Wednesday, March 11, 2009

Çiftçini kahvede pineklet, tarımda üretme, ithâl et!

Serkan AKSÜYEK
Gözlem
07.03.2009


Dünyanın en verimli tarım topraklarına sahip Türkiye, akıl almaz hatalar ve vizyonsuz siyasal iktidarların elinde heba olup gidiyor.

Resmi rakamlara göre son 5 yılda 2 milyon çiftçi tarımdan çekilerek, büyük kentlerin varoşlarında yeni bir hayatın kapısını çaldı. Yıllarca "Dünyada kendi kendisine yeten yedi ülkeden birisiyiz" diye övünen Türkiye, artık tarımda net ithalatçı konumunda. İşin acı yönü, Türkiye'nin kendi verimli topraklarında rahatlıkla üretebileceği tarım ürünlerini, ithâl etmek zorunda olması...

İşte resmi rakamlar eşliğinde son durum...
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre; geçen yıl 6.4 milyar dolar tarım ürünleri ithalatı yapan Türkiye, bu alanda 2.5 milyar dolar dış ticaret verdi. Ulaşılan bu rakam 86 yıllık Cumhuriyet tarihinin pik noktası olarak dikkat çekiyor.

Bu durumu tamamıyla kuraklık gerekçesine dayandırmak mümkün değil. Zira 2007 yılında da Türkiye'de kuraklık yaşanmasına rağmen, tarım ürünleri ihracatı 3 milyar 724 milyon dolar, buna karşılık ithalat 4 milyar 640 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmişti. Dış ticaret açığı ise 1 milyar doların altında (916 milyon dolar) kalmıştı.

Yine TÜİK'in verilerine göre; geçen yıl kuraklığın da etkisiyle rekolte düşüşlerinde 'dramatik' rakamlara ulaşıldı. Normal ürün yıllarına göre kırmızı mercimekte yüzde 80; arpa, soya fasulyesi ve yeşil mercimekte yüzde 40; pamuk, çiğit ve zeytinde yüzde 25; kuru fasulyede yüzde 20; buğday, ayçiçeği ve nohutta yüzde 10 rekolte kaybı yaşandı.

İşte tarımın çöküş tablosu (*)
Yıl İhracat İthalat Dış Ticaret Dengesi
1996 2.153 2.166 -13
1997 2.354 2.417 -63
1998 2.357 2.125 232
1999 2.058 1.649 409
2000 1.659 2.123 -464
2001 1.976 1.409 567
2002 1.754 1.703 51
2003 2.121 2.535 -414
2004 2.542 2.757 -215
2005 3.329 2.801 528
2006 3.481 2.902 579
2007 3.725 4.641 -916
2008 3.928 6.392 -2.464
(*) Milyon dolar

Bu Ürünleri Kendimiz Üretemedik, Satın Aldık
Fasıllar 2007 2008 Değişim (%)


Hububat 973 2.137 119,6
Yağlı tohum ve meyveler 1.020 1.465 43,6
Hayvansal, bitkisel yağlar 796 1.658 108,3
Gıda sanayii kalıntı ve döküntüleri 548 773 41,0
Tütün ve tütün mamulleri 302 392 29,6
Gübreler 997 1.482 48,6

İthalatı Hububat ve yağlar sürüklüyor

Türkiye'nin tarım desteklemelerini her geçen yıl tırpanlaması
üretebileceği ürünleri, satın almasına neden oluyor. Buna en dikkat çeken örnekler; hububat ve bitkisel-hayvansal yağ ithalatında yaşanıyor.

2008 yılında 2007'ye ithalattaki en yüksek artış hububat; hayvansal ve bitkisel yağlar; gübreler ile yağlı tohum ve meyvelerde gerçekleşti. 2007 yılında 973 milyon dolar olan hububat ithalatı 2008'de yüzde 119,6'lık artışla 2 milyar 137 milyon dolara ulaştı. Yağ ithalatı 796 milyon dolardan 1 milyar 658 milyon dolara, gübreler 997 milyon dolardan 1 milyar 482 milyon dolara, yağlı tohumlar ise 1 milyar 20 milyon dolardan 1 milyar 465 milyon dolara yükseldi.

Tariş Zeytin Ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin:
Türkiye'nin küresel krizi derin hissetmesinde, tarım ürünlerinde yaşanan ithalâtın büyük rolü olduğunu savunan Cahit Çetin, "Hudutlarda kanını dökmekte tereddüt etmeyen Türk çiftçisi, tarlaya alnının terini dökmeye seve seve razı. Biraz imkân ve destek ile her güçlüğü aşabilecek iradeye sahibiz." diyor..

Küresel krizin yarattığı etki sadece reel sektöre yansımıyor. IMF politikalarıyla açlığa, sefalete ve büyük kentlere göçe zorlanan Türk çiftçisi de bu krizin vurduğu kesimler arasında.

IMF'nin Türk tarımına bakışıyla ilgili sert eleştirileri ile tanınan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Türkiye'nin krizi derinden hissetmesinin "görünmeyen nedenini", yurt içinde üretilecek iken, ithal edilen tarım ürünleri olarak gösterdi..

Gözlem Gazetesi ve EGE TV'nin işbirliği ile hazırlanan Sektörel Gözlem programına konuk olan Cahit Çetin, Türkiye'nin yılda 1.6 milyar dolar tutarında bitkisel ve hayvansal yağ ithal ettiğini anımsattı.

