Saturday, January 17, 2009

Öde kardeşim yüzde 31.4 vergini yap paşa paşa ithâlatını!

Gözlem Gazetesi
16 Ocak 2009,Cuma


Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı isteyen ihracatçı ile üretici arasındaki söz düellosu alevlendi.


Türk zeytinyağı pazarında yüzde 24.5 payla liderliği elinde tutan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin Başkanı Cahit Çetin, tepkisinin dozunu artırıyor: "Bu adamların söyledikleriyle istedikleri arasında fark var!

Bizi tahrik etmeyin, ödeyin vergisini, yapın ithalâtınızı!"

Röportaj:Serkan AKSÜYEK

Markalı ihracatın artması, rekolte düşüklüğü, yurt içindeki fiyatın dünya ölçeğine göre fazla olduğu gerekçesi ile zeytinyağı ihracatçıları, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ithalat yapmak istiyor. Bu isteği dile getiren kurumların başında Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) var.

Geçen yıl Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından kabul görmeyen bu talebin yeniden gündeme getirilmesine, sektörün en büyük oyuncusu Tariş tepkili.

28 bin ortağı bulunan ve 33 kooperatifin oluşturduğu Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin Başkanı Cahit Çetin, bu talebin "yeniden ısıtılıp gündeme getirilmesini" inandırıcı bulmuyor.

23 yıldır birlik başkanlığı yaptığını anımsatan Çetin, bu süre içinde EZZİB'de pek çok ihracatçı ile tanıştığını, hiçbirinde bugünkü kadar "tahrik edici ve dürtücü" bir tavırla karşılaşmadığını vurguluyor.

Gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmayan Cahit Çetin ile Atatürk OSB'deki fabrikalarında buluştuk.

Sektörün gelecek vizyonunu konuştuk, ihracatçılara yönelik eleştirilerini dinledik...

EZZİB bu yıl DİR kapsamında ithalat talebini bu yıl "sürekli gündemde tutma" kararı aldı. Geçen sezon ihracatın 10 bin tonlara düşmesi, bu talebin temel gerekçesini oluşturuyor. Bunu gerektirecek bir durum sözkonusu mu?

ÇETİN: Hayır değil. Bir kere DİR ile ithalat sisteminin kriterleri belli. Yönetmeliklerde açıkça yazılı. Ülkede o malın varlığı yeterli seviyede olmayacak ve kalitesi düşük olacak. Ama her iki hâlde dikkat edilecek husus, yerli üretime zarar vermemek. AB'de DİR kapsamlı ithalat, toplam içinde yüzde 3-6 aralığındadır. Türkiye'de bu oran 55-60'a çıkmış. Bu çok vahim. Ayrıca İhracatçı Birliği ambalajlı zeytinyağının pazar payının kaybedildiğini öne sürüyor gerekçe olarak. Aslına bakarsanız bu talep salamuracıların, yani sofralık zeytin ihracatçılarının talebiydi öncelikle. Sonra zeytinyağcılar da buna dahil oldu. Ve geçen seneden başlayan, şimdi de hak olarak devamını isteyen bir mantık var.

Baştan Ali Güreli (EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli) dostum, "Reklam yapmayacağız, zeytinyağı fiyatları çok yüksek, ithalat olmazsa pazar kaybedeceğiz" demişti. Ambalajlı ihracatta pazar kaybının önlenmesini istiyorlar. Zeytinyağında genel ihracatımız düştü. Geçen sene de düşmüştü, bu yıl daha ne olacağı belli değil. Avrupa'da christmas tatili 12 Ocak'a kadar sürdü. Tatil olduğu için ticaret de durdu. Şimdi gelişmeleri göreceğiz.

Yağ eksiği yok

Peki ihracatçı mal bulmada zorlanıyor mu? Arz eksikliği söz konusu mu?

ÇETİN: Ben sezon başında 140-150 bin tonluk bir öngörüde bulundum. Bu benim şahsi tahminim, kurumumu kesinlikle bağlamaz. Bazılarına göre bu daha düşük, 120 bin ton civarında... İhracatçı birliklerinin yaptığı toplantılarda 166 bin ton rekolte çıktı. Ali Güreli'nin memurlarının da imzası var bunun altında. O toplantıdan sonra Ali Güreli çıktı, "Bu rekolte daha fazla, geçen seneden sarkan stokla beraber 200 bin ton yağ var" dedi. Şimdi bu tahminlere artı-eksi yüzde 10 hata payı bırakalım. 150 bin ton olduğunu varsayalım. Bugün 70 bin tonu dahili tüketimde. 15-16 bin ton da ambalajlı ihracatımız var. Etti mi sana 85 bin ton. Kalan yağ nedir bu durumda..

Sorun o yağın ihraç edilebilecek kalitede olup olmadığı...

ÇETİN: Tabii ki kaliteli.. Türkiye'deki yağın kalitesine kimsenin söyleyecek lafı olamaz. Ama herkesi yanılttıkları hadise şu: Ambalajlı ihracat için %50-%50 yağ karıştırmayı, buna karşılık genel ihracatın azalmasını, ithalat izni verilmeyişine bağlıyorlar. Aldatmaca burada. Ama kamuoyu bunu fark ediyor. Ayrıca, "Ambalajlı ihracat azaldı" diyorlar. Geçen seneki ambalajlı ihracatla, üç senenin ortalamasına bakıyoruz, azalma falan yok. Ambalajlı ihracatı artırmanın yolları farklı. Bugün Türkiye'de yeterli kalitede ve miktarda yağ var. İhracat için döviz kurları da uygun.

İhracatçılar kendi aralarında çelişkili

Peki sorun nedir?

ÇETİN: "İhracat yapamadık raflardan düştük" diyorlar. Bu da yanlış. İthalat izni verilmedi diye aman amanlık bir düşüş yok. O da ekonomik krizle ilgili. Pazarlar daralmış, 300-500, bilemediniz 1000 tonluk bir eksilme var. Yani burada ihracatçı birliğinin istediğiyle, söylediği arasında da ciddi bir çelişki var. Bakıyoruz ECE zeytinlerinden Mustafa Bey, (Ece Zeytinleri Yönetim kurulu Başkan Mustafa Gökalp) çok sevdiğim bir arkadaşımdır, ilginç bir ifadesi var. "Bu seneki ambalajlı ihracatımız geçen seneye göre yüzde 17 arttı" diyor. Bu adamların söyledikleriyle istedikleri arasında fark var.

Siz markalı ihracattaki azalışı, ihracatçı firmaların kendi problemlerine bağlıyorsunuz anladığım kadarıyla...

ÇETİN: Bakın ihracat azalmadı. Zeytinde ihracat yüzde 17 arttı. Zeytinyağında geçen sene ile önceki sene arasında dikkat çekici bir eksilme yok. Az önce bahsettiğim, en çok bin tonluk azalma var o da tüketim kaynaklı.

İtalya'nin ithalat gerekçesi haklı

"İtalya ve İspanya'da DİR benzeri sistemle ihracat yapılıyor" savunmasını nasıl yorumluyorsunuz?

ÇETİN: Bu iddia İhracatçı Birliği başkanımızın sık söylediği bir söz. Evet, İtalya'da bu ithalat yapılıyor. Ama aradaki farkı Ali Güreli hepimizden daha iyi bilir. Ama kamuoyunun bunu bilmediğinden yararlanarak demogoji yapıyor adeta. Neden İtalya ithalat yapıyor? Çünkü ürettiği 300-350 bin ton yağın tamamını iç tüketiminde kullanıyorlar. Kişi başına 15-16 kilogram tüketimleri var. Dünya pazarlarındaki hacimlerini sürdürebilmeleri için 500 bin ton civarında yağa ihtiyaçları var. Sırası gelmişken bir şey daha söyleyeyim. Çok rahatsız olduğum bir şey var. Ben 23 senedir bu birliğin başkanıyım. Halis Komili'den bu yana pek çok ihracatçı birliği başkanı gördüm, benim kurumum da o yönetimin içindeydi. Çok da saygı gördüm onlardan. Ali Güreli ile de iyi tanışırız. Beni bayramlarda arar, iyi niyetlerini iletir. Şahsi diyaloglarımda sorunum yok. "Benim kamuoyum bunu istiyor" diyor. İyi de benim kamuoyum da, farklı düşünüyor.

Birçok yönetim gördüm, içlerinde de bulundum. Ama hiçbir böylesine sektörü geren bir üslûpla karşılaşmadım.

Bu üslûbu yadırgıyorum ve kınıyorum. Bağdaştırıcı, birleştirici değil; tam tersine tahrik edici, dürtücü, yanlışları doğruymuş gibi gösteren bir üslûp. İhracatçı birliğinin tarzı bu olmamalı.

Türkiye'nin gerçeklerine yönelelim. Bu gerçek, Türkiye'nin zeytinyağı ithalatına uygun olmadığını gösteriyor.

Bu dikkat çekici gerginliğin çözümü için öneriniz nedir peki?

ÇETİN: Akıllı bezirgan üreticiyi destekler. Bir malın üretimi yoksa ticareti de yoktur, ihracatı da yoktur. Yani sektörel mutabakat dediğiniz, herkesin birbirinin haklarına saygı göstermesi ile mümkün.

Biz, sanayicinin ve ihracatçının varlığına sonsuz saygı gösteririz. Çiftçi ürettiği malın pazarlanması için ihracatçıya ve sanayiciye muhtaçtır. Ama sanayici de, kendi mesleki faaliyetlerini sürdürmek için üreticiye muhtaç. O zaman bu karşılıklı ihtiyaçları bir mutabakat haline getirelim. Kimse kimsenin gırtlağına basmasın. İthalatın arkasındaki tek gerçek, üretici fiyatlarını baskı altına almaktır. Yıllardan beri bu ülkede ithalat izni verilir. Ayrıca şunu da herkes bilsin. İthalat yasak değil memlekette. Ver yüzde 31.4 gümrük vergisini paşa paşa istediğin memleketten zeytinyağı ithal et.

Ama hem devletten destek al, hem doğru dürüst ithalat yapma. Bugün Tarım Bakanlığı dünya ikinciliğini hedefliyor. Eğer böyle saçma sapan bir ithalat izni çıkarsa, bu hedef mahvolur. Tarım Bakanı kendi katrilyonlarının heba olduğunu çok acı bir şekilde görecek.

Ona mı soracağım nereye gideceğimizi?

EZZİB'nin açıklamasında "İspanyol kooperatiflerine, Yunan Ticaret odalarına destek verdiğiniz" iddiası var. Böyle bir destek veriyor musunuz?

ÇETİN: İspanya'daki bir kooperatifle kardeşlik ve işbirliği ilişkimiz var. Kooperatifçilik evrenseldir. Türkiye'de bu sistemin içinde. Dünyanın her yerinde bu iş aynı mantıkla yapılır. Üreticinin haklarını, özel sektör zihniyetinden korumaktır amaç... Bizim İspanyol kooperatifçilerle temasımız bile eleştiri konusu oldu. Ben, Yunan Ticaret Odası'na gideceğim demedim. Ha, kendisi gidecekse buyursun gitsin. Biz tüccar değiliz, çiftçiyiz. Açıklamada isimimi vermiyor ama beni kastediyor. Sana mı soracağım nereye gideceğimi? Tabii ki başka kooperatiflerle istişare edip, bilgilerinden yararlanacağız.

Zeytinyağı fiyatlarının dünyadaki düşme eğilimini, ambalaj işiyle uğraşan birkaç uluslararası karteline bağlıyorsunuz. Bu teşhisinizi neye dayandırıyorsunuz?

ÇETİN: Sanayici ucuza alıp pahalı satmak, üretici de hakkını almak ister. İspanya da bir oligopol oluştu. Dünya pazarının yüzde 60'ını elinde tutan 6 büyük firma var. Üretici ile firmaların arz-talep güçleri arasında bir dengesizlik oluştu. İspanya'daki kooperatifler üretimin yüzde 70'ini sağlar. Kooperatifler Konfederasyonu var. Bunlar geçen kasım ayı sonunda bir araya geldiler. Hâlâ bu toplantı sürüyor. 300 bin ton yağı bloke etmeyi ve birleşerek kendi fiyatlarını deklere etmek için karar aldılar.
Bu karar sonucunda da üreticinin kâr eşiği olan ton başına 2.700 Euro seviyesine kadar fiyatı çıkarmayı hedef koydular, kamuoyuna deklere ettiler. İspanyol kooperatifleri bunu isterse yapar.

İhracatçı bindiği dalı kesiyor

Bizim için bu rakam nasıl bir anlam taşıyor?

ÇETİN: İhracatın oluşabilmesi için sektördeki belirsizliklerin ortadan kalkması lazım. İhracatçı bindiği dalı kesiyor. Devamlı fiyatlar üstünde baskı kurarak, üreticiyi nefs-i müdafaaya zorluyorlar. İnsanları çok zorlamayacaksın. Adam ürettiği ürünü denize döker. İspanyol çiftçisi eğer ton başına 2 bin 700 Euro fiyatı üreticinin kâr sınırı diye ilan ediyor. Bir de bunların kilo başına gerek ulusal bütçelerinden, gerek AB bütçesinden destek aldığını da hatırlayın.

Eğer onlar bu rakamı kâr sınırı olarak görüyorsa ve "1800 euroya düştüğü için battık, ölüyoruz" diyorlarsa Türk zeytincisi zaten bitmiş demektir. Bizim sınırımız da kilo başına 2.7 euro olmalıdır.

İhracatçı sizden kaça almak istiyor malı?

ÇETİN: Bulabilse 50 kuruşa alacak. Habire fiyat düşürüyorlar.

Ne kadar şu anda fiyat?

ÇETİN: Daha fiyat ilan etmedik, belirsiz bir ortamda fiyat ilan etmeyi doğru bulmuyorum. 5-6 asit baz yağın tonu 3 bin 300 TL civarında. Ekstra virjinler Edremit bölgesinde 4.500, Aydın bölgesinde de 4.500-4.600 arasında. Bunu euroya çevirdiğiniz zaman 1800-1700 euro ediyor. Açık çağrım şu: Benim çiftçime de kiloda 2 lira prim verilsin, istedikleri gibi ithalat yapsınlar.

"GIDA SAVAŞLARI ÇIKACAK" DİYE 10 YIL ÖNCE SÖYLEDİM

IMF'nin tarıma bakışını yıllardır eleştiriyorsunuz. Şimdi yeni bir IMF anlaşması kapımızda. Tarımda aynı ezberi yine uygulayacak mıyız?

ÇETİN: Bazı konular netleşti bile. 750 milyon liralık tarım sübvansiyonlarının öncelikle kaldırılması konusunda IMF ile mutabakat sağlandı. Anlaşmada bunu göreceğiz. 2008, tarımın bir silah olduğunun anlaşıldığı bir yıldı. Ben naçizane bunu on senedir gıda savaşlarının çıkacağını söylüyorum. Geçen sene kuraklıkla bu savaşların başlangıç tarihi biraz öne alındı. Keşke biz yanılsaydık. Bu konuda Türkiye çok fazla bir ivme kazanamadı. AB, tarımda Çin rekabetiyle mücadele etmek için onun tarımsal konuda eksiklerini fark ederek karşı politikalar uygulamaya başladı, tahviller çıkardı. Ve Çin'i hedef gösterdi. Bunu hisseden Çin, gitti Kuzey Afrika'dan toprak kiralayarak tarıma başladı. Yani dünyada tarımsal üstünlük konusunda bir mücadele var. Bunun farkında mıyız acaba? Sorunun ülkenin bağımsızlığıyla da doğru orantılı olduğunu fark eden ülkeler bu tedbirleri alıyor. Türkiye elindeki değerlerin farkında bile değil. Yahut farkında, IMF politikaları içinde uygulayamıyor. Mesela hibrit tohum başlı başına bir felaket, bir faciadır. Düşmana cephaneyi verme anlamına gelir. Tohum tarımın cephanesidir. Onun üretimini bile bir başkasına vermekle stratejik bir hata yapmıştır Türkiye. Bundan dönmek konusunda da hiçbir gayreti yok.

