İbrahim Paker
Yenigün
10 Mart 2009,Salı
2008’in son çeyreğinde ortaya çıkan ekonomik küresel kriz pek çok dünya ülkesiyle birlikte Türkiye’yi de etkisi altına aldı. Özellikle ihracatta yaşanan kaos pek çok olumsuzluğun da başlangıç noktasını oluşturdu. İrili ufaklı pek çok fabrika ya kapandı ya da üretime ara verdi. Ekonominin dibe vurduğu, işsizlik ve yoksulluğun zirve yaptığı bu kahır ortamında, bir kaç gün önce UİB’e bağlı İhracatçı Birliklerinin şubat ayı ihracat rakamlarında, Yaş Meyve ve Sebzede son iki ayda gerçekleşen 7,7 milyon dolarlık toplam ihracatın 3,3 milyon dolarlık payının (yüzde 43,07’si) zeytin ihracatından kaynaklanması ve 863 bin 938 ton olan bu ihracatın Marmarabirlik tarafından gerçekleştirilmesi dikkat çekici. Marmarabirlik’in 2008’in ilk iki ayında 2,9 milyon dolar olan zeytin ihracatının 2009’un ilk iki ayında 3,3 milyon dolara çıkması kuşkusuz sevindirici bir gelişme. Türkiye’nin toplam ihracatında yaşanan büyük düşüşe karşın Marmarabirliğin, mevcut olumsuzluklara rağmen son 4 aylık dönemde sofralık zeytin ihracatını yüzde 10 oranında arttırarak, 6 milyon 200 bin dolar döviz geliri sağlaması ve üreticisine yönelik pozitif çalışmaları farklı değerlendirilmeli.
4 Kasım-31 Aralık 2008 tarihleri arasında gerçekleşen alım kampanyasında yaklaşık 29 bin ortağından, 97 milyon liralık, 37 bin ton zeytin alan ve bunun 50 milyon lirasını peşin ödeyen Marmarabirlik geriye kalan tutarın yüzde 40’ını ise ikiye bölerek Nisan ve Temmuz aylarında ödeyeceğini duyurmuştu. Ancak birliğin ekonomik göstergelerinin iyi gitmesine karşın ortaklarının sıkıntılı durumunu yeniden değerlendiren yönetim, Nisan ödemesini öne çekerek 9 Şubat’ta gerçekleştirdi.
Tüm bu veriler göz önüne alındığında Marmarabirliği bu günkü konumuna getiren yönetim kadrolarının hakkını teslim etmek gerek. Tutarlı politikaları ve temkinli kararlarıyla elde edilen başarıların ve zeytin üreticilerinin desteklenmesinde hep onların imzası var. Ancak yönetimin bu çabalarının olumlu sonuçlara ulaşabilmesi için, Ankara tarafından da desteklenmesi gerekiyor.
Konuya ilişkin görüştüğüm, Yönetim Kurulu Başkanı Taviloğlu şunları söyledi; “Bu günkü zor koşullarda Marmarabirlik, ortak üreticilerini desteklemek için elinden gelenin fazlasını yapıyor. Bu yıl aldığımız ürünün bedellerini yüzde 80 oranında ödedik. Üreticimizin malını değerlendirmek için de koşulları zorluyoruz. İç ve dış satış rakamları bunun en açık göstergesi. Ancak üretici açısından sıkıntı azalacağına giderek artıyor. Alım kampanyası döneminde çeşitli kanallardan yüksek fiyat baskısı yapılmasına, birliğimizin satış politikalarına müdahale edilmesine rağmen Yönetim Kurulu olarak zeytin üreticisini ayakta tutmaya çalışıyoruz. Marmarabirliğin kanıtlanan başarısına rağmen hedef tahtası haline getirilmesine ve üzerinden politika yürütülmesine karşılık söyleyebileceğimiz sadece şudur: TBMM zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonlarınca saptanan, suni gübre KDV’sinin düşürülmesi, mazot ve benzeri girdilerin ucuzlatılması, her şeyden önemlisi zeytinyağına olduğu gibi sofralık zeytine de gerçekçi prim verilmesi gibi önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi. Aksi takdirde zeytin üreticisinin yüzünün gülmesi olanaksız.”Sayın Teviloğlunun açıklamasında yer verdiği sitemleri ve beklentileri önümüzdeki haftalarda detaylandırarak yeniden yazacağım.
Bin 700 ton sofralık zeytin ihracatını gerçekleştirerek ülkeye 6 milyon dolar üzerinde döviz kazandırmak ve geçen yılın aynı dönemine göre bedelde yüzde 4, miktarda yüzde 10’luk artış elde etmek bu günkü koşullarda kazanılmış bir zaferdir. Oturup ağlamadan, şikayet etmeden ve yardım dilenmeden elde edilen bu başarıyı kutlamak gerek. Unutulmaması gereken önemli bir konu da Marmarabirliğin ortaklarının Türkiye’nin en şanslı üreticileri konumuna gelmeleridir.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği aracılığıyla aynı dönemde yapılan sofralık zeytin ihracatının miktar olarak yüzde 4 artmasına karşın bedel olarak yüzde 10 gerilediği göz önüne alındığında başarının önemi daha net anlaşılmaktadır.
No comments:
Post a Comment