Haber Ekspres
29 Ağustos 2008,Cuma
Muğla'nın Yatağan ilçesine bağlı Yeşilbağcılar beldesi arkeolojik kazı alanı bölgesinde aralıksız devam eden kazı çalışmalarında bin yıllık olduğu tahmin edilen zeytin ağacı çıkarıldı.
Yeşilbağcılar beldesi Osmanbağ mevkiinde çıkarılan bin yıllık zeytin ağacının vinç ve tır eşliğinde Lagina'ya getirildi ve burada koruma altına alındı. Koruma altına alınan bin yıllık zeytin ağacı Lagina antik kentine dikildi. 20 ton ağırlığındaki bin yıllık zeytin ağacının Turgut Belediyesinin itfaiye araçlarıyla sulandığı belirtildi. Osmanbağ mevkiinde çıkarılan bin yıllık 20 ton ağırlığındaki, kök çapı 15 metre olan ve 5 metre boyundaki zeytin ağacının 16 tane kolu olduğu belirtildi. Yeşilbağcılar beldesi arkeolojik kazı alanı Osmanbağ mevkiinde kazı çalışanları tarafından çıkarılan zeytin ağacının bir tabiat harikası olduğunu dile getiren Stratonekeia antik kenti kazı Başkanı Doç. Dr. Bilal Söğüt, "Bin yıllık bu tabiat harikası zeytin ağacını koruma altına almamız gerekiyor. Kazı alanından çıkarılan tarihi eserler gibi bu zeytin ağacıda çok önemli bir eserdir" dedi. Lagina antik kenti kazı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan, "Osmanbağ mevkiinde çıkarılan zeytin ağacını korumak için elimizden geleni yapacağız. Ağacı Lagina'da uygun bir yere diktik. Antik kente antik ağaç yakışır" dedi.
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Friday, August 29, 2008
Tariş'ten yeni bir ürün: Zeytin yaprağı ekstresi
Yeni Asır
29 Ağustos 2008,Cuma
Yaprağın kurutulması ile elde edilen ekstre, kalp, damar, bağışıklık sistemi ve cilt hastalıklarına iyi geliyor
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Türkiye'de ilk defa üretilen zeytin yaprağı ekstresini satışa sunduklarını, yeni ürünle zeytin ağacının ölümsüzlüğünü insana taşımayı amaçladıklarını söyledi. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Çetin, satışa sundukları yeni
ürünlerinin tanıtımını 77. Uluslararası İzmir Fuarı'ndaki (İEF) Tariş Zeytinyağı Birliği standında yaptı. Zeytin ağacının en büyük özelliğinin "ölümsüzlük" olduğunu söyleyen Çetin, "Biz de zeytin ağacının ölmezliğini insana nasıl taşırız diye düşündük. Zeytin yaprağı çayını geçen yılki fuarda tanıttık. Bu yılki fuarda da ekstresini önce İzmirlilere daha sonra tüm Türkiye'ye anlatıyoruz" dedi.
BAKANLIK İZNİYLE
Sağlık Bakanlığı'nın izniyle üretilen ekstrenin sağlığa son derece faydalı olduğunu kaydeden Çetin, ürünün tüm Ta-Ze mağazalarından ve kurumun internet sitesinden satın alınabileceğini söyledi. Stantta Kültür eski bakanlarından Suat Çağlayan da "Ben Zeytin Ağacı: "Mitolojinin Görgü Tanığı" isimli kitabının tanıtımını yaptı. Çağlayan kitabında, yazılı olmayan tarihe tanıklık eden bir zeytin ağacının dilinden mitolojiyi anlattığını söyledi. Zeytin yaprağının kurutulması ile elde edilen ekstrenin, kalp, damar, bağışıklık sistemi ve cilt konusunda sağlığa faydalı olduğu belirtildi.
29 Ağustos 2008,Cuma
Yaprağın kurutulması ile elde edilen ekstre, kalp, damar, bağışıklık sistemi ve cilt hastalıklarına iyi geliyor
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, Türkiye'de ilk defa üretilen zeytin yaprağı ekstresini satışa sunduklarını, yeni ürünle zeytin ağacının ölümsüzlüğünü insana taşımayı amaçladıklarını söyledi. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Çetin, satışa sundukları yeni
ürünlerinin tanıtımını 77. Uluslararası İzmir Fuarı'ndaki (İEF) Tariş Zeytinyağı Birliği standında yaptı. Zeytin ağacının en büyük özelliğinin "ölümsüzlük" olduğunu söyleyen Çetin, "Biz de zeytin ağacının ölmezliğini insana nasıl taşırız diye düşündük. Zeytin yaprağı çayını geçen yılki fuarda tanıttık. Bu yılki fuarda da ekstresini önce İzmirlilere daha sonra tüm Türkiye'ye anlatıyoruz" dedi.
