26 Mart 2009,Perş.
Dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya, Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü ile işbirliği olanaklarını araştırıyor.
Sektörün önde gelen temsilcilerinden oluşan İspanyol heyet, Akhisar’daki zeytin bölgelerinde incelemelere bulundu, Zeytindostu Derneği’nde karşılıklı işbirliği olanaklarının araştırıldığı toplantıya katıldı.
Zeytin ve zeytinyağı sektöründeki gelişmeler, dünyanın en büyük zeytin üreticisi ülkesi İspanya’nın ilgisini Türkiye’ye çekti.
İspanya’da devlet desteği ile örgütlenen sektörel KOBİ’lerini dış ülkelere açmak için oluşturulan Inoleo adlı birliğin temsilcileri ilk olarak Zeytindostu Derneği’nin davetiyle Türkiye’ye geldi.
Citoliva Araştırma Enstitüsü’nden Myriah Cano Rubio. Cristina Navero, Maria Dolores, İspanyol makine üreticisi Calero’nun temsilcisi Francisco Jose Calero Ruiz, İspanyol tank üreticisi Herpasur S.A.’dan Salvador Cordero Martin ve Haythem Ismael Mardini, CM-Europa SL laboratuarından Rosa Maria Lopez, Pablo Cano Marchal, M&M Danışmanlık firması temsilcisi Elena Arevalo Castillo ’dan oluşan heyet önce Aksihar Ticaret Borsası’nın ev sahipliğinde Akhisar’daki zeytin bölgeleri ile zeytin ve zeytinyağı kuruluşlarında incelemelerde bulundu. Karşılıklı işbirliği olanaklarının araştırıldığı Akhisar ziyareti sonrası heyet Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nde Türk ihracatçıları ile buluştu. Ardından Zeytindostu Derneği’ndeki sektörel toplantıya katılan ziyaretçiler, toplantıda Türk ve İspanyol firmalarının işbirliği olanaklarını görüştü. Her iki ülkenin sektörün gelişimi için ortak projeler üretmesi, toplantının ikinci ayağının İspanya’da tekrarlanması konusunda fikir birliğine varıldı.
Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, derneğin sektörün gelişimi için yurtiçinde yaptığı çalışmaların yanı sıra yurtdışında da önemli organizasyonlara imza attığını belirterek, “İspanyol heyetinin Türkiye’de partner olarak Zeytindostu Derneği’ni seçmesi derneğimizin yurtdışında da önemli bir ağırlığı olduğunu ortaya koymuştur” dedi.
Zeytindostu Derneği’nde bazı Türk firmaları ile ikili görüşmeler de yapan heyet temsilcileri, ziyaretin çok olumlu geçtiğini, kısa sürede olumlu sonuçlar alınacağını ifade ettiler.
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Friday, March 27, 2009
Thursday, March 26, 2009
Marmarabirlik yönetimi güven tazeledi
Zeytin Ağacı
26 Mart 2009,Perş.
Marmarabirlik’te, Taviloğlu başkanlığındaki yönetim genel kuruldan güvenoyu aldı.
Tek listeyle gerçekleştirilen seçimde Taviloğlu başkanlığındaki yönetimde Hidamet Asa, İbrahim Aksoy ve Cengiz Sayın yer aldı. Kemal Dinç ve Fevzi İpek de denetim kurulu üyesi seçildi.
Refi Taviloğlu, genel kurulda zeytin üreticilerine de müjde verdi. 2008-2009 ürün bedellerinin geriye kalan yüzde 20’lik son diliminin temmuzda değil, nisan ayı sonunda ödeneceğini duyurdu.
--/--
Bünyesinde 8 zeytin tarım satış kooperatifi bulunan Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik)’te Refi Taviloğlu başkanlığındaki yönetim güven tazeledi.
Marmarabirlik’in Başköy’deki genel müdürlük toplantı salonunda gerçekleştirilen, Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Mahmut İnan’ın da katıldığı olağan genel kurulun açılış konuşmasını yapan Başkan Refi Taviloğlu, alım kampanyası ve birliğin faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. 2007-2008 iş yılında 30 bin 769 ton zeytin aldıklarını, bu alımlar için 73,6 milyon lira ödeme yapıldığını bildiren Taviloğlu, “Almış olduğumuz zeytinin % 55,7’si 200-290 aralığında iri zeytinden oluşmaktadır. Gerçekleştirdiğimiz 25 bin 559 ton zeytin, rafinajlık hariç bin 279 ton zeytinyağı ve 228 ton zeytin ezmesi satışından toplam 146,3 milyon lira hasılat elde edilmiştir. Birliğimizin elde ettiği cironun 17 milyon 195 bin 165 dolara tekabül eden 21,1 milyon liralık kısmı yurtdışı satışlarına aittir. Birliğimiz bu yıl da ihracat rekoru kırmış olup konusunda ihracat lideri olmayı sürdürmektedir” dedi.
POPÜLİZME KARŞI DURALIM
Tarım satış kooperatifleri birliklerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin süreci de özetleyen Taviloğlu, bu süreçte tarıma ve birliklere yönelik bakış açısıyla 50 yıldır alışılagelmiş düzenin değiştiğini anlattı. Yeniden yapılandırma süreci ve 2001 ekonomik krizi nedeniyle bazı birliklerin faaliyetini yavaşlattığını, bazılarının ise tamamen ortadan kalktığını hatırlatan Refi Taviloğlu, “Yetkililerin en geç bu yılın haziran ayına kadar yürürlüğe gireceğini belirttiği yeni bir kanunla, birliklerin yeniden yapılandırma süreci sona erecektir. Bu kanun, birliklere yönelik DFİF kredisi dahil finansman desteğinin tamamen sona ermesi anlamına gelmektedir” diye konuştu.
2008-2009 alım kampanyası döneminde yaşanan ekonomik krize rağmen büyük riske girerek, iri kalibreli 27 bin 713 ton zeytin aldıklarını belirten Taviloğlu, İstanbul’da oluşturulacak pazarlama ve satış bölge müdürlüğüyle atağa geçeceklerini ifade etti. Havuzdan toptan zeytin satışından vazgeçip küçük ambalaja yöneldiklerini, bu yapılmasaydı bugünkü satış rakamına ulaşmanın mümkün olmayacağını kaydeden Refi Taviloğlu, kaliteyi artırmaya yönelik çalışmaları da sıraladı.
Taviloğlu şöyle konuştu:
“Bu zor dönemde, birliğimizin imkanlarını zorlayarak bölge üreticisi için çıkış yolları arıyoruz. Ancak kısa vadede birliğimize, orta vadede ise üreticimize ve tarıma zarar verecek, sonunun nereye varacağı belli olan popülist davranışlara yönelik beklentilere hep birlikte karşı koymak mecburiyetindeyiz. Gerçek üretici kimliğinin gerektirdiği davranış budur.”
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, 2008-2009 dönemi ürün bedellerinden geriye kalan yüzde 20’lik son dilimin ise planlandığı gibi temmuz ayında değil, nisan sonunda ödeneceğini müjdeledi.
SEÇİMLER TEK LİSTEYLE
204 delegeden 200’ünün katıldığı genel kurul, yönetim ve denetim kurulunu ibra ettikten sonra seçimlere geçildi. Seçim tek listeyle gerçekleştirildi. Kullanılan toplam 159 oydan yönetim kurulu için 157, denetim kurulu için ise 152 oy geçerli sayıldı.
Yönetim kurulu Refi Taviloğlu (Erdek), Hidamet Asa (İznik), İbrahim Aksoy (Gemlik) ve Cengiz Sayın’dan (Orhangazi) oluştu. Denetim Kurulu’nda ise Kemal Dinç (Mürefte) ve Fevzi İpek (Edincik) yer aldı.
TEŞEKKÜR KONUŞMASI
Delegelere hitaben teşekkür konuşması yapan Refi Taviloğlu, gösterilen güvenle çalışma azimlerinin kamçılandığını belirterek, “Huzurunuzda doğruluk, dürüstlük ve gerçekçilikten asla taviz vermeden üretici ortaklarımızın ve dolayısıyla Marmarabirlik’in yararı için var gücümüzle çalışacağımızdan emin olunuz” dedi ve bu yolda uğraş verirken önlerine çıkacak kişisel ve siyasi menfaat gruplarıyla mücadelede destek istedi.
26 Mart 2009,Perş.
Marmarabirlik’te, Taviloğlu başkanlığındaki yönetim genel kuruldan güvenoyu aldı.
Tek listeyle gerçekleştirilen seçimde Taviloğlu başkanlığındaki yönetimde Hidamet Asa, İbrahim Aksoy ve Cengiz Sayın yer aldı. Kemal Dinç ve Fevzi İpek de denetim kurulu üyesi seçildi.
Refi Taviloğlu, genel kurulda zeytin üreticilerine de müjde verdi. 2008-2009 ürün bedellerinin geriye kalan yüzde 20’lik son diliminin temmuzda değil, nisan ayı sonunda ödeneceğini duyurdu.
--/--
Bünyesinde 8 zeytin tarım satış kooperatifi bulunan Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik)’te Refi Taviloğlu başkanlığındaki yönetim güven tazeledi.
Marmarabirlik’in Başköy’deki genel müdürlük toplantı salonunda gerçekleştirilen, Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Mahmut İnan’ın da katıldığı olağan genel kurulun açılış konuşmasını yapan Başkan Refi Taviloğlu, alım kampanyası ve birliğin faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. 2007-2008 iş yılında 30 bin 769 ton zeytin aldıklarını, bu alımlar için 73,6 milyon lira ödeme yapıldığını bildiren Taviloğlu, “Almış olduğumuz zeytinin % 55,7’si 200-290 aralığında iri zeytinden oluşmaktadır. Gerçekleştirdiğimiz 25 bin 559 ton zeytin, rafinajlık hariç bin 279 ton zeytinyağı ve 228 ton zeytin ezmesi satışından toplam 146,3 milyon lira hasılat elde edilmiştir. Birliğimizin elde ettiği cironun 17 milyon 195 bin 165 dolara tekabül eden 21,1 milyon liralık kısmı yurtdışı satışlarına aittir. Birliğimiz bu yıl da ihracat rekoru kırmış olup konusunda ihracat lideri olmayı sürdürmektedir” dedi.
POPÜLİZME KARŞI DURALIM
Tarım satış kooperatifleri birliklerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin süreci de özetleyen Taviloğlu, bu süreçte tarıma ve birliklere yönelik bakış açısıyla 50 yıldır alışılagelmiş düzenin değiştiğini anlattı. Yeniden yapılandırma süreci ve 2001 ekonomik krizi nedeniyle bazı birliklerin faaliyetini yavaşlattığını, bazılarının ise tamamen ortadan kalktığını hatırlatan Refi Taviloğlu, “Yetkililerin en geç bu yılın haziran ayına kadar yürürlüğe gireceğini belirttiği yeni bir kanunla, birliklerin yeniden yapılandırma süreci sona erecektir. Bu kanun, birliklere yönelik DFİF kredisi dahil finansman desteğinin tamamen sona ermesi anlamına gelmektedir” diye konuştu.
2008-2009 alım kampanyası döneminde yaşanan ekonomik krize rağmen büyük riske girerek, iri kalibreli 27 bin 713 ton zeytin aldıklarını belirten Taviloğlu, İstanbul’da oluşturulacak pazarlama ve satış bölge müdürlüğüyle atağa geçeceklerini ifade etti. Havuzdan toptan zeytin satışından vazgeçip küçük ambalaja yöneldiklerini, bu yapılmasaydı bugünkü satış rakamına ulaşmanın mümkün olmayacağını kaydeden Refi Taviloğlu, kaliteyi artırmaya yönelik çalışmaları da sıraladı.
Taviloğlu şöyle konuştu:
“Bu zor dönemde, birliğimizin imkanlarını zorlayarak bölge üreticisi için çıkış yolları arıyoruz. Ancak kısa vadede birliğimize, orta vadede ise üreticimize ve tarıma zarar verecek, sonunun nereye varacağı belli olan popülist davranışlara yönelik beklentilere hep birlikte karşı koymak mecburiyetindeyiz. Gerçek üretici kimliğinin gerektirdiği davranış budur.”
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, 2008-2009 dönemi ürün bedellerinden geriye kalan yüzde 20’lik son dilimin ise planlandığı gibi temmuz ayında değil, nisan sonunda ödeneceğini müjdeledi.
SEÇİMLER TEK LİSTEYLE
204 delegeden 200’ünün katıldığı genel kurul, yönetim ve denetim kurulunu ibra ettikten sonra seçimlere geçildi. Seçim tek listeyle gerçekleştirildi. Kullanılan toplam 159 oydan yönetim kurulu için 157, denetim kurulu için ise 152 oy geçerli sayıldı.
Yönetim kurulu Refi Taviloğlu (Erdek), Hidamet Asa (İznik), İbrahim Aksoy (Gemlik) ve Cengiz Sayın’dan (Orhangazi) oluştu. Denetim Kurulu’nda ise Kemal Dinç (Mürefte) ve Fevzi İpek (Edincik) yer aldı.
TEŞEKKÜR KONUŞMASI
Delegelere hitaben teşekkür konuşması yapan Refi Taviloğlu, gösterilen güvenle çalışma azimlerinin kamçılandığını belirterek, “Huzurunuzda doğruluk, dürüstlük ve gerçekçilikten asla taviz vermeden üretici ortaklarımızın ve dolayısıyla Marmarabirlik’in yararı için var gücümüzle çalışacağımızdan emin olunuz” dedi ve bu yolda uğraş verirken önlerine çıkacak kişisel ve siyasi menfaat gruplarıyla mücadelede destek istedi.
Ne iş yaparsınız?
Hüsmen Solmaz
25 Mart 2009,Çarş.
Bazı mesleklerin ünvanı için eğitim yetmez, uygulamada kanıtlanması gerekir. Edebiyat mezunu, otomatikman edebiyatçı değildir. Güzel Sanatlardan sanat eğitimi alınır, ancak sanatçı olunmaz. Bendeniz de eğitimini aldığım meslekte doğrudan pek çalışmamış, çalıştığım mesleğin de eğitimini almamış bir Türkiye ürünüyüm.
Ancak zeytincilik bilimini ailem, çevrem ve bölgem gibi dev bir kaynaktan öğrenmiş olmak, zeytinciliğe ciddi bir proje olarak adım attığım günden beri bir artı oldu hayatımda. Hatta eğer başarılı olduğum varsayılırsa, onların öğrettiği zeytincilik mantığının yolumu çizdiğini söyleyebilirim.
Geçenlerde bir toplantıda, gençlik ile orta yaş sınırında bir bey, kalabalık bir sohbetin ortasında bana döndü ve sordu:
Beyefendi ne iş yaparsınız?
Zeytinciyim dedim ve bir şeyler anlattım.
Yani sadece zeytin yetiştiriyorsunuz. Hepsi bu mu?
Evet diye onayladım.
Kimilerinin bu kadar az iş yapan birine itibar etmelerini pek anlamamış gibiydi. Ama kibar olduğu için pek fazla bir şey söylemedi.
Gerçekten zeytin yetiştirmek bir iş miydi, değil miydi?
Bir arkadaşım bir sohbetinde anlatmıştı, bir gece bir kontrolde kendisini çevirenlerin ne iş yaptıklarını sorduklarında verdiği “zeytinciyim,” yanıtı üzerine görevli birinin “haa köylü yani..” demesine içerler ve nerede diye sorduklarında “dağ başında” der.
O zamandan beri köprünün altından çok sular aktı, çok şeyler değişti. Zeytincilik artık bir meslek sayılır oldu. Köylülüğün de bir işten sayılıp sayılmadığı tabii ayrı bir konu.
Bence nerede yaşadığın değil de, ne ürettiğin, nasıl ürettiğin, hatta belki biraz da neden ürettiğin önemli.
Her neyse o gece toplantıdan ayrılıp eve döndüğümde, baktım yine o beyefendinin sorusu takılmış kafama, demek ki iyice içerlemiş olmalıydım.
Belleğimde o mekâna geri döndüm, beyefendiyi karşıma aldım, filmi geri sardım ve tam “sadece zeytin mi?” anına getirdim. Daha sesindeki soru işareti tınısı bitmeden aldım sazı elime;
“Tabii değil beyefendi, o kadar çok işim var ki, saymakla bitmez,” dedim ve sorusunu geliştirmeye, değiştirmeye fırsat vermeden bir solukta anlatmaya başladım:
Hem dünyanın en güzel zeytinlerini yetiştirdiğimi söyledim hem de, bir gün bu topraklarda hiçbir şey kalmadığı zaman, “burada birileri vardı ve bir şeyler yapmaya çalışmışlardı,” dedirtecek bir tanıklık bırakmak için zeytini çok ciddiye alırım, dedim.
Zeytinliğe girdiğimde karşımda tüketicilerin ve müşterilerin hayaleti vardır. İşin özelliği, hatta ahlakı bunu gerektirir çünkü.
En başıma buyruk, en bencil ve günlük olaylardan uzaklaşmak için kafamı biraz rahatlatmak için tarlaya gittiğimde bile o hayalet karşıma dikilir.
Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrılmış, bıyık altından muzipçe gülümsemektedir sanki bana.
Bazen bir masanın başında yerini almış, bir elinde çay bardağı vardır, diğer elinde başparmaklarıyla tuttuğu güzel bir çatal.
Bazen de gözlüğünü takmış, hafifçe kaşları çatık, “önce şu senin yetiştirdiğin zeytinlere bir bakayım, sonra da kızarmış ekmeğimi sarı yeşil zeytinyağına bandıralım bakalım" ifadesiyle bana bakar sanki...
Karşımda durup bana baktığını hayal ettiğim tüketicinin, benim zeytinlerimden ağzına bir adet atan, ya da ekmeğini yağımıza bandıran gerçek biri, kanlı canlı güzel ve titiz bir insan olacağını bilmek beni hem ürpertir hem de içimi ısıtır…
Benden tarafı daha fazla gelişmiş olan tek yanlı bir ilişkidir bu; zeytinlerim ve zeytinyağlarım vasıtasıyla sadece onların benden hep haberleri vardır. Kim olduğumu bilirler, tarlada ne yaptığımı her zaman görürler. Hayatları sürer gider; hep sağlıklı beslenirler, âşık olurlar, sevinirler, hayalleri bir gün gerçekleşince havalara uçarlar…
Onlarsız olmaz, onlarsız zeytin yetiştiremem, onların zeytinlerimden ve zeytinyağlarımdan yediklerini bilmeden var olamam ama çok doğal olarak ve aynı zamanda ne garip ki onları hiç bilmem, hiç tanımam. “Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular” durumu.
Her fırsatta gidip tarlalarda değişen iklimleri, her iklimde hemen hemen her ağacı izlerim, yağan yağmurları, düşen cemreleri sayarım. Eskiden kalan anılarla yetinen insanlar gibi eski bir tarla çeşmesini, eski tarla yollarını ararım bulamam, sonra efendiden kıranta bir köylü ile bir kuş ile sohbet ederim, gönül eğlerim.
Titrek bir kumaşa benzeyen çayırlarda bıldırcın sürüleri görürüm
Arada çakallara, tilkilere, sincaplara rastlar çıkardıkları seslerle, hareketleriyle anlattıklarını, dertlerini dinler, sonra filozofça başımı sallayarak;
Haklısınız, derim, haklısınız, nerde o eski zamanlar, doğal mamalar?
Dere boyuna iner, yabani hünnap, kızılcık, güvem, mevsiminde ne varsa ondan koparır yerim, yalnızlığımı giderir, bazılarını cebime koyarım, yemeden önce cebimde dokunurum onlara, sessiz büyüsüyle ruhumu ısıtırlar.
Yazın geceleri sulama yaparız tarlada, yıldızlar göletin aynasına düşerdi. Bilmem bilir misiniz bazıları yıldızlarla konuşur geceleri benim gibi.
Yıldızlarla konuşmayı ben de annemden öğrendim çocukluğumda, geceleri bahçede.
Şimdi bile yıldızlarla konuşurken içimdeki bütün engelleri aşıyorum.
Kimi zaman türkü söyler, ıslık çalarım tarlalarda, bazen gün doğmadan tarlada olur, günün geceyi yenmeye başladığı anı kişisel bir zafer olarak algılarım, başımda kavak yelleri eser.
Sevdalanırım böyle zamanlarda, zeytine sevdalanırım. Sarhoş bile olurum çok ciddi biçimde.
Hiç boş vaktim yoktur beyefendi, hiç. Hüzünlenirim ikide birde memleketin durumlarına, insanların hallerine.
Kimi zaman Ege de Yörük olurum, kimi zaman Anadolu’da Türkmen, kimi zaman dağlarda zeybek. Kimi zaman açları unutup, utanmadan tıka basa yediğim, içtiğim olur.
Kimi zaman alıp başımı, başka köylerin benim olmayan tarlalarına, tarla yollarına, bahçelerine giderim. Kimi zaman orada atar yüreğim, kimi zaman burada. Bazılarının dışında, bütün kâinatın dostu gök gözlü sarışın bir adamı canım gibi severim.
Can sıkıntısı gibi her gün karşımda duran, durmadan atıp tutan, boşa konuşan kimilerini ise hiç sevmem. Kimi sever beni, dostluğumu, sohbetlerimi, kimi ise arkasını döner gider.
Düşlerimizde bile zeytinle uğraşırız.
Öykücükler, senaryolar yazarım uyanınca bir tek sözcüğünü bile anımsamayacağım.
Fotoğraf çekerim. maça giderim, sinemaya giderim, tiyatroya giderim, mitinge giderim, alıp başımı giderim tarlada çalışırken, dünyayı gezerim.
..
Beyefendiyle düşsel sohbetim sürerken, fark ediyordum, o alaycı ve kuşkucu bakışlarında hiçbir değişiklik olmuyordu.
Yine sormayı sürdürür gibiydi:
Hepsi bu mu?
Sahi sevgili zeytin dostlarım, bizler ne iş yapıyoruz ki, herkes gibi yaşamaktan öte?
25 Mart 2009,Çarş.
Bazı mesleklerin ünvanı için eğitim yetmez, uygulamada kanıtlanması gerekir. Edebiyat mezunu, otomatikman edebiyatçı değildir. Güzel Sanatlardan sanat eğitimi alınır, ancak sanatçı olunmaz. Bendeniz de eğitimini aldığım meslekte doğrudan pek çalışmamış, çalıştığım mesleğin de eğitimini almamış bir Türkiye ürünüyüm.
Ancak zeytincilik bilimini ailem, çevrem ve bölgem gibi dev bir kaynaktan öğrenmiş olmak, zeytinciliğe ciddi bir proje olarak adım attığım günden beri bir artı oldu hayatımda. Hatta eğer başarılı olduğum varsayılırsa, onların öğrettiği zeytincilik mantığının yolumu çizdiğini söyleyebilirim.
Geçenlerde bir toplantıda, gençlik ile orta yaş sınırında bir bey, kalabalık bir sohbetin ortasında bana döndü ve sordu:
Beyefendi ne iş yaparsınız?
Zeytinciyim dedim ve bir şeyler anlattım.
Yani sadece zeytin yetiştiriyorsunuz. Hepsi bu mu?
Evet diye onayladım.
Kimilerinin bu kadar az iş yapan birine itibar etmelerini pek anlamamış gibiydi. Ama kibar olduğu için pek fazla bir şey söylemedi.
Gerçekten zeytin yetiştirmek bir iş miydi, değil miydi?
Bir arkadaşım bir sohbetinde anlatmıştı, bir gece bir kontrolde kendisini çevirenlerin ne iş yaptıklarını sorduklarında verdiği “zeytinciyim,” yanıtı üzerine görevli birinin “haa köylü yani..” demesine içerler ve nerede diye sorduklarında “dağ başında” der.
O zamandan beri köprünün altından çok sular aktı, çok şeyler değişti. Zeytincilik artık bir meslek sayılır oldu. Köylülüğün de bir işten sayılıp sayılmadığı tabii ayrı bir konu.
Bence nerede yaşadığın değil de, ne ürettiğin, nasıl ürettiğin, hatta belki biraz da neden ürettiğin önemli.
Her neyse o gece toplantıdan ayrılıp eve döndüğümde, baktım yine o beyefendinin sorusu takılmış kafama, demek ki iyice içerlemiş olmalıydım.
Belleğimde o mekâna geri döndüm, beyefendiyi karşıma aldım, filmi geri sardım ve tam “sadece zeytin mi?” anına getirdim. Daha sesindeki soru işareti tınısı bitmeden aldım sazı elime;
“Tabii değil beyefendi, o kadar çok işim var ki, saymakla bitmez,” dedim ve sorusunu geliştirmeye, değiştirmeye fırsat vermeden bir solukta anlatmaya başladım:
Hem dünyanın en güzel zeytinlerini yetiştirdiğimi söyledim hem de, bir gün bu topraklarda hiçbir şey kalmadığı zaman, “burada birileri vardı ve bir şeyler yapmaya çalışmışlardı,” dedirtecek bir tanıklık bırakmak için zeytini çok ciddiye alırım, dedim.
Zeytinliğe girdiğimde karşımda tüketicilerin ve müşterilerin hayaleti vardır. İşin özelliği, hatta ahlakı bunu gerektirir çünkü.
En başıma buyruk, en bencil ve günlük olaylardan uzaklaşmak için kafamı biraz rahatlatmak için tarlaya gittiğimde bile o hayalet karşıma dikilir.
Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrılmış, bıyık altından muzipçe gülümsemektedir sanki bana.
Bazen bir masanın başında yerini almış, bir elinde çay bardağı vardır, diğer elinde başparmaklarıyla tuttuğu güzel bir çatal.
