Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Tuesday, June 30, 2009
Türk zeytinyağı bu şişeler sayesinde marka olacak
Hakan GENCE
Hürriyet
Anadolu Cam, Türk zeytinyağının dünya pazarında markalaşmasına katkıda bulunmak amacıyla, dünyaca ünlü dört tasarımcıyla “Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe Tasarım Projesi”ni hayata geçirdi. Ambalajın ürün kadar önemli olduğu düşüncesiyle yola çıktılar. Türk zeytinyağını temsil edecek şişelerde olması gereken özellikler belirlendi.
Bu özellikler, Türk tasarımcılar Alev Ebuzziya Siesbye, Aziz Sarıyer, Defne Koz ve Gamze Güven ile paylaşıldı. Tasarım ve prototip üretimi aşamalarının sonunda yedi cam şişe yaratıldı. Şişeleri, 11 Temmuz'a kadar Haliç-Hasköy'de bulunan Rahmi Koç Müzesi'ndeki sergide görebilirsiniz. Tasarımcılar, şişelerini anlattı.
ALEV EBUZZİYA SİESBYE
Şişe gibi bir şişe oldu
Günümüzde ambalaj, ürün kadar önemli. Bu yüzden profesyonellere başvurulması sevindirici. Ambalaj, etiket ve fotoğraflar ürünün bütününü gösteriyor. Doğru tasarımlarla enfes Türk zeytinyağı da dünya pazarında hak ettiği yeri bulabilir. Kullanışlı, sade, marifetsiz ve şişe gibi bir şişe tasarlamaya çalıştım. Bence zeytinyağı gibi bir sıvının en doğal olarak algılanabileceği, ambalajından çok içindekini gösteren bir şişe olacaktı. Ürünün Türk olduğunu şişenin biçimiyle değil, etiketlerde belirtilmesinin doğru olduğunu düşündüm. Mesela etiketin bir yerine “Distilled Sunshine” yazılsa nasıl olur diye düşünmekten alamadım kendimi.
DEFNE KOZ
Yağı överek işe başladım
Lokal üretimler bazı ülkelerde son derece önem kazanmaya başladı. Türk zeytinyağının da büyük gelecek vaat eden, yüksek kaliteli bir ürün olduğuna inanıyorum. Zeytinyağını alırken tadı ve aromasına dikkat ediyor olsak da bu ürün bence ambalajıyla değer kazanıyor. Tasarıma başladığımda Türk mutfağından etkilendim. Bu nedenle yağı överek şişeyi tasarladım. Sıvının değerini azaltmamak için karmaşık şekillere girmedim. Leaf adlı tasarım, zeytin yaprağının şeklinden esinlenerek yapıldı. Era'nın tasarımı da geleneksel zeytinyağı şişesine benziyor.
AZİZ SARIYER
Akışkan özelliğinden yola çıktım
Tasarım sürecinde, zeytinyağı şişesini kendi hissettiklerime göre yeniden yorumladım. İki tasarımım var. Bunlardan birinde yola çıkış noktalarımdan biri zeytinyağının moleküllerinin kristal formda olması, diğeri, zeytinyağının akışkan özelliği oldu. Eğer yaptığım tasarımlar, Türk zeytinyağının hak ettiği yere gelmesine katkıda bulunur ve Türkiye'nin sembolü olarak görülürse büyük onur duyarım.
GAMZE GÜVEN
Zeytin üreticilerini dolaştım
Tasarım sürecinde zeytin ve zeytinyağının tarihini, işleme ve geleneksel yağ çıkarma yöntemlerini araştırdım. Ayvalık, Edremit, Altınoluk'taki zeytin üreticilerini ziyaret ettim. Zeytinyağının ruhunu keşfetmeye çalıştım. Tasarım sürecinde oldukça kapsamlı yurtiçi ve yurtdışı rakip ürün analizlerini yaptım. Cam, benim çok saygı duyduğum, çevreci bir malzeme. İki ayrı projem var. Geoliv ve Bioliv. Bioliv zeytin ağacının ölümsüzlüğünden ilham alıyor.
Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe Tasarımları
TimeOut İstanbul
Dünyaca ünlü tasarımcıların buluşma amacı, ‘Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe Tasarım Projesi’. Anadolu Cam Sanayii A.Ş. Türk zeytinyağının yurt dışında tanınması için kolları sıvadı. Proje ile, Türk zeytinyağını doğru temsil edecek cam şişelerin sahip olması gereken özellikleri ortaya çıkarmak niyetleniyor. Alev Ebuzziya Siesbye, Aziz Sarıyer, Defne Koz ve Gamze Güven’in tasarımlarından üretilen ilk şişe örnekleri şimdi görücüye çıkıyor. Küratör, tasarımcı Oya Akman. Ziyaretçiler ayrıca, geleneksel bir zeytinyağı üretim ünitesini de görme fırsatı yakalıyor. Cam eserler, gelenek, kültür ve bilgeliği, birer modern çağ ürününe dönüştürüyor.
Mekan: Rahmi M. Koç Müzesi
Sergi, hafta içi pazartesi hariç 09.30-17.00, hafta sonu 09.00-19.00 arasında açık.
Dünyaca ünlü tasarımcıların buluşma amacı, ‘Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe Tasarım Projesi’. Anadolu Cam Sanayii A.Ş. Türk zeytinyağının yurt dışında tanınması için kolları sıvadı. Proje ile, Türk zeytinyağını doğru temsil edecek cam şişelerin sahip olması gereken özellikleri ortaya çıkarmak niyetleniyor. Alev Ebuzziya Siesbye, Aziz Sarıyer, Defne Koz ve Gamze Güven’in tasarımlarından üretilen ilk şişe örnekleri şimdi görücüye çıkıyor. Küratör, tasarımcı Oya Akman. Ziyaretçiler ayrıca, geleneksel bir zeytinyağı üretim ünitesini de görme fırsatı yakalıyor. Cam eserler, gelenek, kültür ve bilgeliği, birer modern çağ ürününe dönüştürüyor.
Mekan: Rahmi M. Koç Müzesi
Sergi, hafta içi pazartesi hariç 09.30-17.00, hafta sonu 09.00-19.00 arasında açık.
Pabuçcuoğlu Toprağa Verildi
CHA
29 Haziran 2009,Pazartesi
19. Dönem DYP Milletvekili Melih Pabuçcuoğlu(80), Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde kılınan cenaze namazından sonra toprağpa verildi.
Tedavi gördüğü 9 Eylül Üniversitesi'nde dün gece 23 :00 sularında yaşamını kaybeden Pabuçcuoğlu'nun cenazesi ikindi namazına müteakip Koca Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Börülce köyünde defnedildi.
Pabuçoğlu'nun cenaze namazını Burhaniye Müftüsü Ali Efe'nin yerine vekâleten Edremit ilçe Müftüsü Ramazan Tekin kıldırdı. Cenaze namazına MHP Balıkesir milletvekili Ahmet Duran Bulut, Burhaniye Kaymakamı Ali Uslanmaz, Belediye Başkanı Fikret Akova, eski dönem milletvekillerinde Ömer Lütfü Coşkun, Sami Sözat, Engin Tanrıverdi, Turan Beyazıt, Edremit Belediye Başkanı avukat Tuncay Kılıç ile diğer ilçe ve belde belediye başkanları, daire amirleri, müdürleri, avukat meslektaşları ile vatandaşlar katıldı.
Doğru Yol Partisi'nden 19. dönem Milletvekili olan Melih Pabuçcuoğlu, milletvekilliği yaptığı dönemde 1939 tarihli 3573 Sayılı Zeytin Kanunu'na eklettiği 28/2/1995 tarihinde eklettiği madde ile 4086 Sayılı Zeytincilik Yasasının fikir babalığı da yaparak Edremit Körfezi'nde bulunan yaklaşık 10 milyon zeytin ağacını kurtarmıştı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Melih Pabuçcuoğlu, az derecede Fransızca biliyordu. Memleketi Burhaniye'de serbest avukatlık yapan Pabuçcuoğlu, "Cumhuriyetten Bu Yana Zeytinciliğimiz" adlı bir de kitap yazmıştı. Melih Pabuçcuoğlu geçtiğimiz Ekim ayında eşini kaybetmişti.
Melih Pabuççuoğlu, 10.3.1929 tarihinde Burhaniye'de doğdu. İlköğrenimini, babasının kaymakam olması nedeniyle Datça, Finike, Emirdağ ve Hakkâri'de tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesini 1951-1952 yılında bitirdi. Avukatlığa başlamadan önce 3 yıl Danıştay'da çalıştı. 1954 yılı sonundan itibaren fiilen avukat olarak çalışmaya başladı. Mesleğinin 37. yılında politikaya atılarak, 1991-1995 yılları arasında bir dönem DYP Milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. Dokuzeylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Pataloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Uğur Pabuççuoğlu ve Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Varol Pabuççuoğlu'nun da babası olan Melih Pabuççuoğlu, iki çocuk sahibiydi.
29 Haziran 2009,Pazartesi
19. Dönem DYP Milletvekili Melih Pabuçcuoğlu(80), Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde kılınan cenaze namazından sonra toprağpa verildi.
Tedavi gördüğü 9 Eylül Üniversitesi'nde dün gece 23 :00 sularında yaşamını kaybeden Pabuçcuoğlu'nun cenazesi ikindi namazına müteakip Koca Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Börülce köyünde defnedildi.
Pabuçoğlu'nun cenaze namazını Burhaniye Müftüsü Ali Efe'nin yerine vekâleten Edremit ilçe Müftüsü Ramazan Tekin kıldırdı. Cenaze namazına MHP Balıkesir milletvekili Ahmet Duran Bulut, Burhaniye Kaymakamı Ali Uslanmaz, Belediye Başkanı Fikret Akova, eski dönem milletvekillerinde Ömer Lütfü Coşkun, Sami Sözat, Engin Tanrıverdi, Turan Beyazıt, Edremit Belediye Başkanı avukat Tuncay Kılıç ile diğer ilçe ve belde belediye başkanları, daire amirleri, müdürleri, avukat meslektaşları ile vatandaşlar katıldı.
Doğru Yol Partisi'nden 19. dönem Milletvekili olan Melih Pabuçcuoğlu, milletvekilliği yaptığı dönemde 1939 tarihli 3573 Sayılı Zeytin Kanunu'na eklettiği 28/2/1995 tarihinde eklettiği madde ile 4086 Sayılı Zeytincilik Yasasının fikir babalığı da yaparak Edremit Körfezi'nde bulunan yaklaşık 10 milyon zeytin ağacını kurtarmıştı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Melih Pabuçcuoğlu, az derecede Fransızca biliyordu. Memleketi Burhaniye'de serbest avukatlık yapan Pabuçcuoğlu, "Cumhuriyetten Bu Yana Zeytinciliğimiz" adlı bir de kitap yazmıştı. Melih Pabuçcuoğlu geçtiğimiz Ekim ayında eşini kaybetmişti.
Melih Pabuççuoğlu, 10.3.1929 tarihinde Burhaniye'de doğdu. İlköğrenimini, babasının kaymakam olması nedeniyle Datça, Finike, Emirdağ ve Hakkâri'de tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesini 1951-1952 yılında bitirdi. Avukatlığa başlamadan önce 3 yıl Danıştay'da çalıştı. 1954 yılı sonundan itibaren fiilen avukat olarak çalışmaya başladı. Mesleğinin 37. yılında politikaya atılarak, 1991-1995 yılları arasında bir dönem DYP Milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. Dokuzeylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Pataloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Uğur Pabuççuoğlu ve Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Varol Pabuççuoğlu'nun da babası olan Melih Pabuççuoğlu, iki çocuk sahibiydi.
Thursday, June 25, 2009
Linyit İşletmesi, Diktiği Zeytinlerden Zeytinyağı Üretmeye Başladı
CHA
21 Haziran 2009,Pazar
Muğla'nın Yatağan ilçesinde linyit kömürü çıkaran Güney Ege Linyitleri İşletmesi, maden üretiminde kazılan alanların üzerini toprakla doldurarak, yeniden eski yeşil örtüsüne kavuşturuyor.
Muğla'nın Yatağan ilçesinde kurulu bulunan Güney Ege Linyitleri İşletmesi'nce (GELİ), bir yandan termik santrallerinin ihtiyacı olan kömürlerin üretimi yapılırken, kömür üretimi ve toprak kazı çalışmaları nedeniyle bitki örtüsü kaybolan alanlar, toprakla doldurularak, ağaçlandırılıyor.
GELİ'nin Yatağan Eskihisar kömür ocakları havzasında,1991-2009 yılları arasında uygulanan, kazı alanlarının toprakla doldurulması sonucu yapılan "Ağaçlandırma Projesi" kapsamında 639 hektar alana 1 milyon 379 bin adet çeşitli türde fidan dikilerek ağaçlandırma yapıldı. Proje uygulamasıyla dikilen fidanlar arasında, akasya, fıstık çamı, kara servi, incir ve zeytin gibi türler bulunuyor.
Kömür üretimi nedeniyle tahrip olan doğanın yeniden yeşil örtüsüne kavuşturulması amacıyla gerçekleştirilen ağaçlandırma çalışmaları içinde 'Zeytincilik Projesi'nin ayrı bir yeri bulunuyor. Zeytincilik projesi kapsamında,1991 yılından buyana dikilen zeytin fidanları gelişerek ürün veren yetişkin zeytin ağaçları haline geldi. Zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinlerle, GELİ tarafından Muğla ve ilçelerine en kaliteli zeytin yağı üretimi yapılmaya başlandı. GELİ'nin ürettiği zeytinyağları, üzerinde GELİ logosu taşıyan 3 litrelik özel sürahilerle turizm sektörünün ve yöre halkının ihtiyacı için sunulabilecek özellik taşıyor.
GELİ Müdürü Yüksel Akın, "Tahrip olan doğayı eski yeşil örtüsüne kavuşturmak için, bu yerlere toprak doldurarak aşılı zeytin fidanlarını diktik. Şimdi Yeşil bir örtü oluştu. Ayrıca, zeytinler de ürün vermeye başladı. Bu ürünlerden kaliteli zeytinyağı üretiyoruz. Bu zeytinyağlarını şimdilik kendi çalışanlarımızın ihtiyacını karşılıyoruz. Gelecekte turizmin hizmetine de bu kaliteli zeytinyağlarını sunabileceğiz." dedi.
GELİ tarafından şimdiye kadar 900 dekar alana 14 bin zeytin ağacı dikildiği, önümüzdeki yıllarda proje hedefinde ise 100 bin adet zeytin dikiminin bulunduğu belirtildi. GELİ'nin yaptığı ağaçlandırma çalışmalarında dikilen akasya ağaçlarının çiçekleriyle de yöredeki bal arılarının çiçek balı üretimine katkı sağlanıyor. Ürün çağına gelen incir ve fıstık çamları kanalıyla da tarımsal üretime katkı sağlanıyor.
Böylece GELİ tarafından, bir yandan termik santrallerin yakıt ihtiyacı için yılda 12 milyon ton linyit kömürü üretilerek termik santrallere verilirken, diğer yandan da maden üretimi için kazı çalışmalarında tahrip olan yerlerde üretilen zeytin ağaçları ve diğer meyve ağaçları sayesinde de tarımsal üretim yoluyla ülke ekonomisine katkı sağlanıyor.
21 Haziran 2009,Pazar
Muğla'nın Yatağan ilçesinde linyit kömürü çıkaran Güney Ege Linyitleri İşletmesi, maden üretiminde kazılan alanların üzerini toprakla doldurarak, yeniden eski yeşil örtüsüne kavuşturuyor.
Muğla'nın Yatağan ilçesinde kurulu bulunan Güney Ege Linyitleri İşletmesi'nce (GELİ), bir yandan termik santrallerinin ihtiyacı olan kömürlerin üretimi yapılırken, kömür üretimi ve toprak kazı çalışmaları nedeniyle bitki örtüsü kaybolan alanlar, toprakla doldurularak, ağaçlandırılıyor.
GELİ'nin Yatağan Eskihisar kömür ocakları havzasında,1991-2009 yılları arasında uygulanan, kazı alanlarının toprakla doldurulması sonucu yapılan "Ağaçlandırma Projesi" kapsamında 639 hektar alana 1 milyon 379 bin adet çeşitli türde fidan dikilerek ağaçlandırma yapıldı. Proje uygulamasıyla dikilen fidanlar arasında, akasya, fıstık çamı, kara servi, incir ve zeytin gibi türler bulunuyor.
Kömür üretimi nedeniyle tahrip olan doğanın yeniden yeşil örtüsüne kavuşturulması amacıyla gerçekleştirilen ağaçlandırma çalışmaları içinde 'Zeytincilik Projesi'nin ayrı bir yeri bulunuyor. Zeytincilik projesi kapsamında,1991 yılından buyana dikilen zeytin fidanları gelişerek ürün veren yetişkin zeytin ağaçları haline geldi. Zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinlerle, GELİ tarafından Muğla ve ilçelerine en kaliteli zeytin yağı üretimi yapılmaya başlandı. GELİ'nin ürettiği zeytinyağları, üzerinde GELİ logosu taşıyan 3 litrelik özel sürahilerle turizm sektörünün ve yöre halkının ihtiyacı için sunulabilecek özellik taşıyor.
GELİ Müdürü Yüksel Akın, "Tahrip olan doğayı eski yeşil örtüsüne kavuşturmak için, bu yerlere toprak doldurarak aşılı zeytin fidanlarını diktik. Şimdi Yeşil bir örtü oluştu. Ayrıca, zeytinler de ürün vermeye başladı. Bu ürünlerden kaliteli zeytinyağı üretiyoruz. Bu zeytinyağlarını şimdilik kendi çalışanlarımızın ihtiyacını karşılıyoruz. Gelecekte turizmin hizmetine de bu kaliteli zeytinyağlarını sunabileceğiz." dedi.
GELİ tarafından şimdiye kadar 900 dekar alana 14 bin zeytin ağacı dikildiği, önümüzdeki yıllarda proje hedefinde ise 100 bin adet zeytin dikiminin bulunduğu belirtildi. GELİ'nin yaptığı ağaçlandırma çalışmalarında dikilen akasya ağaçlarının çiçekleriyle de yöredeki bal arılarının çiçek balı üretimine katkı sağlanıyor. Ürün çağına gelen incir ve fıstık çamları kanalıyla da tarımsal üretime katkı sağlanıyor.
Böylece GELİ tarafından, bir yandan termik santrallerin yakıt ihtiyacı için yılda 12 milyon ton linyit kömürü üretilerek termik santrallere verilirken, diğer yandan da maden üretimi için kazı çalışmalarında tahrip olan yerlerde üretilen zeytin ağaçları ve diğer meyve ağaçları sayesinde de tarımsal üretim yoluyla ülke ekonomisine katkı sağlanıyor.
Tuesday, June 23, 2009
ANIZ YAKARKEN ZEYTİN AĞAÇLARI YANDI
Kırıkhan Olay
23 Haziran 2009,Salı
Bütün uyarılara karşın anız yakımını yapan çiftçiler, hem tabiatı hemde komşu arazi sahiplerini tedirgin ediyor.
Geçtiğimiz günlerde, Güventaş köyü sınırlarındaki araziyi yakan bir çiftçi komşu
su Ender Salih Erden’e ait zeytin alanlarının da yakılmasına neden oldu. Bilinçsiz anız yakımı sonucu yaklaşık 200 zeytin ağaçı yandı, jandarma yangınla ilgili olarak tutanak tuttu.
Anız yakımlarının yasak olmasına karşın pamuk ekimi yapmak önce bir an önce tarladaki anızları yakan çiftçiler hem toprağın verimi
nin düşmesine, hem tabiatın kirlenmesine hem de komşularının malının mülkünü tehdit altında bırakıyor.
23 Haziran 2009,Salı
Bütün uyarılara karşın anız yakımını yapan çiftçiler, hem tabiatı hemde komşu arazi sahiplerini tedirgin ediyor.
Geçtiğimiz günlerde, Güventaş köyü sınırlarındaki araziyi yakan bir çiftçi komşu
su Ender Salih Erden’e ait zeytin alanlarının da yakılmasına neden oldu. Bilinçsiz anız yakımı sonucu yaklaşık 200 zeytin ağaçı yandı, jandarma yangınla ilgili olarak tutanak tuttu.
Anız yakımlarının yasak olmasına karşın pamuk ekimi yapmak önce bir an önce tarladaki anızları yakan çiftçiler hem toprağın verimi
nin düşmesine, hem tabiatın kirlenmesine hem de komşularının malının mülkünü tehdit altında bırakıyor.
Ege Tarım Zirvesi ve yeni destekleme modeli…
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
23 Haziran 2009,Salı
İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası önemli bir iş başardı. Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini, sorunları ve çözüm önerilerini Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ve bürokratlarına “Ege Tarım Zirvesi” toplantısı ile sundu.
Zirve iki aşamalı yapıldı. Birinci aşamada eş zamanlı olarak 9 çalışma grubu (pamuk, tütün, üzüm-incir, zeytin ve zeytinyağı, canlı hayvan-et ve su ürünleri, kümes hayvanları ve yumurta, yaş meyve ve sebze, süt ve süt ürünleri ile tarımın genel sorunları) toplandı. Sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı, raporlar hazırlandı. İkinci aşamada Tarım Bakanı ve bürokratlarının hazır bulunduğu toplantıda her grup raporunu sundu.
Sunumlardan önce, İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Valisi Cahit Kıraç Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini, tarımın önemini vurgulayan konuşmalar yaptı.
Konuşmalarda ve çalışma gruplarınca hazırlanan raporlarda pek çok sorun dile getirildi. Öne çıkan önemli bazı sorunlar şöyle:
1- Tarımsal destekler yetersiz ve verimli değerlendirilemiyor.
2- Zamanında ödenmeyen destekler amacına ulaşmıyor.
3- Ege pamuğu yanlış tarım politikaları sonucunda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
4- Geleneksel ihraç ürünlerinden çekirdeksiz kuru üzüm ve incirde kalıntı sorunu nedeniyle ihracatta sorunlar yaşanıyor.
5- Zeytin dikimi bölgesel çeşitler dikkate alınarak desteklenmeli, zeytinyağı primi artırılmalı ve zeytin de destekleme primi kapsamına alınmalı. Zeytinciliği tehdit eden, zeytin alanlarında madenciliğe izin verecek yasal düzenlemelere kesinlikle izin verilmemeli.
6- Tütünde sürdürülebilir üretim ve ihtiyaç duyulan çeşitler desteklenmeli.
7- Süt ve süt ürünlerinde katma değer vergisi yüzde 8′den yüzde 1′e indirilmeli.
8- Hayvancılık sektörüne verilen destekler sürdürülmeli, besicilik destekleme kapsamına alınmalı.
9- Yaş sebze ve meyvede ihracat ürünleri gibi iç piyasaya sunulan ürünler de denetlenmeli.
Sorunların tamamını yazmaya sütunlar yetmez. Fakat, tüm sorunların kaynağında yanlış tarım politikaları var. Özellikle destekleme politikasından hiç kimse memnun değil.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’ in verdiği bilgiye göre, üç yıldır 520 milyon verinin değerlendirilmesi ile hazırlanan “Türkiye Tarım Havzalarının Üretim ve Destekleme Modeli” bu hafta açıklanacak. Bu model ile tarımsal politikalarda radikal değişiklikler olacak. Tarım politikası, üretim planlaması, destekler ve tarımla ilgili diğer politikaların hepsi bu modele göre belirlenerek uygulanacak.
En köklü değişim destekleme politikasında olacak. Bu amaçla ülke genelinde 30 havza ve bu havzalarda üretilecek 150 ürün belirlendi. Destekler havzaya göre verilecek. Mevcut sistemde ürün bazında destek veriliyor. Ülkenin herhangi bir yerinde ayçiçeği üreten her üretici aynı oranda destekleme primi alıyor. Havza bazlı destekleme modelinde destekler havzaya göre verilecek. Örneğin, ayçiçeği üretimi Edirne’de desteklenecek. Diğer havzalarda ayçiçeği üreten çiftçilere destek verilmeyecek.
Başbakanın programına göre yeni model bu hafta açıklanacak. Bakanlık hangi ürünleri nerede destekleyeceğini açıklayacak. Muhtemelen bu model de çok tartışılacak, destek alamayanlar tepki gösterecek. Dünyada bu tür politika değişiklikleri pilot uygulamalarla deneniyor. Türkiye’de ise geçişler radikal ve sancılı oluyor.
Havza bazlı destek modeline 2010 yılında geçilse bile ödemeleri en erken 2011 yılında olacak. Çünkü, destekler bir yıl gecikmeli ödeniyor. 2009 yılı destekleri 2010 yılı bütçesinden ödenecek.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, başkanların konuşmalarını ve çalışma gruplarının sunumlarını dinledikten sonra ” Burada dile getirilen konulara bakınca, bakanlık olarak yaptıklarımızı kamuoyuna yeterince duyuramadığımızı görüyorum” diyerek önemli bir gerçeğin altını çizdi.
Bakanın dile getirdiği bu gerçek, bugünün sorunu değil. Geçmişten gelen ve temelinde hükümetlerin, medyanın tarıma bakışından kaynaklanan bir eksiklik var. Hükümetler ve medya tarımın farkında değil. Bu nedenle Tarım Bakanı yaptıklarını anlatmakta zorlanıyor. Tarım, o kadar dışlandı ki, Tarım Bakanını ve bakanlığı hükümete karşı savunmak şart oldu.
Ege’nin tarım sorunları tartışılırken İzmir’de borcu nedeniyle 8 bini aşkın üreticinin elektriği kesildi. Üretim tehdit altında. Bu konuda İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam bir çok girişimde bulundu. İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde araştırma önergesi verdi. Üretimi tehdit eden bu sorunun acilen çözülmesi gerekiyor.
Ege Tarım Zirvesi ile önemli bir adım atıldı. Umarız dile getirilen sorunlar çözülür. Benzer zirveler diğer bölgeler için de yapılır.
Dünya
23 Haziran 2009,Salı
İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası önemli bir iş başardı. Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini, sorunları ve çözüm önerilerini Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ve bürokratlarına “Ege Tarım Zirvesi” toplantısı ile sundu.
Zirve iki aşamalı yapıldı. Birinci aşamada eş zamanlı olarak 9 çalışma grubu (pamuk, tütün, üzüm-incir, zeytin ve zeytinyağı, canlı hayvan-et ve su ürünleri, kümes hayvanları ve yumurta, yaş meyve ve sebze, süt ve süt ürünleri ile tarımın genel sorunları) toplandı. Sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı, raporlar hazırlandı. İkinci aşamada Tarım Bakanı ve bürokratlarının hazır bulunduğu toplantıda her grup raporunu sundu.
Sunumlardan önce, İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Valisi Cahit Kıraç Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini, tarımın önemini vurgulayan konuşmalar yaptı.
Konuşmalarda ve çalışma gruplarınca hazırlanan raporlarda pek çok sorun dile getirildi. Öne çıkan önemli bazı sorunlar şöyle:
1- Tarımsal destekler yetersiz ve verimli değerlendirilemiyor.
2- Zamanında ödenmeyen destekler amacına ulaşmıyor.
3- Ege pamuğu yanlış tarım politikaları sonucunda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
4- Geleneksel ihraç ürünlerinden çekirdeksiz kuru üzüm ve incirde kalıntı sorunu nedeniyle ihracatta sorunlar yaşanıyor.
5- Zeytin dikimi bölgesel çeşitler dikkate alınarak desteklenmeli, zeytinyağı primi artırılmalı ve zeytin de destekleme primi kapsamına alınmalı. Zeytinciliği tehdit eden, zeytin alanlarında madenciliğe izin verecek yasal düzenlemelere kesinlikle izin verilmemeli.
6- Tütünde sürdürülebilir üretim ve ihtiyaç duyulan çeşitler desteklenmeli.
7- Süt ve süt ürünlerinde katma değer vergisi yüzde 8′den yüzde 1′e indirilmeli.
8- Hayvancılık sektörüne verilen destekler sürdürülmeli, besicilik destekleme kapsamına alınmalı.
9- Yaş sebze ve meyvede ihracat ürünleri gibi iç piyasaya sunulan ürünler de denetlenmeli.
Sorunların tamamını yazmaya sütunlar yetmez. Fakat, tüm sorunların kaynağında yanlış tarım politikaları var. Özellikle destekleme politikasından hiç kimse memnun değil.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’ in verdiği bilgiye göre, üç yıldır 520 milyon verinin değerlendirilmesi ile hazırlanan “Türkiye Tarım Havzalarının Üretim ve Destekleme Modeli” bu hafta açıklanacak. Bu model ile tarımsal politikalarda radikal değişiklikler olacak. Tarım politikası, üretim planlaması, destekler ve tarımla ilgili diğer politikaların hepsi bu modele göre belirlenerek uygulanacak.
En köklü değişim destekleme politikasında olacak. Bu amaçla ülke genelinde 30 havza ve bu havzalarda üretilecek 150 ürün belirlendi. Destekler havzaya göre verilecek. Mevcut sistemde ürün bazında destek veriliyor. Ülkenin herhangi bir yerinde ayçiçeği üreten her üretici aynı oranda destekleme primi alıyor. Havza bazlı destekleme modelinde destekler havzaya göre verilecek. Örneğin, ayçiçeği üretimi Edirne’de desteklenecek. Diğer havzalarda ayçiçeği üreten çiftçilere destek verilmeyecek.
Başbakanın programına göre yeni model bu hafta açıklanacak. Bakanlık hangi ürünleri nerede destekleyeceğini açıklayacak. Muhtemelen bu model de çok tartışılacak, destek alamayanlar tepki gösterecek. Dünyada bu tür politika değişiklikleri pilot uygulamalarla deneniyor. Türkiye’de ise geçişler radikal ve sancılı oluyor.
Havza bazlı destek modeline 2010 yılında geçilse bile ödemeleri en erken 2011 yılında olacak. Çünkü, destekler bir yıl gecikmeli ödeniyor. 2009 yılı destekleri 2010 yılı bütçesinden ödenecek.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, başkanların konuşmalarını ve çalışma gruplarının sunumlarını dinledikten sonra ” Burada dile getirilen konulara bakınca, bakanlık olarak yaptıklarımızı kamuoyuna yeterince duyuramadığımızı görüyorum” diyerek önemli bir gerçeğin altını çizdi.
Bakanın dile getirdiği bu gerçek, bugünün sorunu değil. Geçmişten gelen ve temelinde hükümetlerin, medyanın tarıma bakışından kaynaklanan bir eksiklik var. Hükümetler ve medya tarımın farkında değil. Bu nedenle Tarım Bakanı yaptıklarını anlatmakta zorlanıyor. Tarım, o kadar dışlandı ki, Tarım Bakanını ve bakanlığı hükümete karşı savunmak şart oldu.
Ege’nin tarım sorunları tartışılırken İzmir’de borcu nedeniyle 8 bini aşkın üreticinin elektriği kesildi. Üretim tehdit altında. Bu konuda İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam bir çok girişimde bulundu. İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde araştırma önergesi verdi. Üretimi tehdit eden bu sorunun acilen çözülmesi gerekiyor.
Ege Tarım Zirvesi ile önemli bir adım atıldı. Umarız dile getirilen sorunlar çözülür. Benzer zirveler diğer bölgeler için de yapılır.
Saturday, June 20, 2009
Marmarabirlik, 10 Afrika Ülkesinden 22 Uzmanı Ağırladı
CHA
20 Haziran 2009,Cumartesi
Dünyanın en büyük sofralık zeytin üreticisi Marmarabirlik, son zamanlarda yabancılardan büyük ilgi görüyor. Önceki hafta Ukraynalı bir grup dış ticaret bürokratını konuk eden Marmarabirlik, şimdi de 10 Afrika ülkesinden 22 uzmanı ağırladı.
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) organizasyonuyla 10 Afrika ülkesinden Türkiye'ye gelen 22 uzman Bursa'da önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Gıda Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü'nü ziyaret etti.
Daha sonra enstitü uzmanlarıyla birlikte Marmarabirlik Entegre Tesisleri'ni gezen Tanzanya, Burkina Faso, Komor Adaları, Cibuti, Gine Bissau, Kenya, Madagaskar, Ruanda, Senegal ve Ugandalı tarım uzmanları, hiçbir kimyasal katkı olmaksızın tamamen doğal yöntemlerle üretilen sofralık zeytinlerin, ürün kabul, paketleme ve pastörizasyon ünitelerini inceledi.
Tesisleri, Marmarabirlik Genel Müdürü İsmail Muzaffer Eren ve Entegre Tesisler Müdürü Ertuğrul Doğanalp eşliğinde gezen Afrikalı konuklar, zeytin ağacından ürün hasadına, depolamadan paketleme ve pazarlamaya kadar her aşamaya ilişkin sorularına yanıt aldı.
Afrikalı gıda uzmanları, Marmarabirlik tesislerinde değişik şekillerde işlenen sofralık siyah zeytinlerin tadına bakıp beğenilerini ilettiler ve ülkelerinde sofralık zeytin yok denecek kadar az olduğundan en çok da zeytinyağı ile ilgilendi.
"MARMARABİRLİK'İN İHRACAT HEDEFİ 18 MİLYON DOLAR"
Marmarabirlik yetkililerinin verdiği bilgiye göre, geçtiğimiz yıl 17 milyon dolarlık sofralık zeytin ihracatı yapan Marmarabirlik'in, bu yıl 18 milyon doları aşmayı hedefliyor. Marmarabirlik, 1 Kasım 2008'den bugüne kadar 11 milyon 850 bin dolarlık, toplam 3 milyon 216 bin kilo sofralık zeytin ihracatı gerçekleştirdi. Birlik, 31 Ekim 2009 tarihinde 5 bin ton ve 18 milyon doları aşmayı hedefliyor.
Son yıllardaki ar-ge faaliyetlerinin sonucu olarak sofralık zeytinin tekniğine uygun olarak tuz miktaranı azaltın Marmarabirlik, yabancıların damak tadına hitap eden ürünler sunmaya başladı. Bu da Marmarabirlik'in ihracattaki şansını artıran en önemli faktör oldu.
20 Haziran 2009,Cumartesi
Dünyanın en büyük sofralık zeytin üreticisi Marmarabirlik, son zamanlarda yabancılardan büyük ilgi görüyor. Önceki hafta Ukraynalı bir grup dış ticaret bürokratını konuk eden Marmarabirlik, şimdi de 10 Afrika ülkesinden 22 uzmanı ağırladı.
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) organizasyonuyla 10 Afrika ülkesinden Türkiye'ye gelen 22 uzman Bursa'da önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Gıda Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü'nü ziyaret etti.
Daha sonra enstitü uzmanlarıyla birlikte Marmarabirlik Entegre Tesisleri'ni gezen Tanzanya, Burkina Faso, Komor Adaları, Cibuti, Gine Bissau, Kenya, Madagaskar, Ruanda, Senegal ve Ugandalı tarım uzmanları, hiçbir kimyasal katkı olmaksızın tamamen doğal yöntemlerle üretilen sofralık zeytinlerin, ürün kabul, paketleme ve pastörizasyon ünitelerini inceledi.
Tesisleri, Marmarabirlik Genel Müdürü İsmail Muzaffer Eren ve Entegre Tesisler Müdürü Ertuğrul Doğanalp eşliğinde gezen Afrikalı konuklar, zeytin ağacından ürün hasadına, depolamadan paketleme ve pazarlamaya kadar her aşamaya ilişkin sorularına yanıt aldı.
Afrikalı gıda uzmanları, Marmarabirlik tesislerinde değişik şekillerde işlenen sofralık siyah zeytinlerin tadına bakıp beğenilerini ilettiler ve ülkelerinde sofralık zeytin yok denecek kadar az olduğundan en çok da zeytinyağı ile ilgilendi.
"MARMARABİRLİK'İN İHRACAT HEDEFİ 18 MİLYON DOLAR"
Marmarabirlik yetkililerinin verdiği bilgiye göre, geçtiğimiz yıl 17 milyon dolarlık sofralık zeytin ihracatı yapan Marmarabirlik'in, bu yıl 18 milyon doları aşmayı hedefliyor. Marmarabirlik, 1 Kasım 2008'den bugüne kadar 11 milyon 850 bin dolarlık, toplam 3 milyon 216 bin kilo sofralık zeytin ihracatı gerçekleştirdi. Birlik, 31 Ekim 2009 tarihinde 5 bin ton ve 18 milyon doları aşmayı hedefliyor.
Son yıllardaki ar-ge faaliyetlerinin sonucu olarak sofralık zeytinin tekniğine uygun olarak tuz miktaranı azaltın Marmarabirlik, yabancıların damak tadına hitap eden ürünler sunmaya başladı. Bu da Marmarabirlik'in ihracattaki şansını artıran en önemli faktör oldu.
Yarımada'nın En Güzel Zeytinyağı
17 Haziran 2009,Çarşamba
SEFERİHİSAR’ın Gödence Köyü’nde Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin bu yıl ikincisini düzenlediği yarışmada, Yarımada’nın en güzel zeytinyağı seçildi. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin denetiminde Urla, Seferihisar, Çeşme ve Karaburun yöresinden 36 çifçiye ait zeytinyağı örneklerinin değerlendirildiği yarışmada, birinciliği Gödence Köyü’nden Mustafa Kokulu “erkence” türü zeytinyağı ile kazandı.
SEFERİHİSAR’ın Gödence Köyü’nde Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin bu yıl ikincisini düzenlediği yarışmada, Yarımada’nın en güzel zeytinyağı seçildi. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin denetiminde Urla, Seferihisar, Çeşme ve Karaburun yöresinden 36 çifçiye ait zeytinyağı örneklerinin değerlendirildiği yarışmada, birinciliği Gödence Köyü’nden Mustafa Kokulu “erkence” türü zeytinyağı ile kazandı.
Tariş'in Sanal Mağazası İnternet Yarışmasında Birinci Oldu
CHA
13 Haziran 2009,Cumartesi
Web ve internet teknolojileri kullanılarak yapılan başarılı projelerin ödüllendirilmesi amacıyla düzenlenen 7. Altın Örümcek 2008 Web Ödülleri'nde, Tariş Zeytin'in "www.ta-ze.com.tr" adresli sanal mağazası "Perakendecilik/Mağazacılık" kategorisinde birinci oldu. Sanal mağazanın, rakiplerini tasarım ve içeriğindeki yenilikçiliğiyle kullandığı teknoloji, güvenilirliği, pazarlama faaliyetleri ve üstün hizmetleriyle geride bıraktığı belirtildi. Günde sadece 3 dk. ayırarak 2 beden incelebilirsiniz.
Tariş Zeytin A.Ş. Genel Müdürü Cengiz Dikmen, Tariş Zeytinyağı markasının iç ve dış pazarlarda etkili şekilde yer alması için klasik satış yöntemlerinin yanı sıra e-ticaret yoluyla da müşteriye farklılık sunduklarını söyledi. Dikmen, Türkiye'nin zeytinyağına özel ilk sanal mağazasını kurduklarını belirterek, ''Tariş Zeytinyağı markasının köklü geçmişine, öncü ve yenilikçi misyonu da eklendi.'' dedi. Mağazanın yurt içi ve dışında e-ticaret yoluyla Ege mutfak sanatı ve zeytinyağını müşteriye tanıtma misyonu üstlendiğini de kaydeden Genel Müdür Dikmen, zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere gurme ürünler, şahsi bakım ürünleri ve aksesuarlar olmak üzere 300 kalem ürünleri bulunduğunu açıkladı. Cengiz Dikmen, sanal mağazanın yerli ve yabancı toplam 25 bin üyesi olduğunu, özellikle yurt dışından gelen taleplerin, 33 kooperatifin adını taşıyan ''Ege Koleksiyonu'' ürünleri olduğunu, bunu İncecik, Erkence ve Eolia markalı zeytinyağlarının takip ettiğini söyledi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin satış ve pazarlama şirketi olan Tariş Zeytin A.Ş., 2001 yılında faaliyete geçti. Birliğin köklü geçmişiyle gelecek arasında köprü kuran şirket, değişen ticari kurallarını hızla yaşama geçirirken bu amaçla 2002 yılında sanal mağazasını hizmete açarak, iç ve dış pazarlarda farklı ve güvenilir bir alışveriş ortamı sağladı.
Tariş Zeytin web sitesi ve sanal mağazası, 2002 ve 2003 yıllarında Altın Örümcek ''En İyi Kurumsal Kimlik'' ve 2007 yılında ''En İyi E-Ticaret Web Sitesi'' kategorilerinde ödül aldı. Ayrıca ABD'de kurulu Uluslararası Web Sitesi Düzenleyicileri Derneği'nin 2002 yılı ''En İyi Sanal Mağaza" kategorisinde Golden Web Award ödülünü, 2007'de de yine ABD'deki Uluslararası Görsel Sanatlar Akademisi'nin düzenlediği Davey Awards'dan ödül kazandı.
13 Haziran 2009,Cumartesi
Web ve internet teknolojileri kullanılarak yapılan başarılı projelerin ödüllendirilmesi amacıyla düzenlenen 7. Altın Örümcek 2008 Web Ödülleri'nde, Tariş Zeytin'in "www.ta-ze.com.tr" adresli sanal mağazası "Perakendecilik/Mağazacılık" kategorisinde birinci oldu. Sanal mağazanın, rakiplerini tasarım ve içeriğindeki yenilikçiliğiyle kullandığı teknoloji, güvenilirliği, pazarlama faaliyetleri ve üstün hizmetleriyle geride bıraktığı belirtildi. Günde sadece 3 dk. ayırarak 2 beden incelebilirsiniz.
Tariş Zeytin A.Ş. Genel Müdürü Cengiz Dikmen, Tariş Zeytinyağı markasının iç ve dış pazarlarda etkili şekilde yer alması için klasik satış yöntemlerinin yanı sıra e-ticaret yoluyla da müşteriye farklılık sunduklarını söyledi. Dikmen, Türkiye'nin zeytinyağına özel ilk sanal mağazasını kurduklarını belirterek, ''Tariş Zeytinyağı markasının köklü geçmişine, öncü ve yenilikçi misyonu da eklendi.'' dedi. Mağazanın yurt içi ve dışında e-ticaret yoluyla Ege mutfak sanatı ve zeytinyağını müşteriye tanıtma misyonu üstlendiğini de kaydeden Genel Müdür Dikmen, zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere gurme ürünler, şahsi bakım ürünleri ve aksesuarlar olmak üzere 300 kalem ürünleri bulunduğunu açıkladı. Cengiz Dikmen, sanal mağazanın yerli ve yabancı toplam 25 bin üyesi olduğunu, özellikle yurt dışından gelen taleplerin, 33 kooperatifin adını taşıyan ''Ege Koleksiyonu'' ürünleri olduğunu, bunu İncecik, Erkence ve Eolia markalı zeytinyağlarının takip ettiğini söyledi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin satış ve pazarlama şirketi olan Tariş Zeytin A.Ş., 2001 yılında faaliyete geçti. Birliğin köklü geçmişiyle gelecek arasında köprü kuran şirket, değişen ticari kurallarını hızla yaşama geçirirken bu amaçla 2002 yılında sanal mağazasını hizmete açarak, iç ve dış pazarlarda farklı ve güvenilir bir alışveriş ortamı sağladı.
Tariş Zeytin web sitesi ve sanal mağazası, 2002 ve 2003 yıllarında Altın Örümcek ''En İyi Kurumsal Kimlik'' ve 2007 yılında ''En İyi E-Ticaret Web Sitesi'' kategorilerinde ödül aldı. Ayrıca ABD'de kurulu Uluslararası Web Sitesi Düzenleyicileri Derneği'nin 2002 yılı ''En İyi Sanal Mağaza" kategorisinde Golden Web Award ödülünü, 2007'de de yine ABD'deki Uluslararası Görsel Sanatlar Akademisi'nin düzenlediği Davey Awards'dan ödül kazandı.
Menteşe Som'a Avrupa'dan Ödül
13 Haziran 2009,Cumartesi
Ekolojik üretim tekniğiyle Memecik zeytinlerinden elde edilen, “Menteşe SOM” adlı sızma zeytinyağı, kalite değerlendirmede Venedik’ten gümüş madalya ödülü kazanarak döndü.
MİLASLI zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe’nin kendi butik zeytin sıkma tesisinde soğuk sıkım tekniğiyle ürettiği sızma zeytinyağı, Belçika merkezli “Monde Selection” kalite değerlendirme kuruluşunca “Gümüş madalya” ile ödüllendirildi. İtalya’nın Venedik kentinde yapılan uluslararası toplantıda Gümüş Madalya ve belgesi, Ali Osman Menteşe’ye törenle verildi.
Bodrum'da herşey dahil tatil 41 TL. Kaçırmayın!
Kalite sorunu yok
Menteşe, Milas zeytinyağlarının kalitesinin belgelenmiş olmasından büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “İlçemizde üretilen zeytinyağının hiçbir kalite sorunu yok. Yeter ki usulüne uygun zeytin yetiştiriciliği ve zeytinyağı üretimi yapılsın” dedi.Monde Selection’un çeşitli ürün gruplarında yaptığı değerlendirmede “Menteşe-SOM”un Gıda Ürünleri Bölümü’nde yeraldığını söyledi.
48 yıldır değerlendiriyor
Menteşe, “Yaygın tür Memecik zeytininden üretilen zeytinyağının Avrupa’da aldığı gümüş madalya yöremiz için önemli. Soğuk sıkım, ekolojik üretim tekniği ile elde edilen bu zeytinyağı, önceki yıllarda İtalya’da yayınlanan Uluslararası Zeytinyağı Kataloğu’na girmeyi başarmıştı. Bu yıl ise, Gümüş Madalya Kalite Ödülü aldı. Bu kuruluş 48 yıldır ürünleri değerlendirip, Büyük Altın, Altın, Gümüş ve Bronz Madalya ile ödüllendiriyor” dedi.
HEDEFE ULAŞTI
Milas denilince akla dökme zeytinyağı geldiğini anlatan Menteşe, “Bu madalyayla, uluslararası kabul görmüş kalitede gerçek bir sızma zeytinyağının bu topraklardan çıkan zeytinlerden üretilebildiği bir kez daha kanıtlanmış oldu. Yıllarca sorunun Memecik türü zeytinden kaynaklanmadığını söyledik, bu zeytine itibar kazandırmak için uğraştık. Elimizde dünyanın en lezzetli yağ veren Memecik cinsi zeytini var. Bu ürüne sahip çıkalım. Bu ağaçlarımıza gözümüz gibi bakarak ve kaliteli zeytinyağı üretimi yaparak bölgemizin ve ülkemizin kalitesini dünyaya gösterelim” dedi.
Ekolojik üretim tekniğiyle Memecik zeytinlerinden elde edilen, “Menteşe SOM” adlı sızma zeytinyağı, kalite değerlendirmede Venedik’ten gümüş madalya ödülü kazanarak döndü.
MİLASLI zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe’nin kendi butik zeytin sıkma tesisinde soğuk sıkım tekniğiyle ürettiği sızma zeytinyağı, Belçika merkezli “Monde Selection” kalite değerlendirme kuruluşunca “Gümüş madalya” ile ödüllendirildi. İtalya’nın Venedik kentinde yapılan uluslararası toplantıda Gümüş Madalya ve belgesi, Ali Osman Menteşe’ye törenle verildi.
Bodrum'da herşey dahil tatil 41 TL. Kaçırmayın!
Kalite sorunu yok
Menteşe, Milas zeytinyağlarının kalitesinin belgelenmiş olmasından büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “İlçemizde üretilen zeytinyağının hiçbir kalite sorunu yok. Yeter ki usulüne uygun zeytin yetiştiriciliği ve zeytinyağı üretimi yapılsın” dedi.Monde Selection’un çeşitli ürün gruplarında yaptığı değerlendirmede “Menteşe-SOM”un Gıda Ürünleri Bölümü’nde yeraldığını söyledi.
48 yıldır değerlendiriyor
Menteşe, “Yaygın tür Memecik zeytininden üretilen zeytinyağının Avrupa’da aldığı gümüş madalya yöremiz için önemli. Soğuk sıkım, ekolojik üretim tekniği ile elde edilen bu zeytinyağı, önceki yıllarda İtalya’da yayınlanan Uluslararası Zeytinyağı Kataloğu’na girmeyi başarmıştı. Bu yıl ise, Gümüş Madalya Kalite Ödülü aldı. Bu kuruluş 48 yıldır ürünleri değerlendirip, Büyük Altın, Altın, Gümüş ve Bronz Madalya ile ödüllendiriyor” dedi.
HEDEFE ULAŞTI
Milas denilince akla dökme zeytinyağı geldiğini anlatan Menteşe, “Bu madalyayla, uluslararası kabul görmüş kalitede gerçek bir sızma zeytinyağının bu topraklardan çıkan zeytinlerden üretilebildiği bir kez daha kanıtlanmış oldu. Yıllarca sorunun Memecik türü zeytinden kaynaklanmadığını söyledik, bu zeytine itibar kazandırmak için uğraştık. Elimizde dünyanın en lezzetli yağ veren Memecik cinsi zeytini var. Bu ürüne sahip çıkalım. Bu ağaçlarımıza gözümüz gibi bakarak ve kaliteli zeytinyağı üretimi yaparak bölgemizin ve ülkemizin kalitesini dünyaya gösterelim” dedi.
Tuesday, June 16, 2009
Zeytin Ağacı...
HİKMET ÇETİNKAYA
Cumhuriyet
10 Haziran 2009,Çarş.
Zeytin ağacı insanlık tarihinin var olduğu günden bu yana barışın, eşitliğin, kutsallığın, aşkın, yaşamın simgesidir.
Ege denizinde Santorini Adası... Adada yapılan arkeolojik çalışmalar... Ortaya çıkan bulgular...
Gerçekten şaşırtıcıdır.
Toprak altında 39 bin yıl öncesinin zeytin çekirdeği fosilleri bulunmuştur.