BAKANLIK İZNİYLE
Sağlık Bakanlığı'nın izniyle üretilen ekstrenin sağlığa son derece faydalı olduğunu kaydeden Çetin, ürünün tüm Ta-Ze mağazalarından ve kurumun internet sitesinden satın alınabileceğini söyledi. Stantta Kültür eski bakanlarından Suat Çağlayan da "Ben Zeytin Ağacı: "Mitolojinin Görgü Tanığı" isimli kitabının tanıtımını yaptı. Çağlayan kitabında, yazılı olmayan tarihe tanıklık eden bir zeytin ağacının dilinden mitolojiyi anlattığını söyledi. Zeytin yaprağının kurutulması ile elde edilen ekstrenin, kalp, damar, bağışıklık sistemi ve cilt konusunda sağlığa faydalı olduğu belirtildi.
Thursday, August 28, 2008
3 günde 7 bin kişi tattı
Haber Ekspres
28 Ağustos 2008,Perş.
Markalarının tanıtımı ve zetinyağının faydalarını anlatmak için fuarda stand açan yeni zeytinyağı markası Efendioğulları, 3 günde yaklaşık 7 bin kişiye tadım yaptırdı.
Çok kısa bir süre önce gıda sektörüne ambalajlı zeytinyağı ürünleri ile giren Efendioğulları Zeytinyağları, fuardaki standlarında tadım yaptırıp markalarını tanıtırken, dağıttıkları broşürlerle de zeytinyağının yararlarını anlatıyor. Amaçlarının zeytinyağını tanıtmak ve tüketimi arttırmak olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yaşar, "Hedefimiz kişi başı 900 gram olan zeytinyağı tüketimini 3-4 kiloya çıkarmak. Fuarda 3 günde 7 bin kişiye tadım yaptırdık. 9 günde hedefimiz 50 bin kişiye ulaşmak" dedi.
Yılda bir milyar dolar bitkisel yağ ithal edildiğini vurgulayan Yaşar, "Zeytinyağı yüzde yüz kendi sermayemiz. Fakat insanlarımız henüz bu konuda bilinçli değiller, bu da tanıtım eksikliğinden kaynaklanıyor. Biz bu sektöre girdiğimizde tanıtım hemen hemen sıfırdı. Bu konuda tanıtım misyonunu üstlenmek istiyoruz. Türkiye geçen sezon hem yok yılını hem de kuraklığı yaşadı. Bu nedenle üretim çok az oldu. Ama yeni sezonda, ürün verecek yeni ağaçlarla beraber rekor miktarda üretim bekleniyor. 5 yıl içinde 500 bin tona ulaşması beklenen bu rekolteyi değerlendirmenin tek yolu iyi tanıtım. İşte bu nedenle kapsamlı tanıtıma acilen başlamalıyız" diye konuştu.
28 Ağustos 2008,Perş.
Markalarının tanıtımı ve zetinyağının faydalarını anlatmak için fuarda stand açan yeni zeytinyağı markası Efendioğulları, 3 günde yaklaşık 7 bin kişiye tadım yaptırdı.
Çok kısa bir süre önce gıda sektörüne ambalajlı zeytinyağı ürünleri ile giren Efendioğulları Zeytinyağları, fuardaki standlarında tadım yaptırıp markalarını tanıtırken, dağıttıkları broşürlerle de zeytinyağının yararlarını anlatıyor. Amaçlarının zeytinyağını tanıtmak ve tüketimi arttırmak olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yaşar, "Hedefimiz kişi başı 900 gram olan zeytinyağı tüketimini 3-4 kiloya çıkarmak. Fuarda 3 günde 7 bin kişiye tadım yaptırdık. 9 günde hedefimiz 50 bin kişiye ulaşmak" dedi.
Yılda bir milyar dolar bitkisel yağ ithal edildiğini vurgulayan Yaşar, "Zeytinyağı yüzde yüz kendi sermayemiz. Fakat insanlarımız henüz bu konuda bilinçli değiller, bu da tanıtım eksikliğinden kaynaklanıyor. Biz bu sektöre girdiğimizde tanıtım hemen hemen sıfırdı. Bu konuda tanıtım misyonunu üstlenmek istiyoruz. Türkiye geçen sezon hem yok yılını hem de kuraklığı yaşadı. Bu nedenle üretim çok az oldu. Ama yeni sezonda, ürün verecek yeni ağaçlarla beraber rekor miktarda üretim bekleniyor. 5 yıl içinde 500 bin tona ulaşması beklenen bu rekolteyi değerlendirmenin tek yolu iyi tanıtım. İşte bu nedenle kapsamlı tanıtıma acilen başlamalıyız" diye konuştu.
TARİŞ Ayma’dan bir mağaza da Rize’ye
İZMİR Milliyet
28 Ağustos 2008,Perşembe
TARİŞ’in 61 yıllık pazarlama kuruluşu Ayma, geçen yıl Ege’de başlattığı mağazacılık atağını Türkiye’nin çeşitli bölgelerine taşımaya devam ediyor.
Franchising sistemiyle yurt genelinde yaygınlaşan zincire 8’inci halka Rize’de eklendi. Açılışa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Tarım Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la çok sayıda milletvekili katıldı. TARİŞ’in zeytinyağı, incir, pekmez, üzüm, bitkisel yağ, deterjan başta olmak üzere 300’ün üzerinde ürününün burada da satışa sunulduğu belirtildi.
28 Ağustos 2008,Perşembe
TARİŞ’in 61 yıllık pazarlama kuruluşu Ayma, geçen yıl Ege’de başlattığı mağazacılık atağını Türkiye’nin çeşitli bölgelerine taşımaya devam ediyor.
Franchising sistemiyle yurt genelinde yaygınlaşan zincire 8’inci halka Rize’de eklendi. Açılışa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Tarım Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la çok sayıda milletvekili katıldı. TARİŞ’in zeytinyağı, incir, pekmez, üzüm, bitkisel yağ, deterjan başta olmak üzere 300’ün üzerinde ürününün burada da satışa sunulduğu belirtildi.
Çözümün parçası olmak
Mustafa KELOĞLU
'Çözümün bir parçası olmayan herkes sorunun bir parçasıdır' der eskiler...Ağaçların varlığı ormanın varlığını görmemizi engellediği sürece sorunun çözümüyle ilgili bir arpa boyu yol katedilemeyeceği de yine hepimizin malumu...
Bizim için de 'zeytin zeytinyağı, alınteri, emek, özveri, birlik, ortak payda, sevda' geçen masallara ihtiyacımız var en çok. Bir şair bir şiirinin mısralarında der ki; 'İnsanlar/Hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır'. Evet kulak kesildiğimiz bu dünyada diğerlerinin olduğunun da farkına varmalıyız sanırım. Bir avuç zeytin sevdalısı bir araya geldiğinde avuç içi kadar (ne gerekçeyle olursa olsun) ortak bir payda sağlayamıyorsa ve bu ortak paydada buluşamama halinin kendini dışarda bırakarak sebeplerini bulmaya çalışıyorsa çözüme ulaşmak noktasında sacayağının bir ayağı havada kalıyor demektir. Havada kalan sacayağının üstüne birşey koymak o yüzden mümkün olamıyor gibi geliyor bana.
Dünya çok hızlı değişiyor dostlar ve biz bu değişimin önünde hızla sürükleniyoruz. Sürüklenirken bir diğerinin elini tutamadığımız sürece bu 'herc ü merc'ten kendimizi kurtarabilmek mümkün değil. 'Bir olalım,diri olalım' düsturu sanırım sadece laf olsun diye ortaya atılmış bir hümanist geyik değil.
Evet hepimizin hataları olacaktır, hepimiz belli zaafların, korkuların ya da ne bileyim menfaatlerin yol göstericiliğinde zaman zaman hatalar yapacağız. Ama bu bizi sürüden ayrı düşürürse, bizi sizden ayrı düşürürse vay bizim, vay sizin halinize.
Bazen haklı olmak, çözüme katkı sağlamaya yetmeyebilir. Ama haksızlık karşısında susup oturmak bedbinliğine de düşmememiz gerekir.Yaşadığımız soluk alıp verdiğimiz bu güzel ülke ne yazık ki birlikte bir şeyler yapabilmenin, sinerji yaratabilmenin, ortak paydalarda buluşabilmenin zor olduğu bir ülke.
Ama bu ülke bizim. O yüzden bizim olanı bütün zorluğuna rağmen yine elele vererek bir adım ileriye taşımamız gerek. Bizi bir diğerinin yanıbaşına düşüren de, bir diğerinin karşısına diken de 'zeytin ise eğer, o zaman o zeytinin adına, yanyana omuz omuza olalım. Bizi zeytinden uzağa düşürecek her şeye ve herkese karşı hep birlikte karşı duralım.
Her ne kadar sürç-i lisan ettiysem affola. Muradım ukalalık etmek,ahkam kesmek değil. Muradım bir zeytin sevdalısı olarak bütün zeytin sevdalılarının başka farklılıklarımıza rağmen aynı çatının altında yanyana bulunmalarını görebilmek. Bu çok ta zor olmasa gerek.
'Çözümün bir parçası olmayan herkes sorunun bir parçasıdır' der eskiler...Ağaçların varlığı ormanın varlığını görmemizi engellediği sürece sorunun çözümüyle ilgili bir arpa boyu yol katedilemeyeceği de yine hepimizin malumu...
Bizim için de 'zeytin zeytinyağı, alınteri, emek, özveri, birlik, ortak payda, sevda' geçen masallara ihtiyacımız var en çok. Bir şair bir şiirinin mısralarında der ki; 'İnsanlar/Hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır'. Evet kulak kesildiğimiz bu dünyada diğerlerinin olduğunun da farkına varmalıyız sanırım. Bir avuç zeytin sevdalısı bir araya geldiğinde avuç içi kadar (ne gerekçeyle olursa olsun) ortak bir payda sağlayamıyorsa ve bu ortak paydada buluşamama halinin kendini dışarda bırakarak sebeplerini bulmaya çalışıyorsa çözüme ulaşmak noktasında sacayağının bir ayağı havada kalıyor demektir. Havada kalan sacayağının üstüne birşey koymak o yüzden mümkün olamıyor gibi geliyor bana.
Dünya çok hızlı değişiyor dostlar ve biz bu değişimin önünde hızla sürükleniyoruz. Sürüklenirken bir diğerinin elini tutamadığımız sürece bu 'herc ü merc'ten kendimizi kurtarabilmek mümkün değil. 'Bir olalım,diri olalım' düsturu sanırım sadece laf olsun diye ortaya atılmış bir hümanist geyik değil.
Evet hepimizin hataları olacaktır, hepimiz belli zaafların, korkuların ya da ne bileyim menfaatlerin yol göstericiliğinde zaman zaman hatalar yapacağız. Ama bu bizi sürüden ayrı düşürürse, bizi sizden ayrı düşürürse vay bizim, vay sizin halinize.
Bazen haklı olmak, çözüme katkı sağlamaya yetmeyebilir. Ama haksızlık karşısında susup oturmak bedbinliğine de düşmememiz gerekir.Yaşadığımız soluk alıp verdiğimiz bu güzel ülke ne yazık ki birlikte bir şeyler yapabilmenin, sinerji yaratabilmenin, ortak paydalarda buluşabilmenin zor olduğu bir ülke.
Ama bu ülke bizim. O yüzden bizim olanı bütün zorluğuna rağmen yine elele vererek bir adım ileriye taşımamız gerek. Bizi bir diğerinin yanıbaşına düşüren de, bir diğerinin karşısına diken de 'zeytin ise eğer, o zaman o zeytinin adına, yanyana omuz omuza olalım. Bizi zeytinden uzağa düşürecek her şeye ve herkese karşı hep birlikte karşı duralım.
Her ne kadar sürç-i lisan ettiysem affola. Muradım ukalalık etmek,ahkam kesmek değil. Muradım bir zeytin sevdalısı olarak bütün zeytin sevdalılarının başka farklılıklarımıza rağmen aynı çatının altında yanyana bulunmalarını görebilmek. Bu çok ta zor olmasa gerek.
