Saturday, December 02, 2006

Zeytinyağı mucizesi



Zeytinyağı Mucizesi

Filiz Akın

Sabah-Cumartesi, 02 Aralık 2006

İnsanoğlunun beslenmek için seçtiği en eski ve en çok kullandığı ürünlerden biri. Yıllar önce kanser araştırmalarında dünyadaki beş isimden biri olan Fransız Profesör Mathe, zeytinyağı mücizesinden bahsetmişti bize. 20 yıl önce arkadaşım Tuncay Önal'ı yaşatmaya çalışıyorduk birlikte. "Filiz unutma, zeytinyağı yalnız faydalı bir besin değil aynı zamanda iyileştirici özellikleri var," demişti, "Zeytinin olduğu her yerde hayat vardır. Uzun yaşamı, barışı temsil eder. Mitolojiden, felsefeye, tarihten sanata kadar her şeyde insanoğluna eşlik eder. Afrika'da yerliler bile ciltlerine zeytinyağı sürer, kozmetikte cilde en iyi gelen, en basit üründür," diye anlatmıştı. Yalnız bir tavsiyesi vardı: "Yemeklerde sadece zeytinyağı kullanın. Ama ekstra-ekstra değil, sadece ekstra, yani bir kere damıtılmış olanı." Çok sevdiğim kız arkadaşıma Amerika'da en fazla altı ay ömür biçmişlerdi. Profesör Mathe ile birlikte kaliteli bir altı sene daha yaşattık.

Zeytinciler zor durumda

Hem şanslı hem de şanssızız. Dünyanın bu kesiminde üçüncü olabilecekken; henüz etkileyemediğimiz birtakım kararlar ve tanıtamadığımız ürünümüzle Avrupa işlenmiş zeytinyağımızı yeterince almıyor. Elde edilen bol miktarda ürünle zeytinciler zor durumda olmalı. "Sana ne diyeceksiniz?" Zeytinyağının beslenme ve sağlıkta bu kadar önemli olması; bir açılım olduğu takdirde Türkiye'ye getireceği katkının büyüklüğünden olsa gerek, içim acıyor. Hiç tanımam bu piyasayı, sadece okuduklarımdan çok üzülüyorum. Keşke başbakanın dikkatini çekse, yüksek düzeyde yetkililerin devreye girmesiyle birşeyler yapılabilse. Ne bileyim karar mekanizmalarını açmak için çarpıcı bir kampanya ve etkileme turları mı olur, en azından pazarı zorlamak için bir beyin takımı... Geçen gece bununla ilgili mücadele verdim rüyamda. Komik komik şeyler. Sonunda kampanyaya bir de proje ekledim. Türk yemeklerini ve tariflerini içeren bir kitap. Zeytinyağlılarımızı tanıtmak için de kendimce çok esprili bir isim buldum. Biliyorsunuz Avrupa, deli dana korkusundan sonra et yemez oldu. Bütün dünya, diyetlerde dikte edildiği şekilde, kırmızı eti azalttı. Kuş gribinden sonra tavuk ve benzeri hayvanlardan da el çektiler. Zeytinyağlı yemeklere yöneliş var, ama çeşit çeşit salata haricinde çok tarifleri de yoktur. Halbuki bizim mutfağımızı zeytinyağlıları hafifleterek ve sunumunu çok güzelleştirerek onlara alternatif olarak sunamaz mıyız? Bilimsel araştırma neticelerine göre deli danadan, kuş gribinden, kırmızı et ve kanserojen faktörlerden uzak bir mutfak. Sloganı: Sağlıklı beslenmek, genç kalmak ve kilo almamak için. (Doğrusu da bu değil mi?) İngilizce ismi de Turkish The Lights. Türk lokumu (Turkish delights) yerine sağlıklı, şık, ucuz, orijinal, en önemlisi lezzetli ve hafif anlamına gelebilir. O kadar eğlendim ki; o heyecanla tarifler ve çok şık sunumlarını not etmeye başladım. Hatta bir ara notere gitmemiz icabetti, "Acaba şu düşünceyi de noterden tasdikli hale getirsem mi?" diye düşündüm. İnsan böyle kaptırıyor işte. Her şey hayal etmekle başlarmış.

No comments: