Hürriyet Gazetesi
14 Şubat 2011
Muğla Milas’a bağlı Ağaçlıhöyük’te zeytincilikle uğraşan Ali Osman Menteşe, 15 yıllık eşi Sitare Menteşe için özel zeytinyağı imal etti
Ali Osman Menteşe (65), eşi Sitare Menteşe’yle (65) 1996’da evlendi. Menteşe, evliliklerinin 15’inci yıldönümü dolayısıyla özel bir zeytinyağı üretimi yaptı. Milas’ta elde ettiği ürünleri butik bir işletmede işleyen Ali Osman Menteşe, “Zeytinyağı üretmek benim için büyük bir zevk ve paylaşım duygusu. Ürettiğim zeytinyağlarını genellikle çevremdeki dostlarımla paylaşıyorum. Zaman zaman belirli olayları bu zeytinyağı etiketlerinde taçlandırıyorum” dedi.
Bundan birkaç yıl önce dedesi Murat Salih Menteşe’yle 1908’de Paris’te evlenen babaannesi Fransız asıllı Suzanne Dugeny için evliliklerinin 100’üncü yıldönümü anısına ‘Suzan Nine’ markalı zeytinyağı ürettiğini söyleyen Menteşe, “Geçen yıl da torunum için ‘Torun Osman Reşat’ adı altında bir etiket hazırlamıştım” dedi.
İkinci evliliğini 1996’da Sitare Menteşe’yle yaptığını belirten Osman Menteşe, bu yıl evliliklerinin 15’inci senesi olduğunu, bunu kutlamak, dostlarına haber vermek ve onlarla bu duyguyu paylaşmak için etiket hazırladığını dile getirdi.
Sadece 500 adet şişelendi
Etiketi hazırlama öyküsünü de ‘ilginç’ olarak nitelendiren Menteşe, “Birkaç gün önce rüyamda bir ses bana böyle bir çalışma yapmamı söyledi. Sabahleyin uyandığımda ilk işim eşimle düğünümüzde çektirdiğimiz fotoğrafları elime almak oldu. İçlerinden birini seçerek bu yılın zeytinyağlarının üzerine ‘Sevgiyle ürettik’ sloganıyla yerleştirdik. Yaptığım çalışmadan eşimin haberi yoktu. Daha sonra gösterdiğimde çok mutlu oldu. Bunlar küçük ama önemli şeyler. Evlilik yıldönümümüz için hazırlattığım 500 zeytinyağını yine eşim ve dostumla paylaşacağım” diye konuştu.
Gümüş madalyalı
‘Menteşe Som’ ve ‘Menteşe Olio Mylasa’ markalarıyla ulusal ve uluslararası zeytinyağı fuarlarına katıldığını dile getiren Menteşe, şunları kaydetti: “Menteşe Olio Mylasa markalı sızma zeytinyağımız 2007’de İtalya’da düzenlenen bir fuarda Uluslararası Sızma Zeytinyağı Kataloğu’nda (L’extravergine–2007), Menteşe Som da 2008’deki aynı isimli katalogda yer aldı. Ayrıca memecik zeytinlerinden elde ettiğim Menteşe Som sızma zeytinyağıyla Belçika merkezli Monde Selection kalite değerlendirme kuruluşunca gümüş madalyayla ödüllendirildim. 31 Mayıs–1 Haziran 2009’da İtalya Venedik’te yapılan uluslararası toplantıda da gümüş madalya ve belge aldım.”
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Tuesday, February 22, 2011
Zeytinyağında marka hedefi
Hürriyet Gazetesi
14 Şubat 2011
Körfez bölgesinde zeytin üreticileri ile oda ve borsa temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturduğu tanıtım grubu atağa kalktı. İlk hedef markalaşmak.
Balıkesir Valiliği öncülüğünde 7 ilçenin tarım müdürlükleri, odalar ve borsaların bir araya gelmesiyle dört ay önce kurulan Balıkesir Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu (BZZTG), markalaşma atağına kalktı. Başkan Mehmet Semerci, “Dökme zeytinyağı ile değil, Made in Turkey olarak, yani katma değeri yüksek ürünlerle, dış pazarlarda yer almak istiyoruz” dedi. Bu konuda fazla rakip bulunmamasının önemli avantaj olduğunu kaydeden Semerci, “Akdeniz çanağına ait bu üründe İngiliz, Alman, Norveçli rakibiniz yok. Çinli rakibiniz olmayacak. Avustralya ve ABD-Kalifornia denedi, olmadı. Buna rağmen Türkiye tedarikçi durumunda. İspanya ve İtalya gibi ülkelere dökme ihraç ettiğimiz zeytinyağı, ambalajlanarak bu ülkelerin markaları altında satılıyor” dedi. Sektörün birlik içinde hareket ederek Türk mutfağını kullanmak suretiyle zeytinyağında kendi markasını yaratması gerektiğini savundu.
Semerini örnek
Geçen haziranda Kudüs’te Terra Olivo 2010 / Akdeniz Uluslararası Sızma Zeytinyağı Yarışması’na “Semercioğlu”, temmuzda ise Londra’da ‘Gread Taste Gold 2010’ yarışmasında “Semerini” markasıyla yine altın madalya kazandıklarını hatırlattı. Semerci, “Markalaşma yolunda bu önemli bir adım” dedi.
14 Şubat 2011
Körfez bölgesinde zeytin üreticileri ile oda ve borsa temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturduğu tanıtım grubu atağa kalktı. İlk hedef markalaşmak.
Balıkesir Valiliği öncülüğünde 7 ilçenin tarım müdürlükleri, odalar ve borsaların bir araya gelmesiyle dört ay önce kurulan Balıkesir Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu (BZZTG), markalaşma atağına kalktı. Başkan Mehmet Semerci, “Dökme zeytinyağı ile değil, Made in Turkey olarak, yani katma değeri yüksek ürünlerle, dış pazarlarda yer almak istiyoruz” dedi. Bu konuda fazla rakip bulunmamasının önemli avantaj olduğunu kaydeden Semerci, “Akdeniz çanağına ait bu üründe İngiliz, Alman, Norveçli rakibiniz yok. Çinli rakibiniz olmayacak. Avustralya ve ABD-Kalifornia denedi, olmadı. Buna rağmen Türkiye tedarikçi durumunda. İspanya ve İtalya gibi ülkelere dökme ihraç ettiğimiz zeytinyağı, ambalajlanarak bu ülkelerin markaları altında satılıyor” dedi. Sektörün birlik içinde hareket ederek Türk mutfağını kullanmak suretiyle zeytinyağında kendi markasını yaratması gerektiğini savundu.
Semerini örnek
Geçen haziranda Kudüs’te Terra Olivo 2010 / Akdeniz Uluslararası Sızma Zeytinyağı Yarışması’na “Semercioğlu”, temmuzda ise Londra’da ‘Gread Taste Gold 2010’ yarışmasında “Semerini” markasıyla yine altın madalya kazandıklarını hatırlattı. Semerci, “Markalaşma yolunda bu önemli bir adım” dedi.
Marmarabirlik'ten, Irak'a ilk zeytin ihracatı gerçekleşti
Gözlem Gazetesi
11.02.11
Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik), 27 ülkeye gerçekleştirdiği zeytin ihracatına Irak'ı da dâhil etti.
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, yaptığı yazılı açıklamada, satış odaklı yeni stratejiyle şimdiye kadar ulaşılmamış pazarlara ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.
Geçtiğimiz yıl, 5 bin 374 ton sofralık zeytin ihracatı karşılığında 21 milyon 355 bin dolar döviz girdisi sağladıklarını hatırlatan Asa, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar ABD'den Yeni Zelanda'ya, Güney Afrika'dan Finlandiya'ya kadar, dünyanın dört bir yanına zeytin ihracatı yapan Marmarabirlik'in yeni pazar arayışları sonuç veriyor. Son olarak Irak ile yaptığımız görüşmeler olumlu sonuçlandı. Erbil'e 20 bin dolar tutarında ürün gönderildi. Irak'a ilk aşamada gönderdiğimiz ürün miktarı çok olmasa da önemli olan yeni pazarın kapısının açılmış olmasıdır."
Yurt içi ve yurt dışında pazar arayışlarının devam ettiğini belirten Asa, Japonya, Ukrayna ve Suudi Arabistan ile görüşüldüğünü ifade etti.
Asa, ihracat yapılan ülke sayısını yakın zamanda ilave etmek istedikleri ülkeleri şöyle sıraladı: "Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya, Lüksemburg, ABD, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Avustralya, KKTC, İngiltere, Norveç, Gürcistan, Kanada, Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Yeni Zelanda, Dubai, Güney Afrika ve son olarak Irak'a ihracat yapıyoruz. Şimdi Japonya, Belarus, Ukrayna, Suudi Arabistan ve Kuveyt'e ihracat yapma girişimlerimiz sürüyor."
11.02.11
Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik), 27 ülkeye gerçekleştirdiği zeytin ihracatına Irak'ı da dâhil etti.
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, yaptığı yazılı açıklamada, satış odaklı yeni stratejiyle şimdiye kadar ulaşılmamış pazarlara ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.
Geçtiğimiz yıl, 5 bin 374 ton sofralık zeytin ihracatı karşılığında 21 milyon 355 bin dolar döviz girdisi sağladıklarını hatırlatan Asa, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar ABD'den Yeni Zelanda'ya, Güney Afrika'dan Finlandiya'ya kadar, dünyanın dört bir yanına zeytin ihracatı yapan Marmarabirlik'in yeni pazar arayışları sonuç veriyor. Son olarak Irak ile yaptığımız görüşmeler olumlu sonuçlandı. Erbil'e 20 bin dolar tutarında ürün gönderildi. Irak'a ilk aşamada gönderdiğimiz ürün miktarı çok olmasa da önemli olan yeni pazarın kapısının açılmış olmasıdır."
Yurt içi ve yurt dışında pazar arayışlarının devam ettiğini belirten Asa, Japonya, Ukrayna ve Suudi Arabistan ile görüşüldüğünü ifade etti.
Asa, ihracat yapılan ülke sayısını yakın zamanda ilave etmek istedikleri ülkeleri şöyle sıraladı: "Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya, Lüksemburg, ABD, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Avustralya, KKTC, İngiltere, Norveç, Gürcistan, Kanada, Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Yeni Zelanda, Dubai, Güney Afrika ve son olarak Irak'a ihracat yapıyoruz. Şimdi Japonya, Belarus, Ukrayna, Suudi Arabistan ve Kuveyt'e ihracat yapma girişimlerimiz sürüyor."
Zeytinyağı artık markalarına sızmalı
Yalçın Bayer
Hürriyet
20 Şubat 2011,Pazar
İDA’dayız...Kazdağları’nın(İda eteklerindeki cennet mekânlar...
Afrodit’in Hermes’le aşk yaşadığı, Paris’in Helena’ya aşkını sunduğu, tanrı Zeus’un Hera’yı gördüğü, mitoloji tanrılarının balayını geçirdiği, zümrüt taşlı efsanevi Kazdağı’nın eteği, Ege’nin başladığı yer Küçükkuyu... Biraz yukarıda Troya var. Dünyanın en büyük savaşlarının yaşandığı, tarih boyu türlü medeniyetlere eşlik etmiş demeyelim, beşiklik etmiş.
Küçükkuyu; Akçay, Altınoluk ve Assos’tan sonra adı öne çıkan bir belde. Kışları 6 bin, yazları 15 bine ulaşan bu beldede ‘2. Küçükkuyu Zeytin Kurtuluş Şenlikleri’ başladı dün... Neden ‘Kurtuluş’? Küçükkuyu’da zeytin hasadı diğer bölgelerin aksine kasım ayı başında başlayıp mart ortasında sona eriyormuş... İşte bu zahmetli işlemin bitmesi nedeniyle ‘kurtuluş’ deniyormuş.
Bölgedeki zeytin ağaçları dünyanın en ‘kısmetli’ zeytinleri sayılıyor.
Çünkü Kazdağları, rüzgârları kestiği için diğer bölgelerdeki üretimin aksine asidi daha düşük ve çok daha verimli kabul ediliyor. Yani dünyanın en leziz, düşük asitli ve kendisine has güzel kokulu zeytinyağı...
Zeytinler 4 bin yıllık usulle toplanıyor hâlâ...
Zeytinlerin daldan sofraya gelinceye dek geçirdiği geçirdiği üretim aşamaları, geleneksel ve modern tesislerin gezilmesi, taze köy ekmeğiyle zeytin ve zeytinyağı tadımının yapılmasından sonra ‘Zeytin ve zeytinyağında kalite ve markalaşma’ konulu bir panel vardı... Müjgan Suver’in moderatörlüğünde Mehmet Saffer Molvalı (Eren Holding), Haluk Yurtkıran (Adatepe Zeytinyağı Müzesi Kurucusu) ve Erdal Seyhan (Anadolu Cam Sanayii A.Ş.) ve Küçükkuyu Belediye Başkanı Cengiz Balkan bize ilginç konuşmalar yaptılar. Keşke siyasi partilerden de katılanlar olsaydı... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ve Umut Oran’ın mesajları vardı sadece. Belediye Başkanı, Çinli düşünür Konfüçyüs’ten güzel bir söz aktardı:
“Karanlığa kızacağına bir mum da sen yak!”
Başkan da bu etkinliklerle Küçükkuyu markasını öne çıkarıyor.
Ayvalık’a, Edremit’e ve Gemlik’e rakip olmak için...
Evet... Zeytinin Türkiye’de 500 bin ailenin doğrudan, 10 milyon ailenin de dolaylı geçim kaynağı olduğunu, üretimin yüzde 70’nin zeytinyağı, geriye kalanının da sofralık zeytin olarak tüketildiğini... 160 milyon zeytin ağacı ile üretimde dördüncü sırada ama 150 bin ton zeytinyağı üretimiyle ancak 5. sırada olduğumuzu, Türk toplumunun kişi başına yılda 1.5 kilo zeytinyağı tükettiğini, Yunanistan’da ise bu rakamın 22, İtalya 12 ve İspanya’da 10 ve Suriye’de 6 kilo olduğunu kaçımız biliyoruz.
Küreselleşme ürecinde Tariş’ten sonra bir dünya markası yaratamıyoruz
Panelde üzerinde durulan en önemli konu buydu; üretmek yetmiyor, pazarlamak ve markalaşmak gerekiyor... Onu da camdaki görsellerle makyajlamak...
Çözüm önerileri, yatırım fırsatları, küreselleşme kıskacındaki Türkiye için çok önemli... Kırsal bölgede ihmaller sürerse, zeytin-zeytinyağı sistemi de çöker... Hiçbir ürünün fiyat ve pazarlamasını hâlâ belirleyemiyoruz.
Yanlış politikalara tek taraflı bakıldığında sorunu anlamak mümkün değildir. Acı olan budur.
Tariş’i anlamak
TÜRKİYE’de zeytin ve zeytinyağı konusunda bir otorite kabul edilen Tariş Başkanı Cahit Çetin, “Zeytinyağı tüketimi kültür seviyesiyle doğru orantılıdır. Zeytinyağı başlı başına bir kültürdür” dedi.
Birliğin Ege Bölgesi’nde 6 il, 33 kooperatif ve 28 bin üreticili temsili köylü markası ‘Tariş Zeytinyağı’ sarı tenekeden mükemmel şişelere girerek, dünyaya sızdığını kabul etmek gerekiyor.
Eleştirilecek tarafları olmasına rağmen Tariş, bu toprakların alın terinin bir markası...
Cahit Çetin devam ediyor:
“Uzun yıllar Türkiye’nin 30 bin ton ile 50 bin ton arasında değişen yıllık üretim rekoltesinin, bugün ulaştığı rakam yıllık ortalama 120-150 bin ton üretimdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bundan son yıllarda başlattığı ‘zeytincilik kalkışmasıyla’ 2015 yılı hedefi yılda 700 bin ton zeytinyağı üretimi olacaktır.
Soru şu: Türkiye bunun için ne yaptı? Çetin şöyle diyor:
“Üretimin ilk ayağı olan ücretsiz zeytin fidanı dağıtımı, kontinü tesis kurulmasına yüzde 50 hibe kredi ve gelinen noktada Türkiye uzun yıllar 90 milyon adet olan zeytin ağacı varlığını, 150 milyon adet seviyelerine çıkardı. Bu gelişmeye paralel çiftçinin üretim heyecanını, geçmiş yıllarda müteahhitlere terk edilen zeytin alanları ve köklenen zeytin ağaçlarının dramlarını yaşamamak için öncelikle çiftçinin üretim heyecanını diri tutmak lazım.”
Bizi dışlayan AB’den Suriye’ye kıyak...
SURİYE, ki AB’nin kotasını kullandığı en önemli ülke. Yani, Avrupa’nın ambarı..
- Gümrük Birliği anlaşması olan Türkiye’ye göre Suriye zeytinyağında AB nezdinde daha avantajlı durumda. Türk zeytinyağı ise AB ülkelerine hâlâ girmekte zorlanıyor. Türk zeytinyağına ambalajlı ürün ihracatında neredeyse mal bedeli kadar gümrük vergisi uygulanıyor. AB, zeytinyağında en büyük üretici olduğundan kendi üreticisini ve ürününü korumak adına yapıyor bunu. AB ülkeleri dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor.
- Türk zeytinyağı ağırlıklı olarak İspanya ve İtalya’ya dökme olarak satılıyor. Bunun için gümrük vergisi uygulanmıyor, ancak ambalajlı ve markalı ürünlerde yüksek gümrük duvarlarına çarpıyor. Son yıllarda Türk zeytinyağının ambalajlı ve markalı satışı ivme kazanmış olsa da henüz istenilen seviyeye ulaşmadı. Yıllara göre 14-15 bin ton ambalajlı ve markalı satış gerçekleşiyor.
Hürriyet
20 Şubat 2011,Pazar
İDA’dayız...Kazdağları’nın(İda eteklerindeki cennet mekânlar...
Afrodit’in Hermes’le aşk yaşadığı, Paris’in Helena’ya aşkını sunduğu, tanrı Zeus’un Hera’yı gördüğü, mitoloji tanrılarının balayını geçirdiği, zümrüt taşlı efsanevi Kazdağı’nın eteği, Ege’nin başladığı yer Küçükkuyu... Biraz yukarıda Troya var. Dünyanın en büyük savaşlarının yaşandığı, tarih boyu türlü medeniyetlere eşlik etmiş demeyelim, beşiklik etmiş.
Küçükkuyu; Akçay, Altınoluk ve Assos’tan sonra adı öne çıkan bir belde. Kışları 6 bin, yazları 15 bine ulaşan bu beldede ‘2. Küçükkuyu Zeytin Kurtuluş Şenlikleri’ başladı dün... Neden ‘Kurtuluş’? Küçükkuyu’da zeytin hasadı diğer bölgelerin aksine kasım ayı başında başlayıp mart ortasında sona eriyormuş... İşte bu zahmetli işlemin bitmesi nedeniyle ‘kurtuluş’ deniyormuş.
Bölgedeki zeytin ağaçları dünyanın en ‘kısmetli’ zeytinleri sayılıyor.
Çünkü Kazdağları, rüzgârları kestiği için diğer bölgelerdeki üretimin aksine asidi daha düşük ve çok daha verimli kabul ediliyor. Yani dünyanın en leziz, düşük asitli ve kendisine has güzel kokulu zeytinyağı...
Zeytinler 4 bin yıllık usulle toplanıyor hâlâ...
Zeytinlerin daldan sofraya gelinceye dek geçirdiği geçirdiği üretim aşamaları, geleneksel ve modern tesislerin gezilmesi, taze köy ekmeğiyle zeytin ve zeytinyağı tadımının yapılmasından sonra ‘Zeytin ve zeytinyağında kalite ve markalaşma’ konulu bir panel vardı... Müjgan Suver’in moderatörlüğünde Mehmet Saffer Molvalı (Eren Holding), Haluk Yurtkıran (Adatepe Zeytinyağı Müzesi Kurucusu) ve Erdal Seyhan (Anadolu Cam Sanayii A.Ş.) ve Küçükkuyu Belediye Başkanı Cengiz Balkan bize ilginç konuşmalar yaptılar. Keşke siyasi partilerden de katılanlar olsaydı... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ve Umut Oran’ın mesajları vardı sadece. Belediye Başkanı, Çinli düşünür Konfüçyüs’ten güzel bir söz aktardı:
“Karanlığa kızacağına bir mum da sen yak!”
Başkan da bu etkinliklerle Küçükkuyu markasını öne çıkarıyor.
Ayvalık’a, Edremit’e ve Gemlik’e rakip olmak için...
Evet... Zeytinin Türkiye’de 500 bin ailenin doğrudan, 10 milyon ailenin de dolaylı geçim kaynağı olduğunu, üretimin yüzde 70’nin zeytinyağı, geriye kalanının da sofralık zeytin olarak tüketildiğini... 160 milyon zeytin ağacı ile üretimde dördüncü sırada ama 150 bin ton zeytinyağı üretimiyle ancak 5. sırada olduğumuzu, Türk toplumunun kişi başına yılda 1.5 kilo zeytinyağı tükettiğini, Yunanistan’da ise bu rakamın 22, İtalya 12 ve İspanya’da 10 ve Suriye’de 6 kilo olduğunu kaçımız biliyoruz.
Küreselleşme ürecinde Tariş’ten sonra bir dünya markası yaratamıyoruz
Panelde üzerinde durulan en önemli konu buydu; üretmek yetmiyor, pazarlamak ve markalaşmak gerekiyor... Onu da camdaki görsellerle makyajlamak...
Çözüm önerileri, yatırım fırsatları, küreselleşme kıskacındaki Türkiye için çok önemli... Kırsal bölgede ihmaller sürerse, zeytin-zeytinyağı sistemi de çöker... Hiçbir ürünün fiyat ve pazarlamasını hâlâ belirleyemiyoruz.
Yanlış politikalara tek taraflı bakıldığında sorunu anlamak mümkün değildir. Acı olan budur.
Tariş’i anlamak
TÜRKİYE’de zeytin ve zeytinyağı konusunda bir otorite kabul edilen Tariş Başkanı Cahit Çetin, “Zeytinyağı tüketimi kültür seviyesiyle doğru orantılıdır. Zeytinyağı başlı başına bir kültürdür” dedi.
Birliğin Ege Bölgesi’nde 6 il, 33 kooperatif ve 28 bin üreticili temsili köylü markası ‘Tariş Zeytinyağı’ sarı tenekeden mükemmel şişelere girerek, dünyaya sızdığını kabul etmek gerekiyor.
Eleştirilecek tarafları olmasına rağmen Tariş, bu toprakların alın terinin bir markası...
Cahit Çetin devam ediyor:
“Uzun yıllar Türkiye’nin 30 bin ton ile 50 bin ton arasında değişen yıllık üretim rekoltesinin, bugün ulaştığı rakam yıllık ortalama 120-150 bin ton üretimdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bundan son yıllarda başlattığı ‘zeytincilik kalkışmasıyla’ 2015 yılı hedefi yılda 700 bin ton zeytinyağı üretimi olacaktır.
Soru şu: Türkiye bunun için ne yaptı? Çetin şöyle diyor:
“Üretimin ilk ayağı olan ücretsiz zeytin fidanı dağıtımı, kontinü tesis kurulmasına yüzde 50 hibe kredi ve gelinen noktada Türkiye uzun yıllar 90 milyon adet olan zeytin ağacı varlığını, 150 milyon adet seviyelerine çıkardı. Bu gelişmeye paralel çiftçinin üretim heyecanını, geçmiş yıllarda müteahhitlere terk edilen zeytin alanları ve köklenen zeytin ağaçlarının dramlarını yaşamamak için öncelikle çiftçinin üretim heyecanını diri tutmak lazım.”
Bizi dışlayan AB’den Suriye’ye kıyak...
SURİYE, ki AB’nin kotasını kullandığı en önemli ülke. Yani, Avrupa’nın ambarı..
- Gümrük Birliği anlaşması olan Türkiye’ye göre Suriye zeytinyağında AB nezdinde daha avantajlı durumda. Türk zeytinyağı ise AB ülkelerine hâlâ girmekte zorlanıyor. Türk zeytinyağına ambalajlı ürün ihracatında neredeyse mal bedeli kadar gümrük vergisi uygulanıyor. AB, zeytinyağında en büyük üretici olduğundan kendi üreticisini ve ürününü korumak adına yapıyor bunu. AB ülkeleri dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor.
- Türk zeytinyağı ağırlıklı olarak İspanya ve İtalya’ya dökme olarak satılıyor. Bunun için gümrük vergisi uygulanmıyor, ancak ambalajlı ve markalı ürünlerde yüksek gümrük duvarlarına çarpıyor. Son yıllarda Türk zeytinyağının ambalajlı ve markalı satışı ivme kazanmış olsa da henüz istenilen seviyeye ulaşmadı. Yıllara göre 14-15 bin ton ambalajlı ve markalı satış gerçekleşiyor.
Sahte zeytinyağı ile mücadele sonuç verdi
Zaman Gazetesi
18 Şubat 2011,Cuma
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile birlikte 17 sivil toplum örgütüyle hileli ve sağlığa zararlı zeytinyağına savaş açan Zeytindostu Derneği, 5 aylık mücadelesinde 41 çeşit ürünü market raflarından indirtti.
'El Ele Zeytinyağında Yüzde 100 Güvence Projesi' kapsamında tüketici şikâyetleri göz önüne alınarak market raflarından toplanan 82 natürel sızma zeytinyağı numunesinden 41'inin, Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Pirina Yağı Tebliği'ne uygun olmadığı tespit edildi. Denetim ve uyarıların ardından ikinci turda alınan 38 numunenin tamamının Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olduğu belirlendi. Projenin sonuçlarını, düzenlediği basın toplantısıyla duyuran Dernek Başkanı Metin Ölken, "Bu projeyle sektörümüze çekidüzen vermeye başladık. Gıda alanında örnek bir otokontrolle kendi bahçemizi temizlemek istedik." diye konuştu.
Zeytin üreten tüm bölgelerdeki sivil toplum örgütlerinin desteğini alarak projeye başladıklarını ve özellikle zincir marketlerde çok önemli adımlar attıklarını aktaran Ölken, her kesimin bilinçlenmesiyle sistemin daha iyi oturacağını söyledi. Ölken, "Projemizde hiçbir kurumu karalama veya ayrıcalık sağlama amacında değiliz. Öyle bir irade ortaya koyduk ki, özeleştiri sağlayarak otokontrol yaptık." dedi. Dernek, bu projeyle bir yandan haksız rekabetin önüne geçmek, diğer yandan da tüketiciye sağlıklı ürünler sunmayı amaçlıyor. Proje kapsamında Metro, Migros, Tansaş, Şok, Makrocenter ve Pehlivanoğlu zincir marketleriyle işbirliğine giden Zeytindostu Derneği, numune alınan markaların isimleri hakkında bilgi vermedi. Bu mağazalarda satılan zeytinyağlarının kendileri tarafından analiz edildiğini hatırlatan Ölken, analizlerinin devam edeceğini ve vatandaşın sağlığıyla oynayan firmaların isimlerinin bir sonraki değerlendirme toplantısında açıklanacağını vurguladı. Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Aydın Ticaret Borsası Laboratuar Genel Müdürü Ülkü Ülken ise bundan sonra diğer marketlerle görüşmeye devam edeceklerini, projenin ikinci aşamasında firmalara yönelik kalite kontrol çalışması yapacaklarını belirtti. Ülken, kontrolden geçen her ürüne 'Zeytindostu' kalite logosu vereceklerini, tüketicinin bu logoyu gördüğünde zeytinyağının güvenli olduğundan ve kontrolden geçtiğinden emin olacağını kaydetti.
TİM Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli de, 'bile bile' sahte ürünlerin satışına göz yumulduğuna dikkat çekti. Bununla mücadele için kendi sektörlerinde birkaç arkadaşlarıyla verdikleri mücadele ile sahteciliğin önüne geçtiklerini belirten Güreli, "İşte sivil toplum bu demektir. Sektörümüzdeki sahteciliği bu mücadelemizle yüzde 10 seviyesine indirdik. Türkiye'de birçok gıda ürününde sahte ürün üretiliyor. Ve bunun üstüne gidilemiyor. Zeytindostu Derneği'nin hallettiği bir konuyu devletin organlarının halletmeme ihtimali yoktur." diye konuştu.
17 sivil toplum örgütü taradı 41 zeytinyağı raftan indirildi
Hürriyet Gazetesi
18 Şubat 2011,Cuma
Zincir marketlerdeki 82 adet farklı zeytinyağını inceleyen Zeytindostu Derneği, 41 ürünün sağlığa uygun olmadığını tespit etti.
Zeytindostu Derneği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) öncülüğünde 17 sivil toplum örgütünün “El ele zeytinyağında yüzde 100 güvence” projesi kapsamında 5 aylık bir çalışma gerçekleştirildi. Zincir marketlerle koordine olarak çalışan uzmanlar 41 farklı zeytinyağı ürününün sağlığa uygun olmadığını tespit etti ve marketler bu ürünleri raftan indirdi. Proje kapsamında Metro, Migros, Tansaş, Şok, Makrocenter ve Pehlivanoğlu zincir marketleriyle işbirliğine giden Zeytindostu Derneği, bu marketlerden aldığı 82 çeşit numuneyi Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Prinayağı Tebliğine uygun olup olmadığını analiz etti. Analiz sonucunda 41 üründe kolon sızması tespit edilerek söz konusu marketlerin bu ürünleri raflarından indirmesi talep edildi. İkinci bir kolon analizinde ise 38 farklı marka zeytinyağının kimyasallarının gıda kodeksine uygunluğu tespit edildi.
Karalama yapmıyoruz
“Gıda alanında örnek bir otokontrolle kendi bahçemizi temizledik” diyen Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, şu bilgileri verdi: “Zeytin üreten tüm bölgelerdeki sivil toplum örgütlerinin desteğini aldık. Özellikle zincir marketlerde çok önemli adımlar attı. Her kesimin bilinçlenmesiyle sistem daha iyi oturacak. Projemizde hiçbir kurumu karalama veya ayrıcalık sağlama amacında değiliz. Adeta kendi bahçemizi temizlemek istedik.”
Sahte ürün yüzde 10’a indi
Sektördeki gelişmelerin umut verici olduğunu söyleyen TİM Başkanvekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, “Her sektör bu tür olaylarla kendi içerisinde çözüm bulmalı. Sivil toplum örgütleri bu tür çalışmalar için çok önemli bir noktada yer alıyorlar. Sektördeki arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar netice verdi ve sahteciliğin önüne geçildi. İşte sivil toplum bu demektir. Sektörümüzdeki sahteciliği bu mücadelemizle yüzde 10 seviyesine indirdik” diye konuştu.
Muamele görmüş yağa devlet göz yummasın!
Yeni Şafak Gazetesi
18 Şubat 2011,Cuma
Zeytindostu Derneği'nin başlattığı 'el ele zeytinyağında yüzde 100 güvence' konulu proje ile marketlerdeki uygunsuz zeytinyağları kaldırıldı. İlk aşamada 82 adet natürel sızma zeytinyağı numunesi alınarak, kolon sızması analizi yapılan ürünlerin 41 adedinin Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Prinayağı Tebliğine uygun olmadığı saptandı. Konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, projenin herhangi bir firmayı karalamaya yönelik olmadığının altını çizerek, hedeflerinin sektör içindeki otokontrolü sağlamak olduğunu söyledi.
Bu marketlere güvenin
Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Ülken ise, proje ile tüm Türkiye'ye ulaştıklarının farkında olduklarını söyledi. "Metro, Migros, Şok, Makro Center, Tansaş ve Pehlivanoğlu projeye destek verdi. Bu marketlerde uygunsuzluk tespit edilen naturel sızma zeytinyağlarının tamamı raflardan indirildi" dedi.
Tüketici kandırılmamalı
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Ali Nedim Güreli ise, m 'Ekonomik tedbirlerle insanlara sağlıklı ve herkesin ulaşabileceği bir ürünü sunmak çok daha pahalı ve zahmetli bir yoldur. Buna katlanmıyorlar. Türkiye'de birçok gıda ürününde sahte ürün üretiliyor. Bugün Ülkü hanımın ve Zeytindostu Derneği'nin hallettiği bir konuyu devletin organlarının halletmeme ihtimali yoktur' diye konuştu. Güreli, 'muamele görmüş yemeklik yağların" tüketiciye sunulmasına göz yumulmaması gerektiğine vurgu yaptı.
18 Şubat 2011,Cuma
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile birlikte 17 sivil toplum örgütüyle hileli ve sağlığa zararlı zeytinyağına savaş açan Zeytindostu Derneği, 5 aylık mücadelesinde 41 çeşit ürünü market raflarından indirtti.
'El Ele Zeytinyağında Yüzde 100 Güvence Projesi' kapsamında tüketici şikâyetleri göz önüne alınarak market raflarından toplanan 82 natürel sızma zeytinyağı numunesinden 41'inin, Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Pirina Yağı Tebliği'ne uygun olmadığı tespit edildi. Denetim ve uyarıların ardından ikinci turda alınan 38 numunenin tamamının Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olduğu belirlendi. Projenin sonuçlarını, düzenlediği basın toplantısıyla duyuran Dernek Başkanı Metin Ölken, "Bu projeyle sektörümüze çekidüzen vermeye başladık. Gıda alanında örnek bir otokontrolle kendi bahçemizi temizlemek istedik." diye konuştu.
Zeytin üreten tüm bölgelerdeki sivil toplum örgütlerinin desteğini alarak projeye başladıklarını ve özellikle zincir marketlerde çok önemli adımlar attıklarını aktaran Ölken, her kesimin bilinçlenmesiyle sistemin daha iyi oturacağını söyledi. Ölken, "Projemizde hiçbir kurumu karalama veya ayrıcalık sağlama amacında değiliz. Öyle bir irade ortaya koyduk ki, özeleştiri sağlayarak otokontrol yaptık." dedi. Dernek, bu projeyle bir yandan haksız rekabetin önüne geçmek, diğer yandan da tüketiciye sağlıklı ürünler sunmayı amaçlıyor. Proje kapsamında Metro, Migros, Tansaş, Şok, Makrocenter ve Pehlivanoğlu zincir marketleriyle işbirliğine giden Zeytindostu Derneği, numune alınan markaların isimleri hakkında bilgi vermedi. Bu mağazalarda satılan zeytinyağlarının kendileri tarafından analiz edildiğini hatırlatan Ölken, analizlerinin devam edeceğini ve vatandaşın sağlığıyla oynayan firmaların isimlerinin bir sonraki değerlendirme toplantısında açıklanacağını vurguladı. Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Aydın Ticaret Borsası Laboratuar Genel Müdürü Ülkü Ülken ise bundan sonra diğer marketlerle görüşmeye devam edeceklerini, projenin ikinci aşamasında firmalara yönelik kalite kontrol çalışması yapacaklarını belirtti. Ülken, kontrolden geçen her ürüne 'Zeytindostu' kalite logosu vereceklerini, tüketicinin bu logoyu gördüğünde zeytinyağının güvenli olduğundan ve kontrolden geçtiğinden emin olacağını kaydetti.
TİM Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli de, 'bile bile' sahte ürünlerin satışına göz yumulduğuna dikkat çekti. Bununla mücadele için kendi sektörlerinde birkaç arkadaşlarıyla verdikleri mücadele ile sahteciliğin önüne geçtiklerini belirten Güreli, "İşte sivil toplum bu demektir. Sektörümüzdeki sahteciliği bu mücadelemizle yüzde 10 seviyesine indirdik. Türkiye'de birçok gıda ürününde sahte ürün üretiliyor. Ve bunun üstüne gidilemiyor. Zeytindostu Derneği'nin hallettiği bir konuyu devletin organlarının halletmeme ihtimali yoktur." diye konuştu.
17 sivil toplum örgütü taradı 41 zeytinyağı raftan indirildi
Hürriyet Gazetesi
18 Şubat 2011,Cuma
Zincir marketlerdeki 82 adet farklı zeytinyağını inceleyen Zeytindostu Derneği, 41 ürünün sağlığa uygun olmadığını tespit etti.
Zeytindostu Derneği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) öncülüğünde 17 sivil toplum örgütünün “El ele zeytinyağında yüzde 100 güvence” projesi kapsamında 5 aylık bir çalışma gerçekleştirildi. Zincir marketlerle koordine olarak çalışan uzmanlar 41 farklı zeytinyağı ürününün sağlığa uygun olmadığını tespit etti ve marketler bu ürünleri raftan indirdi. Proje kapsamında Metro, Migros, Tansaş, Şok, Makrocenter ve Pehlivanoğlu zincir marketleriyle işbirliğine giden Zeytindostu Derneği, bu marketlerden aldığı 82 çeşit numuneyi Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Prinayağı Tebliğine uygun olup olmadığını analiz etti. Analiz sonucunda 41 üründe kolon sızması tespit edilerek söz konusu marketlerin bu ürünleri raflarından indirmesi talep edildi. İkinci bir kolon analizinde ise 38 farklı marka zeytinyağının kimyasallarının gıda kodeksine uygunluğu tespit edildi.
Karalama yapmıyoruz
“Gıda alanında örnek bir otokontrolle kendi bahçemizi temizledik” diyen Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, şu bilgileri verdi: “Zeytin üreten tüm bölgelerdeki sivil toplum örgütlerinin desteğini aldık. Özellikle zincir marketlerde çok önemli adımlar attı. Her kesimin bilinçlenmesiyle sistem daha iyi oturacak. Projemizde hiçbir kurumu karalama veya ayrıcalık sağlama amacında değiliz. Adeta kendi bahçemizi temizlemek istedik.”
Sahte ürün yüzde 10’a indi
Sektördeki gelişmelerin umut verici olduğunu söyleyen TİM Başkanvekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, “Her sektör bu tür olaylarla kendi içerisinde çözüm bulmalı. Sivil toplum örgütleri bu tür çalışmalar için çok önemli bir noktada yer alıyorlar. Sektördeki arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar netice verdi ve sahteciliğin önüne geçildi. İşte sivil toplum bu demektir. Sektörümüzdeki sahteciliği bu mücadelemizle yüzde 10 seviyesine indirdik” diye konuştu.
Muamele görmüş yağa devlet göz yummasın!
Yeni Şafak Gazetesi
18 Şubat 2011,Cuma
Zeytindostu Derneği'nin başlattığı 'el ele zeytinyağında yüzde 100 güvence' konulu proje ile marketlerdeki uygunsuz zeytinyağları kaldırıldı. İlk aşamada 82 adet natürel sızma zeytinyağı numunesi alınarak, kolon sızması analizi yapılan ürünlerin 41 adedinin Türk Gıda Kodeksi Zeytinyağı ve Prinayağı Tebliğine uygun olmadığı saptandı. Konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, projenin herhangi bir firmayı karalamaya yönelik olmadığının altını çizerek, hedeflerinin sektör içindeki otokontrolü sağlamak olduğunu söyledi.
Bu marketlere güvenin
Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Ülken ise, proje ile tüm Türkiye'ye ulaştıklarının farkında olduklarını söyledi. "Metro, Migros, Şok, Makro Center, Tansaş ve Pehlivanoğlu projeye destek verdi. Bu marketlerde uygunsuzluk tespit edilen naturel sızma zeytinyağlarının tamamı raflardan indirildi" dedi.