Bazen de gözlüğünü takmış, hafifçe kaşları çatık, “önce şu senin yetiştirdiğin zeytinlere bir bakayım, sonra da kızarmış ekmeğimi sarı yeşil zeytinyağına bandıralım bakalım" ifadesiyle bana bakar sanki...
Karşımda durup bana baktığını hayal ettiğim tüketicinin, benim zeytinlerimden ağzına bir adet atan, ya da ekmeğini yağımıza bandıran gerçek biri, kanlı canlı güzel ve titiz bir insan olacağını bilmek beni hem ürpertir hem de içimi ısıtır…
Benden tarafı daha fazla gelişmiş olan tek yanlı bir ilişkidir bu; zeytinlerim ve zeytinyağlarım vasıtasıyla sadece onların benden hep haberleri vardır. Kim olduğumu bilirler, tarlada ne yaptığımı her zaman görürler. Hayatları sürer gider; hep sağlıklı beslenirler, âşık olurlar, sevinirler, hayalleri bir gün gerçekleşince havalara uçarlar…
Onlarsız olmaz, onlarsız zeytin yetiştiremem, onların zeytinlerimden ve zeytinyağlarımdan yediklerini bilmeden var olamam ama çok doğal olarak ve aynı zamanda ne garip ki onları hiç bilmem, hiç tanımam. “Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular” durumu.
Her fırsatta gidip tarlalarda değişen iklimleri, her iklimde hemen hemen her ağacı izlerim, yağan yağmurları, düşen cemreleri sayarım. Eskiden kalan anılarla yetinen insanlar gibi eski bir tarla çeşmesini, eski tarla yollarını ararım bulamam, sonra efendiden kıranta bir köylü ile bir kuş ile sohbet ederim, gönül eğlerim.
Titrek bir kumaşa benzeyen çayırlarda bıldırcın sürüleri görürüm
Arada çakallara, tilkilere, sincaplara rastlar çıkardıkları seslerle, hareketleriyle anlattıklarını, dertlerini dinler, sonra filozofça başımı sallayarak;
Haklısınız, derim, haklısınız, nerde o eski zamanlar, doğal mamalar?
Dere boyuna iner, yabani hünnap, kızılcık, güvem, mevsiminde ne varsa ondan koparır yerim, yalnızlığımı giderir, bazılarını cebime koyarım, yemeden önce cebimde dokunurum onlara, sessiz büyüsüyle ruhumu ısıtırlar.
Yazın geceleri sulama yaparız tarlada, yıldızlar göletin aynasına düşerdi. Bilmem bilir misiniz bazıları yıldızlarla konuşur geceleri benim gibi.
Yıldızlarla konuşmayı ben de annemden öğrendim çocukluğumda, geceleri bahçede.
Şimdi bile yıldızlarla konuşurken içimdeki bütün engelleri aşıyorum.
Kimi zaman türkü söyler, ıslık çalarım tarlalarda, bazen gün doğmadan tarlada olur, günün geceyi yenmeye başladığı anı kişisel bir zafer olarak algılarım, başımda kavak yelleri eser.
Sevdalanırım böyle zamanlarda, zeytine sevdalanırım. Sarhoş bile olurum çok ciddi biçimde.
Hiç boş vaktim yoktur beyefendi, hiç. Hüzünlenirim ikide birde memleketin durumlarına, insanların hallerine.
Kimi zaman Ege de Yörük olurum, kimi zaman Anadolu’da Türkmen, kimi zaman dağlarda zeybek. Kimi zaman açları unutup, utanmadan tıka basa yediğim, içtiğim olur.
Kimi zaman alıp başımı, başka köylerin benim olmayan tarlalarına, tarla yollarına, bahçelerine giderim. Kimi zaman orada atar yüreğim, kimi zaman burada. Bazılarının dışında, bütün kâinatın dostu gök gözlü sarışın bir adamı canım gibi severim.
Can sıkıntısı gibi her gün karşımda duran, durmadan atıp tutan, boşa konuşan kimilerini ise hiç sevmem. Kimi sever beni, dostluğumu, sohbetlerimi, kimi ise arkasını döner gider.
Düşlerimizde bile zeytinle uğraşırız.
Öykücükler, senaryolar yazarım uyanınca bir tek sözcüğünü bile anımsamayacağım.
Fotoğraf çekerim. maça giderim, sinemaya giderim, tiyatroya giderim, mitinge giderim, alıp başımı giderim tarlada çalışırken, dünyayı gezerim.
..
Beyefendiyle düşsel sohbetim sürerken, fark ediyordum, o alaycı ve kuşkucu bakışlarında hiçbir değişiklik olmuyordu.
Yine sormayı sürdürür gibiydi:
Hepsi bu mu?
Sahi sevgili zeytin dostlarım, bizler ne iş yapıyoruz ki, herkes gibi yaşamaktan öte?
Wednesday, March 25, 2009
Borsa İşlemlerinde Gözle Görülür Düşmeler Yaşanıyor
24 Mart 2009,Salı
AYDIN (İHA) - Aydın Ticaret Borsası’nda işlem gören İncir, Zeytin, Zeytinyağı, Çiğitli Pamuk ve kestane işlemlerinde gözle görülür bir düşüş yaşanıyor. 2006 yılına oranla 2008 yılında yapılan işlemlerdeki düşüş bazı ürünlerin miktarında da görülürken, bazı ürünlerin miktarında işlem sayısı düşmesine rağmen miktarlarında artış yaşandı. Ürün fiyatlarında ise pamukta ve Zeytinyağında ciddi bir düşüş olduğu gözlendi.
2006 yılında Çiğitli pamukta bin 966 işlem yapılırken, 2008 yılında bu rakam bin 263’e düştü. Zeytinde ise 2006 yılında 7 bin 391 işlem yapılırken 2008 yılında işlem sayısı 6 bin 25’e düştü. Aydın Ticaret Borsasında kestane ve zeytinyağında da bu durum değişmedi. 2006 yılında kestane de 178 işlem yapılırken 2008 yılında 105 işlem yapıldı. Zeytinyağında ise 2006 yılında 2 bin 730 işlem yapılırken, 2008 yılında 2 bin 555’e geriledi.
Aydın Ticaret Borsası’nda işlemlerde görülen düşüş bazı ürünlerin miktarında düşüşe neden olurken, bazı ürün miktarlarında artışa neden oldu. 2006 yılında yapılan işlemler sonucunda 74 milyon 191 bin 130 kilogram Çiğitli Pamuk satışı gerçekleştirilirken, 2008 yılında bu rakam 52 milyon 629 bin 374 kilograma düştü. Zeytinde de 2006 yılında 69 milyon 765 bin 89 kilogram satış yapılırken 2008 yılında 63 milyon 677 bin 727 kilograma geriledi. İşlem sayısında düşüş olmasına rağmen ürün miktarında yükselme görülen kestane de ise 2006 yılında 1 milyon 907 bin 492 kilogram kestane satışı yapıldı. 2008 yılında ise bu rakam 2 milyon 886 bin 504 kilograma yükseldi. İşlem sayısında düşüş olmasına rağmen miktarı yükselen bir diğer ürün ise zeytinyağı. 2006 yılında 19 milyon 724 bin 632 kilogram olan satış miktarı işlemlerde görülen 185 işlem azalmaya rağmen 2008 yılında satış yapılan ürün miktarı 20 milyon 811 bin 231 kilograma yükseldi.
2006 yılında 74 milyon 191 bin 130 kilogram ürün satışından 61 milyon 249 bin 321 TL gelir elde edilen Çiğitli Pamuktan, 2008 yılında 52 milyon 629 bin 374 kilogramdan 39 milyon 812 bin 520 TL elde edildi. Fiyat düşüşü yaşanan bir diğer Aydın Ticaret Borsasında işlem gören ürün Zeytinyağında ise 2006 yılında 19 milyon 724 bin 632 kilogram üründen 102 milyon 654 bin 970 TL gelir elde edilirken, 2008 yılında ise 20 milyon 811 bin 231 kilogram üründen 96 milyon 272 bin 53 TL gelir elde edildiği açıklandı.
Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bosnalı, Aydın Ticaret Borsa’sında geçmiş yıllara göre 2008 yılında yapılan işlemlerinin azalmasının sebebini kuraklık ve ürünlere verilen destekleme primlerinin düşük olmasına bağladı.
Özellikle pamuk ekim alanlarının her geçen gün daraldığını dikkat çeken Adnan Bosnalı, kuraklık, sel olaylarının ekim alanlarını daralttığını destekleme priminin de düşük olması dolayısıyla üreticinin pamuk ekiminden vazgeçip farklı ürün ekimine gittiğini dile getirdi. Devletin pamukçulara olan desteğinin yok sayılacak kadar az olduğunu belirten Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bosnalı, “Aydın’da pamuk ekim alanları her geçen azalmaktadır. Aydın’da geçtiğimiz yıllarda 82 bin hektar olan pamuk ekim alanı, bu yıl 40 bin hektara düşmüştür. Buna bağlı olarak da borsamızda 2006 yılına göre işlem gören pamuk miktarında da düşüş yaşanmaktadır. Kuraklık ve sel olayları da pamuğun işlem hacmini düşürmüştür. Yüksek maliyete oranla destekleme miktarlarının artmamış olması da pamukta işlem hacmini düşüren bir diğer husustur” dedi.
Pamukta görülen işlem azalmasının incir, zeytin ve zeytinyağında da görüldüğünü kaydeden Bosnalı, Zeytinyağının Avrupa ülkelerinde ülkemizden daha düşük fiyatla satıldığını bu nedenle ihracat yapılamadığını söyledi. İhracat yapılamayan zeytinyağının piyasada fiyatının da yükselmediğini ve bu nedenle üreticinin salamura zeytine yöneldiğini kaydeden Adnan Bosnalı, “Avrupa ülkelerinde Zeytinyağına verilen 3 TL’lik prim dolayısıyla zeytinyağı fiyatı düşük. Ülkemizde zeytinyağı fiyatı destekleme priminin düşük olması nedeniyle Avrupa ülkelerinden daha pahalı. Bu nedenle zeytinyağında ihracat durma noktasına geldi. Üreticide ülkemizdeki fiyatı az bulup zeytinini yağa dönüştürmeyip, salamura şeklinde değerlendiriyor” diye konuştu.
Borsa işlemlerinin tekrar eski günlere gelmesi için devletin destekleme fiyatlarını yükseltmesi gerektiğini savunan Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, Çin’e barajının tamamlanmasıyla, kuraklıktan ve sel baskınlarından daralan pamuk ekim alanlarının tekrar pamuk ekilebilir hale geleceğini sözlerine ekledi.
AYDIN (İHA) - Aydın Ticaret Borsası’nda işlem gören İncir, Zeytin, Zeytinyağı, Çiğitli Pamuk ve kestane işlemlerinde gözle görülür bir düşüş yaşanıyor. 2006 yılına oranla 2008 yılında yapılan işlemlerdeki düşüş bazı ürünlerin miktarında da görülürken, bazı ürünlerin miktarında işlem sayısı düşmesine rağmen miktarlarında artış yaşandı. Ürün fiyatlarında ise pamukta ve Zeytinyağında ciddi bir düşüş olduğu gözlendi.
2006 yılında Çiğitli pamukta bin 966 işlem yapılırken, 2008 yılında bu rakam bin 263’e düştü. Zeytinde ise 2006 yılında 7 bin 391 işlem yapılırken 2008 yılında işlem sayısı 6 bin 25’e düştü. Aydın Ticaret Borsasında kestane ve zeytinyağında da bu durum değişmedi. 2006 yılında kestane de 178 işlem yapılırken 2008 yılında 105 işlem yapıldı. Zeytinyağında ise 2006 yılında 2 bin 730 işlem yapılırken, 2008 yılında 2 bin 555’e geriledi.
Aydın Ticaret Borsası’nda işlemlerde görülen düşüş bazı ürünlerin miktarında düşüşe neden olurken, bazı ürün miktarlarında artışa neden oldu. 2006 yılında yapılan işlemler sonucunda 74 milyon 191 bin 130 kilogram Çiğitli Pamuk satışı gerçekleştirilirken, 2008 yılında bu rakam 52 milyon 629 bin 374 kilograma düştü. Zeytinde de 2006 yılında 69 milyon 765 bin 89 kilogram satış yapılırken 2008 yılında 63 milyon 677 bin 727 kilograma geriledi. İşlem sayısında düşüş olmasına rağmen ürün miktarında yükselme görülen kestane de ise 2006 yılında 1 milyon 907 bin 492 kilogram kestane satışı yapıldı. 2008 yılında ise bu rakam 2 milyon 886 bin 504 kilograma yükseldi. İşlem sayısında düşüş olmasına rağmen miktarı yükselen bir diğer ürün ise zeytinyağı. 2006 yılında 19 milyon 724 bin 632 kilogram olan satış miktarı işlemlerde görülen 185 işlem azalmaya rağmen 2008 yılında satış yapılan ürün miktarı 20 milyon 811 bin 231 kilograma yükseldi.
2006 yılında 74 milyon 191 bin 130 kilogram ürün satışından 61 milyon 249 bin 321 TL gelir elde edilen Çiğitli Pamuktan, 2008 yılında 52 milyon 629 bin 374 kilogramdan 39 milyon 812 bin 520 TL elde edildi. Fiyat düşüşü yaşanan bir diğer Aydın Ticaret Borsasında işlem gören ürün Zeytinyağında ise 2006 yılında 19 milyon 724 bin 632 kilogram üründen 102 milyon 654 bin 970 TL gelir elde edilirken, 2008 yılında ise 20 milyon 811 bin 231 kilogram üründen 96 milyon 272 bin 53 TL gelir elde edildiği açıklandı.
Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bosnalı, Aydın Ticaret Borsa’sında geçmiş yıllara göre 2008 yılında yapılan işlemlerinin azalmasının sebebini kuraklık ve ürünlere verilen destekleme primlerinin düşük olmasına bağladı.
Özellikle pamuk ekim alanlarının her geçen gün daraldığını dikkat çeken Adnan Bosnalı, kuraklık, sel olaylarının ekim alanlarını daralttığını destekleme priminin de düşük olması dolayısıyla üreticinin pamuk ekiminden vazgeçip farklı ürün ekimine gittiğini dile getirdi. Devletin pamukçulara olan desteğinin yok sayılacak kadar az olduğunu belirten Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bosnalı, “Aydın’da pamuk ekim alanları her geçen azalmaktadır. Aydın’da geçtiğimiz yıllarda 82 bin hektar olan pamuk ekim alanı, bu yıl 40 bin hektara düşmüştür. Buna bağlı olarak da borsamızda 2006 yılına göre işlem gören pamuk miktarında da düşüş yaşanmaktadır. Kuraklık ve sel olayları da pamuğun işlem hacmini düşürmüştür. Yüksek maliyete oranla destekleme miktarlarının artmamış olması da pamukta işlem hacmini düşüren bir diğer husustur” dedi.
Pamukta görülen işlem azalmasının incir, zeytin ve zeytinyağında da görüldüğünü kaydeden Bosnalı, Zeytinyağının Avrupa ülkelerinde ülkemizden daha düşük fiyatla satıldığını bu nedenle ihracat yapılamadığını söyledi. İhracat yapılamayan zeytinyağının piyasada fiyatının da yükselmediğini ve bu nedenle üreticinin salamura zeytine yöneldiğini kaydeden Adnan Bosnalı, “Avrupa ülkelerinde Zeytinyağına verilen 3 TL’lik prim dolayısıyla zeytinyağı fiyatı düşük. Ülkemizde zeytinyağı fiyatı destekleme priminin düşük olması nedeniyle Avrupa ülkelerinden daha pahalı. Bu nedenle zeytinyağında ihracat durma noktasına geldi. Üreticide ülkemizdeki fiyatı az bulup zeytinini yağa dönüştürmeyip, salamura şeklinde değerlendiriyor” diye konuştu.
Borsa işlemlerinin tekrar eski günlere gelmesi için devletin destekleme fiyatlarını yükseltmesi gerektiğini savunan Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, Çin’e barajının tamamlanmasıyla, kuraklıktan ve sel baskınlarından daralan pamuk ekim alanlarının tekrar pamuk ekilebilir hale geleceğini sözlerine ekledi.
Monday, March 23, 2009
KIRKAĞAÇ'TA YÖRESEL YEMEK YARIŞMASI DÜZENLENDİ
CHA
22 Mart 2009,Pazar
Samanyolu Televizyonu'nun sevilen programlarından Yeşil Elma'nın yapımcısı ve sunucusu Oktay Usta (Aymelek), Kırkağaç Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneği (KEGYAD) tarafından düzenlenen 'Yöresel Yemekler' yarışmasında hayranlarıyla bir araya geldi.
Kırkağaç Kapalı Spor Salonu'nda gerçekleştirilen programda geleneksel Kırkağaç et yemekleri, börekler, şerbetli tatlılar ve zeytinyağlılar dalında 50 yarışmacı birincilik için yarıştı.
Programda canlı performans yarışmaları da düzenlendi. Oktay Usta, ilk olarak erkekler arasında soğan soyma ve rendeleme yarışması düzenledi. Yarışmada AK Parti İlçe Başkanı Mehmet Candan birinciliği kazanırken, ikincilik Süleyman Sezer'in oldu. Yarışma sonunda dereceye girenler ödüllendirilirken kazanamayan yarışmacılara da teselli ödülleri verildi.
Kırkağaç'ta bulunmaktan mutlu olduğunu söyleyen Oktay Usta, yarışmacılara katılımlarından dolayı teşekkür ederek, Kırkağaçlıların öğrenciler yararına yapılan kermese yardımcı olmalarının sevindirici olduğunu belirtti.
Program sonunda meşhur Kırkağaç kavunu, zeytinyağı ve çeşitli hediyeler verilen Oktay Usta, bu hediyeleri Samanyolu Televizyonu Yeşil Elma programında tanıtacağını aktardı.
KEGYAD başkanı Nihal Turan ise amaçlarının fakir öğrencilere ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak olduğunu ifade etti. Turan, hafta içinde açtıkları kermesin 26 Mart'a kadar devam edeceğini ve yardımsever tüm halka giyim ve gıda kermesine beklediklerini dile getirdi.
Program sonunda Oktay Usta, hayranlarına kitaplarını ve Kırkağaçlı bayanların hazırladığı önlükleri imzalayarak bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
22 Mart 2009,Pazar
Samanyolu Televizyonu'nun sevilen programlarından Yeşil Elma'nın yapımcısı ve sunucusu Oktay Usta (Aymelek), Kırkağaç Eğitim Gönüllüleri ve Yardımlaşma Derneği (KEGYAD) tarafından düzenlenen 'Yöresel Yemekler' yarışmasında hayranlarıyla bir araya geldi.
Kırkağaç Kapalı Spor Salonu'nda gerçekleştirilen programda geleneksel Kırkağaç et yemekleri, börekler, şerbetli tatlılar ve zeytinyağlılar dalında 50 yarışmacı birincilik için yarıştı.
Programda canlı performans yarışmaları da düzenlendi. Oktay Usta, ilk olarak erkekler arasında soğan soyma ve rendeleme yarışması düzenledi. Yarışmada AK Parti İlçe Başkanı Mehmet Candan birinciliği kazanırken, ikincilik Süleyman Sezer'in oldu. Yarışma sonunda dereceye girenler ödüllendirilirken kazanamayan yarışmacılara da teselli ödülleri verildi.
Kırkağaç'ta bulunmaktan mutlu olduğunu söyleyen Oktay Usta, yarışmacılara katılımlarından dolayı teşekkür ederek, Kırkağaçlıların öğrenciler yararına yapılan kermese yardımcı olmalarının sevindirici olduğunu belirtti.
Program sonunda meşhur Kırkağaç kavunu, zeytinyağı ve çeşitli hediyeler verilen Oktay Usta, bu hediyeleri Samanyolu Televizyonu Yeşil Elma programında tanıtacağını aktardı.
KEGYAD başkanı Nihal Turan ise amaçlarının fakir öğrencilere ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak olduğunu ifade etti. Turan, hafta içinde açtıkları kermesin 26 Mart'a kadar devam edeceğini ve yardımsever tüm halka giyim ve gıda kermesine beklediklerini dile getirdi.
Program sonunda Oktay Usta, hayranlarına kitaplarını ve Kırkağaçlı bayanların hazırladığı önlükleri imzalayarak bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
Japon mutfağına Türk zeytinyağı
Hürriyet Ege
22 Mart 2009,Pazar
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin Japonya’da düzenlenen Foodex Fuarı’ndaki tanıtımı büyük ilgi gördü. Japonlar firmalarla görüşmelere başladı.
DÜNYANIN ikinci büyük ekonomisi Japonya’da zeytinyağı tüketimi katlanarak artarken, Türk ihracatçılar bugüne kadar İtalyan ve İspanyollar’ın hakim olduğu pazardan daha fazla pay almak için harekete geçti. Japonya’nın Chiba kentinde düzenlenen Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na bir standla katılan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, büyük başarı sağladı.
Zeytinyağı pazarı
Fuarda, Komite’nin Başkan Vekili Metin Ölken ve Ege İhracatçı Birlikleri Raportörü Alper Alpar, Japonya, Çin ve Tayvan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen alıcılara Türk zeytin ve zeytinyağı pazarının büyüklüğü, kalitesi hakkında bilgi aktardı.
Japon ithalatçılar
Ölken, “Bazı firmalar meyvemsi sızma zeytinyağı isterken, bazıları özel tasarımlı şişelerde ambalajlı zeytinyağı, bazıları da yüksek hacimli zeytinyağı alımı yapıp yapamayacaklarını araştırıyor. Japonlar ithalata başlamadan önce ihracatçıları deneme sürecinden geçiriyor. Firmalarımızın bizzat gelerek fuarlarda ürünlerini tanıtmaları ve Japon ithalatçılarla yüz yüze görüşmeleri gerekiyor” diye konuştu.
EATALY MODEL
Metin Ölken, Türk zeytin/zeytinyağının ve diğer Türk gıda ürünlerinin tanıtımı için örnek olabilecek Tokyo’nun merkezinde açılmış olan “EATALY” adındaki İtalyan süpermarketin pastadan zeytinyağına, peynirden şarapa kadar sadece İtalyan markalı gıda ürünlerinin satışının yapıldığını anlattı.
İHRACAT ARTIYOR
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı son üç yıldır genelde gerilediği halde dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan ve sağlıklı beslenme bilincinin en gelişmiş olduğu Japonya’ya artıyor. Türkiye 2005 yılında Japonya’ya 3 milyon 285 bin 566 dolarlık zeytinyağı ihraç etmişken, 2006 yılında 6 milyon 556 bin 267 dolarlık altınsıvı ihracat rakamına ulaştı.
Türk mutfağı
Türkiye’nin Japon-ya’ya zeytinyağı ihracatı 2007 yılında 8 milyon 4 bin 806 dolara, 2008 yılında ise 10 milyon 790 bin 37 dolara ulaştı. 2005 yılı ihracat rakamına göre 2008 yılındaki ihracat tutarı yüzde 230’luk artışa ulaştı. Ölken, ZZTK olarak önümüzdeki yıllaraki fuarlarda Türk Mutfağını tanıtmayı ve Türk yemeklerini tattırmayı düşündüklerini anlattı.
22 Mart 2009,Pazar
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin Japonya’da düzenlenen Foodex Fuarı’ndaki tanıtımı büyük ilgi gördü. Japonlar firmalarla görüşmelere başladı.
DÜNYANIN ikinci büyük ekonomisi Japonya’da zeytinyağı tüketimi katlanarak artarken, Türk ihracatçılar bugüne kadar İtalyan ve İspanyollar’ın hakim olduğu pazardan daha fazla pay almak için harekete geçti. Japonya’nın Chiba kentinde düzenlenen Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na bir standla katılan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, büyük başarı sağladı.
Zeytinyağı pazarı
Fuarda, Komite’nin Başkan Vekili Metin Ölken ve Ege İhracatçı Birlikleri Raportörü Alper Alpar, Japonya, Çin ve Tayvan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen alıcılara Türk zeytin ve zeytinyağı pazarının büyüklüğü, kalitesi hakkında bilgi aktardı.
Japon ithalatçılar
Ölken, “Bazı firmalar meyvemsi sızma zeytinyağı isterken, bazıları özel tasarımlı şişelerde ambalajlı zeytinyağı, bazıları da yüksek hacimli zeytinyağı alımı yapıp yapamayacaklarını araştırıyor. Japonlar ithalata başlamadan önce ihracatçıları deneme sürecinden geçiriyor. Firmalarımızın bizzat gelerek fuarlarda ürünlerini tanıtmaları ve Japon ithalatçılarla yüz yüze görüşmeleri gerekiyor” diye konuştu.
EATALY MODEL
Metin Ölken, Türk zeytin/zeytinyağının ve diğer Türk gıda ürünlerinin tanıtımı için örnek olabilecek Tokyo’nun merkezinde açılmış olan “EATALY” adındaki İtalyan süpermarketin pastadan zeytinyağına, peynirden şarapa kadar sadece İtalyan markalı gıda ürünlerinin satışının yapıldığını anlattı.
İHRACAT ARTIYOR
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı son üç yıldır genelde gerilediği halde dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan ve sağlıklı beslenme bilincinin en gelişmiş olduğu Japonya’ya artıyor. Türkiye 2005 yılında Japonya’ya 3 milyon 285 bin 566 dolarlık zeytinyağı ihraç etmişken, 2006 yılında 6 milyon 556 bin 267 dolarlık altınsıvı ihracat rakamına ulaştı.
Türk mutfağı
Türkiye’nin Japon-ya’ya zeytinyağı ihracatı 2007 yılında 8 milyon 4 bin 806 dolara, 2008 yılında ise 10 milyon 790 bin 37 dolara ulaştı. 2005 yılı ihracat rakamına göre 2008 yılındaki ihracat tutarı yüzde 230’luk artışa ulaştı. Ölken, ZZTK olarak önümüzdeki yıllaraki fuarlarda Türk Mutfağını tanıtmayı ve Türk yemeklerini tattırmayı düşündüklerini anlattı.
‘Namus meselemiz’
MEHMET EMİN AL
Yenigün
22 Mart 2009,Pazar
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin: Zeytinyağı ithalatı üreticimize haksızlık…
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Başkanı Cahit Çetin, Genel Müdür Güngör Şarman, Baş Danışman Haldun Çıray Yenigün Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ömer Dinçer’i ziyaret etti. Çetin ziyaretinde bazı çevrelerin dışarıdan yağ ithal etmek isteyerek üretici fiyatları üzerinde baskı yaptığını hatırlattı. Dünyanın en kaliteli yağlarından olan Türk zeytinyağı dışarıdan ithal edilen ve yıllardan beri dökme yağ olarak satıldığı için bir türlü hak ettiği yere gelemediğine değinen Tariş Başkanı Çetin sektörün ayakta kalması için üreticiye fiyat baskısı yerine destek verilmesini gerektiğini kaydetti.
Yağın imajı zedeleniyor
Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Ortak Akıl Toplantısı’nda gündeme gelen zeytinyağı ithali konusuna değinen Çetin, Suriye gibi ülkülere kota vererek yağ almanın Türk yağının imajını zedeleyenciğini kaydetti. Bu yıl Türkiye genelinde var yılı olduğuna dikkat çeken Çetin, şöyle devam etti: “İç piyasada zaten bu yılki rekolte (yıllık ürün) tahmini 170 bin ton civarındaydı. Geçen yıldan da yaklaşık 30 bin ton yağ stoğumuz var. Yani elimizde toplam 200 bin ton yağımız olacak. Elimizde her yıl yağ kalıyor. Dışardan yağ alarak her yıl ‘dışardan ucuz yağ gelecek. ürününüz para etmeyecek’ türünden spekülasyon yapmak akıl karı değil. Biz her zaman üreticinin yanında olacağız.”
Pamuk, şeker pancarı bitti
Çetin bir yandan Türk zeytinyağının dünya piyasalarında etkili olması ve marka mücadelesini verirken öte yandan ithal yağ almanın sektöre ciddi zarar vereceğini dile getirdi. Cahit Çetin konuşmasında ayrıca dünyanın hiçbir ülkesinde üretimin yüzde 65’lere dayanmadığını hatırlattı. Pamuk, şeker pancarı gibi sektörlerin öldüğünü buna karşılık bir tek zeytinyağının ayakta kaldığını şu sözlerle sürdürdü: “Gerek zeytinyağı, gerekse kendi pamuk ve şekerpancarı gibi ürünler dışardan ithal edilen mallar nedeniyle öldü. Türkiye’nin bir tek namuslu ürünü zeytinyağı kaldı. Zeytinyağını da kaybedersek zor durumda kalır kendimizi hiçbir ürün ile ifade edemeyiz.”Krizi döneminde kendi kaynaklarımızı üretime dahil ederek global ekonomik krizin daha az tahribatla aşılacağına dikkat çeken Çetin “Biz kriz döneminde kendi kaynaklarımızla üretimi artırmak yerine dışardan mal ithal ediyoruz. Bir an önce çiftçiye KOBİ’lere desteklerin artırılması ve mille ekonominin bilinçli bir biçimde desteklenmesi gerekiyor” dedi.
Yenigün
22 Mart 2009,Pazar
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin: Zeytinyağı ithalatı üreticimize haksızlık…
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Başkanı Cahit Çetin, Genel Müdür Güngör Şarman, Baş Danışman Haldun Çıray Yenigün Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ömer Dinçer’i ziyaret etti. Çetin ziyaretinde bazı çevrelerin dışarıdan yağ ithal etmek isteyerek üretici fiyatları üzerinde baskı yaptığını hatırlattı. Dünyanın en kaliteli yağlarından olan Türk zeytinyağı dışarıdan ithal edilen ve yıllardan beri dökme yağ olarak satıldığı için bir türlü hak ettiği yere gelemediğine değinen Tariş Başkanı Çetin sektörün ayakta kalması için üreticiye fiyat baskısı yerine destek verilmesini gerektiğini kaydetti.
Yağın imajı zedeleniyor
Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Ortak Akıl Toplantısı’nda gündeme gelen zeytinyağı ithali konusuna değinen Çetin, Suriye gibi ülkülere kota vererek yağ almanın Türk yağının imajını zedeleyenciğini kaydetti. Bu yıl Türkiye genelinde var yılı olduğuna dikkat çeken Çetin, şöyle devam etti: “İç piyasada zaten bu yılki rekolte (yıllık ürün) tahmini 170 bin ton civarındaydı. Geçen yıldan da yaklaşık 30 bin ton yağ stoğumuz var. Yani elimizde toplam 200 bin ton yağımız olacak. Elimizde her yıl yağ kalıyor. Dışardan yağ alarak her yıl ‘dışardan ucuz yağ gelecek. ürününüz para etmeyecek’ türünden spekülasyon yapmak akıl karı değil. Biz her zaman üreticinin yanında olacağız.”
Pamuk, şeker pancarı bitti
Çetin bir yandan Türk zeytinyağının dünya piyasalarında etkili olması ve marka mücadelesini verirken öte yandan ithal yağ almanın sektöre ciddi zarar vereceğini dile getirdi. Cahit Çetin konuşmasında ayrıca dünyanın hiçbir ülkesinde üretimin yüzde 65’lere dayanmadığını hatırlattı. Pamuk, şeker pancarı gibi sektörlerin öldüğünü buna karşılık bir tek zeytinyağının ayakta kaldığını şu sözlerle sürdürdü: “Gerek zeytinyağı, gerekse kendi pamuk ve şekerpancarı gibi ürünler dışardan ithal edilen mallar nedeniyle öldü. Türkiye’nin bir tek namuslu ürünü zeytinyağı kaldı. Zeytinyağını da kaybedersek zor durumda kalır kendimizi hiçbir ürün ile ifade edemeyiz.”Krizi döneminde kendi kaynaklarımızı üretime dahil ederek global ekonomik krizin daha az tahribatla aşılacağına dikkat çeken Çetin “Biz kriz döneminde kendi kaynaklarımızla üretimi artırmak yerine dışardan mal ithal ediyoruz. Bir an önce çiftçiye KOBİ’lere desteklerin artırılması ve mille ekonominin bilinçli bir biçimde desteklenmesi gerekiyor” dedi.
‘Atatürk’ten utanın’
Cemal Sevgi
Yenigün
21 Mart 2009,C.Tesi
Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Türkmenoğlu 13 Aralık 2008’de bir çağrıda bulundu. “Komşunun işsiz kalmaması için Türkiye’de üretilen malları kullan” diyen Türkmenoğlu özetle şunları söyledi:
“Ekonomik kriz ortamında tüm dünyada tüketim düşüyor. Tüketim düştüğü için ihracatımızda geriliyor. 2008 yılında 130 milyar dolar seviyesinde olan ihracatımız 2009 yılında yüzde 17’lik gerileme ile 112 milyar dolar seviyesine düşecek. İhracattaki 18 milyar dolarlık düşüşün istihdamda gerilemeye yol açmaması için, kriz ortamında çalışanlarımızın işsiz kalmaması, işletmelerimizin üretime devam edebilmesi için vatandaşlarımızı Türkiye’de üretilen malları tüketmeye davet ediyoruz. Bu sadece ekonomik krizin yıkıcı etkilerini bertaraf edebiliriz. Aksi takdirde istihdamda oluşacak düşüş ekonomik krizin toplum üzerindeki etkisini daha ağır hale getirecektir”
Başkaları zengin oluyor
Ülkesini seven herkesin bu çağrıya katılmaması imkansız. Yüzde 65’i ithalata dayanan bir ihracat sisteminin ülkemizi ne hale getirdiği ortada. Biz çalışıyoruz başkaları zengin oluyor. Şimdi tablo böyleyken zeytinyağı konusunda yapılanları basit bir ticari anlayış olarak görmemiz mümkün değil. Burada farklı hesapların olduğu apaçık ortada. Ben şimdi Mustafa Türkmenoğlu’na soruyorum; Size nasıl inanalım Mustafa bey? Siz ülkemizin geleceği için çok önemli bir konuda Egeli ihracatçıların başkanı olarak önemli bir açıklama yaptınız. Ancak siz bunları söylerken Başkanlar Kurulu’nuzun bir üyesinin 2 yıldır ithalat diye tutturmasına neden ses çıkarmıyorsunuz? Birliklerinizin çoğu tarıma dayalı ihracat yapıyor. Yaşanan kötü örneklerden ders almayanları uyarmak sizin göreviniz değil mi? Üreticinin başına örülen çorapların dönüp dolaşıp sizi de etkileyeceğini görmüyor musunuz? Neden, “Gel bakalım Ali kardeşim, sen galiba yanlış yere geldin burası ithalatçı değil ihracatçı birliği” demiyorsunuz? Yoksa yaptığınız çağrıya kendinizde mi inanmıyorsunuz? 12 birlik başkanının acil olarak toplanıp üreticide büyük tepkiye neden olan bu soruna artık bir çözüm bulması gerekiyor. Çünkü bu durum sadece zeytinyağı değil tüm ihracatçılara olan bakış açısını değiştiriyor.
Milli ekonominin temeli
Zeytinyağı konusundaki yazılarıma e-mail ve telefonla yüzlerce yorum yapıldı. Böylece doğru yolda olduğumu bir kez daha anlamış oldum. Yapılan yorumların en güzellerinden biri de hiç şüphesiz Hakan Gündüz (31) isimli okuyucumuzun. Hakan Gündüz zeytinyağı ithal etmek isteyenlere lafı hiç uzatmadan Atatürk’ün sözleriyle cevap vermiş; “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra istikballerini kaybetmeye mahkumdur." “Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunamayacaktık.” “Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır.” Anlayana!!!!
İşte Atatürk bu yüzden dünyanın en büyük liderlerinden biri oldu. Sadece askeri bir deha olmanın ötesinde ekonomik ve sosyal politikalardaki uzak görüşlülüğü onu dünya çapında bir lider yaptı. Bundan 80 yıl önce söylediği sözler bile sanki bugün söylenmiş gibi geçerliliğini koruyor. Hadi bizim söylediklerimize inanmıyorsunuz bari Atatürk’ten ders alın, utanın.
Yenigün
21 Mart 2009,C.Tesi
Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Türkmenoğlu 13 Aralık 2008’de bir çağrıda bulundu. “Komşunun işsiz kalmaması için Türkiye’de üretilen malları kullan” diyen Türkmenoğlu özetle şunları söyledi:
“Ekonomik kriz ortamında tüm dünyada tüketim düşüyor. Tüketim düştüğü için ihracatımızda geriliyor. 2008 yılında 130 milyar dolar seviyesinde olan ihracatımız 2009 yılında yüzde 17’lik gerileme ile 112 milyar dolar seviyesine düşecek. İhracattaki 18 milyar dolarlık düşüşün istihdamda gerilemeye yol açmaması için, kriz ortamında çalışanlarımızın işsiz kalmaması, işletmelerimizin üretime devam edebilmesi için vatandaşlarımızı Türkiye’de üretilen malları tüketmeye davet ediyoruz. Bu sadece ekonomik krizin yıkıcı etkilerini bertaraf edebiliriz. Aksi takdirde istihdamda oluşacak düşüş ekonomik krizin toplum üzerindeki etkisini daha ağır hale getirecektir”
Başkaları zengin oluyor
Ülkesini seven herkesin bu çağrıya katılmaması imkansız. Yüzde 65’i ithalata dayanan bir ihracat sisteminin ülkemizi ne hale getirdiği ortada. Biz çalışıyoruz başkaları zengin oluyor. Şimdi tablo böyleyken zeytinyağı konusunda yapılanları basit bir ticari anlayış olarak görmemiz mümkün değil. Burada farklı hesapların olduğu apaçık ortada. Ben şimdi Mustafa Türkmenoğlu’na soruyorum; Size nasıl inanalım Mustafa bey? Siz ülkemizin geleceği için çok önemli bir konuda Egeli ihracatçıların başkanı olarak önemli bir açıklama yaptınız. Ancak siz bunları söylerken Başkanlar Kurulu’nuzun bir üyesinin 2 yıldır ithalat diye tutturmasına neden ses çıkarmıyorsunuz? Birliklerinizin çoğu tarıma dayalı ihracat yapıyor. Yaşanan kötü örneklerden ders almayanları uyarmak sizin göreviniz değil mi? Üreticinin başına örülen çorapların dönüp dolaşıp sizi de etkileyeceğini görmüyor musunuz? Neden, “Gel bakalım Ali kardeşim, sen galiba yanlış yere geldin burası ithalatçı değil ihracatçı birliği” demiyorsunuz? Yoksa yaptığınız çağrıya kendinizde mi inanmıyorsunuz? 12 birlik başkanının acil olarak toplanıp üreticide büyük tepkiye neden olan bu soruna artık bir çözüm bulması gerekiyor. Çünkü bu durum sadece zeytinyağı değil tüm ihracatçılara olan bakış açısını değiştiriyor.
Milli ekonominin temeli
Zeytinyağı konusundaki yazılarıma e-mail ve telefonla yüzlerce yorum yapıldı. Böylece doğru yolda olduğumu bir kez daha anlamış oldum. Yapılan yorumların en güzellerinden biri de hiç şüphesiz Hakan Gündüz (31) isimli okuyucumuzun. Hakan Gündüz zeytinyağı ithal etmek isteyenlere lafı hiç uzatmadan Atatürk’ün sözleriyle cevap vermiş; “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra istikballerini kaybetmeye mahkumdur." “Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunamayacaktık.” “Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır.” Anlayana!!!!
İşte Atatürk bu yüzden dünyanın en büyük liderlerinden biri oldu. Sadece askeri bir deha olmanın ötesinde ekonomik ve sosyal politikalardaki uzak görüşlülüğü onu dünya çapında bir lider yaptı. Bundan 80 yıl önce söylediği sözler bile sanki bugün söylenmiş gibi geçerliliğini koruyor. Hadi bizim söylediklerimize inanmıyorsunuz bari Atatürk’ten ders alın, utanın.
Friday, March 20, 2009
TÜRK ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI JAPONYA’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI
20 Mart 2009,Cuma
Dünya’nın ikinci büyük ekonomisi Japonya’da sağlıklı beslenme bilincinin artışına paralel olarak zeytinyağı tüketimi katlanarak artıyor. Bugüne kadar İtalyan ve İspanyolların hakim olduğu Japonya pazarından daha fazla pay almak için Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Japonya’nın Chiba kentinde düzenlenen, Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na bir standla katılarak Türk zeytin ve zeytinyağını tanıttı.
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Metin Ölken ve Ege İhracatçı Birlikleri Raportörü Alper Alpar, Japonya, Çin ve Tayvan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen zeytin ve zeytinyağı alıcılarına Türk zeytin ve zeytinyağı pazarının büyüklüğü, kalitesi hakkında bilgi aktardılar.
Türkiye Milli Katılım Organizasyonu İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME) tarafından gerçekleştirilen Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na katılan alıcıların talep ettiği ürün gamının çok geniş olduğunu belirten Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Başkan Vekili Metin Ölken, “bazı firmalar meyvemsi sızma zeytinyağı isterken, bazıları özel tasarımlı şişelerde ambalajlı zeytinyağı, bazıları da yüksek hacimli zeytinyağı alımı yapıp yapamayacaklarını araştırıyor. Japon ithalatçılar yapacakları ithalat öncesinde ihracatçıları uzun soluklu bir deneme sürecinden geçiriyorlar, Japonlar açısından güven unsuru çok önemli, yazışma yoluyla kendilerine gönderilen teklifleri ciddiye almıyorlar, Japonya’ya mal satmak isteyen firmalarımızın bizzat gelerek fuarlarda ürünlerini tanıtmaları ve Japon ithalatçılarla yüz yüze görüşmeleri gerekiyor” dedi.
Sofralık zeytinde ise talep edilen çeşitliliğin daha fazla olduğunu anlatan Ölken şöyle konuştu: “Standımızı ziyaret eden ithalatçılar zeytini çerez şeklinde temin etmelerinin mümkün olup olmadığını sordular. Stantta yaptırılan tadımlarda sızma zeytinyağımız, yeşil zeytin, soslu dilimli zeytin, siyah zeytin ve siyah ve yeşil zeytin ezmeleri sunulmuş ve Japon alıcılar tarafından beğenildi.”
Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı sırasında İtalya, İspanya ve Tunus gibi zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkelerin tanıtım çalışmaları yanında konferans düzenleyerek ülkelerinin zeytin ve zeytinyağının özelliklerini, kalitesini, bu ürünlerin dünya üretimi ve dış ticaretindeki ağırlıklarını vurgulayacak biçimde sunuş yaptıklarını belirten Ölken, ZZTK olarak önümüzdeki yıllaraki fuarlarda stantta yapılan tanıtımın yanında, Milli Katılım yaptığımız gıda fuarlarında Türk Mutfağı köşesi düzenleyerek burada ülkemizin tanınmış şeflerinin sunumlarıyla Türk Mutfağını tanıtmayı ve Türk yemeklerini tattırmayı düşündüklerini ayrıca, konferans, seminer düzenleme alternatiflerini de gündemlerine aldıklarını söyledi.
EATALY, TÜRKİYE İÇİN ÖRNEK MODEL OLABİLİR
Türk zeytin/zeytinyağının ve diğer Türk gıda ürünlerinin tanıtımı için örnek olabilecek Tokyo’nun merkezinde lüks bir semtte açılmış olan “EATALY” adındaki İtalyan süpermarketin pastadan zeytinyağına, peynirden şarapa kadar sadece İtalyan markalı gıda ürünlerinin satışının yapıldığını anlatan Ölken, “EATALY kendine özgü iç tasarımı yanında, bu marketin ortasına kurulmuş açık bir restoran ile İtalyan mutfağının lezzetlerini gelen müşterilere tattırıyor. Bu süpermarkette İtalyan markalı ürünler iyi bir fiyata pazarlanıyor. Raflarda yarım litrelik şişelerde zeytinyağı 25-35 dolar aralığında satışa sunulduğunu gözlemledik. Türkiye benzer konseptleri uyguladığı takdirde başarılı olacaktır” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN JAPONYA’YA ZEYTİNYAĞI İHRACATI 4 YILDA YÜZDE 230 ARTTI
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı son üç yıldır sürekli gerilerken, Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan ve sağlıklı beslenme bilincinin en gelişmiş olduğu Japonya’ya artıyor. Türkiye 2005 yılında Japonya’ya 3 milyon 285 bin 566 dolarlık zeytinyağı ihraç etmişken, 2006 yılında 6 milyon 556 bin 267 dolarlık altınsıvı ihracat rakamına ulaştı.
Türkiye’nin Japonya’ya zeytinyağı ihracatı 2007 yılında 8 milyon 4 bin 806 dolara, 2008 yılında ise 10 milyon 790 bin 37 dolara ulaştı. 2005 yılı ihracat rakamına göre 2008 yılındaki ihracat tutarı yüzde 230’luk artışa ulaştı.
Dünya’nın ikinci büyük ekonomisi Japonya’da sağlıklı beslenme bilincinin artışına paralel olarak zeytinyağı tüketimi katlanarak artıyor. Bugüne kadar İtalyan ve İspanyolların hakim olduğu Japonya pazarından daha fazla pay almak için Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Japonya’nın Chiba kentinde düzenlenen, Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na bir standla katılarak Türk zeytin ve zeytinyağını tanıttı.
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Metin Ölken ve Ege İhracatçı Birlikleri Raportörü Alper Alpar, Japonya, Çin ve Tayvan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen zeytin ve zeytinyağı alıcılarına Türk zeytin ve zeytinyağı pazarının büyüklüğü, kalitesi hakkında bilgi aktardılar.
Türkiye Milli Katılım Organizasyonu İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME) tarafından gerçekleştirilen Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı’na katılan alıcıların talep ettiği ürün gamının çok geniş olduğunu belirten Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Başkan Vekili Metin Ölken, “bazı firmalar meyvemsi sızma zeytinyağı isterken, bazıları özel tasarımlı şişelerde ambalajlı zeytinyağı, bazıları da yüksek hacimli zeytinyağı alımı yapıp yapamayacaklarını araştırıyor. Japon ithalatçılar yapacakları ithalat öncesinde ihracatçıları uzun soluklu bir deneme sürecinden geçiriyorlar, Japonlar açısından güven unsuru çok önemli, yazışma yoluyla kendilerine gönderilen teklifleri ciddiye almıyorlar, Japonya’ya mal satmak isteyen firmalarımızın bizzat gelerek fuarlarda ürünlerini tanıtmaları ve Japon ithalatçılarla yüz yüze görüşmeleri gerekiyor” dedi.
Sofralık zeytinde ise talep edilen çeşitliliğin daha fazla olduğunu anlatan Ölken şöyle konuştu: “Standımızı ziyaret eden ithalatçılar zeytini çerez şeklinde temin etmelerinin mümkün olup olmadığını sordular. Stantta yaptırılan tadımlarda sızma zeytinyağımız, yeşil zeytin, soslu dilimli zeytin, siyah zeytin ve siyah ve yeşil zeytin ezmeleri sunulmuş ve Japon alıcılar tarafından beğenildi.”
Foodex 34. Gıda ve İçecek Fuarı sırasında İtalya, İspanya ve Tunus gibi zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkelerin tanıtım çalışmaları yanında konferans düzenleyerek ülkelerinin zeytin ve zeytinyağının özelliklerini, kalitesini, bu ürünlerin dünya üretimi ve dış ticaretindeki ağırlıklarını vurgulayacak biçimde sunuş yaptıklarını belirten Ölken, ZZTK olarak önümüzdeki yıllaraki fuarlarda stantta yapılan tanıtımın yanında, Milli Katılım yaptığımız gıda fuarlarında Türk Mutfağı köşesi düzenleyerek burada ülkemizin tanınmış şeflerinin sunumlarıyla Türk Mutfağını tanıtmayı ve Türk yemeklerini tattırmayı düşündüklerini ayrıca, konferans, seminer düzenleme alternatiflerini de gündemlerine aldıklarını söyledi.
EATALY, TÜRKİYE İÇİN ÖRNEK MODEL OLABİLİR
Türk zeytin/zeytinyağının ve diğer Türk gıda ürünlerinin tanıtımı için örnek olabilecek Tokyo’nun merkezinde lüks bir semtte açılmış olan “EATALY” adındaki İtalyan süpermarketin pastadan zeytinyağına, peynirden şarapa kadar sadece İtalyan markalı gıda ürünlerinin satışının yapıldığını anlatan Ölken, “EATALY kendine özgü iç tasarımı yanında, bu marketin ortasına kurulmuş açık bir restoran ile İtalyan mutfağının lezzetlerini gelen müşterilere tattırıyor. Bu süpermarkette İtalyan markalı ürünler iyi bir fiyata pazarlanıyor. Raflarda yarım litrelik şişelerde zeytinyağı 25-35 dolar aralığında satışa sunulduğunu gözlemledik. Türkiye benzer konseptleri uyguladığı takdirde başarılı olacaktır” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN JAPONYA’YA ZEYTİNYAĞI İHRACATI 4 YILDA YÜZDE 230 ARTTI
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı son üç yıldır sürekli gerilerken, Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan ve sağlıklı beslenme bilincinin en gelişmiş olduğu Japonya’ya artıyor. Türkiye 2005 yılında Japonya’ya 3 milyon 285 bin 566 dolarlık zeytinyağı ihraç etmişken, 2006 yılında 6 milyon 556 bin 267 dolarlık altınsıvı ihracat rakamına ulaştı.
Türkiye’nin Japonya’ya zeytinyağı ihracatı 2007 yılında 8 milyon 4 bin 806 dolara, 2008 yılında ise 10 milyon 790 bin 37 dolara ulaştı. 2005 yılı ihracat rakamına göre 2008 yılındaki ihracat tutarı yüzde 230’luk artışa ulaştı.
DiR = Düşük fiyat
Cemal Sevgi
Yenigün
20 Mart 2009,Cuma
Zeytinyağı ihracatçılarının ithalat için neden bu kadar çaba sarf ettiklerini bir türlü anlayamıyorum doğrusu. Ya da bu zihniyetteki insanların Ege İhracatçı Birlikleri içinde ne işi var? Şu ithalatçı birlikleri yasası biran önce çıksa da herkes safını belirlese ne güzel olur aslında. Mesela Zeytinyağı İthalatçıları Birliği’nin zeytinyağı ithalatı içi çaba sarf etmesinden doğal bir şey olamaz. Benim iddiam bütün bu tartışmaların temelinde zeytinyağı üreticisinin ürününü ucuza almak isteğinin yattığı yönünde. Rakamlarda bunu doğruluyor. DİR, DİR diye sürekli milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar ya sanırsınız Dahilde İşleme Rejimi’ne izin çıksa yüzbinlerce ton zeytinyağı ithal edecekler. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de zeytinyağı ithalatı 1983/84 döneminde gümrük vergisinin kaldırılmasıyla başlamış. Yine aynı bakanlığın verilerine göre yıllar ve gerçekleşen ithalat rakamları ise şöyle:
YIL MİKTAR (TON)
1990 1.881
1991 -
1992 -
1993 -
1994 -
1995 17
1996 145
1997 19
1998 81
1999 229
2000 1.088
2001 29
2002 2.281
2003 1.106
Buyurun buradan yakın. DİR kapsamında bugüne kadar en fazla zeytinyağı ithalatı 2 bin 281 ton olmuş. Şimdi bütün yaygara bunun için mi yani. Kimi kandırıyorsunuz? Sizin asıl niyetinizin ne olduğunu ben değil rakamlar söylüyor işte.
TÜRKİYE’NİN YILLARA GÖRE ZEYTİNYAĞI İHRACATI
YIL AMBALAJLI KG $ DÖKME KG $
REKOLTE(BİN TON)
2000-2001
11.074.862 17.749.771 91.939.440 130.002.255 175 VAR YILI
2001-2002
6.502.889 13.198.525 24.902.001 45.279.830 65 YOK YILI
2002-2003 12.143.850 26.856.894 73.755.245 156.008.780
140 VAR YILI
2003-2004
14.152.254 40.533.518 46.034.412 125.647.829 79 YOK YILI
2004-2005
20.441.501 66.601.576 91.073.066 292.648.899 145 VAR YILI
2005-2006 11.320.361
50.985.340 47.564.927 203.348.662 112 YOK YILI
2006-2007
15.468.736 58.916.251 42.368.196 145.446.317 165 VAR YILI
2007-2008
12.267.724 58.350.042 17.302.029 77.873.155 72 YOK YILI
Türkiye’nin son 8 yıldaki ihracat rakamları da böyle. İsteyenler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ege İhracatçı Birlikleri, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, İhracat Genel Müdürlüğü gibi kuruluşların sitelerinden ihracat rakamları konusunda istediği bilgiye ulaşırlar. Şimdi DİR kapsamında yapılan ithalat rakamları ile ihracat rakamlarını karşılaştırdığımızda ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor. 175 bin ton rekoltenin olduğu 2000 yılında DİR kapsamında ithal edilen zeytinyağının miktarı bin 88 ton. 140 bin ton rekoltenin olduğu 2002 yılında ise yapılan zeytinyağı ithalatı 2 bin 281 ton. Şimdi bu rakamlara ne diyecekler çok merak ediyorum. Dikkat ederseniz yapılan ithalat devede kula bile değil. Yani asıl niyetleri gümrüksüz zeytinyağı ithal etmek değil. Asıl amaçları DİR’i şartlar ne olursa olsun gündemde tutup Türk zeytinyağının fiyatını ucuzlatmak.
Şimdi şunu da merak ediyorum. Var yılı ile yok yılı ihracatçıları neden bu kadar ilgilendiriyor? İçinde zeytinyağı ihracatçılarının bulunduğu komisyon rekolte tahmin çalışmasını açıklamıştı. Bu dönemde 165 bin ton zeytinyağı rekoltesi bekleniyor. Geçen yıldan kalan 30 bin tonu da hesaba katarsanız Türkiye’nin elinde yaklaşık 200 bin ton zeytinyağı olacak. Bir önceki yok yılında ise bu rakam stoklarla birlikte 130 bin ton civarındaydı. Bunun en fazla 80 bin tonu iç tüketime gidiyor. Yani bu dönemde isteyene satmak için 120 bin ton fazladan zeytinyağımız var. Ama tabi bu Türk zeytinyağı, kaliteli ve fiyatı pahallı. Bunu üreticinin elinden ucuza almanın en kolay yolu da DİR kapsamında ithalat yapıp fiyatları düşürmek. Hatta ithalat yapmaya da gerek yok söylentisi bile yetiyor. “Şuyuu vukuundan beter” misali DİR’in söylentisi bile yetiyor. Zaten rakamlar da asıl amaçlarının zeytinyağı ithal etmek değil Türk zeytinyağının fiyatını düşürmek olduğunu gösteriyor. Bu yüzden 2 yıldır DİR’i gündemde tutuyorlar. Her fırsatta, her toplantıda bir şekilde DİR’i gündeme getiriyorlar. Bu arada Türkiye’ye kanserojen madde içeren zeytinyağlarının nasıl sokulduğunu da unutmuş değiliz. Yüzlerce ton kanserli madde içeren zeytinyağı Türkiye’ye nasıl girdi, kimler bu yağları tüketti bu işin içinde olan herkes biliyor. Tabii ki yaşananlar bu durumun tekrarlanacağı anlamına gelmez ama böyle bir ihtimali ortaya çıkarmanın da hiçbir anlamı yok.
Yenigün
20 Mart 2009,Cuma
Zeytinyağı ihracatçılarının ithalat için neden bu kadar çaba sarf ettiklerini bir türlü anlayamıyorum doğrusu. Ya da bu zihniyetteki insanların Ege İhracatçı Birlikleri içinde ne işi var? Şu ithalatçı birlikleri yasası biran önce çıksa da herkes safını belirlese ne güzel olur aslında. Mesela Zeytinyağı İthalatçıları Birliği’nin zeytinyağı ithalatı içi çaba sarf etmesinden doğal bir şey olamaz. Benim iddiam bütün bu tartışmaların temelinde zeytinyağı üreticisinin ürününü ucuza almak isteğinin yattığı yönünde. Rakamlarda bunu doğruluyor. DİR, DİR diye sürekli milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar ya sanırsınız Dahilde İşleme Rejimi’ne izin çıksa yüzbinlerce ton zeytinyağı ithal edecekler. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de zeytinyağı ithalatı 1983/84 döneminde gümrük vergisinin kaldırılmasıyla başlamış. Yine aynı bakanlığın verilerine göre yıllar ve gerçekleşen ithalat rakamları ise şöyle:
YIL MİKTAR (TON)
1990 1.881
1991 -
1992 -
1993 -
1994 -
1995 17
1996 145
1997 19
1998 81
1999 229
2000 1.088
2001 29
2002 2.281
2003 1.106
Buyurun buradan yakın. DİR kapsamında bugüne kadar en fazla zeytinyağı ithalatı 2 bin 281 ton olmuş. Şimdi bütün yaygara bunun için mi yani. Kimi kandırıyorsunuz? Sizin asıl niyetinizin ne olduğunu ben değil rakamlar söylüyor işte.
TÜRKİYE’NİN YILLARA GÖRE ZEYTİNYAĞI İHRACATI
YIL AMBALAJLI KG $ DÖKME KG $
REKOLTE(BİN TON)
2000-2001
11.074.862 17.749.771 91.939.440 130.002.255 175 VAR YILI
2001-2002
6.502.889 13.198.525 24.902.001 45.279.830 65 YOK YILI
2002-2003 12.143.850 26.856.894 73.755.245 156.008.780
140 VAR YILI
2003-2004
14.152.254 40.533.518 46.034.412 125.647.829 79 YOK YILI
2004-2005
20.441.501 66.601.576 91.073.066 292.648.899 145 VAR YILI
2005-2006 11.320.361
50.985.340 47.564.927 203.348.662 112 YOK YILI
2006-2007
15.468.736 58.916.251 42.368.196 145.446.317 165 VAR YILI
2007-2008
12.267.724 58.350.042 17.302.029 77.873.155 72 YOK YILI
Türkiye’nin son 8 yıldaki ihracat rakamları da böyle. İsteyenler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ege İhracatçı Birlikleri, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, İhracat Genel Müdürlüğü gibi kuruluşların sitelerinden ihracat rakamları konusunda istediği bilgiye ulaşırlar. Şimdi DİR kapsamında yapılan ithalat rakamları ile ihracat rakamlarını karşılaştırdığımızda ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor. 175 bin ton rekoltenin olduğu 2000 yılında DİR kapsamında ithal edilen zeytinyağının miktarı bin 88 ton. 140 bin ton rekoltenin olduğu 2002 yılında ise yapılan zeytinyağı ithalatı 2 bin 281 ton. Şimdi bu rakamlara ne diyecekler çok merak ediyorum. Dikkat ederseniz yapılan ithalat devede kula bile değil. Yani asıl niyetleri gümrüksüz zeytinyağı ithal etmek değil. Asıl amaçları DİR’i şartlar ne olursa olsun gündemde tutup Türk zeytinyağının fiyatını ucuzlatmak.
Şimdi şunu da merak ediyorum. Var yılı ile yok yılı ihracatçıları neden bu kadar ilgilendiriyor? İçinde zeytinyağı ihracatçılarının bulunduğu komisyon rekolte tahmin çalışmasını açıklamıştı. Bu dönemde 165 bin ton zeytinyağı rekoltesi bekleniyor. Geçen yıldan kalan 30 bin tonu da hesaba katarsanız Türkiye’nin elinde yaklaşık 200 bin ton zeytinyağı olacak. Bir önceki yok yılında ise bu rakam stoklarla birlikte 130 bin ton civarındaydı. Bunun en fazla 80 bin tonu iç tüketime gidiyor. Yani bu dönemde isteyene satmak için 120 bin ton fazladan zeytinyağımız var. Ama tabi bu Türk zeytinyağı, kaliteli ve fiyatı pahallı. Bunu üreticinin elinden ucuza almanın en kolay yolu da DİR kapsamında ithalat yapıp fiyatları düşürmek. Hatta ithalat yapmaya da gerek yok söylentisi bile yetiyor. “Şuyuu vukuundan beter” misali DİR’in söylentisi bile yetiyor. Zaten rakamlar da asıl amaçlarının zeytinyağı ithal etmek değil Türk zeytinyağının fiyatını düşürmek olduğunu gösteriyor. Bu yüzden 2 yıldır DİR’i gündemde tutuyorlar. Her fırsatta, her toplantıda bir şekilde DİR’i gündeme getiriyorlar. Bu arada Türkiye’ye kanserojen madde içeren zeytinyağlarının nasıl sokulduğunu da unutmuş değiliz. Yüzlerce ton kanserli madde içeren zeytinyağı Türkiye’ye nasıl girdi, kimler bu yağları tüketti bu işin içinde olan herkes biliyor. Tabii ki yaşananlar bu durumun tekrarlanacağı anlamına gelmez ama böyle bir ihtimali ortaya çıkarmanın da hiçbir anlamı yok.
Thursday, March 19, 2009
Bin bir derde deva zeytin çekirdeği
MyNet Haber
Kocaeli'nde bir aktar, zeytin çekirdeğini öğüterek elde ettiği ürünle kendini tedavi ettikten sonra bunu piyasaya sürdü.
Kocaeli'nde 10 yıldır aktarlık yaparak insanların dertlerine deva olmaya çalışan Serkan Açık (35), kendi hastalığını da tedavi etmeyi başardı. Dükkanında 2 bin 500'den fazla bitki çeşidi bulunan Serkan Açık basur, gastrit, bağırsak iltihabı ve bağırsaklarında yaralar oluşması üzerine önce dükkanda bulunan tüm ürünleri denedi. Doktora başvurmak yerine kendi hastalığını kendisi tedavi etmeye çalışan Açık, bir gün kahvaltıda zeytin yerken aklına gelen bir fikri uygulamak üzere önce eline bir keser aldı.
Keser yardımı ile zeytin çekirdeklerini kırarak un haline getiren Serkan Açık elde ettiği unu yoğurtla karıştırdı. Kendini kobay olarak kullanan Serkan Açık bir süre sonra iyileştiğini fark ederek, elde ettiği ürünü piyasaya sürmeye karar verdi.
Zeytinyağı fabrikalarından zeytin çekirdeklerini toplayan Açık, topladığı çekirdekleri su değirmenlerinde kendi halinde doğal olarak ürettikten sonra 81 vilayetin yanı sıra Avrupa ülkelerine de pazarlıyor. Serkan Açık bulduğu zeytin çekirdeği ununun basur, gastrit, bağırsak iltihabı ve bağırsaklarda oluşan yaralar ve çeşitli hastalıkların iyileşmesinde büyük fayda sağladığını iddia ediyor.
Açık, "Önce kendimi iyileştirdim, şimdi de hasta insanların iyileşmesine yardımcı oluyorum. Bunu para kazanmak için değil, binim gibi yıllarca aynı hastalıkları çeken insanları iyileştirmek ve onlardan dua almak için yaptım" şeklinde konuştu.
Kocaeli'nde bir aktar, zeytin çekirdeğini öğüterek elde ettiği ürünle kendini tedavi ettikten sonra bunu piyasaya sürdü.
Kocaeli'nde 10 yıldır aktarlık yaparak insanların dertlerine deva olmaya çalışan Serkan Açık (35), kendi hastalığını da tedavi etmeyi başardı. Dükkanında 2 bin 500'den fazla bitki çeşidi bulunan Serkan Açık basur, gastrit, bağırsak iltihabı ve bağırsaklarında yaralar oluşması üzerine önce dükkanda bulunan tüm ürünleri denedi. Doktora başvurmak yerine kendi hastalığını kendisi tedavi etmeye çalışan Açık, bir gün kahvaltıda zeytin yerken aklına gelen bir fikri uygulamak üzere önce eline bir keser aldı.
Keser yardımı ile zeytin çekirdeklerini kırarak un haline getiren Serkan Açık elde ettiği unu yoğurtla karıştırdı. Kendini kobay olarak kullanan Serkan Açık bir süre sonra iyileştiğini fark ederek, elde ettiği ürünü piyasaya sürmeye karar verdi.
Zeytinyağı fabrikalarından zeytin çekirdeklerini toplayan Açık, topladığı çekirdekleri su değirmenlerinde kendi halinde doğal olarak ürettikten sonra 81 vilayetin yanı sıra Avrupa ülkelerine de pazarlıyor. Serkan Açık bulduğu zeytin çekirdeği ununun basur, gastrit, bağırsak iltihabı ve bağırsaklarda oluşan yaralar ve çeşitli hastalıkların iyileşmesinde büyük fayda sağladığını iddia ediyor.
Açık, "Önce kendimi iyileştirdim, şimdi de hasta insanların iyileşmesine yardımcı oluyorum. Bunu para kazanmak için değil, binim gibi yıllarca aynı hastalıkları çeken insanları iyileştirmek ve onlardan dua almak için yaptım" şeklinde konuştu.
Tarımcılar cezayı hak etti!..
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
19 Mart 2009,Perşembe
Ekonomik kriz dönemlerinde köye dönüş başlıyor. 2001 krizinde olduğu gibi, yaşadığımız bu kriz döneminde de tarıma, kırsala dönüş hızlandı. Tarım ülkesi olmayı “utanç”sayanlar olsa da, tarım sektörü krizde sığınılacak bir liman olarak duruyor.
Krizde, ekonomik sıkıntıların en üst düzeye ulaştığı dönemlerde dahi ülkede sosyal patlamaların yaşanmaması, şehirde, kasabada yaşayanların bir ayağının köyde olmasından kaynaklanıyor. Bir çok gıda maddesini köyden temin eden memurların, işçilerin sayısı azımsanmayacak düzeyde. Bu yönüyle tarım sektörü, ülkenin sosyal sigortasını oluşturuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan, “fındık fiyatı ne olacak” diye soran okurlarımız var. İstanbul’da çalışsa da Ordu’da, Giresun’da fındıklığı olan çok sayıda yurttaş var.
Son günlerde hükümet yetkilileri dahil, toplumun bir çok kesimi tarım sektörünü krize karşı koymada en önemli güç,en önemli avantaj olarak öne sürüyor. Tarım sektörü olmasa, krizin çok daha derin yaralar açacağı konusunda görüş birliği var.
Ülke ihracatı hızla düşerken tarım ürünleri ihracatında artış sürüyor.
İstihdam yaratan, ihracatı artan, toplumun sigortası konumundaki tarım sektörü de elbette krizden çok ciddi olarak etkileniyor. Kriz tarım sektörünü teğet geçmiyor. Fakat, Hükümet tarım sektörünü her seferinde teğet geçiyor.
Kriz döneminde tarımın önemi vurgulanırken bir tarafta da uygulanan politikalarla tarım ve tarım kesimi yok edilmeye çalışılıyor.
Ekonomiyi canlandırma paketleri açılıyor. Can suyu kredileri veriliyor. Fakat, tarıma yönelik hiçbir önlem, hiçbir destek yok. Dahası, tarıma karşı görülmemiş bir çifte standart, iki yüzlülük var.
En son açılan pakette otomotiv, konut ve beyaz eşya sektörlerini canlandırmak için Özel Tüketim Vergisi(ÖTV) ve Katma Değer Vergisi(KDV) düşürüldü.
Otomobilin, kamyonun, minibüsün,midibüsün vergisi düşürülürken sadece traktörün vergisi düşürülmüyorsa bu çifte standarttır, iki yüzlülüktür.
Arabanın, beyaz eşyanın vergisi bir günde düşürülürken aylardan beri konuşulan, defalarca söz verilmesine rağmen sütte KDV yüzde 8′den yüzde 1′e indirilmiyorsa bu sadece iki yüzlülük değil aynı zamanda söz verenlerin utancıdır.
Süt fiyatları hızla düşerken veya düşürülürken, inekler kesime giderken bu vergiyi indirmeyecekseniz ne zaman indireceksiniz? İnekler kesildikten, süt üretimi bittikten sonra mı?
Kriz nedeniyle kırsala dönüş başlamışken sadece mazotun ÖTV’ si, KDV’si düşürülse, girdilerde bir ucuzlama sağlansa bakın neler olur.
1- Boş kalan tarlalar sürülür üretim artar
2- Ülkenin en büyük sorunu olan işsizlik azalır
3- Gıda ithalatına ödenen milyarlarca dolarlık dövizin büyük bölümü ülkede kalır
4- İhracat artar, ülkeye daha çok döviz girer
5- Tarımsal sanayi, makine, finans, taşımacılık, ticaret ve en önemlisi kan ağlayan esnaf kesimi derin bir nefes alır ve ekonomi canlanır
6- Büyük kentler göç baskısından kurtulur
7- Ülke krize karşı güçlü hale gelir.
Türkiye’de bunları sağlamak için yeterli tarım toprağı, altyapı ve bilgi birikimi var. Fakat, bu potansiyeli harekete geçirecek akıl yok. Daha doğrusu, tarıma bakıştaki iki yüzlülük bu potansiyelin değerlendirilmesini engelliyor.
Kriz döneminde bile tarım sektörü neden göz ardı ediliyor?
Tarımın lobisini yapacak, sektörün gücünü ortaya koyacak güçlü bir örgütü yok. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın sektörün gücü ölçüsünde hükümette etkinliği yok. Buna bir de çiftçilerin dürüstlüğü eklenince tarım sektörü yine “üvey evlat”muamelesi görüyor. Ülke öyle bir hale getirildi ki, dürüst olan mutlaka cezalandırılıyor.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Bedrettin Yıldırım ne diyor: “çiftçi, borç ertelemesi veya af beklemesin”. Gerekçesi daha da ilginç; “çiftçilerin yüzde 90′nı borcunu düzenli olarak ödüyor. Borcunu zamanında ödemeyen yüzde 10 için borç ertelenmez.”
Bedrettin Bey çok haklı. Dürüstçe borcunu ödeyen çiftçiye niye erteleme veya af getirilsin ki.
Çiftçi, tarlasını, traktörünü satarak borcunu ödüyor. Ödeyemezse intihar ediyor. Çünkü onlar için borç namustur.
Bu kadar dürüstlük kimde var? Üstelik en az yüzde 50’si hükümet partisine oy veriyor. Bunlar kesin olarak cezayı hak ediyor!…
Dünya
19 Mart 2009,Perşembe
Ekonomik kriz dönemlerinde köye dönüş başlıyor. 2001 krizinde olduğu gibi, yaşadığımız bu kriz döneminde de tarıma, kırsala dönüş hızlandı. Tarım ülkesi olmayı “utanç”sayanlar olsa da, tarım sektörü krizde sığınılacak bir liman olarak duruyor.
Krizde, ekonomik sıkıntıların en üst düzeye ulaştığı dönemlerde dahi ülkede sosyal patlamaların yaşanmaması, şehirde, kasabada yaşayanların bir ayağının köyde olmasından kaynaklanıyor. Bir çok gıda maddesini köyden temin eden memurların, işçilerin sayısı azımsanmayacak düzeyde. Bu yönüyle tarım sektörü, ülkenin sosyal sigortasını oluşturuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan, “fındık fiyatı ne olacak” diye soran okurlarımız var. İstanbul’da çalışsa da Ordu’da, Giresun’da fındıklığı olan çok sayıda yurttaş var.
Son günlerde hükümet yetkilileri dahil, toplumun bir çok kesimi tarım sektörünü krize karşı koymada en önemli güç,en önemli avantaj olarak öne sürüyor. Tarım sektörü olmasa, krizin çok daha derin yaralar açacağı konusunda görüş birliği var.
Ülke ihracatı hızla düşerken tarım ürünleri ihracatında artış sürüyor.
İstihdam yaratan, ihracatı artan, toplumun sigortası konumundaki tarım sektörü de elbette krizden çok ciddi olarak etkileniyor. Kriz tarım sektörünü teğet geçmiyor. Fakat, Hükümet tarım sektörünü her seferinde teğet geçiyor.
Kriz döneminde tarımın önemi vurgulanırken bir tarafta da uygulanan politikalarla tarım ve tarım kesimi yok edilmeye çalışılıyor.
Ekonomiyi canlandırma paketleri açılıyor. Can suyu kredileri veriliyor. Fakat, tarıma yönelik hiçbir önlem, hiçbir destek yok. Dahası, tarıma karşı görülmemiş bir çifte standart, iki yüzlülük var.
En son açılan pakette otomotiv, konut ve beyaz eşya sektörlerini canlandırmak için Özel Tüketim Vergisi(ÖTV) ve Katma Değer Vergisi(KDV) düşürüldü.
Otomobilin, kamyonun, minibüsün,midibüsün vergisi düşürülürken sadece traktörün vergisi düşürülmüyorsa bu çifte standarttır, iki yüzlülüktür.
Arabanın, beyaz eşyanın vergisi bir günde düşürülürken aylardan beri konuşulan, defalarca söz verilmesine rağmen sütte KDV yüzde 8′den yüzde 1′e indirilmiyorsa bu sadece iki yüzlülük değil aynı zamanda söz verenlerin utancıdır.
Süt fiyatları hızla düşerken veya düşürülürken, inekler kesime giderken bu vergiyi indirmeyecekseniz ne zaman indireceksiniz? İnekler kesildikten, süt üretimi bittikten sonra mı?
Kriz nedeniyle kırsala dönüş başlamışken sadece mazotun ÖTV’ si, KDV’si düşürülse, girdilerde bir ucuzlama sağlansa bakın neler olur.
1- Boş kalan tarlalar sürülür üretim artar
2- Ülkenin en büyük sorunu olan işsizlik azalır
3- Gıda ithalatına ödenen milyarlarca dolarlık dövizin büyük bölümü ülkede kalır
4- İhracat artar, ülkeye daha çok döviz girer
5- Tarımsal sanayi, makine, finans, taşımacılık, ticaret ve en önemlisi kan ağlayan esnaf kesimi derin bir nefes alır ve ekonomi canlanır
6- Büyük kentler göç baskısından kurtulur
7- Ülke krize karşı güçlü hale gelir.
Türkiye’de bunları sağlamak için yeterli tarım toprağı, altyapı ve bilgi birikimi var. Fakat, bu potansiyeli harekete geçirecek akıl yok. Daha doğrusu, tarıma bakıştaki iki yüzlülük bu potansiyelin değerlendirilmesini engelliyor.
Kriz döneminde bile tarım sektörü neden göz ardı ediliyor?
Tarımın lobisini yapacak, sektörün gücünü ortaya koyacak güçlü bir örgütü yok. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın sektörün gücü ölçüsünde hükümette etkinliği yok. Buna bir de çiftçilerin dürüstlüğü eklenince tarım sektörü yine “üvey evlat”muamelesi görüyor. Ülke öyle bir hale getirildi ki, dürüst olan mutlaka cezalandırılıyor.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Bedrettin Yıldırım ne diyor: “çiftçi, borç ertelemesi veya af beklemesin”. Gerekçesi daha da ilginç; “çiftçilerin yüzde 90′nı borcunu düzenli olarak ödüyor. Borcunu zamanında ödemeyen yüzde 10 için borç ertelenmez.”
Bedrettin Bey çok haklı. Dürüstçe borcunu ödeyen çiftçiye niye erteleme veya af getirilsin ki.
Çiftçi, tarlasını, traktörünü satarak borcunu ödüyor. Ödeyemezse intihar ediyor. Çünkü onlar için borç namustur.
Bu kadar dürüstlük kimde var? Üstelik en az yüzde 50’si hükümet partisine oy veriyor. Bunlar kesin olarak cezayı hak ediyor!…
AB, bürokratlarını tarlada çalıştıracak
Zaman
19 Mart 2009,Perşembe
Avrupa Birliği, tarım konusuyla ilgilenen bürokratlarını çiftliklerde zorunlu eğitime tabi tutacak. AB, bu sayede bürokratlarının sektörü daha iyi anlaması ve tanımasını amaçlıyor.
BBC'nin haberine göre plan uyarınca Avrupa Komisyonu'nun görevlileri takım elbiselerini ve dizüstü bilgisayarlarını bırakarak kazma ve küreklerle tarlada çalışacak. 2010'dan itibaren yaşama geçirilecek programın amacı komisyonun çalışmalarını daha da basitleştirmek ve bürokratik maliyeti düşürmek. AB bütçesinin yüzde 40'ı, çoğunluğu sübvansiyonlar olmak üzere tarıma ayrılmış durumda. Avrupa tarım sektörü, Birlik'in tarım politikasını karmaşık bulduğunu sıkça dile getiriyor. Bir diğer eleştiri de, Birlik'in sahada neler olup bittiğini dikkate almaktan çok sektörü masabaşında hazırlanan kurallarla yönetmesi. AB bürokratlarına tarım alanlarından ve tarlalardan kopuk oldukları eleştirisi getiriliyor. Avrupa Komisyonu, mevzuatı basitleştirmek için son yıllarda önemli çaba sergiliyor. Hedef 2012 yılına kadar idari maliyeti yüzde 25 azaltmak. Bir komisyon yetkilisi, programın amacının AB bürokratlarıyla kırsal kesim çalışanlarının aynı dili konuşmalarını sağlamak olduğunu anlatıyor. AB görevlilerine çiftliklerde zorunlu eğitim alma şartı getirilmesi çiftçiler tarafından da olumlu karşılandı. Ancak programın, birliğin tarım politikaları konusunda yaşadığı derin sıkıntıyı perdelemek amacı taşıdığını öne sürenler de var. Dış Haberler Servisi
19 Mart 2009,Perşembe
Avrupa Birliği, tarım konusuyla ilgilenen bürokratlarını çiftliklerde zorunlu eğitime tabi tutacak. AB, bu sayede bürokratlarının sektörü daha iyi anlaması ve tanımasını amaçlıyor.
BBC'nin haberine göre plan uyarınca Avrupa Komisyonu'nun görevlileri takım elbiselerini ve dizüstü bilgisayarlarını bırakarak kazma ve küreklerle tarlada çalışacak. 2010'dan itibaren yaşama geçirilecek programın amacı komisyonun çalışmalarını daha da basitleştirmek ve bürokratik maliyeti düşürmek. AB bütçesinin yüzde 40'ı, çoğunluğu sübvansiyonlar olmak üzere tarıma ayrılmış durumda. Avrupa tarım sektörü, Birlik'in tarım politikasını karmaşık bulduğunu sıkça dile getiriyor. Bir diğer eleştiri de, Birlik'in sahada neler olup bittiğini dikkate almaktan çok sektörü masabaşında hazırlanan kurallarla yönetmesi. AB bürokratlarına tarım alanlarından ve tarlalardan kopuk oldukları eleştirisi getiriliyor. Avrupa Komisyonu, mevzuatı basitleştirmek için son yıllarda önemli çaba sergiliyor. Hedef 2012 yılına kadar idari maliyeti yüzde 25 azaltmak. Bir komisyon yetkilisi, programın amacının AB bürokratlarıyla kırsal kesim çalışanlarının aynı dili konuşmalarını sağlamak olduğunu anlatıyor. AB görevlilerine çiftliklerde zorunlu eğitim alma şartı getirilmesi çiftçiler tarafından da olumlu karşılandı. Ancak programın, birliğin tarım politikaları konusunda yaşadığı derin sıkıntıyı perdelemek amacı taşıdığını öne sürenler de var. Dış Haberler Servisi
Bu nasıl ortaklık!
Cemal Sevgi
Yenigün
19 Mart 2009,Perş.
26 Şubat 2009 tarihinde Ege İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda “Zeytin ve Zeytinyağı Sektörü Güçbirliği ve Ortak Akıl Toplantısı” yapıldı. Sekreteryası Zeytindostu Derneği tarafından yapılan toplantıdan sonra bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Katılımcı 79 kişinin adının bir liste halinde bulunduğu sonuç bildirgesinde doğal olarak bir madde dikkatimizi çekti. Bazı katılımcılarla yan yana bile gelmesi imkansız olan Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı isteniyordu sonuç bildirgesinde. Sanki herkesin bu isteği kabul ettiği gibi bir hava yaratılıyordu sonuç bildirgesinde. Biz de çok değil 6 kişiyi aradık ve bunlardan 6’sı böyle bir şeyden haberi olmadığını ve DİR’e evet demelerinin imkansız olduğunu söyledi. İşte Ortak Akıl Toplantısı Sonuç Bildirgesi’ne verilen tepkiler;
Aydın Ziraat Odası Meclis Başkanı Nuri Çayırlı:
Biz Ziraat Odası olarak dışarıdan ithal zeytinyağını kabul etmiyoruz. Bizim haberimiz yok. Biz sadece toplantıya katıldık. İlave etmişler. Bütün ziraat odaları olarak biz buna karşıyız. Bizim o işten haberimiz ve alakamız yok. Toplantıya gittik, dinledik. Bir imzamız, hiçbir şeyimiz yok. Toplantıya gitmek onu kabul etmek demek değildir. İhracatçılar kendi hesaplarına bakıyorlar. Bizim malımızın değerlenmemesini istiyorlar. Türkiye’de yeterli miktarda zeytinyağı var.
Manisa Ziraat Odası Meclis Üyesi İdris Başpınar:
Sonuç raporu bana gelmedi. Böyle bir konuya destek vermenin mümkünatı yok. Orada 70’e yakın katılımcının ismi var. Benim gibi ziraatçılar çok azdı. Toplantı daha çok ihracatçı ağırlıklıydı. Onarlın sıkıntıları vardı. O raporu da imzalamadım. Biz zeytinyağında ihracatçı ülke değil miyiz? Sonuç bildirgesini imzalamadım, toplantının son bölümüne katılmadım.
Akhisar Ziraat Odası Başkanı Naci Özkara:
Çiftçi duman olmuş durumda. Ben o gün toplantının birinci bölümünde vardım, ikinci bölümünde ayrıldım. Ben Ziraat Odası Başkanı olarak ithalata karşıyım. İhracatçılar onu isteyebilirler. Çünkü onlar ne ister para kazanmak isterler. Zeytinyağı ithal ederler, burada işlerler ihraç ederler. Ama benim üreticimin zeytinyağı ucuzlar. Her zaman her yerde ithalata karşıyım. Mesela mısır sezonu öncesi milyon tonluk mısır ithal edildi, bizim mısırımızın değeri düştü.
Gemlik Ticaret Borsası Meclis Başkanı Servet Pehlivan:
Ben buna katılmıyorum. Bizim zaten çok yağlık zeytinimiz var, bu iyi olarak işlenebilirse sorun kalmaz. Zeytinyağı ithalatı hangi mantığa sığar bilemiyorum…
Gemlik Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Acar:
Biz bu maddeye onay falan vermedik. Biz toplantıdan erken çıktık. Konuyla ilgili bilgim yok. İthal edip tekrardan yurtdışına satmaya onay vermem…
Evet sonuç bildirgesine sanki toplantıya katılan herkes DİR’e evet demiş gibi bir hava yaratıyor ama gerçekler hiç de öyle değil. Daha fazla kişiyi arasak eminim ki bu işten haberi olmayanların sayısı da artardı. Şimdi diyecekler ki bildirgenin sonundaki “Üretici sorunlarının öncelikle ve acil çözülmesinde aynı fikirde olan katılımcılar, benzeri toplantıların farklı yörelerde belirli aralıklarla düzenlenerek yapılan öncelikle ve acil statüsündeki taleplerin izlenmesine, en kısa sürede statüsündeki sorunların çözümlerinin araştırılması ve tartışılmasına karar vermişlerdir.” cümlesini görmezden geliyorlar. Adamların daha sonuç bildirgesinden haberi yok. Sadece bir madde üzerinde uzlaşılan bir sonuç bildirgesi olur mu? Siz tek derdiniz DİR’i gündeme getirmek olduğu için her yolu deniyorsunuz ama nafile. Amacınıza asla ulaşamayacaksınız. Bu arada DİR’e evet diyen tek kişi de MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak oldu. Allah Allah Aydın’da zeytin üreticisi çok benim bildiğim kadar. Milletin hayır dediği bir olaya vekili nasıl evet diyor anlamış değilim doğrusu. Ancak herkesin görüşüne saygı göstermek gerekir. Ali Uzunırmak’ın da bir bildiği vardır sonuçta.
Zeytin ağacının bir adı da ölmez ağacıdır. Çünkü binlerce yıl yaşar. Tarihin canlı bir tanığıdır. Kahramanları da hainleri de asla unutmaz. Unutulmasına da izin vermez. Kendisini sevene asla ihanet etmez. Zeytin üreticisi de zeytin ağacı gibidir. Kendisine sahip çıkana gönlünü sonuna kadar açar. İşte zeytinyağında oynanan oyunlarla ilgili yazımızın ilk bölümüne yapılan yorumlar da bunun en güzel örneği.
Ömer Solmaz-Balıkesir/Havran: Öncelikle zeytinyağı üreticisine verdiğiniz desteğe teşekkür ederim. İhracatçı Birliği’nin DİR adı altında DTR (Dahilde Tüketim Rejimi) yapmaya çalıştığından hiç şüphem yok. Ülkenin durumu hiç umurlarında değil mi onların? Şeker, tütün derken dışarıdan ucuz alalım diye pamuk da bitmek üzere. 34 yıllık dev sustu diye manşet oluyor. DİR isteyenler azıcık bunları da düşünsün.
İstanbul: Cemal bey ellerinize sağlık. Zeytinyağımı kurtarmak için bir tüketici olarak gereken direnci göstereceğiz. İthal olmayan bir o kaldı çünkü.
Emin Öngel-Milas: 17 Mart 2009 tarihli gazetelerinin manşetine düşen 34 yıllık dev sustu yazısını görmeyenler elbette DİR isteyecekler. Ama biz zeytin üreticileri ve sizin gibi Türk çiftçisini düşünen üreticiler sayesinde bu ülkeye başka ülkelerin zeytinyağları girmeyecek. Bugünkü köşe yazınız için teşekkür eder işlerinizde başarılar dilerim.
Gerçek ihracatçı ülkesine, ürün ve değerlerine önem verendir. Her yıl yaşanan oyunları tekrar yaşıyoruz. "DİR" e evet demeyeceğiz.
Cumhur Yorulmaz-İzmir-Aydın: Düşüncem o dur ki; kendini zeytin dostu olarak tanıtanlar, üreticiye dost olmadan ürünün dostu olunamayacağından ne yazık ki habersizler. Bundan yüz yıl önce kapitülasyon tüccarlarının sömürdüğü Anadolu üreticisinin aynı mantıkla sömürülme çabası değil midir yapılmaya çalışılan? Benim önerim Sayın Ölken ve Sayın Güreli’nin, cilalı salonlarda seslendirdikleri düşüncelerini, zeytinliklerde üreticilerin gözlerinin içine baka baka dile getirme cesaretini göstermeleridir. Hep birlikte “DİR’eneceğiz. Saygılarımla.
Edremit Tariş: Doğru. İşte gerçekler
Yenigün
19 Mart 2009,Perş.
26 Şubat 2009 tarihinde Ege İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda “Zeytin ve Zeytinyağı Sektörü Güçbirliği ve Ortak Akıl Toplantısı” yapıldı. Sekreteryası Zeytindostu Derneği tarafından yapılan toplantıdan sonra bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Katılımcı 79 kişinin adının bir liste halinde bulunduğu sonuç bildirgesinde doğal olarak bir madde dikkatimizi çekti. Bazı katılımcılarla yan yana bile gelmesi imkansız olan Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı isteniyordu sonuç bildirgesinde. Sanki herkesin bu isteği kabul ettiği gibi bir hava yaratılıyordu sonuç bildirgesinde. Biz de çok değil 6 kişiyi aradık ve bunlardan 6’sı böyle bir şeyden haberi olmadığını ve DİR’e evet demelerinin imkansız olduğunu söyledi. İşte Ortak Akıl Toplantısı Sonuç Bildirgesi’ne verilen tepkiler;
Aydın Ziraat Odası Meclis Başkanı Nuri Çayırlı:
Biz Ziraat Odası olarak dışarıdan ithal zeytinyağını kabul etmiyoruz. Bizim haberimiz yok. Biz sadece toplantıya katıldık. İlave etmişler. Bütün ziraat odaları olarak biz buna karşıyız. Bizim o işten haberimiz ve alakamız yok. Toplantıya gittik, dinledik. Bir imzamız, hiçbir şeyimiz yok. Toplantıya gitmek onu kabul etmek demek değildir. İhracatçılar kendi hesaplarına bakıyorlar. Bizim malımızın değerlenmemesini istiyorlar. Türkiye’de yeterli miktarda zeytinyağı var.
Manisa Ziraat Odası Meclis Üyesi İdris Başpınar:
Sonuç raporu bana gelmedi. Böyle bir konuya destek vermenin mümkünatı yok. Orada 70’e yakın katılımcının ismi var. Benim gibi ziraatçılar çok azdı. Toplantı daha çok ihracatçı ağırlıklıydı. Onarlın sıkıntıları vardı. O raporu da imzalamadım. Biz zeytinyağında ihracatçı ülke değil miyiz? Sonuç bildirgesini imzalamadım, toplantının son bölümüne katılmadım.
Akhisar Ziraat Odası Başkanı Naci Özkara:
Çiftçi duman olmuş durumda. Ben o gün toplantının birinci bölümünde vardım, ikinci bölümünde ayrıldım. Ben Ziraat Odası Başkanı olarak ithalata karşıyım. İhracatçılar onu isteyebilirler. Çünkü onlar ne ister para kazanmak isterler. Zeytinyağı ithal ederler, burada işlerler ihraç ederler. Ama benim üreticimin zeytinyağı ucuzlar. Her zaman her yerde ithalata karşıyım. Mesela mısır sezonu öncesi milyon tonluk mısır ithal edildi, bizim mısırımızın değeri düştü.
Gemlik Ticaret Borsası Meclis Başkanı Servet Pehlivan:
Ben buna katılmıyorum. Bizim zaten çok yağlık zeytinimiz var, bu iyi olarak işlenebilirse sorun kalmaz. Zeytinyağı ithalatı hangi mantığa sığar bilemiyorum…
Gemlik Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Acar:
Biz bu maddeye onay falan vermedik. Biz toplantıdan erken çıktık. Konuyla ilgili bilgim yok. İthal edip tekrardan yurtdışına satmaya onay vermem…
Evet sonuç bildirgesine sanki toplantıya katılan herkes DİR’e evet demiş gibi bir hava yaratıyor ama gerçekler hiç de öyle değil. Daha fazla kişiyi arasak eminim ki bu işten haberi olmayanların sayısı da artardı. Şimdi diyecekler ki bildirgenin sonundaki “Üretici sorunlarının öncelikle ve acil çözülmesinde aynı fikirde olan katılımcılar, benzeri toplantıların farklı yörelerde belirli aralıklarla düzenlenerek yapılan öncelikle ve acil statüsündeki taleplerin izlenmesine, en kısa sürede statüsündeki sorunların çözümlerinin araştırılması ve tartışılmasına karar vermişlerdir.” cümlesini görmezden geliyorlar. Adamların daha sonuç bildirgesinden haberi yok. Sadece bir madde üzerinde uzlaşılan bir sonuç bildirgesi olur mu? Siz tek derdiniz DİR’i gündeme getirmek olduğu için her yolu deniyorsunuz ama nafile. Amacınıza asla ulaşamayacaksınız. Bu arada DİR’e evet diyen tek kişi de MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak oldu. Allah Allah Aydın’da zeytin üreticisi çok benim bildiğim kadar. Milletin hayır dediği bir olaya vekili nasıl evet diyor anlamış değilim doğrusu. Ancak herkesin görüşüne saygı göstermek gerekir. Ali Uzunırmak’ın da bir bildiği vardır sonuçta.
Zeytin ağacının bir adı da ölmez ağacıdır. Çünkü binlerce yıl yaşar. Tarihin canlı bir tanığıdır. Kahramanları da hainleri de asla unutmaz. Unutulmasına da izin vermez. Kendisini sevene asla ihanet etmez. Zeytin üreticisi de zeytin ağacı gibidir. Kendisine sahip çıkana gönlünü sonuna kadar açar. İşte zeytinyağında oynanan oyunlarla ilgili yazımızın ilk bölümüne yapılan yorumlar da bunun en güzel örneği.
Ömer Solmaz-Balıkesir/Havran: Öncelikle zeytinyağı üreticisine verdiğiniz desteğe teşekkür ederim. İhracatçı Birliği’nin DİR adı altında DTR (Dahilde Tüketim Rejimi) yapmaya çalıştığından hiç şüphem yok. Ülkenin durumu hiç umurlarında değil mi onların? Şeker, tütün derken dışarıdan ucuz alalım diye pamuk da bitmek üzere. 34 yıllık dev sustu diye manşet oluyor. DİR isteyenler azıcık bunları da düşünsün.
İstanbul: Cemal bey ellerinize sağlık. Zeytinyağımı kurtarmak için bir tüketici olarak gereken direnci göstereceğiz. İthal olmayan bir o kaldı çünkü.
Emin Öngel-Milas: 17 Mart 2009 tarihli gazetelerinin manşetine düşen 34 yıllık dev sustu yazısını görmeyenler elbette DİR isteyecekler. Ama biz zeytin üreticileri ve sizin gibi Türk çiftçisini düşünen üreticiler sayesinde bu ülkeye başka ülkelerin zeytinyağları girmeyecek. Bugünkü köşe yazınız için teşekkür eder işlerinizde başarılar dilerim.
Gerçek ihracatçı ülkesine, ürün ve değerlerine önem verendir. Her yıl yaşanan oyunları tekrar yaşıyoruz. "DİR" e evet demeyeceğiz.
Cumhur Yorulmaz-İzmir-Aydın: Düşüncem o dur ki; kendini zeytin dostu olarak tanıtanlar, üreticiye dost olmadan ürünün dostu olunamayacağından ne yazık ki habersizler. Bundan yüz yıl önce kapitülasyon tüccarlarının sömürdüğü Anadolu üreticisinin aynı mantıkla sömürülme çabası değil midir yapılmaya çalışılan? Benim önerim Sayın Ölken ve Sayın Güreli’nin, cilalı salonlarda seslendirdikleri düşüncelerini, zeytinliklerde üreticilerin gözlerinin içine baka baka dile getirme cesaretini göstermeleridir. Hep birlikte “DİR’eneceğiz. Saygılarımla.
Edremit Tariş: Doğru. İşte gerçekler
Wednesday, March 18, 2009
Fatih Cenikli’den “Zeytin İskelesi”
İbrahim Paker
Yenigün
18 Mart 2009,Çarş.
1998- 2004 tarihleri arası Tariş’te Basın Müşaviri olarak görev yaptığım beş yıllık süreçte, Fatih Cenikli ilk genel müdürümdü.Emlak Bankası üst düzey yöneticiliğinden, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez tarafından Tariş Genel Müdürlüğüne atanmıştı. Esas mesleği bankacılık olan ve uzun yıllar parayı yöneten Cenikli böylece Türkiye’nin en büyük Tarım Satış Kooperatif Birliklerinin dümenine geçmişti. Buradaki görevinden ayrıldığı 2000 yılına kadar birlikte çalıştığım Cenikli’ye en yakın dört kişiden biriydim. Özerklik yasası çıkıncaya kadar Hükümetlerin ve Bakanların değişmesiyle Genel Müdürlerin de otomatikman değiştiği o dönemde Cenikli, farklı kişiliği, yenilikçiliği ve atılımlarıyla herkesin dikkatini çekmişti.Yumuşak yüreğini sert görünüşü ve davranışlarıyla perdelerken, çalışkanlığı ve zekasıyla Tariş’e yeni bir vizyon getirmişti.Öncelikle üretim, pazarlama ve ihracat konularına odaklanan Cenikli, dört birliğin ürettiği tüm ürünlerin ambalaj ve etiket çalışmalarında eskiye sünger çekti.Hatta, Tariş’in yıllardır sembolleşmiş logosunu değiştirerek tarihe geçen adam oldu.
Ailesi İstanbul’da yaşadığı için Tariş’teki mesaisinin belli bir süresi yoktu. Gecenin bir yarısında müdürlerden birini veya birkaçını göreve çağırdığını çok iyi hatırlarım.
Tariş’i daha iyiye götürmek için sürekli ilkleri denedi. Birliklere ve ürünlerine eşit mesafede durmaya özen gösterdi.
Ancak bir süre sonra belki kendi bile fark etmeden zeytinyağına aşık oldu.
“Türkiye’nin ve halkın geleceği bu altın sıvıda gizli. Hem döviz girdisi hem de sağlık iksiri” dediği zeytinyağı artık onun idolü oldu.
2000 yılında görevinden ayrılıp İstanbul’a geri dönmesine rağmen birkaç ay sonra İzmir’den aldığı teklifler doğrultusunda yeniden bankacılığa başladı.
Bir kez suyunu içtiği, havasını teneffüs ettiği İzmir’den artık kopamadı ve zeytinyağı hasretine bir yıl katlanabildi.
2001’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinin yan kuruluşu Zeytin A.Ş’nin Kurucu Genel Müdürü oldu. Yaklaşık beş yıl sürdürdüğü görevinde zeytinyağı sektöründe büyük değişimlere imza attı. 2006’da Zeytin A.Ş’den ayrıldı.
Zeytinyağından kopamayacağını tahmin ediyordum. Tahminimde yanılmamışım.
Son iki yıldır, yeni bir şirkette, yeni bir markanın yaratıcılığında buldum kendisini.
Tire Organize Sanayinde, 5 bin metrekare kapalı alanda en son teknoloji ile kurulan zeytinyağı fabrikasından çok yakında piyasaya açılıyor, “Zeytin İskelesi” markasıyla.
Ulusal ve yerel zincir marketlerde pazarlanacak bu iddialı zeytinyağının başarısından kuşkum yok.
Bir sevdanın ve tecrübenin karışımından ortaya çıkan yeni altın sıvının detaylarını daha sonra yeniden yazacağım. Zeytinyağını ve yaşamımızdaki önemini sürekli gündemde tutmak gerek, kişi başına düşen tüketimi arttırmak için.
Yenigün
18 Mart 2009,Çarş.
1998- 2004 tarihleri arası Tariş’te Basın Müşaviri olarak görev yaptığım beş yıllık süreçte, Fatih Cenikli ilk genel müdürümdü.Emlak Bankası üst düzey yöneticiliğinden, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez tarafından Tariş Genel Müdürlüğüne atanmıştı. Esas mesleği bankacılık olan ve uzun yıllar parayı yöneten Cenikli böylece Türkiye’nin en büyük Tarım Satış Kooperatif Birliklerinin dümenine geçmişti. Buradaki görevinden ayrıldığı 2000 yılına kadar birlikte çalıştığım Cenikli’ye en yakın dört kişiden biriydim. Özerklik yasası çıkıncaya kadar Hükümetlerin ve Bakanların değişmesiyle Genel Müdürlerin de otomatikman değiştiği o dönemde Cenikli, farklı kişiliği, yenilikçiliği ve atılımlarıyla herkesin dikkatini çekmişti.Yumuşak yüreğini sert görünüşü ve davranışlarıyla perdelerken, çalışkanlığı ve zekasıyla Tariş’e yeni bir vizyon getirmişti.Öncelikle üretim, pazarlama ve ihracat konularına odaklanan Cenikli, dört birliğin ürettiği tüm ürünlerin ambalaj ve etiket çalışmalarında eskiye sünger çekti.Hatta, Tariş’in yıllardır sembolleşmiş logosunu değiştirerek tarihe geçen adam oldu.
Ailesi İstanbul’da yaşadığı için Tariş’teki mesaisinin belli bir süresi yoktu. Gecenin bir yarısında müdürlerden birini veya birkaçını göreve çağırdığını çok iyi hatırlarım.
Tariş’i daha iyiye götürmek için sürekli ilkleri denedi. Birliklere ve ürünlerine eşit mesafede durmaya özen gösterdi.
Ancak bir süre sonra belki kendi bile fark etmeden zeytinyağına aşık oldu.
“Türkiye’nin ve halkın geleceği bu altın sıvıda gizli. Hem döviz girdisi hem de sağlık iksiri” dediği zeytinyağı artık onun idolü oldu.
2000 yılında görevinden ayrılıp İstanbul’a geri dönmesine rağmen birkaç ay sonra İzmir’den aldığı teklifler doğrultusunda yeniden bankacılığa başladı.
Bir kez suyunu içtiği, havasını teneffüs ettiği İzmir’den artık kopamadı ve zeytinyağı hasretine bir yıl katlanabildi.
2001’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinin yan kuruluşu Zeytin A.Ş’nin Kurucu Genel Müdürü oldu. Yaklaşık beş yıl sürdürdüğü görevinde zeytinyağı sektöründe büyük değişimlere imza attı. 2006’da Zeytin A.Ş’den ayrıldı.
Zeytinyağından kopamayacağını tahmin ediyordum. Tahminimde yanılmamışım.
Son iki yıldır, yeni bir şirkette, yeni bir markanın yaratıcılığında buldum kendisini.
Tire Organize Sanayinde, 5 bin metrekare kapalı alanda en son teknoloji ile kurulan zeytinyağı fabrikasından çok yakında piyasaya açılıyor, “Zeytin İskelesi” markasıyla.
Ulusal ve yerel zincir marketlerde pazarlanacak bu iddialı zeytinyağının başarısından kuşkum yok.
Bir sevdanın ve tecrübenin karışımından ortaya çıkan yeni altın sıvının detaylarını daha sonra yeniden yazacağım. Zeytinyağını ve yaşamımızdaki önemini sürekli gündemde tutmak gerek, kişi başına düşen tüketimi arttırmak için.
SONUNA KADAR “DİR”ENECEĞİZ
Cemal Sevgi
Yenigün
18 Mart 2009,Çarş.
Zeytinyağı savaşında perde arkası gerçekler (1)
Zeytinyağı ile yazdığım yazılara en sonunda cevap verebildiler. Ama verdikleri cevaplarda minarenin kılıfa sığmadığı bir kez daha tescillenmiş oldu. Lafı fazla uzatmadan önce Zeytin Dostu Derneği Başkanı Metin Ölken ile başlayalım. Ölken kendilerinin organize ettiği Ortak Akıl Toplantısı ve ihracat rakamları ile ilgili yazdığım yazılara şöyle bir cevap vermiş;
“UZZK Başkanının gazetelerde çıkan ihracatın artmasına yönelik demeçlerinin aynısını Cemal Sevgi’nin yazısında görünce Sayın Tan’a yolladığım rakamları tekrar yollamam gerekiyor. Nedense Cemal Sevgi de değerlendirmeyi sadece var yılı ve yok yılı arasında yapmış, aslında doğrusu var yıllarını ayrı yok yıllarını ayrı değerlendirmektir. Hoş kendileri nasıl olsa bu rakamları da evirip çevirip yapacak yorum bulur ama olsun ben yine de hafızaları tazelemek istedim...
01.11.2006-31.01.2007 VAR YILI 10.933 ton 3.402 ton
01.11.2007-31.01.2008 YOK YILI 6.240 ton 3.523 ton
01.11.2008-31.01.2009 VAR YILI 8.096 ton 5.712 ton
Yani bu rakamlar Cemal Sevgi’nin yazılarını ne kadar objektif bir şekilde kaleme aldığını açıkça ortaya koymaktadır.”
Şimdi şunu öncelikle belirteyim ki böyle bir dost varken zeytinyağı üreticisinin düşmana ihtiyacı yok. Metin bey, beni Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan ile ağız birliği yapıp, ihracat rakamlarını çarpıtmakla suçlamış. Paranoya yapmaya hiç gerek yok Metin bey. Bilginiz olsun diye yazıyorum Mustafa Tan ile en son rekolte tahmin çalışmasının açıklanacağı toplantıda karşılaştık ve sadece merhabalaştık, o kadar. İzmir Ticaret Borsası’ndaki toplantının üzerinden neredeyse 6 ay geçmiş ama ben Mustafa Tan ile bırakın bir daha karşılaşmayı telefonla bile görüşmedim. Metin Ölken ve onun gibi düşünenlerin anlayamadığı nokta şu: Aklın yolu bir. Siz öldük bittik diye açıklamalar yaparken ve Türkiye’nin ihracat rakamları yerlerde sürünürken zeytinyağı ihracatı artıyorsa bunu görmezlikten gelemezsiniz. Metin Ölken diyor ki, “uyanıklık yapmayın, değerlendirmeyi var yılı ile var yılı, yok yılı ile yok yılı arasında yapın” O zaman yukarıdaki tabloya hep birlikte bakalım. İhracatçılar Dahilde İşleme Rejimi’ni kutulu ihracat için istemiyor mu? Benim bildiğim öyle. 2006-2007’de 3 bin 400 ton olan kutulu ihracat 2008-2009 döneminde 5 bin 700 tona çıkmış. Dikkatinizi çekerim Türkiye’nin ihracatı geçen yıla göre yüzde 30 düştü. İhracattaki bu kötü tabloya rağmen var yılları arasındaki artış oranı yüzde 50’den fazla. Eminim ki Metin Ölken “rakamları yine çarpıtmış” diyecek ama vallahi ben bir şey yapmadım. Tabloyu aynen kendisi gönderdi.
Gelelim Ege Zeytin ve Zeytinyağı İthalatçıları Birliği pardon, pardon Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli’nin yazılarıma verdiği cevaba. Ali Nedim Güreli sorduğumuz soruların hiçbirine cevap veremediği için saldırmayı tercih etmiş. Aslında iyi de oldu böylece gerçek kimliğini de ortaya koydu.
“Uzun uzun cevap verdiğin ve bir takım somut verilerle konuyu gayet iyi anlattığın bu gazeteci için sarf ettiğin zamana üzülüyorum. Bundan yaklaşık 1.5 sene önce, Milliyet, Dünya, Yeni Asır, Star gazetesi gibi gazetelerin ekonomi muhabirlerini alıp İspanya’ya götürdük ve oradaki sistemi göstermek istedik. Bu zat ta gelmek istermiş kontenjanımız doluydu davet edemedik. Ayrıca 1000 civarı tirajı olan gazete sayısı Ege’de herhalde 100’ün üzerindedir. Aşağı yukarı her kasabada böyle bir gazete vardır. Bu kategoride bir gazeteyi davet edip diğerlerini etmemek olmazdı. Yazılan çizilen bununla ve senin de bildiğin sponsorluk ve abonelik ilişkileri ile alakalıdır. Senden ricam geniş bilgi dağarcığını ve tecrübelerini bu sektöre inanmış ve bu sektörden geçinen insanlarla paylaş (bizimle aynı düşünmeseler bile) yoksa köre deniz tarif etmek mümkün değildir. Ön fikirli olup çatışmadan haber çıkaracak olanların yazılarına ben olsam cevap bile vermem. Cevap vermek onları önemsediğini gösterir. Sen doğru şeyler yapıyorsun enerjini boşa harcama.”
İşte Egeli zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını temsil eden Ali Nedim Güreli’nin cevabı bu. Öncelikle bu üslubun değerlendirmesini sizlere bırakıyorum. Kendimizden yana bir endişemiz olmadığı için de Güreli’nin yorumunu yayınlamakta bir sakınca görmüyoruz. Biz yine doğru bildiklerimizi efendice yazalım. Şimdi Ali bey, şunu öncelikle bilmenizde fayda var. Ne benim, ne Genel Yayın Yönetmenimiz Abdi Karagözoğlu’nun ne de Yenigün Gazetesi’nin sahibi Ömer Dinçer’in dikili tek bir zeytin ağacı var ne de yüksek fiyattan satmak istediği bir tek litre zeytinyağı. Bizim yurt dışında ucuz mal göndermek isteğimiz ortaklarımız da yok. Bizim tek derdimiz bundan önce tütünde, şekerpancarında, mısırda, pamukta olduğu gibi milli bir değerimizin daha yok olmaması. Belki siz anlamakta zorluk çekiyorsunuz ama biz ülkemizi çok seviyoruz. Hem de kimseden bir karşılık beklemeden. Kimseyle göbek bağımız da yok, amaçlarına hizmet edip emir aldığımız büyük ağabeylerimiz de. Hele hele İspanya’ya gitmek için sponsora hiç ihtiyacımız yok. Şimdi siz bizi İspanya’ya götürmediniz diye düşman olduk da giden arkadaşlarım sizin borazanınız mı olacak yani? Böyle sakat bir düşünce ile nereye varabilirsiniz? Biz sizin bizi tanımadığınızı düşündük ve kendimizi size tanıtmaya çalışıyoruz. Başka bir amacımız yok. Yani değil İspanya, dünya turuna çıkarsanız da biz hiçbir zaman DİR’e evet demeyeceğiz. Tirajımız konusundaki istihbaratınızı da gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Ayrıca önemli olan bir şeyin büyüklüğü değil işlevidir. Yani tirajımız 1000 değil 100 bile olsa sizin düşüncelerinize karşı çıkacağız. Sonuna kadar zeytinyağı üreticisinin yanında olacağız. Hem de hiçbir karşılık beklemeden.
Yenigün
18 Mart 2009,Çarş.
Zeytinyağı savaşında perde arkası gerçekler (1)
Zeytinyağı ile yazdığım yazılara en sonunda cevap verebildiler. Ama verdikleri cevaplarda minarenin kılıfa sığmadığı bir kez daha tescillenmiş oldu. Lafı fazla uzatmadan önce Zeytin Dostu Derneği Başkanı Metin Ölken ile başlayalım. Ölken kendilerinin organize ettiği Ortak Akıl Toplantısı ve ihracat rakamları ile ilgili yazdığım yazılara şöyle bir cevap vermiş;
“UZZK Başkanının gazetelerde çıkan ihracatın artmasına yönelik demeçlerinin aynısını Cemal Sevgi’nin yazısında görünce Sayın Tan’a yolladığım rakamları tekrar yollamam gerekiyor. Nedense Cemal Sevgi de değerlendirmeyi sadece var yılı ve yok yılı arasında yapmış, aslında doğrusu var yıllarını ayrı yok yıllarını ayrı değerlendirmektir. Hoş kendileri nasıl olsa bu rakamları da evirip çevirip yapacak yorum bulur ama olsun ben yine de hafızaları tazelemek istedim...
01.11.2006-31.01.2007 VAR YILI 10.933 ton 3.402 ton
01.11.2007-31.01.2008 YOK YILI 6.240 ton 3.523 ton
01.11.2008-31.01.2009 VAR YILI 8.096 ton 5.712 ton
Yani bu rakamlar Cemal Sevgi’nin yazılarını ne kadar objektif bir şekilde kaleme aldığını açıkça ortaya koymaktadır.”
Şimdi şunu öncelikle belirteyim ki böyle bir dost varken zeytinyağı üreticisinin düşmana ihtiyacı yok. Metin bey, beni Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan ile ağız birliği yapıp, ihracat rakamlarını çarpıtmakla suçlamış. Paranoya yapmaya hiç gerek yok Metin bey. Bilginiz olsun diye yazıyorum Mustafa Tan ile en son rekolte tahmin çalışmasının açıklanacağı toplantıda karşılaştık ve sadece merhabalaştık, o kadar. İzmir Ticaret Borsası’ndaki toplantının üzerinden neredeyse 6 ay geçmiş ama ben Mustafa Tan ile bırakın bir daha karşılaşmayı telefonla bile görüşmedim. Metin Ölken ve onun gibi düşünenlerin anlayamadığı nokta şu: Aklın yolu bir. Siz öldük bittik diye açıklamalar yaparken ve Türkiye’nin ihracat rakamları yerlerde sürünürken zeytinyağı ihracatı artıyorsa bunu görmezlikten gelemezsiniz. Metin Ölken diyor ki, “uyanıklık yapmayın, değerlendirmeyi var yılı ile var yılı, yok yılı ile yok yılı arasında yapın” O zaman yukarıdaki tabloya hep birlikte bakalım. İhracatçılar Dahilde İşleme Rejimi’ni kutulu ihracat için istemiyor mu? Benim bildiğim öyle. 2006-2007’de 3 bin 400 ton olan kutulu ihracat 2008-2009 döneminde 5 bin 700 tona çıkmış. Dikkatinizi çekerim Türkiye’nin ihracatı geçen yıla göre yüzde 30 düştü. İhracattaki bu kötü tabloya rağmen var yılları arasındaki artış oranı yüzde 50’den fazla. Eminim ki Metin Ölken “rakamları yine çarpıtmış” diyecek ama vallahi ben bir şey yapmadım. Tabloyu aynen kendisi gönderdi.
Gelelim Ege Zeytin ve Zeytinyağı İthalatçıları Birliği pardon, pardon Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli’nin yazılarıma verdiği cevaba. Ali Nedim Güreli sorduğumuz soruların hiçbirine cevap veremediği için saldırmayı tercih etmiş. Aslında iyi de oldu böylece gerçek kimliğini de ortaya koydu.
“Uzun uzun cevap verdiğin ve bir takım somut verilerle konuyu gayet iyi anlattığın bu gazeteci için sarf ettiğin zamana üzülüyorum. Bundan yaklaşık 1.5 sene önce, Milliyet, Dünya, Yeni Asır, Star gazetesi gibi gazetelerin ekonomi muhabirlerini alıp İspanya’ya götürdük ve oradaki sistemi göstermek istedik. Bu zat ta gelmek istermiş kontenjanımız doluydu davet edemedik. Ayrıca 1000 civarı tirajı olan gazete sayısı Ege’de herhalde 100’ün üzerindedir. Aşağı yukarı her kasabada böyle bir gazete vardır. Bu kategoride bir gazeteyi davet edip diğerlerini etmemek olmazdı. Yazılan çizilen bununla ve senin de bildiğin sponsorluk ve abonelik ilişkileri ile alakalıdır. Senden ricam geniş bilgi dağarcığını ve tecrübelerini bu sektöre inanmış ve bu sektörden geçinen insanlarla paylaş (bizimle aynı düşünmeseler bile) yoksa köre deniz tarif etmek mümkün değildir. Ön fikirli olup çatışmadan haber çıkaracak olanların yazılarına ben olsam cevap bile vermem. Cevap vermek onları önemsediğini gösterir. Sen doğru şeyler yapıyorsun enerjini boşa harcama.”
İşte Egeli zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını temsil eden Ali Nedim Güreli’nin cevabı bu. Öncelikle bu üslubun değerlendirmesini sizlere bırakıyorum. Kendimizden yana bir endişemiz olmadığı için de Güreli’nin yorumunu yayınlamakta bir sakınca görmüyoruz. Biz yine doğru bildiklerimizi efendice yazalım. Şimdi Ali bey, şunu öncelikle bilmenizde fayda var. Ne benim, ne Genel Yayın Yönetmenimiz Abdi Karagözoğlu’nun ne de Yenigün Gazetesi’nin sahibi Ömer Dinçer’in dikili tek bir zeytin ağacı var ne de yüksek fiyattan satmak istediği bir tek litre zeytinyağı. Bizim yurt dışında ucuz mal göndermek isteğimiz ortaklarımız da yok. Bizim tek derdimiz bundan önce tütünde, şekerpancarında, mısırda, pamukta olduğu gibi milli bir değerimizin daha yok olmaması. Belki siz anlamakta zorluk çekiyorsunuz ama biz ülkemizi çok seviyoruz. Hem de kimseden bir karşılık beklemeden. Kimseyle göbek bağımız da yok, amaçlarına hizmet edip emir aldığımız büyük ağabeylerimiz de. Hele hele İspanya’ya gitmek için sponsora hiç ihtiyacımız yok. Şimdi siz bizi İspanya’ya götürmediniz diye düşman olduk da giden arkadaşlarım sizin borazanınız mı olacak yani? Böyle sakat bir düşünce ile nereye varabilirsiniz? Biz sizin bizi tanımadığınızı düşündük ve kendimizi size tanıtmaya çalışıyoruz. Başka bir amacımız yok. Yani değil İspanya, dünya turuna çıkarsanız da biz hiçbir zaman DİR’e evet demeyeceğiz. Tirajımız konusundaki istihbaratınızı da gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Ayrıca önemli olan bir şeyin büyüklüğü değil işlevidir. Yani tirajımız 1000 değil 100 bile olsa sizin düşüncelerinize karşı çıkacağız. Sonuna kadar zeytinyağı üreticisinin yanında olacağız. Hem de hiçbir karşılık beklemeden.
Tuesday, March 17, 2009
ALTIN MADALYA YUNANİSTAN’A
17 Mart 2009,Salı
Zeytindostu Derneği tarafından düzenlenen zeytin ve zeytinyağı konulu 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışması sonuçlandı.
Yarışmaya 9 ülkeden 249 fotoğraf katıldığı yarışmada altın madalyayı Yunanistan’dan Savas Kois kazandı.
Merkezi İzmir’de bulunan Zeytindostu Derneği’nin, FIAP(Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ve TFSF (Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu) işbirliği ile düzenlenen Zeytin ve Zeytinyağı konulu dünyadaki ilk fotoğraf yarışması sonuçlandı.
9 ülkeden 78 sanatçının 249 fotoğrafla katıldığı yarışmada Yunanistan’dan Savvas Kois “Gods Gift” adlı fotoğrafıyla altın madalyanın sahibi oldu.
Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, Yusuf Tuvi, Tayfun Kocaman, Ömer Bakan ve Tahir Ün’den oluşan jüri dernek merkezinde yaptığı değerlendirme toplantısında ödül kazanan ve sergilemeye değer bulunan fotoğrafları belirledi.
TFSF temsilcisi Zafer Tunalı’nın gözetiminde yapılan değerlendirmede Önder Turacı (Türkiye) Emek-2 adlı fotoğrafıyla gümüş madalya, Peter Rees(İngiltere) Olive Grove Montalcino adlı fotoğrafıyla bronz madalya kazandı. Yarışmada ayrıca 6 adet mansiyon ile Zeytindostu Derneği özel ödülü ve sponsor ödülünü kazanan fotoğraflar belirlendi.
Yarışma jürisi 46 fotoğrafı ise sergilemeye değer buldu. Yarışmanın ödül töreni ve sergisi önümüzdeki günlerde İzmir’de gerçekleştirilecek, sergi yurdun değişik illerinde ve yurtdışında tekrarlanacak.
Zeytindostu Derneği tarafından düzenlenen zeytin ve zeytinyağı konulu 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışması sonuçlandı.
Yarışmaya 9 ülkeden 249 fotoğraf katıldığı yarışmada altın madalyayı Yunanistan’dan Savas Kois kazandı.
Merkezi İzmir’de bulunan Zeytindostu Derneği’nin, FIAP(Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ve TFSF (Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu) işbirliği ile düzenlenen Zeytin ve Zeytinyağı konulu dünyadaki ilk fotoğraf yarışması sonuçlandı.
9 ülkeden 78 sanatçının 249 fotoğrafla katıldığı yarışmada Yunanistan’dan Savvas Kois “Gods Gift” adlı fotoğrafıyla altın madalyanın sahibi oldu.
Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, Yusuf Tuvi, Tayfun Kocaman, Ömer Bakan ve Tahir Ün’den oluşan jüri dernek merkezinde yaptığı değerlendirme toplantısında ödül kazanan ve sergilemeye değer bulunan fotoğrafları belirledi.
TFSF temsilcisi Zafer Tunalı’nın gözetiminde yapılan değerlendirmede Önder Turacı (Türkiye) Emek-2 adlı fotoğrafıyla gümüş madalya, Peter Rees(İngiltere) Olive Grove Montalcino adlı fotoğrafıyla bronz madalya kazandı. Yarışmada ayrıca 6 adet mansiyon ile Zeytindostu Derneği özel ödülü ve sponsor ödülünü kazanan fotoğraflar belirlendi.
Yarışma jürisi 46 fotoğrafı ise sergilemeye değer buldu. Yarışmanın ödül töreni ve sergisi önümüzdeki günlerde İzmir’de gerçekleştirilecek, sergi yurdun değişik illerinde ve yurtdışında tekrarlanacak.
Zeytinci e-pazara açıldı
Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü, sanal pazarın kapılarını zeytinfuari.com ile aralıyor. Sektör şimdi, zeytinfuari.com sayesinde yurtiçi ve yurtdışı pazarlara teknolojinin gücüyle açılıyor.
MELİH BAYRAM DEDE
Yeni Şafak
16 Mart 2009,P.Tesi
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyette bulunan bütün firmaların içinde yer aldığı sanal bir fuar alanı oluşturmak amacıyla 4 yıl önce amatör bir çaba olarak başlayan zeytinfuari.com serüveni bugün Türk zeytin ve zeytinyağı sektörünün önemli tanıtım argümanlarından biri haline geldi.
Sitenin Genel Koordinatörü Mustafa Keloğlu amaçlarını, “Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyet gösteren üreticileri ve tüketicileri sanal ortamda bir araya getirmek ve onları farklı pazarlara açmak” olarak ifade ediyor.
Sektör olarak dünyanın sayılı zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri olan Türkiye'nin tanıtım olarak çok gerilerde kaldığını söyleyen Mustafa Keloğlu, “Türk zeytin ve zeytinyağı markaları, bırakın başka ülkeleri ne yazık ki Türkiye'de bile yeterince bilinmiyor” diyor.
“Kişi başına 1 litre zeytinyağı tüketen bir ülke olarak bir türlü katma değeri çok yüksek olan bu sektörde kendimizi yeterince ifade edemiyoruz, yeterince anlatamıyoruz” diyen Keloğlu, internetin günümüz dünyasında uzakları yakın eden, bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran tarafının bu konuda imdada yetiştiğini ve önemli bir mecra olarak kullanılabileceğine inandıklarını söyledi.
Genç bir ekiple yola çıktıklarını söyleyen Mustafa Keloğlu, hedeflerinin sektörün bütün bileşenlerini 7 gün 24 saat online olan sanal fuarlarında buluşturarak, gerek ulusal tanıtıma gerekse önümüzdeki günlerde ekleyecekleri yeni modüllerle uluslararası tanıtıma katkı sağlamayı hedeflediklerini kaydetti.
Bütün hazırlıkları tamamlanan sanal fuar alanında yer alan bütün firma, kurum ve kuruluşların ürünlerini ve hizmetlerini sergilemelerine imkan verileceğini, firmaların mal ve hizmet satışı için gerekli ön bilgileri bu alanda oluşturacakları sanal standlarda vermelerinin sağlanacağını anlatan Keloğlu, “Bu Fuar ile Türk firmalarının uluslararası pazarlara ulaşabilmeleri için onlara gerekli lojistik desteği vermeyi ve zeytincilikle ilgili derli toplu bir e-pazar alanı oluşturmayı istiyoruz” dedi.
Firmalar, fuar alanındaki sanal standlarında yer alan bilgilerini, ürünlerini, hizmetlerini, satış şartlarını, yıl içinde yapılan her tür faaliyetlerini ve bunlara ilişkin duyuru ve haberlerini dilerlerse bizzat kendileri değiştirebileceği gibi, sanal fuarı düzenleyen editöryal kadrodan da destek alabilecek.
Oluşturulan fuar alanı öncelikle Türkçe olmak üzere, kademeli olarak 3 farklı dilde yayınlanacak ve dünyanın bütün ülkelerindeki zeytincilikle ilgili tüm kişi kurum ve kuruluşlara duyurusu yapılacak.
Dünyada ve Türkiye'de zeytincilik sektörüyle ilgili gelişmeler, tüm katılımcılara oluşturulacak e-posta gurubu ile haber verilecek.
Dünyada ve Türkiye'de zeytincilik sektörüyle ilgili mal ve hizmet talepleri, işbirliği teklifleri bütün katılımcılara duyurulacak.
Zeytincilik sektörünün herhangi bir alanında faaliyet gösteren firmalar, faaliyet gösterdikleri alt sektör ana başlığı altında toplanarak, internet üzerinde her daim güncellenen sanal bir zeytincilik sektör rehberi oluşturulacak.
Zeytinciliğin anavatanı Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı sektörüne olumlu bir katkı sağlamayı, bu sektörün bütün bileşenlerinin katılımıyla bir sinerji açığa çıkartmayı ve Türk zeytin ve zeytinyağını uluslar arası arenada hak ettikleri yere ulaştırmanın hayalini kurduklarını ve bunun için çok çalıştıklarını ifade eden Mustafa Keloğlu, “Tüm sektörü bu çatının altında buluşmaya çağırıyoruz.” dedi.
MELİH BAYRAM DEDE
Yeni Şafak
16 Mart 2009,P.Tesi
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyette bulunan bütün firmaların içinde yer aldığı sanal bir fuar alanı oluşturmak amacıyla 4 yıl önce amatör bir çaba olarak başlayan zeytinfuari.com serüveni bugün Türk zeytin ve zeytinyağı sektörünün önemli tanıtım argümanlarından biri haline geldi.
Sitenin Genel Koordinatörü Mustafa Keloğlu amaçlarını, “Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı sektöründe faaliyet gösteren üreticileri ve tüketicileri sanal ortamda bir araya getirmek ve onları farklı pazarlara açmak” olarak ifade ediyor.
Sektör olarak dünyanın sayılı zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri olan Türkiye'nin tanıtım olarak çok gerilerde kaldığını söyleyen Mustafa Keloğlu, “Türk zeytin ve zeytinyağı markaları, bırakın başka ülkeleri ne yazık ki Türkiye'de bile yeterince bilinmiyor” diyor.
“Kişi başına 1 litre zeytinyağı tüketen bir ülke olarak bir türlü katma değeri çok yüksek olan bu sektörde kendimizi yeterince ifade edemiyoruz, yeterince anlatamıyoruz” diyen Keloğlu, internetin günümüz dünyasında uzakları yakın eden, bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran tarafının bu konuda imdada yetiştiğini ve önemli bir mecra olarak kullanılabileceğine inandıklarını söyledi.
Genç bir ekiple yola çıktıklarını söyleyen Mustafa Keloğlu, hedeflerinin sektörün bütün bileşenlerini 7 gün 24 saat online olan sanal fuarlarında buluşturarak, gerek ulusal tanıtıma gerekse önümüzdeki günlerde ekleyecekleri yeni modüllerle uluslararası tanıtıma katkı sağlamayı hedeflediklerini kaydetti.
Bütün hazırlıkları tamamlanan sanal fuar alanında yer alan bütün firma, kurum ve kuruluşların ürünlerini ve hizmetlerini sergilemelerine imkan verileceğini, firmaların mal ve hizmet satışı için gerekli ön bilgileri bu alanda oluşturacakları sanal standlarda vermelerinin sağlanacağını anlatan Keloğlu, “Bu Fuar ile Türk firmalarının uluslararası pazarlara ulaşabilmeleri için onlara gerekli lojistik desteği vermeyi ve zeytincilikle ilgili derli toplu bir e-pazar alanı oluşturmayı istiyoruz” dedi.
Firmalar, fuar alanındaki sanal standlarında yer alan bilgilerini, ürünlerini, hizmetlerini, satış şartlarını, yıl içinde yapılan her tür faaliyetlerini ve bunlara ilişkin duyuru ve haberlerini dilerlerse bizzat kendileri değiştirebileceği gibi, sanal fuarı düzenleyen editöryal kadrodan da destek alabilecek.
Oluşturulan fuar alanı öncelikle Türkçe olmak üzere, kademeli olarak 3 farklı dilde yayınlanacak ve dünyanın bütün ülkelerindeki zeytincilikle ilgili tüm kişi kurum ve kuruluşlara duyurusu yapılacak.
Dünyada ve Türkiye'de zeytincilik sektörüyle ilgili gelişmeler, tüm katılımcılara oluşturulacak e-posta gurubu ile haber verilecek.
Dünyada ve Türkiye'de zeytincilik sektörüyle ilgili mal ve hizmet talepleri, işbirliği teklifleri bütün katılımcılara duyurulacak.