Aynı durumun pamukta da yaşandığını belirten Çetin, "Türkiye'de dünyanın en kaliteli pamuğu, tütünü, bitkisel yağı üretilirdi. Yanlış tarım politikalarıyla bunları üreten insanlar hor görüldü, desteklenmedi ve ithalat yoluna sapıldı. 2001 yılında yaşadığımız kriz lokaldi. Ama şu anda küresel kriz yaşanıyor. Eğer biz bazı tarım ürünlerini ithâl ediyor olmasaydık krizi bu kadar derin hissetmezdik. Kendi kaynaklarına dayanmayan bir ekonomiye sahipseniz, krizler sizde çok daha derin yaralar açar. Borç alan emir de alır." dedi.

İspanya'da sıkıntı
"Türkiye'nin tarım ürünlerinde ve tohumda tam bir kuşatma altında olduğunu" savunan Cahit Çetin, 24 yıllık başkanlık döneminde ilk kez İspanyol çiftçisinin isyanına tanık olduğunu kaydetti.

Çetin, geçen haftalarda gerçekleştirdiği İspanya seyahati ile ilgili şu değerlendirmede bulundu: "İspanya'daki üreticinin tepkisi kasım ayında başladı ve bugüne kadar aralıksız sürdü. Bu ay eylem yapmaya başlayacaklar. İlk defa bu fiyatlara isyan ediyorlar. Onlar isyan ediyorsa biz öldük demektir. Çünkü onlar gerek kendi hükümetlerinin gerekse AB'nin destekleriyle donatılmış hâldeler. Dünya üretiminin yaklaşık yarısını karşılıyorlar. Orada kooperatifler üreticiden tüketiciye değil, sanayiciye giden bir yol içinde. Genelde dökme satarlar sanayiciye... Düne kadar her şey iyi gidiyordu. Özellikle son iki senede şirket evlilikleriyle bir kartel oluştu. Üretici bu kartele karşı bir direnç içinde. Şimdi İspanyol kooperatifleri hızla tüketiciye ulaşmaya çalışıyor, formüllerini üretiyor."

'İthalat istemini anlamak imkansız'
Cahit Çetin, ihracatın yüzde 65 oranında ithalâta bağımlı olduğu bilindiği hâlde, ihracatçı birliklerinin "dahilde işleme rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı" istemesini anlayamadıklarını da vurgu yaptı. Türk çiftçisinin dünyanın en kaliteli zeytinyağını ürettiğini, bu ürüne "kalitesiz" demenin "o çiftçiyi de tanımamakla eşdeğer" olduğunu öne süren Çetin, "Artık ülkemizin menfaatlerine uygun duruşumuzu sektör olarak göstermemiz lazım. Bu tarımda ve gıdada üstünlük savaşlarıdır." diye konuştu.

Bu noktada Çin örneğine dikkat çeken Çetin, şöyle devam etti:
"Çin gıda tekellerinin oyuncağı olmamak için Afrika'da arazi kiralıyor. Tarım ürünü yetiştirip onların tuzaklarına düşmemek için mücadele ediyor. Bizim o kadar aklımız yok mu? 'Dışarıdan ithâl edilirse Türk yağının değeri artacak' diyorlar. Bu anlaşılacak iş değil. Yabancı ülkenin çiftçisine para vererek, Türk çiftçisinin karnını nasıl doyuracaksın? Böyle bir ihtiyaç varsa ithalât da yapılabilir. Ama yok. Türk çiftçisi her şeyi becerebilecek güçte. O kadar mütevekkil insanlardır ki, biraz imkân tanınsa, bu krizi aşabilecek gücü iradesiyle gösterecektir. Hudutlarda kanını dökmekte tereddüt etmeyen Türk insanı tarlaya alnının terini dökmeye seve seve razı olur. Zorunlu ihtiyaçlar dışındaki bütün ithâl kalemlerin milli ekonomiye zarar verecek kısmının durdurulmasını ve milli kaynaklarımızın harekete geçirilmesi gerekiyor."

Tariş Organik, Biofach Fuarından Ödülle Döndü
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin ürünü olan 'Tariş Organik' Almanya'nın Nürnberg kentinde düzenlenen dünyanın en büyük organik Gıda Fuarı BIOFACH'tan ödülle döndü. Ziyaretçi ve katılımcıların yaptıkları tadım sonunda verdikleri puanlarla, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin Organik ürünü 72 zeytinyağı firması arasında 4'üncü oldu. Cahit Çetin, bu yıl 20'incisi düzenlenen dünyanın en büyük organik fuarı olan BIOFACH organizasyon kapsamında gerçekleştirilen "Zeytinyağı Tadım Ödülleri''nde elde edilen bu başarının gurur verici olduğunu kaydederek, "Bu 28 bin üretici ortağımızın başarısıdır. Gurur hepimizin" dedi. Organik zeytinyağı üretimine 2001'de başladıklarını kaydeden Çetin, ürünün iç ve dış pazarlarda büyük ilgi gördüğünü, tüketici memnuniyetinin yüksek olduğunu söyledi.

Bu yıl daha önce açıkladıkları gibi ortaklarından yaklaşık 18 bin ton ürün alacakları bilgisini veren Cahit Çetin, Tariş'in organik zeytinyağında iç piyasa payının da yüzde 80 seviyesinde olduğunu ifade etti. Cahit Çetin, dünyada organik ürünlere yönelik talebin hızla artmasına karşın Türkiye'de henüz dar bir alan olduğunu ancak önümüzdeki yıllarda daha hızlı gelişme göstereceğine inandığını da sözlerine ekledi.

No comments: