Selahattin Duman
Vatan
Kültür hayatımızın parlayan en son değeri Yeni Şakran Zeytin Festivali’dir..
Gelenekselleşeceği şimdiden belli festivalimizin ilki bu yaz yapıldı..
Özüm de oturduğu yerden sebeplendi ki iş bu yazı o güzellikler ortamını beyan eder..
Cumhurbaşkanlarının Atatürk’ten beri yazlık çalışmalarını İstanbul’da sürdürme geleneği vardır..
Bir önceki Çankaya adamı hariç..
O zat yaz kış Ankara’da çalıştı.. Tatillerini de Migros’u gezerek değerlendirdi..
Ben de bundan böyle yazlık çalışmalarımın bir kısmını Şakran’da yapacağım.. Yani Şakran’a daha çok zaman ayıracağım..
Niye mi?
Bir kere estetikçilerin eli oralara pek değmemiş.. Kadınların, genç kızların tamamı hormonsuz.. İnsan seyrine durduğunuzda gözünüz acımıyor..
***
Üstelik samimiler..
Bedenlerini nasıl estetik cerrahlarına teslim etmemişlerse ruhlarını da piyasa değerlerine kaptırmamışlar..
Bir de kibarlar ki bellerine asalet ölçen takometre taksan aleti çatlatırlar..
Yaratılıştan gelme doğal nezaket ile doğallık bünyede birleşince bazen tuhaf şeyler de yaşanmıyor değil..
Bizim evin önünde güneşlenen hanım, yanındaki arkadaşına bir elbisenin rengini tarif ediyor..
“Çok affedersiniz.. Kumaşı siklamen renginde..”
FESTİVALİ DE VAR
Şakran’ın bir numaraya çıkmasının sebeplerini saymaya devam ediyorum..
Her şeyden önce evimiz denizin dibinde.. Tapu kadastrocular vaktiyle nasıl ölçüm yapmışlarsa bizim evin arsasının on metresi de denizin içinde kalmış..
Yani “kişiye özel kıta sahanlığımız” bile mevcut.. Canın isterse özel teknelere top ateşi dahi açabilirsin..
Uyanıyorsun.. Duş neymiş ki? Doğru denize dalıyorsun.. Sırtını balıklar keseliyor..
Şu son birkaç gün içinde “denizi yalak gibi kullanma” ayrıcalığını milleti çatlatana kadar kullandım..
Bizim oraların kırk yıldır turizmciler tarafından fark edilmemesi yerel yönetimde biraz kompleks yaratmış..
Sanatsız kalıp da deriyi çatlattığımızdan yakınmıyorum.. Aslında taa başından beri sinema en önemli sanat etkinliğiydi..
Sinemacı Halil de yedinci sanat adına Şakran’ın tek seçicisiydi..
Gerçi boş yerleri zayi etmeyelim mantığından gidilerek perde ile ön sıranın arasındaki boş alana dikilen domates fideleri yaz ortasında azıyordu..
Perdenin üçte birini işgal ediyordu ama oynatılan yerli filmler de domates de hormonsuz olduğundan “bostan-sinema sentezi” herkese iyi geliyordu..
***
Sinemacı Halil geçen yıl rahmetli olunca “memleketteki yüksek sanat aşkından” geri kalmamak farz oldu..
Belediye Başkanımız Zeki Bey de festival tertipledi..
“Yeni Şakran Zeytin Festivali..”
Şimdi bu takdimi duyan memleketin zeytin üretiminin hiç değilse dörtte birini Şakran tek başına sağlıyor, zanneder..
Pek öyle değil..
Biraz zeytin ağacımız mevcut ama festivalini yapacak kadar bol sayılmaz..
Şahsen benim on dokuz zeytin ağacım var.. İki yılda bir dört teneke yağ veriyor.. İki teneke ortağa, iki teneke bize..
O da Kırkpınar’daki deste güreşçilerine yetmez.. Pehlivanların yarısı kuru kalır, sabununa çatlar..
NE DİYECEKTİK?
Hal böyle olunca işin zor.. Festival icat edeceksin, isim arayacaksın..
“Zeytin” demeyecektik de ne diyecektik festivalimize?
Bizim oralara UFO neyim de gelmiyor ki “Yeni Şakran Uzay Dostları Festivali” gibi fiyakalı bir isim seçelim..
UFO’ları vaktiyle Nevşehir kaptı..
Üç beş UFO tayyaresi görülmüş lafı çıktı.. Ne kadar üniversiteli kız, entel kadın varsa oraya üşüştü..
Bari kıymetini bilseler.. İki yıl önce Ürgüp’te görüldüğü iddia edilen uzaylıları köylü taşlamasaydı işlerine yarayacaktı..
Nevşehir Otobüs Garajı’nın yanına şimdi çoktan bir UFO garajı yapılmıştı..
Varsın olsun..
“Zeytin Festivali” bu yaz bizi iyi idare etti.. Zeki Başkan, ahaliyi yarım ay şeklindeki körfezin sol yakasındaki boşluğa doldurdu..
Verdi müziği.. Verdi müziği..
***
Aliağa’dan Dikili’ye, Foça’dan Bergama’ya ne kadar kuvvetli hoparlör varsa bizim oraya taşındığından müziğin elinden kurtulan olmadı..
Canlı müzik bittiğinde dayıyorduk Serdar Ortaç’ın kasetini.. Koyumuz bangır bangır inliyordu..
Genç kızlar müzik eşliğinde bol bol çekirdek çitlediler.. Köyümüzün gençleri ile çevre köylerden, hatta Aliağa’dan gelen organik delikanlılar onların seyrine durdu..
Çok güzel bir festival şeyi yaptık..
KATILIM YÜKSEK
Havai fişek gösterimiz bile vardı.. Üç gece arka arkaya göğü fiştikledik durduk.. Bir cayırtı, bir kıyamet..
En dangalak UFO şoförü dahi bu hengâmeyi, gökyüzünden fark etmiştir.. Artık turisti uzaydan da bekliyoruz..
Katılım mı? Gayet yüksekti.. Festival yapıldı mı böyle yapılmalı işte..
Kimse “Gelecek yerlerim ağrıyor ben gelemiyorum..” diyememeli..
Nitekim müziği koyun öbür ucuna kadar dinlettiklerinden bizim oranın emekli ahalisi de yataklarında bir o yana bir bu yana döne döne festivale katılmış oldular..
Dokuz kilometre ilerimizdeki Zeytindağı Köyü’nden bile cep telefonu ile istek yapan olmuş..
***
Bu yazdıklarıma bakıp da Belediye Başkanımız’a laf sokuşturduğumu filan sanmayın..
Zeki Bey ki eski balıkçıdır, meslektaşımdır.. Canavar gibi çalışıyor.. Bir avuç gelirle yaptığı işler benim diyen turistik ilçeyi kıskandırır..
Yollar pırıl pırıl ve bakımlı.. Çöp diye bir şey yok..
Su akar, elektrik yanar.. İyi kötü şehircilik plânımız bile var gibi..
En azından o güzelim köyler betonlaşmadı.. Köy efendi gibi büyüyor..
El kadar Şakran köyümüz, hizmet açısından Bodrum ve yarımadasındaki o fiyakalı beldelerin tamamına fark atar..
Üstelik yirmi yıldan beri ilk kez çipura gördüm suda.. Festival’in hatırına vurmadım.. Bıraktım gezinsin sığ sularda..
Müziğin tadını çıkarsın..
No comments:
Post a Comment