Tüketici kandırılmamalı
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Ali Nedim Güreli ise, m 'Ekonomik tedbirlerle insanlara sağlıklı ve herkesin ulaşabileceği bir ürünü sunmak çok daha pahalı ve zahmetli bir yoldur. Buna katlanmıyorlar. Türkiye'de birçok gıda ürününde sahte ürün üretiliyor. Bugün Ülkü hanımın ve Zeytindostu Derneği'nin hallettiği bir konuyu devletin organlarının halletmeme ihtimali yoktur' diye konuştu. Güreli, 'muamele görmüş yemeklik yağların" tüketiciye sunulmasına göz yumulmaması gerektiğine vurgu yaptı.
Orkide'ye turizmci ve otelcilerden yoğun ilgi
Yeni Asır Gazetesi
21 Şubat 2011,P.Tesi
Orkide Yağları, Yiyecek ve İçecek İhtisas Fuarı "Food Product 2011" de geniş ürün yelpazesini sektörle paylaştı. Orkide Yağları ve İdeal Orkide ile hazırlanan pasta ve kurabiyeler, ziyaretçilerden tam not aldı.
Orkide Yağları Antalya EXPO Center'da düzenlenen 18'inci Uluslararası Yiyecek ve İçecek İhtisas Fuarı "Food Product 2011"de geniş ürün yelpazesini sektörle paylaştı.
İdeal Orkide markasıyla endüstriyel pazardaki ağırlığını artıran Orkide Yağları'nın renkli standı, özellikle otelciler ve turizm firmalarının ilgisiyle karşılaştı.
Orkide Yağları ve İdeal Orkide ile hazırlanan pasta, lokma ve kurabiyelerin konuklara ikram edildiği standa konuk olan yerli ve yabancı ziyaretçiler, Orkide ürünlerine tam not verdi.
Orkide Yağları yetkilileri, Anadolu, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerindeki otel, restoran, fast food kuruluşları, kafeterya, pastane zincirleri, süpermarket, gıda toptancıları, üniversite, okul kantinleri, resmi kurumlar, hastaneler, yurtlar, orduevleri ve yemek fabrikalarının yoğun katılım gösterdiği fuarda bayi ve müşterileriyle bir araya gelerek önemli ikili görüşmelerde bulundu.
'Markamız biliniyor'
Orkide Yağları İç Satış ve Pazarlama Müdürü Kaya Büker, Endüstriyel Ürünler Satış Müdürü İbrahim Şener, Reklâm-Halkla İlişkiler Müdürü Ercan Erol ve İstanbul Bölge Müdürü Müfit Kantarcı'dan oluşan Orkide ekibi, fuarın marka bilinirliğini arttırmada çok büyük rol oynadığını ifade etti.
'Yabancıların gelmesi önem taşıyor'
Türk gıda sektörünün en büyük ticari fuarı olarak bilinen Anfaş Fuarı'nın Orkide markası için büyük önem taşıdığına vurgu yapan Orkide Yağları İç Satış ve Pazarlama Müdürü Kaya Büker, iç piyasa kadar yabancı sektör temsilcilerinin de fuarda bulunmasının ülkemizin gıda ve gıdaya bağlı sanayisinin gelişimi adına olumlu olduğunun altını çizdi.
Endüstriyel Ürünler Satış Müdürü İbrahim Şener de fuarın özellikle endüstriyel yağ pazarı için önemli bir platform oluşturduğunu söyledi.
21 Şubat 2011,P.Tesi
Orkide Yağları, Yiyecek ve İçecek İhtisas Fuarı "Food Product 2011" de geniş ürün yelpazesini sektörle paylaştı. Orkide Yağları ve İdeal Orkide ile hazırlanan pasta ve kurabiyeler, ziyaretçilerden tam not aldı.
Orkide Yağları Antalya EXPO Center'da düzenlenen 18'inci Uluslararası Yiyecek ve İçecek İhtisas Fuarı "Food Product 2011"de geniş ürün yelpazesini sektörle paylaştı.
İdeal Orkide markasıyla endüstriyel pazardaki ağırlığını artıran Orkide Yağları'nın renkli standı, özellikle otelciler ve turizm firmalarının ilgisiyle karşılaştı.
Orkide Yağları ve İdeal Orkide ile hazırlanan pasta, lokma ve kurabiyelerin konuklara ikram edildiği standa konuk olan yerli ve yabancı ziyaretçiler, Orkide ürünlerine tam not verdi.
Orkide Yağları yetkilileri, Anadolu, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerindeki otel, restoran, fast food kuruluşları, kafeterya, pastane zincirleri, süpermarket, gıda toptancıları, üniversite, okul kantinleri, resmi kurumlar, hastaneler, yurtlar, orduevleri ve yemek fabrikalarının yoğun katılım gösterdiği fuarda bayi ve müşterileriyle bir araya gelerek önemli ikili görüşmelerde bulundu.
'Markamız biliniyor'
Orkide Yağları İç Satış ve Pazarlama Müdürü Kaya Büker, Endüstriyel Ürünler Satış Müdürü İbrahim Şener, Reklâm-Halkla İlişkiler Müdürü Ercan Erol ve İstanbul Bölge Müdürü Müfit Kantarcı'dan oluşan Orkide ekibi, fuarın marka bilinirliğini arttırmada çok büyük rol oynadığını ifade etti.
'Yabancıların gelmesi önem taşıyor'
Türk gıda sektörünün en büyük ticari fuarı olarak bilinen Anfaş Fuarı'nın Orkide markası için büyük önem taşıdığına vurgu yapan Orkide Yağları İç Satış ve Pazarlama Müdürü Kaya Büker, iç piyasa kadar yabancı sektör temsilcilerinin de fuarda bulunmasının ülkemizin gıda ve gıdaya bağlı sanayisinin gelişimi adına olumlu olduğunun altını çizdi.
Endüstriyel Ürünler Satış Müdürü İbrahim Şener de fuarın özellikle endüstriyel yağ pazarı için önemli bir platform oluşturduğunu söyledi.
Çetin: DİR zeytinyağı için büyük tehdit oluşturuyor
Sayime BAŞÇI
Dünya
22 Şubat 2011,Salı
ÇANAKKALE - Türkiye'nin zeytinyağı alanındaki teknolojisinin dünya standartları seviyesinde olduğuna işaret eden Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği Başkanı Cahit Çetin, burada tarım kooperatiflerinin de önemli bir etkisi olduğunu vurguladı.
Çetin son dönemlerde ihracatçılar tarafından sıkça dillendirilen Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. DİR, hammadde sıkıntısı yaşandığında ihracatçıların bu hammaddeyi gümrüksüz ithal etmelerine imkan tanıyor. Son dönemde bazı zeytinyağı ihracatçıları zeytininde DİR kapsamına alınmasını talep ediyor. Türkiye'nin zeytin alanında böyle bir uygulamaya ihtiyaç duymadığını vurgulayan Çetin, "Dünyanın her yerinde DİR vardır, ama Avrupa'da DİR'e dayanan ihracat ortalamasının genel ihracat içindeki payı yüzde 6'dır. Türkiye'de ise bu oran yüzde 66'dır. Türkiye'de en çok ithalat kalemi tarım sektöründedir. Bu oran yüzde 45'tir. Tarım Bakanı zeytinyağında şu an DİR konusunda ciddi şekilde direniyor. DİR isteyenlerin kaybettikleri pazarı yoktur bu nedenle DİR'i isteme hakları yoktur. Bunun sadece üretici fiyatlarını baskı altına almak için gündeme getirildiğini düşünüyorum. Zeytinyağı için ciddi bir tehdittir ve izin verilmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.
Zeytin kooperatiflerinden devlet kasasına 54 milyon TL
Son 10 yılda sadece zeytinyağı kooperatiflerinin kamu maliyesine 54 milyon TL'lik katkı sağladığını açıklayan Çetin, "Kooperatifler krizlerin domino etkisini keser. Bir dönem bir bürokrat ile konuşmamda IMF gibi kurumların koopertifleri düşman olarak gördüğünü söyledi. Kooperatifler ulusal sermaye yaratır. Bu gibi kurumların şimdi çıkıp bu alanda birer açıklama yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Zeytinyağı alanında ulusal bir marka yaratmaya çalışan Çanakkale'ye bağlı Küçükkuyu Beldiyesi'nin '2. Zeytin Kurtuluş Şenlikleri'nde' konuşan Çetin, AB'de tarım politikalarının yüzde 75'inin kooperatifler aracılığı ile sağlandığını söyledi. Bu noktada zeytin ve zeytinyağı alanında da kooperatiflerin kilit rol oynadığına ifade eden Çetin, bölgelerin de markalaşma konusunda daha fazla çaba sarfetmesi gerektiğini anlattı. Küçükkuyu'nun sahip olduğu iklim ve bölgesel şartlar ile büyük bir avantaja sahip olduğunu dile getiren Çetin, "Kendi markalarımızı yaratmamız konusunda hareket etmemiz gerekir. Coğrafi ürünlerin desteklenmesi gerekir. Bir Edremit yağlık cinsi bir de İzmir'den itibaren başlayan memik yağlık cinsi var. Bu iki cinsin coğrafi işaretini aldık. Bu tağşişin de önüne geçecek konulardır. Teşvikler iyi düzeydedir ama Avrupa normlarına uyması üreticilerimizin üretim heyecanını kaybetmemesi gerekir. Satış kooperatifleri uzun süredir destekleme yardımlarından mahrumdur. Bunu desteklemiyorum ama kendi değerlerimize sahip olmamız gerekir" diye konuştu.
Üreticinin hevesi kırılmamalı
Çetin, zeytin alanında pirimlerin bu yıl 50 krş'a çıkarılmasına rağmen bunun da yetersiz olduğunun altını çizdi. Avrupa'da bu rakamın 1.3 euro seviyelerinde olduğunu anlatan Çetin, depolama hizmetlerine de teşvik verildiğini anlattı. Bu noktada Türk üreticisinin üretim hevesinin kırılmaması gerektiğini kaydeden Çetin, devletin sübvansiyonlarla pazara yardımcı olması gerektiğini iletti.
4 tasarımcıdan 7 özel tasarım
Toplantıda ambalajın önemine dair bir sunum yapan Şişecam Pazarlama Müdürü Erdal Seyhan, Şişecam olarak 4 ülkede 10 üretim tesisi ve 1.3 milyar ambalaj cirosuna ulaştıklarını aktardı. Toplam üretimin yüzde 60'ının yurtdışı, yüzde 40'ının da Türkiye'de satıldığını anlatan Seyhan, T"ürkiye pazarında farklı sektörler için 4 milyar adet cam kap üretiliyor. Zeytin ve zeytinyağı ambalajı satışlarımız 30 milyon adet ile sınırlı kalmaktadır. Biz sektörde farklılık ve gelişim yaratmak için TİM ve ZZTK işbirliği ile Türk zetinyağı için cam şişe tasarım projesi üzerinde çalıştık. Alev Ebüziyya, Aziz Sarıyer, Defne Koz, Gamze Güven'e 7 cam şişe tasarımı yaptırdık." dedi.
Markalaşmak çok önemli
Eren Holding CFO Mehmet Molvalı, toplantıda yaptığı konuşmada, marka olmanın önemine vurgu yaptı. "Eren Holding dediğinizde kimse tanımıyor ancak, Burberry, Lacoste, Swatch bizim markalarımız. Lacoste'un dünya üretimi bizde. Bunları söyleyince herkes tanıyor. Çünkü marka olmuşlar" ifadelerini kullanan Molvalı, Kuçukkuyu'nun da zeytinyağında bir marka yaratması gerektiğini iletti. Molvalı, Kuçukkuyu'nun ilan edilen SİT alanları ve iklimi nedeniyle önemli bir avatantaja sahip olduğunu anlatan Molvalı, "Bunu nasıl markalaştıracağız ona bakmamız gerekir. Burada yetişecek olan zeytin farklı, üretilecek olan yağ farklı bir yağ. Bunu Küçükkuyu'ya tanıtmamız gerekir. İnanırlılığımızı sağlamamız gerekir" dedi. Kendisinin de Kuçukkuyu doğumlu olduğunu aktaran Molvalı, markalaşmanın öneminin altını çizdi.
Türkiye zeytinyağı üretiminde dünye 5'incisi
Marmara Grubu Vakfı Başkanı Müjgan Suver zeytinyağı ile ilgili şu bilgileri verdi:
. Dünyada 400 bin tonluk zeytinyağı arz eksiği var.
. Türkiye yılda 40 bin ton zeytinyağı ihraç ediyor.
. Türkiye'de 500 bin ailenin geçim kaynağı olan zeytincilik 10 milyon kişinin doğrudan ve dolaylı geçimini sağlıyor.
. Üretimin yüzde 75'i zeytinyağı, yüzde 30'u sofralık zeytin olarak değerlendiriliyor.
. Türkiye'de yaklaşık 160 milyon zeytin ağacı mevcut. Dünyada ağaç sayısı bakımından 4'üncü sırada.
. Türkiye, zeytiyağı üretiminde ise 150 bin ton ile 5'inci sırada.
. Türkiye'de kişi başı zeytinyağı tüketimi yıllık 2 kilogramı geçmiyor. Tüketim Ege ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşıyor Doğu ve Orta Anadolu neredeyse hiç zeytinyağı tüketmiyor.
Dünya
22 Şubat 2011,Salı
ÇANAKKALE - Türkiye'nin zeytinyağı alanındaki teknolojisinin dünya standartları seviyesinde olduğuna işaret eden Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği Başkanı Cahit Çetin, burada tarım kooperatiflerinin de önemli bir etkisi olduğunu vurguladı.
Çetin son dönemlerde ihracatçılar tarafından sıkça dillendirilen Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. DİR, hammadde sıkıntısı yaşandığında ihracatçıların bu hammaddeyi gümrüksüz ithal etmelerine imkan tanıyor. Son dönemde bazı zeytinyağı ihracatçıları zeytininde DİR kapsamına alınmasını talep ediyor. Türkiye'nin zeytin alanında böyle bir uygulamaya ihtiyaç duymadığını vurgulayan Çetin, "Dünyanın her yerinde DİR vardır, ama Avrupa'da DİR'e dayanan ihracat ortalamasının genel ihracat içindeki payı yüzde 6'dır. Türkiye'de ise bu oran yüzde 66'dır. Türkiye'de en çok ithalat kalemi tarım sektöründedir. Bu oran yüzde 45'tir. Tarım Bakanı zeytinyağında şu an DİR konusunda ciddi şekilde direniyor. DİR isteyenlerin kaybettikleri pazarı yoktur bu nedenle DİR'i isteme hakları yoktur. Bunun sadece üretici fiyatlarını baskı altına almak için gündeme getirildiğini düşünüyorum. Zeytinyağı için ciddi bir tehdittir ve izin verilmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.
Zeytin kooperatiflerinden devlet kasasına 54 milyon TL
Son 10 yılda sadece zeytinyağı kooperatiflerinin kamu maliyesine 54 milyon TL'lik katkı sağladığını açıklayan Çetin, "Kooperatifler krizlerin domino etkisini keser. Bir dönem bir bürokrat ile konuşmamda IMF gibi kurumların koopertifleri düşman olarak gördüğünü söyledi. Kooperatifler ulusal sermaye yaratır. Bu gibi kurumların şimdi çıkıp bu alanda birer açıklama yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Zeytinyağı alanında ulusal bir marka yaratmaya çalışan Çanakkale'ye bağlı Küçükkuyu Beldiyesi'nin '2. Zeytin Kurtuluş Şenlikleri'nde' konuşan Çetin, AB'de tarım politikalarının yüzde 75'inin kooperatifler aracılığı ile sağlandığını söyledi. Bu noktada zeytin ve zeytinyağı alanında da kooperatiflerin kilit rol oynadığına ifade eden Çetin, bölgelerin de markalaşma konusunda daha fazla çaba sarfetmesi gerektiğini anlattı. Küçükkuyu'nun sahip olduğu iklim ve bölgesel şartlar ile büyük bir avantaja sahip olduğunu dile getiren Çetin, "Kendi markalarımızı yaratmamız konusunda hareket etmemiz gerekir. Coğrafi ürünlerin desteklenmesi gerekir. Bir Edremit yağlık cinsi bir de İzmir'den itibaren başlayan memik yağlık cinsi var. Bu iki cinsin coğrafi işaretini aldık. Bu tağşişin de önüne geçecek konulardır. Teşvikler iyi düzeydedir ama Avrupa normlarına uyması üreticilerimizin üretim heyecanını kaybetmemesi gerekir. Satış kooperatifleri uzun süredir destekleme yardımlarından mahrumdur. Bunu desteklemiyorum ama kendi değerlerimize sahip olmamız gerekir" diye konuştu.
Üreticinin hevesi kırılmamalı
Çetin, zeytin alanında pirimlerin bu yıl 50 krş'a çıkarılmasına rağmen bunun da yetersiz olduğunun altını çizdi. Avrupa'da bu rakamın 1.3 euro seviyelerinde olduğunu anlatan Çetin, depolama hizmetlerine de teşvik verildiğini anlattı. Bu noktada Türk üreticisinin üretim hevesinin kırılmaması gerektiğini kaydeden Çetin, devletin sübvansiyonlarla pazara yardımcı olması gerektiğini iletti.
4 tasarımcıdan 7 özel tasarım
Toplantıda ambalajın önemine dair bir sunum yapan Şişecam Pazarlama Müdürü Erdal Seyhan, Şişecam olarak 4 ülkede 10 üretim tesisi ve 1.3 milyar ambalaj cirosuna ulaştıklarını aktardı. Toplam üretimin yüzde 60'ının yurtdışı, yüzde 40'ının da Türkiye'de satıldığını anlatan Seyhan, T"ürkiye pazarında farklı sektörler için 4 milyar adet cam kap üretiliyor. Zeytin ve zeytinyağı ambalajı satışlarımız 30 milyon adet ile sınırlı kalmaktadır. Biz sektörde farklılık ve gelişim yaratmak için TİM ve ZZTK işbirliği ile Türk zetinyağı için cam şişe tasarım projesi üzerinde çalıştık. Alev Ebüziyya, Aziz Sarıyer, Defne Koz, Gamze Güven'e 7 cam şişe tasarımı yaptırdık." dedi.
Markalaşmak çok önemli
Eren Holding CFO Mehmet Molvalı, toplantıda yaptığı konuşmada, marka olmanın önemine vurgu yaptı. "Eren Holding dediğinizde kimse tanımıyor ancak, Burberry, Lacoste, Swatch bizim markalarımız. Lacoste'un dünya üretimi bizde. Bunları söyleyince herkes tanıyor. Çünkü marka olmuşlar" ifadelerini kullanan Molvalı, Kuçukkuyu'nun da zeytinyağında bir marka yaratması gerektiğini iletti. Molvalı, Kuçukkuyu'nun ilan edilen SİT alanları ve iklimi nedeniyle önemli bir avatantaja sahip olduğunu anlatan Molvalı, "Bunu nasıl markalaştıracağız ona bakmamız gerekir. Burada yetişecek olan zeytin farklı, üretilecek olan yağ farklı bir yağ. Bunu Küçükkuyu'ya tanıtmamız gerekir. İnanırlılığımızı sağlamamız gerekir" dedi. Kendisinin de Kuçukkuyu doğumlu olduğunu aktaran Molvalı, markalaşmanın öneminin altını çizdi.
Türkiye zeytinyağı üretiminde dünye 5'incisi
Marmara Grubu Vakfı Başkanı Müjgan Suver zeytinyağı ile ilgili şu bilgileri verdi:
. Dünyada 400 bin tonluk zeytinyağı arz eksiği var.
. Türkiye yılda 40 bin ton zeytinyağı ihraç ediyor.
. Türkiye'de 500 bin ailenin geçim kaynağı olan zeytincilik 10 milyon kişinin doğrudan ve dolaylı geçimini sağlıyor.
. Üretimin yüzde 75'i zeytinyağı, yüzde 30'u sofralık zeytin olarak değerlendiriliyor.
. Türkiye'de yaklaşık 160 milyon zeytin ağacı mevcut. Dünyada ağaç sayısı bakımından 4'üncü sırada.