Anadolu zeytin ağacının doğup büyüdüğü topraklardır.
Kuzey Afrika’daki Sahra bölgesinde Milattan Önce 12 bin yılında yetişen zeytin ağacı bulgularına rastlanmıştır.
Eski Ahit döneminde ise zeytinyağı gönencin ve bolluğun simgesidir.
Tüm kutsal kitaplar zeytin ağacını ve zeytinyağını kutsallığın, bolluğun, eşitliğin, bilgeliğin, erdemliliğin, aklın ve arınmanın doğuşu olarak yazar.
Üç gündür Ege kıyılarındayım...
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı H. Cahit Çetin, yaşamını zeytine adamış bir lider.
Almanya Deniz Feneri davasını, AK-AKEPE tartışmasını bir kenara bırakıp Ege’ye geldim.
İzmir’de yapılan Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu izlemeye değerdi.
Jean Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Manuel Parras Rosa, İspanya’nın en büyük zeytin üreticisi kooperatiflerinin yöneticileri, ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın, UZZK Başkanı Mustafa Tan, Murat Narin, Prof. Dr. Cengiz Pınar, Yaşar Uysal, gazeteci Ali Ekber Yıldırım ve diğer konuşmacılar.
Acı ama gerçek, hükümetten bir bakan yoktu.
***
Zeytinyağı üretiminde İspanya lider. İspanya’yı İtalya, Yunanistan, Tunus, Türkiye, Suriye izliyor...
Birkaç yıl içinde Tunus gibi Suriye de ülkemizi geçebilir.
Oysa 12 milyon hektar ürün deseni kapsamında zeytin ağacı dikilebilir toprağımız var.
Türkiye yılda yağ dışalımına 2 milyar 850 milyon dolar veriyor... Bu parayla 2.5 milyar zeytin dikebiliriz.
Bu da Türkiye’yi yılda 10 milyon tonun üzerinde zeytinyağı üretebilir konuma getirir.
H. Cahit Çetin, dünyanın en büyük üretici kooperatifleriyle Türkiye’deki zeytinyağı kooperatiflerini bir araya getirerek tarihi bir adım attı.
Çetin şöyle diyor:
“Türk ve İspanyol üretici birlikleri üretim ve pazarlama konusunda etkin bir işbirliğine girecek; öncelikli olarak değer dalgalanmalarının saptırmasını önlemek için ortak hareket edecektir.Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı üretiminin geliştirilmesi için üretici gelirlerinde düzenli artış sağlanmalı ve zeytin alanlarının amaç dışı kullanımına yol açacak düzenlemelerden kaçınılmalıdır.”Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin 33 kooperatifi ve 28 bin ortağı var tüm Ege’de.
H. Cahit Çetin döneminde üreticinin ürünü, markalı ve ambalajlı olarak Türkiye’nin yanı sıra Amerika, Japonya, tüm Avrupa ülkelerinde kendi butik mağazaları ve tanınmış marketlerin raflarında satılıyor.
İyi bir ekiple çalışıyor Çetin...
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Basın Danışmanı Zehra Uğur’un tanıtım çabaları da yadsınamaz.
***
Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağında hedefi ne olmalıdır?
Elbet dünya birinciliği!
12 milyon hektar kullanılmayan alan zeytincilik için çok önemlidir.
Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlı alanların temizlenmesinden sonra şunu yapmalı:
550 kilometrelik sınır boyuna zeytin ağacı dikmeli.
Eğer bu gerçekleşirse, dünyada sınırı barışın simgesi olan zeytin ağacıyla çizilmiş tek ülke olur!
Ben böyle bir düş kuruyorum...
Zeytin yeşil bir gölge ve masmavi bir gökyüzü ya da deniz...
Zeytin ağacı insanlığın binlerce yıllık dostu!
Tüm uygarlıkların içinde zeytin ağacı var...
Akdeniz söylencelerinden Ege söylencelerine dek.
Zeytin ağacının anayurdu Mezopotamya ve Anadolu’dur.
Binlerce yıllık tarih ve kültür...
Hazreti Nuh’un gemisi... Geminin penceresinden saldığı güvercin, sular çekildiği için geri döndüğünde gagasında ne vardı?
Bir zeytin dalı!
O günden bugüne umudun, aşkın, zaferin, barışın, eşitliğin, sabrın simgesidir zeytin dalı!
Cumhuriyet
10 Haziran 2009,Çarş.
Zeytin ağacı insanlık tarihinin var olduğu günden bu yana barışın, eşitliğin, kutsallığın, aşkın, yaşamın simgesidir.
Ege denizinde Santorini Adası... Adada yapılan arkeolojik çalışmalar... Ortaya çıkan bulgular...
Gerçekten şaşırtıcıdır.
Toprak altında 39 bin yıl öncesinin zeytin çekirdeği fosilleri bulunmuştur.
Anadolu zeytin ağacının doğup büyüdüğü topraklardır.
Kuzey Afrika’daki Sahra bölgesinde Milattan Önce 12 bin yılında yetişen zeytin ağacı bulgularına rastlanmıştır.
Eski Ahit döneminde ise zeytinyağı gönencin ve bolluğun simgesidir.
Tüm kutsal kitaplar zeytin ağacını ve zeytinyağını kutsallığın, bolluğun, eşitliğin, bilgeliğin, erdemliliğin, aklın ve arınmanın doğuşu olarak yazar.
Üç gündür Ege kıyılarındayım...
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı H. Cahit Çetin, yaşamını zeytine adamış bir lider.
Almanya Deniz Feneri davasını, AK-AKEPE tartışmasını bir kenara bırakıp Ege’ye geldim.
İzmir’de yapılan Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu izlemeye değerdi.
Jean Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Manuel Parras Rosa, İspanya’nın en büyük zeytin üreticisi kooperatiflerinin yöneticileri, ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın, UZZK Başkanı Mustafa Tan, Murat Narin, Prof. Dr. Cengiz Pınar, Yaşar Uysal, gazeteci Ali Ekber Yıldırım ve diğer konuşmacılar.
Acı ama gerçek, hükümetten bir bakan yoktu.
***
Zeytinyağı üretiminde İspanya lider. İspanya’yı İtalya, Yunanistan, Tunus, Türkiye, Suriye izliyor...
Birkaç yıl içinde Tunus gibi Suriye de ülkemizi geçebilir.
Oysa 12 milyon hektar ürün deseni kapsamında zeytin ağacı dikilebilir toprağımız var.
Türkiye yılda yağ dışalımına 2 milyar 850 milyon dolar veriyor... Bu parayla 2.5 milyar zeytin dikebiliriz.
Bu da Türkiye’yi yılda 10 milyon tonun üzerinde zeytinyağı üretebilir konuma getirir.
H. Cahit Çetin, dünyanın en büyük üretici kooperatifleriyle Türkiye’deki zeytinyağı kooperatiflerini bir araya getirerek tarihi bir adım attı.
Çetin şöyle diyor:
“Türk ve İspanyol üretici birlikleri üretim ve pazarlama konusunda etkin bir işbirliğine girecek; öncelikli olarak değer dalgalanmalarının saptırmasını önlemek için ortak hareket edecektir.Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı üretiminin geliştirilmesi için üretici gelirlerinde düzenli artış sağlanmalı ve zeytin alanlarının amaç dışı kullanımına yol açacak düzenlemelerden kaçınılmalıdır.”Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin 33 kooperatifi ve 28 bin ortağı var tüm Ege’de.
H. Cahit Çetin döneminde üreticinin ürünü, markalı ve ambalajlı olarak Türkiye’nin yanı sıra Amerika, Japonya, tüm Avrupa ülkelerinde kendi butik mağazaları ve tanınmış marketlerin raflarında satılıyor.
İyi bir ekiple çalışıyor Çetin...
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Basın Danışmanı Zehra Uğur’un tanıtım çabaları da yadsınamaz.
***
Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağında hedefi ne olmalıdır?
Elbet dünya birinciliği!
12 milyon hektar kullanılmayan alan zeytincilik için çok önemlidir.
Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlı alanların temizlenmesinden sonra şunu yapmalı:
550 kilometrelik sınır boyuna zeytin ağacı dikmeli.
Eğer bu gerçekleşirse, dünyada sınırı barışın simgesi olan zeytin ağacıyla çizilmiş tek ülke olur!
Ben böyle bir düş kuruyorum...
Zeytin yeşil bir gölge ve masmavi bir gökyüzü ya da deniz...
Zeytin ağacı insanlığın binlerce yıllık dostu!
Tüm uygarlıkların içinde zeytin ağacı var...
Akdeniz söylencelerinden Ege söylencelerine dek.
Zeytin ağacının anayurdu Mezopotamya ve Anadolu’dur.
Binlerce yıllık tarih ve kültür...
Hazreti Nuh’un gemisi... Geminin penceresinden saldığı güvercin, sular çekildiği için geri döndüğünde gagasında ne vardı?
Bir zeytin dalı!
O günden bugüne umudun, aşkın, zaferin, barışın, eşitliğin, sabrın simgesidir zeytin dalı!
Thursday, June 11, 2009
Röportaj - Alyattes Genel Müdürü Reşat Akkan ile Organik Zeytincilik Üzerine - 1
Zeytin Portalı
9 Haziran 2009,Salı
Manisa Salihli'de, 335 dönüm arazi üzerinde organik zeytin ve zeytinyağı üretimi yapan Alyattes Organik Tarım İşletmeleri Genel Müdürü Reşat Akkan ile organik zeytin ve zeytinyağı üretimi üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
İtalya'da düzenlenen Premiobiol 2009 Uluslararası Organik Zeytinyağı Kalite Yarışması'ndan 2.'lik ödülü ile dönen Alyattes'in kurucusu Reşat Akkan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Uzun yıllar özel sökterde üst düzey yönetici pozizyonlarında bulunduktan sonra, doğup büyüdüğü Manisa Salihli'ye organik zeytincilik yapmak için geri dönen Reşat Akkan, Tekelioğlu Köyü'nde bulunan çiftliğinde kaliteli sofralık zeytin ve zeytinyağı üretimi yapıyor.
Ege Ünversitesi İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Akkan, mezuniyetten sonra kariyerine McCannErikson’da başladı. Bir yıl sonra Efes Pilsen’e bölge şefi oldu. Bu sırada, ODTÜ’de master’ını tamamladı. Üniversiteye asistan olarak girdi. 1984’te doktorasını tamamladıktan sonra, ABD’ye devlet bursuyla giderek, Sunny Buffalo’da öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra, Turyağ’a girdi. Efes Pilsen’e Avrupa pazarından sorumlu bira grubu başkan yardımcısı olarak geri döndü. Bu sırada İngiltere, Hollanda gibi ülkelere ilk bira ticaretini gerçekleştirdi. Ancak 2 yıl sonra kahvehanelerde bira satışı yasaklanıp, bira pazarı bir gecede yüzde 50 küçülünce, Turyağ’dan gelen teklifi değerlendirdi.
Sonra ITT Bilca’ya transfer oldu. Zarar eden bu şirketin cirosu, 4 yıl sonra 135 milyon dolara ulaştı. Bir dönem sonra şirket kapandı. Akkan, 1991’de Eti bisküvilerinin genel müdürü olunca, ailesiyle birlikte Eskişehir’e taşındı. Çok mutlu olmasına rağmen, çocukların daha iyi eğitim almaları için İstanbul’da olmaları gerek diye düşünerek, RJReynolds’tan gelen satış direktörlüğü teklifini kabul etti. Daha sonra Sara Lee’ye geçerek, 3 yıl genel müdürlük yaptı. Ancak, yerel markaları satın alarak büyüyen bu şirket, Türk şirketleri değerinin altında satın almak isteyince, oradan da ayrıldı. 48 yaşında, özel sektör deneyimlerini bir tarafa koyup, kendi idealini gerçekleştirmeye, zeytin yetiştirmeye koyuldu.
Zeytin Portalı - Sizin profesyonel yaşamınızdan zeytinciliğe geçişinizi öğrenebilir miyiz?
Reşat Akkan - Profesyonel yaşamda belli bir yere geldikten sonra yabancı şirketlerde çalışıyorsanız ülkenizin çıkarlarıyla şirketinizin çıkarları çelişmeye başlıyor. Sizden de o kademede bu çıkarları ya da bu çatışmayı şirketinizin lehine çözmeniz bekleniyor. Ben tercihimi ülkemden yana kullandım. Olaylarda üzülmeden profesyonel yaşama nokta koydum ve böyle bir yatırıma karar verdim. İstanbul’da oturuyordum ve çocuklarım daha küçüktü. En az vaktimi alacak zirai faaliyet ve geleceği hem yüksek olan hem de en az vaktimi alacak zirai faaliyet diye düşündüm. Öyle değilmiş. Çok sonraları öğrendim. Hemen hemen her zirai faaliyette her işte olduğu gibi mutlaka başında olmak gerekiyor. İlk yıllarda tabi arazileri sıfırdan alıp diktiğim için benim 24 saat burada olmam gerekmiyordu. Ayda bir gelip iki gün kalıp buralara bakıp geri dönüyordum. Arazilerim Bintepeler’de (Salihli-Manisa). Zamanla tabi daha geniş araziler almaya başladım. Komşular satınca o aradakileri falan aldım. Sıfırdan zeytin diktik. Elektriğimizi getirdik. Bintepelerde artezyeni ilk kez biz yaptık. Su çıkınca elektriği de getirdik tabi. Herkes burada su çıkmaz kır diyordu. Bizim şansımız varmış galiba su bulduk. Sulamadan zeytin ziraatı yapınca ancak yağlık zeytin yaparsınız. Yağ da maalesef masrafını karşılayabilen bir ziraat türü değil.
ZP - Zeytinciliğe ilk başladığınızdan beri üretiminizi sofralık zeytin üzerine mi düşünüyordunuz?
RA - Başından beri aklımda sofralık zeytin vardı. Zaman içinde ağaçlar büyüyüp meyve yapmaya başlayınca ilk sene 2004’te ilk mahsulü aldım. Tam 1 ton ürünü, arabama attım Akhisar’a götürdüm. Pikabımın üstünde… Zeytini iyi bir fiyata satıp geldim. Dedim biz zengin olduk. Ama aynı zeytin geçen sene ortalama fiyatı yarıya indi. Çiğ zeytin için. Aradan geçen 4 yılda, mazot 2 katından fazla artmış, ilaç 2,5-3 katı. Organik gübre 3 katı artmış. Amele parası %100’den fazla artmış. Eğer ben zeytinimi ham olarak satıyor olsaydım elimdeki mal varlığının herhalde yarısını yok etmiş olacaktım. Tek gelir kaynağım bu. Malı işlemeye geçmekle doğru bir karar vermişim. 2004’te deneme üretimine başladık. Deneme çalışmaları iyi netice verince, 2005’te toptan üretime başladık. Migros grubuyla anlaştık. Onlara butik olarak mevsimsel mal vermeye başladık. Çünkü malımızı hemen bitiriyordu. Sonra internet sitesi kurup oradan halka da satış yapmaya başladık. Baştan iyiydi. Ama sonradan kargo ücretleri birden artınca bıçak gibi kesildi. 10’da 1’ine düştü internet üzerinden satışlar. O zaman biz de normal ticarete yöneldik tekrar.
ZP - Bütün üretiminizi organik olarak mı yapıyorsunuz?
RA - Öyle olmak zorunda yasa gereği. Benim balım da olsaydı onu da organik yapmak zorundaydım. Ne bileyim patlıcan yetiştirseydim onu da organik yapmak zorundaydım. Kayıt yaptırdığım bütün arazilerimde organik yapmak zorundayım.
ZP - Arazileriniz aynı bölgede olmasa da bu geçerli mi?
RA - Onu bilmiyorum ama bana söylenen böyle. Zaten bizim başka amacımız yoktu. Konvansiyoneli zaten herkes yapıyor. Bizimki niş market. Tabi organik üretim konvansiyonele göre daha sıkıntılı. Beş seneden beri kullandığımız bir pamuklu bit ilacı vardı. Her sene iyi netice alıyorduk. Bu sene 2 kere attık. Pamuklu bitten bu sene çok zarar gördük. Öldürmedi. Şimdi ilacı üreten firma bize diyor ki, bizim ruhsatımız yok pamuklu bite karşı pamuklu koşnile karşı var. Tabi bu benim düşüncem kimyager falan değilim ama içindeki aktif maddeyle oynadılar. Belki içinde pamuklu bite de iyi gelen bir şey vardı. Bu sene iyi gelmedi. Bana ilaçlama, mazot, amele ve şu bu… Yaklaşık 5 iş günü ve büyük paraya maloldu. Bu gitti bu sene. Ağaçların gördüğü zarar ayrı onu bilemiyorum. Onu hasadın sonunda göreceğiz. Ne kadarı neyden kaynaklandı tam olarak bilmek mümkün değil. Benim ürünümü %10 etkileyecektir. Bu sene ben 100 ton ürün alırsam 10 ton kaybım vardır demek pamuklu bit yüzünden. O da ayrı bir yük tabi bizim sırtımızda.
ZP - 2004’te ilk üretime başladınız. Bu her sene katlanarak devam etti…
RA - 2004’te deneme üretimine başladık. 4 ton kadar. Değişik denemler yaptık. Tanka koyduk. Tenekelere koyduk. Plastik bidonlara koyduk. Kimini yuvarlama yaptık, kimini tuzlama yaptık. Kimini normal klasik yöntemle yaptık. Taş ve tuz baskısıyla yaptık. En uygunu ve kapasitemiz arttığı zaman bizim hakkından gelebileceğimiz üretim tarzı neyse iyi kalitede onu seçtik. Beton tank kullanmıyoruz. Plastik tank kullanıyoruz.
ZP - Ürünleriniz organik olduğu için düzenli kontroller yapılıyor. Peki, organik kararını nasıl verdiniz?
RA - Ben işe girerken ağaçları dikerken organik tarım yapacağım diye girdim. Çünkü herkesin yaptığı işi yaparak para kazanmak mümkün değil. Bunu iş hayatından biliyorum. Çok büyük olmak lazım onu yapmak için. 3000-4000 tonluk bir tesis kurmak lazım. Benim de öyle bir imkânım yoktu. Butik üretim tarzında niş marketlere yönelik organik ürün yaptım.
ZP - Son dönemlerde yeni eğilim; daha uzun yaşama, daha sağlıklı beslenme… Bu son 10 yıldaki eğilimi nasıl görüyorsunuz?
RA - Çok iyiydi krize kadar… Krizde etkilenmedik. Bir de biz uçmuyoruz fiyatlarda… Şimdi marketlerde bir fındığa bakın normal fındık 10 liraysa organik fındık 30-40 lira kilosu. Yani ulaşılamaz hale getiriyorlar. Bizim zeytinlerimiz büyük süpermarketlerde %20 fiyat farkıyla satılır. %300-%400 gibi astronomik fiyatlar yok. Öyle bir piyasa yok. Zaten o kimsenin hakkı da değil. Normal konvansiyonel ürüne göre %20 ile 50 arasındaki fark normalde iyidir. Çünkü tüketici 10 lira verip konvansiyonel ürün alacağına %20-25 fark verip organiğini alabilir. Ama siz onu %300-400’e çıkardığınız zaman alıcı kitlesini çok daraltmış olursunuz. Onun için Türkiye’de çok hızlı gelişeceğini ben öngörmüyorum organik piyasanın. Üreticiden sonraki aradakiler para kazanacak. Tabi ürünümüzü kendimiz işlediğimiz için ve kendimiz pazarladığımız için aradaki diğer artı değerler bize kaldığı için ayakta durabiliyoruz. Yoksa bu üretim kapasiteleriyle bu maliyetlerle kılı kırk yararak yaptığınız üretim ve pazarlama tarzıyla organikte de para kazanmak mümkün değil. Ama kendi ürünümüzü işliyoruz. O yüzden dışarıdan almaya göre biraz daha ucuz maliyeti. Konvansiyonelde çalışanın başında 24 saat durmuyorsunuz organikte öyle bir olay var. Adam bilmeden bile olsa kimyasal ilaç atsa teste takılsanız rezil olursunuz. Onun için kendi üretimimizde eğitimlilerle çalışmak çok önemli. Büyüme hızımız makul, ağaçlarımız büyüyüp de mahsul arttıkça biz de büyüyoruz. O kadar büyüyebiliyoruz. Yani sınırlı bir büyümemiz var.
ZP - Şu anda ne kadar ağacınız var? Yaygın tür hangisi?
RA - 10.000 kadar… 7000 kadar Gemlik var sonra domat var. Tekir ve Edremit var. 16 çeşit zeytin var. 14’ü koleksiyon bahçesi gibi… Tozlanmaya ve döllenmeye yardımcı oluyor. Kendimize, eşimize, dostumuza birer kavanozluk güzel zeytinler yapıyoruz. Değişik tatlar elde ediyoruz. Keyifli… Türkiye zeytin çeşitleri açısından zengin bir ülke. Çok güzel İzmir sofralık çeşidimiz vardır, birçok kişi bilmez. Çilli… Hiç tattınız mı bilmiyorum… Dünyanın en güzel yeşil sofralık zeytinidir. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün kitabına bakarsanız, en lezzetli yeşil zeytin çeşidi. İşlemesi çok zor, çok hassas bir zeytin. Ama işlediğiniz zaman muhteşem bir tadı var. Çelebi var, Memecik var, Memeli var. 14 çeşit daha var ticari olmayan çeşitler. Gordal, manzanilla gibi İspanyol çeşitleri de var.
ZP - Akhisar bölgesinde Gemlikleri Domat’a dönüştürüyorlar… Siz nasıl yapıyorsunuz?
RA - 843 tane Gemlik’i aşılayıp Domat’a dönüştürdüm. 2 yaşındaydı fidanlar. Çok da memnunum. Çünkü ben aşılamadan önce Büyükbelen kasabasında baktım 20 yaşında tekir ve domat aşılanmış Gemlik ağaçları vardı o zaman… Benim hem orijinal fidanlı arazim var, hem de aşıladıklarım var. İkisi arasında hiçbir üretim farkı henüz yok. Ağaçların gövdesi taşımaz kökü zayıf olur deniyor. Ben gördüğümde 20 yaşındaydı ağaçlar taşıyordu. Benimkiler 8 yaşında. 30-40 yaşındayken sorun olur mu bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz eğer yaşarsak…
ZP - Gölmarmara yavaş yavaş kuruyor. Bunun bölge zeytinciliğine tarıma etkisi var mı?
RA - Gördes Barajı yapıldı. Demirköprü Barajı var. İklim değişikliği nasıl etkileyecek? Son 2 yılda baya geri çekilmişti göl. 400-500 metre eski çizgisinden içeri çekilmişti. Şimdi geldi geriye. Şimdi daha da gelecek. Söylentiye göre Gördes Barajı’nda patlak varmış. Barajın kapakları açılacak. Bu sene dolacak. Ama 3-5 sene sonra ne olur bilmiyorum. Benim yer altı suyum var ondan faydalanıyorum. Ama gölün havası sürekli poyraz estiği için kışın bizi dondan koruyor. Bizim orası sürekli olarak rüzgarlıdır. Normalde ovayı kırağı vurur. Bizim orayı vurmaz. Ben 1999’da gördüm burayı… Yoksa 1969’da çıktım buradan liseyi bitirince. Köyleri falan dolaştım. Bu bölge çok hoşuma gitti. Bakir bir bölgeydi. Ucuzdu da. Ovaya göre 7’de 1, 8’de 1 fiyatları vardı. Şu anda 2 katı gibi… ama o zaman 6-7 katı gibiydi fiyatlar. Bir de Bintepeler’in toprağı çok verimlidir. Benim arazim deniz seviyesinden yüksekliği 192 metredir. Onu Google’dan söylüyorum.
Zeytin Portalı - Alyattes markası nasıl ortaya çıktı?
Reşat Akkan - Alyattes markası çok basit. Arazimin hemen dibinde büyük bir tümülüs var. Bölgede görülen tepeler, Lidya kral mezarlarıdır. 2,5’unun ismi bilinir. İkisi nettir. Birisi en büyük tepe Alyattes, Kroisos (Karun)’un babası. Diğerinin adı Giges’tir. Hem gölün adı Giges Gölü’dür. Tepe vardır onun adı Giges’tir. Diğerinin da Salyattes olduğu söylenir ama net değildir. Bunlar Lidya kralları. Alyattes 64 yıl krallık yapıp gerçek Lidya’yı zenginleştiren Lidya yapan kişidir. Oğlu mirasyedi. Biraz kavgacı falan. Sayrus’a çatmış, Sayrus da gelip bunun krallığına son vermiş. Lidya gibi bir medeniyet 700 yıllık medeniyet Kroisos’la birlikte bitmiş. Bize tarihte Kroisos (Karun)’u çok önemli bir adam diye anlatırlar asıl önemli olan adam babasıdır. Kroisos, Perslere yenilince Anadolu’da Pers egemenliği başlıyor. Buradan da zaten Yunanistan’a geçiyorlar. Sonra Yunanlar onları püskürtüp Yunan egemenliği başlıyor… Anadolu halklarının egemenliği Perslerle sona eriyor. Arkadan Grekler geliyor. Arkadan Philip geliyor. İskender’in babası. İskender sonra geliyor. Ondan sonra da Roma başlıyor zaten. Roma, Doğu Roma, Bizans sonra 13. yy. ve 14. yy. bizim Türkler gelene kadar…
ZP - Profesyonel yaşamınızda Eti’nin genel müdürlüğü dahil birçok yerde görev aldınız. Sonuçta yönetici olunca birbirine benziyor ama farklı sektörler değil mi?
RA - Farklı ama çoğu gıdaya dayalı sektörler. Altın Rehber hariç. Altın Rehber güzel bir projeydi ama Türkiye’deki siyasi dengesizlik onu da vurdu. Özal’ın ölümü, Demirel’in cumhurbaşkanlığına geçmesi. O dönem ITT şirketi Sheritonları kapatıp çıktı. Biz de ITT’ye bağlıydık. Altın Rehber işi. 860 kişi 3 ayda işsiz kaldı. Çok iyi yetişmiş insanlar vardı. Türkiye’deki ilk profesyonel satış teşkilatı. Genel satış direktörüydüm. O zaman en büyük satış teşkilatı. 526 kişi satış departmanı… 87-92 yılları arası… 35 yaşında falan emekli oldum.
ZP - Salihlili olmanıza rağmen 1969’da Salihli’den çıktığınızı söylediniz. Profesyonel yaşamdan sonra böyle bir karar verdiniz. Birçok insan da büyük şehirlerin yaşayışından sıkılıp, özellikle zeytinciliğe doğru merak sarmış durumda. Bununla ilgili siz bu süreci yaşamış bir insan olarak kısaca hangi tür zorlukları yaşadınız. Neleri tavsiye edersiniz?
RA - Onları daha kolay bir hayat beklemiyor. İstanbul’daki yazın serin kışın ılık, güzel ofislerden gelip arazide tarlada çamurun içerisinde karda, yazın sıcakta çalışmak... İşin ziraat kısmı çok zor. İşleme kısmı biraz daha fark edebilir. Mühendis kökenli falansa bunu yapacak olan, ona kolay gelebilir. Onlara da zor gelecek kısmı, sahadaki üretimle pazarlama ve finansman kısmıdır. Benim güçlü yanım pazarlama ve finansman. Diğer taraf bana zor geliyor açıkçası. Yani çok zamanımı alıyor. Ben bu işe girerken işte şimdi İstanbul’da oturup düşünenler gibi biraz rahat bir hayat planlıyordum. Ama öyle değilmiş. Öyle rahat bir hayat yok. Daha çok çalışmanız gerekiyor. Ben özel sektörde hayatımda hiçbir gün 10 saatten aşağı çalışmadım. Bazen üç gün eve gitmediğim olurdu. Ofiste yattığım olurdu. Bu işler burada da öyle… Bazen hasat zamanı 2-3 gün gece 1.30-2’de işin bitiyor. Sabah 6.30’da çalışanları alıp tarlaya götürmek zorundasınız. Tamam, yardımcıların var ama o öyle işin çok yoğun olduğu dönem…
ZP - Zeytin toplama sezonuna girdiğinizde çalışmalarınız nasıl oluyor?
RA - Şimdi biz hasadımızı yapıyoruz, zeytinimizi eliyoruz, boyluyoruz. Sofralık zeytinde tek kriterimiz var boylama, çünkü bütün zeytinlerimiz çok kaliteli ama bizim tüketicimiz küçük taneli zeytin istemiyor. Biz herkesin basıp sattığı zeytinleri yağ yapıyoruz. Benim yağım onun için çok kaliteli. Yani sofralık zeytinlerden yağ yapıyoruz. Duble, 1, 2, 3 kalibreleri vardır. Biz 3’ün bir kısmını sıkıyoruz 4, 5, 6’yı sıkıyoruz. Duble, 1 ve 2’yi işliyoruz. 3’ten de ilk elden gelenleri işliyoruz. İkinci ve üçüncü elde gelenlerde taneler küçülüyor. Bir 15-20 adet kilogramda fark ediyor. Baskıdan çıkınca daha da fire veriyor. %15-25 fire veriyor. O zaman istenen kalibreyi yakalayamıyoruz. Baskı acı suyunu bıraktırır. Tuzdan dolayı kilo kaybetmez. Tuz kilo aldırır. Yeşil zeytinlerde tuzdan dolayı %2-5 oranında ağırlaşır. Ne kadar tuz verirseniz orda bir artınız olur. Ben bu sene 10 ton yeşil zeytin yaptım. Bizim yeşil zeytin %10-15’i oluşturuyor. Siyah zeytinde kayıp çok fazla. Çünkü zeytinin ağırlığını %20’si ile %30’u arası ağırlık koyuyorsunuz. Ne yapıyor, acı suyunu çıkarıyor. Yani çabuk tatlanmasını isterseniz, zeytinin sezona erken girmek isterseniz fazla ağırlık koymanız lazım onun da firesi çok fazla oluyor. Yani öyle bir denge ki zaten kazanacağınız para %20-25’tir. Böyle olunca o fire oranını çok iyi ayarlamanız gerekiyor. Zeytininizi ne zamana tatlandıracaksınız? Bunların hepsi bir denge.
ZP - "Zeytinyağı altın sıvı… Bir an önce paramızı yatırıp kısa sürede geri dönüşler sağlarız" fikriyle girerlerse çok büyük hayal kırıklığına uğrayabilirler…
RA - O da var. Maliyet hesaplarını çok iyi yapmaları lazım. Eğer babasından arazi kaldıysa 150-200 dönüm girsin yapsın. Herkese tavsiye ederim o kurtarır. Ya da ne bileyim yetişmiş 20-30 yaşında ağaç başına ortalama 20-25 kilo zeytin veren bir yerin dönümünü 4000-5000 liraya ya da büyük şehirlere yakınsa 6000-7000 liraya alıp işe girecekse girsin. O döner ama kalkıp 20 kilo veren ağacı dönümünü 10,000’e 12,000’e alacaksa hiç işin içinden çıkmasını mümkünü yok. Sıfırdan dikip parayla arazi alıp 2500-3000’ten borçlarla alıp elektriğini suyunu getirecek, fidanlarını dikecek, 4-5 sene bakacak ondan sonra yavaş yavaş meyve almaya başlayacak. 8-9 yaşlarında bir 20 kilo alması hayaldir. 4-5 yaşlarında veriyor derler mümkün değildir. Benim kadar ağacına bakan kimse olmasın. O rakamlar hayal. Bir kere, kitaplarda yazan gelir rakamlarını 2’ye böleceksin. Gider rakamlarını 2’yle çarpacaksın. Ondan sonra kâr edeceklerse girsinler. Bu işe girecek olanlar, yörede araştırsınlar kendilerine doğru düzgün tetkik yaptırsınlar. Sahaya çıkmış ziraat mühendisi ya da ziraat teknisyenlerine… Mesela bizim böyle 2-3 arkadaşımız var. İlk yıllarda onlardan da yardım aldık. Az hata yapmamıza yardımcı oldu. Çok cüzi rakamlar talep ediyorlar. Aynı anda 8-10 kişiye bakıyorlar. 200 dönüm gibi bir yeriniz için sizden talep edilen 300-400 dolar. Yıllık 4000-5000. Ama düzgün bir insansa, size o paranın en az 2 katını 3 katını kazandırır. Sizin yine de işinizin başında durmanız lazım. Her zaman her şeyi sormanıza da gerek yok. 2-3 sene böyle bir danışman tutun. Zaten işi öğrenirsiniz. Ben Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile çok iyi bir diyalog içerisindeydim. Hem oradaki uzman görüşlerini aldım. Hem burada sahada fiilen bu işi yapan Akhisarlı arkadaşlarımdan. Onlar bizden baya ilerideydiler. Hala ilerideler. Biz daha eski zeytinciyiz ama onlar tütünden kurtulup zeytine geçti. Biz de kıyamadık bağlara. Dünyanın en güzel en yüksek şeker oranlı kuru üzümü burada olur. Türkiye’deki kuru üzümün %22’sini Salihli çıkarıyor tek başına. Her gün birçok kamyon hareket eder buradan. Damla sulama yapmadan bizim bu yörelerde değişen hava koşullarında sofralık zeytin, yağlık zeytin olur, Her sene düzgün ürün almak istiyorsanız mutlaka mutlaka sulamanız lazım. Sulamamaya göre damla sulamanın en az 2 katı verim artışı var.
ZP - Alyattes’in son dönemlerde almış olduğu ödüller var. Bu ödüllerin hikâyesini anlatabilir misiniz?
RA - Yarışmalara örnekler yolladık. Jüriler bizi ödüle layık görmüşler. İtalya’da PremioBiol 2009 yarışmasında yarışmada 2. olduk. PremioBiol, organik zeytinyağları için olan bir yarışma. Tüm dünyadan 370 kadar yağ gidiyor 18 ülkeden İtalya bölge bölge değerlendiriliyor. Diğer ülkeler kendi içerisinde değerlendiriliyor. Bu 370 organik yağdan 52’si ödüle layık görüldü. Biz de Türkiye’den ödüle layık görülen iki yağdan birisiyiz. Türkiye’de Zeytindostu’nun düzenlediği yarışmada da 2. mansiyon aldık. Daha önce Hürriyet’in yaptığı EN İYİ ON Zeytinyağı listesinde 9. olmuştuk. Bir de ITQA (International Test and Quality Awards) diye bir yarışma var. Ona girecektim. Fakat başvuru ücretleri fazla. Asıl şey teşvik. Hükümet böyle şeylere teşvik vermeli. Dese ki yollayın yarışmaya ürününüzü, katılan herkese yarı parasını ben vereyim. Kazananların katıldığı paranın 2 katı bilmem ne ödülünü ben veriyorum. O zaman ne olacak hepimiz özeneceğiz. Yağlarımızı ona göre yarışmalara sokacağız. Türkiye olarak biz gittiğimiz zaman neden 2 kişi yerine 10 kişi ödül kazanmayalım?
ZP - Yurtdışında ödül almış bir zeytinyağının yurtdışından talebi oluyor mu?
RA - Şu ana kadar olmadı. Daha yarışmanın sonuçları yakın zamanda açıklandı. Bu yarışmalara katılmak için, Türk yağları mutlaka belli bir program dâhilinde teşvik edilmeli. En azından bu tür masrafları karşılanmalı. Hatta uluslararası piyasalarda derece alan Türk yağlarına Tarım bakanlığı bir ödül koysun. Cüzi bir şey… 1000 avro 1.’ye, 500 avro 2.’ye. 250 avro 3.’ye gibi. Tarım bakanlığı ilgisini göstersin, tanıtsın. Bu çok güzel bir şey…
ZP - Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz...
RA - Ben teşekkür ederim...
9 Haziran 2009,Salı
Manisa Salihli'de, 335 dönüm arazi üzerinde organik zeytin ve zeytinyağı üretimi yapan Alyattes Organik Tarım İşletmeleri Genel Müdürü Reşat Akkan ile organik zeytin ve zeytinyağı üretimi üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
İtalya'da düzenlenen Premiobiol 2009 Uluslararası Organik Zeytinyağı Kalite Yarışması'ndan 2.'lik ödülü ile dönen Alyattes'in kurucusu Reşat Akkan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Uzun yıllar özel sökterde üst düzey yönetici pozizyonlarında bulunduktan sonra, doğup büyüdüğü Manisa Salihli'ye organik zeytincilik yapmak için geri dönen Reşat Akkan, Tekelioğlu Köyü'nde bulunan çiftliğinde kaliteli sofralık zeytin ve zeytinyağı üretimi yapıyor.
Ege Ünversitesi İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Akkan, mezuniyetten sonra kariyerine McCannErikson’da başladı. Bir yıl sonra Efes Pilsen’e bölge şefi oldu. Bu sırada, ODTÜ’de master’ını tamamladı. Üniversiteye asistan olarak girdi. 1984’te doktorasını tamamladıktan sonra, ABD’ye devlet bursuyla giderek, Sunny Buffalo’da öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra, Turyağ’a girdi. Efes Pilsen’e Avrupa pazarından sorumlu bira grubu başkan yardımcısı olarak geri döndü. Bu sırada İngiltere, Hollanda gibi ülkelere ilk bira ticaretini gerçekleştirdi. Ancak 2 yıl sonra kahvehanelerde bira satışı yasaklanıp, bira pazarı bir gecede yüzde 50 küçülünce, Turyağ’dan gelen teklifi değerlendirdi.
Sonra ITT Bilca’ya transfer oldu. Zarar eden bu şirketin cirosu, 4 yıl sonra 135 milyon dolara ulaştı. Bir dönem sonra şirket kapandı. Akkan, 1991’de Eti bisküvilerinin genel müdürü olunca, ailesiyle birlikte Eskişehir’e taşındı. Çok mutlu olmasına rağmen, çocukların daha iyi eğitim almaları için İstanbul’da olmaları gerek diye düşünerek, RJReynolds’tan gelen satış direktörlüğü teklifini kabul etti. Daha sonra Sara Lee’ye geçerek, 3 yıl genel müdürlük yaptı. Ancak, yerel markaları satın alarak büyüyen bu şirket, Türk şirketleri değerinin altında satın almak isteyince, oradan da ayrıldı. 48 yaşında, özel sektör deneyimlerini bir tarafa koyup, kendi idealini gerçekleştirmeye, zeytin yetiştirmeye koyuldu.
Zeytin Portalı - Sizin profesyonel yaşamınızdan zeytinciliğe geçişinizi öğrenebilir miyiz?
Reşat Akkan - Profesyonel yaşamda belli bir yere geldikten sonra yabancı şirketlerde çalışıyorsanız ülkenizin çıkarlarıyla şirketinizin çıkarları çelişmeye başlıyor. Sizden de o kademede bu çıkarları ya da bu çatışmayı şirketinizin lehine çözmeniz bekleniyor. Ben tercihimi ülkemden yana kullandım. Olaylarda üzülmeden profesyonel yaşama nokta koydum ve böyle bir yatırıma karar verdim. İstanbul’da oturuyordum ve çocuklarım daha küçüktü. En az vaktimi alacak zirai faaliyet ve geleceği hem yüksek olan hem de en az vaktimi alacak zirai faaliyet diye düşündüm. Öyle değilmiş. Çok sonraları öğrendim. Hemen hemen her zirai faaliyette her işte olduğu gibi mutlaka başında olmak gerekiyor. İlk yıllarda tabi arazileri sıfırdan alıp diktiğim için benim 24 saat burada olmam gerekmiyordu. Ayda bir gelip iki gün kalıp buralara bakıp geri dönüyordum. Arazilerim Bintepeler’de (Salihli-Manisa). Zamanla tabi daha geniş araziler almaya başladım. Komşular satınca o aradakileri falan aldım. Sıfırdan zeytin diktik. Elektriğimizi getirdik. Bintepelerde artezyeni ilk kez biz yaptık. Su çıkınca elektriği de getirdik tabi. Herkes burada su çıkmaz kır diyordu. Bizim şansımız varmış galiba su bulduk. Sulamadan zeytin ziraatı yapınca ancak yağlık zeytin yaparsınız. Yağ da maalesef masrafını karşılayabilen bir ziraat türü değil.
ZP - Zeytinciliğe ilk başladığınızdan beri üretiminizi sofralık zeytin üzerine mi düşünüyordunuz?
RA - Başından beri aklımda sofralık zeytin vardı. Zaman içinde ağaçlar büyüyüp meyve yapmaya başlayınca ilk sene 2004’te ilk mahsulü aldım. Tam 1 ton ürünü, arabama attım Akhisar’a götürdüm. Pikabımın üstünde… Zeytini iyi bir fiyata satıp geldim. Dedim biz zengin olduk. Ama aynı zeytin geçen sene ortalama fiyatı yarıya indi. Çiğ zeytin için. Aradan geçen 4 yılda, mazot 2 katından fazla artmış, ilaç 2,5-3 katı. Organik gübre 3 katı artmış. Amele parası %100’den fazla artmış. Eğer ben zeytinimi ham olarak satıyor olsaydım elimdeki mal varlığının herhalde yarısını yok etmiş olacaktım. Tek gelir kaynağım bu. Malı işlemeye geçmekle doğru bir karar vermişim. 2004’te deneme üretimine başladık. Deneme çalışmaları iyi netice verince, 2005’te toptan üretime başladık. Migros grubuyla anlaştık. Onlara butik olarak mevsimsel mal vermeye başladık. Çünkü malımızı hemen bitiriyordu. Sonra internet sitesi kurup oradan halka da satış yapmaya başladık. Baştan iyiydi. Ama sonradan kargo ücretleri birden artınca bıçak gibi kesildi. 10’da 1’ine düştü internet üzerinden satışlar. O zaman biz de normal ticarete yöneldik tekrar.
ZP - Bütün üretiminizi organik olarak mı yapıyorsunuz?
RA - Öyle olmak zorunda yasa gereği. Benim balım da olsaydı onu da organik yapmak zorundaydım. Ne bileyim patlıcan yetiştirseydim onu da organik yapmak zorundaydım. Kayıt yaptırdığım bütün arazilerimde organik yapmak zorundayım.
ZP - Arazileriniz aynı bölgede olmasa da bu geçerli mi?
RA - Onu bilmiyorum ama bana söylenen böyle. Zaten bizim başka amacımız yoktu. Konvansiyoneli zaten herkes yapıyor. Bizimki niş market. Tabi organik üretim konvansiyonele göre daha sıkıntılı. Beş seneden beri kullandığımız bir pamuklu bit ilacı vardı. Her sene iyi netice alıyorduk. Bu sene 2 kere attık. Pamuklu bitten bu sene çok zarar gördük. Öldürmedi. Şimdi ilacı üreten firma bize diyor ki, bizim ruhsatımız yok pamuklu bite karşı pamuklu koşnile karşı var. Tabi bu benim düşüncem kimyager falan değilim ama içindeki aktif maddeyle oynadılar. Belki içinde pamuklu bite de iyi gelen bir şey vardı. Bu sene iyi gelmedi. Bana ilaçlama, mazot, amele ve şu bu… Yaklaşık 5 iş günü ve büyük paraya maloldu. Bu gitti bu sene. Ağaçların gördüğü zarar ayrı onu bilemiyorum. Onu hasadın sonunda göreceğiz. Ne kadarı neyden kaynaklandı tam olarak bilmek mümkün değil. Benim ürünümü %10 etkileyecektir. Bu sene ben 100 ton ürün alırsam 10 ton kaybım vardır demek pamuklu bit yüzünden. O da ayrı bir yük tabi bizim sırtımızda.
ZP - 2004’te ilk üretime başladınız. Bu her sene katlanarak devam etti…
RA - 2004’te deneme üretimine başladık. 4 ton kadar. Değişik denemler yaptık. Tanka koyduk. Tenekelere koyduk. Plastik bidonlara koyduk. Kimini yuvarlama yaptık, kimini tuzlama yaptık. Kimini normal klasik yöntemle yaptık. Taş ve tuz baskısıyla yaptık. En uygunu ve kapasitemiz arttığı zaman bizim hakkından gelebileceğimiz üretim tarzı neyse iyi kalitede onu seçtik. Beton tank kullanmıyoruz. Plastik tank kullanıyoruz.
ZP - Ürünleriniz organik olduğu için düzenli kontroller yapılıyor. Peki, organik kararını nasıl verdiniz?
RA - Ben işe girerken ağaçları dikerken organik tarım yapacağım diye girdim. Çünkü herkesin yaptığı işi yaparak para kazanmak mümkün değil. Bunu iş hayatından biliyorum. Çok büyük olmak lazım onu yapmak için. 3000-4000 tonluk bir tesis kurmak lazım. Benim de öyle bir imkânım yoktu. Butik üretim tarzında niş marketlere yönelik organik ürün yaptım.
ZP - Son dönemlerde yeni eğilim; daha uzun yaşama, daha sağlıklı beslenme… Bu son 10 yıldaki eğilimi nasıl görüyorsunuz?
RA - Çok iyiydi krize kadar… Krizde etkilenmedik. Bir de biz uçmuyoruz fiyatlarda… Şimdi marketlerde bir fındığa bakın normal fındık 10 liraysa organik fındık 30-40 lira kilosu. Yani ulaşılamaz hale getiriyorlar. Bizim zeytinlerimiz büyük süpermarketlerde %20 fiyat farkıyla satılır. %300-%400 gibi astronomik fiyatlar yok. Öyle bir piyasa yok. Zaten o kimsenin hakkı da değil. Normal konvansiyonel ürüne göre %20 ile 50 arasındaki fark normalde iyidir. Çünkü tüketici 10 lira verip konvansiyonel ürün alacağına %20-25 fark verip organiğini alabilir. Ama siz onu %300-400’e çıkardığınız zaman alıcı kitlesini çok daraltmış olursunuz. Onun için Türkiye’de çok hızlı gelişeceğini ben öngörmüyorum organik piyasanın. Üreticiden sonraki aradakiler para kazanacak. Tabi ürünümüzü kendimiz işlediğimiz için ve kendimiz pazarladığımız için aradaki diğer artı değerler bize kaldığı için ayakta durabiliyoruz. Yoksa bu üretim kapasiteleriyle bu maliyetlerle kılı kırk yararak yaptığınız üretim ve pazarlama tarzıyla organikte de para kazanmak mümkün değil. Ama kendi ürünümüzü işliyoruz. O yüzden dışarıdan almaya göre biraz daha ucuz maliyeti. Konvansiyonelde çalışanın başında 24 saat durmuyorsunuz organikte öyle bir olay var. Adam bilmeden bile olsa kimyasal ilaç atsa teste takılsanız rezil olursunuz. Onun için kendi üretimimizde eğitimlilerle çalışmak çok önemli. Büyüme hızımız makul, ağaçlarımız büyüyüp de mahsul arttıkça biz de büyüyoruz. O kadar büyüyebiliyoruz. Yani sınırlı bir büyümemiz var.
ZP - Şu anda ne kadar ağacınız var? Yaygın tür hangisi?
RA - 10.000 kadar… 7000 kadar Gemlik var sonra domat var. Tekir ve Edremit var. 16 çeşit zeytin var. 14’ü koleksiyon bahçesi gibi… Tozlanmaya ve döllenmeye yardımcı oluyor. Kendimize, eşimize, dostumuza birer kavanozluk güzel zeytinler yapıyoruz. Değişik tatlar elde ediyoruz. Keyifli… Türkiye zeytin çeşitleri açısından zengin bir ülke. Çok güzel İzmir sofralık çeşidimiz vardır, birçok kişi bilmez. Çilli… Hiç tattınız mı bilmiyorum… Dünyanın en güzel yeşil sofralık zeytinidir. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün kitabına bakarsanız, en lezzetli yeşil zeytin çeşidi. İşlemesi çok zor, çok hassas bir zeytin. Ama işlediğiniz zaman muhteşem bir tadı var. Çelebi var, Memecik var, Memeli var. 14 çeşit daha var ticari olmayan çeşitler. Gordal, manzanilla gibi İspanyol çeşitleri de var.
ZP - Akhisar bölgesinde Gemlikleri Domat’a dönüştürüyorlar… Siz nasıl yapıyorsunuz?
RA - 843 tane Gemlik’i aşılayıp Domat’a dönüştürdüm. 2 yaşındaydı fidanlar. Çok da memnunum. Çünkü ben aşılamadan önce Büyükbelen kasabasında baktım 20 yaşında tekir ve domat aşılanmış Gemlik ağaçları vardı o zaman… Benim hem orijinal fidanlı arazim var, hem de aşıladıklarım var. İkisi arasında hiçbir üretim farkı henüz yok. Ağaçların gövdesi taşımaz kökü zayıf olur deniyor. Ben gördüğümde 20 yaşındaydı ağaçlar taşıyordu. Benimkiler 8 yaşında. 30-40 yaşındayken sorun olur mu bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz eğer yaşarsak…
ZP - Gölmarmara yavaş yavaş kuruyor. Bunun bölge zeytinciliğine tarıma etkisi var mı?
RA - Gördes Barajı yapıldı. Demirköprü Barajı var. İklim değişikliği nasıl etkileyecek? Son 2 yılda baya geri çekilmişti göl. 400-500 metre eski çizgisinden içeri çekilmişti. Şimdi geldi geriye. Şimdi daha da gelecek. Söylentiye göre Gördes Barajı’nda patlak varmış. Barajın kapakları açılacak. Bu sene dolacak. Ama 3-5 sene sonra ne olur bilmiyorum. Benim yer altı suyum var ondan faydalanıyorum. Ama gölün havası sürekli poyraz estiği için kışın bizi dondan koruyor. Bizim orası sürekli olarak rüzgarlıdır. Normalde ovayı kırağı vurur. Bizim orayı vurmaz. Ben 1999’da gördüm burayı… Yoksa 1969’da çıktım buradan liseyi bitirince. Köyleri falan dolaştım. Bu bölge çok hoşuma gitti. Bakir bir bölgeydi. Ucuzdu da. Ovaya göre 7’de 1, 8’de 1 fiyatları vardı. Şu anda 2 katı gibi… ama o zaman 6-7 katı gibiydi fiyatlar. Bir de Bintepeler’in toprağı çok verimlidir. Benim arazim deniz seviyesinden yüksekliği 192 metredir. Onu Google’dan söylüyorum.