Zeytincilik sektörünün herhangi bir alanında faaliyet gösteren firmalar, faaliyet gösterdikleri alt sektör ana başlığı altında toplanarak, internet üzerinde her daim güncellenen sanal bir zeytincilik sektör rehberi oluşturulacak.
Zeytinciliğin anavatanı Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı sektörüne olumlu bir katkı sağlamayı, bu sektörün bütün bileşenlerinin katılımıyla bir sinerji açığa çıkartmayı ve Türk zeytin ve zeytinyağını uluslar arası arenada hak ettikleri yere ulaştırmanın hayalini kurduklarını ve bunun için çok çalıştıklarını ifade eden Mustafa Keloğlu, “Tüm sektörü bu çatının altında buluşmaya çağırıyoruz.” dedi.
Monday, March 16, 2009
Nevzat Çağlar Tüfekçi, Son Kitabı "Milas'ta Zeytincilik (Kara Havyar Zeytin)'i Tanıttı
Milas Önder
13.03.2009
Çeşitli kurumlarda çalışan ve çeşitli alanlarda kitaplar hazırlayan Araştırmacı Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi beşinci kitabı olan "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar: Zeytin)" adlı kitabının tanıtımını yaptı…
Daha önce "Milas Kentimiz, Sevdamız ve Hüznümüz Bizim", "Kuşlar, Balıklar ve Uçaklar/Milas Bodrum Havalimanının Yapım Süreci ve İsim Mücadelesinin Öyküsü", "Yaşadığımız Mekanlar / Milas’ın Cadde, Sokak ve Mahalle İsimlerinin Anlamları ve Nereden Geldikleri" ve "AKBÜK-Ayrılıklar ve Yeni Hayatlar-Maviyle Yeşilin Buluşması" adlı kitapları hazırlayan Araştırmacı Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi son kitabında Milas için önemli unsurlardan birisi olan zeytinciliği ele aldı. Tüfekçi, ilçemizde zeytincilik adına yapılan tüm çalışmaları ele alarak hazırlamış olduğu "Milas’ta Zeytincilik" adlı kitabını dün saat 16’da Milas Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda gerçekleştirdi. Toplantıya; MİTSO Başkanı Enver Tuna, MİTSO Meclis Başkanı Reşit Özer, oda yönetim kurulu üyeleri, Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifi As Başkanı Kamil Gül, zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan MİTSO Başkanı Tuna, Tüfekçi’ye Milas için önemli olan bir konu üzerinde böyle bir kitap hazırlığı yaptığı için teşekkür etti.
Daha sonra hazırlamış olduğu kitap hakkında bilgi veren Tüfekçi şunları söyledi:
"Milas deyince akla; tarihi ve kültürel değerleriyle birlikte zeytin gelir. Milas, hem tarihi ve kültürel değerler açısından hem de zeytin ağacı sayısı bakımından çok zengin bir ilçedir. Fakat ne acıdır ve ne hüzün vericidir ki Milas, sahip olduğu bu değerler bakımından hak ettiği yerde değildir. Milas bugün, gerek turizmde gerekse zeytin ve zeytinyağı sektöründe ismini duyuran bir ilçe konumunda olmalıydı. Ama değil. Bunun çeşitli nedenleri var. Bugün bulunduğumuz noktada, Milaslılar olarak, Milas’taki sektörü hitap eden kuruluşlar olarak, yüzümüzü geleceğe çevirerek hareket etmeli, sahip olduğumuz zenginliklerin farkına ve bilincine vararak; boşa geçen zamanı telafi etmek için Milas’ın her alanda ismini duyuran adımları atmalıyız. Bunun iki yolu var. Birincisi, tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmak, ikincisi ise; başta zeytin olmak üzere ekonomik değerlerimize sahip çıkmak.
Milas, Türkiye’de zeytin potansiyeli açısından önemli bir ilçedir. Ülkemizdeki yaklaşık 140 milyon, ilimizdeki 12 milyon zeytin ağacının 8 milyonu Milas’ta bulunmaktadır. Bu kadar zeytinyağı fabrikası da başka bir ilçede bulunmamaktadır. Milas zeytin ve zeytinyağı potansiyelinin yüksekliğine rağmen sektörde hak ettiği yerde değildir. Zeytin ve zeytinyağında kendi markasını yaratamamıştır. Son yıllarda ilçemizde bazı girişimciler tarafından markalaşma eğilimleri gelişmekte olup bu yeterli değildir. Zeytinciliğimizin gelişmesi konusunda Milaslılar olarak hepimize çok önemli görevler düşmektedir. Değerlerimizi yüceltmek, sahip olduğu değerlerle Milas’ı layık olduğu yerlere taşımak; öncelikle biz Milaslıların yerine getirmesi gereken temel bir görevdir.
Bir Milaslı olarak, Milas zeytinciliğinin gelişimine katkıda bulunabilmek, bu alandaki sorunları tespit etmek, bilimsel zeytin tarımına dikkat çekmek, zeytin ve zeytinyağının kültürünü ortaya koymak, kısacası Milas Zeytinciliğine genel bir bakış sunabilmek için 2 yıl süren bu araştırmamı; "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar; Zeytin) ismiyle kitaplaştırdım. Kitabımın, Milas Zeytinciliğinin yeniden değerlendirilmesi ve gelişmesi konusunda önemli bir işlevi yerine getireceğini ümit ediyorum.
Kitabımda; zeytin ve zeytinyağı ile ilgili temel bilgiler, zeytinyağı elde etmenin tarihsel evrimi, Milas’ta zeytinciliğin tarihsel gelişimi, sektörle ilgili kişi ve kurum yetkililerinin görüşleri, hasat ve zeytinin sıkım yerine taşınma şekilleri, Milas’a özgü markalı zeytinyağı üretimleri, zeytinyağlı Milas yemekleri, sabunculuk, temiz yakıt pirina gibi bölümlerin yanı sıra zeytin ve zeytinyağı ile ilgili çeşitli fotoğraflar yer almaktadır."
Tüfekçi’nin kitabıyla ilgili aktardığı bilgilerin ardından toplantıya katılan Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı söz alarak, "Milas’ın giderek bazı değerlerini kaybettiğini üzülerek görüyoruz. Zeytinyağı, Milas halısı, Milas balı, Labranda suyu gibi. Ne yazık ki bu değerlerin korunması, geliştirilmesi ve daha da kaliteli hale getirilmesi için ne üreticiler, ne sivil toplum örgütleri ne de yerel yönetimler ellerini taşın altına koymuyorlar. Milas ne yazık ki zeytincilik alanında her geçen gün geriliyor. Zeytincilikte çok eski bir geçmişimiz olmasına rağmen hak ettiğimiz yerde değiliz. Önümüzdeki süreçte yerel yönetim, sivil toplum örgütü temsilcileri ve üreticiler bir araya gelerek konuyu masaya yatırmaları gerekiyor. Ben sayın Tüfekçi’nin çıkarmış olduğu bu kitabı konu hakkında bir başlangıç olarak görüyorum. Kendisine de katkılarından dolayı teşekkür ediyorum" dedi.
Atıcı’nın ardından söz alan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifi As Başkanı Kamil Gül, zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe’de Tüfekçi’ye teşekkür ettiler. Tüfekçi, kitabın hazırlık aşamasında kendisine katkıda bulunan Ali Osman Menteşe’ye teşekkür etti.
Tüfekçi’nin son kitabı "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar: Zeytin)" A 4 boyutunda, 115 gram kuşe kağıda renkli olarak 1000 adet basıldığı öğrenildi.
13.03.2009
Çeşitli kurumlarda çalışan ve çeşitli alanlarda kitaplar hazırlayan Araştırmacı Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi beşinci kitabı olan "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar: Zeytin)" adlı kitabının tanıtımını yaptı…
Daha önce "Milas Kentimiz, Sevdamız ve Hüznümüz Bizim", "Kuşlar, Balıklar ve Uçaklar/Milas Bodrum Havalimanının Yapım Süreci ve İsim Mücadelesinin Öyküsü", "Yaşadığımız Mekanlar / Milas’ın Cadde, Sokak ve Mahalle İsimlerinin Anlamları ve Nereden Geldikleri" ve "AKBÜK-Ayrılıklar ve Yeni Hayatlar-Maviyle Yeşilin Buluşması" adlı kitapları hazırlayan Araştırmacı Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi son kitabında Milas için önemli unsurlardan birisi olan zeytinciliği ele aldı. Tüfekçi, ilçemizde zeytincilik adına yapılan tüm çalışmaları ele alarak hazırlamış olduğu "Milas’ta Zeytincilik" adlı kitabını dün saat 16’da Milas Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda gerçekleştirdi. Toplantıya; MİTSO Başkanı Enver Tuna, MİTSO Meclis Başkanı Reşit Özer, oda yönetim kurulu üyeleri, Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifi As Başkanı Kamil Gül, zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan MİTSO Başkanı Tuna, Tüfekçi’ye Milas için önemli olan bir konu üzerinde böyle bir kitap hazırlığı yaptığı için teşekkür etti.
Daha sonra hazırlamış olduğu kitap hakkında bilgi veren Tüfekçi şunları söyledi:
"Milas deyince akla; tarihi ve kültürel değerleriyle birlikte zeytin gelir. Milas, hem tarihi ve kültürel değerler açısından hem de zeytin ağacı sayısı bakımından çok zengin bir ilçedir. Fakat ne acıdır ve ne hüzün vericidir ki Milas, sahip olduğu bu değerler bakımından hak ettiği yerde değildir. Milas bugün, gerek turizmde gerekse zeytin ve zeytinyağı sektöründe ismini duyuran bir ilçe konumunda olmalıydı. Ama değil. Bunun çeşitli nedenleri var. Bugün bulunduğumuz noktada, Milaslılar olarak, Milas’taki sektörü hitap eden kuruluşlar olarak, yüzümüzü geleceğe çevirerek hareket etmeli, sahip olduğumuz zenginliklerin farkına ve bilincine vararak; boşa geçen zamanı telafi etmek için Milas’ın her alanda ismini duyuran adımları atmalıyız. Bunun iki yolu var. Birincisi, tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmak, ikincisi ise; başta zeytin olmak üzere ekonomik değerlerimize sahip çıkmak.
Milas, Türkiye’de zeytin potansiyeli açısından önemli bir ilçedir. Ülkemizdeki yaklaşık 140 milyon, ilimizdeki 12 milyon zeytin ağacının 8 milyonu Milas’ta bulunmaktadır. Bu kadar zeytinyağı fabrikası da başka bir ilçede bulunmamaktadır. Milas zeytin ve zeytinyağı potansiyelinin yüksekliğine rağmen sektörde hak ettiği yerde değildir. Zeytin ve zeytinyağında kendi markasını yaratamamıştır. Son yıllarda ilçemizde bazı girişimciler tarafından markalaşma eğilimleri gelişmekte olup bu yeterli değildir. Zeytinciliğimizin gelişmesi konusunda Milaslılar olarak hepimize çok önemli görevler düşmektedir. Değerlerimizi yüceltmek, sahip olduğu değerlerle Milas’ı layık olduğu yerlere taşımak; öncelikle biz Milaslıların yerine getirmesi gereken temel bir görevdir.
Bir Milaslı olarak, Milas zeytinciliğinin gelişimine katkıda bulunabilmek, bu alandaki sorunları tespit etmek, bilimsel zeytin tarımına dikkat çekmek, zeytin ve zeytinyağının kültürünü ortaya koymak, kısacası Milas Zeytinciliğine genel bir bakış sunabilmek için 2 yıl süren bu araştırmamı; "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar; Zeytin) ismiyle kitaplaştırdım. Kitabımın, Milas Zeytinciliğinin yeniden değerlendirilmesi ve gelişmesi konusunda önemli bir işlevi yerine getireceğini ümit ediyorum.
Kitabımda; zeytin ve zeytinyağı ile ilgili temel bilgiler, zeytinyağı elde etmenin tarihsel evrimi, Milas’ta zeytinciliğin tarihsel gelişimi, sektörle ilgili kişi ve kurum yetkililerinin görüşleri, hasat ve zeytinin sıkım yerine taşınma şekilleri, Milas’a özgü markalı zeytinyağı üretimleri, zeytinyağlı Milas yemekleri, sabunculuk, temiz yakıt pirina gibi bölümlerin yanı sıra zeytin ve zeytinyağı ile ilgili çeşitli fotoğraflar yer almaktadır."
Tüfekçi’nin kitabıyla ilgili aktardığı bilgilerin ardından toplantıya katılan Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı söz alarak, "Milas’ın giderek bazı değerlerini kaybettiğini üzülerek görüyoruz. Zeytinyağı, Milas halısı, Milas balı, Labranda suyu gibi. Ne yazık ki bu değerlerin korunması, geliştirilmesi ve daha da kaliteli hale getirilmesi için ne üreticiler, ne sivil toplum örgütleri ne de yerel yönetimler ellerini taşın altına koymuyorlar. Milas ne yazık ki zeytincilik alanında her geçen gün geriliyor. Zeytincilikte çok eski bir geçmişimiz olmasına rağmen hak ettiğimiz yerde değiliz. Önümüzdeki süreçte yerel yönetim, sivil toplum örgütü temsilcileri ve üreticiler bir araya gelerek konuyu masaya yatırmaları gerekiyor. Ben sayın Tüfekçi’nin çıkarmış olduğu bu kitabı konu hakkında bir başlangıç olarak görüyorum. Kendisine de katkılarından dolayı teşekkür ediyorum" dedi.
Atıcı’nın ardından söz alan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifi As Başkanı Kamil Gül, zeytin ve zeytinyağı üreticisi Ali Osman Menteşe’de Tüfekçi’ye teşekkür ettiler. Tüfekçi, kitabın hazırlık aşamasında kendisine katkıda bulunan Ali Osman Menteşe’ye teşekkür etti.
Tüfekçi’nin son kitabı "Milas’ta Zeytincilik (Kara Havyar: Zeytin)" A 4 boyutunda, 115 gram kuşe kağıda renkli olarak 1000 adet basıldığı öğrenildi.
Bölge zeytin üreticisi laboratuvara kavuşuyor
Zeytin Ağacı Dergisi
16 Mart 2009,P.Tesi
Marmarabirlik, Bursa Tarım İl Müdürlüğü ile ortaklaşa toprak ve yaprak tahlil laboratuvarı kuruyor. Hürriyet semtindeki İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü binası bu iş için tahsis edildi.
Binanın bakım onarımı Tarım İl Müdürlüğü tarafından yapılacak, teknik donanım ise Marmarabirlik tarafından sağlanacak. Laboratuvarda Marmarabirlik ortaklarına indirimli ve öncelikli hizmet verilecek.
--/--
Hürriyet semtinde bulunan ve uzun yıllar İpekböcekçiliği Enstitüsü olarak hizmet veren bina, zeytin laboratuvarına dönüştürülecek.
Bir süre önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na devredilen ve Kozabirlik’e kiralanan bina, yeniden Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na geçti. Zeytin Laboratuvarı oluşturulmak üzere Bursa Tarım İl Müdürlüğü’ne İl Özel İdaresi tarafından da 500 bin lira ödenek ayrıldı.
Tarım İl Müdürlüğü de, Marmarabirlik’e başvurdu. Binanın bakım ve onarımını tamamlandıktan sonra, personeli de Tarım İl Müdürlüğü tarafından karşılanacak laboratuvarın ekipmanlarının da Marmarabirlik tarafından sağlanması yönünde anlaşmaya varıldı.
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, yönetim kurulu üyeleri Kemal Dinç, İbrahim Aksoy ve genel müdür İsmail Muzaffer Eren, Tarım İl Müdürü Hüseyin Yıldızer ile birlikte halen boş duran İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü binasını gezdi.
Tarım İl Müdürü Hüseyin Yıldızer, devlet ve Türkiye’nin en büyük sivil çiftçi organizasyonlarından biri olan Marmarabirlik ile ortaklaşa kurulacak laboratuvarın, Türkiye’de bir ilk olacağını söyledi.
16 Mart 2009,P.Tesi
Marmarabirlik, Bursa Tarım İl Müdürlüğü ile ortaklaşa toprak ve yaprak tahlil laboratuvarı kuruyor. Hürriyet semtindeki İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü binası bu iş için tahsis edildi.
Binanın bakım onarımı Tarım İl Müdürlüğü tarafından yapılacak, teknik donanım ise Marmarabirlik tarafından sağlanacak. Laboratuvarda Marmarabirlik ortaklarına indirimli ve öncelikli hizmet verilecek.
--/--
Hürriyet semtinde bulunan ve uzun yıllar İpekböcekçiliği Enstitüsü olarak hizmet veren bina, zeytin laboratuvarına dönüştürülecek.
Bir süre önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na devredilen ve Kozabirlik’e kiralanan bina, yeniden Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na geçti. Zeytin Laboratuvarı oluşturulmak üzere Bursa Tarım İl Müdürlüğü’ne İl Özel İdaresi tarafından da 500 bin lira ödenek ayrıldı.
Tarım İl Müdürlüğü de, Marmarabirlik’e başvurdu. Binanın bakım ve onarımını tamamlandıktan sonra, personeli de Tarım İl Müdürlüğü tarafından karşılanacak laboratuvarın ekipmanlarının da Marmarabirlik tarafından sağlanması yönünde anlaşmaya varıldı.
Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, yönetim kurulu üyeleri Kemal Dinç, İbrahim Aksoy ve genel müdür İsmail Muzaffer Eren, Tarım İl Müdürü Hüseyin Yıldızer ile birlikte halen boş duran İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü binasını gezdi.
Tarım İl Müdürü Hüseyin Yıldızer, devlet ve Türkiye’nin en büyük sivil çiftçi organizasyonlarından biri olan Marmarabirlik ile ortaklaşa kurulacak laboratuvarın, Türkiye’de bir ilk olacağını söyledi.
Thursday, March 12, 2009
Aydın`ın su ve göletlerin sorunları görüşüldü..
Ege Ekonomisi
12 Mart 2009,Perşembe
Aydın Ticaret Borsasında, Ege İhracatçı Birlikleri, Aydın Ticaret Borsası Yönetimi ve Akhisar Ticaret Borsası Yönetimi `Ortak Yönetim Kurulu Toplantısı` yapıldı.
Toplantıya, Aydın Valisi Mustafa Malay, Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Nedim Ali Gürelli, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı Akhisar Ticaret Borsası Başkanı, Emin Demirci, Ege Kuru Meyve ve Mamülleri İhracatçıları Birliği Başkanı Menaşe Gabay ve Ticaret Borsası Üyeleri katıldı. Aydın Valisi Mustafa Malay, Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Nedim Ali Gürelli, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, birer açıklama yaparak ihracata yönelik ürünlerde yaşanan sorunlar, Aydının su sorunları ve göletlerin durumu görüşüldü. Vali Mustafa Malay yaptığı açıklamada özetle şunlardı söyledi. Malay:"Çok önemli bir problem olan su ile ilgili sorunların çözümü için burada toplanmış bulunuyoruz. Aydın kuraklığın acılarını son iki yılda çok büyük bir şekilde yaşadı. Allah yağmuru veriyor. Ancak bu yağan yağmurlar Menderes ırmağına ve oradan da denize dökülüyor. Çoğu zamanda arazilerimiz sular altında kalıyor. Öyle zamanlar oluyor ki, yağmur yağmadığı zaman su diye inin inim inliyoruz. Kuraklık yaşıyoruz. Allahın işi yağmur yağmadığı zaman bize düşen görev Belli yerlerde suyu toplamaktır. Bunu yapmak için iki şekilde bir yönteme başvurulmaktadır. Birincisi baraj sistemi ve ikincisi gölet sistemidir. Baraj sistemi çok önemli ama bunlar uzun zaman alan büyük yatırımları gerektiren işlerdir. Birde il bazında yapabileceğimiz su toplama göletleri vardır. Biz Özel idare kaynaklarını büyük bir bölümünü göletlere ayırdık. Çok sayıda gölet yaptık. Öyle tahmin ediyorum ki fazla bir maliyeti de yok. Fazla rakamları da bulmuyor. Özellikle Ege İhracatçılar Birliğine yardımları ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Ülkemize ancak böyle hizmetlerle faydalı olunabilir. Biz tarımımızı iyi noktalara getirdiğimiz zaman Türkiye`nin sırtı yere gelmez. Çünkü dünya bir yerde açlığa doğru gidiyor. Toprak ve su az ve nüfus fazlalaşıyor. Krizin de en büyük faktörlerinden biri açlık korkusudur. Aydın tarım konusun da şanslı bir ildir. Suyumuzu ve toprağımızı iyi değerlendirirsek Aydında bir açlık yaşanmaz. Aynı zaman da bir orman bölgesiyiz. Yangın söndürmek için helikopterler çok uzak mesafelerden su almak zorunda kalıyor. Gelinceye kadar zaman kaybı oluyor. Yangın ile mücadelede en etkin yöntem yangın yayılmadan en kısa sürede müdahale ederek yangını söndürmektir. Aksi takdirde yangınla başa çıkılmaz. Bu göletlerin bu noktada faydaları olacak. Su için uzaklara gidilmeden buralardan tedarik edilecek. Ayrıca içme ve arazi sulamada da bu göletlerden yararlanılacak. Özellikle damlama sulamalarda kullanılacaktır. Zeytin ve zeytincilik yıldızı parlayan bir ürünümüz. Türkiye de belli yerlerde yetişiyor. Dünyaya baktığınız da dünyanın çok az yerinde zeytin üretiliyor. Zeytin ve zeytinyağı insan sağlığı için çok önemlidir. Zeytin bahçelerinin de sulamalarında bu göletlerden yararlanılacak," dedi.
12 Mart 2009,Perşembe
Aydın Ticaret Borsasında, Ege İhracatçı Birlikleri, Aydın Ticaret Borsası Yönetimi ve Akhisar Ticaret Borsası Yönetimi `Ortak Yönetim Kurulu Toplantısı` yapıldı.
Toplantıya, Aydın Valisi Mustafa Malay, Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Nedim Ali Gürelli, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı Akhisar Ticaret Borsası Başkanı, Emin Demirci, Ege Kuru Meyve ve Mamülleri İhracatçıları Birliği Başkanı Menaşe Gabay ve Ticaret Borsası Üyeleri katıldı. Aydın Valisi Mustafa Malay, Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Nedim Ali Gürelli, Aydın Ticaret Borsası Başkanı Adnan Bosnalı, birer açıklama yaparak ihracata yönelik ürünlerde yaşanan sorunlar, Aydının su sorunları ve göletlerin durumu görüşüldü. Vali Mustafa Malay yaptığı açıklamada özetle şunlardı söyledi. Malay:"Çok önemli bir problem olan su ile ilgili sorunların çözümü için burada toplanmış bulunuyoruz. Aydın kuraklığın acılarını son iki yılda çok büyük bir şekilde yaşadı. Allah yağmuru veriyor. Ancak bu yağan yağmurlar Menderes ırmağına ve oradan da denize dökülüyor. Çoğu zamanda arazilerimiz sular altında kalıyor. Öyle zamanlar oluyor ki, yağmur yağmadığı zaman su diye inin inim inliyoruz. Kuraklık yaşıyoruz. Allahın işi yağmur yağmadığı zaman bize düşen görev Belli yerlerde suyu toplamaktır. Bunu yapmak için iki şekilde bir yönteme başvurulmaktadır. Birincisi baraj sistemi ve ikincisi gölet sistemidir. Baraj sistemi çok önemli ama bunlar uzun zaman alan büyük yatırımları gerektiren işlerdir. Birde il bazında yapabileceğimiz su toplama göletleri vardır. Biz Özel idare kaynaklarını büyük bir bölümünü göletlere ayırdık. Çok sayıda gölet yaptık. Öyle tahmin ediyorum ki fazla bir maliyeti de yok. Fazla rakamları da bulmuyor. Özellikle Ege İhracatçılar Birliğine yardımları ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Ülkemize ancak böyle hizmetlerle faydalı olunabilir. Biz tarımımızı iyi noktalara getirdiğimiz zaman Türkiye`nin sırtı yere gelmez. Çünkü dünya bir yerde açlığa doğru gidiyor. Toprak ve su az ve nüfus fazlalaşıyor. Krizin de en büyük faktörlerinden biri açlık korkusudur. Aydın tarım konusun da şanslı bir ildir. Suyumuzu ve toprağımızı iyi değerlendirirsek Aydında bir açlık yaşanmaz. Aynı zaman da bir orman bölgesiyiz. Yangın söndürmek için helikopterler çok uzak mesafelerden su almak zorunda kalıyor. Gelinceye kadar zaman kaybı oluyor. Yangın ile mücadelede en etkin yöntem yangın yayılmadan en kısa sürede müdahale ederek yangını söndürmektir. Aksi takdirde yangınla başa çıkılmaz. Bu göletlerin bu noktada faydaları olacak. Su için uzaklara gidilmeden buralardan tedarik edilecek. Ayrıca içme ve arazi sulamada da bu göletlerden yararlanılacak. Özellikle damlama sulamalarda kullanılacaktır. Zeytin ve zeytincilik yıldızı parlayan bir ürünümüz. Türkiye de belli yerlerde yetişiyor. Dünyaya baktığınız da dünyanın çok az yerinde zeytin üretiliyor. Zeytin ve zeytinyağı insan sağlığı için çok önemlidir. Zeytin bahçelerinin de sulamalarında bu göletlerden yararlanılacak," dedi.
Mersin'de İhracı Yasak Olan 6 Bin Zeytin Fidanı Ele Geçirildi
CHA
11 Mart 2009,Çarşamba
Mersin'de ihracı yasak olan 6 bin zeytin fidanı ele geçirildi.
Dünyada kalite bakımından birinci sıralarda yer alan Türk zeytin fidelerinin ihracatının yasak olduğu bildirildi.
Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğüne bağlı Kaçakçılık ve İstihbarat Narkotik Gümrük Muhafaza ekipleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan GZ855/1524 R plakalı TIR'da şüphe üzerine arama yaptı. Yapılan aramada beyan edilmeyen ve ihracı yasak olan 6 bin zeytin fidanı ile fidanlar arasında bulunan karton kolilerde köklendirilmiş 3 bin zeytin çelikleri ele geçirildi. Zeytin fidanlarına ve TIR'a el konuldu. TIR'da narkotik köpeği tarafından da arama yapıldı. Aramada herhangi bir bulguya rastlanmadı.
11 Mart 2009,Çarşamba
Mersin'de ihracı yasak olan 6 bin zeytin fidanı ele geçirildi.
Dünyada kalite bakımından birinci sıralarda yer alan Türk zeytin fidelerinin ihracatının yasak olduğu bildirildi.
Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğüne bağlı Kaçakçılık ve İstihbarat Narkotik Gümrük Muhafaza ekipleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan GZ855/1524 R plakalı TIR'da şüphe üzerine arama yaptı. Yapılan aramada beyan edilmeyen ve ihracı yasak olan 6 bin zeytin fidanı ile fidanlar arasında bulunan karton kolilerde köklendirilmiş 3 bin zeytin çelikleri ele geçirildi. Zeytin fidanlarına ve TIR'a el konuldu. TIR'da narkotik köpeği tarafından da arama yapıldı. Aramada herhangi bir bulguya rastlanmadı.
Alanya Zeytin Kenti Olacak
Son Dakika
10 Mart 2009,Salı
Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi'yle Alanya Zeytin Kenti Olacak
Antalya'nın Alanya İlçesinde 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' Kapsamında Bin Aileye 75'er Adet Zeytin Fidanı Dağıtılacak. Alanya Bölgesi Böylece Muzun Yanı Sıra Zeytin Kenti Olarak Anılacak.
Antalya'nın Alanya ilçesinde 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' kapsamında bin aileye 75'er adet zeytin fidanı dağıtılacak. Alanya bölgesi böylece muzun yanı sıra zeytin kenti olarak anılacak.
Alanya Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV)'nın kırsal bölgeleri ekonomik yönden kalkındırmak amacıyla hayata geçirdiği proje genişleyerek devam ediyor. Proje kapsamında üreticilere çeşitli meyve ve sebze fidanları dağıtılıyor. Alanya Kaymakamlığı 'Kırsal Alanı Kalkındırma Projeleri' içerisinde yer alan 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' için start verdi. Proje kapsamında bin çiftçiye 75'er zeytin fidanı dağıtılacak. Fidanların maliyetinin yüzde 20'sinin çiftçilerden tahsil edilecek. Geri kalan miktarı ise SYDV karşılayacak. Çiftçiler, dağıtılan fidanlar sayesinde üretim yaparak bölge ekonomisine katkıda bulunacak.
Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, 'Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' sayesinde turizm kenti olan Alanya'nın zeytin kenti olacağını söyledi. Zeytin yetiştiriciliğini köylerde yaygınlaştırmak amacıyla ilk etapta kırsal alanda tarımla uğraşan çiftçilere 75 bin fidan dağıtacaklarının altını çizen Doğan, proje sayesinde köylerdeki tarım üretiminde ciddi artış yaşanacağının altını çizdi. Bir süre önce hayata geçirdikleri kırsal alanı kalkındırma projelerinin amacına ulaşmasından son derece mutlu olduklarını anlatan Doğan, dağıtılan fidanlar sayesinde ilçe genelinde bulunan boş arazilerin hem değerlendirileceğini hem de arazi sahiplerinin gelir düzeyinin yükseleceğinin altını çizdi. SYDV kaynaklarıyla 75 bin zeytin fidanının satın alındığını aktaran Doğan, fidanların dağıtımına Tarım İlçe Müdürlüğü'nün de desteğiyle gelecek hafta içinde başlayacaklarını kaydetti.
Proje kapsamında çiftçilere modern işletmecilik tekniklerinin öğretileceğini anlatan Doğan, Alanya Kaymakamlığı olarak kırsal kesimin kalkınmasına büyük önem verdiklerine işaret etti. İhtiyaç sahibi insanların dağıtılan fidanlar sayesinde evlerine ekmek götürmelerinin kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Doğan, Alanya'da turizmin yanında Alanya önemli gelir kaynaklarından biri olan tarımın kalkınması için yeni projeler üretmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
10 Mart 2009,Salı
Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi'yle Alanya Zeytin Kenti Olacak
Antalya'nın Alanya İlçesinde 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' Kapsamında Bin Aileye 75'er Adet Zeytin Fidanı Dağıtılacak. Alanya Bölgesi Böylece Muzun Yanı Sıra Zeytin Kenti Olarak Anılacak.
Antalya'nın Alanya ilçesinde 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' kapsamında bin aileye 75'er adet zeytin fidanı dağıtılacak. Alanya bölgesi böylece muzun yanı sıra zeytin kenti olarak anılacak.
Alanya Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV)'nın kırsal bölgeleri ekonomik yönden kalkındırmak amacıyla hayata geçirdiği proje genişleyerek devam ediyor. Proje kapsamında üreticilere çeşitli meyve ve sebze fidanları dağıtılıyor. Alanya Kaymakamlığı 'Kırsal Alanı Kalkındırma Projeleri' içerisinde yer alan 'Köylerde Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' için start verdi. Proje kapsamında bin çiftçiye 75'er zeytin fidanı dağıtılacak. Fidanların maliyetinin yüzde 20'sinin çiftçilerden tahsil edilecek. Geri kalan miktarı ise SYDV karşılayacak. Çiftçiler, dağıtılan fidanlar sayesinde üretim yaparak bölge ekonomisine katkıda bulunacak.
Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, 'Zeytin Yetiştiriciliği Projesi' sayesinde turizm kenti olan Alanya'nın zeytin kenti olacağını söyledi. Zeytin yetiştiriciliğini köylerde yaygınlaştırmak amacıyla ilk etapta kırsal alanda tarımla uğraşan çiftçilere 75 bin fidan dağıtacaklarının altını çizen Doğan, proje sayesinde köylerdeki tarım üretiminde ciddi artış yaşanacağının altını çizdi. Bir süre önce hayata geçirdikleri kırsal alanı kalkındırma projelerinin amacına ulaşmasından son derece mutlu olduklarını anlatan Doğan, dağıtılan fidanlar sayesinde ilçe genelinde bulunan boş arazilerin hem değerlendirileceğini hem de arazi sahiplerinin gelir düzeyinin yükseleceğinin altını çizdi. SYDV kaynaklarıyla 75 bin zeytin fidanının satın alındığını aktaran Doğan, fidanların dağıtımına Tarım İlçe Müdürlüğü'nün de desteğiyle gelecek hafta içinde başlayacaklarını kaydetti.
Proje kapsamında çiftçilere modern işletmecilik tekniklerinin öğretileceğini anlatan Doğan, Alanya Kaymakamlığı olarak kırsal kesimin kalkınmasına büyük önem verdiklerine işaret etti. İhtiyaç sahibi insanların dağıtılan fidanlar sayesinde evlerine ekmek götürmelerinin kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Doğan, Alanya'da turizmin yanında Alanya önemli gelir kaynaklarından biri olan tarımın kalkınması için yeni projeler üretmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Türkiye’nin yükselen değeri Marmarabirlik
İbrahim Paker
Yenigün
10 Mart 2009,Salı
2008’in son çeyreğinde ortaya çıkan ekonomik küresel kriz pek çok dünya ülkesiyle birlikte Türkiye’yi de etkisi altına aldı. Özellikle ihracatta yaşanan kaos pek çok olumsuzluğun da başlangıç noktasını oluşturdu. İrili ufaklı pek çok fabrika ya kapandı ya da üretime ara verdi. Ekonominin dibe vurduğu, işsizlik ve yoksulluğun zirve yaptığı bu kahır ortamında, bir kaç gün önce UİB’e bağlı İhracatçı Birliklerinin şubat ayı ihracat rakamlarında, Yaş Meyve ve Sebzede son iki ayda gerçekleşen 7,7 milyon dolarlık toplam ihracatın 3,3 milyon dolarlık payının (yüzde 43,07’si) zeytin ihracatından kaynaklanması ve 863 bin 938 ton olan bu ihracatın Marmarabirlik tarafından gerçekleştirilmesi dikkat çekici. Marmarabirlik’in 2008’in ilk iki ayında 2,9 milyon dolar olan zeytin ihracatının 2009’un ilk iki ayında 3,3 milyon dolara çıkması kuşkusuz sevindirici bir gelişme. Türkiye’nin toplam ihracatında yaşanan büyük düşüşe karşın Marmarabirliğin, mevcut olumsuzluklara rağmen son 4 aylık dönemde sofralık zeytin ihracatını yüzde 10 oranında arttırarak, 6 milyon 200 bin dolar döviz geliri sağlaması ve üreticisine yönelik pozitif çalışmaları farklı değerlendirilmeli.
4 Kasım-31 Aralık 2008 tarihleri arasında gerçekleşen alım kampanyasında yaklaşık 29 bin ortağından, 97 milyon liralık, 37 bin ton zeytin alan ve bunun 50 milyon lirasını peşin ödeyen Marmarabirlik geriye kalan tutarın yüzde 40’ını ise ikiye bölerek Nisan ve Temmuz aylarında ödeyeceğini duyurmuştu. Ancak birliğin ekonomik göstergelerinin iyi gitmesine karşın ortaklarının sıkıntılı durumunu yeniden değerlendiren yönetim, Nisan ödemesini öne çekerek 9 Şubat’ta gerçekleştirdi.
Tüm bu veriler göz önüne alındığında Marmarabirliği bu günkü konumuna getiren yönetim kadrolarının hakkını teslim etmek gerek. Tutarlı politikaları ve temkinli kararlarıyla elde edilen başarıların ve zeytin üreticilerinin desteklenmesinde hep onların imzası var. Ancak yönetimin bu çabalarının olumlu sonuçlara ulaşabilmesi için, Ankara tarafından da desteklenmesi gerekiyor.
Konuya ilişkin görüştüğüm, Yönetim Kurulu Başkanı Taviloğlu şunları söyledi; “Bu günkü zor koşullarda Marmarabirlik, ortak üreticilerini desteklemek için elinden gelenin fazlasını yapıyor. Bu yıl aldığımız ürünün bedellerini yüzde 80 oranında ödedik. Üreticimizin malını değerlendirmek için de koşulları zorluyoruz. İç ve dış satış rakamları bunun en açık göstergesi. Ancak üretici açısından sıkıntı azalacağına giderek artıyor. Alım kampanyası döneminde çeşitli kanallardan yüksek fiyat baskısı yapılmasına, birliğimizin satış politikalarına müdahale edilmesine rağmen Yönetim Kurulu olarak zeytin üreticisini ayakta tutmaya çalışıyoruz. Marmarabirliğin kanıtlanan başarısına rağmen hedef tahtası haline getirilmesine ve üzerinden politika yürütülmesine karşılık söyleyebileceğimiz sadece şudur: TBMM zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonlarınca saptanan, suni gübre KDV’sinin düşürülmesi, mazot ve benzeri girdilerin ucuzlatılması, her şeyden önemlisi zeytinyağına olduğu gibi sofralık zeytine de gerçekçi prim verilmesi gibi önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi. Aksi takdirde zeytin üreticisinin yüzünün gülmesi olanaksız.”Sayın Teviloğlunun açıklamasında yer verdiği sitemleri ve beklentileri önümüzdeki haftalarda detaylandırarak yeniden yazacağım.
Bin 700 ton sofralık zeytin ihracatını gerçekleştirerek ülkeye 6 milyon dolar üzerinde döviz kazandırmak ve geçen yılın aynı dönemine göre bedelde yüzde 4, miktarda yüzde 10’luk artış elde etmek bu günkü koşullarda kazanılmış bir zaferdir. Oturup ağlamadan, şikayet etmeden ve yardım dilenmeden elde edilen bu başarıyı kutlamak gerek. Unutulmaması gereken önemli bir konu da Marmarabirliğin ortaklarının Türkiye’nin en şanslı üreticileri konumuna gelmeleridir.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği aracılığıyla aynı dönemde yapılan sofralık zeytin ihracatının miktar olarak yüzde 4 artmasına karşın bedel olarak yüzde 10 gerilediği göz önüne alındığında başarının önemi daha net anlaşılmaktadır.
Yenigün
10 Mart 2009,Salı
2008’in son çeyreğinde ortaya çıkan ekonomik küresel kriz pek çok dünya ülkesiyle birlikte Türkiye’yi de etkisi altına aldı. Özellikle ihracatta yaşanan kaos pek çok olumsuzluğun da başlangıç noktasını oluşturdu. İrili ufaklı pek çok fabrika ya kapandı ya da üretime ara verdi. Ekonominin dibe vurduğu, işsizlik ve yoksulluğun zirve yaptığı bu kahır ortamında, bir kaç gün önce UİB’e bağlı İhracatçı Birliklerinin şubat ayı ihracat rakamlarında, Yaş Meyve ve Sebzede son iki ayda gerçekleşen 7,7 milyon dolarlık toplam ihracatın 3,3 milyon dolarlık payının (yüzde 43,07’si) zeytin ihracatından kaynaklanması ve 863 bin 938 ton olan bu ihracatın Marmarabirlik tarafından gerçekleştirilmesi dikkat çekici. Marmarabirlik’in 2008’in ilk iki ayında 2,9 milyon dolar olan zeytin ihracatının 2009’un ilk iki ayında 3,3 milyon dolara çıkması kuşkusuz sevindirici bir gelişme. Türkiye’nin toplam ihracatında yaşanan büyük düşüşe karşın Marmarabirliğin, mevcut olumsuzluklara rağmen son 4 aylık dönemde sofralık zeytin ihracatını yüzde 10 oranında arttırarak, 6 milyon 200 bin dolar döviz geliri sağlaması ve üreticisine yönelik pozitif çalışmaları farklı değerlendirilmeli.
4 Kasım-31 Aralık 2008 tarihleri arasında gerçekleşen alım kampanyasında yaklaşık 29 bin ortağından, 97 milyon liralık, 37 bin ton zeytin alan ve bunun 50 milyon lirasını peşin ödeyen Marmarabirlik geriye kalan tutarın yüzde 40’ını ise ikiye bölerek Nisan ve Temmuz aylarında ödeyeceğini duyurmuştu. Ancak birliğin ekonomik göstergelerinin iyi gitmesine karşın ortaklarının sıkıntılı durumunu yeniden değerlendiren yönetim, Nisan ödemesini öne çekerek 9 Şubat’ta gerçekleştirdi.
Tüm bu veriler göz önüne alındığında Marmarabirliği bu günkü konumuna getiren yönetim kadrolarının hakkını teslim etmek gerek. Tutarlı politikaları ve temkinli kararlarıyla elde edilen başarıların ve zeytin üreticilerinin desteklenmesinde hep onların imzası var. Ancak yönetimin bu çabalarının olumlu sonuçlara ulaşabilmesi için, Ankara tarafından da desteklenmesi gerekiyor.
Konuya ilişkin görüştüğüm, Yönetim Kurulu Başkanı Taviloğlu şunları söyledi; “Bu günkü zor koşullarda Marmarabirlik, ortak üreticilerini desteklemek için elinden gelenin fazlasını yapıyor. Bu yıl aldığımız ürünün bedellerini yüzde 80 oranında ödedik. Üreticimizin malını değerlendirmek için de koşulları zorluyoruz. İç ve dış satış rakamları bunun en açık göstergesi. Ancak üretici açısından sıkıntı azalacağına giderek artıyor. Alım kampanyası döneminde çeşitli kanallardan yüksek fiyat baskısı yapılmasına, birliğimizin satış politikalarına müdahale edilmesine rağmen Yönetim Kurulu olarak zeytin üreticisini ayakta tutmaya çalışıyoruz. Marmarabirliğin kanıtlanan başarısına rağmen hedef tahtası haline getirilmesine ve üzerinden politika yürütülmesine karşılık söyleyebileceğimiz sadece şudur: TBMM zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonlarınca saptanan, suni gübre KDV’sinin düşürülmesi, mazot ve benzeri girdilerin ucuzlatılması, her şeyden önemlisi zeytinyağına olduğu gibi sofralık zeytine de gerçekçi prim verilmesi gibi önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi. Aksi takdirde zeytin üreticisinin yüzünün gülmesi olanaksız.”Sayın Teviloğlunun açıklamasında yer verdiği sitemleri ve beklentileri önümüzdeki haftalarda detaylandırarak yeniden yazacağım.
Bin 700 ton sofralık zeytin ihracatını gerçekleştirerek ülkeye 6 milyon dolar üzerinde döviz kazandırmak ve geçen yılın aynı dönemine göre bedelde yüzde 4, miktarda yüzde 10’luk artış elde etmek bu günkü koşullarda kazanılmış bir zaferdir. Oturup ağlamadan, şikayet etmeden ve yardım dilenmeden elde edilen bu başarıyı kutlamak gerek. Unutulmaması gereken önemli bir konu da Marmarabirliğin ortaklarının Türkiye’nin en şanslı üreticileri konumuna gelmeleridir.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği aracılığıyla aynı dönemde yapılan sofralık zeytin ihracatının miktar olarak yüzde 4 artmasına karşın bedel olarak yüzde 10 gerilediği göz önüne alındığında başarının önemi daha net anlaşılmaktadır.
Ortak akıllılar bu rakamlara ne diyecek?
Cemal Sevgi
Yenigün
07 Mart 2009
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) rakamlarına göre küresel krizle birlikte Şubat ayı ihracatı yüzde 35’lik bir düşüş yaşamasına rağmen zeytin ve zeytinyağı ihracatı yüzde 37’lik artış gösterdi. Geçen yılın şubat ayında 14 milyon 759 bin dolar olan zeytinyağı ihracatı yüzde 37,02 oranında artış göstererek 2009 Şubat’ta 20 milyon 223 bin dolar olarak gerçekleşti.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin 4 aylık verileri ambalajlı ihracatta da sorun yaşanmadığını destekliyor.
Buna göre;
2007-2008(Kasım–Şubat) 2008-2009(Kasım-Şubat)
Toplam Zeytinyağıİhracatı 6.171 ton 9.758 ton
Ambalajlı Zeytinyağıİhracatı 3.223 ton 4.800 ton
olarak gerçekleşti.
Şimdi zeytinyağı sektörüne hizmet etmek için çırpınan, sektörü kurtarmak için kafa patlatan, kendileri için bir şey istemediklerini söyleyen herkese soruyorum;
Hani ambalajlı ihracat düşüyordu. Hani ölüp, bitmiştiniz. Hani yurtdışındaki raflarınızı kaybediyordunuz. Ne olacak şimdi? Bu rakamları nasıl izah edeceksiniz. Minare kılıfa sığmıyor, sığmazda. Yıllardır Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithal etmek için uğraşıp duruyorsunuz. Kimsenin ekmeğinde gözümüz yok diyorsunuz. Pazarlarımızı kaybediyoruz diye ağlıyorsunuz. Demek ki bunlar timsah gözyaşları. Üreticinin üç kuruşunda gözü olanın vay haline. İhracatçıların kendi rakamlarına göre ambalajlı zeytinyağı ihracatı, değil kan kaybetmek, küresel krizin ihracatta yaşattığı tüm olumsuzluklara rağmen artış yaşıyor. 2007-2008 Kasım-Şubat (4 aylık) verileri ile 2008-2009 Kasım Şubat verileri karşılaştırıldığında ambalajlı ihracat yaklaşık 1600 tonluk bir artış göstermiş. Hem de en kötü dönemde yaşanan bu artışı nasıl açıklayacaklar çok merak ediyorum. Ama lütfen bu açıklamayı yaparken üreticiyi aptal yerine koymaktan vazgeçin. Çünkü artık kimse yemiyor.
Tunus modeli uyanıklık
Gelelim ortak akıl toplantısından çıkan Tunus modeline. 2 yıl önce çok uğraşıp ham yağ ihracatına izin alamadılar ya şimdi Türk üreticisini Tunus üzerinden vurma hesapları yapıyorlar. Neymiş efendim sektörün geleceği için AB’den Tunus gibi kota alıp ham yağ ihracatı yapılması gerekiyormuş. Rafine ve dökme yağ ihracatında o malı alan ülke işleyip satarken üzerine Türk zeytinyağı ibaresini koymak zorunda. Ama ham yağ ihraç edildiğinde böyle bir şey yok. Adam bizim yağımızı alıp kendisinin gibi satacak. DİR’e izin çıkartamadılar ya üreticinin ürününü ucuza kapatmak için şimdi de ham yağ ihracatına zemin hazırlamak istiyorlar. Hem Türk zeytinyağını marka yapmak istiyoruz diyorlar hem de ham yağ ihraç ederek Türk menşeinin ortadan kaldırılması anlamına gelecek isteklerde bulunuyorlar. Yok yok bunlar gerçekten üreticiyi aptal sanıyor. O kadar idealistseniz, yüreğiniz varsa AB’nin uyguladığı yüzde 30-35’lik gümrük vergisini kaldırmak için uğraşsanıza. Tutturmuşsunuz bir DİR başka bir şey bilmiyorsunuz. Geçin bunları artık. Üreticinin başına örmek istediğiniz çorapları herkes görüyor, biliyor. Kendinizi daha fazla küçük düşürmeden vazgeçin bu işten olsun bitsin.
Yenigün
07 Mart 2009
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) rakamlarına göre küresel krizle birlikte Şubat ayı ihracatı yüzde 35’lik bir düşüş yaşamasına rağmen zeytin ve zeytinyağı ihracatı yüzde 37’lik artış gösterdi. Geçen yılın şubat ayında 14 milyon 759 bin dolar olan zeytinyağı ihracatı yüzde 37,02 oranında artış göstererek 2009 Şubat’ta 20 milyon 223 bin dolar olarak gerçekleşti.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin 4 aylık verileri ambalajlı ihracatta da sorun yaşanmadığını destekliyor.
Buna göre;
2007-2008(Kasım–Şubat) 2008-2009(Kasım-Şubat)
Toplam Zeytinyağıİhracatı 6.171 ton 9.758 ton
Ambalajlı Zeytinyağıİhracatı 3.223 ton 4.800 ton
olarak gerçekleşti.
Şimdi zeytinyağı sektörüne hizmet etmek için çırpınan, sektörü kurtarmak için kafa patlatan, kendileri için bir şey istemediklerini söyleyen herkese soruyorum;
Hani ambalajlı ihracat düşüyordu. Hani ölüp, bitmiştiniz. Hani yurtdışındaki raflarınızı kaybediyordunuz. Ne olacak şimdi? Bu rakamları nasıl izah edeceksiniz. Minare kılıfa sığmıyor, sığmazda. Yıllardır Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithal etmek için uğraşıp duruyorsunuz. Kimsenin ekmeğinde gözümüz yok diyorsunuz. Pazarlarımızı kaybediyoruz diye ağlıyorsunuz. Demek ki bunlar timsah gözyaşları. Üreticinin üç kuruşunda gözü olanın vay haline. İhracatçıların kendi rakamlarına göre ambalajlı zeytinyağı ihracatı, değil kan kaybetmek, küresel krizin ihracatta yaşattığı tüm olumsuzluklara rağmen artış yaşıyor. 2007-2008 Kasım-Şubat (4 aylık) verileri ile 2008-2009 Kasım Şubat verileri karşılaştırıldığında ambalajlı ihracat yaklaşık 1600 tonluk bir artış göstermiş. Hem de en kötü dönemde yaşanan bu artışı nasıl açıklayacaklar çok merak ediyorum. Ama lütfen bu açıklamayı yaparken üreticiyi aptal yerine koymaktan vazgeçin. Çünkü artık kimse yemiyor.
Tunus modeli uyanıklık
Gelelim ortak akıl toplantısından çıkan Tunus modeline. 2 yıl önce çok uğraşıp ham yağ ihracatına izin alamadılar ya şimdi Türk üreticisini Tunus üzerinden vurma hesapları yapıyorlar. Neymiş efendim sektörün geleceği için AB’den Tunus gibi kota alıp ham yağ ihracatı yapılması gerekiyormuş. Rafine ve dökme yağ ihracatında o malı alan ülke işleyip satarken üzerine Türk zeytinyağı ibaresini koymak zorunda. Ama ham yağ ihraç edildiğinde böyle bir şey yok. Adam bizim yağımızı alıp kendisinin gibi satacak. DİR’e izin çıkartamadılar ya üreticinin ürününü ucuza kapatmak için şimdi de ham yağ ihracatına zemin hazırlamak istiyorlar. Hem Türk zeytinyağını marka yapmak istiyoruz diyorlar hem de ham yağ ihraç ederek Türk menşeinin ortadan kaldırılması anlamına gelecek isteklerde bulunuyorlar. Yok yok bunlar gerçekten üreticiyi aptal sanıyor. O kadar idealistseniz, yüreğiniz varsa AB’nin uyguladığı yüzde 30-35’lik gümrük vergisini kaldırmak için uğraşsanıza. Tutturmuşsunuz bir DİR başka bir şey bilmiyorsunuz. Geçin bunları artık. Üreticinin başına örmek istediğiniz çorapları herkes görüyor, biliyor. Kendinizi daha fazla küçük düşürmeden vazgeçin bu işten olsun bitsin.
Subscribe to:
Posts (Atom)