. Türkiye, zeytiyağı üretiminde ise 150 bin ton ile 5'inci sırada.
. Türkiye'de kişi başı zeytinyağı tüketimi yıllık 2 kilogramı geçmiyor. Tüketim Ege ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşıyor Doğu ve Orta Anadolu neredeyse hiç zeytinyağı tüketmiyor.
Monday, February 21, 2011
MOSKOVA’DA TANITIM GRUPLARI ŞOV YAPTI
21 Şubat 2011,P.Tesi
Doğalgaz ve petrol fiyatlarındaki yükselme ile birlikte Rusya’daki refah artışından pay almak isteyen Türk ihracatçıları, 07-11 Şubat 2011 tarihleri arasında Rusya’nın Moskova şehrinde düzenlenen PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na çıkartma yaptı. Türkiye Milli Katılım Organizasyonu’nu Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin gerçekleştirdiği fuara Milli Katılım Organizasyonu ile 8, bireysel katılımlarla 19 Türk firması yanında, Su Ürünleri Tanıtım Grubu ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi info-stand ile katıldı.
Türkiye’nin 2009 yılında Rusya’ya tarım ürünleri ihracatının 840 milyon dolar seviyesinde olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Sezmen Alper, 2010 yılında bu rakamın yüzde 29’luk artışla 1 milyar 85 milyon dolara çıktığını, Türkiye’nin Rusya’ya toplam ihracatının ise 3 milyar 310 milyon dolardan yüzde 41’lik artışla 4 milyar 679 milyon dolara yükseldiğini, Rusya’daki gıda fuarlarına katılarak Rusya’nın ithalatından daha büyük pay almak istediklerini söyledi.
2011 yılında 9 tane uluslar arası fuara Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştirmek üzere Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yetkilendirildiklerini vurgulayan Alper, PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’nın bu yıl katıldıkları ikinci gıda fuarı olduğunu dile getirdi. Alper, “Milli katılım organizasyonu ile fuara katılan firmalar kuru meyva, ambalajlı doğal kaynak suyu,zeytin –zeytinyağı, hindi ve fındık ihracatı için bağlantılar yaptılar. Katılımcı standlarımızı ve Ege İhracatçı Birlikleri info standını Rusya Federasyonu’nda yerleşik firmaların yanı sıra Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya vb. çevre ülkelerden de ithalatçı firmalar ve zincir mağaza yetkilileri ziyaret etti” diye konuştu.
Doğu Avrupa’nın en büyük gıda fuarı olan PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na 55 ülkeden 2030 firma katıldı ve 50 bin kişinin üzerinde profesyonel ziyaretçi fuarı gezdi. Türkiye’de su ürünleri ve hayvansal mamuller, zeytin ve zeytinyağı, kuru meyve sektörleri başta olmak üzere birçok ihracatçı sektörün Rusya’yı hedef pazar olarak seçtiğini kaydeden Alper, şunları söyledi: “Rusya’ya yakınlık ve son dönemdeki iyi siyasi ilişkilerimizi kullanarak ihracatımızı arttırmak istiyoruz. 2010 yılında Türkiye Rusya’ya toplamda 5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi bu rakamı 2-3 yıllık süreçte 10 milyar dolara çok rahatlıkla çıkarabiliriz. Türkiye’den Rusya’ya yapılan ihracatta tarım sektörünün payı yüzde 23 seviyesinde bu oranı da arttırmak istiyoruz.”
SU ÜRÜNLERİ TANITIM GRUBU İKİNCİ KEZ KATILDI
Rusya’yı hedef Pazar olarak belirleyen Su Ürünleri Tanıtım Grubu, PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na bu yıl ikinci kez katıldı. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan ve Su Ürünleri Tanıtım Grubu Eşbaşkanı Melih İşliel, Rusya ve çevre ülkelerden gelen alıcılara Türkiye’deki su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü hakkında bilgi verdi. STG Eşbaşkanı Melih İşliel, Rusya pazarında yaptıkları tanıtım çalışmaları sayesinde 2010 yılında Rusya’ya su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatında yüzde 235 oranında artış sağladıklarını belirterek, “Rusya’yı hedef pazar seçerken ‘Ruslar votkayı Türk balığı ve tavuğu ile içecek’ demiştik. Bu hedefimize doğru ve hızlı adımlarla ilerliyoruz. 2011 yılının Ocak ayındaki ihracat performansımızdaki artışta 2010 yılı ile paralellik gösteriyor. STG standını ziyaret eden Ruslara Türk balıklarını nasıl en güzel pişireceklerini anlatan Rusça yemek tarifleri kitabı dağıttık” dedi.
Türkiye’nin 2010 yılında Rusya'dan petrol ve doğalgaz ağırlıklı olmak üzere 21,6 milyar dolar ithalat yaptığına işaret eden İşliel şöyle konuştu; “Türkiye'nin makası daha fazla açmamak için ihracatı artırmaktan başka alternatifi de yok. Ege Bölgesi’nde son derece gelişmiş olan tarım ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri sektörü Rusya’ya ihracatta yoğunlaştığı takdirde Ege Bölgesi’nden Rusya’ya 71.5 milyon dolar seviyesinde olan tarım ürünleri ihracatımız ciddi bir ivme kazanacaktır.”
ZZTK PRODEXPO’DA 6 BÖLGENİN ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞLARINI TANITTI
Türkiye, son 10 yıllık süreçte zeytin ağacı varlığını 90 milyondan 160 milyona çıkarınca, zeytin ve zeytinyağı ihracatının tanıtımı daha büyük önem kazandı. Bu amaçla, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği tarafından ortaklaşa kurulan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, kişi başı geliri yüksek olan hedef pazarlarda tanıtımlarını hızlandırdı. ZZTK, son olarak 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında Rusya’da düzenlenen PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na info-stand ile katıldı.
ZZTK olarak 2011 yılında Rusya Federasyonu’nun aralarında bulunduğu 5 ülkeyi hedef pazar olarak seçtiklerini ifade eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı ve ZZTK Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Özdolgun, “141 milyon nüfusu ve 15 bin dolar civarı kişi başı milli geliri ile önemli bir pazar konumunda olan Rusya’nın 10 milyonu aşan nüfusu ile başkenti Moskova’da düzenlenen PRODEXPO 2011 Fuarı’nda ZZTK’nın standı büyük ilgi gördü. 5 günlük fuar süresince ZZTK standında, 6 ayrı bölgenin naturel sızma zeytinyağları, siyah ve yeşil zeytin ile zeytin ezmeleri ve soslu yeşil zeytin ürünleri ziyaretçilerin beğenilerine sunuldu. Fuarın en ilgi çeken standlarından biri olan ZZTK standında ayrıca, tadımı yapılan 6 bölge zeytinyağı için bir de anket düzenledik. Söz konusu anket sonucunda, Aydın bölgesi zeytinyağının yüzde 36, Mut bölgesi zeytinyağının yüzde 18, Antakya bölgesi zeytinyağının yüzde 14, Edremit bölgesi zeytinyağının yüzde 12, Ayvalık ve Akhisar bölgeleri zeytinyağlarının yüzde 10 oranında beğenildiği görüldü” şeklinde konuştu.
Doğalgaz ve petrol fiyatlarındaki yükselme ile birlikte Rusya’daki refah artışından pay almak isteyen Türk ihracatçıları, 07-11 Şubat 2011 tarihleri arasında Rusya’nın Moskova şehrinde düzenlenen PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na çıkartma yaptı. Türkiye Milli Katılım Organizasyonu’nu Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin gerçekleştirdiği fuara Milli Katılım Organizasyonu ile 8, bireysel katılımlarla 19 Türk firması yanında, Su Ürünleri Tanıtım Grubu ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi info-stand ile katıldı.
Türkiye’nin 2009 yılında Rusya’ya tarım ürünleri ihracatının 840 milyon dolar seviyesinde olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Sezmen Alper, 2010 yılında bu rakamın yüzde 29’luk artışla 1 milyar 85 milyon dolara çıktığını, Türkiye’nin Rusya’ya toplam ihracatının ise 3 milyar 310 milyon dolardan yüzde 41’lik artışla 4 milyar 679 milyon dolara yükseldiğini, Rusya’daki gıda fuarlarına katılarak Rusya’nın ithalatından daha büyük pay almak istediklerini söyledi.
2011 yılında 9 tane uluslar arası fuara Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştirmek üzere Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yetkilendirildiklerini vurgulayan Alper, PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’nın bu yıl katıldıkları ikinci gıda fuarı olduğunu dile getirdi. Alper, “Milli katılım organizasyonu ile fuara katılan firmalar kuru meyva, ambalajlı doğal kaynak suyu,zeytin –zeytinyağı, hindi ve fındık ihracatı için bağlantılar yaptılar. Katılımcı standlarımızı ve Ege İhracatçı Birlikleri info standını Rusya Federasyonu’nda yerleşik firmaların yanı sıra Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya vb. çevre ülkelerden de ithalatçı firmalar ve zincir mağaza yetkilileri ziyaret etti” diye konuştu.
Doğu Avrupa’nın en büyük gıda fuarı olan PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na 55 ülkeden 2030 firma katıldı ve 50 bin kişinin üzerinde profesyonel ziyaretçi fuarı gezdi. Türkiye’de su ürünleri ve hayvansal mamuller, zeytin ve zeytinyağı, kuru meyve sektörleri başta olmak üzere birçok ihracatçı sektörün Rusya’yı hedef pazar olarak seçtiğini kaydeden Alper, şunları söyledi: “Rusya’ya yakınlık ve son dönemdeki iyi siyasi ilişkilerimizi kullanarak ihracatımızı arttırmak istiyoruz. 2010 yılında Türkiye Rusya’ya toplamda 5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi bu rakamı 2-3 yıllık süreçte 10 milyar dolara çok rahatlıkla çıkarabiliriz. Türkiye’den Rusya’ya yapılan ihracatta tarım sektörünün payı yüzde 23 seviyesinde bu oranı da arttırmak istiyoruz.”
SU ÜRÜNLERİ TANITIM GRUBU İKİNCİ KEZ KATILDI
Rusya’yı hedef Pazar olarak belirleyen Su Ürünleri Tanıtım Grubu, PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na bu yıl ikinci kez katıldı. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan ve Su Ürünleri Tanıtım Grubu Eşbaşkanı Melih İşliel, Rusya ve çevre ülkelerden gelen alıcılara Türkiye’deki su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü hakkında bilgi verdi. STG Eşbaşkanı Melih İşliel, Rusya pazarında yaptıkları tanıtım çalışmaları sayesinde 2010 yılında Rusya’ya su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatında yüzde 235 oranında artış sağladıklarını belirterek, “Rusya’yı hedef pazar seçerken ‘Ruslar votkayı Türk balığı ve tavuğu ile içecek’ demiştik. Bu hedefimize doğru ve hızlı adımlarla ilerliyoruz. 2011 yılının Ocak ayındaki ihracat performansımızdaki artışta 2010 yılı ile paralellik gösteriyor. STG standını ziyaret eden Ruslara Türk balıklarını nasıl en güzel pişireceklerini anlatan Rusça yemek tarifleri kitabı dağıttık” dedi.
Türkiye’nin 2010 yılında Rusya'dan petrol ve doğalgaz ağırlıklı olmak üzere 21,6 milyar dolar ithalat yaptığına işaret eden İşliel şöyle konuştu; “Türkiye'nin makası daha fazla açmamak için ihracatı artırmaktan başka alternatifi de yok. Ege Bölgesi’nde son derece gelişmiş olan tarım ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri sektörü Rusya’ya ihracatta yoğunlaştığı takdirde Ege Bölgesi’nden Rusya’ya 71.5 milyon dolar seviyesinde olan tarım ürünleri ihracatımız ciddi bir ivme kazanacaktır.”
ZZTK PRODEXPO’DA 6 BÖLGENİN ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞLARINI TANITTI
Türkiye, son 10 yıllık süreçte zeytin ağacı varlığını 90 milyondan 160 milyona çıkarınca, zeytin ve zeytinyağı ihracatının tanıtımı daha büyük önem kazandı. Bu amaçla, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği tarafından ortaklaşa kurulan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, kişi başı geliri yüksek olan hedef pazarlarda tanıtımlarını hızlandırdı. ZZTK, son olarak 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında Rusya’da düzenlenen PRODEXPO 2011 Gıda Fuarı’na info-stand ile katıldı.
ZZTK olarak 2011 yılında Rusya Federasyonu’nun aralarında bulunduğu 5 ülkeyi hedef pazar olarak seçtiklerini ifade eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı ve ZZTK Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Özdolgun, “141 milyon nüfusu ve 15 bin dolar civarı kişi başı milli geliri ile önemli bir pazar konumunda olan Rusya’nın 10 milyonu aşan nüfusu ile başkenti Moskova’da düzenlenen PRODEXPO 2011 Fuarı’nda ZZTK’nın standı büyük ilgi gördü. 5 günlük fuar süresince ZZTK standında, 6 ayrı bölgenin naturel sızma zeytinyağları, siyah ve yeşil zeytin ile zeytin ezmeleri ve soslu yeşil zeytin ürünleri ziyaretçilerin beğenilerine sunuldu. Fuarın en ilgi çeken standlarından biri olan ZZTK standında ayrıca, tadımı yapılan 6 bölge zeytinyağı için bir de anket düzenledik. Söz konusu anket sonucunda, Aydın bölgesi zeytinyağının yüzde 36, Mut bölgesi zeytinyağının yüzde 18, Antakya bölgesi zeytinyağının yüzde 14, Edremit bölgesi zeytinyağının yüzde 12, Ayvalık ve Akhisar bölgeleri zeytinyağlarının yüzde 10 oranında beğenildiği görüldü” şeklinde konuştu.
Thursday, February 17, 2011
HAKAN ÖZDOLGUN EZZİB’TE YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI OLDU
17 Şubat 2011,Perş.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’na Hakan Özdolgun seçildi. EZZİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı Yeniçağ Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. Temsilcisi Mustafa Gökalp’in istifası nedeniyle boşalmıştı. Hakan Özdolgun’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olmasıyla boşalan EZZİB Yönetim Kurulu Muhasip Üyeliği’ne ise İsmet Önal seçildi. Bundan sonraki süreçte EZZİB Yönetim Kurulu’nda Yeniçağ Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yeni temsilcisi Ayhan Bakan ise Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapacak.
Türkiye’deki tüm zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını tek çatı altında toplayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Hakan Özdolgun, 1961 yılında İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi, İdari Bilimler Fakültesi Mezunu olan Özdolgun, 1998 yılından beri zeytinyağı sektöründe bulunuyor. Halen, Kozmopolitan Gıda San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdüren Özdolgun, Evli ve bir çocuk babası, İngilizce ve Almanca biliyor. Özdolgun, aynı zamanda Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nde Yönetim Kurulu Üyeliği görevini sürdürüyor.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’na Hakan Özdolgun seçildi. EZZİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı Yeniçağ Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. Temsilcisi Mustafa Gökalp’in istifası nedeniyle boşalmıştı. Hakan Özdolgun’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olmasıyla boşalan EZZİB Yönetim Kurulu Muhasip Üyeliği’ne ise İsmet Önal seçildi. Bundan sonraki süreçte EZZİB Yönetim Kurulu’nda Yeniçağ Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yeni temsilcisi Ayhan Bakan ise Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapacak.
Türkiye’deki tüm zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını tek çatı altında toplayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Hakan Özdolgun, 1961 yılında İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi, İdari Bilimler Fakültesi Mezunu olan Özdolgun, 1998 yılından beri zeytinyağı sektöründe bulunuyor. Halen, Kozmopolitan Gıda San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdüren Özdolgun, Evli ve bir çocuk babası, İngilizce ve Almanca biliyor. Özdolgun, aynı zamanda Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nde Yönetim Kurulu Üyeliği görevini sürdürüyor.
Tuesday, February 15, 2011
Yasa olmazsa tanımı değiştir!
RUHİ SANYER
Radikal
15 Şubat 2011,Salı
Zeytinliklerde madenciliğe engel olan Zeytin Yasası bir türlü delinemeyince, yeni yöntem bulundu: Zeytinlik tanımı değişiyor
Zeytinlik alanlarda altın arama talepleri Zeytin Yasası’na takılan madenciler, Tarım Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelikle bu engelden kurtulacak. Zeytin Yasası’na göre hem zeytinliklerde hem de zeytinliklere 3 kilometreden yakın alanlarda zeytincilik dışında hiçbir faaliyet yapılamıyor. Ancak yeni yönetmelik geçerse özel kişilere ait olan 25 dönümden küçük zeytinlikler ‘zeytinlik saha’ sayılmayacak. Bu alanlarda madencilik yapılmasının önünde engel kalmayacak. Bakanlık tarafından hazırlanan ve TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü’ne gönderilen yönetmelik, zeytin üreticilerini alarma geçirdi.
Yasa 4 kez döndü
Zeytinliklerde maden aranabilmesi için bugüne kadar 4 kez yasa değişikliği yapılmak istendi. Ancak tümünde de ilgili hükümler TBMM Genel Kurulu’nda yasa teklifinden çıkartıldı.
Konu en son olarak 2010’un haziran ayında gündeme geldi. Maden Yasası’nın 2 maddesi Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilince, aralarında Zeytin Yasası (3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Yasa) da bulunan 8 yasada değişiklik yapılmak istendi. Ancak tüm komisyonlardan geçen düzenleme, 7 Haziran 2010 sabah saat 04.30’da tekliften tüm partilerin ittifakıyla çıkartıldı.
25 dönüm sınırı
Tarım ve Orman Bakanlığı ise daha önce 4 kez TBMM’den dönen düzenlemeyi bu kez yasaların ardından dolanarak ‘Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’te değişiklik yaparak gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yönetmelikte önce bir zeytinlik saha tanımı yapılıyor. Buna göre zeytin ağaçlarının bulunduğu bir alanın ‘zeytinlik saha’ sayılması için öncelikle devletin mülkiyetinde olması lazım. Arazi devlete aitse büyüklüğü önemli değil.
Ancak zeytin ağaçlarının bulunduğu alan özel mülkiyet ise ‘zeytinlik saha’ kabul edilebilmesi için en az 25 dönüm büyüklüğünde olması gerekiyor. Türkiye’de özel mülk olan zeytin sahalarının yarıdan fazlasının 25 dönümden küçük olduğu tahmin ediliyor. Yönetmeliğe göre söz konusu alanlar bu nedenle, ‘zeytinlik saha’ kabul edilmeyeceği için Zeytin Kanunu hükümleri geçerli olmayacak. Yani isteyen istediği kimyevi atık, toz ve duman çıkartan tesisi bu sahalara ve bu sahaların yakınlarına yapabilecek.
Petrol de aranabilecek
Yönetmelikteki 2. önemli düzenlemeyle de zeytinlik sahalarda veya 3 kilometre yakınında jeotermal sera yatırımları, kimyevi atık ve duman çıkaran tesisler, bakanlıklarca kamu kararı alınmış yatırımlar, madencilik faaliyetleri, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek. Ancak bunun için ÇED raporuna uygun olmaları, alternatif alanın mevcut olmaması, bitkilerin vegatatif-generatif gelişimine zarar vermeyeceğinin Tarım Bakanlığı araştırma enstitüleri ve üniversitelerce belirlenmesi gerekecek.
'Atı alan Üsküdar’ı geçer'
Madencilerin ruhsat peşinde koştuğu Körfez Bölgesi, Edremit ve Ayvalık’ı da içine alıyor. Bölgede atadan kalma arazisinde zeytincilikle geçinen veya emekli olup ‘butik’ zeytincilik yapan çok sayıda üretici var. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Narin’in verdiği bilgiye göre yönetmelik bu haliyle geçerse, binlerce küçük üreticinin yan yana sıralandığı araziler, bir gecede zeytinlik saha olmaktan çıkarılacak.
Narin, “Yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmesinden kısa süre sonra zararlı sonuçları görülecektir. Zarar gören üreticinin yönetmeliğin iptali için Danıştay’a gitmesi kaçınılmaz. Hangi demokratik ülkede yönetmelikler yasanın önüne geçiyor. Yönetmelik mutlaka Danıştay’dan döner ancak o zamana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır. Bugün yatırımlarını tamamlamış ancak Zeytin Yasası’na takıldığı için faaliyete geçemeyen başta altın olmak üzere tüm madenlerin çalışmaya ve zeytinliklere zarar vermeye başladığını göreceğiz” dedi.
AB bu işi nasıl yapıyor?
Ziraat Mühendisleri Odası, 4 Şubat’ta bir basın açıklamasıyla yapılmak istenen yönetmelik değişikliğini eleştirdi. Açıklamada, “Zeytincilik, Türkiye’ de yaklaşık 500 bin ailenin geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının yüzde 3,5’ini oluşturan bir sektördür. Son 2 yıllık ortalamaya göre, zeytinyağı üretimimiz 150 bin tondur. 2015’te bu değer yaklaşık 700 bin ton zeytinyağı için 3 milyar dolar olacaktır. Bu ekonomik getiriler 15-20 yıllık bir süre ile de sınırlı değildir. Üyelik yolunda olduğumuz AB’de ise zeytin ve zeytinyağı 136/66 EEC tüzüğü ile AB toplam mevzuatının yaklaşık yüzde 3’üne tekabül eden ve 5 bin sayfayı bulan tüzüklerle düzenlenmiştir. İspanya’da uçsuz bucaksız zeytinlikler hiçbir surette madencilik veya sanayi tehdidi altında değildir. Başta maden olmak üzere kimyasalların kısıtlanması ile zeytin ağacı, yaban hayvanları özellikle tavşan ve keklikler için adeta doğal bir barınak haline dönüşmektedir” denildi.
Radikal
15 Şubat 2011,Salı
Zeytinliklerde madenciliğe engel olan Zeytin Yasası bir türlü delinemeyince, yeni yöntem bulundu: Zeytinlik tanımı değişiyor
Zeytinlik alanlarda altın arama talepleri Zeytin Yasası’na takılan madenciler, Tarım Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelikle bu engelden kurtulacak. Zeytin Yasası’na göre hem zeytinliklerde hem de zeytinliklere 3 kilometreden yakın alanlarda zeytincilik dışında hiçbir faaliyet yapılamıyor. Ancak yeni yönetmelik geçerse özel kişilere ait olan 25 dönümden küçük zeytinlikler ‘zeytinlik saha’ sayılmayacak. Bu alanlarda madencilik yapılmasının önünde engel kalmayacak. Bakanlık tarafından hazırlanan ve TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü’ne gönderilen yönetmelik, zeytin üreticilerini alarma geçirdi.
Yasa 4 kez döndü
Zeytinliklerde maden aranabilmesi için bugüne kadar 4 kez yasa değişikliği yapılmak istendi. Ancak tümünde de ilgili hükümler TBMM Genel Kurulu’nda yasa teklifinden çıkartıldı.
Konu en son olarak 2010’un haziran ayında gündeme geldi. Maden Yasası’nın 2 maddesi Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilince, aralarında Zeytin Yasası (3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Yasa) da bulunan 8 yasada değişiklik yapılmak istendi. Ancak tüm komisyonlardan geçen düzenleme, 7 Haziran 2010 sabah saat 04.30’da tekliften tüm partilerin ittifakıyla çıkartıldı.
25 dönüm sınırı
Tarım ve Orman Bakanlığı ise daha önce 4 kez TBMM’den dönen düzenlemeyi bu kez yasaların ardından dolanarak ‘Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’te değişiklik yaparak gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yönetmelikte önce bir zeytinlik saha tanımı yapılıyor. Buna göre zeytin ağaçlarının bulunduğu bir alanın ‘zeytinlik saha’ sayılması için öncelikle devletin mülkiyetinde olması lazım. Arazi devlete aitse büyüklüğü önemli değil.
Ancak zeytin ağaçlarının bulunduğu alan özel mülkiyet ise ‘zeytinlik saha’ kabul edilebilmesi için en az 25 dönüm büyüklüğünde olması gerekiyor. Türkiye’de özel mülk olan zeytin sahalarının yarıdan fazlasının 25 dönümden küçük olduğu tahmin ediliyor. Yönetmeliğe göre söz konusu alanlar bu nedenle, ‘zeytinlik saha’ kabul edilmeyeceği için Zeytin Kanunu hükümleri geçerli olmayacak. Yani isteyen istediği kimyevi atık, toz ve duman çıkartan tesisi bu sahalara ve bu sahaların yakınlarına yapabilecek.
Petrol de aranabilecek
Yönetmelikteki 2. önemli düzenlemeyle de zeytinlik sahalarda veya 3 kilometre yakınında jeotermal sera yatırımları, kimyevi atık ve duman çıkaran tesisler, bakanlıklarca kamu kararı alınmış yatırımlar, madencilik faaliyetleri, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek. Ancak bunun için ÇED raporuna uygun olmaları, alternatif alanın mevcut olmaması, bitkilerin vegatatif-generatif gelişimine zarar vermeyeceğinin Tarım Bakanlığı araştırma enstitüleri ve üniversitelerce belirlenmesi gerekecek.
'Atı alan Üsküdar’ı geçer'
Madencilerin ruhsat peşinde koştuğu Körfez Bölgesi, Edremit ve Ayvalık’ı da içine alıyor. Bölgede atadan kalma arazisinde zeytincilikle geçinen veya emekli olup ‘butik’ zeytincilik yapan çok sayıda üretici var. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Narin’in verdiği bilgiye göre yönetmelik bu haliyle geçerse, binlerce küçük üreticinin yan yana sıralandığı araziler, bir gecede zeytinlik saha olmaktan çıkarılacak.
Narin, “Yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmesinden kısa süre sonra zararlı sonuçları görülecektir. Zarar gören üreticinin yönetmeliğin iptali için Danıştay’a gitmesi kaçınılmaz. Hangi demokratik ülkede yönetmelikler yasanın önüne geçiyor. Yönetmelik mutlaka Danıştay’dan döner ancak o zamana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır. Bugün yatırımlarını tamamlamış ancak Zeytin Yasası’na takıldığı için faaliyete geçemeyen başta altın olmak üzere tüm madenlerin çalışmaya ve zeytinliklere zarar vermeye başladığını göreceğiz” dedi.
AB bu işi nasıl yapıyor?
Ziraat Mühendisleri Odası, 4 Şubat’ta bir basın açıklamasıyla yapılmak istenen yönetmelik değişikliğini eleştirdi. Açıklamada, “Zeytincilik, Türkiye’ de yaklaşık 500 bin ailenin geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının yüzde 3,5’ini oluşturan bir sektördür. Son 2 yıllık ortalamaya göre, zeytinyağı üretimimiz 150 bin tondur. 2015’te bu değer yaklaşık 700 bin ton zeytinyağı için 3 milyar dolar olacaktır. Bu ekonomik getiriler 15-20 yıllık bir süre ile de sınırlı değildir. Üyelik yolunda olduğumuz AB’de ise zeytin ve zeytinyağı 136/66 EEC tüzüğü ile AB toplam mevzuatının yaklaşık yüzde 3’üne tekabül eden ve 5 bin sayfayı bulan tüzüklerle düzenlenmiştir. İspanya’da uçsuz bucaksız zeytinlikler hiçbir surette madencilik veya sanayi tehdidi altında değildir. Başta maden olmak üzere kimyasalların kısıtlanması ile zeytin ağacı, yaban hayvanları özellikle tavşan ve keklikler için adeta doğal bir barınak haline dönüşmektedir” denildi.
Zeytinin Çığlığı
Prof. Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI
Cumhuriyet Ege
15 Şubat 2011,Salı
Geçtiğimiz günlerde, İzmir’i de yakından ilgilendiren Zeytincilik Yasası ile bağlantılı yönetmelik taslağı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan çıktı. Yönetmelik, Başbakanlık Kanunlar Genel Müdürlüğü’nün imzasından sonra yürürlüğe girecek.
Yönetmelikte yapılmış olan değişikliğe göre zeytin alanları; Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, kamu yararı kararı alınmış madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve işletme etkinlikleri, savunmaya yönelik stratejik yatırımlar için kullanılabilecek.
Konu ile ilgili bir basın toplantısı yapan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, Zeytincilik Yasası’nın madencilerin çıkarı için son on yılda dört kez değiştirilmek istendiğini belirtti ve “Bu girişimlerden sonuç alamayan lobiler, şimdi de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca hazırlanan yeni yönetmelikle yasayı delmek istiyorlar.” Şeklinde bir açıklama yaptı (5 Şubat 2011 günlü Cumhuriyet Gazetesi).
Tan, yönetmeliğin Türkiye zeytin ve zeytinyağcılığına zarar getireceğini ve yönetmeliğin uygulanmaması doğrultusunda mücadele başlatacaklarını da söyledi. İlginç bir açıklama yaptı ve şöyle dedi; “Yönetmelikle Zeytincilik Yasası geçersiz kılınmak isteniyor. Kanundan kaçılarak hazırlanan bu yönetmeliğin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlandığını sanmıyoruz. Bakanlıktaki bürokratları iyi tanıyoruz. Bu yönetmelikte daha yüksek bir iradenin söz konusu olduğunu biliyoruz.”
Konu, Ziraat Yüksek Mühendisi CHP Muğla Milletvekili Prof. Gürol Ergin tarafından da Meclis gündemine taşındı. Gürol Hoca, 13 Ocak 2011 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda gündem dışı konuşma yaptı. On binlerce hektar ekili alanı tehdit eden bir yönetmelik taslağı konusunda meclisi uyardı ve taslağa karşı yasayı hatırlattı: “Zeytincilik Yasası'nda 'Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak, kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zeytinlik sahaları daraltılamaz' kesin hükmü getirilerek zeytinlikler korumaya alınmıştır.” dedi.
CHP'li Gürol Ergin, bu yönetmelik taslağının ilgili meslek kuruluşlarına, Marmara Birlik, Tariş gibi büyük üreticilere gönderilmemesini de eleştirdi ve “Bu yönetmelik zeytinlikler için bir ölüm fermanıdır. Hükümet zeytincilikte dünya ikincisi hedefini koymuşken nasıl böyle bir hazırlık yapılabilir? Tarım Bakanlığı, ilgili yasaya yüzde yüz aykırı böyle bir yönetmelik düzenlemesini hangi hukuk, hangi mantık anlayışıyla yapar? Bu değişikliği gerçekleştirse bile, yargıdan döneceğini bilmez mi?” diye konuştu.
Şimdi, şu soruları sormak günah mı? Bir, Tan’ın söylediği gibi bu yönetmeliğin hazırlanmasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bürokratlarının bilgisi yoksa bu yönetmelik tasarısı gökten zembille mi indi? İki, bakanlık bürokratlarının bilgisi dışında ise Bakan Mehdi Eker’i bir kenara bırakalım, Müsteşar Vedat Mirmahmutoğulları’nın bilgisi de yok mu? Üç, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bürokratları kendi sorumluluklarından bizim irademiz dışında diye kaçabilirler mi? İstifa kurumu yok mu? Sakın bu söylemler timsah gözyaşları olmasın? Dört, Mustafa Tan bu yönetmelikte daha yüksek bir iradenin söz konusu olduğunu söylüyor. Basın toplantısında neden bu konuda bir açıklama yapmıyor? Zaman, biraz daha açık olmanın zamanı değil mi?
Cumhuriyet Ege
15 Şubat 2011,Salı
Geçtiğimiz günlerde, İzmir’i de yakından ilgilendiren Zeytincilik Yasası ile bağlantılı yönetmelik taslağı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan çıktı. Yönetmelik, Başbakanlık Kanunlar Genel Müdürlüğü’nün imzasından sonra yürürlüğe girecek.
Yönetmelikte yapılmış olan değişikliğe göre zeytin alanları; Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, kamu yararı kararı alınmış madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve işletme etkinlikleri, savunmaya yönelik stratejik yatırımlar için kullanılabilecek.
Konu ile ilgili bir basın toplantısı yapan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, Zeytincilik Yasası’nın madencilerin çıkarı için son on yılda dört kez değiştirilmek istendiğini belirtti ve “Bu girişimlerden sonuç alamayan lobiler, şimdi de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca hazırlanan yeni yönetmelikle yasayı delmek istiyorlar.” Şeklinde bir açıklama yaptı (5 Şubat 2011 günlü Cumhuriyet Gazetesi).
Tan, yönetmeliğin Türkiye zeytin ve zeytinyağcılığına zarar getireceğini ve yönetmeliğin uygulanmaması doğrultusunda mücadele başlatacaklarını da söyledi. İlginç bir açıklama yaptı ve şöyle dedi; “Yönetmelikle Zeytincilik Yasası geçersiz kılınmak isteniyor. Kanundan kaçılarak hazırlanan bu yönetmeliğin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlandığını sanmıyoruz. Bakanlıktaki bürokratları iyi tanıyoruz. Bu yönetmelikte daha yüksek bir iradenin söz konusu olduğunu biliyoruz.”
Konu, Ziraat Yüksek Mühendisi CHP Muğla Milletvekili Prof. Gürol Ergin tarafından da Meclis gündemine taşındı. Gürol Hoca, 13 Ocak 2011 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda gündem dışı konuşma yaptı. On binlerce hektar ekili alanı tehdit eden bir yönetmelik taslağı konusunda meclisi uyardı ve taslağa karşı yasayı hatırlattı: “Zeytincilik Yasası'nda 'Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak, kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zeytinlik sahaları daraltılamaz' kesin hükmü getirilerek zeytinlikler korumaya alınmıştır.” dedi.
CHP'li Gürol Ergin, bu yönetmelik taslağının ilgili meslek kuruluşlarına, Marmara Birlik, Tariş gibi büyük üreticilere gönderilmemesini de eleştirdi ve “Bu yönetmelik zeytinlikler için bir ölüm fermanıdır. Hükümet zeytincilikte dünya ikincisi hedefini koymuşken nasıl böyle bir hazırlık yapılabilir? Tarım Bakanlığı, ilgili yasaya yüzde yüz aykırı böyle bir yönetmelik düzenlemesini hangi hukuk, hangi mantık anlayışıyla yapar? Bu değişikliği gerçekleştirse bile, yargıdan döneceğini bilmez mi?” diye konuştu.
Şimdi, şu soruları sormak günah mı? Bir, Tan’ın söylediği gibi bu yönetmeliğin hazırlanmasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bürokratlarının bilgisi yoksa bu yönetmelik tasarısı gökten zembille mi indi? İki, bakanlık bürokratlarının bilgisi dışında ise Bakan Mehdi Eker’i bir kenara bırakalım, Müsteşar Vedat Mirmahmutoğulları’nın bilgisi de yok mu? Üç, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bürokratları kendi sorumluluklarından bizim irademiz dışında diye kaçabilirler mi? İstifa kurumu yok mu? Sakın bu söylemler timsah gözyaşları olmasın? Dört, Mustafa Tan bu yönetmelikte daha yüksek bir iradenin söz konusu olduğunu söylüyor. Basın toplantısında neden bu konuda bir açıklama yapmıyor? Zaman, biraz daha açık olmanın zamanı değil mi?
Sunday, February 13, 2011
Türk şirketlerin gözdesi Rusya pazarı; ihracat hedefi kriz öncesi rekoru kırmak
Faruk Akkan,
Yaşar Niyazbayev
CHA
14 Şubat 2011,P.Tesi
Rusya ve Türkiye siyasi alanda gelişen ilişkiler, ekonomik ve ticari alanda meyve vermeye başladı. Ekonomik krizi geride bırakan Türk ihracat firmaları Rusya pazarını hedef olarak belirlemiş durumda. Türkiye'nin 2008'de 132 milyar dolar ihracat rekoru kırdığı dönemde Rusya'ya ihracat da 6 milyar doları bulmuştu. 2010'da bir önceki yıla göre yüzde 52 artışla 5 milyar dolara ulaşan Rusya'ya ihracat da 2011 hedefi, kriz öncesi rakamları geçmek. Ocak ayında ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 27,5'luk bir artış göstermesi hedeflerin tutacağının işareti olarak görülüyor.
Rusya'da bu yıl 18'incisi düzenlenen Prodexpo gıda fuarına akın eden Türk şirketler gördükleri ilgiden memnun. Rusya pazarına ihracatta 2010'da yüzde 20'leri bulan gıdanın payı, 2011'de artacak. Ege İhracatçılar Birliği'nin öncülüğünde 10 ayrı şirket ve müstakil katılımlarla Türk şirketler Rusya pazarına girebilmek için çalışıyor. Rusya'dan petrol ve doğalgaz ağırlıklı olmak üzere 2010'da 21,6 milyar dolar ithalat yapan Türkiye'nin makası daha fazla açmamak için ihracatı artırmaktan başka alternatifi de yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl Moskova ziyaretinde Rusya Başbakanı Vladimir Putin'le birlikte belirledikleri beş yıl içinde 100 milyar dolarlık hedefin gerçekleşmesi için tüm kurumlar seferber olmuş durumda.
Türk zeytini Rusya yolunda
Gıda fuarında en çok ilgi gören stantlardan biri Akhisar'dan gelen ve birbirinden kaliteli Türk sofralık zeytinleri oldu. 350 üyeleri olduğunu ifade den Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demirci bölgelerinde 12 milyon zeytin ağacı olduğunu, yeni dikimlerle ürünlerinin her geçen gün arttığını söyledi. Türkiye pazarının yanısıra ihracat hedefli bir çalışma planladıklarını kaydeden Demirci, bölge üniversitelerinin de katkıları ile önümüzdeki günlerde "Zeytin Kongresi" yapacaklarını da belirtti.
Almanya, Bulgaristan, Romanya ve ABD başta olmak üzere 44 ülkeye ihracat yaptıklarını ifade eden Akhisar Ticaret Borsası Meclis Başkanı Fettah Gürmen de Rusya pazarına girmek istediklerini kaydetti. Rusya pazarında İspanyol zeytinlerinin etkin olması ve ambalaj yapılarının Türkiye'den farklı olması Türk şirketleri için olumsuzluk olarak görülüyor. Rusya'da daha çok raflarda 90-110 gramlık kutular yer alırken, Türk firmalarının kutuları 200 gram. Ambalaj da gider kaleminde yüzde 30'u oluşturuyor.
Akhisarlı zeytincilerin Rusya pazarı için yetkililerden iki talepleri var. Başlangıçta 'private label' üretim için de marka desteğinin sürmesi ve Rusya pazarı için özel teşvik uygulamasının ele alınması. Türkiye'den geçen yıl Rusya'ya toplam 600 bin dolarlık zeytin ve 1 milyon 900 bin dolarlık da zeytinyağı ihraç edilmiş durumda.
Milas zeytinyağları üç yıldır altın madalya alıyor
Milas ve Verde Türk zeytinyağı markalarını Rusya'da raflarda görmek mümkün. Prodexpo'da tanıtım yapan zeytin ve zeytinyağı tanıtım komitesi yönetim kurulu üyesi Davut Er fuarda Rus müşterilere tadım yaptırdıklarını ve Türk zeytinyağının çok olumlu puan aldığını belirtti. Er'e göre ürün kalitesi ve uygun fiyat standardı yakalandığında Rusya pazarına giriş kolay olacak.
Milas zeytinyağlarının Manisa Akhisar'da Türkiye'nin en modern tesislerinde üretimini yapan Mustafa ve Alper Alhat kardeşlerle, markanın sahibi ve Rusya pazarında satışını gerçekleştiren Hüseyin Akbaba pazarda önemli yer edinmiş durumda. İki yıldır Prodexpo'da kalite ve yenilikçi yaklaşımları nedeni ile altın madalya kazanan Milas, Worlfood fuarlarında ise son üç yıldır altın madalya alıyor. Devletin sektöre sağladığı ihracat desteklerinin önemine dikkat çeken Mustafa Alhat, "Rusya pazarında her sene artan bir ivme ile büyüyoruz. Önceleri yağımızın çok kaliteli olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Artık bu noktayı aştık. Rusya'da marka bilinirlilik olarak zeytinyağında ilk beşin içindeyiz" dedi.