Zeytin Portalı - Alyattes markası nasıl ortaya çıktı?
Reşat Akkan - Alyattes markası çok basit. Arazimin hemen dibinde büyük bir tümülüs var. Bölgede görülen tepeler, Lidya kral mezarlarıdır. 2,5’unun ismi bilinir. İkisi nettir. Birisi en büyük tepe Alyattes, Kroisos (Karun)’un babası. Diğerinin adı Giges’tir. Hem gölün adı Giges Gölü’dür. Tepe vardır onun adı Giges’tir. Diğerinin da Salyattes olduğu söylenir ama net değildir. Bunlar Lidya kralları. Alyattes 64 yıl krallık yapıp gerçek Lidya’yı zenginleştiren Lidya yapan kişidir. Oğlu mirasyedi. Biraz kavgacı falan. Sayrus’a çatmış, Sayrus da gelip bunun krallığına son vermiş. Lidya gibi bir medeniyet 700 yıllık medeniyet Kroisos’la birlikte bitmiş. Bize tarihte Kroisos (Karun)’u çok önemli bir adam diye anlatırlar asıl önemli olan adam babasıdır. Kroisos, Perslere yenilince Anadolu’da Pers egemenliği başlıyor. Buradan da zaten Yunanistan’a geçiyorlar. Sonra Yunanlar onları püskürtüp Yunan egemenliği başlıyor… Anadolu halklarının egemenliği Perslerle sona eriyor. Arkadan Grekler geliyor. Arkadan Philip geliyor. İskender’in babası. İskender sonra geliyor. Ondan sonra da Roma başlıyor zaten. Roma, Doğu Roma, Bizans sonra 13. yy. ve 14. yy. bizim Türkler gelene kadar…
ZP - Profesyonel yaşamınızda Eti’nin genel müdürlüğü dahil birçok yerde görev aldınız. Sonuçta yönetici olunca birbirine benziyor ama farklı sektörler değil mi?
RA - Farklı ama çoğu gıdaya dayalı sektörler. Altın Rehber hariç. Altın Rehber güzel bir projeydi ama Türkiye’deki siyasi dengesizlik onu da vurdu. Özal’ın ölümü, Demirel’in cumhurbaşkanlığına geçmesi. O dönem ITT şirketi Sheritonları kapatıp çıktı. Biz de ITT’ye bağlıydık. Altın Rehber işi. 860 kişi 3 ayda işsiz kaldı. Çok iyi yetişmiş insanlar vardı. Türkiye’deki ilk profesyonel satış teşkilatı. Genel satış direktörüydüm. O zaman en büyük satış teşkilatı. 526 kişi satış departmanı… 87-92 yılları arası… 35 yaşında falan emekli oldum.
ZP - Salihlili olmanıza rağmen 1969’da Salihli’den çıktığınızı söylediniz. Profesyonel yaşamdan sonra böyle bir karar verdiniz. Birçok insan da büyük şehirlerin yaşayışından sıkılıp, özellikle zeytinciliğe doğru merak sarmış durumda. Bununla ilgili siz bu süreci yaşamış bir insan olarak kısaca hangi tür zorlukları yaşadınız. Neleri tavsiye edersiniz?
RA - Onları daha kolay bir hayat beklemiyor. İstanbul’daki yazın serin kışın ılık, güzel ofislerden gelip arazide tarlada çamurun içerisinde karda, yazın sıcakta çalışmak... İşin ziraat kısmı çok zor. İşleme kısmı biraz daha fark edebilir. Mühendis kökenli falansa bunu yapacak olan, ona kolay gelebilir. Onlara da zor gelecek kısmı, sahadaki üretimle pazarlama ve finansman kısmıdır. Benim güçlü yanım pazarlama ve finansman. Diğer taraf bana zor geliyor açıkçası. Yani çok zamanımı alıyor. Ben bu işe girerken işte şimdi İstanbul’da oturup düşünenler gibi biraz rahat bir hayat planlıyordum. Ama öyle değilmiş. Öyle rahat bir hayat yok. Daha çok çalışmanız gerekiyor. Ben özel sektörde hayatımda hiçbir gün 10 saatten aşağı çalışmadım. Bazen üç gün eve gitmediğim olurdu. Ofiste yattığım olurdu. Bu işler burada da öyle… Bazen hasat zamanı 2-3 gün gece 1.30-2’de işin bitiyor. Sabah 6.30’da çalışanları alıp tarlaya götürmek zorundasınız. Tamam, yardımcıların var ama o öyle işin çok yoğun olduğu dönem…
ZP - Zeytin toplama sezonuna girdiğinizde çalışmalarınız nasıl oluyor?
RA - Şimdi biz hasadımızı yapıyoruz, zeytinimizi eliyoruz, boyluyoruz. Sofralık zeytinde tek kriterimiz var boylama, çünkü bütün zeytinlerimiz çok kaliteli ama bizim tüketicimiz küçük taneli zeytin istemiyor. Biz herkesin basıp sattığı zeytinleri yağ yapıyoruz. Benim yağım onun için çok kaliteli. Yani sofralık zeytinlerden yağ yapıyoruz. Duble, 1, 2, 3 kalibreleri vardır. Biz 3’ün bir kısmını sıkıyoruz 4, 5, 6’yı sıkıyoruz. Duble, 1 ve 2’yi işliyoruz. 3’ten de ilk elden gelenleri işliyoruz. İkinci ve üçüncü elde gelenlerde taneler küçülüyor. Bir 15-20 adet kilogramda fark ediyor. Baskıdan çıkınca daha da fire veriyor. %15-25 fire veriyor. O zaman istenen kalibreyi yakalayamıyoruz. Baskı acı suyunu bıraktırır. Tuzdan dolayı kilo kaybetmez. Tuz kilo aldırır. Yeşil zeytinlerde tuzdan dolayı %2-5 oranında ağırlaşır. Ne kadar tuz verirseniz orda bir artınız olur. Ben bu sene 10 ton yeşil zeytin yaptım. Bizim yeşil zeytin %10-15’i oluşturuyor. Siyah zeytinde kayıp çok fazla. Çünkü zeytinin ağırlığını %20’si ile %30’u arası ağırlık koyuyorsunuz. Ne yapıyor, acı suyunu çıkarıyor. Yani çabuk tatlanmasını isterseniz, zeytinin sezona erken girmek isterseniz fazla ağırlık koymanız lazım onun da firesi çok fazla oluyor. Yani öyle bir denge ki zaten kazanacağınız para %20-25’tir. Böyle olunca o fire oranını çok iyi ayarlamanız gerekiyor. Zeytininizi ne zamana tatlandıracaksınız? Bunların hepsi bir denge.
ZP - "Zeytinyağı altın sıvı… Bir an önce paramızı yatırıp kısa sürede geri dönüşler sağlarız" fikriyle girerlerse çok büyük hayal kırıklığına uğrayabilirler…
RA - O da var. Maliyet hesaplarını çok iyi yapmaları lazım. Eğer babasından arazi kaldıysa 150-200 dönüm girsin yapsın. Herkese tavsiye ederim o kurtarır. Ya da ne bileyim yetişmiş 20-30 yaşında ağaç başına ortalama 20-25 kilo zeytin veren bir yerin dönümünü 4000-5000 liraya ya da büyük şehirlere yakınsa 6000-7000 liraya alıp işe girecekse girsin. O döner ama kalkıp 20 kilo veren ağacı dönümünü 10,000’e 12,000’e alacaksa hiç işin içinden çıkmasını mümkünü yok. Sıfırdan dikip parayla arazi alıp 2500-3000’ten borçlarla alıp elektriğini suyunu getirecek, fidanlarını dikecek, 4-5 sene bakacak ondan sonra yavaş yavaş meyve almaya başlayacak. 8-9 yaşlarında bir 20 kilo alması hayaldir. 4-5 yaşlarında veriyor derler mümkün değildir. Benim kadar ağacına bakan kimse olmasın. O rakamlar hayal. Bir kere, kitaplarda yazan gelir rakamlarını 2’ye böleceksin. Gider rakamlarını 2’yle çarpacaksın. Ondan sonra kâr edeceklerse girsinler. Bu işe girecek olanlar, yörede araştırsınlar kendilerine doğru düzgün tetkik yaptırsınlar. Sahaya çıkmış ziraat mühendisi ya da ziraat teknisyenlerine… Mesela bizim böyle 2-3 arkadaşımız var. İlk yıllarda onlardan da yardım aldık. Az hata yapmamıza yardımcı oldu. Çok cüzi rakamlar talep ediyorlar. Aynı anda 8-10 kişiye bakıyorlar. 200 dönüm gibi bir yeriniz için sizden talep edilen 300-400 dolar. Yıllık 4000-5000. Ama düzgün bir insansa, size o paranın en az 2 katını 3 katını kazandırır. Sizin yine de işinizin başında durmanız lazım. Her zaman her şeyi sormanıza da gerek yok. 2-3 sene böyle bir danışman tutun. Zaten işi öğrenirsiniz. Ben Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile çok iyi bir diyalog içerisindeydim. Hem oradaki uzman görüşlerini aldım. Hem burada sahada fiilen bu işi yapan Akhisarlı arkadaşlarımdan. Onlar bizden baya ilerideydiler. Hala ilerideler. Biz daha eski zeytinciyiz ama onlar tütünden kurtulup zeytine geçti. Biz de kıyamadık bağlara. Dünyanın en güzel en yüksek şeker oranlı kuru üzümü burada olur. Türkiye’deki kuru üzümün %22’sini Salihli çıkarıyor tek başına. Her gün birçok kamyon hareket eder buradan. Damla sulama yapmadan bizim bu yörelerde değişen hava koşullarında sofralık zeytin, yağlık zeytin olur, Her sene düzgün ürün almak istiyorsanız mutlaka mutlaka sulamanız lazım. Sulamamaya göre damla sulamanın en az 2 katı verim artışı var.
ZP - Alyattes’in son dönemlerde almış olduğu ödüller var. Bu ödüllerin hikâyesini anlatabilir misiniz?
RA - Yarışmalara örnekler yolladık. Jüriler bizi ödüle layık görmüşler. İtalya’da PremioBiol 2009 yarışmasında yarışmada 2. olduk. PremioBiol, organik zeytinyağları için olan bir yarışma. Tüm dünyadan 370 kadar yağ gidiyor 18 ülkeden İtalya bölge bölge değerlendiriliyor. Diğer ülkeler kendi içerisinde değerlendiriliyor. Bu 370 organik yağdan 52’si ödüle layık görüldü. Biz de Türkiye’den ödüle layık görülen iki yağdan birisiyiz. Türkiye’de Zeytindostu’nun düzenlediği yarışmada da 2. mansiyon aldık. Daha önce Hürriyet’in yaptığı EN İYİ ON Zeytinyağı listesinde 9. olmuştuk. Bir de ITQA (International Test and Quality Awards) diye bir yarışma var. Ona girecektim. Fakat başvuru ücretleri fazla. Asıl şey teşvik. Hükümet böyle şeylere teşvik vermeli. Dese ki yollayın yarışmaya ürününüzü, katılan herkese yarı parasını ben vereyim. Kazananların katıldığı paranın 2 katı bilmem ne ödülünü ben veriyorum. O zaman ne olacak hepimiz özeneceğiz. Yağlarımızı ona göre yarışmalara sokacağız. Türkiye olarak biz gittiğimiz zaman neden 2 kişi yerine 10 kişi ödül kazanmayalım?
ZP - Yurtdışında ödül almış bir zeytinyağının yurtdışından talebi oluyor mu?
RA - Şu ana kadar olmadı. Daha yarışmanın sonuçları yakın zamanda açıklandı. Bu yarışmalara katılmak için, Türk yağları mutlaka belli bir program dâhilinde teşvik edilmeli. En azından bu tür masrafları karşılanmalı. Hatta uluslararası piyasalarda derece alan Türk yağlarına Tarım bakanlığı bir ödül koysun. Cüzi bir şey… 1000 avro 1.’ye, 500 avro 2.’ye. 250 avro 3.’ye gibi. Tarım bakanlığı ilgisini göstersin, tanıtsın. Bu çok güzel bir şey…
ZP - Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz...
RA - Ben teşekkür ederim...
Hatay zeytinyağının ünü Türkiye sınırlarını aştı
Referans
11 Haziran 2009,Perşembe
Hatay zeytinyağı aroması, asit oranının düşüklüğü ve tadıyla yurtiçinin yanısıra Suudi Arabistan başta olmak üzere ABD, Rusya, İran, Kanada, Çin, Romanya, Kuveyt gibi ülkelerden de talep görmeye başladı. Zeytinyağı ihracatının her geçen yıl arttığını belirten Antakya Zeytinyağı Üreticileri Koruma Derneği Başkanı Yılmaz Dönmez, "Geçtiğimiz yıl zeytinlerimizden elde ettiğimiz 40 bin ton yağın 10 bin tonunu Suudi Arabistan başta olmak üzere ABD, Rusya, İran, Kanada ve Çin, Kuveyt, Romanya gibi ülkelere gönderdik. Farklı aroması ve asit oranının düşüklüğüyle, tadıyla kentimizdeki zeytinyağına Türkiye'nin yanısıra diğer ülkelerden de büyük talep gelmeye başladı" dedi. Kentte, 270 bin dekarlık tarım arazisinin yaklaşık 50 bin dekarında zeytin yetiştiriciliğinin yapıldığına dikkat çeken Dönmez, geçtiğimiz yıl 193 bin 500 ton üretiminin gerçekleştiğini, 40 bin ton da zeytinyağı elde edildiğini ifade etti. Zeytin ekim alanlarının her geçen gün arttığını dile getiren Dönmez, şöyle devam etti: "Kentimizdeki, Halhalı, Savrani, Sarı Haşabi, Sarı Ulak, Karamani, Gemlik gibi çeşitleriyle rekoltede İzmir, Balıkesir ve Aydın gibi önemli zeytin üreticisi kentlerle rekabet edebilecek düzeye geldik. Meyvesinden besin maddesi elde edilmesinin yanısıra kozmetik sanayisinin de önemli bir ürünü olan, çekirdeğinin de kışlık yakacak olarak ekonomiye büyük katkı sağladığı zeytin ekiciliğine kentimizde büyük ilgi var" dedi. İhracatçıların yeterli düzeyde desteklenmediğini vurgulayan Dönmez, "Avrupa ülkeleriyle rekabet edebilmemiz için zeytinyağı ihracatçılarına yapılan desteklemelerin artırılması lazım. İhracatçı firmalara, 0 ile 1 litre arası ton başına 500 dolar, 1-2 litrelik ambalajlarda ton başına 300 dolar, 2-5 litrelik ambalajlarda ton başına 175 dolar olan ihracat desteğinin, ambalaj olarak 18 litreye kadar çıkmasını istiyoruz. Ayrıca markasız ürünlere de ton başına 200 dolar ihracat desteği verilmesini talep ediyoruz" dedi.
11 Haziran 2009,Perşembe
Hatay zeytinyağı aroması, asit oranının düşüklüğü ve tadıyla yurtiçinin yanısıra Suudi Arabistan başta olmak üzere ABD, Rusya, İran, Kanada, Çin, Romanya, Kuveyt gibi ülkelerden de talep görmeye başladı. Zeytinyağı ihracatının her geçen yıl arttığını belirten Antakya Zeytinyağı Üreticileri Koruma Derneği Başkanı Yılmaz Dönmez, "Geçtiğimiz yıl zeytinlerimizden elde ettiğimiz 40 bin ton yağın 10 bin tonunu Suudi Arabistan başta olmak üzere ABD, Rusya, İran, Kanada ve Çin, Kuveyt, Romanya gibi ülkelere gönderdik. Farklı aroması ve asit oranının düşüklüğüyle, tadıyla kentimizdeki zeytinyağına Türkiye'nin yanısıra diğer ülkelerden de büyük talep gelmeye başladı" dedi. Kentte, 270 bin dekarlık tarım arazisinin yaklaşık 50 bin dekarında zeytin yetiştiriciliğinin yapıldığına dikkat çeken Dönmez, geçtiğimiz yıl 193 bin 500 ton üretiminin gerçekleştiğini, 40 bin ton da zeytinyağı elde edildiğini ifade etti. Zeytin ekim alanlarının her geçen gün arttığını dile getiren Dönmez, şöyle devam etti: "Kentimizdeki, Halhalı, Savrani, Sarı Haşabi, Sarı Ulak, Karamani, Gemlik gibi çeşitleriyle rekoltede İzmir, Balıkesir ve Aydın gibi önemli zeytin üreticisi kentlerle rekabet edebilecek düzeye geldik. Meyvesinden besin maddesi elde edilmesinin yanısıra kozmetik sanayisinin de önemli bir ürünü olan, çekirdeğinin de kışlık yakacak olarak ekonomiye büyük katkı sağladığı zeytin ekiciliğine kentimizde büyük ilgi var" dedi. İhracatçıların yeterli düzeyde desteklenmediğini vurgulayan Dönmez, "Avrupa ülkeleriyle rekabet edebilmemiz için zeytinyağı ihracatçılarına yapılan desteklemelerin artırılması lazım. İhracatçı firmalara, 0 ile 1 litre arası ton başına 500 dolar, 1-2 litrelik ambalajlarda ton başına 300 dolar, 2-5 litrelik ambalajlarda ton başına 175 dolar olan ihracat desteğinin, ambalaj olarak 18 litreye kadar çıkmasını istiyoruz. Ayrıca markasız ürünlere de ton başına 200 dolar ihracat desteği verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Rusya Devlet Başkanı’ndan tarım dersi…
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
11 Haziran 2009,Perş.
Geçen Pazartesi, Radikal Gazetesi’nin yorum sayfasında “Tahıl pazarının gelişmesi” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının içeriği kadar, yazarı da dikkat çekiciydi. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitri Medvedev.
“Ananı da al git”, “gözünüzü toprak doyursun”, “bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak” diyerek her fırsatta çiftçisini azarlayan, tarımı “üvey evlat” görenler için bu yazı ders niteliğinde.
Yaklaşık 7 yıllık iktidarında olduğu gibi son teşvik paketinde de tarımı yok sayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, hububata maliyetinin altında fiyat açıklayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in, Hazine Müsteşarlığı’ndaki ‘tarım sevmez’ bürokratların, tarımı ekonominin sırtında yük görenlerin, tarımdan bir şey olmaz diyenlerin, Medvedev’in ders niteliğindeki yazısını okuması dileği ile köşemizin sınırları çerçevesinde kısaltarak yayınlıyoruz:
Tahıl pazarının gelişmesi
Rusya’da bizler antik zamanlardan bu yana ekmeğin ‘hayatın belkemiği’ olduğuna inanırız. Bu halk deyişi, tarım ve tahıl üretimi gibi alanlarda çalışan insanlığın büyük önemini yansıtmaktadır. Gıda tedariği hayatın ana kaynağı, gıda üretiminin düzeyi ise hayat standartlarının başlıca ölçüsüdür.
Bu bağlamda Rusya, ısrarla varlığını sürdüren akut küresel gıda krizinden ciddi endişe duyuyor. Bu krizin gelişmesine birkaç faktör katkıda bulundu; bunlar arasında dünya nüfusunun artması, değişen beslenme tarzları, biyoyakıt üretiminin geliştirilmesi, iklim değişikliği gibi birçok faktör sayılabilir.
Geçen ilkbaharda dünya pazarlarında gıda fiyatları yüzde 55 artarken, Asya’da pirinç fiyatları üç katına çıktı. Temel gıda ürünlerindeki fiyatlarının tavana vurması, gıda masraflarının ortalama yüzde 50 ila 90′ı teşkil ettiği yoksul ülkeleri çok kötü şekilde vurdu. Dünyada açlık düzeyi azalmıyor. Bugün yaklaşık 950 milyon insan kıtlığın pençesinde.
Bugün dikkatlerin ekonomik krize odaklanmış olması anlaşılabilir.
Ancak gıda pazarının sorunları ortadan kalkmış değil. Dahası krizden çıkış döneminde de bu sorunlar aciliyetini koruyor olacak. Bugün gıda ürünlerine yönelik küresel tüketici talebi ciddi ölçüde azaldı. Zengin ülkelerde tüketilen aylık gıdanın çeşidi azaldı ve ucuzladı. Yoksul ülkelerde ise açlık yükselişte.
Halihazırda tahıl talebinde keskin bir düşüş söz konusu, zira bir dizi gelişmekte olan ülkedeki sosyal ve ekonomik istikrarın merkezinde sürdürebilir tahıl tedariği ve tahıla ulaşım yatıyor. Uzmanlar 2030′a gelindiğinde küresel tahıl tüketiminin yüzde 30 ila 40 oranında artacağını tahmin ediyor. Bu da uluslararası toplumun yeni gıda krizi dalgalarına karşı güvende olmadığı anlamına geliyor.
Tahıl üretimi Rusya’nın geleneksel endüstrisi, bu yüzden bunun geliştirilmesi ekmek ürünlerinin bulunabilmesinin yanı sıra, çiftlik hayvanları üretiminin etkinliğini belirliyor.
Tahıl satışı gelirleri, tarımsal üreticilerin kârlarının ana payını oluşturuyor. Geçen yıl olumlu hava koşulları, ekilebilir toprakların yüksek doğal verimliliği ve devletin tarıma zamanında verdiği finans desteği, son yılların rekor tahıl üretimiyle (108.4 milyon ton) sonuçlandı. Rusya ekonomik gerileme döneminde bile bu politikayı takip etmeye kararlı.
Dünyanın büyük bölümünde ekilebilir toprakların genişlemesi olasılığının tükendiğine dikkat çekmek isterim. Bu arada Rusya toprak miktarı ve tarım alanlarının kalitesi bakımından lider ülke konumunda. Rusya sorumluluğunun farkında ve muazzam tarımsal potansiyelini kullanıp tahıl üretimini, diğer büyük tarım üreticileriyle birlikte, dünya nüfusunun önemli bir kısmı için gıda güvenliğini teminat altına alacak bir düzeye getirmeye kararlı.
Rusya (Doğu Kalkınma Koridoru için yapılacak olası düzenlemelerle) yeni Güneydoğu Asya pazarlarına girerek tahıl tedarikini genişletme niyetinde; işlenmiş tahıl ürünlerinin payını artırarak ihracat kalemlerimizi çeşitlendirmek istiyoruz. Tarımda üretim etkinliğini artırmak, yenilikler yapmak ve etkili tarım üreticilerinin toprağa ve sermayeye erişimi için uygun ortamı yaratmak yönünde ilave önlemler almaya hazırlanıyoruz. Doğal olarak önceliğimiz, yeniliklerin tarımda yaygın kullanımı.
Tarımsal üretim, ancak yeterli depolama ve nakliye altyapısı olduğu takdirde etkili olabilir. Bu yüzden yakın gelecek için en önemli görev, altyapı projelerine aktif destek sağlamaktır. Buna modernizasyon ve yeni depolama kapasitelerinin yaratılması, nakliye ağlarından, deniz ve nehir limanlarındaki gemiyle taşıma alanlarından oluşan nakliye sisteminin geliştirilmesi dahildir. Ülkemizde kurulan Birleşik Tahıl Şirketi, bu konuda da aktif devlet politikasını yürütmekle görevlendirildi. Tahıl pazarında diğer aktörler gibi çalışacaktır. Aynı zamanda müdahale operasyonlarını yürütmek, hükümetler arası anlaşmalar uyarınca tedarikleri sağlamak gibi belli devlet görevlerini de yerine getirecektir.
Dünya
11 Haziran 2009,Perş.
Geçen Pazartesi, Radikal Gazetesi’nin yorum sayfasında “Tahıl pazarının gelişmesi” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının içeriği kadar, yazarı da dikkat çekiciydi. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitri Medvedev.
“Ananı da al git”, “gözünüzü toprak doyursun”, “bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak” diyerek her fırsatta çiftçisini azarlayan, tarımı “üvey evlat” görenler için bu yazı ders niteliğinde.
Yaklaşık 7 yıllık iktidarında olduğu gibi son teşvik paketinde de tarımı yok sayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, hububata maliyetinin altında fiyat açıklayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in, Hazine Müsteşarlığı’ndaki ‘tarım sevmez’ bürokratların, tarımı ekonominin sırtında yük görenlerin, tarımdan bir şey olmaz diyenlerin, Medvedev’in ders niteliğindeki yazısını okuması dileği ile köşemizin sınırları çerçevesinde kısaltarak yayınlıyoruz:
Tahıl pazarının gelişmesi
Rusya’da bizler antik zamanlardan bu yana ekmeğin ‘hayatın belkemiği’ olduğuna inanırız. Bu halk deyişi, tarım ve tahıl üretimi gibi alanlarda çalışan insanlığın büyük önemini yansıtmaktadır. Gıda tedariği hayatın ana kaynağı, gıda üretiminin düzeyi ise hayat standartlarının başlıca ölçüsüdür.
Bu bağlamda Rusya, ısrarla varlığını sürdüren akut küresel gıda krizinden ciddi endişe duyuyor. Bu krizin gelişmesine birkaç faktör katkıda bulundu; bunlar arasında dünya nüfusunun artması, değişen beslenme tarzları, biyoyakıt üretiminin geliştirilmesi, iklim değişikliği gibi birçok faktör sayılabilir.
Geçen ilkbaharda dünya pazarlarında gıda fiyatları yüzde 55 artarken, Asya’da pirinç fiyatları üç katına çıktı. Temel gıda ürünlerindeki fiyatlarının tavana vurması, gıda masraflarının ortalama yüzde 50 ila 90′ı teşkil ettiği yoksul ülkeleri çok kötü şekilde vurdu. Dünyada açlık düzeyi azalmıyor. Bugün yaklaşık 950 milyon insan kıtlığın pençesinde.
Bugün dikkatlerin ekonomik krize odaklanmış olması anlaşılabilir.
Ancak gıda pazarının sorunları ortadan kalkmış değil. Dahası krizden çıkış döneminde de bu sorunlar aciliyetini koruyor olacak. Bugün gıda ürünlerine yönelik küresel tüketici talebi ciddi ölçüde azaldı. Zengin ülkelerde tüketilen aylık gıdanın çeşidi azaldı ve ucuzladı. Yoksul ülkelerde ise açlık yükselişte.
Halihazırda tahıl talebinde keskin bir düşüş söz konusu, zira bir dizi gelişmekte olan ülkedeki sosyal ve ekonomik istikrarın merkezinde sürdürebilir tahıl tedariği ve tahıla ulaşım yatıyor. Uzmanlar 2030′a gelindiğinde küresel tahıl tüketiminin yüzde 30 ila 40 oranında artacağını tahmin ediyor. Bu da uluslararası toplumun yeni gıda krizi dalgalarına karşı güvende olmadığı anlamına geliyor.
Tahıl üretimi Rusya’nın geleneksel endüstrisi, bu yüzden bunun geliştirilmesi ekmek ürünlerinin bulunabilmesinin yanı sıra, çiftlik hayvanları üretiminin etkinliğini belirliyor.
Tahıl satışı gelirleri, tarımsal üreticilerin kârlarının ana payını oluşturuyor. Geçen yıl olumlu hava koşulları, ekilebilir toprakların yüksek doğal verimliliği ve devletin tarıma zamanında verdiği finans desteği, son yılların rekor tahıl üretimiyle (108.4 milyon ton) sonuçlandı. Rusya ekonomik gerileme döneminde bile bu politikayı takip etmeye kararlı.
Dünyanın büyük bölümünde ekilebilir toprakların genişlemesi olasılığının tükendiğine dikkat çekmek isterim. Bu arada Rusya toprak miktarı ve tarım alanlarının kalitesi bakımından lider ülke konumunda. Rusya sorumluluğunun farkında ve muazzam tarımsal potansiyelini kullanıp tahıl üretimini, diğer büyük tarım üreticileriyle birlikte, dünya nüfusunun önemli bir kısmı için gıda güvenliğini teminat altına alacak bir düzeye getirmeye kararlı.
Rusya (Doğu Kalkınma Koridoru için yapılacak olası düzenlemelerle) yeni Güneydoğu Asya pazarlarına girerek tahıl tedarikini genişletme niyetinde; işlenmiş tahıl ürünlerinin payını artırarak ihracat kalemlerimizi çeşitlendirmek istiyoruz. Tarımda üretim etkinliğini artırmak, yenilikler yapmak ve etkili tarım üreticilerinin toprağa ve sermayeye erişimi için uygun ortamı yaratmak yönünde ilave önlemler almaya hazırlanıyoruz. Doğal olarak önceliğimiz, yeniliklerin tarımda yaygın kullanımı.
Tarımsal üretim, ancak yeterli depolama ve nakliye altyapısı olduğu takdirde etkili olabilir. Bu yüzden yakın gelecek için en önemli görev, altyapı projelerine aktif destek sağlamaktır. Buna modernizasyon ve yeni depolama kapasitelerinin yaratılması, nakliye ağlarından, deniz ve nehir limanlarındaki gemiyle taşıma alanlarından oluşan nakliye sisteminin geliştirilmesi dahildir. Ülkemizde kurulan Birleşik Tahıl Şirketi, bu konuda da aktif devlet politikasını yürütmekle görevlendirildi. Tahıl pazarında diğer aktörler gibi çalışacaktır. Aynı zamanda müdahale operasyonlarını yürütmek, hükümetler arası anlaşmalar uyarınca tedarikleri sağlamak gibi belli devlet görevlerini de yerine getirecektir.
Tuesday, June 09, 2009
Zeytinyağında yeni dönem…
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
9 Haziran 2009,Salı
Zeytin ve ZeytinyağıDünya zeytinyağı piyasasında dengeler değişiyor. Yeni bir dönemin sancıları yaşanıyor. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nde özellikle İspanya’da zeytinyağı alıcıları cephesinde üç yıl önce başlayan tekelleşmeye karşı üreticiler yeni bir güç dengesi oluşturmaya çalışıyor.
Bu yeni dönem 2006 yılında İspanya’nın pazar lideri olan Group SOS’ un, İtalya’nın en köklü ve en büyük zeytinyağı firması olan Carapelli’yi satın almasıyla başladı. Şirket alımları ile zeytinyağı pazarının üçte birini kontrol eder duruma gelen Group SOS’un piyasadaki tavrı üreticileri harekete geçirdi. Özellikle İspanya’da üretimin yüzde 70′ini kontrol eden zeytinyağı kooperatifleri, Group SOS’ un spekülatif davranarak fiyatları aşağı çekmesine sesiz kalmadı. Çiftçiler çeşitli eylemler yaptı.
Böyle bir dönemde Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, İzmir’de önemli bir sempozyum gerçekleştirdi. İspanya ve Türkiye’deki zeytinyağı üretici kooperatiflerini buluşturdu.
Sempozyuma İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu Zeytinyağı Bölüm Müdürü Javier Lara, Endülüs Tarım Kooperatifleri Federasyonu Genel Müdürü Rafael Sanchez, Jaen Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Manuel Parras Rosa, Oleoestepa Kooperatifi Genel Müdürü Alvaro Olavarria ve Olivar de Segura Kooperatifleri Birliği Genel Müdürü Pilar Molina katıldı.
İspanya, yıllık ortalama 1 milyon 200 bin ton ile dünya zeytinyağı üretiminde ilk sırada. Bu üretimin yüzde 70′i kooperatiflerin elinde. Bu nedenle kooperatiflerin çok önemli bir rolü var. Kooperatifler şimdiye kadar sadece üretimle ilgilenirdi. Üreticiden zeytini alır, sıkar ve zeytinyağını dolumculara satardı.
Group SOS’un tekelleşme eğilimine girmesi ve buna bağlı olarak zeytinyağı alım fiyatının spekülatif olarak aşağı çekilmesi kooperatifleri harekete geçirdi. İspanya’daki kooperatifler tekelleşmeye karşı üreticilerin hakkını savunmak için bazı eylemler yaptı. Bununla da yetinmeyerek zeytinyağının ambalajlanması ve pazarlanması işine girmeye başladı.
İspanya’dan gelen konuşmacıların anlattıklarına göre, ülkede yaşananlar özetle şöyle: İspanya, Avrupa Birliği’ne üye olduktan sonra çok ciddi destekler aldı. Zeytincilikte büyük bir atılım yaptı. Teknolojisini yeniledi. Kooperatifleri yaygınlaştırarak üreticisini örgütledi. Zeytinyağı kalitesini artırdı. Tüketimini ve ihracatını artırdı. Fakat son yıllarda desteklerin üretimden koparılarak alan bazında verilmesi üreticilerin moralini ciddi olarak bozdu. Aldıkları destek miktarında azalma yok. Fakat alan bazlı destekleme modeli ile ileride bu desteklerin kesileceği endişesi var. İspanyol üreticiler desteklerin azaltılmasından korkuyor.
Daha da önemlisi üreticiye karşı birleşen alıcıların fiyatları düşürmesi üreticileri ciddi olarak tedirgin ediyor. Bu yıl İspanya için çok zor bir yıl olacağının altını çizen Rafael Sanchez, İspanya’da kooperatiflerin yeni konumunu şu sözlerle ifade etti: “Bizim önceliğimiz destekler değil. Destekler ikinci planda. Şu anda destekleri düşünecek durumda değiliz. Önceliğimiz pazardaki konumumuzu güçlendirmek ve alıcılara karşı güç birliği oluşturmaktır.”
İspanya’da zeytinyağı kooperatifleri için yeni bir dönem başlıyor. Avrupa Birliği’nden alacakları destek ne olursa olsun, kooperatifler çok hızlı bir biçimde ambalajlı ürün yapmaya kararlı. Üreticinin hakkı olan katma değeri sanayicilere ve ihracatçılara kaptırmak istemiyorlar. Bundan böyle piyasada sadece üretici değil, sanayici ve ihracatçı olarak da yer alacaklar. Bu konuda Türkiye’deki çalışmalardan ve deneyimlerden yararlanmak istiyorlar.
Türkiye’de zeytinyağı konusunda Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, zeytinde ise Marmarabirlik yıllardan beri hem üretici hem sanayici ve ihracatçı olarak piyasada yer alıyor. Tariş, zeytinyağında pazar lideri. İspanya’daki kooperatifler ambalajlama ve pazarlama konusunda Tariş’ in bu deneyiminden, birikiminden yararlanmak istiyor. Tariş ise, İspanya’daki kooperatiflerin alım politikasını Türkiye’ye uyarlamak için çaba gösterecek.
Türkiye’de yıllardır bazı çevreler birliklerin üretim dışındaki faaliyetlerinden rahatsızlığını dile getiriyor. “Birlikler hem üretici hem sanayicilik yapmasın” deniliyordu. Şimdi İspanya’daki kooperatifler hem üreticilik hem de sanayicilik yapacaklar. Üstelik sanayicilik dersini Türkiye’den öğrenmeye çalışacaklar.
İspanya’da yaşanan gelişmelerin diğer zeytin ve zeytinyağı üreticilerine de yansıması olacaktır. Zeytin ve zeytinyağında yeni bir dönem başlıyor. Özellikle spekülatif amaçlı fiyat düşürme çabalarına dünyadaki bütün üreticilerin karşı durması çok önemli bir gelişme olacaktır.
Dünya
9 Haziran 2009,Salı
Zeytin ve ZeytinyağıDünya zeytinyağı piyasasında dengeler değişiyor. Yeni bir dönemin sancıları yaşanıyor. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nde özellikle İspanya’da zeytinyağı alıcıları cephesinde üç yıl önce başlayan tekelleşmeye karşı üreticiler yeni bir güç dengesi oluşturmaya çalışıyor.
Bu yeni dönem 2006 yılında İspanya’nın pazar lideri olan Group SOS’ un, İtalya’nın en köklü ve en büyük zeytinyağı firması olan Carapelli’yi satın almasıyla başladı. Şirket alımları ile zeytinyağı pazarının üçte birini kontrol eder duruma gelen Group SOS’un piyasadaki tavrı üreticileri harekete geçirdi. Özellikle İspanya’da üretimin yüzde 70′ini kontrol eden zeytinyağı kooperatifleri, Group SOS’ un spekülatif davranarak fiyatları aşağı çekmesine sesiz kalmadı. Çiftçiler çeşitli eylemler yaptı.
Böyle bir dönemde Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, İzmir’de önemli bir sempozyum gerçekleştirdi. İspanya ve Türkiye’deki zeytinyağı üretici kooperatiflerini buluşturdu.
Sempozyuma İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu Zeytinyağı Bölüm Müdürü Javier Lara, Endülüs Tarım Kooperatifleri Federasyonu Genel Müdürü Rafael Sanchez, Jaen Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Manuel Parras Rosa, Oleoestepa Kooperatifi Genel Müdürü Alvaro Olavarria ve Olivar de Segura Kooperatifleri Birliği Genel Müdürü Pilar Molina katıldı.
İspanya, yıllık ortalama 1 milyon 200 bin ton ile dünya zeytinyağı üretiminde ilk sırada. Bu üretimin yüzde 70′i kooperatiflerin elinde. Bu nedenle kooperatiflerin çok önemli bir rolü var. Kooperatifler şimdiye kadar sadece üretimle ilgilenirdi. Üreticiden zeytini alır, sıkar ve zeytinyağını dolumculara satardı.
Group SOS’un tekelleşme eğilimine girmesi ve buna bağlı olarak zeytinyağı alım fiyatının spekülatif olarak aşağı çekilmesi kooperatifleri harekete geçirdi. İspanya’daki kooperatifler tekelleşmeye karşı üreticilerin hakkını savunmak için bazı eylemler yaptı. Bununla da yetinmeyerek zeytinyağının ambalajlanması ve pazarlanması işine girmeye başladı.
İspanya’dan gelen konuşmacıların anlattıklarına göre, ülkede yaşananlar özetle şöyle: İspanya, Avrupa Birliği’ne üye olduktan sonra çok ciddi destekler aldı. Zeytincilikte büyük bir atılım yaptı. Teknolojisini yeniledi. Kooperatifleri yaygınlaştırarak üreticisini örgütledi. Zeytinyağı kalitesini artırdı. Tüketimini ve ihracatını artırdı. Fakat son yıllarda desteklerin üretimden koparılarak alan bazında verilmesi üreticilerin moralini ciddi olarak bozdu. Aldıkları destek miktarında azalma yok. Fakat alan bazlı destekleme modeli ile ileride bu desteklerin kesileceği endişesi var. İspanyol üreticiler desteklerin azaltılmasından korkuyor.
Daha da önemlisi üreticiye karşı birleşen alıcıların fiyatları düşürmesi üreticileri ciddi olarak tedirgin ediyor. Bu yıl İspanya için çok zor bir yıl olacağının altını çizen Rafael Sanchez, İspanya’da kooperatiflerin yeni konumunu şu sözlerle ifade etti: “Bizim önceliğimiz destekler değil. Destekler ikinci planda. Şu anda destekleri düşünecek durumda değiliz. Önceliğimiz pazardaki konumumuzu güçlendirmek ve alıcılara karşı güç birliği oluşturmaktır.”
İspanya’da zeytinyağı kooperatifleri için yeni bir dönem başlıyor. Avrupa Birliği’nden alacakları destek ne olursa olsun, kooperatifler çok hızlı bir biçimde ambalajlı ürün yapmaya kararlı. Üreticinin hakkı olan katma değeri sanayicilere ve ihracatçılara kaptırmak istemiyorlar. Bundan böyle piyasada sadece üretici değil, sanayici ve ihracatçı olarak da yer alacaklar. Bu konuda Türkiye’deki çalışmalardan ve deneyimlerden yararlanmak istiyorlar.
Türkiye’de zeytinyağı konusunda Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, zeytinde ise Marmarabirlik yıllardan beri hem üretici hem sanayici ve ihracatçı olarak piyasada yer alıyor. Tariş, zeytinyağında pazar lideri. İspanya’daki kooperatifler ambalajlama ve pazarlama konusunda Tariş’ in bu deneyiminden, birikiminden yararlanmak istiyor. Tariş ise, İspanya’daki kooperatiflerin alım politikasını Türkiye’ye uyarlamak için çaba gösterecek.
Türkiye’de yıllardır bazı çevreler birliklerin üretim dışındaki faaliyetlerinden rahatsızlığını dile getiriyor. “Birlikler hem üretici hem sanayicilik yapmasın” deniliyordu. Şimdi İspanya’daki kooperatifler hem üreticilik hem de sanayicilik yapacaklar. Üstelik sanayicilik dersini Türkiye’den öğrenmeye çalışacaklar.
İspanya’da yaşanan gelişmelerin diğer zeytin ve zeytinyağı üreticilerine de yansıması olacaktır. Zeytin ve zeytinyağında yeni bir dönem başlıyor. Özellikle spekülatif amaçlı fiyat düşürme çabalarına dünyadaki bütün üreticilerin karşı durması çok önemli bir gelişme olacaktır.
Monday, June 08, 2009
Çetin: TARİŞ, yeniden yapılanma sürecinde
Ticaret Gazetesi
08 Haziran 2009,Pazartesi
TARİŞ’in Atatürk Organize Sanayi Bölgesindeki bulunan tesislerinde dün başlayan ve bugün sona erecek “Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu”nun açılışında konuşan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, kooperatifçiliğin bireylerin ekonomik faaliyetlere dahil olmasını sağladığını söyledi.
Dünya pazarlarına hâkimiyet kuran çok uluslu şirketlerle mücadele etme konusunda kooperatifçiliğin önemine dikkat çeken Çetin, “Dünya nüfusunun hızla arttığı, gıda maddelerinin ve tarıma dayalı sanayinin hammaddesini teşkil eden tarımsal üretimin ne kadar stratejik anlam kazandığı dikkate alındığında, üreticilerin üretim heyecanının kırılmaması, yaşam standartlarını koruyarak üretimin içinde kalmaları hayati önem taşımaktadır” dedi.
Çetin, TARİŞ olarak yeniden yapılanma süreci içinde olduklarını, İspanyol temsilcilerle ortak düzenledikleri toplantıda zeytin üreticilerinin sektörel sorunlarının yanı sıra her iki ülke için de en iyi kooperatif modelinin hangisi olduğu konusunu ele alacaklarını bildirdi.
İspanya’da kooperatiflerin, üretimin yüzde 70’ini gerçekleştirmesine karşın, ambalajlı pazarda etkin olmadıklarını, Türkiye’deyse TARİŞ Zeytinyağı Birliği’nin ambalajlı pazarın lideri konumunda bulunduğunun altını çizen Çetin, “Kısaca birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var. Acaba kooperatifçilikte nihai tüketiciye ulaşmak mı en doğru yoldur, yoksa ürünü sanayici ve ihracatçıya satıp aradan çekilmek mi doğru yoldur? Bizim ihracatçılarımız ısrarla ikinci yolu talep ediyorlar” diye konuştu
“İŞBİRLİĞİ OLUMLU OLACAK”
İspanya’nın zeytin konusunda güçlü bir üretici, Türkiye’nin ise kooperatifçilik konusunda güçlü geleneklere sahip olduğunu vurgulayan Çetin, iki ülke arasındaki işbirliğinin çok olumlu sonuçlar vereceğine inandığını, bu işbirliğiyle elde edilecek kazanımların Akdeniz Bölgesi’ndeki bütün kooperatiflere taşınabileceğini dile getirdi.
Açılış konuşmalarının ardından, Dünya Gazetesi’nden Ali Ekber Yıldırım’ın başkanlığını yaptığı “Türkiye’de kooperatifçilik ve sektörün yapısı, geleceği” başlıklı oturumda söz alan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman, Türkiye’de kooperatifçilik, TARİŞ’in kuruluşu, zeytin ve zeytinyağı birliğinin yapısı hakkında bilgi verdi. Türkiye’de uzun yıllar kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunun anayasada yer almasına karşın uzun yıllar kooperatifçilikle ilgili etkili politikalar oluşturulamadığını ifade eden Şarman, zaman içinde çıkan yasalarda devletin kooperatifler üzerindeki vesayet yetkisinin giderek arttığını vurguladı.
“BİLGİ ALIŞVERİŞİ SAĞLANABİLİR”
İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim görevlisi ve eski TARİŞ Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Dr. Ahmet Çetinbudaklar ise Türkiye ile İspanya arasında sektörde oluşturulabilecek en büyük köprünün bilimsel alışveriş olduğuna dikkat çekti. Çetinbudaklar, İspanya’nın araştırma geliştirme alanında çok ileri düzeyde olduğunu, Türkiye’nin İspanya ile bu ilişkiyi çok iyi düzeyde kurması gerektiğini dile getirdi.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Tan da Türkiye’deki kooperatifçilik sistemini eleştirerek, dünyanın hiç bir yerinde devletten destek almayan kooperatifçilik anlayışının olmadığını kaydetti. Türk üreticinin İspanya üreticisinin on birde biri kadar destek aldığının altını çizen Tan, “2-3 kartel firma para kazanırken, milyonlarca üreticiyi yok sayamazsınız. Bugün buradaki toplantı, Akdeniz’de kooperatifçiliğin büyük yürüyüşünün başlamasıdır” diye konuştu.
08 Haziran 2009,Pazartesi
TARİŞ’in Atatürk Organize Sanayi Bölgesindeki bulunan tesislerinde dün başlayan ve bugün sona erecek “Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu”nun açılışında konuşan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, kooperatifçiliğin bireylerin ekonomik faaliyetlere dahil olmasını sağladığını söyledi.
Dünya pazarlarına hâkimiyet kuran çok uluslu şirketlerle mücadele etme konusunda kooperatifçiliğin önemine dikkat çeken Çetin, “Dünya nüfusunun hızla arttığı, gıda maddelerinin ve tarıma dayalı sanayinin hammaddesini teşkil eden tarımsal üretimin ne kadar stratejik anlam kazandığı dikkate alındığında, üreticilerin üretim heyecanının kırılmaması, yaşam standartlarını koruyarak üretimin içinde kalmaları hayati önem taşımaktadır” dedi.
Çetin, TARİŞ olarak yeniden yapılanma süreci içinde olduklarını, İspanyol temsilcilerle ortak düzenledikleri toplantıda zeytin üreticilerinin sektörel sorunlarının yanı sıra her iki ülke için de en iyi kooperatif modelinin hangisi olduğu konusunu ele alacaklarını bildirdi.
İspanya’da kooperatiflerin, üretimin yüzde 70’ini gerçekleştirmesine karşın, ambalajlı pazarda etkin olmadıklarını, Türkiye’deyse TARİŞ Zeytinyağı Birliği’nin ambalajlı pazarın lideri konumunda bulunduğunun altını çizen Çetin, “Kısaca birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var. Acaba kooperatifçilikte nihai tüketiciye ulaşmak mı en doğru yoldur, yoksa ürünü sanayici ve ihracatçıya satıp aradan çekilmek mi doğru yoldur? Bizim ihracatçılarımız ısrarla ikinci yolu talep ediyorlar” diye konuştu
“İŞBİRLİĞİ OLUMLU OLACAK”
İspanya’nın zeytin konusunda güçlü bir üretici, Türkiye’nin ise kooperatifçilik konusunda güçlü geleneklere sahip olduğunu vurgulayan Çetin, iki ülke arasındaki işbirliğinin çok olumlu sonuçlar vereceğine inandığını, bu işbirliğiyle elde edilecek kazanımların Akdeniz Bölgesi’ndeki bütün kooperatiflere taşınabileceğini dile getirdi.
Açılış konuşmalarının ardından, Dünya Gazetesi’nden Ali Ekber Yıldırım’ın başkanlığını yaptığı “Türkiye’de kooperatifçilik ve sektörün yapısı, geleceği” başlıklı oturumda söz alan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman, Türkiye’de kooperatifçilik, TARİŞ’in kuruluşu, zeytin ve zeytinyağı birliğinin yapısı hakkında bilgi verdi. Türkiye’de uzun yıllar kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunun anayasada yer almasına karşın uzun yıllar kooperatifçilikle ilgili etkili politikalar oluşturulamadığını ifade eden Şarman, zaman içinde çıkan yasalarda devletin kooperatifler üzerindeki vesayet yetkisinin giderek arttığını vurguladı.
“BİLGİ ALIŞVERİŞİ SAĞLANABİLİR”
İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim görevlisi ve eski TARİŞ Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Dr. Ahmet Çetinbudaklar ise Türkiye ile İspanya arasında sektörde oluşturulabilecek en büyük köprünün bilimsel alışveriş olduğuna dikkat çekti. Çetinbudaklar, İspanya’nın araştırma geliştirme alanında çok ileri düzeyde olduğunu, Türkiye’nin İspanya ile bu ilişkiyi çok iyi düzeyde kurması gerektiğini dile getirdi.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Tan da Türkiye’deki kooperatifçilik sistemini eleştirerek, dünyanın hiç bir yerinde devletten destek almayan kooperatifçilik anlayışının olmadığını kaydetti. Türk üreticinin İspanya üreticisinin on birde biri kadar destek aldığının altını çizen Tan, “2-3 kartel firma para kazanırken, milyonlarca üreticiyi yok sayamazsınız. Bugün buradaki toplantı, Akdeniz’de kooperatifçiliğin büyük yürüyüşünün başlamasıdır” diye konuştu.
SELANİK CAFE SHOP EGE’NİN İKİ YAKASINI YEREL TADLAR, ZEYTİNYAĞLI ÜRÜNLER VE ZEYTİN AĞACI DERGİSİ’YLE AĞIRLIYOR
Hüsamettin Berber
Zeytin Ağacı Dergisi
Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı ve genç işletmeci Cem Şafak’ın işletmeciliğini yaptığı Selanik Cafe Shop, İzmir’in eğlence mekânlarıyla ünlü Alsancak semtinde Egenin iki yakasını bir araya getiriyor. Açılışının yapılmasının ardından çok kısa bir süre geçmesine rağmen mekanın adeta bir lokal gibi olduğu anlatan Yunanistan (İskeçe) kökenli İşletmeci Şanlı’nın hedefi ise farklı kültürleri ve mozaikleri birleştirmek.
Levanten aileler, Girit ve Selanik’ten göç etmiş ailelerin uğrak yeri haline gelen mekanda, ziyaretçiler Zeytin Ağacı Dergisi’ni de edinebilmekle birlikte yine komşuya ait zeytinyağlı ve damla sakızlı ürünleri de shopping (alışveriş) standından satın alabiliyorlar…
Selanik Cafe Shop, Selanikli göçmen bir ailenin imalatı olan Selanik kurabiyesi, Yunanlıların vazgeçilmez içeceği Frappe gibi farklı lezzetleri denemek ve bir yandan da Zeytin Ağacı Dergisi’ni okumak isteyenler için hoş bir alternatif…
Zeytin Ağacı Dergisi
Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı ve genç işletmeci Cem Şafak’ın işletmeciliğini yaptığı Selanik Cafe Shop, İzmir’in eğlence mekânlarıyla ünlü Alsancak semtinde Egenin iki yakasını bir araya getiriyor. Açılışının yapılmasının ardından çok kısa bir süre geçmesine rağmen mekanın adeta bir lokal gibi olduğu anlatan Yunanistan (İskeçe) kökenli İşletmeci Şanlı’nın hedefi ise farklı kültürleri ve mozaikleri birleştirmek.
Levanten aileler, Girit ve Selanik’ten göç etmiş ailelerin uğrak yeri haline gelen mekanda, ziyaretçiler Zeytin Ağacı Dergisi’ni de edinebilmekle birlikte yine komşuya ait zeytinyağlı ve damla sakızlı ürünleri de shopping (alışveriş) standından satın alabiliyorlar…
Selanik Cafe Shop, Selanikli göçmen bir ailenin imalatı olan Selanik kurabiyesi, Yunanlıların vazgeçilmez içeceği Frappe gibi farklı lezzetleri denemek ve bir yandan da Zeytin Ağacı Dergisi’ni okumak isteyenler için hoş bir alternatif…
Daha çok zeytin ağacı, daha çok zeytinyağı
Nedim Atilla
Akşam
6 Haziran 2009
Zeytin ve zeytinyağı üreticileri geçen hafta İzmir Vinolive Fuarı'nda buluştu. Dünyadaki gidişata bakılırsa barışın simgesi olan zeytin dalını pek yakında zenginliğin simgesi olarak da kabul edeceğiz...
Geçen hafta, zeytinyağına gönül vermiş hemen herkesi buluşturan bir fuar vardı. İZFAŞ tarafından organize edilen ve 21-24 Mayıs 2009 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanı'nda gerçekleştirilen 'Vinolive 6. Şarap, Zeytin, Zeytinyağı ve Teknolojileri Fuarı'nın tam 21 ülkeden konukları vardı.
Üzümün ve zeytinin anavatanı Anadolu'nun ürün çeşitliliğini ve kalitesini sergilemek ve Türk firmalarının global pazardaki rekabet güçlerini artırmasına yönelik girişimlere destek olmak amacıyla düzenlenen Vinolive, 6. yılında da katılımcılarına önemli iş bağlantıları kurma olanağı sağladı. Şarap alanında yeterli katılımın olmayışı dikkat çekici ve üzücüydü. Ama zeytinyağcılar açısından durum parlaktı. Zeytinyağı alıcıları arasında kimler yoktu ki; Avustralya, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan gibi farklı pazarlardan gelen ziyaretçiler, kurdukları bağlantılarla herkesin dikkatini çekti.
Zeytinyağı konusunda, ülkemizdeki zeytin üreticilerini ve zeytinyağına gönül verenleri hayli sevindiren gelişmelerin birinci ağızdan tanığı olduk. İyi haberleri bizzat Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOC) Başkanı, Ürdünlü Cemal Al Batsh'tan dinledik. Cemal Bey'le birlikte bir panelin konuşmacıları arasındaydık. Dünyada yükselen zeytinyağı tüketimini IOC rakamlarıyla sıralayan Başkan Al Batsh'ın öngörülerine göre, bu hızla devam ederse dünyadaki zeytinyağı tüketimi bugünkünün iki misline çıkacak. Bizim gibi, zeytini zeytinyağından çok sofralık olarak tüketen ülkelerde bile, zeytinyağı tüketiminin artması bekleniyor. Ülkemizde diğer sıvıyağlarla karşılaştırıldığında pahalı bulunan zeytinyağı, son yıllardaki zeytin fidanı dikimindeki artışla beraber daha ucuz, daha kolay ulaşılabilir bir meta haline gelecektir.
BİR GÜN GÜNEŞ ERİDİ
Peki, neden zeytinyağı daha çok ilgi çekecek ve daha çok tüketilecek? Bu sorunun yanıtını konuya bilimsel açıdan yaklaşan Prof. Dr. Semih Ötleş'in sunumunda bulduk. Semih Hoca'nın söyledikleri bizlere hiç yabancı değildi, ama zeytinyağını yeni yeni keşfeden ülkelerin neden bu altın sıvıya sarıldığını açıklaması açısından önemliydi. Sanki herkes, Halikarnas Balıkçısı'nın 'Bir gün güneş eridi ve zeytinyağı oldu' sözünün ne kadar doğru olduğunu kavramaya başlıyordu...
Bizde ise umut veren gelişmelerin yanı sıra, özellikle gastronomi sektöründe enteresan işler de oluyor. Biliriz ki zeytinyağlı yemekler Türk mutfağının önemli ana yemekleridir; ancak bu gelenek özellikle de turizm sektöründe bozuluyor. Zeytinyağı kullanmaktan kaçınan birçok otel ve restoran, zeytinyağlı yemek yerine, 'soğuk büfe' tanıtımı yapıyor... Öte yandan yine turizm sektöründe, 'tağşiş' yani zeytinyağını başka sıvı yağlarla karıştırma girişimleri de sürüyor.
Prof. Ötleş'e göre, zeytin ve zeytinyağına değer katan besin bileşenleri arasında E vitamini ilk sırada yer alıyor. E vitamini yaşlanmayı geciktiriyor, yaşlılığın getirdiği hastalıklardan koruyor, bu özelliklerinin yanı sıra da kuvvetli bir antioksidan.
Zeytinyağının yararları say say bitmiyor. Oleik asit ve w-3 yağ asitlerinin özellikle kalp-damar sisteminde etkili olduğu kanıtlanmış durumda. Squalen adlı madde ise kanserle mücadelede önleyici bir etken. En güçlü antioksidan triterpen alkoller ise zararlı kolesterol LDL'yi düşürüyor. Zeytinyağının yanı sıra birçok sebzede de bulunan likopen ve beta karotenler, antioksidan olmalarının yanı sıra çocukların sağlıklı gelişiminde büyük katkı sağlıyor. Zeytinyağında ayrıca sağlığımıza yararı tartışılmaz klorofil ve fenolik bileşikler de yer alıyor.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bölümü'nden Dr. Eren Akçiçek ise, kolesterolün sadece hayvani yağlarda bulunduğunu anımsattı ve 'Zeytinyağlı margarinlerde bile zeytinyağı oranı düşük olduğundan, zeytinyağının direkt kullanımında elde edilen faydaların görülmesi zordur' diyerek önemli bir açıklama yaptı.
Size bugün zeytinyağlı bir yemek tarifi sunuyorum. Kabak çiçeği artık zor bulunan bir ürün değil. Antalya'da sadece kabak çiçeği üreten tesisler kuruldu. Pazarların yanı sıra marketlerde de yılın 5-6 ayı kabak çiçeği bulunuyor. Bu yemeği çiçekleri aldığınız gün pişirin derim!
Kabak çiçeği dolması
Malzemeler: 20-25 adet kabak çiçeği, her çiçek için bir tatlı kaşığı pirinç, İnce kıyılmış 1 tane büyük boy kuru soğan,1 demet taze nane,1 demet dereotu,1 çay bardağı zeytinyağı, karabiber, kırmızı biber ve tuz.
Hazırlanışı: Kabak çiçeklerinin ortasındaki kısmı çay kaşığı ya da bir cımbız yardımı ile nazikçe çıkarın. Temizlenen çiçekleri iç içe koyarak su dolu bir kaba bırakın. Her ayıkladığınız çiçeği bir diğerinin içine koyun ve bu işlem bitene kadar çiçekleri suda bekletin. Dolma içi için gerekli diğer bütün malzemeleri bir kapta karıştırın. Çiçeklerin içini teker teker kaşıkla doldurun. Ağızlarını büzerek ya da bükerek kapatın ve ağızları yukarı gelecek şekilde tencereye sıkışık şekilde yerleştirin. Tencerenin tamamen dolması gerekir. Üzerine 1 bardak su koyup 35-40 dakika pişirin.
İspanyol üreticilerle eylem birliği yapacağız
Yeni Asır
07-Haziran-2009 Pazar
İki ülkenin zeytinyağı firmaları, sektördeki sorunların çözümü için ortak mücadele kararı alındı
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından düzenlenen "Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu"nda, İspanyollarla ortak platform kurma kararı alındı. Önceki gün başlayan ve dün sona eren sempozyuma katılan Türk ve İspanyol sektör temsilcileri, üreticilerin haklarının korunması ve sektörün daha da büyütülmesi için stratejik işbirliği yapacaklarını açıkladılar.
YOL HARİTASI
Zeytin ve zeytinyağında kooperatifçiliğin sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı sempozyumun ardından oluşturulan sonuç bildirgesinde, yapılan çalışmalar anlatılırken, bundan sonra nasıl bir yol izleneceği de ortaya kondu.
Spekülatif amaçlı fiyat düşürme girişimlerine karşı Türk ve İspanyol kooperatiflerinin ortak davranış sergileyerek üretici haklarının korunması konusunda stratejik işbirliğine girileceğinin belirtildiği sonuç bildirgesinde ayrıca Türkiye ve İspanya kooperatifçiliğinde eksik yönlerin belirlenerek, iyileştirme üzerine çalışmalar yapılmak üzere bir platform oluşturulmasına karar verildi.
FİYAT DÜŞÜŞLERİ
Fiyat düşüşleri için ortak mücadele kapsamında eğitim progrmanlarının düzenleneceği, AB veya ulusal fonlardan yararlanmak için çalışma yürütüleceğinin belirtildiği sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi: "Kooperatifler arasında dayanışma, bilgi paylaşımı, ticari dayanışma kapsamında ilişkiler genişletilerek sürdürülmeli ve bu evrensel kooperatifçilik çerçevesinde tüm Akdeniz Havzası'ndaki ülke kooperatiflerde yaygınlaştırılmalı. Bu konuda ayrı bir platform oluşturulmalı. Sektörel bilgi paylaşımları ile sezonlara yönelik ortak strateji belirlenmeli. Bu çerçevede Türk ve İspanyol üretici birlikleri gerek üretim gerekse pazarlama-konusunda etkin bir işbirliğine girecek, öncelikli olarak spekülatif fiyat düşüşlerine karşı ortak hareket edecektir."
Kimler katıldı?
* İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu.
* Endülüs Tarım Kooperatifleri Federasyonu.
* Jaen Üniversitesi.
* Oleoestepa ve Olivar de Segura Kooperatifleri Birlikleri.
* Ziraat Mühendisleri Odası.
* Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi.
* Ege Üniversitesi.
* Dokuz Eylül Üniversitesi.
* İzmir Ekonomi Üniversitesi.
* Yaşar Üniversitesi.
* Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Kooperatifleri.
07-Haziran-2009 Pazar
İki ülkenin zeytinyağı firmaları, sektördeki sorunların çözümü için ortak mücadele kararı alındı
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından düzenlenen "Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik Sempozyumu"nda, İspanyollarla ortak platform kurma kararı alındı. Önceki gün başlayan ve dün sona eren sempozyuma katılan Türk ve İspanyol sektör temsilcileri, üreticilerin haklarının korunması ve sektörün daha da büyütülmesi için stratejik işbirliği yapacaklarını açıkladılar.
YOL HARİTASI
Zeytin ve zeytinyağında kooperatifçiliğin sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı sempozyumun ardından oluşturulan sonuç bildirgesinde, yapılan çalışmalar anlatılırken, bundan sonra nasıl bir yol izleneceği de ortaya kondu.
Spekülatif amaçlı fiyat düşürme girişimlerine karşı Türk ve İspanyol kooperatiflerinin ortak davranış sergileyerek üretici haklarının korunması konusunda stratejik işbirliğine girileceğinin belirtildiği sonuç bildirgesinde ayrıca Türkiye ve İspanya kooperatifçiliğinde eksik yönlerin belirlenerek, iyileştirme üzerine çalışmalar yapılmak üzere bir platform oluşturulmasına karar verildi.
FİYAT DÜŞÜŞLERİ
Fiyat düşüşleri için ortak mücadele kapsamında eğitim progrmanlarının düzenleneceği, AB veya ulusal fonlardan yararlanmak için çalışma yürütüleceğinin belirtildiği sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi: "Kooperatifler arasında dayanışma, bilgi paylaşımı, ticari dayanışma kapsamında ilişkiler genişletilerek sürdürülmeli ve bu evrensel kooperatifçilik çerçevesinde tüm Akdeniz Havzası'ndaki ülke kooperatiflerde yaygınlaştırılmalı. Bu konuda ayrı bir platform oluşturulmalı. Sektörel bilgi paylaşımları ile sezonlara yönelik ortak strateji belirlenmeli. Bu çerçevede Türk ve İspanyol üretici birlikleri gerek üretim gerekse pazarlama-konusunda etkin bir işbirliğine girecek, öncelikli olarak spekülatif fiyat düşüşlerine karşı ortak hareket edecektir."
Kimler katıldı?
* İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu.
* Endülüs Tarım Kooperatifleri Federasyonu.
* Jaen Üniversitesi.
* Oleoestepa ve Olivar de Segura Kooperatifleri Birlikleri.
* Ziraat Mühendisleri Odası.
* Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi.
* Ege Üniversitesi.
* Dokuz Eylül Üniversitesi.
* İzmir Ekonomi Üniversitesi.
* Yaşar Üniversitesi.
* Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Kooperatifleri.
Sunday, June 07, 2009
Zeytinyağı üreticileri birleşiyor
Milliyet
06 Haziran 2009,C.Tesi
TARİŞ’e bağlı zeytinyağı üreticileri, Akdeniz çanağındaki çiftçileri uluslararası zeytinyağı üreticilerine karşı birleşme çağrısı yaptı
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, “Global şirketler tüm dünyada tarım kooperatiflerinin sadece üretici olması için baskı yapıyor. İspanya’da bunu kısmen başardılar. Aynı baskılar Türkiye’de de var, Akdeniz çanağındaki zeytin ve zeytinyağı üreticilerini birlik olmaya çağırıyoruz” dedi.
TARİŞ’in İzmir’de düzenlediği ‘Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik’ başlıklı sempozyuma, İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu Zeytinyağı Bölüm Müdürü Javier Lara ve çok sayıda İspanyol uzman katıldı.
Sempozyumda konuşan Çetin, “Avrupa’da tarımın yüzde 95’i tarım kooperatiflerinin elinde. Ancak, uluslararası şirketler, tarım kooperatiflerinin onların istediği koşullarda ve fiyatlarda üretim yapmasını istiyor. Oysa, üretimin devam etmesi için üreticinin de yaşaması gerekiyor” diye konuştu.
‘Sanayiciler rahatsız’
Tarım kooperatiflerinin hem üreticinin varlığını sürdürmesi hem de tüketiciye daha uygun ve kaliteli ürünler sunduğunu ancak, bu durumun sanayicileri rahatsız ettiğini belirten Çetin, bir zeytinyağı derneğinin geçen yıl TBMM’ye dilekçe vererek tarım kooperatiflerinin kapılarının ihracatçıya açılmasını istediğini söyledi. Çetin şöyle dedi:
“Bu dernek başvurusunda şu anki kooperatiflerin üretimi ihmal edip sanayici ve pazarlamacı kimliğine büründüğünü iddia ettiler. Belli ki iç pazar hakimiyetimizden rahatsızlar. Eğer bizi yasal tedbirler ile ambalajlı pazardan çektirebilirlerse İspanya’da başlayan kıskaç kapanacak ve kuşatma tamamlanacaktır.”
Bu derneğin eski TİM Başkanı Oğuz Satıcı ve bazı işadamlarının öncülüğünde kurulan Zeytinyağı Dostları Derneği olduğu belirtiliyor.
‘En büyük sorun marka’
Türkiye’nin İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tunus’un ardından dünyanın en büyük 5’inci zeytin üreticisi olduğunu söyleyen Çetin, “Ancak, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in dediği gibi 2015’te dünya ikincisi olacağız. Şu anda üretim 150 bin ton ve 2015’te 700 bin tona çıkarılması hedefleniyor” dedi.
15 yıl sonra Türkiye’nin dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi olacağına inandığını da kaydeden Çetin, en büyük sorunun marka çıkarmak olduğunu belirterek devletten promosyon desteği istedi.
06 Haziran 2009,C.Tesi
TARİŞ’e bağlı zeytinyağı üreticileri, Akdeniz çanağındaki çiftçileri uluslararası zeytinyağı üreticilerine karşı birleşme çağrısı yaptı
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, “Global şirketler tüm dünyada tarım kooperatiflerinin sadece üretici olması için baskı yapıyor. İspanya’da bunu kısmen başardılar. Aynı baskılar Türkiye’de de var, Akdeniz çanağındaki zeytin ve zeytinyağı üreticilerini birlik olmaya çağırıyoruz” dedi.
TARİŞ’in İzmir’de düzenlediği ‘Zeytin ve Zeytinyağında Evrensel Kooperatifçilik’ başlıklı sempozyuma, İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu Zeytinyağı Bölüm Müdürü Javier Lara ve çok sayıda İspanyol uzman katıldı.
Sempozyumda konuşan Çetin, “Avrupa’da tarımın yüzde 95’i tarım kooperatiflerinin elinde. Ancak, uluslararası şirketler, tarım kooperatiflerinin onların istediği koşullarda ve fiyatlarda üretim yapmasını istiyor. Oysa, üretimin devam etmesi için üreticinin de yaşaması gerekiyor” diye konuştu.
‘Sanayiciler rahatsız’
Tarım kooperatiflerinin hem üreticinin varlığını sürdürmesi hem de tüketiciye daha uygun ve kaliteli ürünler sunduğunu ancak, bu durumun sanayicileri rahatsız ettiğini belirten Çetin, bir zeytinyağı derneğinin geçen yıl TBMM’ye dilekçe vererek tarım kooperatiflerinin kapılarının ihracatçıya açılmasını istediğini söyledi. Çetin şöyle dedi:
“Bu dernek başvurusunda şu anki kooperatiflerin üretimi ihmal edip sanayici ve pazarlamacı kimliğine büründüğünü iddia ettiler. Belli ki iç pazar hakimiyetimizden rahatsızlar. Eğer bizi yasal tedbirler ile ambalajlı pazardan çektirebilirlerse İspanya’da başlayan kıskaç kapanacak ve kuşatma tamamlanacaktır.”
Bu derneğin eski TİM Başkanı Oğuz Satıcı ve bazı işadamlarının öncülüğünde kurulan Zeytinyağı Dostları Derneği olduğu belirtiliyor.
‘En büyük sorun marka’
Türkiye’nin İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tunus’un ardından dünyanın en büyük 5’inci zeytin üreticisi olduğunu söyleyen Çetin, “Ancak, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in dediği gibi 2015’te dünya ikincisi olacağız. Şu anda üretim 150 bin ton ve 2015’te 700 bin tona çıkarılması hedefleniyor” dedi.
15 yıl sonra Türkiye’nin dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi olacağına inandığını da kaydeden Çetin, en büyük sorunun marka çıkarmak olduğunu belirterek devletten promosyon desteği istedi.
Friday, June 05, 2009
Zeytin Yasası’na imza kampanyası
Ahmet ERTAN, (DHA)
Hürriyet Ege
05 Haziran 2009,Cuma
TBMM’ye sunulan zeytincilikle ilgili yasada değişiklik öngören tasarı, Körfez bölgesinde büyük tepki yarattı. Vatandaşlar, “Teklifi geri çekin” dedi.
TÜRKİYE’nin zeytin ve zeytinyağı üretim bölgesi olan Körfez’in huzurunu, TBMM’ye sunulan 4086 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması istenen kanun teklifi kaçırdı. Akçay’da biraraya gelen konuyla ilgili tüm kesimler, değişiklikle, tüm zeytin alanlarının madencilik çalışmalarına açılmak istendiği savundu, “Bu zeytinciliğin ve Edremit Körfezi’nin idamı anlamına gelir. Şiddetle karşı durulması gerekir” görüşünde birleşti.
Bize neden sorulmadı
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Edremit Körfezi Şubesi’nin çağrısı üzerine gerçekleştirilen toplantıda konuşan, Kaz Dağları ve Madra Dağı Belediyeler Birliği ve Küçükkuyu Belediye Başkanı CHP’li Cengiz Balkan, yöre insanın tek güvencesi olan 4086 sayılı yasanın yok edilmesine kesinlikle seyirci kalmayacaklarını belirterek, “Bizlerin onayı olmaksızın hazırlanan yasa teklifinin geri çekilmesini istiyoruz” dedi. Orman Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Salih Sönmezışık da “En önemli geçim kaynağı olmasının yanında 365 gün yeşil kalan doğal peyzajımızı oluşturan kutsal zeytin ağaçlarımızın güvencesi olan bu kanunun değiştirilmesi girişimlerini kabul etmiyoruz” diye konuştu. Toplantı sonunda, kanun teklifinin geri çekilmesi için imza kampanyası düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Hürriyet Ege
05 Haziran 2009,Cuma
TBMM’ye sunulan zeytincilikle ilgili yasada değişiklik öngören tasarı, Körfez bölgesinde büyük tepki yarattı. Vatandaşlar, “Teklifi geri çekin” dedi.
TÜRKİYE’nin zeytin ve zeytinyağı üretim bölgesi olan Körfez’in huzurunu, TBMM’ye sunulan 4086 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması istenen kanun teklifi kaçırdı. Akçay’da biraraya gelen konuyla ilgili tüm kesimler, değişiklikle, tüm zeytin alanlarının madencilik çalışmalarına açılmak istendiği savundu, “Bu zeytinciliğin ve Edremit Körfezi’nin idamı anlamına gelir. Şiddetle karşı durulması gerekir” görüşünde birleşti.
Bize neden sorulmadı
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Edremit Körfezi Şubesi’nin çağrısı üzerine gerçekleştirilen toplantıda konuşan, Kaz Dağları ve Madra Dağı Belediyeler Birliği ve Küçükkuyu Belediye Başkanı CHP’li Cengiz Balkan, yöre insanın tek güvencesi olan 4086 sayılı yasanın yok edilmesine kesinlikle seyirci kalmayacaklarını belirterek, “Bizlerin onayı olmaksızın hazırlanan yasa teklifinin geri çekilmesini istiyoruz” dedi. Orman Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Salih Sönmezışık da “En önemli geçim kaynağı olmasının yanında 365 gün yeşil kalan doğal peyzajımızı oluşturan kutsal zeytin ağaçlarımızın güvencesi olan bu kanunun değiştirilmesi girişimlerini kabul etmiyoruz” diye konuştu. Toplantı sonunda, kanun teklifinin geri çekilmesi için imza kampanyası düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Borsa’da zeytinyağı seansları sürüyor
5 Haziran 2009,Çarşamba
İzmir Ticaret Borsası’nda zeytinyağı deneme seansları devam ediyor. 13 Mayıs 2009 tarihinden bu yana her çarşamba Korbey’de gerçekleştirilen seansların dördüncüsü 3 Haziran 2009’da yapıldı. Seansta 5 asit ham zeytinyağına 3.80 TL alıcı, sızma zeytinyağına 5,10 TL satıcı fiyatı açıklandı, bu fiyatlar üzerinden işlem yapılmadı. Verde Genel Müdürü Cemali Kırmızıoğlu, seanslara her hafta alıcı olarak katılacağını açıkladı.
İzmir Ticaret Borsası’nda zeytinyağı deneme seansları devam ediyor. 13 Mayıs 2009 tarihinden bu yana her çarşamba Korbey’de gerçekleştirilen seansların dördüncüsü 3 Haziran 2009’da yapıldı. Seansta 5 asit ham zeytinyağına 3.80 TL alıcı, sızma zeytinyağına 5,10 TL satıcı fiyatı açıklandı, bu fiyatlar üzerinden işlem yapılmadı. Verde Genel Müdürü Cemali Kırmızıoğlu, seanslara her hafta alıcı olarak katılacağını açıkladı.
Wednesday, June 03, 2009
Yine, Yeniden Zeytin…
Murat NARİN UZZK Yönetim Kurulu Üyesi
Cumhuriyet
03 Haziran 2009,Çarş.
İlk zeytincilik yasası 26.01.1939 tarih 3573 sayı ile TBMM tarafından Atatürk’ün iradesi ile çıkarılmıştır. 8.03.1993 tarih, 4086 sayılı yasa ile günün gereksinimlerine uygun değişikliklerle halen yürürlüktedir.
Dünyada tek zeytin yasası yalnızca ülkemizde bulunuyor; zeytinin, yazılı bir yasa ile geliştirilmesi ve korunmasına ilişkin kuralların konulduğu başka bir ülke yok. İlk zeytincilik yasası 26.01.1939 tarih 3573 sayı ile TBMM tarafından Atatürk’ün iradesi ile çıkarılmıştır. 8.03.1993 tarih, 4086 sayılı yasa ile günün gereksinimlerine uygun değişikliklerle halen yürürlüktedir. 5117 sayılı Maden Yasası 5 Haziran 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa çıkarılma sürecinin, kamuoyu tarafından yaygın tartışmalar ile hangi süreçten geçerek yasalaştığı biliniyor. Maden Yasası ile birlikte aynı süreçte çıkarılan 5491 sayılı Çevre Kanunu’nun da iptali için CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. 15 Ocak 2009 tarihinde Anayasa Mahkemesi, maden ve çevre kanunlarının bazı maddelerini iptal etti. Gerekçeli karar henüz yayımlanmış değil. Ancak, iptal kararlarında, yürütmenin yasama denetimini ortadan kaldırması, idarenin istediği uygulamayı yapma yetkisini anayasa ve adalete uygun bulmadığını Anayasa Mahkemesi ön gerekçe olarak söylüyor. Zaten bugüne kadar, başta Danıştay, AİHM de olmak üzere mahkemelerle birlikte yüksek mahkemeler benzer nedenlerle sayısız kararlar vermediler mi? Bu kararlarla, Maden ve ÇED yasalarının bu ülkenin yağma ve talanına neden olacak yasalar olduğu eleştirilerini ve karşı çıkanları mahkemeler doğrulamış olmuyor mu?
Yeni düzenleme şart
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarından sonra Maden ve ÇED yasalarında yeniden düzenleme yapılması gerekiyor! Bu düzenleme sürecinde siyasi iktidarın önüne 4086 sayılı Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesi çıkıyor. Maden Kanunu ilk çıkarılacağı zamanda da bu engel kaldırılmak istenmiş, ancak geçimini doğrudan ya da dolaylı sağlayan on milyonu aşkın zeytincinin, onların kurum ve kuruluşlarının tepkileri ile, tasarıdan Zeytin Yasası ile ilgili değişiklik önerisi çıkarılmak zorunda kalınmıştı.
‘Çevreci enerji’ adı ile yeni bir saldırı
Gelin görün ki şimdi Zeytin Yasası yine hedef tahtasına konulmak isteniyor. Halen TBMM Tarım Komisyonu Başkanı olan, Adana Milletvekili Tarım Profesörü Vahit Kirişçi, “sosyal demokratlığı” ile tanınan, Ankara milletvekili N. Haluk Özdalga ve Kütahya milletvekili Dr. Soner Aksoy 6.5.2009 tarihinde Meclis Başkanlığı’na verdikleri kanun teklifinde Zeytincilik Kanunu’nun 20. maddesinin “…Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın izni alınmak kaydıyla, zeytin ağaçlarına zarar vermeyecek şekilde her türlü teknik önlemi alınmış zeytinyağı fabrikaları, tarımsal sanayi işletmeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri ile diğer işletme ve tesisler yapılabilir ve işletilebilir” şeklinde değiştirilmesini teklif ediyorlar! Ve yürürlükteki yasanın devamı olan imar uygulamalarına ilişkin maddeleri de kaldırılmak isteniyor! Ne kurnazlık ama! Zeytinlik alanlar 1939 yılından bu yana korunuyor. Şimdi korumacılık bu yasa teklifi ile kaldırılarak zeytinliklerin maden alanları haline getirilmesi girişimlerine bir de “çevreci enerji” adı ile yeni bir saldırı arkadaşları daha olmuş!
Kim bunu isteyen? Uluslararası maden ve enerji tekelleri! Zeytinciler için, Kaz Dağları, Madra Dağları için teklif edilen yasa tasarısının bir idam fermanı olduğu ortada. Bütün zeytinciler ve kurumları bu tasarıya karşı olduklarını ilgili kurumlara bildirdiler. Gecikmeksizin geri çekilmesini talep ediyorlar ve Zeytin Yasası’nın değiştirilmesine bir kez daha izin vermeyecekler. Zeytinin anavatanı Anadolu’ya yaraşan, barışın simgesi zeytin ağaçları ile donanmış örnek bir ülke olması varken, neden bunların tartışıldığının “farkında mıyız”?
(*) Dünya 150 milyon ton/yıl likit yağ üretiyor, bunun 3 milyon tonu zeytinyağı.
Cumhuriyet
03 Haziran 2009,Çarş.
İlk zeytincilik yasası 26.01.1939 tarih 3573 sayı ile TBMM tarafından Atatürk’ün iradesi ile çıkarılmıştır. 8.03.1993 tarih, 4086 sayılı yasa ile günün gereksinimlerine uygun değişikliklerle halen yürürlüktedir.
Dünyada tek zeytin yasası yalnızca ülkemizde bulunuyor; zeytinin, yazılı bir yasa ile geliştirilmesi ve korunmasına ilişkin kuralların konulduğu başka bir ülke yok. İlk zeytincilik yasası 26.01.1939 tarih 3573 sayı ile TBMM tarafından Atatürk’ün iradesi ile çıkarılmıştır. 8.03.1993 tarih, 4086 sayılı yasa ile günün gereksinimlerine uygun değişikliklerle halen yürürlüktedir. 5117 sayılı Maden Yasası 5 Haziran 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa çıkarılma sürecinin, kamuoyu tarafından yaygın tartışmalar ile hangi süreçten geçerek yasalaştığı biliniyor. Maden Yasası ile birlikte aynı süreçte çıkarılan 5491 sayılı Çevre Kanunu’nun da iptali için CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. 15 Ocak 2009 tarihinde Anayasa Mahkemesi, maden ve çevre kanunlarının bazı maddelerini iptal etti. Gerekçeli karar henüz yayımlanmış değil. Ancak, iptal kararlarında, yürütmenin yasama denetimini ortadan kaldırması, idarenin istediği uygulamayı yapma yetkisini anayasa ve adalete uygun bulmadığını Anayasa Mahkemesi ön gerekçe olarak söylüyor. Zaten bugüne kadar, başta Danıştay, AİHM de olmak üzere mahkemelerle birlikte yüksek mahkemeler benzer nedenlerle sayısız kararlar vermediler mi? Bu kararlarla, Maden ve ÇED yasalarının bu ülkenin yağma ve talanına neden olacak yasalar olduğu eleştirilerini ve karşı çıkanları mahkemeler doğrulamış olmuyor mu?
Yeni düzenleme şart
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarından sonra Maden ve ÇED yasalarında yeniden düzenleme yapılması gerekiyor! Bu düzenleme sürecinde siyasi iktidarın önüne 4086 sayılı Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesi çıkıyor. Maden Kanunu ilk çıkarılacağı zamanda da bu engel kaldırılmak istenmiş, ancak geçimini doğrudan ya da dolaylı sağlayan on milyonu aşkın zeytincinin, onların kurum ve kuruluşlarının tepkileri ile, tasarıdan Zeytin Yasası ile ilgili değişiklik önerisi çıkarılmak zorunda kalınmıştı.
‘Çevreci enerji’ adı ile yeni bir saldırı
Gelin görün ki şimdi Zeytin Yasası yine hedef tahtasına konulmak isteniyor. Halen TBMM Tarım Komisyonu Başkanı olan, Adana Milletvekili Tarım Profesörü Vahit Kirişçi, “sosyal demokratlığı” ile tanınan, Ankara milletvekili N. Haluk Özdalga ve Kütahya milletvekili Dr. Soner Aksoy 6.5.2009 tarihinde Meclis Başkanlığı’na verdikleri kanun teklifinde Zeytincilik Kanunu’nun 20. maddesinin “…Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın izni alınmak kaydıyla, zeytin ağaçlarına zarar vermeyecek şekilde her türlü teknik önlemi alınmış zeytinyağı fabrikaları, tarımsal sanayi işletmeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri ile diğer işletme ve tesisler yapılabilir ve işletilebilir” şeklinde değiştirilmesini teklif ediyorlar! Ve yürürlükteki yasanın devamı olan imar uygulamalarına ilişkin maddeleri de kaldırılmak isteniyor! Ne kurnazlık ama! Zeytinlik alanlar 1939 yılından bu yana korunuyor. Şimdi korumacılık bu yasa teklifi ile kaldırılarak zeytinliklerin maden alanları haline getirilmesi girişimlerine bir de “çevreci enerji” adı ile yeni bir saldırı arkadaşları daha olmuş!
Kim bunu isteyen? Uluslararası maden ve enerji tekelleri! Zeytinciler için, Kaz Dağları, Madra Dağları için teklif edilen yasa tasarısının bir idam fermanı olduğu ortada. Bütün zeytinciler ve kurumları bu tasarıya karşı olduklarını ilgili kurumlara bildirdiler. Gecikmeksizin geri çekilmesini talep ediyorlar ve Zeytin Yasası’nın değiştirilmesine bir kez daha izin vermeyecekler. Zeytinin anavatanı Anadolu’ya yaraşan, barışın simgesi zeytin ağaçları ile donanmış örnek bir ülke olması varken, neden bunların tartışıldığının “farkında mıyız”?
(*) Dünya 150 milyon ton/yıl likit yağ üretiyor, bunun 3 milyon tonu zeytinyağı.
FİLİSTİN ZİRAAT BAKANLIĞI:"YERLEŞİMCİ SİYONİST ÇETELER BATI YAKA'DA TARIMI PLANLI BİR ŞEKİLDE KATLEDİYOR"
fiem
02 Haziran 2009,Salı
“Yerleşimci Siyonist Çeteler Batı Yaka’da Tarımı Planlı Bir Şekilde Katlediyor”
İsrailli çeteler Batı Yaka'da Filistinlilerin tarla ve bahçelerini ateşe verdi
Filistin Ziraat Bakanlığı Siyonist çetelerin hasat zamanında Filistin tarımını bilinçli olarak katlettiklerini, zeytin ve meyve bahçeleri ile ekin tarlalarını ateşe verdiklerini ve zaman zaman da tarım arazilerini buldozerlerle tahrip ettiklerini ifade etti.
Filistin Ziraat Bakanlığı’nın bugün (02 Haziran Salı) yaptığı ve Filistin Enformasyon Merkezi’ne de ulaşan yazılı açıklamada şu ifadeler yer verildi: “Siyonist çeteler en son Nablus’ta 1000 dönümlük zeytin bahçeleri ile buğday tarlalarını ateşe verdiler. Buralarda çalışan Filistinli çiftçiler ise sürekli baskı ve tehditlere maruz kalmaktadırlar.”
Bakanlık yaptığı açıklamanın devamında ayrıca, sivil olarak nitelendirilen bu kişilerin saldırılarını Siyonist askerlerin himayesinde yaptıklarını belirterek, çetelerin ağaçları kesmelerine ve tarım arazilerini yakmalarına mani olmak isteyen Filistinlilerin işgal askerleri tarafından engellendiğini ve itfaiye araçlarının da olay yerine gelip ateşi söndürmelerine mani olduklarını ifade etti.
Bakanlık ayrıca Siyonist işgal yönetiminin Eğvar bölgesindeki el-Bekia, Humsa ve el-Hadidiyye halkını evlerinden ve yurtlarından etme teşebbüsünü de şiddetle kınadığını belirtti.
02 Haziran 2009,Salı
“Yerleşimci Siyonist Çeteler Batı Yaka’da Tarımı Planlı Bir Şekilde Katlediyor”
İsrailli çeteler Batı Yaka'da Filistinlilerin tarla ve bahçelerini ateşe verdi
Filistin Ziraat Bakanlığı Siyonist çetelerin hasat zamanında Filistin tarımını bilinçli olarak katlettiklerini, zeytin ve meyve bahçeleri ile ekin tarlalarını ateşe verdiklerini ve zaman zaman da tarım arazilerini buldozerlerle tahrip ettiklerini ifade etti.
Filistin Ziraat Bakanlığı’nın bugün (02 Haziran Salı) yaptığı ve Filistin Enformasyon Merkezi’ne de ulaşan yazılı açıklamada şu ifadeler yer verildi: “Siyonist çeteler en son Nablus’ta 1000 dönümlük zeytin bahçeleri ile buğday tarlalarını ateşe verdiler. Buralarda çalışan Filistinli çiftçiler ise sürekli baskı ve tehditlere maruz kalmaktadırlar.”
Bakanlık yaptığı açıklamanın devamında ayrıca, sivil olarak nitelendirilen bu kişilerin saldırılarını Siyonist askerlerin himayesinde yaptıklarını belirterek, çetelerin ağaçları kesmelerine ve tarım arazilerini yakmalarına mani olmak isteyen Filistinlilerin işgal askerleri tarafından engellendiğini ve itfaiye araçlarının da olay yerine gelip ateşi söndürmelerine mani olduklarını ifade etti.
Bakanlık ayrıca Siyonist işgal yönetiminin Eğvar bölgesindeki el-Bekia, Humsa ve el-Hadidiyye halkını evlerinden ve yurtlarından etme teşebbüsünü de şiddetle kınadığını belirtti.
Tuesday, June 02, 2009
Zeytinyağ Kalite Yarışmasında Birinci Edremit'ten
CHA
31 Mayıs 2009,Pazar
Türkiye'nin bilimsel kriterlere göre yapılan tek zeytinyağı kalite yarışmasında birinciliği bu yıl Edremit'ten Ahmet Ertür kazandı
Zeytindostu Derneği tarafından düzenlenen 2. Zeytindostu Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nın sonuçları belli oldu.
Katılan firmaların yağ numunelerinin önce Aydın Ticaret Borsası Laboratuarı'nda kimyasal analizleri yapıldı. Bu aşamayı geçen yarışma numuneleri İtalya'da O.N.A.O.O. laboratuarlarında duyusal analizlere tabi tutularak sonuçlar belirlendi.
Zeytindostu Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nda bu yıl Edremit'ten Hilmi Efendi markasıyla Ahmet Ertür birinciliği kazandı. İkincilik ödülü Selçuk'tan Epheser markasıyla Abu Hayat'ın, üçüncülük ödülü ise geçen yılın birincisi Edremit'ten Selatin markasıyla Selin Ertür'ün oldu.
Altınova'nın kalite markası olan Onursel Zeytinyağları bu yarışmada mansiyon kazanan yedi firma arasında yer aldı.
Yarışmada ayrıca yedi firmaya da mansiyon ödülü verildi.
Mansiyon kazanan firmalar ve bölgeleri şöyle: "Onursel- Altınova, Semercioğlu- Edremit, Alyattes- Salihli, Dizem-Çanakkale, Ufuk Tarım- Kırkağaç, Laleli-Burhaniye, İzorya-Mut."
Yarışmanın Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) kriterlerine göre düzenlenen tek kalite yarışması olduğunu belirten Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, "Daha önce el yordamıyla ya da eş dost tavsiyesi ile yapılan değerlendirmelerin zeytinyağı kalitesini belirleme konusunda geçerliliği yoktur. Derneğimiz tarafından IOC kriterlerine göre ve IOC'ye akredite laboratuarlarca yapılan bu yarışmanın sonuçları tüm dünya ülkeleri tarafından dikkate alınmakta ve kabul görmektedir." dedi
Ölken, ilkini geçen yıl düzenledikleri ve geleneksel olarak her yıl yapmayı plandıkları yarışmanın sektörde önemli bir gereksinimi yerine getirdiğini, yarışmaya olan ilginin artarak devam ettiğini ifade etti.
Yarışmada dereceye giren firma ve şahısların ödülleri Zeytindostu Derneği'nin belirleyeceği tarihte yapılacak törenle verilecek.
31 Mayıs 2009,Pazar
Türkiye'nin bilimsel kriterlere göre yapılan tek zeytinyağı kalite yarışmasında birinciliği bu yıl Edremit'ten Ahmet Ertür kazandı
Zeytindostu Derneği tarafından düzenlenen 2. Zeytindostu Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nın sonuçları belli oldu.
Katılan firmaların yağ numunelerinin önce Aydın Ticaret Borsası Laboratuarı'nda kimyasal analizleri yapıldı. Bu aşamayı geçen yarışma numuneleri İtalya'da O.N.A.O.O. laboratuarlarında duyusal analizlere tabi tutularak sonuçlar belirlendi.
Zeytindostu Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nda bu yıl Edremit'ten Hilmi Efendi markasıyla Ahmet Ertür birinciliği kazandı. İkincilik ödülü Selçuk'tan Epheser markasıyla Abu Hayat'ın, üçüncülük ödülü ise geçen yılın birincisi Edremit'ten Selatin markasıyla Selin Ertür'ün oldu.
Altınova'nın kalite markası olan Onursel Zeytinyağları bu yarışmada mansiyon kazanan yedi firma arasında yer aldı.
Yarışmada ayrıca yedi firmaya da mansiyon ödülü verildi.
Mansiyon kazanan firmalar ve bölgeleri şöyle: "Onursel- Altınova, Semercioğlu- Edremit, Alyattes- Salihli, Dizem-Çanakkale, Ufuk Tarım- Kırkağaç, Laleli-Burhaniye, İzorya-Mut."
Yarışmanın Uluslararası Zeytin Konseyi (IOC) kriterlerine göre düzenlenen tek kalite yarışması olduğunu belirten Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, "Daha önce el yordamıyla ya da eş dost tavsiyesi ile yapılan değerlendirmelerin zeytinyağı kalitesini belirleme konusunda geçerliliği yoktur. Derneğimiz tarafından IOC kriterlerine göre ve IOC'ye akredite laboratuarlarca yapılan bu yarışmanın sonuçları tüm dünya ülkeleri tarafından dikkate alınmakta ve kabul görmektedir." dedi
Ölken, ilkini geçen yıl düzenledikleri ve geleneksel olarak her yıl yapmayı plandıkları yarışmanın sektörde önemli bir gereksinimi yerine getirdiğini, yarışmaya olan ilginin artarak devam ettiğini ifade etti.
Yarışmada dereceye giren firma ve şahısların ödülleri Zeytindostu Derneği'nin belirleyeceği tarihte yapılacak törenle verilecek.
Monday, June 01, 2009
Zeytinyağı da artık VOB'da işlem görecek
Yeni Asır
31 Mayıs 2009,Pazar
İzmir Ticaret Borsası'nda zeytinyağı deneme seansları başlarken, gerekli altyapının kurulması halinde zeytinyağı da lisanslı depoculuk sisteminde ve Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası'nda (VOB) işlem görecek.
İTB Yönetim Kurulu'nun, zeytinyağı alım satımının borsada denenmesi kararı doğrultusunda, 13 Mayıs'da başlayan zeytinyağı deneme seansının üçüncüsü, 27 Mayıs Çarşamba günü borsa korbeyinde yapıldı.
HEDEFE ULAŞIRIZ
Alıcı ve satıcıların buluştuğu seansta, 5 ton 2 asit ham zeytinyağı 4,10 TL fiyattan hazır peşin işlem gördü. Satıcılar 1.5 asit yemeklik zeytinyağına 4.30 TL fiyat istedi. Alıcılar ise 5 asit ham zeytinyağı için 3.80 TL, 1.5 asit yemeklik zeytinyağı için 4.15 TL'ye talip olduklarını açıkladılar. Bu fiyatlara muamele gerçekleşmedi. İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, arz ve talebin doğrudan karşı karşıya gelmesiyle borsa fiyatı oluşacağını belirterek, "Piyasa derinliğinin üyelerin ilgisiyle artacağına inanıyorum" dedi. İTB'nin asli görevlerinden birinin fiyat tespiti ve ilanı olduğunu belirten Kestelli, "Pamuk, çekirdeksiz kuru üzüm ve yağlı tohumlardan sonra, zeytinyağında da salon işlemlerine başladık. Bundan sonra zeytinyağında da arz ve talebin doğrudan karşı karşıya gelmesi ve borsa fiyatının oluşması sağlanacak. Ancak sağlıklı bir fiyat oluşumu için salon işlemlerinde derinliğin sağlanması büyük önem taşıyor. Üyelerimizin destekleriyle, zeytinyağında, alıcı-satıcı ve işlem hacminde hedeflenen derinliğe ulaşmayı arzuluyoruz" diye konuştu.
ÖNCE SPOT
İTB Meclis Üyesi Fevzi Tuncel, gelen talebe göre seans günlerini artırabileceklerini açıkladı. Türkiye'de zeytinyağı rekoltesinin sürekli yükseldiğini belirten Tuncel, "Bugün 160 bin ton yıllık üretim var. Önümüzdeki yıllarda üretimin 500 bin tona çıkması bekleniyor. Yani dünya ikincisi olabiliriz ama altyapımız yok. Rekolte artınca bazı piyasa araçlarının olması gerekiyor. Aksi takdirde sıkıntı yaşanır. Bu kapsamda borsamızda başlayan zeytinyağı seanslarının hemen ardından lisanslı depoculuk sisteminin devreye girmesi planlanıyor. Arkasından VOB'da da zeytinyağı işlem görebilir. Objektif ve gerçek bir fiyat oluşumu için düğmeye bastık. Piyasa bu şekilde salon işlemleri ile derinleşsin istiyoruz" diye konuştu.
Seansların herkese açık olduğunu, bütün piyasadaki oyuncuları çağırdıklarını belirten Tuncel, borsadaki zeytinyağı üreten üyelerin yanı sıra Muğla, Aydın, Balıkesir, Ayvalık Ticaret Borsaları'na da davet çıkardıklarını söyledi.
31 Mayıs 2009,Pazar
İzmir Ticaret Borsası'nda zeytinyağı deneme seansları başlarken, gerekli altyapının kurulması halinde zeytinyağı da lisanslı depoculuk sisteminde ve Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası'nda (VOB) işlem görecek.
İTB Yönetim Kurulu'nun, zeytinyağı alım satımının borsada denenmesi kararı doğrultusunda, 13 Mayıs'da başlayan zeytinyağı deneme seansının üçüncüsü, 27 Mayıs Çarşamba günü borsa korbeyinde yapıldı.
HEDEFE ULAŞIRIZ
Alıcı ve satıcıların buluştuğu seansta, 5 ton 2 asit ham zeytinyağı 4,10 TL fiyattan hazır peşin işlem gördü. Satıcılar 1.5 asit yemeklik zeytinyağına 4.30 TL fiyat istedi. Alıcılar ise 5 asit ham zeytinyağı için 3.80 TL, 1.5 asit yemeklik zeytinyağı için 4.15 TL'ye talip olduklarını açıkladılar. Bu fiyatlara muamele gerçekleşmedi. İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, arz ve talebin doğrudan karşı karşıya gelmesiyle borsa fiyatı oluşacağını belirterek, "Piyasa derinliğinin üyelerin ilgisiyle artacağına inanıyorum" dedi. İTB'nin asli görevlerinden birinin fiyat tespiti ve ilanı olduğunu belirten Kestelli, "Pamuk, çekirdeksiz kuru üzüm ve yağlı tohumlardan sonra, zeytinyağında da salon işlemlerine başladık. Bundan sonra zeytinyağında da arz ve talebin doğrudan karşı karşıya gelmesi ve borsa fiyatının oluşması sağlanacak. Ancak sağlıklı bir fiyat oluşumu için salon işlemlerinde derinliğin sağlanması büyük önem taşıyor. Üyelerimizin destekleriyle, zeytinyağında, alıcı-satıcı ve işlem hacminde hedeflenen derinliğe ulaşmayı arzuluyoruz" diye konuştu.
ÖNCE SPOT
İTB Meclis Üyesi Fevzi Tuncel, gelen talebe göre seans günlerini artırabileceklerini açıkladı. Türkiye'de zeytinyağı rekoltesinin sürekli yükseldiğini belirten Tuncel, "Bugün 160 bin ton yıllık üretim var. Önümüzdeki yıllarda üretimin 500 bin tona çıkması bekleniyor. Yani dünya ikincisi olabiliriz ama altyapımız yok. Rekolte artınca bazı piyasa araçlarının olması gerekiyor. Aksi takdirde sıkıntı yaşanır. Bu kapsamda borsamızda başlayan zeytinyağı seanslarının hemen ardından lisanslı depoculuk sisteminin devreye girmesi planlanıyor. Arkasından VOB'da da zeytinyağı işlem görebilir. Objektif ve gerçek bir fiyat oluşumu için düğmeye bastık. Piyasa bu şekilde salon işlemleri ile derinleşsin istiyoruz" diye konuştu.
Seansların herkese açık olduğunu, bütün piyasadaki oyuncuları çağırdıklarını belirten Tuncel, borsadaki zeytinyağı üreten üyelerin yanı sıra Muğla, Aydın, Balıkesir, Ayvalık Ticaret Borsaları'na da davet çıkardıklarını söyledi.
Subscribe to:
Posts (Atom)