U.Erdal Özer
Akliman'ın çoğu kimse yerini bilmez hatta adını bile duymamıştır,ama Gülpınar ile Babakale arasında eşsiz, görülesi bir koy ve sayfiye yeridir. Babakale yolundan Akliman'ı gördüğünüzde manzarada tam bir Ege klasiği, önce yemyeşil bir zeytin denizi ve sonra masmavi bir Ege vardır. Yaz aylarında 5 yıl kaldığımız, balıkçı barınağının hemen yanındaki köy evinin alt katında balıkçı Osman Amca ve ailesi oturuyor. Osman Amca'nın 7 m'lik güzel bir teknesi var. Eşi rahmetli Suzan Teyze,damadı ve kızı ile balıkçılık yapıyor. Aile olarak birbirimizi çok sevdik ve ben fırsat bulunca onlarla balığa çıkıyorum. 1996 ya da 1997 soğuk bir Aralık ayı. Balık sezonunda hafta sonları Akliman'a kaçıyorum. Akşama doğru tekneyle açılıp, karşıdaki Göztepe burnundan denize doğru serdiğimiz ağları gece saat 11 gibi toplama zamanı geldi. Dalgalı, çırpıntılı deniz ve dondurucu bir soğuk var. Bir taraftan çırpıntının etkisiyle üzerimize gelen sularla ıslanıyoruz bir taraftan ağların kıyıdaki ucunu bulup toplamaya başladık.Topladıkça Osman Amca'nın soğuktan yaşarmış gözlerinin içi gülüyor.Damadı adaşım Erdal ile ben de çok seviniyorum. Ağlar ağzına kadar balık dolu. Akın zamanı kıyıyı yalayarak geçen büyük bir kupa(kupez-couples) sürüsü takılmış ağlara ve neredeyse ağların gözleri bile görünmüyor. Tekne doldukça denize oturmaya başladı.Yükümüz ağırlaştıkça ben biraz korkuyorum ama 60 yaşındaki Osman Amca yılların balıkçısı. Güven veriyor. Neyse ki teknenin içi balık dolu ağlarla yığılmasına rağmen yavaş yavaş barınağa geri döndük. Ağ toplamaya gitmeden önce soğuktan döneceğimizi bilen Osman Amca kuzineyi (soba) zeytin odunlarıyla doldurup ateşlemişti. Herkes kendini sıcak odaya attı. Yanan sobaya biraz daha zeytin odunu atıpsoba iyice ateşlendi. Osman Amca yastık gibi iri boy kupaları sobanın üzerine koyup pişirmeye başladı. Kupanın en yağlı, en lezzetli mevsimindeydik. Biz balıkları pişiriyorduk, Osman Amca da bir kenara oturup pişen balıkların kılçıklarını yavaş ayıklıyor ve derince bir kayık tabağa koyuyordu. Sabırsızlanıyorduk. Ayıklama işi bitti, tabak balıkla dolmuştu. Üzerlerine kendi zeytinlerinden elde ettiği neredeyse yarım litre zeytinyağını boca etti. Şaşırdım. Sonra limon vetuz ekleyip yemeye başladık. Olamaz. İnanılmaz bir lezzet. Ben tadına vardıkça Osman Amca bana sen hiç böyle balık yememişsindir diyerek hafiften alaylı gülüyor. Evet ilk defa balığı böyle yedim. Ama o tadı kesinlikle unutamam. Bu tada elbette ağ toplamanın, çıkan bereketli balığın, soğuğun ve sonunda kuzinenin ve tabi ki Osman Amca ve Erdal'ın sıcaklığının da etkisi var ama yine de yanında kızarmış köy ekmeğini bandırarak yediğim zeytinyağı ve limonla yapılmış o kupanın tadı halen damağımda diyebilirim.
No comments:
Post a Comment