Yaşar Niyazbayev
CHA
14 Şubat 2011,P.Tesi
Rusya ve Türkiye siyasi alanda gelişen ilişkiler, ekonomik ve ticari alanda meyve vermeye başladı. Ekonomik krizi geride bırakan Türk ihracat firmaları Rusya pazarını hedef olarak belirlemiş durumda. Türkiye'nin 2008'de 132 milyar dolar ihracat rekoru kırdığı dönemde Rusya'ya ihracat da 6 milyar doları bulmuştu. 2010'da bir önceki yıla göre yüzde 52 artışla 5 milyar dolara ulaşan Rusya'ya ihracat da 2011 hedefi, kriz öncesi rakamları geçmek. Ocak ayında ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 27,5'luk bir artış göstermesi hedeflerin tutacağının işareti olarak görülüyor.
Rusya'da bu yıl 18'incisi düzenlenen Prodexpo gıda fuarına akın eden Türk şirketler gördükleri ilgiden memnun. Rusya pazarına ihracatta 2010'da yüzde 20'leri bulan gıdanın payı, 2011'de artacak. Ege İhracatçılar Birliği'nin öncülüğünde 10 ayrı şirket ve müstakil katılımlarla Türk şirketler Rusya pazarına girebilmek için çalışıyor. Rusya'dan petrol ve doğalgaz ağırlıklı olmak üzere 2010'da 21,6 milyar dolar ithalat yapan Türkiye'nin makası daha fazla açmamak için ihracatı artırmaktan başka alternatifi de yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl Moskova ziyaretinde Rusya Başbakanı Vladimir Putin'le birlikte belirledikleri beş yıl içinde 100 milyar dolarlık hedefin gerçekleşmesi için tüm kurumlar seferber olmuş durumda.
Türk zeytini Rusya yolunda
Gıda fuarında en çok ilgi gören stantlardan biri Akhisar'dan gelen ve birbirinden kaliteli Türk sofralık zeytinleri oldu. 350 üyeleri olduğunu ifade den Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demirci bölgelerinde 12 milyon zeytin ağacı olduğunu, yeni dikimlerle ürünlerinin her geçen gün arttığını söyledi. Türkiye pazarının yanısıra ihracat hedefli bir çalışma planladıklarını kaydeden Demirci, bölge üniversitelerinin de katkıları ile önümüzdeki günlerde "Zeytin Kongresi" yapacaklarını da belirtti.
Almanya, Bulgaristan, Romanya ve ABD başta olmak üzere 44 ülkeye ihracat yaptıklarını ifade eden Akhisar Ticaret Borsası Meclis Başkanı Fettah Gürmen de Rusya pazarına girmek istediklerini kaydetti. Rusya pazarında İspanyol zeytinlerinin etkin olması ve ambalaj yapılarının Türkiye'den farklı olması Türk şirketleri için olumsuzluk olarak görülüyor. Rusya'da daha çok raflarda 90-110 gramlık kutular yer alırken, Türk firmalarının kutuları 200 gram. Ambalaj da gider kaleminde yüzde 30'u oluşturuyor.
Akhisarlı zeytincilerin Rusya pazarı için yetkililerden iki talepleri var. Başlangıçta 'private label' üretim için de marka desteğinin sürmesi ve Rusya pazarı için özel teşvik uygulamasının ele alınması. Türkiye'den geçen yıl Rusya'ya toplam 600 bin dolarlık zeytin ve 1 milyon 900 bin dolarlık da zeytinyağı ihraç edilmiş durumda.
Milas zeytinyağları üç yıldır altın madalya alıyor
Milas ve Verde Türk zeytinyağı markalarını Rusya'da raflarda görmek mümkün. Prodexpo'da tanıtım yapan zeytin ve zeytinyağı tanıtım komitesi yönetim kurulu üyesi Davut Er fuarda Rus müşterilere tadım yaptırdıklarını ve Türk zeytinyağının çok olumlu puan aldığını belirtti. Er'e göre ürün kalitesi ve uygun fiyat standardı yakalandığında Rusya pazarına giriş kolay olacak.
Milas zeytinyağlarının Manisa Akhisar'da Türkiye'nin en modern tesislerinde üretimini yapan Mustafa ve Alper Alhat kardeşlerle, markanın sahibi ve Rusya pazarında satışını gerçekleştiren Hüseyin Akbaba pazarda önemli yer edinmiş durumda. İki yıldır Prodexpo'da kalite ve yenilikçi yaklaşımları nedeni ile altın madalya kazanan Milas, Worlfood fuarlarında ise son üç yıldır altın madalya alıyor. Devletin sektöre sağladığı ihracat desteklerinin önemine dikkat çeken Mustafa Alhat, "Rusya pazarında her sene artan bir ivme ile büyüyoruz. Önceleri yağımızın çok kaliteli olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Artık bu noktayı aştık. Rusya'da marka bilinirlilik olarak zeytinyağında ilk beşin içindeyiz" dedi.
Tarım Bakanlığı zeytincilikte ne yapmak istiyor?
Ali Ekber YILDIRIM
Dünya
13 Şubat 2011
Hafta başında 2011'de uygulanacak tarım desteklerini açıkladık. Destekler yetersiz. Pek çok destek kaleminde artış yok. Bu olumsuz tablo içerisinde destek miktarı artırılan birkaç üründen biri zeytinyağı.
Zeytinyağına verilen destekleme primi kilo başına 30 kuruştan 50 kuruşa çıkarılıyor. Yaklaşık yüzde 70 oranında artış sağlanıyor.
Yeterli mi? Elbette değil. Bu destek miktarı Avrupa Birliği'nin zeytinyağı üreticilerine verdiği desteğin dörtte biri kadar. Fakat diğer ürünlerle karşılaştırıldığında önemli bir artış.
Şu günlerde zeytinyağı primi artırılırken bir yandan da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte, zeytinciliği yok edecek bir düzenleme yapmak istiyor.
Tarım Bakanlığı zeytincilikte ne yapmak istiyor, doğrusu anlamak zor.
Bakanlık, 2005'ten bu yana zeytinciliğe fidan desteği veriyor. Verilen destekle Türkiye'nin zeytin ağacı sayısı 90 milyondan 160 milyona çıktı. Destek daha da devam ediyor.
Bakanlık, 2009'da 5 yıllık bir strateji ile zeytincilikte 2014 için çok önemli hedefler belirledi. Neydi o hedefler?
1- Zeytin alanı 1 milyon hektara çıkacak.
2- Zeytin ağacı sayısı 180 milyon adet olacak.
3- Sofralık zeytin üretimi 650 bin tona yükselecek.
4- Yağlık zeytin üretim miktarı 2.5 - 3 milyon ton olacak.
5- Zeytinyağı üretimi 750 bin tona yükselecek.
6- Kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kiloya ulaşacak.
7- Sektörün yarattığı değer 3 milyar dolar düzeyinde olacak
8- Türkiye, İspanya'dan sonra dünyanın 2. büyük zeytinyağı üreticisi olacak.
Bu hedeflerin yüzde 100 gerçekleşmesi zor olsa da Bakanlığın zeytinciliğe bakışı açısından çok önemli ipuçları veriyordu.
Fakat, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütün bu hedeflerini, zeytinciliğe verilen destekleri çöpe atacak çok önemli bir mevzuat değişikliğine gidiyor.
Bakanlık, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte değişiklik yaparak zeytinlik alanları altın madenciliğine açmaya hazırlanıyor.
Altıncılar, dünyanın en önemli oksijen deposu, endemik bitki türlerinin yoğun olduğu ve zeytinciliğin kalbi durumundaki Kazdağları'nda, altın aramak için yıllardır her yolu deniyor.
Zeytincilik Yasası'na ilişkin değişiklik önerileri 4 kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldi. Zeytincilerin ve duyarlı milletvekillerinin çabası ile her seferinde reddedildi. Son olarak geçen yıl Madencilik Yasası kapsamında Zeytincilik Yasası'nda değişiklik yapılması meclis gündemine geldi ve bir kez daha oybirliği ile reddedildi.
Fakat, altıncılar pes etmiyor. Yapamadıkları yasa değişikliğini şimdi Tarım Bakanlığını ikna ederek yönetmelikle yapmaya çalışıyorlar.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı'nda aynen şöyle deniliyor:
"Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın iznine bağlıdır. Ancak; alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)'na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından belirlenmesi durumunda;
a- ) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
b) Bakanlıklarca kamu kararı alınmış plan ve yatırımlar,
c) Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri,
ç) İlgili Bakanlıkça kamu kararı alınmış madencilik faaliyetleri petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
d) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, için, yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunmak isteyenler, ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirine başvurur. Müracaat sahibi, çevrede oluşabilecek ÇED raporu ile belirlenmiş zararları önleyecek tedbirleri almak koşulu ve dikim normlarına uygun, eşdeğer büyüklükte il/ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis eder.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır."
Özetle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bir tarafta zeytin üretimini teşvik ediyor, destekliyor, diğer tarafta zeytincilerin kabusu olan altın madenciliğine kapıları sonuna kadar açıyor. Bakanlık gerçekten ne yapmak istiyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oybirliği ile ret edilmiş bir kararı neden yasaya aykırı bir biçimde yönetmelikle düzenlemek istiyor? Yapılacak bu düzenlemenin zeytinciliğe nasıl bir katkısı olacak?
Zeytinlikleri madencilere açmak Tarım Bakanlığı'nın görevi mi?
Dünya
13 Şubat 2011
Hafta başında 2011'de uygulanacak tarım desteklerini açıkladık. Destekler yetersiz. Pek çok destek kaleminde artış yok. Bu olumsuz tablo içerisinde destek miktarı artırılan birkaç üründen biri zeytinyağı.
Zeytinyağına verilen destekleme primi kilo başına 30 kuruştan 50 kuruşa çıkarılıyor. Yaklaşık yüzde 70 oranında artış sağlanıyor.
Yeterli mi? Elbette değil. Bu destek miktarı Avrupa Birliği'nin zeytinyağı üreticilerine verdiği desteğin dörtte biri kadar. Fakat diğer ürünlerle karşılaştırıldığında önemli bir artış.
Şu günlerde zeytinyağı primi artırılırken bir yandan da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte, zeytinciliği yok edecek bir düzenleme yapmak istiyor.
Tarım Bakanlığı zeytincilikte ne yapmak istiyor, doğrusu anlamak zor.
Bakanlık, 2005'ten bu yana zeytinciliğe fidan desteği veriyor. Verilen destekle Türkiye'nin zeytin ağacı sayısı 90 milyondan 160 milyona çıktı. Destek daha da devam ediyor.
Bakanlık, 2009'da 5 yıllık bir strateji ile zeytincilikte 2014 için çok önemli hedefler belirledi. Neydi o hedefler?
1- Zeytin alanı 1 milyon hektara çıkacak.
2- Zeytin ağacı sayısı 180 milyon adet olacak.
3- Sofralık zeytin üretimi 650 bin tona yükselecek.
4- Yağlık zeytin üretim miktarı 2.5 - 3 milyon ton olacak.
5- Zeytinyağı üretimi 750 bin tona yükselecek.
6- Kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kiloya ulaşacak.
7- Sektörün yarattığı değer 3 milyar dolar düzeyinde olacak
8- Türkiye, İspanya'dan sonra dünyanın 2. büyük zeytinyağı üreticisi olacak.
Bu hedeflerin yüzde 100 gerçekleşmesi zor olsa da Bakanlığın zeytinciliğe bakışı açısından çok önemli ipuçları veriyordu.
Fakat, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütün bu hedeflerini, zeytinciliğe verilen destekleri çöpe atacak çok önemli bir mevzuat değişikliğine gidiyor.
Bakanlık, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte değişiklik yaparak zeytinlik alanları altın madenciliğine açmaya hazırlanıyor.
Altıncılar, dünyanın en önemli oksijen deposu, endemik bitki türlerinin yoğun olduğu ve zeytinciliğin kalbi durumundaki Kazdağları'nda, altın aramak için yıllardır her yolu deniyor.
Zeytincilik Yasası'na ilişkin değişiklik önerileri 4 kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldi. Zeytincilerin ve duyarlı milletvekillerinin çabası ile her seferinde reddedildi. Son olarak geçen yıl Madencilik Yasası kapsamında Zeytincilik Yasası'nda değişiklik yapılması meclis gündemine geldi ve bir kez daha oybirliği ile reddedildi.
Fakat, altıncılar pes etmiyor. Yapamadıkları yasa değişikliğini şimdi Tarım Bakanlığını ikna ederek yönetmelikle yapmaya çalışıyorlar.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı'nda aynen şöyle deniliyor:
"Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın iznine bağlıdır. Ancak; alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)'na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından belirlenmesi durumunda;
a- ) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
b) Bakanlıklarca kamu kararı alınmış plan ve yatırımlar,
c) Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri,
ç) İlgili Bakanlıkça kamu kararı alınmış madencilik faaliyetleri petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
d) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, için, yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunmak isteyenler, ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirine başvurur. Müracaat sahibi, çevrede oluşabilecek ÇED raporu ile belirlenmiş zararları önleyecek tedbirleri almak koşulu ve dikim normlarına uygun, eşdeğer büyüklükte il/ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis eder.
Bu madde kapsamında valiliklerce verilen kararlara yapılan itirazlar, Bakanlık tarafından değerlendirilerek karara bağlanır."
Özetle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bir tarafta zeytin üretimini teşvik ediyor, destekliyor, diğer tarafta zeytincilerin kabusu olan altın madenciliğine kapıları sonuna kadar açıyor. Bakanlık gerçekten ne yapmak istiyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oybirliği ile ret edilmiş bir kararı neden yasaya aykırı bir biçimde yönetmelikle düzenlemek istiyor? Yapılacak bu düzenlemenin zeytinciliğe nasıl bir katkısı olacak?
Zeytinlikleri madencilere açmak Tarım Bakanlığı'nın görevi mi?
Sızma Zeytinyağı Tadımı “Foça Organik”
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
İki haftadan bu yana, 750 mililitrelik bir sızma zeytinyağı şişesini çalışma masamın üzerinde misafir ediyorum. Ördek başı yeşilin oldukça koyu tonu olan şişe, bütün gizemiyle günlerdir öylece bana bakıyor, tabi ben de ona.
Öyle şık bir duruşu var ki…
Aşçı Fok için, şık bir etiket ile “Foça Organik” tarafından şişelenmiş mantar kapaklı sızma zeytinyağı şişesi bu. Özel dolum Phokaia Sızma Zeytinyağı.
Tarihiyle, bağıyla ve üzümün adı sanı numarasıyla şişelenmesi şarapta çok normal bir durumdur. Ama; kutsal zeytin ağacının meyve suyu olan altın sıvıya gösterilen bu ihtimama pek alışık değiliz doğrusu! Ne hoş, ne şık bir düşünce.
İki hafta beklememin nedeni; geçirdiğim soğuk algınlığımın üzerimden gitmesi ve ağız tadımın yerine gelebilmesi olduğundan, bu esrarengiz şişenin içinde sızlanmadan sakince duran sızma zeytinyağının tadımını ancak yeni yapabildim.
Bilindiği üzere, tadım yapmanın da kendi içinde uygulama şartları mevcut; Sigara ve ilaç kalıntısı olmayan bir dil, parfüm ve baharat olarak tanımlanabilecek keskin kokulardan arınmış bir vücut, sakin bir ortam ve gelişmiş bir duyusal analiz yeteneği gerekli. Sertifika türü belgelere pek itibar etmem ama, benimki gibi bir zeytinyağı tadım panelisti sertifikanız olsa iyi olur tabi!
Kör vuruşu tabiriyle gözüm kapalı başlayan ilk yudum tadımımda; o ilk yudum aldı beni taa çocukluğumun erik bahçelerine götürdü! Ne alâkası var erik bahçelerinin değil mi? Foça Organik sızmasının ilk dil üstü temasıyla, yumuşacık Nisan çimenlerine basarak koşturduğumu hissediyorum, nerede yeşil can eriklerim benim! Bu sızma yağın ettiğine bakın! Köşesiz yumuşak bir yayılımla kaplanan dilim, sanki pamuklara sarınan bir bebeğin şefkatiyle kucaklaşıyor ilkin. Bu ilk temasın bitmesini istemiyorum, öylece kalıyorum taze çimli bahçede. Erikler bana bakıyor, uzanamıyorum! Bakar mısınız zeytin suyunun yaptığı işe?
Hiç mi asiti yok bu mübareğin diye geçiriyorum içimden, oysa hissedilen asit olsa olsa en fazla 0,4 – 0,5 olsun. Yoğunluğu güçlü bir yeşillik tadı hakim ki ben bunu erikle, erik yaprağının o tazecik şeffaflığıyla örtüştürüyorum, belki biraz da çağla badem tadı diyebilirim. Dil üstü ve damak şaklatıcılarımın mesajı böyle, bakalım genizde bizi ne bekliyor; Bütün ağzı kavrayan yumuşak yoğunluktan sonra gırtlağa geçiş sürecinde beklediğim o zarif acılık; çelimsiz yavru arının iğnesini sokmasından sonraki o tatlı kaşıntı gibi, acılaşmayı beceremeyen körpe sivri biberin otumsu baharatı gibi.
Yutkunduğunuzda, yoğun kaygan ve yumuşak bir meyve suyu ferahlığı hissediyorsunuz…
İnsanı kışkırtan bu altın sıvıyla neler yapılmaz dedirten bir iç ses ile baş başa kalıyorsunuz işte böyle. Zihniniz aceleci bir maymunun aşağı yukarı inip çıkışı gibi binbir sayısız yiyeceği uçuşturuyor gözlerinizin önünde. Damak şımartan birkaç peynir çeşidi, özlü bir köy ekmeği diliminin organik sızmayla bütünlenişi ve bir kadeh kırmızı şarabın sükuneti geçiyor gözünüzün önünden. Sıcak bir ocak başı, dışarıda romantik bir yağmur, size iyi gelen derinden bir ezgi ve romantizmin ruhu uçuran o esrarengiz gücü…
Hakan Barçın’a, beni böyle başarılı bir sızmayla tanıştırdığı için teşekkürlerimle…
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
İki haftadan bu yana, 750 mililitrelik bir sızma zeytinyağı şişesini çalışma masamın üzerinde misafir ediyorum. Ördek başı yeşilin oldukça koyu tonu olan şişe, bütün gizemiyle günlerdir öylece bana bakıyor, tabi ben de ona.
Öyle şık bir duruşu var ki…
Aşçı Fok için, şık bir etiket ile “Foça Organik” tarafından şişelenmiş mantar kapaklı sızma zeytinyağı şişesi bu. Özel dolum Phokaia Sızma Zeytinyağı.
Tarihiyle, bağıyla ve üzümün adı sanı numarasıyla şişelenmesi şarapta çok normal bir durumdur. Ama; kutsal zeytin ağacının meyve suyu olan altın sıvıya gösterilen bu ihtimama pek alışık değiliz doğrusu! Ne hoş, ne şık bir düşünce.
İki hafta beklememin nedeni; geçirdiğim soğuk algınlığımın üzerimden gitmesi ve ağız tadımın yerine gelebilmesi olduğundan, bu esrarengiz şişenin içinde sızlanmadan sakince duran sızma zeytinyağının tadımını ancak yeni yapabildim.
Bilindiği üzere, tadım yapmanın da kendi içinde uygulama şartları mevcut; Sigara ve ilaç kalıntısı olmayan bir dil, parfüm ve baharat olarak tanımlanabilecek keskin kokulardan arınmış bir vücut, sakin bir ortam ve gelişmiş bir duyusal analiz yeteneği gerekli. Sertifika türü belgelere pek itibar etmem ama, benimki gibi bir zeytinyağı tadım panelisti sertifikanız olsa iyi olur tabi!
Kör vuruşu tabiriyle gözüm kapalı başlayan ilk yudum tadımımda; o ilk yudum aldı beni taa çocukluğumun erik bahçelerine götürdü! Ne alâkası var erik bahçelerinin değil mi? Foça Organik sızmasının ilk dil üstü temasıyla, yumuşacık Nisan çimenlerine basarak koşturduğumu hissediyorum, nerede yeşil can eriklerim benim! Bu sızma yağın ettiğine bakın! Köşesiz yumuşak bir yayılımla kaplanan dilim, sanki pamuklara sarınan bir bebeğin şefkatiyle kucaklaşıyor ilkin. Bu ilk temasın bitmesini istemiyorum, öylece kalıyorum taze çimli bahçede. Erikler bana bakıyor, uzanamıyorum! Bakar mısınız zeytin suyunun yaptığı işe?
Hiç mi asiti yok bu mübareğin diye geçiriyorum içimden, oysa hissedilen asit olsa olsa en fazla 0,4 – 0,5 olsun. Yoğunluğu güçlü bir yeşillik tadı hakim ki ben bunu erikle, erik yaprağının o tazecik şeffaflığıyla örtüştürüyorum, belki biraz da çağla badem tadı diyebilirim. Dil üstü ve damak şaklatıcılarımın mesajı böyle, bakalım genizde bizi ne bekliyor; Bütün ağzı kavrayan yumuşak yoğunluktan sonra gırtlağa geçiş sürecinde beklediğim o zarif acılık; çelimsiz yavru arının iğnesini sokmasından sonraki o tatlı kaşıntı gibi, acılaşmayı beceremeyen körpe sivri biberin otumsu baharatı gibi.
Yutkunduğunuzda, yoğun kaygan ve yumuşak bir meyve suyu ferahlığı hissediyorsunuz…
İnsanı kışkırtan bu altın sıvıyla neler yapılmaz dedirten bir iç ses ile baş başa kalıyorsunuz işte böyle. Zihniniz aceleci bir maymunun aşağı yukarı inip çıkışı gibi binbir sayısız yiyeceği uçuşturuyor gözlerinizin önünde. Damak şımartan birkaç peynir çeşidi, özlü bir köy ekmeği diliminin organik sızmayla bütünlenişi ve bir kadeh kırmızı şarabın sükuneti geçiyor gözünüzün önünden. Sıcak bir ocak başı, dışarıda romantik bir yağmur, size iyi gelen derinden bir ezgi ve romantizmin ruhu uçuran o esrarengiz gücü…
Hakan Barçın’a, beni böyle başarılı bir sızmayla tanıştırdığı için teşekkürlerimle…
Wednesday, February 09, 2011
"ULUSAL ZEYTİN KONGRESİ",BEKLENTİLER VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI EGE TV EKRANINDA..
09 Şubat 2011,Çarş.
Manisa'nın Akhisar ilçesinde 22-25 Şubat 2011 tarihlerinde düzenlenecek "Ulusal Zeytin Kongresi" hazırlıkları,Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi,Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Akhisar Belediyesi ve Akhisar Ticaret Borsası işbirliği ile yoğun bir şekilde devam ediyor..Zeytin yetiştiriciliği ve işleme teknikleri ile ilgili bilimsel çalışmaların sunulacağı,ulusal zeytinciliğimizin mevcut durumunun ve geleceğinin tartışılmasının planlandığı Kongre'ye katılımın yüksek olması bekleniyor..
Ege TV Program Yapımcısı ve Dış İlişkiler Koordinatörü İsmail Uğural'ın hazırlayıp sunduğu "Tarım ve Ekonomi"de bu hafta Ege Üniversitesi ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Yusuf Kurucu,Akhisar Belediyesi Başkan Yardımcısı Latif Çakmak,Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr.Seyfi Özışık ve Akhisar Ticaret Borsası Üyesi-üretici Mustafa Gökalp bütün yönleriyle "Ulusal Zeytin Kongresi"ni değerlendirecekler..
"Tarım ve Ekonomi" 10 Şubat Perşembe akşamı saat 20.30-22.00 arası Ege TV'de canlı yayında ekrana geliyor..
Manisa'nın Akhisar ilçesinde 22-25 Şubat 2011 tarihlerinde düzenlenecek "Ulusal Zeytin Kongresi" hazırlıkları,Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi,Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, Akhisar Belediyesi ve Akhisar Ticaret Borsası işbirliği ile yoğun bir şekilde devam ediyor..Zeytin yetiştiriciliği ve işleme teknikleri ile ilgili bilimsel çalışmaların sunulacağı,ulusal zeytinciliğimizin mevcut durumunun ve geleceğinin tartışılmasının planlandığı Kongre'ye katılımın yüksek olması bekleniyor..
Ege TV Program Yapımcısı ve Dış İlişkiler Koordinatörü İsmail Uğural'ın hazırlayıp sunduğu "Tarım ve Ekonomi"de bu hafta Ege Üniversitesi ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Yusuf Kurucu,Akhisar Belediyesi Başkan Yardımcısı Latif Çakmak,Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr.Seyfi Özışık ve Akhisar Ticaret Borsası Üyesi-üretici Mustafa Gökalp bütün yönleriyle "Ulusal Zeytin Kongresi"ni değerlendirecekler..
"Tarım ve Ekonomi" 10 Şubat Perşembe akşamı saat 20.30-22.00 arası Ege TV'de canlı yayında ekrana geliyor..
Tuesday, February 08, 2011
Gıda İhracatçılarının Rusya çıkarması
M.Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru
Kaynak: http://www.turkrus.com/kose-yazilari/20643-turk-gida-ihracatcilarinin-rusya-cikarmasi-uzerine-en-son-umit-olur.html
EİB, Gıda İhracatçılarını Rusya’ya getirdi
Ege İhracatçı Birlikleri, Türkiye’nin en büyük gıda ihracatı pazarları arasında olan Rusya’da 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında düzenlenen Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na Milli Katılım Organizasyonu düzenledi.
Bu fuar, Rusya’da ürünlerini tanıtmak isteyen, yeni dış pazar arayışı içinde olan ihracatçılar için çok önemli bir vitrin.
Prodexpo Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na geçen sene 80.000 metrekare alanda 28’i milli katılım olmak üzere 57 ülkeden toplam 1.790 firma katılmış ve fuarı yüzde 91’i profesyonel 56 bin kişi ziyaret etmiş.
Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Sezmen Alper, “Küresel krizin bittiği, talebin tekrar canlandığı ortamda Rusya pazarındaki fırsatları değerlendirecek, Rusya’nın en büyük gıda fuarı olan Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı’na katılan tüm gıda ihracatçısı firmalarımız kazançlı çıkacaktır,” diye konuşuyor.
Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından 2011 yılında 4 uluslararası gıda fuarına milli katılım organizasyonu gerçekleştireceklerini belirten Alper, şöyle devam ediyor:
“2011 yılında düzenleyeceğimiz ikinci gıda fuarı, 7-11 Şubat 2011 tarihleri arasında düzenlenen Prodexpo 2011 Moskova Uluslararası Gıda Fuarı…Türkiye, Rusya’ya yıllık ortalama 1 milyar dolarlık gıda ürünü ihraç ediyor. En büyük ihraç pazarlarımızdan bir tanesi, yaklaşık 150 milyon nüfusu ile dünyanın 9. kalabalık ülkesi…Rusya’nın, toplam ithalatının yüzde 20’sini gıda ürünleri ithalatı oluşturuyor. Rusya, gıda ihracatçılarımız açısından hem büyük, hem de yakın bir Pazar; ihracatçılarımızın bu cazip fırsatı değerlendirmelerini bekliyoruz. Fuarda konserve, turşular, makarna çeşitleri, kuru yemişler, fındık, zeytin ve zeytinyağı, un ve unlu mamuller, bitki çayları ve şifalı bitkiler ile baharatlar, şekerlemeler, süt ürünleri, şarküteri ürünleri, reçel, helva, çikolata, hazır gıdalar, içecekler, su ürünleri, kanatlı hayvan eti vb. gıda ve işlenmiş tarım ürünleri sektöründe uluslararası standartlara uygun ürün üreten ve ihraç eden tüm firmalarımızın rekabet şanslarının yüksek olduğunu düşünüyoruz.”
Türkiye Rusya’ya neler satıyor?
Türkiye, 2009 yılında Rusya’ya 965 milyon dolarlık gıda ürünleri ihraç etmiş. Gıda ürünleri ihracatında ana kalemi 633 milyon dolarlık dış satış ile yaş meyve sebze ürünleri oluşturuyor. Türkiye, Rusya’ya 75 milyon dolarlık bitkisel ürünler ihraç ederken, 55.5 milyon dolarlık kuru meyve, 54.3 milyon dolarlık fındık, 24 milyon dolarlık meyve sebze mamulleri ihraç etti.
Zeytin-Zeytinyağı İhracatçıları da Fuar atağında
Beni en çok sevindiren de içinden geldiğim zeytinyağı sektörünün, zeytin-zeytinyağı ihraçatçılarının bu sene daha güçlü olarak Fuara katılacak olmaları.
Türkiye Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Metin Ölken, 7-11 Şubat’ta Moskova’da düzenlenecek olan Prodexpo Gıda Fuarı’nda, “Ruslara Edremit, Ayvalık, Akhisar, Aydın, Milas, Gemlik, Mut, Antakya ve Nizip yörelerinin sofralık zeytin ve zeytinyağlarını hem tattıracak, hem de oylatacağız,” dedi.
Metin Ölken, “Bu, Rusya pazarı için ZZTK açısından ilk adım olacak. Sonrasını da bu etkinlik devamında planlayacağız,” diyor.
Rusya Türkiye için her geçen gün önemi daha da artan önemli bir pazar
Soğuk savaş dönemi sonrasında Türkiye ve Rusya birbirleri için eskisinden daha önemli birer pazar haline geldiler.
Türkiye’nin turizm gelirlerinin en önemli bölümünü de artık Rus turistlerin bıraktıkları dövizler oluşturuyor.
Peki Ruslar zeytini, zeytinyağını biliyorlar mı?
Hikaye bu ya; beryoza ağacı gibi uzun boylu, narin, güzeller güzeli bir Rus turist genç kız Antalya’da tatil yaptığı otelin salonunda kahvaltı yapıyormuş. Zeytinsiz, zeytinyağsız kahvaltı olur mu? Olmaz tabii!...
Kızcağız çatalını zeytine batırmaya çalışıyor, ama beceremiyormuş. Her seferinde zeytin, çatalın altından kayıp, kurtuluyormuş. Güzel Rus turistin etrafında servis bahanesiyle fır dönen, durumunu gören karayağız Türk delikanlısı garson, kızcağızın yardımına koşmuş, çatalı batırıp zeytini uzatmış.
Genç kız, mahcup bir şekilde, teşekkür mü etse bilemeden zeytini ağzına atmış; sonra pişkinliğe vurup garsona:
“Ben yormasaydım, sen onu zor yakalardın,” demiş.
Bu işin hikaye tarafı…Yukarıda havayı dağıtmak için anlattığım hikayeye inanıp, değindiğim gibi Rusların zeytini, zeytinyağını bilmediklerini zannetmeyin. Gerçekte Ruslar, zeytini ve zeytinyağını biliyorlar ve tüketiyorlar. Bizim tarafımızdan pek bilinmeyen şey ise Rusya’nın önemli bir Pazar olduğu…
Daha önce de çeşitli defalar farklı ortamlarda söylemiştim, bir süredir Moskova'da yaşıyorum ve utanarak yazıyorum; ben de evimde ne yazık ki markette bulabildiğim İspanyol, İtalyan, Yunan zeytin ve zeytinyağlarını yiyorum. Çünkü marketlerde bizim ülkemizin güzelim ürünleri yok!...
Hemen dudak büküp, Rusya’da tüketilenlerin kalitesiz ürünler olduğunu zannetmeyin. Üreticilik deneyimim, Edremit Zeytincilik Meslek Yüksek Okulu’nda katıldığım seminerler ve Aydın Ticaret Borsa’sında devam ettiğim iki aşamalı zeytinyağı tadımı eğitiminden kaynaklanan mektepliliğimle tattığım, Rusya’daki marketlerden satın aldığım bu zeytinyağları hiç de fena değil; ancak yine de burada bulabildiklerim bizim Körfez zeytinyağlarının ve sofralık Gemlik zeytinimizin yerini tutamaz. Galiba memleket hasreti de bende en çok bu konuda kendisini gösteriyor.
Keşke bizim güzelim ürünlerimiz de raflarda hak ettiği yeri alabilse.
Bütün Rusya için konuşamasak bile Moskova çok zengin bir şehir. Dünyanın en görgüsüz ve ölçüsüz zenginleri burada… Zeytinyağı da burada çok prestijli bir ürün ve tanınıyor. Rusya'da da bütün dünyada olduğu gibi margarin, diğer bazı gıda ürünleri, sabun, güzellik müstahzarları gibi bazı ürünler, zeytinyağı imajı ile pazarlanıyor. Rusların çok tükettikleri mayonez üretimi yapan bir firmanın ambalajlarında bunun zeytinyağı kullanılarak imal edildiğini anlatan zeytin resimleri var. Hemen her markette zeytin ve zeytinyağı var; bazen promosyonu bile yapılıyor.
Rusya perakende pazarı gerçekten cazip mi?
Rusya pazarını küçümsemek safdillik olur. Özellikle 90’lı yıllardan sonra hızla büyüyen ve gelişen bir Rusya’dan bahsediyoruz. Gelgitlerle dolu kriz zamanlarında kesin rakamlardan söz etmek çok doğru olmasa da yaklaşık bazı göstergelerle Rusya pazarına bakacak olursak ne kadar önemli olduğunu anlarız:
-Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan rapora göre Rusya şu anda dünyanın en büyük on ikinci büyük perakende pazarı konumunda. Bu araştırmaya göre 2002 yılında 112 milyar ABD doları seviyesinde olan perakende pazarı sektörü hacmı 2004 yılında 190 milyar ABD dolarına yükselmiş.
-2010 yılında 450 milyar ABD dolarlık perakende pazarına sahip olması öngörülen, şu anda 270 milyar ABD dolarlık pazara sahip Rusya`da benim yaşadığım Moskova, sadece 68 milyar ABD doları ile önemli bir paya sahip.
-Financial Times Gazetesinin yaptırdığı araştırmaya göreyse Rusya’nın 2020 yılında Almanya’yı bile geçerek, Avrupa’nın en büyük perakende pazarına sahip olacağı, 2004 yılında 224 milyar ABD doları olan gıda, giyim ve dayanıksız tüketim mallarını kapsayan “grocery” sektöründe 2020 yılında 637 milyar ABD dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı açıklanmıştır.
-Rusya perakende pazarı, 2000 yılından beri yılda yaklaşık % 11 oranında büyüyerek gelişmekte.
-AT Kearney’in “Windows Of Hope For Global Retailers” başlıklı 2009 Raporuna göre; Rusya perakende pazarı, önümüzdeki 5 sene içinde her yıl ortalama %15 artarak büyüyecek.
-Renaissance Capital tarafından yapılan “Future of Russia’s Consumer Sector” araştırmasına göre, Rusya’da 2010 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına harcanabilir gelir düzeyinin 10.550 ABD dolarına ulaşacağı beklenmekteydi.
Rusya perakende pazarında Alman Metro (Metro, Cash&Carry, Real), Fransız Auchan, önemli bir mağaza ve pazar payına ulaşmıştır. 1997 yılında, Moskova’da ilk Ramstore mağazasını açarak süpermarket-hipermarket sektöründe yabancı sermayeli girişimciliğin öncülüğünü yapan Türk Ramenka ise bu mağazaların önemli bir kısmını Fransız Auchan’a satarak sektörün liderliğini ne yazık ki yitirmiştir.
En son umut ölür...
Türkiye’nin son iki üç senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir.
Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın.
AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. AB ile vakit kaybetmek yerine ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir.
142 milyon nüfusu bulunan, kişi başına düşen milli geliri ortalama 5 bin 260 dolar olan Rusya`da kişi başına düşen zeytinyağı tüketiminin de eğitim ve refah seviyesinin yükselmesine paralel olarak her geçen gün artması bekleniyor.
Rusya’da tüketilen zeytinyağları arasında yüzde 78 ile İspanyol yağları birinci sırada yer alıyor. Pazarda İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye zeytinyağları da hatırı sayılır oranda bulunuyor.
2005 yılında Rusya`nın yıllık ithalatı 6 bin ton iken Türkiye`nin Rusya`ya yaptığı zeytinyağı ihracatı 220 tondu. Bunun 150 tonu Tariş tarafından yapılan ihracat idi.
Rusya, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC) verilerine göre son yıllardaki zeytinyağı ithalatı 14 bin ton, sofralık zeytin ithalatı ise 90 bin ton civarında olmasına ve bu miktar 142 milyonluk bir ülke için henüz çok az olmasına rağmen önemsenmesi ve stratejik bir pazar hedefi olarak değerlendirilmesi gereken bir ülke.
Umudum sanıldığından çok daha zengin ve kaliteli ürünlerin talebinin olduğu Rusya'da bizim ürünlerimizin de pazarda en az diğerleri kadar yer bulması.
Rusların çok sevdiğim bir atasözü var:
“Umut, en son ölür.”
Yeni Yudum Zeytinyağı raflarda
Zaman
07 Şubat 2011, P.Tesi
Sıvı yağ üreticisi Yudum Gıda, Yeni Yudum Zeytinyağı'nı piyasaya sürdü.
'Yemeğine gençlik kat' sloganı ile tüketiciye sunulan Yudum Zeytinyağı, natürel sızma, natürel Ege sızma, soğuk sıkma ve Riviera çeşitleri ile sofralarda olacak. 500 ml, 1 litre, 2 litre pet, 3 litre, 4 litre ve 5 litre teneke ambalajlarında satışa sunuluyor. Yeni pet şişe ve pratik kapak, mutfakta ergonomik ve hijyenik kullanım sağlıyor.
07 Şubat 2011, P.Tesi
Sıvı yağ üreticisi Yudum Gıda, Yeni Yudum Zeytinyağı'nı piyasaya sürdü.
'Yemeğine gençlik kat' sloganı ile tüketiciye sunulan Yudum Zeytinyağı, natürel sızma, natürel Ege sızma, soğuk sıkma ve Riviera çeşitleri ile sofralarda olacak. 500 ml, 1 litre, 2 litre pet, 3 litre, 4 litre ve 5 litre teneke ambalajlarında satışa sunuluyor. Yeni pet şişe ve pratik kapak, mutfakta ergonomik ve hijyenik kullanım sağlıyor.
Ayçiçek yağı yüzde 20 zamlandı
Zaman
06 Şubat 2011,Pazar
Ayçiçek yağında son bir buçuk aydan beri yaklaşık yüzde 20 fiyat artışı yaşanıyor. Aralık ayının ortasından bu yana yükseliş gösteren ayçiçek yağının litre fiyatı 2,30 liradan 2,75'e çıktı.
Tüketici şubat ayından itibaren 18 litrelik ayçiçek yağını 43 lira yerine 55–56 TL'den satın alıyor. Fiyatlarda nisan sonu itibariyle tekrar bir gevşeme öngörülüyor. Ayçiçeğindeki bu artışta, dünyada yağlı tohumlarda başı çeken Brezilya ve Arjantin'de rekoltenin düşüklüğüyle birlikte döviz kurlarındaki yükseliş etkili oldu.
Türkiye'nin 2,5 milyar dolar ile petrolden sonra en fazla döviz ödediği kalemler arasında yer alan yağ hammaddelerinde 2008 yılında da benzer fiyat artışları meydana gelmişti. 39 liradan 60 TL'ye çıkan 18 litrelik yağın fiyatı daha sonra 42–43 TL seviyelerine kadar gerilemişti.
Esas Holding'in gıda şirketi Gıdaser Gıda Dağıtım AŞ'ye bağlı Bonservis Genel Müdür Yardımcısı Serhan Mama, ayçiçeğindeki fiyat artışının dış piyasalardan kaynaklandığını belirterek, "Türkiye, ayçiçekte hammadde olarak dışa bağımlı. Dolayısıyla ayçiçeğindeki fiyat hareketleri doğrudan bize yansıyor." dedi.
Ayçiçeğinin stoklanan bir ürün olduğunu dile getiren Mama, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar stoklardaki ürünler satıldı. Şu anda bütün perakende ve endüstriyel noktalarında stoklar bitti. Dolayısıyla perakende fiyat artışını geç hissetti. Şubattan itibaren piyasaya çıkan ürünler zamlı satılmaya başladı."
Serhan Mama'nın verdiği bilgilere göre, Türkiye, yağlı tohumları ağırlıklı olarak Güney Amerika ülkeleri olan Brezilya ve Arjantin'den ithal ediyor. Bu ülkelerdeki hasat durumu fiyatın seyri açısından büyük önem arz ediyor. Ayrıca, bu yağlı tohumları Türkiye'ye getiren çok uluslu firmalar var. Bunların göstereceği tavır da fiyatların gidişatında önemli rol oynayacak. Spekülatif hareketlerin olmaması halinde fiyatların nisan sonu itibariyle gevşeyeceğini öngören Mama, döviz kurlarındaki yükselişin de fiyatları tetiklediğine dikkat çekti.
06 Şubat 2011,Pazar
Ayçiçek yağında son bir buçuk aydan beri yaklaşık yüzde 20 fiyat artışı yaşanıyor. Aralık ayının ortasından bu yana yükseliş gösteren ayçiçek yağının litre fiyatı 2,30 liradan 2,75'e çıktı.
Tüketici şubat ayından itibaren 18 litrelik ayçiçek yağını 43 lira yerine 55–56 TL'den satın alıyor. Fiyatlarda nisan sonu itibariyle tekrar bir gevşeme öngörülüyor. Ayçiçeğindeki bu artışta, dünyada yağlı tohumlarda başı çeken Brezilya ve Arjantin'de rekoltenin düşüklüğüyle birlikte döviz kurlarındaki yükseliş etkili oldu.
Türkiye'nin 2,5 milyar dolar ile petrolden sonra en fazla döviz ödediği kalemler arasında yer alan yağ hammaddelerinde 2008 yılında da benzer fiyat artışları meydana gelmişti. 39 liradan 60 TL'ye çıkan 18 litrelik yağın fiyatı daha sonra 42–43 TL seviyelerine kadar gerilemişti.
Esas Holding'in gıda şirketi Gıdaser Gıda Dağıtım AŞ'ye bağlı Bonservis Genel Müdür Yardımcısı Serhan Mama, ayçiçeğindeki fiyat artışının dış piyasalardan kaynaklandığını belirterek, "Türkiye, ayçiçekte hammadde olarak dışa bağımlı. Dolayısıyla ayçiçeğindeki fiyat hareketleri doğrudan bize yansıyor." dedi.
Ayçiçeğinin stoklanan bir ürün olduğunu dile getiren Mama, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar stoklardaki ürünler satıldı. Şu anda bütün perakende ve endüstriyel noktalarında stoklar bitti. Dolayısıyla perakende fiyat artışını geç hissetti. Şubattan itibaren piyasaya çıkan ürünler zamlı satılmaya başladı."
Serhan Mama'nın verdiği bilgilere göre, Türkiye, yağlı tohumları ağırlıklı olarak Güney Amerika ülkeleri olan Brezilya ve Arjantin'den ithal ediyor. Bu ülkelerdeki hasat durumu fiyatın seyri açısından büyük önem arz ediyor. Ayrıca, bu yağlı tohumları Türkiye'ye getiren çok uluslu firmalar var. Bunların göstereceği tavır da fiyatların gidişatında önemli rol oynayacak. Spekülatif hareketlerin olmaması halinde fiyatların nisan sonu itibariyle gevşeyeceğini öngören Mama, döviz kurlarındaki yükselişin de fiyatları tetiklediğine dikkat çekti.
Sunday, February 06, 2011
Çocuklar için Rusya'ya zeytinyağ Türkiye'den geliyor
06 Şubat 2011,Pazar
Bebelere Yağ
Akhisarlı Alhatoğlu Zeytincilik, bebekler için ürettiği vitaminli ve yumuşak tadı olan özel zeytinyağını Rusya’ya ihraç etti.
Manisa’nın Akhisar İlçesi’nden yedi ülkeye ihracat yapan Alhatoğlu Zeytincilik, çocuklara özel ürettiği “Kids Olio” ile Rusya pazarına girdiği belirtildi. İçerdiği vitaminlerin kaybolmaması için titizlikle üretilen ve daha yumuşak tadı olan olan ürün için, Rus çocukların ardından Japon ve Amerikan çocuklarının da hedeflendiği bildiriliyor.
Doğal sızma
Alhatoğlu Gıda Sanayi ortaklarından Alper Alhat, bebeklere özel ürünün doğal sızma zeytinyağı olduğunu belirterek, farklı türlerdeki zeytinlerin belli oranda karışımından üretildiğini anlattı. Alhat, “Zeytin danesini dalından kopararak yediğinizde tadı acıdır. Acılık zeytinyağına ne kadar çok geçerse o kadar iyidir, ama o zaman çocuklar tüketemiyor. Bu nedenle çocuklar için zeytinyağı üretmeye karar verdik” dedi.
Küçük şişeler
Rusya pazarında çocuklara yönelik satılan her ürün için belge alınması gerektiğini kaydeden Alhat, ilgili kurumlardan sertifikaları aldıklarını belirtti.
Alhat, “Zeytinyağının fazla havayla temas etmesi kalitesinin düşmesine neden oluyor. Bu nedenle 250 mililitrelik şişelerde üretiyoruz” dedi. Alhat, Kids Olio ile iç pazara girmeye niyetleri olmadığını söyleyerek, ihracata başladıkları ABD’de pazar paylarını artırmayı ve Japonya pazarına girmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi.
Bebelere Yağ
Akhisarlı Alhatoğlu Zeytincilik, bebekler için ürettiği vitaminli ve yumuşak tadı olan özel zeytinyağını Rusya’ya ihraç etti.
Manisa’nın Akhisar İlçesi’nden yedi ülkeye ihracat yapan Alhatoğlu Zeytincilik, çocuklara özel ürettiği “Kids Olio” ile Rusya pazarına girdiği belirtildi. İçerdiği vitaminlerin kaybolmaması için titizlikle üretilen ve daha yumuşak tadı olan olan ürün için, Rus çocukların ardından Japon ve Amerikan çocuklarının da hedeflendiği bildiriliyor.
Doğal sızma
Alhatoğlu Gıda Sanayi ortaklarından Alper Alhat, bebeklere özel ürünün doğal sızma zeytinyağı olduğunu belirterek, farklı türlerdeki zeytinlerin belli oranda karışımından üretildiğini anlattı. Alhat, “Zeytin danesini dalından kopararak yediğinizde tadı acıdır. Acılık zeytinyağına ne kadar çok geçerse o kadar iyidir, ama o zaman çocuklar tüketemiyor. Bu nedenle çocuklar için zeytinyağı üretmeye karar verdik” dedi.
Küçük şişeler
Rusya pazarında çocuklara yönelik satılan her ürün için belge alınması gerektiğini kaydeden Alhat, ilgili kurumlardan sertifikaları aldıklarını belirtti.
Alhat, “Zeytinyağının fazla havayla temas etmesi kalitesinin düşmesine neden oluyor. Bu nedenle 250 mililitrelik şişelerde üretiyoruz” dedi. Alhat, Kids Olio ile iç pazara girmeye niyetleri olmadığını söyleyerek, ihracata başladıkları ABD’de pazar paylarını artırmayı ve Japonya pazarına girmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi.
Wednesday, February 02, 2011
Türk Zeytinyağı Artık Çin'in Büyük Marketler Zincirinde Boy Gösteriyor
CHA
02 Şubat 2011 Çarş.
Türk zeytinyağı artık Çin'in büyük marketler zincirinde boy gösteriyor. Büyüyen Çin pazarının ihtiyaçları doğrultusunda, özellikle gıda alanında bu ülkenin pazarında dev potansiyeli gören Türk ihracatçısı, Türk zeytin yağını Çin'e getirerek, ''pazarda biz de varız'' dedi.
Başkent Pekin'deki dev marketler zincirlerinden Carrefour'daki raflarda boy gösteren Türk zeytinyağı, Çinli tüketicinin beğenisine sunuldu. Çin'in bazı şehirlerinde, meyve suyu, bisküvi, makarna gibi bazı Türk gıda ürünleri satılırken, Şanghay ve Pekin'deki bazı çerez dükkânları zincirinde de Türk fındığı satışa sunulmuş bulunuyor. Ancak Çin'deki dev alışveriş marketler zincirlerinde bu ürünler yer bulamıyor. İşte bu alanda bir ilk gerçekleşti. Çin'de her yıl daha da büyüyen Carrefour'a ilk giren ve tamamıyla Türk markalı ürün zeytinyağı oldu. Carrefour'a Türkiye'nin meşhur bir zeytinyağı markasını getirip, sürekli olarak satmaya başlayan işadamı Mehmet Terkivatan, diğer gıdaları da Çin pazarına getirmek istediğini ve bu alanda büyük potansiyel olduğuna dikkat çekerek, Türk ürünlerinin bu pazarda yer bulacağını söyledi.
Uzun yıllar Fransa'da yaşamış ve Çin'e son dönemde Türk ürünleri getiren Beijing Evertrust İthalat ve İhracat şirketinin Genel Müdürü Terkivatan, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Çin pazarının gerçekten zor bir pazar olduğunu belirtti. Kendisinin Türkiye'den Çin'e Türk malı getirmek için uzun zamandan beri uğraş verdiğini ifade eden Tarkivatan, Türkiye'den özellikle zeytinyağı getirirken karşılaştığı zorlukları ifade etti. Türk üreticisinin Çin'e karşı güvensizliğinin ve ön yargısının zorluk oluşturduğunu söyleyen Terkivatan, ancak tüm sorunlara karşı yılmadan gösterdiği çaba neticesinde bir ilki gerçekleştirdiğini ve Carrefour'un Çin'de olduğu sürece Türk zeytinyağının da bu ülkede uzun süreli satılacağını aktardı.
ASYA PAZARLARINA AÇILINMAZSA, TÜRKİYE ZEYTİNYAĞI FAZLASI VERECEK-
Çin pazarına Türk zeytinyağının satılmadığı takdirde, Ege ve Marmara bölgelerine çok miktarda ekilen zeytinlerden dolayı, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin zeytinyağı fazlalığı vereceğine dikkat eken Terkivatan, tek çözümün ise Hindistan ve Çin gibi gelişen Asya pazarına açılmak olduğunu vurguladı. Türk işadamı, Türkiye'de bu durumun gerekli birimler tarafından bilindiği halde, istenilen çalışmaların doğru olarak yapılmadığını ileri sürdü. Çin'e yönelik hedeflerini de anlatan Terkivatan, Çin'deki devlet şirketlerinden ve Çin Carrefour'larının çoğunun yüzde 51 hissesine sahip China Commerce Group for International Economic Cooperation ile yaptığı anlaşma doğrultusunda Carrefour'larda ilk aşamada Türk fıstığı, çerezlik fındık ve fındık yağı, meyve suyu ve bulgur satılacağını, sonraki aşamalarda da kaliteli ve sağlıklı Türk tekstil ürünlerini Çin'e getirmeyi planladığını belirtti.
İlk aşamada Pekin bölgesindeki 13 Carrefour'da satışa sunulan ve dağıtımı devam eden Türk zeytinyağı, diğer zeytinyağlarına göre pahalı satılıyor. Sebebini ise Terkivatan şöyle açıklıyor: Birincisi Türk zeytinyağı kaliteli. İkinci ise artık Türk markalarının prestijini ve imajını Çin pazarında göstermek istiyorum.
Terkivatan, Türkiye'nin gelişimi ve değişimine büyük katkı yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın doğrudan kendisine bağlı, Çin ile ticari ilişkilere bakacak bir bakan ataması gerektiğini arzusunu dile getirdi.
- ÇİN, 2010'DA 40 BİN TON ZEYTİNYAĞI TÜKETTİ-
Tük Zeytinyağı, Çinli ithalatçılar tarafından dökme olarak alınıp, Çin'de paketlenerek değişik markalarda küçük miktarlarda dönem dönem satılıyor. Süreklilik olmaması ise markalaşmanın önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Türk menşeli zeytinyağı, Çinliler tarafından çok kaliteli bulunuyor ancak fiyatının pahalı geldiğini ifade ediyorlar. Çin pazarından daha fazla pay alabilmek için Zeytinyağı Tanıtım gurubu (ZTG), çalışmalarına 2010 yılında başladı.
Resmi rakamlara göre, Çin'in 2010 yılındaki zeytinyağı tüketimi 40 bin tonun üzerinde gerçekleşti. Bu rakamın 2015'te 100 bin tona ulaşması bekleniyor. Zeytinyağı ihtiyacını ağırlıklı olarak ithalatla karşılayan Çin'in 2010 yılındaki zeytinyağı ithalatı 22 ton yada 84 milyon dolar olarak gerçekleşti. Çin'e zeytinyağı satan başlıca ülkeleri ise İspanya, İtalya, Yunanistan, Türkiye ve Avustralya oluşturuyor. Türkiye'nin Çin'e zeytinyağı ihracatı 2008 yılında 2.3 milyon dolar, 2009'da 1.75 milyon dolar, 2010'da ise 1.27 milyon dolar oldu. Ancak bu ülkeye gayri resmi yollardan giren zeytinyağlarından dolayı, resmi rakamların en az 3 katı olduğu iddia ediliyor
02 Şubat 2011 Çarş.
Türk zeytinyağı artık Çin'in büyük marketler zincirinde boy gösteriyor. Büyüyen Çin pazarının ihtiyaçları doğrultusunda, özellikle gıda alanında bu ülkenin pazarında dev potansiyeli gören Türk ihracatçısı, Türk zeytin yağını Çin'e getirerek, ''pazarda biz de varız'' dedi.
Başkent Pekin'deki dev marketler zincirlerinden Carrefour'daki raflarda boy gösteren Türk zeytinyağı, Çinli tüketicinin beğenisine sunuldu. Çin'in bazı şehirlerinde, meyve suyu, bisküvi, makarna gibi bazı Türk gıda ürünleri satılırken, Şanghay ve Pekin'deki bazı çerez dükkânları zincirinde de Türk fındığı satışa sunulmuş bulunuyor. Ancak Çin'deki dev alışveriş marketler zincirlerinde bu ürünler yer bulamıyor. İşte bu alanda bir ilk gerçekleşti. Çin'de her yıl daha da büyüyen Carrefour'a ilk giren ve tamamıyla Türk markalı ürün zeytinyağı oldu. Carrefour'a Türkiye'nin meşhur bir zeytinyağı markasını getirip, sürekli olarak satmaya başlayan işadamı Mehmet Terkivatan, diğer gıdaları da Çin pazarına getirmek istediğini ve bu alanda büyük potansiyel olduğuna dikkat çekerek, Türk ürünlerinin bu pazarda yer bulacağını söyledi.
Uzun yıllar Fransa'da yaşamış ve Çin'e son dönemde Türk ürünleri getiren Beijing Evertrust İthalat ve İhracat şirketinin Genel Müdürü Terkivatan, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Çin pazarının gerçekten zor bir pazar olduğunu belirtti. Kendisinin Türkiye'den Çin'e Türk malı getirmek için uzun zamandan beri uğraş verdiğini ifade eden Tarkivatan, Türkiye'den özellikle zeytinyağı getirirken karşılaştığı zorlukları ifade etti. Türk üreticisinin Çin'e karşı güvensizliğinin ve ön yargısının zorluk oluşturduğunu söyleyen Terkivatan, ancak tüm sorunlara karşı yılmadan gösterdiği çaba neticesinde bir ilki gerçekleştirdiğini ve Carrefour'un Çin'de olduğu sürece Türk zeytinyağının da bu ülkede uzun süreli satılacağını aktardı.
ASYA PAZARLARINA AÇILINMAZSA, TÜRKİYE ZEYTİNYAĞI FAZLASI VERECEK-
Çin pazarına Türk zeytinyağının satılmadığı takdirde, Ege ve Marmara bölgelerine çok miktarda ekilen zeytinlerden dolayı, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin zeytinyağı fazlalığı vereceğine dikkat eken Terkivatan, tek çözümün ise Hindistan ve Çin gibi gelişen Asya pazarına açılmak olduğunu vurguladı. Türk işadamı, Türkiye'de bu durumun gerekli birimler tarafından bilindiği halde, istenilen çalışmaların doğru olarak yapılmadığını ileri sürdü. Çin'e yönelik hedeflerini de anlatan Terkivatan, Çin'deki devlet şirketlerinden ve Çin Carrefour'larının çoğunun yüzde 51 hissesine sahip China Commerce Group for International Economic Cooperation ile yaptığı anlaşma doğrultusunda Carrefour'larda ilk aşamada Türk fıstığı, çerezlik fındık ve fındık yağı, meyve suyu ve bulgur satılacağını, sonraki aşamalarda da kaliteli ve sağlıklı Türk tekstil ürünlerini Çin'e getirmeyi planladığını belirtti.
İlk aşamada Pekin bölgesindeki 13 Carrefour'da satışa sunulan ve dağıtımı devam eden Türk zeytinyağı, diğer zeytinyağlarına göre pahalı satılıyor. Sebebini ise Terkivatan şöyle açıklıyor: Birincisi Türk zeytinyağı kaliteli. İkinci ise artık Türk markalarının prestijini ve imajını Çin pazarında göstermek istiyorum.
Terkivatan, Türkiye'nin gelişimi ve değişimine büyük katkı yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın doğrudan kendisine bağlı, Çin ile ticari ilişkilere bakacak bir bakan ataması gerektiğini arzusunu dile getirdi.
- ÇİN, 2010'DA 40 BİN TON ZEYTİNYAĞI TÜKETTİ-
Tük Zeytinyağı, Çinli ithalatçılar tarafından dökme olarak alınıp, Çin'de paketlenerek değişik markalarda küçük miktarlarda dönem dönem satılıyor. Süreklilik olmaması ise markalaşmanın önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Türk menşeli zeytinyağı, Çinliler tarafından çok kaliteli bulunuyor ancak fiyatının pahalı geldiğini ifade ediyorlar. Çin pazarından daha fazla pay alabilmek için Zeytinyağı Tanıtım gurubu (ZTG), çalışmalarına 2010 yılında başladı.
Resmi rakamlara göre, Çin'in 2010 yılındaki zeytinyağı tüketimi 40 bin tonun üzerinde gerçekleşti. Bu rakamın 2015'te 100 bin tona ulaşması bekleniyor. Zeytinyağı ihtiyacını ağırlıklı olarak ithalatla karşılayan Çin'in 2010 yılındaki zeytinyağı ithalatı 22 ton yada 84 milyon dolar olarak gerçekleşti. Çin'e zeytinyağı satan başlıca ülkeleri ise İspanya, İtalya, Yunanistan, Türkiye ve Avustralya oluşturuyor. Türkiye'nin Çin'e zeytinyağı ihracatı 2008 yılında 2.3 milyon dolar, 2009'da 1.75 milyon dolar, 2010'da ise 1.27 milyon dolar oldu. Ancak bu ülkeye gayri resmi yollardan giren zeytinyağlarından dolayı, resmi rakamların en az 3 katı olduğu iddia ediliyor
Subscribe to:
Posts (Atom)