EDİTÖRÜN NOTU :
Güzelim zeytinyağlarımız varken yetmiyormuş gibi başımıza bir de kanola yağı çıktı. Haberciliğin kaderi işte; hoşlanmasak da bilgilendirmek için bazı haberleri yayımlamak zorunda olmak...
M.Hakkı Yazıcı
İHA
24 Haziran 2008 Salı
Aymar'ın katkılarıyla sıvı yağ sektörünün masaya yatırıldığı toplantıda, çiftçi, tüketici ve sanayiciyi derinden etkileyen gıda krizin aşılabilmesi için kanola yağının üretiminin artırılmasının önemine işaret edildi.
Dünyada küresel ısınmanın etkisi ile başlayan, biyo-dizele talebin artması ile tırmanan kriz, geçtiğimiz aylarda Türkiye'de gıda ve sıvı yağ sektöründe fiyatların birden yükselmesine sebep oldu. Krizin etkileri devam ederken, petrol fiyat artışı nedeniyle dünya ekonomisinde yeniden dalgalanmalar başladı. Bir önceki krizde olduğu gibi petrol fiyatlarının yeniden artması ile ülke olarak yurtdışına daha fazla ödeme yapmayı engellemek ve sektörün rahat bir nefes almasını sağlamak için bugün Aymar sponsorluğunda, Sardunya Fındıklı'da bir basın toplantısı düzenlendi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Naci Algan, Türk Kalp Vakfı Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzmanı Dr. Sumru Özbay ve Aymar Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Özyurt'un konuşmacı olarak yer aldığı toplantıda; çiftçi, tüketici ve sanayiciyi derinden etkileyerek, yaşam şartlarını zorlaştıran krizin aşılabilmesi için alternatif çözüm yollarından biri olarak, kanola yağının üretiminin artırılması önerildi. Ardından kanola yağının kökeni, yapısı, tarım alanındaki uygulanabilirliği, rakamlar eşlinde sektöre sunduğu artılar ve sağlığa yararı hakkında basın mensuplarına bilgi verildi.
Toplantıda konuşan Aymar Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Özyurt, "Aymar olarak, bu toplantıya ev sahipliği yapmamızın amacı, özellikle gelişme sürecinde olan ve düzenli bir ekonomik yapıyı kurmaya çalışan ülkemizde, üretici olarak öngördüğümüz tehlikeleri sizlere sunmak ve çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmaktır. Ülkemizde tüketilen yağların yarısı yurtdışından karşılanmaktadır. 2007 ve 2008'in ilk dört ay rakamlarını karşılaştırdığımızda; 2007 ilk dört ay yağ ithalatımız 393 milyon dolar, 2008 ilk dört aylık yağ ithalatımız 881 milyon 424 bin 2 dolar olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılında ithal ettiğimiz miktar 2007 yılına yakın olmasına karşın, bu sefer tablo daha da kötüleşmiş ve ödediğimiz tutardaki artış yüzde 224 olmuştur. Buna karşılık 2007 ilk dört ay ile 2008 ilk dört ay ihracat rakamlarını incelediğimizde, ihracatımız 2007'de 70 milyon 874 bin 681 dolar'dan 2008'de 145 milyon 4 bin 2 dolar'a yükselmiştir. Bu, yüzde 204 artış anlamına gelmektedir. Miktarlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
İhracattaki yüzde 204'lük artış, yağ fiyatlarından kaynaklanmakta olup, miktarsal artış sadece yüzde 21'dir" dedi.
Türkiye'de en çok ayçiçek, mısır, soya, kanola ve pamuk yağlarının tüketildiğini ifade eden Özyurt, "Ülkemizde çoğunlukla tercih edilen ayçiçek yağı tüketimi, her sene daha da artmıştır. 2006'dan günümüze 1 kg. rafine ayçiçek yağı fiyatları; 1 Ocak 2006'da 0,97 YTL, 1 Ocak 2007'de 1,43 YTL, 1 Ocak 2008'de ise 2,15 YTL olarak belirlenmiştir. Yani, 2007'ye göre yüzde 150 artış göstermiştir. 2008 başından, 18 Haziran'a kadar olan fiyat artışı yüzde 145 olarak gerçekleşmiş ve bugün itibariyle 3,12 YTL olmuştur. Bu da demektir ki 1 Ocak 2006'dan günümüze 2,5 senedeki fiyat artışı yüzde 323'tür. Önümüzdeki senelerde durumun daha da kötüye gitmesini bekliyoruz. Çünkü küresel ısınma ve petrol fiyatlarının anormal artışı, bugün dünyada alternatif enerji kaynakları arayışını oldukça hızlandırdı. Bu arayışlar sonucunda gelinen en önemli nokta, biyoyakıtlardır. Yurtdışında belli ölçüde kullanımına izin verilen biyoyakıtlar, ülkemizde de her geçen gün daha da yaygınlaşarak bir trend haline gelmiştir. Ancak fark edilmeyen gerçek, bu trendin içinde bulunduğumuz yağ krizini daha da kötüye götürmesidir. Küresel ısınmanın etkisi ile dünyada ve ülkemizde yağ ve yağlı tohum arzı azalmış, alternatif enerji arayışı sonucunda, yağa olan talep artmıştır. Kısaca arz azalmış, talep ise artmıştır. Dolayısıyla, bu trend bir zaman sonra büyük bir açığa neden olacaktır" dedi.
Ülke olarak bu gidişe "dur" denilmesi gerektiğine işaret eden Özyurt, "Bize göre tek yol, ülkemizde rahatlıkla yetişebilen bitkilerden elde edilen yağları kullanmaktır. Bu nedenle zeytinyağının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ve zeytinyağının yanında, Türkiye'de çok rahat yetişebilen ve kendi yağlarımızdan olan kanola ve pamukyağı üretiminin artması, dışa olan bağlılığımızı azaltacak ve döviz çıkışlarını engelleyecektir. Tüketiciler açısından da daha sağlıklı yağlara yönelmeye zemin hazırlayacaktır.
Kanola yağının elde edildiği kanola bitkisi, ülkemizin her bölgesinde rahatlıkla yetişebilen bir bitkidir. Bu sayede, ayçiçek bitkisinin yetişemediği veya çorak kalmış arazilerde rahatlıkla kanola bitkisini yetiştirebilir ve senede 2 kez hasat alarak, ülke ekonomisine kazandırabiliriz. Bunun yanında kanola yağı, dünyada zeytinyağından sonra en sağlıklı olarak bilinen ve doğruluğu araştırmalarla kanıtlanmış bir yağdır. Kanola yağının tüketimi ile insanımız daha sağlıklı beslenecektir. Bu sebeple, kanola tohumu ekimine devlet desteği verilip kanola çiftçisinin teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz. İthal palm ve soya yağı yerine de kendi yağımız olan pamuk yağımız kullanılmalıdır diye düşünüyoruz. Alışkanlıklarımızı, ayçiçek ve mısırdan kanolaya ve ülkemizde yetişen konuşmamın girişinde bahsettiğim diğer yağlara kaydırarak, yurtdışına ödediğimiz yaklaşık 257 milyon 408 bin dolar'dan kurtulabilir, yabancı çiftçilerin ve aracı firmaların yerine de KANOLA eken Türk çiftçisi ve üreticilerini kazanan konumuna geçirebiliriz" dedi.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Naci Algan ise, "Ülkemiz için pek yeni bir bitki olmayan kanola ekim alanlarının artırılması ve üretiminin ciddi bir seviyeye getirilmesi, bitkisel yağlar ile beraber, biyodizel üretiminde de kalıcı bir ürün olması açısından önemli rol oynamaktadır. Türkiye tüm ümitlerini ayçiçeği tarımına bağlamış ve bitkisel yağ açığını ayçiçeği ile çözmeye çalışmıştır. Ülkemizin, daha da gecikmeden kanola bitkisine gereken önemi vermesi, çözüm için kaçınılmaz bir öneridir. Türkiye'nin her bölgesinde kışlık olarak yetiştirme olanağı bulunan kanola, daha düşük oranda verime razı olmak koşuluyla yazlık olarak da yetiştirilebilir. Genel bir ifadeyle buğday tarımının yapıldığı her bölgede, sulama olanakları olmayan bölgelerde bile kış ve ilkbahar yağmurlarıyla, kanola tarımı yapılabilir. İç piyasada buğday ile aynı seviyede fiyatla satın alınması ve buğdayın daha verimli olması, bu bitkinin giderek az yetiştirilmesine neden olmuştur. Son yıllarda gelişmiş ülkelerin biyodizel kullanımında kanolayı tercih etmesi ile bizde de ekim alanlarında az da olsa bir artış başlamıştır. Kanola, kışlık olarak buğday ile ekim nöbetine girmeli ve yeterli desteklemeler yapılmalıdır. Bu şekilde ülkenin bitkisel yağ ve biyodizel ham maddesi sorunları çözümlenmelidir" şeklinde konuştu.
Kanolanın besin değeri ve sağlığa yararı ile zeytinyağı ile birlikte kullanımının yaygınlaşması gerektiğine değinen Türk Kalp Vakfı Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzmanı Dr. Sumru Özbay ise, "Kanola bitkisi, doğada kendiliğinden yetişen, yabani bir otsu bitkidir. Yabani bitkilerin besin öğeleri ve etken maddeleri çok etkili olduğundan, kanolayı diğer bitkisel yağlar ile karşılaştırdığımızda, bu dört vitaminin bağırsaklarda emilimini yüksek oranda sağlaması açısından daha avantajlıdır. Kanola yağı vücut için önemli olan A, D, E, K vitaminlerine sahip olmasının yanında, Omega 3 ve Omega 6 içermesi, zeytinyağı özelliği ve diğer bitkisel sıvı yağların özelliğini beraberce göstermesi bakımından son derece önemlidir. Son yıllardaki araştırmalar Omega 3 ve 6'nın beyin gelişiminin etkisinin yanı sıra, retina hücrelerinin görme yeteneği üzerindeki etkisini de ispatlanmıştır. Ayrıca Omega 3 yağ asitleri, koroner atherosklerojen önlenmesinde son derece etkilidir ve Kardiac arrest riskini azaltmaktadır. Başlı başına bir mucize olan zeytinyağının yararları son yıllarda daha çok konuşulmaktadır. Daha önceleri zeytinyağı, zeytinyağlı yemeklerde ve salatalarda kullanılırdı. Diğer bitkisel sıvı yağlar, (ayçiçek, mısırözü gibi) dumanlama noktası yüksek olduğu için kızartmalarda kullanılıyordu. Oysa KANOLA yemeklerde, salatalarda ve kızartmalarda kullanılabilecek bütün özelliklere sahip bir yağ olması bakımından önemlidir" dedi.
No comments:
Post a Comment