08 Eylül 2009,Salı
Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
AYDIN (İHA) - Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağları’ndaki Antik dönemden kalan zeytin köyleri ilgi odağı haline geldi.
Akdeniz efsanelerinde adı Ölmez Ağaç ya da Hayat Ağacı olarak geçen zeytin ağacı, kimi zaman meyvasıyla kimi zaman yağıyla insanlığa sağlık, lezzet ve güzellik vaat etmiş. Romalılardan Mısırlılara, Semitlerden Greklere kadar birçok kültürde zeytinyağı önemli bir gıda maddesi olmanın dışında, kandillerde yakılarak geceleri aydınlatmış, yaralara sürülerek şifa olmuş, ciltler onunla ovularak güzelleştirilmiş.
Akdeniz havzasında yaşayan insanlar tarafından en çok saygı gören, çok değerli ve çok yararlı bir ağaç türüdür zeytin. Eski çağlarda kahramanlık gösterenler ve yarışmalarda galip gelenler, zeytin ağacının dallarından yapılan çelenklerle ödüllendirilmiştir. Romalı yazar Plinius “ insan vücuduna iyi gelen iki tür sıvı vardır. İçsel olarak şarap, dışsal olarak da zeytinyağı; her ikisi de ağaçlardan elde ediliyor, ama zeytinyağının yeri bambaşkadır” demiştir.
Beşparmak Dağları’nın doğu bölgesini fıstık çamları, batı bölgesini zeytin ağaçları sarmıştır. İnsanoğlunun hayatının içinde var olan zeytin, Beşparmak Dağları’nda binlerce yıldır bu bölgede yaşayanların en önemli besinini oluşturmuştur. Beşparmak Dağları’nın vahşi coğrafyasında bulunan bazı dağ köylerinde, İslamiyet öncesi yerleşme izlerine rastlanmaktadır. Bu yerleşim yerleri Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde yer alan Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı yerleşmeleridir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD)’un onursal üyesi Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un araştırmalarında, terkedilen bu yerleşim yerlerinin Geç Antik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar oturulduğu tespit edildi. Yerleşmenin etrafında bulunan kaya mezarları, bölgenin tarihi hakkında fikir veriyor. Yerleşmelerin çevresinde kaya mezarlarının yanı sıra, eski Osmanlı mezarları da bulunuyor. Bu yerleşim yerleri Osmanlı-Cumhuriyet Dönemi’nde terk edilmiştir. Bu yerleşimlerde yaşayan insanlar, Osmanlı Dönemi’nde birbirine yakın olan Çavdar, Kaygıllı ve Karakaya gibi dağ köylerine göç etmişlerdir.
Buralarda arazisi olanlar hayvanlarını yöre taşlarından yaptıkları duvarlarla kaplı alana salarak otlatmakta ve zeytin döneminde gelerek, zeytinlerini toplamaktadır. Eskisinden farklı olarak toplamış oldukları zeytinleri eşeklere yükleyip, traktörlerle ulaştıkları basit dağ yoluna getirerek, oradan da modern zeytinyağı fabrikalarına götürüp sıktırmaktadır. Toplanan zeytinler traktör yolunun olmadığı eski yıllarda, her evin taş değirmenlerinde “ayak yağı” denilen sistemle sıkılmaktaydı. Kış aylarında Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı denilen yerleşim yerlerindeki evlerden birisinde Çavdar Köylülerinden bir aile yaşamını sürdürmektedir. Diğer arazi sahipleri günübirlik olarak traktörleriyle köyden gelip-gitmektedir.
Bu yerleşmelerin çoğu, günümüzden 30 yıl öncesine kadar devam eden zeytin ağacı yetiştirme ve işleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu yerleşim alanında bulunan birçok zeytinyağı değirmeni ve çok sayıda zeytin toplama havuzcuklarına ait kalıntılar, geleneksel biçimde zeytin toplandığına ve zeytinyağı elde edildiğini göstermektedir. Son yıllarda modern ve daha karlı biçimde zeytinyağı elde edilmesi ve bu sarp yerlere traktörlerin çıkabilmesi nedeniyle, geleneksel biçimde depolama ve yağ elde etme sona ermiştir.
Yerleşmelerde zeytin sıkma araçlarının hepsi, yörede bulunan gnays kayalardan elde edilmekteydi. Dağdan toplanan zeytinler, köy içinde bulunan zeytin havuzlarında biriktirilirdi. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı zeytin yerleşimleri olduğu için, köylerin içinde birçok taş değirmen bulunmaktadır. Zeytinlerin sıkıldığı ahşap kütükler kullanılmadığından çürümeye terkedilmiş durumdadır. Binlerce yıldır süregelen zeytin ağaçlarının meyveleri olan zeytinlerin yağları artık modern fabrikalarda sıkılmakta, antik çağlardan günümüze kadar gelen taş düzenekler ise, atıl vaziyette ilgi beklemektedir. Bizans Dönemi’nde de oturulan ve daha sonra terkedilen bu yerleşimler, buraya göç eden yörükler tarafından tekrar iskan edilmiştir. Bugüne kadar gelebilmiş olmasının en büyük nedeni, arazi şartları uygun olmadığı için insan etkisinin olmaması ve bakir bir bölgede bulunmasıdır. Bölgede zeytinlikleri bulunan köylüler, zor yaşam koşulları nedeniyle sadece zeytinleri toplayıp gittiklerinden, burada bulunan yüzlerce yıllık miraslar doğa şartlarına daha ne kadar dayanacağı bilinmemektedir. Belki de Türkiye’deki en eski zeytin köyleri olan bu yerleşimler, güzel bir projeyle eski günlerine dönebilirler. Bu yerleşimlerde yapılacak iyileştirmelerle bazı köylülerin zeytin dönemlerinde buralarda kalmaları sağlanabilir. Yine eski yıllarda yapıldığı gibi, restoresi yapılan zeytin kuyuları ve taş düzeneklerde ayak yağları yapılabilir.
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin Sürücü, bölgede yaptıkları incelemenin ardından, “ Bölgede yaşayan insanlar bu sistemi çok iyi bilmektedir. Buraları tekrar yaşayan zeytin köylerine dönüşebilir. Turizmde, antik dönemden bu yana yaşayan ve zeytinlerin yağını ilkel usullerle sıkan köyler olarak tanıtılabilir. Dünyada bu konuda meraklı olan ekoturistlerin köylülerle kalması sağlanabilir. Hem bölge insanı kazanmış olur, hem de günümüze kadar ulaşan bu tarihi doku yıllarca korunmaya devam eder. Ahlat ve Kaygıllı Kışlağı, Türkiye’nin Antik Dönem’den günümüze kadar gelerek yaşamını sürdüren bir açık hava müzesi yapılabilir” şeklinde konuştu.
No comments:
Post a Comment