"DGD BİR TUZAKTI, VE BİZ O TUZAĞA DÜŞTÜK"

"2001 krizi sonrası IMF zoruyla başlatılan ve hâlâ uygulanan Doğrudan Gelir Desteği (DGD), Türkiye'deki tarımın bitirilmesi, en azından rölantiye alınması için bir tuzaktı. Türkiye bu tuzağa düştü. Biz baştan beri karşı olduğumuzu beyan ettik.. DGD Avrupa'da arz fazlası olan ürünlerin kontrolü için kullanılan bir araçtır. Ama Türkiye'de desteklemenin adı olarak kullanıldı. Avrupa Birliği bütçesinde desteklemelerin yüzde 50'sine yakınını, nerdeyse 100 milyar eurodur, tarım desteklemelerine aktarılıyor. Krizlerde takip edilecek bir yol vardır. Bu ev ekonomisinde bile böyledir. Senin gelirin daralıyorsa, girdilerin azalıyorsa, harcamalarını kısmak, çarşıdan yoğurt almak yerine koyun besleyip sütünden yoğurt yapmak zorundasın. Türkiye tarımını desteklemeli. Kurumlar batarsa bunu geri döndüremezsiniz. Adamın batışını engelleyecek istihdamı koruyacak, üretimini artıracak ucuz krediler bulmak lazım. Bu ucuz krediler devlete pahalıya mal olabilir. Ama o fabrikaların kapanmasının sonuçları çok daha pahalıdır."

TARİŞ, ZEYTİN İHRACINA HAZIRLANIYOR
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği yüzde 24.5'lik pazar payıyla sektörün en büyük oyuncusu. 28 bin ortağı bulunan ve 33 kooperatifin oluşturduğu birlik, Tariş zeytinyağı markasının yurt genelinde yaklaşık 5 bin satış noktasına tüketici ile buluşuyor. Zeytinyağı pazarının yüzde 50'sini temsil eden İstanbul pazarında ise tüm markalar içindeki payları yüzde 28'e ş durumda. Son dönemde organik zeytinyağı üretimine de ağırlık veren Tariş, bu alanda pazarın yüzde 80'ine egemen. 2008 yılında zeytinyağı piyasası miktar bazında yüzde 5 oranında büyürken, organik zeytinyağı pazarı yüzde 15 seviyesinde artış kaydetti. 38 ülkeye markalı ihracat yapan Tariş; ABD, AB ve Uzakdoğu gibi geleneksel pazarların yanında Kanada, Avustralya, Ortadoğu ülkelerine de satış yapıyor. Hatta adı sanı duyulmamış ülke raflarında bile Tariş'i görmek mümkün. Trinidad Tobago bu ülkelerden biri. Birliğin ürünlerinin satışını yapan Ta-Ze şirketi; Chicago, Toronto ve Düsseldorf'ta açtığı butik mağazalarla bu alanda bir ilke de imza atmıştı. Cahit Çetin'in verdiği bilgiye göre Tariş'in yeni hedefi zeytin ihracatı.

İHRACATÇILARIN DİR TALEBİ NEYE DAYANIYOR?
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Dahilde İşleme Rejiminde (DİR) en az yüzde 50 yerli mal kullanımı dışındaki diğer kısıtlayıcı maddeler ve süre kısıtlamasını kabul etmeyerek DİR'in sürekli sektörde uygulanması talebine devam etme kararı aldı. EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli, haklı taleplerini geri çekecek veya öteleyecek herhangi olumlu bir gelişme olmadığını belirterek, "Özellikle zeytinyağı ihracatı önce 90 bin tonlardan 38 bin tona, bu sene de 10 bin tonlara inmiştir.

Markalı ihracatın artmasını isteyen sektörün bir kesiminin markalı ihracatın en önemli unsuru olan DİR'e karşı çıkması anlaşılamamaktadır. Biz Yönetim Kurulu olarak prensipte zeytin ve zeytinyağı ihracatıyla alakası olmadığı halde bu konuda hemen hemen her gün beyanat veren kişi ve kurumları muhatap almamakla birlikte, kamuoyuna yanıltıcı bilgi verdiklerini düşünmekteyiz." demişti. Dünya zeytin ve zeytinyağı piyasaları ve fiyat yapılarından habersiz olan kişi ve kurumların popülist söylemleri ülkeye zaman kaybettirdiğini öne süren Güreli, Tariş'i kastederek, "sektörde birçok konuda muktedir olduğunu vurgulamak dışında hiçbir somut icraatı olmayan yarı sivil toplum kuruluşlarının AB çiftçisinin aldığı primin 10'da 1'inden daha azına razı olduklarını" söylemişti.

No comments: