Tuesday, November 17, 2009

'Akdeniz usulü beslenme' Türk şirketleri için fırsat

Nur Demirok
Referans
17.11.2009,Salı


Değerli dostum Prof. Dr. Semih Ötleş, büyük emekle hazırlanmış kapsamlı bir kitabı geçenlerde imzalayıp adıma göndermiş. Prof. Ötleş, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü'nün temel direklerinden bir bilim insanı. Kendisini araştırmacı kişiliği ve engin bilgisiyle tanıyorum.

Semih Ötleş ve arkadaşlarının hazırladığı kitabı "Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi" yayımlamış. Kendisiyle birlikte diğer editörler gastroenteroloji uzmanı Dr. Eren Akçiçek ve Dr. Mustafa Tan'ın da bu eserde büyük emeği var.
Kitap, bu bilim insanlarının görüşleriyle sınırlı değil. Konusunda uzman birçok yazarın orijinal makalesi üç yüz küsur sayfalık kitabı adeta bir referans eser haline getirmiş.
Kitabın yansıttıklarından algıladığım temel fikir şu: Artan nüfusla birlikte insanlık hem kötü beslenmeden hem de uygarlıktan kaynaklanan çeşitli hastalıkların ciddi tehdidi altında. Lif alımı azalmış, rafine edilmiş endüstriyel ürünlerle yağ ve şekere dayalı yapay bir beslenme rejimi yaratılmış.
Kanser ve metabolizma hastalıkları giderek artıyor, obezite yayılıyor. Tek çare "Akdeniz usulü" beslenmeyi önemseyip yaşama geçirmek. Kitap, bir bakıma Hipokrat'ın antik dönemden gelen sözünü doğrular nitelikte: "İlacınız gıda, gıdanız da ilacınız olsun."

Akdenizlilik bir kültür algısı
Bu kitabı gıdaya yatırım yapmış, beslenme alanında marka olmuş tüm şirket yetkililerinin ve de özellikle patronların dikkatle okumasını öneriyorum. Literatür karıştırmak, bilimsel eserleri okuyup düşünce ve buluş ufkunu yenilemek gerekiyor. Gıda sektöründe bir pazarlama yöneticisi ya da bir Ar-Ge uzmanı artık Akdeniz diyetinin inceliklerini iyice öğrenmek zorunda.
Eninde sonunda Akdeniz usulü beslenme evrensel nitelik kazanacak. Bu nedenle ister unlu mamul üretsin, isterse süt ürünü, her şirket kendi kültür dağarcığına zeytini, zeytinyağını ve nihayet Akdeniz'le özdeşleşmiş tüm besin çeşitlerini katacak.
En azından lezzet ve sağlık kaynağı zeytin gibi bir ağacın Anadolu için ne ifade ettiğini öğrenmek çok önemli. Zeytinle birlikte, meyve, sebze ve deniz ürünleri bu kültürün önemli bileşenleri arasında.
Aslında zeytin iksir değerinde bir meyve olmakla kalmayıp, bu kültürün en önemli unsuru. Örneğin bugün Akdeniz çanağında yer alan tüm ülkelere dağılmış 900 milyon zeytin ağacı var. Bu rakam dünyadaki zeytin ağaçlarının yaklaşık yüzde 98'i...

İlk adım zeytinle başlıyor
Anadolu'nun batısından yayılan zeytin ağacı bazı ülkelerin yalnız ekonomisine değil, toplum bilincine de katkı sağlıyor. Basit bir istatistik yeni bir kıvılcımın başlangıcı olabilir. Bugün 75 milyon nüfusa sahip Türkiye'de 90 milyon zeytin ağacı var. Oysa 11 milyonluk komşu Yunanistan'da 170 milyon zeytin ağacı bulunuyor.
İtalya ve İspanya ise Türkiye'yi birkaç kez katlıyor: İtalya 250 milyon, İspanya 310 milyon zeytin ağacına sahip. Sanki bu üç ülkedeki zeytin ağacı varlığı Avrupa Birliği'nin (AB) gelecekteki sağlık sigortası gibi. Son verilere göre böylece 2 milyon 200 bin tonla dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 78'i AB tarafından üretilmiş. Zeytinyağı dış ticaretinde de AB'nin payı yüzde 60'lara yakın.
Türkiye, yalnız zeytin ve zeytinyağıyla değil, Akdeniz usulü beslenmeyi organik boyutta endüstriyel üretime taşıyabilecek tek ülke. Bölgemizde tarımsal üretim anlayışı değişiyor. Temel neden ise ihtiyaçların hızla çeşitlenmesi...
AB'nin tekeline aldığı zeytinyağı ihracatında Anadolu neden başlı başına bir marka olmasın? Ve neden en uzun sahil şeridiyle Türkiye kültür balıkçılığında öne geçmesin? Türkiye denizel kültür balıkçılığından sadece 70 bin ton balık elde ederken Yunanistan 180 bin tonları çoktan aşmış.
Çare "kebap kültürü"nün yanı sıra, Akdeniz usulü beslenmenin getirdiği fırsatları iyi değerlendirmek. Eğer gerçekten Akdenizli bir ülke gibi hareket eder, buna uygun politikalar üretebilirsek Türkiye'nin önünde aydınlık bir gelecek var.

Not Defteri

"Yemek ağızda ortalama bir dakika, midede iki saat kalır. Kalçada ise günler, aylar ve de yıllarca."
(Molier'in "Kadınlar Okulu Komedisi"nden)

No comments: