeytini ağaçtan toplatıp toplatmama karasızlığı içindeler. Yani çiftçi ve üretici açısından durum pek de iştah açısı değil.

Üretici konularında politika ve uygulanacaklar ilgili kurumların projeleri ile belli olacak. Elbette bizlerin müdahale şansları az. Yine de şunu söyleyemeden edemeyeceğim, keşke PRİM 0.21 YTL değil de 0.75 YTL olsaydı. Keşke masrafların bir kısmını prim karşılasaydı. Ama zor, ama olmuyor işte.

Beklentiler ise üretici kesiminden olumsuz. Tayfa parasını hazır nakitten ödeyemeyecekler ve borçlu olanlar düşük fiyatlardan ürünlerini satacaklarını düşünüyorlar. Eve girecek yağlarda da, parası olan üretici 2 sene de bekletse yeterli fiyat yükselişinin gerçekleşmeyeceğine inançlı.

•Konu çok olsa da sayfaları daha da uzatmadan zincirin son halkası olan tüketicilerden bahsetmek istiyorum.
Türkiye’de kişi başına ne kadar zeytinyağı tüketiliyor? Hep bir ağızdan yanıt veriyoruz: “ 1 LT”, gerçekten öyle mi sizce? Bunun doğruluğunu hangi kurum raporu söylüyor. Marketlerinin satış rakamları üzerinden bu sonuca ulaşılıyor ise yanlış yaptığımız kesin. Aslında zeytinyağı sektörünün keşmekeşliği burada. Biz yapacağımız işlerde yol haritalarını belirlerken hesaplar üzerine değil hayaller üzerine düşünüyoruz. Bakın bakalım büyük markalar yıl içerisinde ne kadar ambalajlı ürün satmışlar, ya da üreticiler ne kadar tüketmişler, bir de buna beyaz tenekede satılan yağları ekleyin. Şahsen bende çıkacak rakamı çok merak ediyorum.

Bunun yanında son yıllarda zeytinyağını süs eşyası haline getirdik. Bu ülkede zeytinyağı depolarda yığın yığın dururken 500 ML’si 20 YTL’ ye yağ satılıyor. Satanı eleştirmiyorum, sonuçta ticaret bu, ancak sistem yanlış. Ürüne değil ambalaja para ödüyor bir kısım tüketici. Bu durumda ticaret hacminin azalmasına dolayısıyla tüketimin düşmesine neden oluyor. Küçük bir hesapla neden böyle olduğunu izah edeyim:
500 ML Sızma Zeytinyağı _ İthal Ambalajda 15-20 YTL arası, bu durumda kişiler bir anda bunun 1 LT’ sinin en azından 30 YTL olacağını tahmin ediyor. 5 LT için fiyat bile yazmıyorum. Gerçekte aynı markaların 5 LT’leri elbette çok çok çok pahalı değil ( yani pahalı aslında da! ) ama tüketici aldığı ürün üzerinden fiyatlandırmaya gidiyor. Ürün normalde ikamelerine karşı pahalı olduğundan bir anda zeytinyağı gıda değil de yıllarca saklanacak şarap kıvamına giriyor. Diğer yanda ise ürünün asıl sahibi olan üretici perişan. Büyük ihtimalle en iyi fiyat bölgesi olan Körfezde bile adamcağız ürününü 7 YTL’ye satmış. Yani işler bir anda ticaretten çıkıp, hobiye dönüyor.

Tüketicinin de beklentileri var elbette. Daha ucuza zeytinyağı tüketmek istiyor. Hem de son yıllarda artan marka sayesinde beyaz tenekeden uzaklaşmaya çalışarak. Sadece istediği kısıtlı ücretinden, gelirinden daha fazla pay ayırarak zeytinyağını market sepetine (market budget-İktisadın temel kavramıdır) dahil etmek. Çünkü ikamesi çok; yan yana raflarda ayçiçeği yağı, mısır özü yağı, soya yağı, kanola yağı, fındık yağı, bitkisel margarinler, tereyağı ve karışım yağlar var. Hem de marka çeşitliliğini katarsak onlarca ürün. Şimdi sizde asgari ücretle 2 çocuk baksanız, hadi asgari ücret demeyelim İstanbul gibi bir metropolde 1500 YTL gibi bir maaşla, ev kirası, çocuk masrafı v.b. ödeseniz 5 LT’si 12.90 olan ayçiçeği yağını mı yoksa 49.90 olan zeytinyağını mı tercih edersiniz? Realist olmak lazım.....

Yazdıklarımdan ve düşüncelerimden umutsuzluğa ben bile kapıldım Ama şunu unutmamak lazım, Türkiye önümüzdeki yıllarda 300.000 metric/ton zeytinyağı üretecek. Bu ürün göz nuru, çünkü kışın en soğuk günlerinde çıplak elle toplanıyor. Sıkıntısı ve emeği büyük. Dünyanın da en helal kazanç kapılarından biri. Acilen bu işi iyi bilenlerin bir şey yapması gerekiyor. Ben eminim ki yapılacak. Bir milyondan fazla kişinin ekmek yediği bu sektör bu günleri de atlatacak.

Hayırlı İşler, hayırlı hasatlar.

Wednesday, October 22, 2008

'Zeytinyağı' raporu TBMM Genel Kurulunda

Dünya Gazetesi
22 Ekim 2008,Çarşamba


Zeytin ve zeytinyağı sorunlarının çözümün tespiti amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu Raporunun görüşülmesine başlandı

ANKARA - TBMM Genel Kurulunda, zeytin vre zeytinyağı ile diğer bitkisel ürünlerin, üretim sorunlarına yönelik çözüm üretmek amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu Raporu görüşülmeye başlandı.

Önerge sahibi olarak söz alan CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, yağ alanında 1.7 milyar doların yurt dışına çıktığını belirterek, milli ulusal programla bu paranın vatandaşta kalmasını sağlamak gerektiğini söyledi. Demirel, TMO'nun fındıkta olduğu gibi zeytinde de devreye girmesi gerektiğini savundu.

AKP Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk de AKP Hükümeti döneminde 40 milyon fidan dikilerek, zeytin ağacı sayısının 100 milyondan 140 milyona çıkardıklarını, yeni fidanlardan bir yıl sonra ürün alınabileceğini söyledi. Ertürk, damlama yöntemiyle sulama yapan üreticilerle, paket ve ambalaj tesisi kuranlara yüzde 50 oranında destek verildiğini söyledi.

Önerge sahiplerinden AKP Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ise zeytinciliğin tarımsal üretimin yüzde 2,3'ünü oluşturduğunu belirterek, 400 bini üretici olmak üzere, 2 milyon kişinin doğrudan geçimini sağladığını anlattı.

Sektörde 1100 işletmenin faaliyet gösterdiğine dikkat çeken Koyuncu, Türkiye'de kişi başına zeytinyağı tüketiminin düşük olduğunu söyledi. Türkiye'de kişi başına bir kilogram zeytinyağı tüketiminin Yunanistan'da 21, İspanya ve İtalya'da ise 10-12 kilogram olduğuna işaret eden Koyuncu, "Mutlaka zeytinyağı tüketimini artırmak zorundayız" dedi.

Başkanvekili Nevzat Pakdil, rapor üzerinde görüşmeler sürerken çalışma süresinin dolması üzerine, birleşimi yarın saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.

Monday, October 20, 2008

Filistin'de 'zeytin' gerilimi

BBC
20 Ekim 2008,Pazartesi


Filistin lideri Mahmud Abbas, zeytin hasadı yapan Filistinlilere saldıran Yahudi yerleşimcileri kınadı ve saldırıları durdurmak için çaba harcamadığı gerekçesiyle İsrail ordusunu eleştirdi.

Zeytin Batı Şeria'daki Filistinlilerin en önemli geçim kaynaklarından.

Hasat mevsiminin geçen hafta başlamasıyla, bölgedeki İsrailli yerleşimcilerin Filistinli çiftçilere saldırdığı haberleri geliyor.

Yerleşimciler ise Filistinlilerin kendi zeytin ağaçlarını ateşe verdiği, sonra da kendilerini suçladığını savunuyor.

Dün de Filistinlilerin önderliğindeki Uluslararası Dayanışma Grubu, 100 kadar Yahudi yerleşimcinin Kalkilya kasabası çevresindeki yollara barikat kurduğunu ve Filistinlilere taş attığını duyurmuştu.

Filistinlilere hasatta yardım eden bazı Yahudilerin de yerleşimcilerin saldırısına uğradıkları belirtiliyor.

Cumartesi günü ise Filistinlilere yardım eden bir İngiliz kadın ile bir Filistinli fotoğrafçı Yahudi yerleşimciler tarafından dövülmüş, olay Associated Press tarafından görüntülenmişti.

İsrail ordusu Yahudi yerleşimlerine çok yakın olan bu bölgelerdeki hasat işleminin kendileri ile koordinasyon içerisinde yapılmasını istiyor.

Aksi takdirde Filistinli çiftçileri koruyamayacağını dile getiriyor.

Saturday, October 18, 2008

Zeytinyağında hüsran

Telgraf
18 Ekim 2008,Cumartesi


Doğu Akdeniz Zeytin Birliği (DAZB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Güler, bu yılın Gaziantep ve Kilisli zeytin üreticileri için ''hüsran'' yılı olduğunu söyledi. Güler, ''Gaziantep ve Kilis'ten 6 bin ton zeytinyağı bekliyorduk, ama üretim ancak 340 ton dolayında olacak'' dedi.

Güler, yaptığı açıklamada, küresel ısınma, kuraklık ve diğer bazı olumsuzluklar nedeniyle Gaziantep ve Kilis bölgesinde ağaçların zeytin tutmadığını belirtti.

Bölgede hasat edilecek zeytinin ve elde edilecek zeytinyağı miktarının beklenenin çok gerisinde kalacağını kaydeden Güler, ''Gaziantep ve Kilis'ten 6 bin ton zeytinyağı bekliyorduk ama üretim ancak 340 ton dolayında olacak'' dedi.

Güler, beklenen zeytinyağı rekoltesindeki düşüşte küresel ısınma ve kuraklık yanında çamur yağışı ve toz fırtınasının da payının olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

''Yapılan incelemeler sonucu 2008-2009 yılı döneminde Kilis ve Gaziantep'te az ürün yılı yaşandığı gözlenmiştir. Bu düşüşteki etkenlerden en önemlisi, gelişme dönemindeki kuraklık, 2008 Şubat ayında meydana gelen ve uzun süreli tespit edilen don olayı ve 2008 Nisan ayı son haftasında 36 derece olan yüksek sıcaklıktır. Kilis ve Gaziantep yöresinde 15 Nisan tarihinden itibaren çiçeklenmenin başladığı göz önünde tutulursa, yüksek sıcaklığın döllenmeye olumsuz etki yaptığı kanısına varılabilir.

Gaziantep ve Kilis'te rekoltenin düşmesinin bir diğer sebebi de 2008 Mart ayında tam bir hafta süreyle kesintisiz gerçekleştiği ifade edilen çamur yağmuru ve aynı hafta sürekli olarak yaşanan toz fırtınasıdır.''

Güler, zeytinyağı üretimine ilişkin Gaziantep ve Kilis bölgesinde iklim ve diğer koşullara bağlı olarak yaşanan olumsuzlukların yöreye uygun çeşitler tercih edilerek ve üretim sulu koşullarda yapılarak önemli ölçüde önüne geçilebileceğini vurguladı.

Bunun için GAP bölgesinde yer alan Gaziantep ve Kilis'te çiftçilerin sulama suyu ihtiyacının karşılandığı sulama tesisleri yapılması gerektiğini vurgulayan Güler, zeytincilikle bölgenin ekonomik kalkınmasına önemli katkı sağlanabileceğine dikkati çekti.

Güler, Gaziantep ve Kilis bölgesinde toplam 6 milyon 750 bin zeytin ağacı bulunduğunu, ağaçların yüzde 68'ini oluşturan 4 milyon 600 bininin meyve hasat edilecek yaşta olduğunu bildirdi.

Tariş Zeytinyağı Frankfurt Kitap Fuarı'nda

Haber Ekspres
18 Ekim 2008,Cumartesi


Türkiye'nin onur konuğu ülke olarak katıldığı Frankfurt Kitap Fuarı'nda, Tariş zeytinyağları, Türkiye'nin hem kültürü hem de lezzetinin temsilcisi oldu.

Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi tarafından sergilenmeye değer görülen ve fuara davet edilen Tariş Zeytinyağı, ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Dünyanın en büyük uluslararası kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı'nın onur konuğu Türkiye, onur köşesi Tariş Zeytinyağı oldu.

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Türkiye Ulusal Komitesi tarafından Türk zeytinyağı kültüründe marka olan Tariş Zeytinyağı'nın fuara katılarak ürünü ve kültürünü sergilemesinin istenmesi üzerine organizasyona dahil olduklarını söyledi. Ulusal Komite'nin bu tercihinin kendilerine büyük gurur yaşattığını belirten Çetin, "Türkiye'nin onur konuğu ülke olarak katıldığı dünyanın en büyük kitap fuarında Tariş Zeytinyağı markasının da hem bir kültür ürünü hem de onur duyulan bir marka olarak yer alması 28 bin Tariş Zeytinyağı Birliği çiftçisi için ödüldür. Türk yayıncılık kültür, sanat, sinema ve edebiyatının da tanıtıldığı dev organizasyonla ürünlerimizin sergilenmeye değer bulunması bizi onurlandırdı. Bu kıvanç markası, ülkemiz topraklarının gururudur" dedi. Çetin, 100 ülkeden yaklaşık 7 bin 500 yayıncı, yazar ve edebiyatçının katıldığı fuarda açılan stantla, Tariş Zeytinyağı Birliği'nin 100'ü aşkın farklı tat ve ambalajda çeşitliliğe ulaşan zeytinyağlarının tanıtıldığını açıkladı.

ZEYTİNDOSTU 2. ULUSAL NATUREL SIZMA ZEYTİNYAĞI KALİTE YARIŞMASI


Yarışmaya Katılım

1.Yarışma, tescilli marka sahibi ve ürünleri piyasada fiilen satılan ya da ihraç eden (Butik ya da büyük ölçekli) üretici, yağhaneci, tüccar, sanayici, fason üretim yaptıran tüm katılımcılara açıktır.
2.Katılımcıların üretim ya da stok tutarı numune alım aşamasında en az 1 ton olacaktır.
3.Her kişi ve kurum yarışmaya SADECE BİR örnekle katılabilir. Yarışma tek kategoride yapılacaktır.
4.Yarışmaya katılım için, son başvuru tarihi 31 Aralık 2008 dir
5.Başvurular Zeytindostu Derneği’ne yapılacaktır.
6.Başvurunun kabulü için katılımcı formunun doldurulması ve 400 YTL katılım ücretinin yatırılması gerekmektedir.
7.Yarışma katılımcı formu www.oliveoilqualty.com ve www.zeytindostu.org web sitesinden indirilebilir.

Numune alımı

1. Numune alımı ulusal bir denetim şirketinin sponsorluğunda ya da noter huzurunda yapılacaktır. Her yarışmacının zeytinyağından 6 adet 500 cc (yarım litre) lik şişede numune alınacak, alınan numuneler bağımsız denetim şirketi ya da noter tarafından gizli olarak kodlanacaktır.
2. Numune alım işlemi sonrası mühürlenen tankların yarışma sonuna (yarışma bandrollerinin teslimine ) kadar açılmaması esastır. Panel test sonuçları belirleninceye kadar açıldığı tespit edilen tank sahibi yarışma dışı bırakılacak ve gerekçesi kamuoyuna duyurulacaktır. Panel test sonuçlarının açıklanmasından sonra ve yarışma bandrollerin tesliminden önce açılan tanklar için yarışma bandrolü verilmeyecektir.
3. Numune alım aşamasında her katılımcı yarışmaya katıldığı zeytinyağından toplam 18 litresini nihai ambalajında olacak şekilde kolileyerek fuar da ve dernek faliyetlerinde kullanılmak üzere Zeytindostu Derneği'ne teslim etmelidir.
4. Numune alımı 02 Ocak - 15 Şubat 2008 tarihleri arasında yapılacaktır.
5. Numunelerin yörelere göre alım takvimi başvuru sahiplerinin coğrafi kompozisyonuna göre daha sonra duyurulacaktır.
6. Numune alımları ,numune almakla sorumlu kurum, yarışmacı ve Zeytindostu Derneği Temsilcisinin hazır bulunacağı heyet tarafından gerçekleştirilecektir.

Zeytinyağlarının Analizi:

A. Teknik Analiz:
1. Numunelerden birer örnek önce ön kimyasal teste (asit, peroksit) alınacaktır. Testler; sponsor laboratuar,
AYTB Laboratuar hizmetleri. A.Ş.(Aydın Ticaret Borsası Gıda Kontrol Laboratuarı) tarafından yapılacaktır.
2. Kimyasal analiz 1–15 Şubat 2008 tarihleri arasında sonuçlandırılacak ve her bir katılımcıya kişiye özel olarak bildirilecektir.

B. Duyusal Analiz:
1. Sadece 0.8 asit ve 20 peroksit değerinin altındaki yağlar yurtdışından seçilecek olan akredite bir tadım paneline duyusal analiz ve tüm kimyasal analizlerinin yapılması için topluca yollanacaktır.
2. Sonuçlar en geç 1 Nisan 2008 tarihine kadar ilgili panel yöneticisi tarafından denetim şirketi veya notere veya Dernek Yönetim Kurulu Başkanı’na teslim edilecektir.

Sonuçların Duyurulması:

1. Yarışma sonuçları ilgili kurum ve Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu temsilcisinin katılımı ile açılacaktır. Kodlanmış olan numunelerin markaları belirlenerek yarışma sonuçları bir zabıtla tutanak haline getirilecektir. Yarışma sonuçları Anatolive 3. Avrasya Zeytin, Zeytinyağı ve Prosesleri Fuarı süresince en önemli aktivite olarak kamuoyuna duyurulacaktır. Yarışma sonuçları 1 yıl boyunca www.oliveoilqualty.com ve www.zeytindostu.org web sitesinde duyurulacak ve yarışma katılımcı ve sonuçları için kitapçık bastırılacaktır.

2. Yapılan değerlendirmeler sonucunda en iyi puanı alan ilk üç yağ 1., 2., ve 3. olarak derecelendirilecek sonraki 7 yarışmacı yağa ise mansiyon ödülü verilecektir.

3. Kimyasal ve duyusal testi başarıyla geçen tüm yarışmacılara başarı sertifikası verilecektir. Başarısız olan yarışmacılara ise sadece yarışmaya katılım sertifikası verilecektir.

4. Yarışmada ödül alan yağlara yarışmaya katıldıkları mühürlü tank miktarına yetecek kadar yarışmadaki derecesini gösterir özel Zeytindostu Kalite Yarışması logolu bandroller (sadece bandrol ücreti karşılığında) ve yarışmacı firmanın beyan ettiği kadar miktarda değiştirilmemek kaydıyla bir tutanakla teslim edilecektir.

ÖNEMLİ NOT:
Yağın yöresi ve zeytin cinsi (karışık ise yöre ve cins yüzdeleri) ile üretici-yağhane- ve stokta tutan kişi ve kurumlar tarafından (birbirinden farklı ise) başvuru formunda açıkça belirtilecektir.

Edremit'te salamuralık zeytin hasadına başlandı

AA
18 Ekim 2008,Cumartesi


Türkiye'nin önde gelen zeytin üretim merkezlerinden Balıkesir'in Edremit ilçesinde, salamuralık zeytin hasadına başlandı. Edremit Ticaret Borsası Başkanı Tarkan Denizer, yaptığı açıklamada, üreticilerin, işlenmediği için daha karlı bulunması nedeniyle ürünlerini ağaçtan erken toplayarak, salamuralık olarak satmayı tercih ettiklerini belirtti.

Paraya çok ihtiyacı olan çiftçilerin de zeytinlerini erken hasat ederek pazara getirdiğini ifade eden Denizer, "Zeytin daha yeşilken, yani tam olgunlaşmamışken hasat ediliyor. Bu zeytini genellikle hanımlar satın alıyor. Taşla kırılarak ezilen ya da bıçakla çizilen yeşil zeytin, salamura yapılıp, sofralık olarak tüketiliyor" dedi.

Denizer, salamuralık zeytin satışı bir ay süreyle yapabildiklerini, ürünün tam olgunlaşmasıyla birlikte ürünün yağlığa döndüğünü kaydetti. Salamuralık zeytinin kilosu, kalitesine göre 2-3 YTL'den satılıyor.

Zeytinyağı üreticisinde ‘küresel kriz’ endişesi

TOLGA ALBAY
Milliyet
17 Ekim 2008,Cuma


Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin: Zeytinyağı fiyatını rekolte etkilemez. Ancak küresel dalgalanmadan endişeliyiz.Yabancı alıcılar bu durumu kullanabilir
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, yeni sezonla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Çetin, bu yıl 160 bin tona yakın zeytinyağı rekoltesi beklendiğini, yağmurun da etkisiyle ürün kalitesinin oldukça iyi olduğunu söyledi. Bu sene dünyadaki rekoltenin geçen yılla aynı seviyede gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini belirten Cahit Çetin, oluşması beklenen rekoltenin fiyatlar üzerindeki etkisi konusunda hiç kimsenin korku içinde olmadığını kaydetti. Çetin, bu yıl da dünya piyasalarındaki arz ve talebin fiyat üzerinde belirleyici olacağını vurguladı. Bu sene kendilerini en fazla küresel dalgalanmanın endişelendirdiğini dile getiren Cahit Çetin, şöyle konuştu:

‘Önlemleri alacağız’
“Özellikle Avrupa’daki birçok büyük dökme yağ alıcısı yeterli finans kaynakları daraldığı için daha küçük partilerde mal istiyor. Aslında 5-6 yıldır böyle bir eğilim vardı. Geçmişte 2-3 bin tonluk bağlantıyla ihracat yapılırken artık konteyner bazında bağlantılar ağırlık kazanıyor. Bu durum, sanılanın aksine fiyatların yukarıya doğru hareketlenmesini engelliyor. Çünkü geçmişte her büyük bağlantı ve yüksek tonaj fiyatları tahrik ediyordu. Küçük, partiler halinde ve dağınık bağlantılar aynı etkiyi vermeyecek. Küresel dalgalanma sektörü beklenenin üzerinde etkiliyor. Yabancı alıcılar da bu durumu kullanmak isteyecektir. Biz birlik olarak fiyatların korunması konusunda elimizden gelen tüm tedbirleri alacağız.”
Üreticiyi fiyat tartışmalarının dışında tutmanın tek yolunun prim sisteminden geçtiğinin altını çizen Çetin, Türkiye’nin zeytinyağına yaptığı yatırımın karşılığını garanti altına almak için biraz daha para harcayarak hedef fiyatla piyasa fiyatı arasındaki farkı, üretim yardımı olarak üreticiye vermesi gerektiğini söyledi.

TARİŞ Zeytin küresel dalgalanmadan endişeli

Ticaret Gazetesi


TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, yeni sezonda zeytinyağı fiyatını Türkiye'deki rekoltenin etkilemeyeceğini ancak küresel dalgalanmadan endişeli olduklarını söyledi. Yeni sezonla ilgili değerlendirmelerde bulunan Çetin, bu yıl 160 bin tona yakın zeytinyağı rekoltesi beklendiğini, yağmurun da etkisiyle ürün kalitesinin oldukça iyi olduğunu belirtti.

Bu yıl dünyadaki rekoltenin geçen yıl ile aynı seviyede gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini dile getiren Çetin, İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus ve Suriye'nin genel politikalarında değişiklik yapmasını beklemediklerini ifade etti. Oluşması beklenen rekoltenin fiyatlar üzerindeki etkisi konusunda hiç kimsenin korku içinde olmadığını belirten Çetin, bu yıl da dünya piyasalarındaki arz ve talebin fiyat üzerinde belirleyici olacağını kaydetti. Bu yıl kendilerini en fazla küresel dalgalanmanın endişelendirdiğini dile getiren Çetin, şöyle konuştu:

"Özellikle Avrupa'daki bir çok büyük dökme yağ alıcısı yeterli finans kaynakları daraldığı için daha küçük partilerde mal istiyor. Aslında 5-6 yıldır böyle bir eğilim vardı. Geçmişte 2-3 bin tonluk bağlantıyla ihracat yapılırken artık konteyner bazında bağlantılar ağırlık kazanıyor. Bu durum sanılanın aksine fiyatların yukarıya doğru hareketlenmesini engelliyor. Çünkü geçmişte her büyük bağlantı ve yüksek tonaj fiyatları tahrik ediyordu.

Küçük, partiler halinde ve dağınık bağlantılar aynı etkiyi vermeyecek. Küresel dalgalanma sektörü beklenenin üzerinde etkiliyor. Yabancı alıcılar da bu durumu kullanmak isteyecektir. Biz birlik olarak fiyatların korunması konusunda elimizden gelen tüm tedbirleri alacağız."

Çetin, yeni sezonda zeytinyağı fiyatlarının hangi seviyede olacağını kimsenin bilemeyeceğini ancak geçen seneki seviyenin korunacağı yönünde kanaatleri bulunduğunu belirtti.

İspanya, İtalya gibi üretici ülkelerde olduğu gibi üreticinin fiyat tartışmalarının dışında tutulması gerektiğini ifade eden Cahit Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zeytinyağında devlet politikasının da desteğiyle büyük hedefler kondu. Dünya ikinciliği gibi bir amacımız var. Bunun için katrilyonlarca para yatırıldı. Binlerce üretici zeytin ağacı dikme seferberliğine girişti.

Ağaç sayısının 140 milyona ulaştığı belirtiliyor. Son yıllarda dikilen ağaçlar büyüyor ve 7 yıl sonra meyve vermeye başlayacak. Üreticiyi bu heyecandan uzaklaştıracak her türlü girişimden kaçınmalıyız. Çünkü üretici umudunu kaybederse ne hedef ne de katrilyonlarca yatırım kalır.

Her sezon öncesi üretici fiyatlarını düşürme amaçlı spekülatif söylemler ortaya atılıyor. Rekoltenin bu kadar iyi olduğu bir yılda bile dahilde işleme rejimi kapsamında ithalat yapılması isteniyor. Bu talepte bulunanlar aslında bindikleri dalı kesiyor."

Üreticiyi fiyat tartışmalarının dışında tutmanın tek yolunun prim sisteminden geçtiğini belirten Çetin, Türkiye'nin zeytinyağına yaptığı yatırımın karşılığını garanti altına almak için biraz daha para harcayarak hedef fiyat ile piyasa fiyatı arasındaki farkı, üretim yardımı olarak üreticiye vermesi gerektiğini kaydetti.

Fiyatların korunması için gerekli tedbirleri alacağız

17 Ekim 2008,Cuma
Haber Ekspres


TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, yeni sezonda zeytinyağı fiyatını Türkiye'deki rekoltenin etkilemeyeceğini ancak küresel dalgalanmadan endişeli olduklarını söyledi.

Çetin, bu yıl 160 bin tona yakın zeytinyağı rekoltesi beklendiğini, yağmurun da etkisiyle ürün kalitesinin oldukça iyi olduğunu belirtti. Bu yıl dünyadaki rekoltenin geçen yıl ile aynı seviyede gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini dile getiren Çetin, İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus ve Suriye'nin genel politikalarında değişiklik yapmasını beklemediklerini ifade etti. Oluşması beklenen rekoltenin fiyatlar üzerindeki etkisi konusunda hiç kimsenin korku içinde olmadığını belirten Çetin, bu yıl da dünya piyasalarındaki arz ve talebin fiyat üzerinde belirleyici olacağını kaydetti.

Bu yıl kendilerini en fazla küresel dalgalanmanın endişelendirdiğini dile getiren Çetin, şöyle konuştu: "Özellikle Avrupa'daki bir çok büyük dökme yağ alıcısı yeterli finans kaynakları daraldığı için daha küçük partilerde mal istiyor. Aslında 5-6 yıldır böyle bir eğilim vardı. Geçmişte 2-3 bin tonluk bağlantıyla ihracat yapılırken artık konteyner bazında bağlantılar ağırlık kazanıyor. Bu durum sanılanın aksine fiyatların yukarıya doğru hareketlenmesini engelliyor. Çünkü geçmişte her büyük bağlantı ve yüksek tonaj fiyatları tahrik ediyordu. Küçük, partiler halinde ve dağınık bağlantılar aynı etkiyi vermeyecek. Küresel dalgalanma sektörü beklenenin üzerinde etkiliyor. Yabancı alıcılar da bu durumu kullanmak isteyecektir. Biz birlik olarak fiyatların korunması konusunda elimizden gelen tüm tedbirleri alacağız."

Çetin, yeni sezonda zeytinyağı fiyatlarının hangi seviyede olacağını kimsenin bilemeyeceğini ancak geçen seneki seviyenin korunacağı yönünde kanaatleri bulunduğunu belirtti. İspanya, İtalya gibi üretici ülkelerde olduğu gibi üreticinin fiyat tartışmalarının dışında tutulması gerektiğini ifade eden Cahit Çetin, bunun tek yolunun ise prim sisteminden geçtiğini belirtti. Çetin Türkiye'nin zeytinyağına yaptığı yatırımın karşılığını garanti altına almak için biraz daha para harcayarak hedef fiyat ile piyasa fiyatı arasındaki farkı, üretim yardımı olarak üreticiye vermesi gerektiğini kaydetti.

Emiralem'e 7 bin zeytin fidanı

Haber Ekspres
17 Ekim 2008,Cuma


Menemen'e bağlı Emiralem beldesinin Belediye Başkanı Veli Dal, 205 dönümlük alana 7 bin zeytin fidanı dikildiğini bildirdi.

Dal, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kır Mahallesi Dere Çayı ile Karagöl arasındaki 205 dönüm alana, İzmir Büyükşehir Belediyesinin ıslah ve düzenleme desteği, Menemen Kaymakamlığının da fidan yardımıyla zeytin ağaçları diktiklerini söyledi.
Dal, diktikleri fidanlardan 5-6 yıl sonra büyük verim alınacağını, bölge insanının refahının artacağını, alanın yeşilleneceğini belirterek, şu bilgileri verdi: "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Menemen Kaymakamı Turgut Subaşı'nın büyük destekleriyle zeytin fidanlarını toprakla buluşturduk."

URLA'DA FOTOĞRAF SERGİSİ‏

16 Ekim 2008,Perşembe

Eylül 2002’de internet ortamında doğan “Cennet Gibi Bir Urla” iletişim grubu zaman içinde, sanal ortamdan reel(gerçek) ortama da geçerek, adına uygun çalışmalarına devam ede geldi.

2006'da Urla Halk Kütüphanesi’nin zenginleşmesine kitap bağışlarıyla katılan,
2007'de Ege Orman Vakfı’nın Urla-Çeşmealtı-Kestanedağ Mevkiinde oluşturmayı hedeflediği ormana 1000 fidan ile katılarak “Cennet Gibi Bir Urla Korusu” plaketini alan Grup, 2008 İlkbahar aylarında grup üyelerince yapılan “Urla’da Zeytin Ağaçları” fotoğraf çekimlerinin yüzlercesinden seçilen bazılarını; aynı yılın sonbaharında sergileyebiliyor.

20 Ekim 2008 Pazartesi saat 18.00 de Urla Hakan Çeken Kültür Merkezi Salonlarında açılışı yapılacak bu etkinliğe bütün zeytin dostları bekleniyor.

Sofralara yeni zeytin türü geliyor

Rotahaber
14 Ekim 2008


Türkiye'de sadece Manisa'nın Saruhanlı ilçesi Büyükbelen beldesinde ve Aydın'ın Nazilli ilçesi Bozdoğan beldesinde yetişen, ''palamut'' olarak bilinen zeytin çeşidinin üretiminin yaygınlaştırılacağı bildirildi.

Büyükbelen beldesinde zeytin alımı ve zeytinyağı üretimi yapan Belenna Zeytinyağı Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Yılmaz, halen 2 bölgede yetişen ve diğer zeytin türlerine göre daha iri taneli olan palamut cins zeytinin üretimini yaygınlaştıracaklarını ve ''belenkebir'' adıyla piyasaya süreceklerini kaydetti. Söz konusu zeytin çeşidinin beldede bin dönüm alanda yapıldığını bildiren Yılmaz, bu tür zeytinin ekim alanını genişletip, üretimi artırmayı hedeflediklerini kaydetti.

Yılmaz, şunları söyledi:
''Diğer zeytin türlerinin neredeyse iki kat büyüklüğünde olan palamut türü zeytin çeşidiyle pazarda önemli bir yer edineceğimizden kuşkumuz yok. Üretimini yaygınlaştırmayı planladığımız bu zeytin çeşidi henüz tanınmıyor. Çünkü ülkemizde ekim alanı çok az. Ancak bu zeytinler, diğer zeytin çeşitlerine göre, çok daha iri yapılı, daha lezzetli ve kalibresi düşük. Ayrıca yağ oranı da çok yüksek. Bu özelliklerine rağmen bu güne kadar değeri anlaşılmamış.''

Söz konusu zeytin çeşidinin tanıtımı için köylerde ve beldelerde ziraat mühendisleriyle üreticiyi bilgilendirme toplantıları düzenleyeceklerini dile getiren Yılmaz, çiftçiyi bu yönde üretime teşvik edeceklerini bildirdi. Yılmaz, projenin gerçekleştiği ve başarıya ulaştığı taktirde, 4-5 yıl sonra hem kalite hem de marka konusunda piyasada birinci sırada olacaklarını savundu.

Thursday, October 16, 2008

Zeytinin kalbine dinamit atılıyor

Cumhuriyet
16 Ekim 2008,Perş.


AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yıldırım Şirketler Grubu, özelleştirilmesinin ardından satın aldığı Gemlik Gübre Fabrikası içinde ithal kömürle çalışacak 500 megavatlık termik santral kurmak için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na başvurdu. AKP yöneticileri başvurudan haberleri olmadığını savunurken CHP konuyu TBMM’ye taşımaya hazırlanıyor.

Bursa- AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yıldırım Şirketler Grubu, özelleştirilmesinin ardından satın aldığı Gemlik Gübre Fabrikası içinde ithal kömürle çalışacak 500 megavatlık termik santral kurmak için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na başvurdu. AKP yöneticileri başvurudan haberleri olmadığını savunurken CHP konuyu TBMM’ye taşımaya hazırlanıyor. Zeytin üreticileri ise üretime zarar vereceği gerekçesiyle santrala karşı çıkıyor.

'Çevreciymiş'

Grubun avukatlarından Kadriye Ersoy, ithal kömüre dayalı termik santralın “çevre dostu” olduğunu savundu.

AKP’li Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Turgut, başvurudan haberi olmadığını belirtirken AKP Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın da, “Bize bu konuda bilgi gelmedi” diye konuştu. CHP Bursa Milletvekili Abdullah Özer ise konuyu TBMM gündemine taşıyacağını açıkladı. Özer, “Çevreye verilecek zararın önüne geçmek istiyoruz” dedi.

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı İlhan Demiröz de termik santralın geri dönüşü olmayan zararlara yol açağını ifade etti.

Üreticiler ise termik santralın zeytinleri ile ünlü Gemlik ilçesinde tarımı yok edeceğini belirtti.

Wednesday, October 15, 2008

ERZİN'DE ZEYTİN HASADI BAŞLADI

CHA
15 Ekim 2008,Çarş.


Hatay'ın Erzin İlçesinde Yağlık ve Sofralık Zeytin Hasadı Başladı.

Hatay'ın Erzin ilçesinde yağlık ve sofralık zeytin hasadı başladı.
Zeytin üreticilerinden Ahmet Kürşat Yılmaz, bu yılın oldukça verimli olduğunu belirterek yüksek rekolte beklediklerini söyledi.

Ahmet Kürşat Yılmaz, "Yaklaşık 20 gün önce yağan yağmur, zeytindeki yağ kalitesini ve rekoltesini artırdı. Şu an tam hasat zamanıdır." dedi.

Ziraat Mühendisi Nejat Ertaç ise, Erzin'de 26 bin dönüm üzerinde zeytin üreticiliği yapıldığını belirterek, son yıllarda narenciyenin para etmemesi nedeniyle çiftçilerin alternatif olarak zeytin üreticiliğine yöneldiğini kaydetti.

Zeytin ağaçlarının ömrünün 300 ile 400 yıl arasında değiştiğini ifade eden Ertaç, bazı yerlerde bin yıllık ağaçlara rastlandığını, bu yüzden de zeytinin çiftçi tarafından daha çok tercih edildiğini sözlerine ekledi.

Orbit ekoloji Akhisar'da kuruyan zeytin ağaçlarında 3 aşamalı uygulama çalışması başlattı!

Akhisar Haber Ajansı
15 Ekim 2008,Çarş.


Orbit ekoloji 8 ay önce başlattığı ve yaklaşık 2 bin 500 dönüm üzerinde 1500 ağaç üzerinde uygulama yaptı. Akhisarlı zeytinci Ali Kıvrak'ın daveti üzerine Akhisar'a gelen Orbit ekoloji şirket sahibi Naim Cımalı, Ziraat Mühendisleri Sibel Elbir, Ateş Akyeli, Nursen Aslan ve ziraat teknikeri Cengiz Çeliker ile birlikte Zeytin bahçelerinde 15 gün önce belirlenen ve tedavi amaçlı birinci uygulama yapılan ağaçlara, ikinci uygulaması yapıldı. Üçüncü uygulama 15 gün sonra yapılacak.

Konu ile bilgi veren Orbit ekoloji şirket sahibi Naim Cımalı;" 2 bin 500 dönüm üzerinde bin 500 zeytin ağaç'ı üzerinde yaptığımız çalışmalarda iyileşmenin olduğunu gördük. Ege bölgesinde başta zeytin olmak üzere, birçok kültür bitkisinde ekonomik açıdan çok önemli kayıplara sebep olan Verticililum solgunluk hastalıklarında LikJ Alliment Cu ve Alliment CuFeZn ürünlerinin etkilerinin izlenmesi çalışmaları yaptık. Etkin bir biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemi bulunmayan, Çok geniş bir konukçu dizinine sahip kültür bitkilerinin iletim demetlerine yerleşerek solgunluk hastalığına neden olan Verticiillum dahlia ile mücadelede hastalık etmenin kontrol altına alınmasını sağladık. Orbit Ekoloji A.Ş bünyesinde kapsamlı analiz Laboratuarın kurulma amacı tarım ve sanayinin iç içe geçmiş olduğu Torbalı bölgesinde sanayi atıklarını kontrol etmek(atık su,baca gazı vb.) ,tarımda doğru gübre ve ilaçlama programı oluşturarak toprak ve suda birikmeyi engellemektir" dedi.

Orbit ekoloji Ziraat Mühendisi Sibel Elbir;" Hastalık etmeni, toprak kökenli bir fungustur. Etmen, ölmüş bitki dokularında oluşturduğu mikrosklerotlarla toprakta yaşamaktadır. Verticillium solgunluk patojenlerinin neden Olduğu hastalık belirtisi, öncelikle iletim demetlerinin tıkanması ve su iletim sisteminin engellenmesidir. İletim demetlerinin tıkanması sonucunda, iletim ağı tıkanır ve su stresi başlar. Su stresi; solgunluk, kuruma ve yaprak dökümüne neden olur. Bu da ağaçlarda ölüm ile sonuçlanmaktadır. Verticillium, toprağa bir kez bulaştıktan sonra 10 yıl ya da daha uzun süre bulaşık kalır. Hasta ağaçlardan dökülen yapraklar ile ve hasta dalların çevreye dağılması sonucunda; toprak üst yüzeyinde bulunan patojen, kültürel işlemler, rüzgar ve diğer bazı faktörlerle sağlıklı ağaçlara da bulaşır. Ayrıca hastalık etmeni ile bulaşık fide ve fidanların dikimi de yayılma sebeplerindendir. Hastalık ile mücadelede başarılı olan herhangi bir ürün yoktur. Ancak hastalık etmeninin bulaşması önlenebilir. Verticillium patojenini üzerinde etkili olan dezenfektan ile hasta ağacın etrafı, yer, yüzey, toprak, alet ve ekipmanlar, fide fidanlar ve hasta ağaçtan kesilmiş dallar ile dökülen yapraklar dezenfekte edilerek hastalığın sağlıklı bölge ve ağaçlara geçmesi önlenmiş olacaktır" dedi.

Sunday, October 12, 2008

Hiçbir yağ zeytinyağının eline su dökemez

Ahmet Örs
Sabah Pazar
10 Ekim 2008,Pazar


"Özellikle fındık yağı ülkemizde tüketim fazlalığı nedeniyle ön plana çıkıyor ama herhangi bir aroması yok. Yağların hiçbiri zeytinyağının eline su dökemez. Zeytinyağı meyve suyudur. Diğer tüm yağlar ise işleme tabii tutulur. Ama ısı derecesi çok yüksek olmadığı için, kızartmalarda kullanmak ziyan olur. Zeytinyağında kızartılan patates çıtır olmaz. Fast food restoranların önünden geçerken pis bir koku duyarsınız. Çünkü oralarda yüksek ısıda eriyen farklı bir yağ kullanılır. Bu yağ, sadece kızdığında erir. Patatesi kıtır kıtır yapar. Tabii hayvansal yağları da küçümsememek lazım. Bir tek margarinlere karşıyım. Onun dışında hele de otlak bir alanda beslenmiş hayvanların sütünden elde edilen yağ da çok lezzetli olur."

Yağ savaşları kızışıyor

Burcu Aldinç
Sabah Pazar
10 Ekim 2008,Pazar


"Yağın da modası olur mu?" demeyin. Çünkü oluyor. Dönem dönem farklı yağlar moda olup, demode oluyor. Bir dönem soya yağı ön plana çıkmıştı, ardından keten tohumu onun tahtına oturuverdi. Fındık üretiminde ilk sırayı alan ülkemizde, fındık fazlalığını eritmek için 'aganigi naganigi' efsanesi yayıldı. "Fındık, cinsel performansı artırıyor," dendi. Tabii yerseniz! Şu sıralarsa sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kanola yağı büyük bir çıkış yaşıyor. Özellikle Kanada'da kanola yağı üretimi ve tüketimi ayçiçeği yağını sollamış durumda. Türkiye ise kanolayı henüz keşfediyor. Kanola son zamanlarda yükselişte olan tek yağ çeşidi değil. Lüks restoranların mönülerindeki, 'Kabak çiçeği yağı ile marine edilmiş enginar salatası...' gibi ibareler, o yemeği daha cazip hale getirebiliyor. Bugün bir süpermarkete gittiğimizde cevizden bademe, saf zeytinyağından rivieraya kadar pek çok yağ çeşidi ile karşı karşıya kalıyor ve hangisini satın almamız gerektiğine karar veremiyoruz. Bu da yağ savaşlarının iyiden iyiye kızışmasına yol açıyor.

HEPSİNİN KALORİSİ AYNI
Yeni bir yağ çeşidi piyasaya sürülürken genellikle sağlık faktörünü de yanına alıyor. İyi bir pazarlama stratejisi sonucu, o yağın diğerlerinden daha sağlıklı olduğu söyleniyor. Özellikle diyet yapanlar da 'bu yağ daha sağlıklı ise daha az kalorilidir' mantığı ile o yağı tercih ediyorlar. Oysa Sağlıklı Beslenme Uzmanı Ender Saraç, 1 gram tereyağının da, keçi yağının da, zeytinyağının da aynı kalori olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Hepsinden çok yerseniz aynı oranda şişmanlarsınız. Tabii zeytinyağının bunlar arasında en sağlıklı olduğunu söylemek de yanlış olmaz," diyor. Çünkü birçok vitamin zeytinyağı ile tüketildiğinde vücut tarafından emiliyor. Akdeniz ülkeleri en çok zeytinyağını tüketirken, Uzakdoğu'da bunun yerini susamyağı alıyor. Kuzey Afrika'da ise çölde yetişen bir bitkiden elde edilen argan yağı tüketiliyor. Hindistan'da ise hindistancevizi yağı tüketiliyor. Kısacası toplumdan topluma tüketilen yağlar ve alışkanlıklar da değişiyor. Peki ama tüm bu yağ çeşitleri arasında gerçekten hangisi daha sağlıklı, soğuk yemeklerde hangisini kullanmalı, sıcak yemekler ve kızartmalarda hangisi tercih edilmeli, bir dönem içindeki erusik asit oranı nedeniyle kalp ve damar sağlığına zararlı olduğu söylenen kanola yağının son durumu ne? İşin uzmanlarıyla konuştuk ve tüm bu soruların cevabını aldık. Çıkan sonuç ise zeytinyağının hem en sağlıklı, hem de en lezzetli yağ olduğu...

Saturday, October 11, 2008

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI İHRACATÇILARI YENİ SEZONDA SÖZ DALAŞI İSTEMİYOR

12 Ekim 2008,Pazar

“EZZİB, UZZK’nin Sektörün Üst Çatısı Olma İddiasını Kabul Etmiyor”

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, 180 bin ton zeytinyağı, 380 bin ton sofralık zeytin rekoltesinin beklediği 2008/09 sezonu başlarken, başta Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi olmak üzere sektörün diğer unsurlarının beyanat ve söylemlerine yanıt vermeyecek.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, yaptığı yazılı basın açıklamasında, “Uzun zamandan beri zeytin ve zeytinyağı sektörünün daha ileri noktaya gitmesi için kamuoyuna basın aracılığıyla sunduğumuz öneri ve açıklamalarımıza sürekli yanıt vererek bizleri bir polemiğin içine çekmek isteyen unsurlarla bu tarihten itibaren basın aracılığıyla tartışmama ve cevap vermeme kararı almış bulunuyoruz” ifadelerine yer verdi.

Türkiye’nin 100 bin ton zeytinyağı ve 100 bin tonun üzerinde sofralık zeytin ihraç etmesi gereken bir sezonun arifesinde olduğunu belirten EZZİB Yönetim Kurulu görüşlerini şu şekilde ifade etti;
“İzmir Ticaret Borsası’nın eşgüdümünde, Birliğimizin de içinde yer aldığı Zeytin ve Zeytinyağı Rekolte Tahmin Komisyonu’nun yaptığı çalışma sonrasında Türkiye zeytinyağı rekoltesi 160 bin ton, sofralık zeytin rekoltesi ise 328 bin ton olarak tahmin edildi. Zeytin üretim yörelerinde son dönemde ciddi yağışlar oldu o nedenle zeytinyağı rekoltesinin 180 bin ton, sofralık zeytin rekoltesinin ise 380 bin ton civarında oluşmasını bekliyoruz. Yoğun bir sezon yaşayacağız ve ülke ekonomisine daha fazla katkı koyabilmek için vargücümüzle işlerimize konsantre olacağız. Sektörde üye olunması kanunen zorunlu olunmayan yani üyeliği gönüllülük esası üzerine kurulmuş olsa da kendisini sektörün çatısı olarak ilan eden UZZK ile bu tarihten sonra polemiğe girecek değiliz. Kendilerini muhatap saymayacağız ve beyanatlarına yanıt vermeyeceğiz. Gönüllü üyeliğe dayanan bu kuruluşu sektörün üst çatısı olarak kabul etmediğimizi kamuoyuna duyurmak isteriz.”

Thursday, October 09, 2008

DEĞİŞİK TADLAR BUKETİ VE SAĞLIK İKSİRİ ZEYTİNYAĞI


Yazan : A. Osman Menteşe
Zeytin ve Zeytinyağı Üreticisi -Milas
Kaynak : Cucina Italia Dergisi


Ülkemiz zeytinyağının ana vatanı olarak bilinir. Aslında Mezopotamya topraklarında doğan, ülkemizde gelişip buradan Akdeniz ülkeleri ve dünyaya yayılan bu sağlık iksiri, değişik tadların buketi ve coşkusudur. Çoğunluk Ege ve Marmara bölgelerinde , Doğu Karadeniz ve Güney Anadolu Bölgelerinde de üretilen yağlarımızın her bölgenin değişik renkleri ve duyusal analizler sonucu belirlenebilen kokuları ve tadları vardır. Yeter ki zeytinin yetiştirilmesine, zeytinyağının üretilmesine gerekli özen gösterilsin.

Zeytinyağının sevmediği dört unsur vardır. Sıcak, ışık, hava ile sürekli temas ve ortamdaki başka kokular. Zeytinyağının üretiminde, tüketiminde ve gerekse de zeytinyağının saklanması sırasında bu dört unsurdan dan uzak duracağız. Zeytinyağı üretiminde; zeytinleri sıkarken oluşan zeytin hamurunun sıcaklığını en fazla 27 C (Cold Press) de tutmalıyız ki bu hamurun içerisinde bulunan zeytinyağına geçmesini beklediğimiz polifenoller, antioxsidanlar, ve E Vitamini buhar olup uçmasın, gitmesin

Soğuk Sıkım (Cold Press) şartlarında elde edilmiş bir zeytinyağı koklayıp ve tadıldığında değişik koku, tad ve lezzetlerinin coğrafi bölgelerine ve hatta yörelerine göre çok farklı olduğu hissedilebilinir. Bir Ayvalık yağının koku, tad ve lezzeti ile Edremit yağınınki farklı, Milas yağı da daha başka bir tat ve koku taşımakta, Artvin- Yusufelinde üretilmiş bir yağ bizi bambaşka bir lezzet , koku ve tad cümbüşü içerisine alırken, Güney Anadolu zeytinyağları bizi değişik bir tad, koku ve lezzet ormanına bırakmaktadır. Bu değişik tad ve kokular zeytin meyvesinin cinsine (Ayvalık,Edremit,Memecik,Gemlik,Ulak vb gibi), coğrafi konumuna toprak cinsi ve diğer bazı etkenlere göre değişmektedir.

Zeytinyağı üretim ve tüketiminde ileride olan İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde zeytinyağı kalite sınıflandırılması, yalnız kimyasal analizler sonucu tayin edilen serbest yağ asitlerinin oleik asit cinsiden belirlenmesi ve peroxide değerlerine göre değil uzman tadımcılardan oluşan tadım ekiplerince (tadım panelleri) belirlenen tadım kriterlerine göre yapılmaktadır.

İtalya da yayınlanan “L’ Guida Extra Virgine” katalogunda son iki yıl Milas daki bir butik yağ sıkım tesisinde üretilen zeytinyağı yer aldı. Uzman tadımcıların oluşturduğu ekibin Milas yağı için değerlendirmeleri özetle şöyle:

“Katalogda mükemmel bir onay alan Ağaçlıhöyük Menteşe Çiftliği, özel bir yağ ile panelimizi büyüledi. İşletmenin seçimi olan, Menteşe-Som Sızma, görünüşte güzel açık sarı, berrak bir rengi; kokusu kuvvetli ve karmaşık olup, olgunlaşmış armudun, beyaz elmanın ve muzun zarif meyve izleri ile donatılarak, nanenin ve maydanozun belirgin balsamik kokusu ile zenginleştirilmiş. Ağızda ince ve kişilikli olup, marulu ve kuru meyveyi hatırlatan taze bahçe sebze esintileri ile nitelenmiş. Acısı yoğun ve ayarlanmış olup badem tadı ile tamamlanıyor. Marine edilmiş ton balığında, mantarlı çiğ sazan balığında, ahtopot salatalarında, buğday çorbalarında, mezelerde, kabuklu yahnilerde, fırında kırmızı ve siyah etde ve keçi peynirlerinde çok uygun. “

İşte bu örnekte olduğu gibi zeytinyağı tadım ekibi (panelistler) tadım esnasında duydukları ilave tadları ve kokuları açıklayarak tüketim için önerilere yer vermektedirler. Zeytinyağının Extra Virgine ( Sızma Zeytinyağı) olup olmadığına , istatistikî sonuçlarla desteklenen duyusal tadım kriterlerine göre karar verilmektedir.

Bu tadım panellerinde sızma zeytinyağında olması gereken olumlu öğeler : Meyvemsi tad ve kokusu (Fruity), Acılık (Bitter), Yakıcılık (Pungent) olarak duyulan yoğunluk dereceleri olarak belirlenmektedir.

Sızma Zeytinyağında bulunması istenmeyen olumsuz öğeler ise Kızışma kokusu, Posa Kokusu, Küf, Toprak Kokusu, Ekşi ya da asidik koku, oksidasyon kokusu olarak ortaya çıkmakta ve bu koku tadlarının her hangi birinin ufak ölçüde duyulması, hissedilmesi bile zeytinyağının Sızma Zeytinyağı olabilme özelliğini kaybetmesi sonucunu doğurmaktadır.

Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığım Sızma Zeytinyağında olması gereken Olumlu Öğeleri elde edebilmek için, erken hasat uygulamasına önem verilerek zeytinlerin yeşil veya yeşilden siyaha dönmeye başladığı dönemlerde hasat edilmesi ile beklenen meyvemsi, acılık ve yakıcılık oranları her zeytin cinsine göre farklı bir şekilde sağlanabilinecektir. İstenmeyen olumsuz öğelerden uzaklaşmak için zeytin hasadında kızışmaları engellemek amacıyla hasat edilen zeytinler en geç 24 saat içerisinde plastik kasalarda yağhanelere sevk edilmelidir. Zeytinyağı fabrikalarında temizlik şartlarına uyularak zeytinler akan su ile yıkanmalı,ve yukarıda açıkladığım soğuk sıkım (Cold Press) yöntemine uyularak sıkılan zeytinyağlarının hava geçirmez paslanmaz krom tanklarda saklanarak, yağın okside olması ve istenmeyen kokuların içine sinmesi önlenmelidir.

Görüldüğü gibi zeytinyağı hassas bir üründür. Onu kullanırken de dikkatli olmamız gereklidir. Zeytinyağını sakladığımız kapları, şişelerin kapak ve tapalarını her kullanımdan sonra yıkamalıyız -ki bulaşmış yağ artıklarının okside olması nedeni ile oluşan kötü koku kullanım sırasında yağa geçmesin. Saklama kapları beyaz cam kaplar ise direkt güneş ışığından uzak tutmalıyız- ki zeytinyağında bozulma başlamasın. Zeytinyağını mümkün olduğu ölçüde çiğ tüketeceğiz-ki içinde bulunan sağlığa yararlı maddeler polifenoller, antioksidanlar ve E-Vitamini yağ ısıtılınca uçup gitmesin, zeytinyağının sağlık iksiri olma özelliği azalmasın.

Ülkemiz bir sebze cenneti. Türk Mutfağının önemli bir parçası da Zeytinyağlı yemekler. Üzülerek söylemeliyiz ki bu yemekler çoğunlukla bitkisel yağ çeşitleri ile (ayçiçeği-mısır-soya-pamuk ya da bunların karışımları ile) pişiriliyor. Üzüntümüzü bir yana bırakarak olması gereken şeklinden söz edersek, zeytinyağı ile sebze yemekleri pişirildiğinde yağın çiğ olarak kullanımına dikkat etmeliyiz. Reçetenizde bir bardak zeytinyağı diyor ise bunu yarım bardak olarak kullanın, yemek pişip soğuduktan sonra üzerine kalan yarım bardağı dökün. Erişeceğiniz tad, koku ve lezzet farkını görün., üstelik de kazanacağınız sağlık yararları da cabası olsun.

Zeytinyağı zeytin meyvesinden çıkan yağdır. İçinde başka hiçbir koruyucu katkı maddesi ve başka bir kimyasal madde karışımı yoktur. Sızma Zeytinyağı gerekli şartlar sağlanarak elde edilmişse %100 saftır. Bitkisel yağların hiç biri bu özelliği taşımaz ve çoğunlukla kimyasal işlemler ve bazı maddelerin katkıları sonucu elde edilir. Bir başka deyişle nasıl portakal suyunu sıkıp içeriz ve buna saf portakal suyu der isek, zeytin de sıkılır saf zeytinyağı elde edilir.

Yine üzüntümüze dönersek, Ülkemizde zeytinyağı tüketimi adam başına 1-1,5 kg. Bu oran Yunanistan da 20 kg, İtalya da 40 kg , İspanyada da bu civarda olduğu söyleniyor. İtalya-İspanya-Yunanistan gibi ülkelerde nerede ise her şeyin zeytinyağı ile pişirildiği anlaşılıyor. Bizde zeytinyağlı yemeklerimiz var bu yemekler evlerin dışında toplu tüketim merkezlerinde zeytin yağından başka her türlü bitkisel yağ ile pişirilip adına “zeytinyağlılar” deniyor. İşte bu çelişkili durumu aşıp hiç olmaz ise ülkede adam başına zeytinyağı tüketimini arttırıp , 2-2,5 kg seviyesine çıkartmanın yollarını bulmalıyız. Ülkemizde zeytinyağı üretimi tüketimin üstündedir. Aradaki farkı ihraç etmek zorundayız, ancak bu konuda çeşitli sorunlar yaşanıyor. Öyle ise yapılması gereken Bu sağlık iksirinin yurt içinde tüketiminin arttırılmasıdır. Ülkemiz bitkisel yağ ithal eden bir ülke. Oysa kendi öz malımız zeytinyağını tüketmek için yeterli çaba göstermiyoruz ve yurt dışından bitkisel yağ ithal edip çoğunlukla onu tüketiyoruz.

Sizce bu çözülmesi gerekli bir sorun değil mi? Çözüm ise ortada. Daha çok zeytinyağı tüketimi. Daha sağlıklı bir yaşam.


Kısa Biyografi: A.Osman Menteşe
1946 da doğdu. İktisat-İşletme eğitimi gördü. Uzun yıllar İlaç sektöründe yönetici olarak çalıştı. Emeklilik sonrası Ata topraklarına yerleşti. Tarım ile uğraşmıya başladı. Özellikle zeytin üretiminde modern tarım tekniklerini uygulamaya başladı. Ufak butik işletmesinde ürettiği Sızma Zeytinyağı (Extra Virgine Olive Oil) ıtalyada yayınlanan L’Extravirgine 2007 ve 2008 kataloglarında dünyanın başka seçilmiş zeytinyağları ile birlikte yer aldı.

Zeytinyağı destekleme priminin önemi..

Ali Ekber YILDIRIM
Dünya
9 Ekim 2008,Perşembe


Zeytinyağı ile ilgili kurumlar arasında yaşanan kısır çekişmeler, kavgalar nedeniyle sektörün asıl sorunları, hedefleri Ankara’ya yeterince anlatılamıyor. En temel sorunlardan birisi olan destekleme primi konusunda Tarım Bakanlığı’nın en üst düzey yöneticileri bile yeterince bilgi sahibi değiller. Hatta zeytinyağına destekleme priminin ilk kez AKP döneminde verildiğini iddia edecek kadar bilgisiz olanlar var.
Bu konudaki yanlış bilgileri düzeltmek ve primin önemini her fırsatta anlatmak gerekiyor.
Zeytinyağına destekleme primi ilk kez 1998-1999 sezonunda dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in zamanında verildi. O dönemde en önemli sorun 250-300 bin tona ulaşan zeytinyağı stokuydu. Stokun eritilmesi için askerlere zeytinyağı yedirilmesi bile gündeme gelmişti. Enflasyonun yüzde 60-70’lerde gezdiği o yıllarda 3 yıl üst üste zeytinyağı fiyatı ortalama yüzde 15 artırılmış ve üretici enflasyon karşısında yüksek girdi maliyetleri altında eziliyordu.
Üreticinin zeytin ağaçlarını kesmeye, veya zeytinliklerini inşaatçılara, rantçılara yok pahasına satarak üretimden kaçmaya başladığı bir dönemdi.
Böyle bir ortamda stokları eritmek için iç tüketimin ve ihracatın artırılması gerekiyordu. Fakat, yeterince tanıtım yapılamıyor, ürün tüketiciye uygun şartlarda sunulamıyordu. Avrupa Birliği’nin o dönemde “5 yıl süreyle Türkiye’den yağ almama” kararı ihracat kapılarını da büyük ölçüde kapatmıştı.
Zeytinyağının tonu 1995-96 sezonunda ortalama 3 bin 72 dolardan , 1996-97 sezonunda 2 bin 255 dolardan ihraç edilirken, 1997-98’de bin 615 dolara geriledi.. O yıllarda ortalama 40 bin ton ihracat yapılıyordu. İhracatın büyük bölümü Rusya, Libya ve diğer Ortadoğu ülkelerine gerçekleştiriliyordu.
Sektör tam bir çıkmazdaydı. 1998’de Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Tariş, İzmir, Ayvalık, Burhaniye başta olmak üzere ziraat odaları, ticaret ve sanayi odaları, borsalar ve sektörün diğer tüm kuruluşları güç birliği ve söz birliği yaptı. Zeytinyağına destekleme primi verilmesi için mücadele verildi. İzmir’de, Ankara’da toplantılar yapıldı. Medya günlerce konuyu gündemde tuttu. Hükümet bu baskıya daha fazla dayanamadı. İlk kez zeytinyağına 40 cent destekleme primi verildi.
Prim verildi de ne oldu demeyin.
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı yüzde 150’den fazla artarak 40 bin tondan ilk kez 100 bin tonun üzerine 106 bin tona çıktı. İç tüketim 35-40 bin tondan 60-70 bin tona ulaştı.
Ertesi yıl zeytinyağında “yok yılıydı”. Üretimin az olması gerekçe gösterilerek destekleme primi verilmedi. İhracat 16 bin 574 tona düştü. Üretici, ihracatçı, sanayici ayağa kalktı. Destekleme priminin mutlaka devam etmesini istedi. Birlikte hareket edince istediğini de koparıp aldı. 2000-2001 sezonunda bu kez kilograma 28 cent destekleme primi verildi. İhracat yeniden 100 bin ton sınırına (92 bin ton) dayandı.
Ekonomik krizin etkisi ile 2001’de doların aşırı yükselmesi üzerine destekleme primi dolar yerine Türk lirası olarak verilmeye başlandı. 2001-2002 sezonunda zeytinyağına 150 bin lira( 15 yeni kuruş), 2002-2003 sezonunda ise 175 bin lira yani(17.5 yeni kuruş) destekleme primi verildi. 2003-2004 sezonunda 200 bin lira(20 yeni kuruş) verildi. Yeni Türk lirasına geçildikten sonra 2004-2005 sezonunda destekleme primi 25 yeni kuruş olarak uygulandı.
Sektörde kavgaların alevlendiği, bölünmelerin yaşandığı 2005-2006 sezonunda destekleme primi 10 kuruşa düşürüldü. Sektör iç kavga ile meşgul olunca primdeki düşüşle pek ilgilenmedi. İspanya’da da üretimin yarı yarıya düşmesi ve buna bağlı olarak fiyatlarda ciddi artış olması prim konusunu tamamen gündemden düşürdü.
Sektördeki kavga Ankara’da kuruş hesabı ile prim dağıtan bürokratların işini kolaylaştırdı. Başka ürünlere verilen primler artırılırken 2006-2007 sezonunda zeytinyağı destekleme primi sadece 1 kuruş artırılarak 11 kuruşa yükseltildi.
Geçen yıl seçimin de etkisi ile destekleme primi 9 kuruş artırılarak 20 yeni kuruşa çıkarıldı. Yani 2002 – 2003 sezonundaki prime 5 yıl sonra ulaşılabildi. Herhalde 40 centlik prime de 40 yıl sonra ulaşılır.
Bu yıl ise destekleme priminin yine 1 kuruş artırılarak 21 kuruş olarak uygulanması yönünde Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından karar alındı. Sektör, primin artması için mücadele vermek yerine kendi iç kavgasını sürdürüyor.
Türkiye’de bütün bunlar yaşanırken zeytinyağında söz sahibi olan Avrupa Birliği’nde neler oldu?
Avrupa Birliği aynı dönemde bir çok desteğin yanında istikrarlı bir biçimde zeytinyağının kilosuna 1.32 Avro destekleme primini verdi. Geçen yıl yapılan bir düzenleme ile alan bazlı ödemeye geçildi. Ancak çiftçinin eline geçen destek miktarında ciddi bir değişiklik olmadı.
Zeytinyağcılar, önyargılarını bir yana bırakarak, yukarıdaki tabloyu da iyi analiz ederek “biz ne yapıyoruz?” sorusunu kendilerine sormazlarsa yarın çok geç olabilir.

Wednesday, October 08, 2008

Bursa Tarım İl Müdürü Hüseyin Yıldızer:Zeytin Kara Koşnili ile mücadele Ocak-Şubat aylarında yapılmalı

Tarım Merkezi
08 Ekim 2008,Çarsamba


Bursa Tarım İl Müdürlüğü, halk arasında 'kara hastalığı' olarak bilinen 'Zeytin Kara Koşnili' hastalığı bulunan zeytin bahçelerinde asıl mücadelenin Ocak-Şubat aylarında yapılması gerektiğini açıkladı.

İl Müdür Hüseyin Yıldızer tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Bursa'da 9 bin 500 zeytin ağacı bulunuyor.

Özellikle sahil kesimlerde kış mücadele ilaçlarını kullanmayan üreticilerin bahçelerinde yoğun olarak görülen zeytin kara koşnili hastalığının, yapılan incelemede yüzde 50 yumurta açılımı tesbit ettiklerini belirten Yıldızer, ilaçlamanın önemine işaret etti.

Hastalığa karşı ruhsatlı ilaçların kullanılması gerektiğine dikkat çeken Yıldızer, bu ilaçlamadan sonra yüzde 90 yumurta açılımında tekrarlanması gerektiğini vurguladı.

Asıl mücadelenin ocak-şubat aylarında yapılması gerektiğini aktaran Yıldızer, hastalık olmayan bahçelerde ilaçların kullanılmaması gerektiğini ifade etti.

Yıldızer, çevre sağlığı açısından ilaçların uygun zamanda ve belirtilen dozda kullanılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Tuesday, October 07, 2008

Marmarabirlik`e bravo

Marmarabirlik, tek çıkış yolu olarak gördüğü ambalajlı ve markalı üretim sayesinde, 2007-2008 sezonunun ilk 10 ayında 14,5 milyon dolar ihracat rakamını yakaladı.

07 Ekim 2008,Salı
Olay



`Gemlik tipi` zeytinin yetiştirildiği Güney Marmara`da ürünün sadece yüzde 30-35`ini alabildiği için üreticilerin eleştirilerine hedef olan Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik), tek çıkış yolu olarak gördüğü ambalajlı ve markalı üretim sayesinde, 2007-2008 sezonunun ilk 10 ayında 14,5 milyon dolar ihracat rakamını yakaladı.

Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, `Gemlik tipi` zeytinin üretildiği bölgede 2007-2008 sezonunda 100 bin ton civarında rekolte gerçekleştiğini anımsatarak, birlik olarak bunun 30 bin 767 tonunu aldıklarını ve karşılığında 73 milyon 741 bin YTL ödediklerini kaydetti. Taviloğlu, bu yıl da yine 100 bin ton civarında rekolte beklediklerini ifade ederken, eleştirilerin de şimdiden başladığına dikkati çekti.

MUCİZE YARATMAMIZI BEKLİYORLAR:
`Gemlik tipi` zeytinin yetiştirildiği Güney Marmara`da, işleme, depolama ve pazarlama kapasitesi nedeniyle ürünün yüzde 30-35`ini alabildiklerini belirten Taviloğlu, şöyle konuştu: `Taze zeytinde tüccar piyasadan çekildi. O nedenle üretici elindeki bütün zeytini birliğe getirmeye başladı. Bunu alamayınca `Efendim, satamıyorsunuz` eleştirisi geliyor. Bu da yetmiyor, ayrıca üreticinin fiyatta tavizsiz bir yaklaşımı var. Üretici, fındıkta, karpuzda, şeftalide bir önceki yılın altındaki fiyata `Evet` diyor ama zeytinde bir kuruş altına düşünce kıyamet kopuyor. Biz de piyasa koşullarında hareket ediyoruz, rekabet etmemiz lazım. Bizden mucize yaratmamızı, bütün ürünü alıp satmamızı istiyorlar. Bu olacak iş değil.`

`MARKALI ÜRETİM YAPIYORUZ`
Refi Taviloğlu, dökme zeytin satışı dönemini tamamen kapatan ve 140 çeşit ambalaj ile ürünlerini pazarlayan birliğin, artık hemen tüm mağaza zincirlerinin raflarında yerini aldığını belirterek, `Marmarabirlik` ve `Marbir` markalarıyla yurt içi ve yurt dışı pazarlarda, `Unimar` markasıyla ise sadece yurt içinde ürün sattıklarını bildirdi. Taviloğlu, Almanya, Danimarka, İsviçre, İsveç, Norveç ve KKTC`deki sözleşmeli alıcı firmalar aracılığıyla Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Amerika, Kanada ve Avusturalya`daki `etnik pazar`lara zeytin sattıklarını kaydederek, birliğin siyah zeytin ihracatının ortalama yüzde 20`sini tek başına gerçekleştirdiğine dikkati çekti.

`YÜKSEK FİYATA RAĞMEN`
Marmarabirlik`in 2006-2007 sezonunda 4 bin 254 ton ihracat ile 13,5 milyon dolar döviz girdisi elde edildiğini anımsatan Genel Müdür Taviloğlu, 2007-2008 iş yılının ilk 10 aylık döneminde ise geçen iş yılının ihracat bedeli aşılmış olup, 14,5 milyon dolar karşılığı 3 bin 174 ton zeytin ihracatı yapmıştır` dedi. Taviloğlu, ihracata giden ürünlerin yüzde 90`ının küçük ambalajlarda olduğuna işaret eden Taviloğlu, şunları kaydetti: `2006-2007 iş yılında Türkiye siyah zeytin ihracat fiyatının ortalama 1,29 dolar/kg iken, Marmarabirlik ortalama ihracat fiyatının ise 3,19 dolar/kg`dir. 2007-2008 iş yılında ise Marmarabirlik ortalama ihracat fiyatı 3,86 dolar/kg`a çıkmıştır. Bu yüksek ortalama fiyata rağmen 14,5 milyon dolar gibi yüksek bir ihracat rakamına ulaşılmıştır. İhraç fiyatlarımız euro bazında 2003 yılından bu yana ortalama yüzde 147 artmıştır. Bu da bölge zeytinine ne denli katma değer yarattığımızın delilidir.`

`ZEYTİN İRİ TANELİ`
Refi Taviloğlu, ilkbahar yağmurlarının gecikmesi ve yaz aylarının bir bölümünün yağışlı geçmesinin zeytinde iri tane gelişmesine yol açtığını belirterek, son yağışların da etkisiyle kaliteli bir rekolte döneminin yaşanacağını sözlerine ekledi. Bu arada, zeytin alımlarının kasım ayının ilk haftası itibariyle başlayacağının tahmin edildiği bildirildi. Gemlik, Mudanya, Erdek, Orhangazi, İznik, Edincik, Mürefte ve Marmara Adası`nda kooperatifleri bulunan Marmarabirlik, Bursa`daki entegre tesislerinde `salamura`, `yağlı salamura`, `yağlı sele`, `zeytin yağı` ve `zeytin ezmesi` üretiyor.

ZEYTİNYAĞI FABRİKASI, KADİRLİ'DE İSTİHDAM SAĞLAYACAK

CHA
07 Ekim 2008,Salı


Tarım Bakanlığı Kırsal Kalkınma Projesi kapsamında Dünya Bankası destekli olarak Kadirli Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulan zeytinyağı fabrikası 15 Ekim'de faaliyete girecek.

Fabrika sahibi Salih Sarıca, hazırladıkları Dünya Bankası destekli projenin kabul edildiğini belirterek, "Teşvik kapsamında yaptırdığımız fabrika maliyetinin yüzde 50'si yatırımcıya, yüzde 50'si Dünya Bankası'na ait. Burada amaç, işsizliği önlemek ve tarım üreticisinin malını en iyi şekilde değerlendirmek olduğu için projemiz kabul edildi. Dünya Bankası'ndan 175 bin YTL destek aldım. Fabrikaya şu ana kadar 650 bin YTL harcadım. İlk etapta 5 kişi çalıştıracağım. İleriki günlerde bu sayıyı artıracağım." diye konuştu.

Hedeflerinin kalite ve güven olduğunu anlatan Sarıca, bölge halkına en iyi hizmeti vermek için çaba içerisinde olduklarını sözlerine ekledi.

İspanya'da rekor stoklar















Charles Butler Mackey
http://olivegazette.blogspot.com/
Çeviri : Hasan Köşklü


Ağustos sonu itibariyle, İspanya zeytinyağı stoklarının raporunun verildiği Zeytinyağı Ajansı(Agencia para el Aceite de Oliva)'nın istatistiki sayfalarından, ilk kez bu yıl ulaşılan 528.500 ton rekor stok bulunuyor - 2004 rekor ürün yılının aynı ayından yaklaşık olarak 40 bin ton fazla. 2003 yılında elde bulunan stokları bilmeksizin, bu ülkede 2007/08dan önceki son 4 yıldan 180.000 ton az zeytinyağı üretildiğini not etmekte fayda var. Kasım 2004 de, sezonun kaydedilen üç kalite için spot fiyatları 2.30€, 2.17€ ve 2.13€ olarak dip yapmıştı. Bu şimdiki rafinajlık ve 1.yemeklikten 4 veya 5 cent aşağıda ve yaklaşık olarak sızmada bulunduğumuz seviyedir. Diğer yandan, o dönemde 1milyon tonluk bir üretim beklenirken şimdi 1.2 milyon ton beklenmektedir, şu andaki durumun aksine dünyada (o dönemde) hızlı bir tüketim artışı yaşandığını bahsetmeye gerek yok.

Sızma zeytinyağı satışlarının durduğu bir dönemde, pazarda düşük fiyatlardan 1. yemekliğin indirimle (damping) görürken, bu kalite (sızma) için çok fazla yükselme olabileceğini düşünemiyoruz.

Antik kent, marka oldu

Haber Ekspres

Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde bulunan Nysa Antik Kenti, aynı bölgede zeytinyağı üretimi yapan fabrikaya adını vererek, zeytinyağında marka oldu

Atça beldesinde 2005 yılında kurulan Nysa Zeytinyağı ve Kozmetik Fabrikası'nın Genel Müdürü Emire Samra, NYSA Antik Kenti'nden adını alan işletmenin, kaliteli ve lezzetli yağı üretmeyi, bu şekilde Aydın zeytinyağının hak ettiği yere ulaşmasına katkı sağlamayı amaçladığını bildirdi. Samra, 4 bin metrekare açık, 600 metrekare kapalı alanda hizmet veren fabrikada, günlük üretimin 40 ton olduğunu belirtti.

Kendi arazilerinde tamamen organik yetiştirdikleri zeytinlerin HACCP ve İSO 9001:2000 ISO 2200:2005 belgeli olduğunu, bölgenin tek zeytinyağı tesisinin Nysa'ya ait bulunduğunu ifade eden Samra, "Sızma zeytinyağından, zeytinyağlı sabunlara ve zeytinyağlı spa sabunlarına kadar geniş ürün yelpazesine sahibiz" dedi.

Samra, geçen aylarda İstanbul'da düzenlenen Anatolive fuarına katılan ürünlerinin, fuarda yapılan 1. Ulusal Zeytinyağı Kalite Yarışması'nda 4.'lük ödülü elde ettiğini kaydetti.

Gümrük vergilerinin yüksekliği ve devletin teşvik primi vermemesinin, ihracat rakamlarına yüksek yansıdığını da bildiren Samra, "Bu nedenle ihracat konusunda devletin sektörümüzle ilgili olumlu kararlar almasını bekliyoruz" dedi.

Sektörün ana sorunlarına değinirken, zeytin üreticisinin ürünü zamanında ve uygun koşullarda tesislere getirmediğini ifade eden Emire Samra, bunun kaliteli ürün bulma sorununa yol açtığını belirtti. Samra, "Devletimizin teşvik primlerini arzu edilen orana çıkarmaması, zeytinyağının yeterince tanıtımının yapılmaması ve iç piyasada yeterince tüketilmemesi, hileli yağlar ve bundan kaynaklanan haksız kazançlar sektörün başlıca sorunlarını oluşturuyor" diye konuştu.

Zeytinyağının öneminin daha sık ve daha yoğun platformlarda belirtilmesi ve bunun için tanıtım kampanyaları düzenlenmesi, tüketicinin bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Samra, teşviklerin artırılmasını, hileli yağ satarak haksız kazanç elde edilenlere uygulanan cezai müeyyidelerin yükseltilmesini istedi.

Zeytincilikte sezon öncesi gelişmeler..

Ali Ekber YILDIRIM
Dünya
07 Ekim 2008,Salı


Zeytincilikte 2008-2009 sezonu başlıyor. İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Tariş, Marmara Birlik, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nün katılımıyla yapılan rekolte tahmin çalışmalarına göre, bu sezon 1 milyon 98 bin 774 ton zeytin üretimi bekleniyor. Bu zeytinin 327 bin 634 tonu sofralık olarak değerlendirilecek. Geri kalan 771 bin 140 tonu ise sıkılarak 159 bin 366 ton zeytinyağı elde edilecek.

Üretim cephesinden bakıldığında ciddi bir sorun yok. İç piyasaya ve ihracata yetecek kadar zeytin ve zeytinyağı üretimi var.

Döviz kuru başta olmak üzere diğer birçok soruna rağmen, sofralık zeytin ihracatı artıyor. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği verilerine göre sofralık zeytin ihracatı 100 milyon dolara ulaştı.

Zeytinyağında ise, ne yazık ki aynı olumlu gelişmeden söz etmek mümkün değil. Zeytinyağı ihracatında son iki yılda markalı ve kutulu ihracatta artış olmasına rağmen toplamda miktar ve değer bakımında ciddi bir gerileme var. Bu gerilemenin altında fiyat politikasının, destekleme primindeki düşüşün, yanlış ihracat politikalarının, batan firmaların, el değiştiren veya ihracattan çekilen, üreticiyi dolandıran ve iflas eden firmaların yarattığı olumsuzluklar kadar sektörde yaşanan ve hedef saptırmaya yönelik kavga ve gerginliğin de etkisi var.

Bu gerginliğin tohumları üç yıl önce ekildi. Yıllarca aynı kurumlarda zeytin ve zeytinyağının üretimden tüketime, tanıtımdan ihracata her alanda omuz omuza mücadele veren üretici ile ihracatçı bilinçli olarak karşı karşıya getirildi.

"İtalya olmazsa Türkiye yağını pazarlayamaz" denilerek, Türkiye'nin, dökme yağ ihracatından başka bir seçeneği olmadığı tezi ısrarla savunuldu. Markalı ihracat yapanlar küçümsendi, dışlandı.

Sektöre bulaşan bu virüs büyük bir bölünmeye neden oldu. Sektör öylesine bölündü ki, bu bölünme Ankara'ya kadar uzandı. Dış Ticaret Müsteşarlığı ihracatçının, Tarım Bakanlığı üreticinin tarafında gösteriliyor.

Kurumlar adeta paylaşıldı. Kişisel hırs, kin ve nefret zeytinin barışçı kimliğinin önüne geçti. Hem kurumlar, hem sektöre emek verenler, üretenler, marka yaratanlar, zor şartlarda ihracat yapanlar yıprandı, yıpratıldı.

Bugün, zeytinyağı rekoltesinde görüş birliği yok, kavga var.

Fiyatta uzlaşma yok, kavga var.

Tanıtımda işbirliği yok, kavga var.

Destekleme priminde samimiyet yok, kavga var

Zeytinyağına 10 yıl önce kiloda 40 cent destekleme primi verilirken üç sezon önce 10 yeni kuruşa düşürüldü. Kimseden doğru dürüst ses çıkmadı. Ertesi sezon 1 kuruş artırılarak 11 kuruşa yükseltildi. Geçen sezon 9 kuruşluk artışa sevinenler oldu. Bu sezon için Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu'ndan çıkan karara göre sadece 1 kuruşluk artış öngörülüyor.

Avrupa Birliği, zeytinyağı üreticisine kiloda 1 Euro destek verirken, Türkiye'de 21 kuruş verilecek. Zeytinyağı sektörü bu haksız rekabeti dile getirmek ve Ankara'da primin artması için mücadele etmek yerine birbirini boğazlamakla meşgul.

Özetle, üç yıl önce sektörü bölmek ve etkisizleştirmek üzere yola çıkanlar başarıya ulaşmış görünüyor. Sektördeki herkes bundan çok zarar gördü. Görmeye de devam ediyor.

Bu kavgaya, bu bölünmüşlüğe son verilmezse son birkaç yılda büyük umutlarla dikilen milyonlarca zeytin ağacı Türkiye'ye yarardan çok zarar verir.

Usumi'yi saygıyla anıyoruz...

Zeytin ve zeytinyağı konusunda sayısız yazılar yazan, zeytincilerin yakından tanıdığı, çiftçi dostu Sadullah Usumi' yi ölümünün 6. yılında saygıyla anıyoruz.

Marmarabirlik rekolte alımına başladı

Gemlik Körfez Gazetesi
7 Ekim 2008,Salı


72 Nolu Marmarabirlik Gemlik Zeytin Tarım Satış Kooperatifi 2008-2009 zeytin sezonu için rekolte beyannamesi alımına başladı.Kooperatif Başkanı Hüseyin Peker, dün Umurbey'den başlayan rekolte beyanname alımlarında bölgede bulunan diğer köylerin de gezilerek ortaklardan bildirim alınacağını söyledi.31 Ekim 2008 tarihine kadar devam edecek olan rekolte bildirimlerinde hedeflerinin geçen yıldan fazla olmasına çalıştıklarını söyledi.Şu anda genel merkez tarafından kota uygulanmadığını da belirten Peker, geçen yıl ortaklardan 5500 ton rekolte beyannamesi almalarına karşılık 2500 ton zeytin alımı gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

Köylerde bulunan ortaklara gidilerek rekolte beyannamesi alacaklarını
bildiren Hüseyin Peker, Umurbey bölgesinden sonra 13 Ekim 2008 tarihi itibariyle de sahil kesiminde Armutlu'ya kadar tüm köylere gidileceğini
duyurdu.

Monday, October 06, 2008

Zeytinciliğin sorunları Yeni Asır TV'de

Yeni Asır Tv'de bugün (06 Ekim 2008 Pazartesi)saat 18.00'de İsmail Uğural'ın hazırlayıp sunacağı Ekonomi Gündemi programının tarım köşesi konuğu Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Başk. Yard. Mustafa Alhat.

Alhat, zeytinyağı sektöründeki son gelişmeleri değerlendirecek.

Kim tutar zeytinyağını

Hakan Tartan
Referans
06 Ekim 2008,P.Tesi


Zeytinyağı üretiminde sırasıyla İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tunus.. Ardından Türkiye. Yani beşinciyiz.
Ama son yıllarda bizi zorlayanlar da var.
Örnekse Suriye.
Bugün zeytinyağında dünya ikinciliği Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın hedefleri arasında yer alıyor.
Böyle bir hedef şimdiye kadar hiç olmamıştı.
Zeytincilik konusunda ilk kez böyle "ileri bir hedef" saptadık.
2014'e kadar zeytin alanlarını şu anda mevcut 700 bin hektardan 1 milyon hektara, zeytin ağacı sayısını 140 milyondan 180 milyona, sofralık zeytin üretimini 400 bin tondan 650 bin tona, zeytinyağı üretimini 115 bin ton olan ortalama üretimden 750 bin tona çıkarmayı hedefliyoruz.
Bu çok önemli. Akılcı bir hedef.
Zor mu? Olabilir!
Ama... Başarılamaz mı? Neden olmasın!
İspanya'nın ortalama zeytinyağı üretimi 1 milyon ton civarında olduğuna göre hedef, ikincilik anlamına geliyor.
İtalya'nın üretimi 600 bin ton civarında.
Zeytinyağı ihracatını ortalama 70 bin tondan 300 bin tona, sofralık zeytin ihracatını 50 bin tondan 200 bin tona, ağaç başına verimi 12 kilogramdan 25 kilograma, kişi başına tüketimi de yaklaşık bir kilogramdan 5 kilograma çıkartma hedefimiz var.
Ama...
Şu anda iç tüketimde önemli sorunlar var. İrdelenmeli, tartışılmalı ve çözüm bulunmalı.
Halen 140 milyon civarında zeytinimiz var. 2014 yılına kadar bu sayı 180 milyonu bulacak da...
Destek şart. Bu anlamda ileri adımlar.
Devletin gücünü göstermesi.
Dinamizmin gelişmesi anlamında.
Zeytincilik sektörü adeta ergenlik çağına giren bir çocuk gibi. Sıkıntılı bir dönem geçiriliyor.
Ama tabii kişiliği oturacak. İşte bu tarih de 2014, hedeflerin arasında bu var.
Örneğin şu anda iç tüketim düşük seviyede.
Bir litre tüketim Türkiye'ye yakışıyor mu?
Bu oran; komşumuz Yunanistan'da 21 kilogram civarında. Girit'te 25 kilogram.
Yani...
Ağacın anavatanısınız!
Bu topraklarda bu ürünlere ait binlerce yıllık kültür birikimi var!
Hâlâ halkımız zeytin ve zeytinyağını yeterince tanımıyor, yemiyor. Ya da yiyemiyor, tüketemiyor!

Kişi başı 5 kilo
Zeytinyağı tüketenler genelde Akdeniz ve Ege'de.
Zeytinyağı dışındaki diğer yağlar tüketiciye çok iyi anlatılmış.
Tanıtım eksiği var. Zeytinyağı tanıtımı noksan kalmış ve diğer yağlar konusunda ciddi promosyonlar yapılmış.
Hatta halkı yanıltıcı reklamlar bile yapılmış. Yapılıyor!
Ancak dünya zeytinyağını keşfetti!
Hem de ne keşif!
Yaygınlaşıyor.
Hem lezzet hem sağlık...
Bugün çok önemli kalp uzmanları, hatta kanser konusunda çalışan uzmanlar, diyetisyenler artık net adres gösteriyor: Zeytinyağı.
Bütün öğütler zeytinyağı için. "Aman" diyorlar, "Sağlığınız için zeytinyağı".
"Lokman hekim"in de "ye" dediği çok özel bir lezzet.
Önümüzdeki günlerde ve yıllarda iç tüketim artacak.
İnsanlar sağlıkta yaşanan sancıları görüyor, hissediyor.
Ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üretiminin gelişimi konusunda önemli çalışmalar yapan bir kurum var.
Bunun ismi Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK). Bu kurulun değerlendirmesinde zeytinyağı sektörü için somut bir öneri paketi var:
"Şu anda yaklaşık 70 bin ton civarında bir zeytinyağı stok kapasitesi var. Bunun 20-30 bin tonu kullanılıyor. Yani geriye kalan 30-40 bin dolayında bir stok kapasitesi atıl duruyor. Bunun için lisanslı depoculuk uygun bir zemin oluşturuyor. Modernizasyon için hem özel sektöre hem de birliklere yardım yapılmalı. Bu yardımlar sonucunda lisanslı depoculuk modeliyle de konu desteklenmelidir. Türkiye'de de Avrupa Birliği'nde olduğu gibi fiyatların aşırı düştüğü veya mal arzında problemlerin yaşandığı durumlarda stoklanan zeytinyağının her günü için 1.22 euro stoklama yardımı verilmesi modeline de gidilmelidir."
Kurul Başkanı Mustafa Tan ise "İhracatta uygulanan ambalajlı ve markalı zeytinyağına daha fazla teşvik verilmesi modeli yerindedir. Bu model Türkiye'nin kendi markalarıyla dünya pazarlarına açılımını kolaylaştırmaktadır. Türkiye daha az ihracat yapmaktadır ama ambalajlı ürünü daha yüksek fiyatla pazarlayabilmektedir. Yeni pazarlara girilmiş olması da önemli" değerlendirmesinde bulunuyor.
Evet, yeni pazarlar var.
Ege'nin, İzmir'in lezzeti ile tanışan.
Çin, Brezilya, Singapur, Hong Hong, Tayland, Ukrayna bunlardan birkaçı.
Teşvikler ve dış pazarlara yönelik tanıtımlar artsa...

Kim tutar zeytinyağını!

Sunday, October 05, 2008

HAVRAN KAYMAKAMI FATİH GENEL:"TEK BİR ZEYTİN AĞACININ ODUN OLMAMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ"

04 Ekim 2008,Cumartesi

Havran Kaymakamı Fatih Genel, barajın tamamlanması ile sular altında kalacak bölgede incelemelerde bulunarak zeytinliklerin odun olmaması için çalıştıklarını belirtti.

Sarnıç köyü muhtarı Ramazan Ağan'dan bilgiler alan Kaymakam Genel, "Bilindiği gibi Havran Barajı bitirildi. 2008 Ekim ayı itibariyle su tutulmaya başlanacağı bildirilmiştir. Ben bu büyük projede emeği geçenlere başta Sayın Valimiz Selahattin Hatioğlu'na ve DSİ yetkilileri ile emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Su tutulduğunda, daha önce istimlak edilen baraj havzasındaki alanlar su altında kalacağından, burada bulunan zeytin ağaçlarının ve dikmelerinin alınması gerekmektedir. 23.09.2008 tarihinde Sarnıç köyünde yaptığımız toplantıda köylülerimiz bir tek zeytin ağacının bile odun olmaması gerektiği konusunda birleştiler. Bu yıl zeytin hasadından hemen sonra sökülecek olan istimlak alanındaki 20-30 hatta 50 yaşlarındaki zeytin ağaçları ve zeytin dikmelerinin köyden temin edilebileceğini belirttiler. Yaklaşık 10 bin zeytin dikmesinin tamamının değerlendirilmesini, bunların odun olarak yakılmamasını ve zeytin dikmesine ihtiyacı olanların köy muhtarlığı ile temasa geçip, satın alınabileceğini belirtmek istiyorum. 100 yaşında bile olsa zeytin ağacı başka bir yere nakledilebiliniyor ve tutma sorunu yaşamıyor. 2-3 yılda da verim vermeye başlayabiliyor. Zeytin dostlarının bu fırsatı değerlendirmelerini ve yetişmiş bu zeytin ağaçlarını temin ederek uygun alanlara dikmelerini bekliyorum. Heyecana kapılmamızın sebebi sürecin kısıtlı olması ve bu kışın 10 bin zeytin ağacının nakledilmek zorunda olmasından kaynaklanıyor. Biz de Kaymakamlık olarak 25 dönümlük bir alanda dikmeleri Sarnıç Köyünden satın almak suretiyle örnek bir zeytinlik tesis etmeyi planladık ve çalışmaları başlattık. Tarım Müdürlüğümüze yıllar önce tahsis edilmiş ve herhangi bir çalışma yapılmadan terk edilmiş bir alanda Sarnıç köyünden temin edeceğimiz 400 adet zeytin ağacı ile birkaç ay içinde bir zeytinlik tesis etmeyi planlıyoruz. Zeytin çok uzun yaşayan yavaş gelişen bir bitki. Asırlık bir zeytinliğiniz yoksa telaşlanmayın ve Havran Barajı havzasındaki istimlak edilmiş alanlardan sökülecek olan Zeytin ağaçlarından temin edin. Sizin de asırlık bir zeytinliğiniz olsun. Bu konuda, tüm zeytin dostlarının ve konuyla ilgilenen üreticimizin duyarlı olacaklarına inanıyorum," dedi.

Saturday, October 04, 2008

Tanıtım ve Tartışma‏

Hasan Köşklü
04 Ekim 2008,Cumartesi


Bir süredir bir tanıtım kavgası sürüyor sektörde.

Satırbaşlarıyla hatırlayalım...

ZZTK, dış ve iç tanıtım görevi olduğunu gündeme getirdi.
UZZK, iç tanıtıma ilişkin görevin yönetmelikte olup olmadığını sorguladı.
ZZTK, geç de olsa web adresinde konuya açıklık getirdi.
Sonrasında da gündeme 5 milyon dolarlık tanıtım kavgası geldi.
Yapılan tartışmalar tam bir kara mizah örneği devam ediyor.

Öncelikle zeytinyağı tanıtımı yapılacaksa, kamu yararınadır, memnun olmak gerekir.

ZZTK, ihracat yapan üyelerinden kestiği %0.5 aidat ve DTM'in kendilerine sağladığı(büyük bir ihtimal ile önceki dönemlerden kesilen aidatlardan)kaynak oluşturmuş.
Kaynağı öncelikle dış(ihracat yaptıkları için) ve (dış ticarette gereksinim duymayacakları) iç tanıtım için kullanılacaklarını da açıklıyorlar.

UZZK'nın böyle bir kaynağı yok.

Sektörün Üst Çatı Kuruluşu ve birleşilmesi gereken yer olduğu (ben de aynı fikirdeyim) iddiasında bulunan UZZK ne yazık ki böyle bir kaynağı bu güne kadar oluşturamamış.
Çok geniş bir kesimi bünyesinde barındırdığını açıklayan UZZK Başkanı M.Tan, üyelerinden aidat veya bağış yoluyla kaynak oluşturma yoluna (bildiğimiz kadarıyla)gitmemiş.

Neler yapılabilir?...

İç ticarete konu olan ürün üzerinden bir kaynak oluşturulabilir.
Bunun için ambalajlı üretim yapanların satış faturaları üzerinden bir miktar değerlendirilebileceği gibi zorunlu olarak yapılan borsa tescilleri üzerinden de bir rakam üzerinde de anlaşılabilir.
Borsa ve odaların zeytinyağı satışları üzerinden sağladıkları gelirlerinin bir bölümü tanıtım amacıyla sektöre geri kazandırılabilir.
Her iki kesimin temsilcileri zaten UZZK yönetimi içindeler ve isterlerse kolaylıkla bu sistemi oluşturabilirler.
Böylelikle İhracatçıların kendi ticaretleri üzerinden oluşturdukları bütçe dışında, tanıtım için bir kaynak daha oluşur.

Beş milyon dolar ve sektöre zarar verme açıklamaları birer talihsiz açıklama.

Öncelikle böyle bir kaynak M.Tan'ın daha sonra açıkladığı gibi matematiksel olarak var, gerçekte yok.

M.Tan olmayan kaynak nedeniyle bir sürü açıklama yapmak durumunda kaldı, gereği var mıydı.?
Keşke Referans Gazetesine bu açıklamayı yapmasaydı, yanlış oldu.

ZZTK dan gelen açıklamanın da sektöre yararı olmadı.
Keşke, ZZTK tanıtım amaçlı önerilere açığız diyebilseydi.

Yaşanan olumsuzlukların etkisiyle yapılan ZZTK'nın istifa seçeneğini düşünme teklifi M.Tan'ın eskimiş senaryo ve sektörü kaosa sürükleme açıklamalarını getirdi.

İki yanlış bir doğru yapmadı.

Bir eksikliği belirtmekte yarar görüyorum.
UZZK sektörü birleştiremiyor, uzlaştıramıyor.
UZZK daha yapılanmasını tamamlayabilmiş değil ve bu nedenle de proje üretemiyor, kaynak oluşturamıyor, söylemlerini gerçekleştiremiyor.

Faal bir web sitesi yok.
Kurulalı ne zaman oldu, çağdaş iletişim altyapısı oluşturulmamış.
Kim nasıl üye olacak, nasıl aidat ödeyecek, genel bilgilere nasıl ulaşacak.????
Tanıtımı nasıl düşünüyor, önerileri nasıl toplayacak.????
Bu kadar gürültüye karşılık tanıtım amaçlı bir bağış kampanyası başlatmak bile mümkün ama duyuru için web sitesi yok.

Bir karışıklıktır gidiyor.

Düşünebiliyor musunuz, sektörümüzde yüzü gülen bir kesim yok.

Dahası, yaşayacağımız sorunları gündeme getiren, çözüm oluşturan işler bir yapı yok....
Konuyu biraz açayım.
Jean Sosyalist Parti Senatörü Jose Pliego bir açıklama yaptı geçenlerde. Özetle "sektörün kalite ve miktarda üretmekte sorunu olmadığını ancak sektörü geleceğe taşıyacak olan pazarlamada, risk almada, profesyonellikte ve girişimci düşünce tarzında eksiklik olduğunu açıkladı.

İspanyol zeytinyağını İtalyanca konuşturan İspanya'nın Sosyalist Parti senatörü söylüyor bunları.....

Son dört yılın en düşük zeytinyağı fiyatlarını fiyatlarını yaşayan İspanya, tedbirlerini alıyor, bütçelerini oluşturuyor, hazırlıklarını yapıyor.
Biz hala istifalar ile, olmayan bütçeler ile uğraşıyoruz.

Fıkra gibi yaşananlar; yol kenarına çalı dikeni diken, koyunların yapağısını toplayarak yumurta,sonrasında olacak civcivleri,tavukları satarak koyun alacak, ek geliri ile bir merkep almayı düşleyen babanın merkebin yeni doğmuş sıpasına binmek isteyen oğlanın durumuna benziyor durum.
"İn sıpanın üstünden, belini kıracaksın" demiş, baba oğluna.
Ortada daha fol yok,yumurta yok...

Tanıtımda söz sahibi olmayı seslendiren UZZK'nın daha işleyen bir web sitesi yok.

Tabii ki derler adama, İn o sıpanın üstünden aşağı.....diye.
Üstelik sıpa beş milyon dolar değerinde....

Dr.Mustafa Tan'ı en iyi tanıyanlardanım.
İyi niyetinden kesinlikle bir şüphem yok.
Bu aşamada istifasının sektöre yararı olacağını sanmıyorum.
Yukarıdaki satırlarım ile yanlızca içinde bulunduğumuz durumu vurgulamayı hedefledim.

M.Tan öncelikle kendisine bir yol haritası çizmeli ve mutlaka gerçek bir liderin yapması gerekeni yapmalı;
öne çıkarması gereken bir sektörü olduğunu unutmamalı.(Bu konuda iyi tanıdığı Sn.Turgut BABA'nın liderlik örneğini hatırlamalı)
Diğer yapılması gerekli olanları daha sonra paylaşacağım.

Yapılmaması gereken ise artık belli.
M.Tan gereksiz ve sonuçları iyice değerlendirilmemiş açıklamalardan kaçınmalı.
Bu tür açıklamaların sektöre birleştiri-uzlaştırıcı yararı yok.
Aksine sektöre, uzlaşmaya, M.Tan'a ve UZZK'ya zararı var.

Bu konu ile ilgili başka bir tarafı tenkit etmiyeceğim.
Nedeni basit;
Sektörün birleşeceği adres UZZK olarak gösterildiği için.

Kolay gelsin Mustafa,
Daha yapılacak çok iş var..