Zeytin'in Öyküsü
Mustafa KELOGLU
İnsanlık tarihi kadar eski öyküdür bu;'Zeytin'in Öyküsü'
Kadim bir geleneğin temsilcisidir Zeytin. Bereket onunla anılır, barış onunla sağlanır, onun adının geçtiği her yerde sağlık hemen hatırlanır.Emeğin ve alınterinin, sabrın ve özverinin bileşimidir Zeytin. Bin emekle sürülüp çapalanır dipleri, sulanır gübrelenir zeytinin. Bir bir budanır usta eller tarafından. Masmavi sularda yüzen nazlı bir kuğu edasıyla salınırlar kaz dağlarından süzülüp gelen körfez rüzgarlarıyla. Dal dal çiçeklenirler, derken her dal zeytine keser ansızın. Türküler eşliğinde toplanır nasırlı eller tarafından. Kasa kasa, çuval çuval düşerler yollara. Kah bir fabrikanın yağhanesinde sıkılıp altın sarısı zeytinyağına dönüşür, dökülürler sofralara, kah bir salamurahanenin havuzlarında dinlenmeye çekilir, yerlerini alırlar kahvaltı masalarında sonra. Sağlığı simgeler zeytin, ama illa barışı.Rivayet odur ki; tufanın bittiğinin müjdesini güvercin, gagasında zeytin dalıyla haber vermiştir Hz. Nuh'a. Kutsal meyvedir Zeytin, bütün kutsal kitaplarda yer alan. Bir türküdür zeytin dilden dile dolanan...
İnsanlık tarihi kadar eski öyküdür bu;'Zeytin'in Öyküsü'
Kadim bir geleneğin temsilcisidir Zeytin. Bereket onunla anılır, barış onunla sağlanır, onun adının geçtiği her yerde sağlık hemen hatırlanır.Emeğin ve alınterinin, sabrın ve özverinin bileşimidir Zeytin. Bin emekle sürülüp çapalanır dipleri, sulanır gübrelenir zeytinin. Bir bir budanır usta eller tarafından. Masmavi sularda yüzen nazlı bir kuğu edasıyla salınırlar kaz dağlarından süzülüp gelen körfez rüzgarlarıyla. Dal dal çiçeklenirler, derken her dal zeytine keser ansızın. Türküler eşliğinde toplanır nasırlı eller tarafından. Kasa kasa, çuval çuval düşerler yollara. Kah bir fabrikanın yağhanesinde sıkılıp altın sarısı zeytinyağına dönüşür, dökülürler sofralara, kah bir salamurahanenin havuzlarında dinlenmeye çekilir, yerlerini alırlar kahvaltı masalarında sonra. Sağlığı simgeler zeytin, ama illa barışı.Rivayet odur ki; tufanın bittiğinin müjdesini güvercin, gagasında zeytin dalıyla haber vermiştir Hz. Nuh'a. Kutsal meyvedir Zeytin, bütün kutsal kitaplarda yer alan. Bir türküdür zeytin dilden dile dolanan...
Wednesday, August 27, 2008
UZZK: sektörel uzlaşıda somut bir adım
27 Ağustos 2008,Çarşamba
Zeytin ve zeytinyağı kimyacıları, UZZK çatısı altında toplanıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 65 kurum ve kuruluş temsilcisinin katıldığı ilk toplantı, İzmir Ticaret Borsası’nda yapıldı
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) bünyesinde, teknik konularda ortak görüş oluşturmak ve sektör menfaatlerini koruyacak etkin faaliyetlerde bulunmak üzere “Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Kimyası Çalışma Grubu” oluşturuldu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 65 kurum ve kuruluş temsilcisinin katıldığı ilk toplantı, İzmir Ticaret Borsası’nda yapıldı.
UZZK Başkanı Dr. Mustafa TAN ve UZZK Yönetim Kurulu Üyesi ve Kimya Komitesi Sorumlusu Ümmühan Tibet’in başkanlık yaptığı toplantıya katılan zeytinyağı kimyacıları, zeytin ve zeytinyağı standartları, duyusal özellikler, tağşiş gibi konular hakkında görüş belirterek ortak proje önerilerinde bulundu.
Mevzuat hazırlanacak
Toplantıya katılan sektör temsilcilerinin, geniş katılımlı böylesi bir organizasyonun yıllardır özlemini çektiklerini ilettiğini belirten UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan, “Yapılan bu ilk toplantıda, UZZK çatısı altında, sektörün çok önemli sorunlarından zeytin ve zeytinyağı standartlarının güncellenmesi, Avrupa Birliği ve Uluslararası Zeytincilik Konseyi standarlarına uyum, duyusal özelliklerin belirlenmesi ve resmi tadım panel gruplarının oluşumu, coğrafi işaret, tağşiş gibi önemli konu ve projede ortak eylem kararı alındı. Grup bundan böyle çalışmalarını, belirli aralıklarla yapacağı toplantılar ile zeytinyağı ve sofralık zeytin ile ilgili olarak yürütecek. Elde edilen sonuçlar, yasalaşmak üzere UZZK tarafından hükümetin resmi makamlarına iletilerek mevzuat haline getirilmesi sağlanacak” dedi.
Ortak akıl, tek adres
UZZK Yönetim Kurulu Üyesi ve Kimya Komitesi Sorumlusu Ümmühan Tibet de, zeytin ve zeytinyağı sektörünün hedeflerine ulaşmak için gerçekleştirilen bu tür çalışmaların yıllardır bir komite tarafından, daha az katılımla yapıldığını söyledi. Tibet, “İlk kez tüm ülkeyi ve zeytinci yöreleri kapsayacak şekilde bir grubun kuruluşunu başlatmaktan dolayı gurur duyuyoruz. Bu çalışmalar, ortak akıl ve adres yaratarak UZZK çatısı altında tüm sektörü kapsayacak şekilde başarıyla yürütülecek” diye konuştu.
Zeytin ve zeytinyağı kimyacıları, UZZK çatısı altında toplanıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 65 kurum ve kuruluş temsilcisinin katıldığı ilk toplantı, İzmir Ticaret Borsası’nda yapıldı
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) bünyesinde, teknik konularda ortak görüş oluşturmak ve sektör menfaatlerini koruyacak etkin faaliyetlerde bulunmak üzere “Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Kimyası Çalışma Grubu” oluşturuldu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 65 kurum ve kuruluş temsilcisinin katıldığı ilk toplantı, İzmir Ticaret Borsası’nda yapıldı.
UZZK Başkanı Dr. Mustafa TAN ve UZZK Yönetim Kurulu Üyesi ve Kimya Komitesi Sorumlusu Ümmühan Tibet’in başkanlık yaptığı toplantıya katılan zeytinyağı kimyacıları, zeytin ve zeytinyağı standartları, duyusal özellikler, tağşiş gibi konular hakkında görüş belirterek ortak proje önerilerinde bulundu.
Mevzuat hazırlanacak
Toplantıya katılan sektör temsilcilerinin, geniş katılımlı böylesi bir organizasyonun yıllardır özlemini çektiklerini ilettiğini belirten UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan, “Yapılan bu ilk toplantıda, UZZK çatısı altında, sektörün çok önemli sorunlarından zeytin ve zeytinyağı standartlarının güncellenmesi, Avrupa Birliği ve Uluslararası Zeytincilik Konseyi standarlarına uyum, duyusal özelliklerin belirlenmesi ve resmi tadım panel gruplarının oluşumu, coğrafi işaret, tağşiş gibi önemli konu ve projede ortak eylem kararı alındı. Grup bundan böyle çalışmalarını, belirli aralıklarla yapacağı toplantılar ile zeytinyağı ve sofralık zeytin ile ilgili olarak yürütecek. Elde edilen sonuçlar, yasalaşmak üzere UZZK tarafından hükümetin resmi makamlarına iletilerek mevzuat haline getirilmesi sağlanacak” dedi.
Ortak akıl, tek adres
UZZK Yönetim Kurulu Üyesi ve Kimya Komitesi Sorumlusu Ümmühan Tibet de, zeytin ve zeytinyağı sektörünün hedeflerine ulaşmak için gerçekleştirilen bu tür çalışmaların yıllardır bir komite tarafından, daha az katılımla yapıldığını söyledi. Tibet, “İlk kez tüm ülkeyi ve zeytinci yöreleri kapsayacak şekilde bir grubun kuruluşunu başlatmaktan dolayı gurur duyuyoruz. Bu çalışmalar, ortak akıl ve adres yaratarak UZZK çatısı altında tüm sektörü kapsayacak şekilde başarıyla yürütülecek” diye konuştu.
Batık Kooperatiflere Ödül mü, Ceza mı?
Halit Tunç
Star
26 Ağustos 2008,Salı
Her doğru yazı, bana yeni bir düşman kazandırıyor.
Bunun farkındayım. Ama işim bu, yazmak zorundayım.
Birazdan okuyacaklarınız ise hazinenin kapısına dayanan bazı kooperatif ağalarını, (düzeltiyorum) başkanlarını kızdıracak.
Üç yıl önceki bir yazımda ‘zarar eden kooperatifleri kapatmalıyız.’demiştim.
Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde zarar eden kooperatiflerin kapatıldığını, sorumlularının cezalandırıldığından örnekler vermiştim.
Çok ama çok tepki görmüştüm.Hakkımda bildiriler yayınladılar.
Bugün de aynı şeyi Ak Parti İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi söyledi.
‘Zarar etmeyi ve bu zararı hazineden karşılamayı gelenek haline getirmiş kooperatifler yasayla kapatılmalı’ dedi.
Çünkü bu devlet en zor zamanında, 2001 yılında kooperatiflerin iki katrilyon borcunu sildi ve onlara’’arık kapıma gelmeyin, başınızın çaresine bakın ’’uyarısında bulundu. Yeniden Yapılandırma Kurulunu oluşturdu.
Değişen bir şey olmadı.
Şimdi, 330 tarım satış kooperatifinin oluşturduğu 13 birlik 3 yıl ödemesiz 10 yıl faizsiz borç ertelemesi istiyor.
Peşinden de borçlarının tekrar silinmesi için siyasi fırsatlar kollayacaklar.
Yemişçi, Ege’de hangi Tarım Satış Kooperatifi ya da Birliği nasıl idare ediliyor. Hangi köyde ne üretiliyor. Kim üretiyor en iyi bilenlerden. Masa başında laf üretenlerden hiç değil,
Çarkın, sistemin bütün dişlileriyle yıllarca uğraşmış.
Dünkü görüşmemizde şunları söyledi.
‘’Devletin verdiği borçta, sildiği para da çiftçiye yansımıyor. Birlikler idari biçimleri, yapılanmaları, ticari öngörüleri, personel yapısı, pazarlama teknikleri gereği global ekonomiye entegre olamıyorlar.
Aynı kooperatifi 30-40 yıldır aynı kişi yönetiyor. Seçim sistemleri bile zararın neden ve nasıl kaynaklandığının göstergesi. Bir tezgâh kurulmuş, yıllarca sürüp gidiyor. Üst-üste 2 yıl zarar eden kooperatif derhal tasfiye edilmeli, sorumlularından da hesap sorulmalı. Türkiye bu meseleden kurtulmalı. Bu hantal yapı kısa sürede yeni kooperatifçilik anlayışına bırakacaktır. Avrupa Birliğiyle entegre olmuş bir yapılanma şart’’
Altı ay önce İspanya’ya gitmiştik, bu ülkenin en büyük zeytin ve zeytinyağı tarım satış kooperatifi olan İspanya Tarımsal Kooperatifler Birliği (CCAE) yetkilisine ‘Sizde birkooperatif zarar etse, neler yapılır’ diye sordum
Yanıtı ‘Öyle bir şeyin olması imkânsızdır. Aldığınız, sattığınız, maliyetiniz belli. Bu bir matematiktir. Bizde bir kooperatif pazarlama hatası sonucu zarar etti. Yönetim Kurulu hala ceza evinde.’şeklinde olmuştu.
Bizde ise tam tersi olur.
Zarar eden Kooperatif başkanına ‘onur plaketi’ verilir.
‘40 yıl süreyle bu işi nasıl becerdin’ der gibi.
Star
26 Ağustos 2008,Salı
Her doğru yazı, bana yeni bir düşman kazandırıyor.
Bunun farkındayım. Ama işim bu, yazmak zorundayım.
Birazdan okuyacaklarınız ise hazinenin kapısına dayanan bazı kooperatif ağalarını, (düzeltiyorum) başkanlarını kızdıracak.
Üç yıl önceki bir yazımda ‘zarar eden kooperatifleri kapatmalıyız.’demiştim.
Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde zarar eden kooperatiflerin kapatıldığını, sorumlularının cezalandırıldığından örnekler vermiştim.
Çok ama çok tepki görmüştüm.Hakkımda bildiriler yayınladılar.
Bugün de aynı şeyi Ak Parti İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi söyledi.
‘Zarar etmeyi ve bu zararı hazineden karşılamayı gelenek haline getirmiş kooperatifler yasayla kapatılmalı’ dedi.
Çünkü bu devlet en zor zamanında, 2001 yılında kooperatiflerin iki katrilyon borcunu sildi ve onlara’’arık kapıma gelmeyin, başınızın çaresine bakın ’’uyarısında bulundu. Yeniden Yapılandırma Kurulunu oluşturdu.
Değişen bir şey olmadı.
Şimdi, 330 tarım satış kooperatifinin oluşturduğu 13 birlik 3 yıl ödemesiz 10 yıl faizsiz borç ertelemesi istiyor.
Peşinden de borçlarının tekrar silinmesi için siyasi fırsatlar kollayacaklar.
Yemişçi, Ege’de hangi Tarım Satış Kooperatifi ya da Birliği nasıl idare ediliyor. Hangi köyde ne üretiliyor. Kim üretiyor en iyi bilenlerden. Masa başında laf üretenlerden hiç değil,
Çarkın, sistemin bütün dişlileriyle yıllarca uğraşmış.
Dünkü görüşmemizde şunları söyledi.
‘’Devletin verdiği borçta, sildiği para da çiftçiye yansımıyor. Birlikler idari biçimleri, yapılanmaları, ticari öngörüleri, personel yapısı, pazarlama teknikleri gereği global ekonomiye entegre olamıyorlar.
Aynı kooperatifi 30-40 yıldır aynı kişi yönetiyor. Seçim sistemleri bile zararın neden ve nasıl kaynaklandığının göstergesi. Bir tezgâh kurulmuş, yıllarca sürüp gidiyor. Üst-üste 2 yıl zarar eden kooperatif derhal tasfiye edilmeli, sorumlularından da hesap sorulmalı. Türkiye bu meseleden kurtulmalı. Bu hantal yapı kısa sürede yeni kooperatifçilik anlayışına bırakacaktır. Avrupa Birliğiyle entegre olmuş bir yapılanma şart’’
Altı ay önce İspanya’ya gitmiştik, bu ülkenin en büyük zeytin ve zeytinyağı tarım satış kooperatifi olan İspanya Tarımsal Kooperatifler Birliği (CCAE) yetkilisine ‘Sizde birkooperatif zarar etse, neler yapılır’ diye sordum
Yanıtı ‘Öyle bir şeyin olması imkânsızdır. Aldığınız, sattığınız, maliyetiniz belli. Bu bir matematiktir. Bizde bir kooperatif pazarlama hatası sonucu zarar etti. Yönetim Kurulu hala ceza evinde.’şeklinde olmuştu.
Bizde ise tam tersi olur.
Zarar eden Kooperatif başkanına ‘onur plaketi’ verilir.
‘40 yıl süreyle bu işi nasıl becerdin’ der gibi.
Akhisar’ın Zeytin ve Zeytinyağını tanıtacak otobüs yollarda!
Kenan MOLLA
Akhisar Haber
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağcılar Derneği tarafından organize edilen Akhisar Ticaret ve Sanayi odasının (ATSO) desteklediği “Zeytin Tüneli” Zeytin ve Zeytinyağı tanıtım otobüsünün tanıtımı saat 17:00’de ATSO önünde yapıldı. Akhisar Kaymakamı Mustafa Çek, ATSO Başkanı Mehmet Ali Erdayıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, Ziraat Odası Başkanı Naci Özkara, S.S. Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Hasan Genli, Manifatura ve Tuhafiyeciler Odası Başkanı Ruşen Üren, Akhisarlı Zeytinciler ve vatandaşların katıldığı Zeytin ve Zeytinyağı tanıtım otobüsü gezildi.
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağcılar Derneği Başkanı Ahmet Gezgin " Akhisar Zeytin ve Zeytinyağını Türkiye’deki tüketiciye tanıtmak için bu projeyi başlattık. İki yıl içersinde Türkiye’de 81 il ve tüm ilçeleri 5 personel ve bir şoför ile gezerek İlçemizin zeytini ve zeytinyağını tanıtacağız. Bu gece Kars’a hareket ediyoruz. Perşembe günü Kars’tan görkemli bir tören ile “Zeytin Tüneli” otobüsümüzle start vereceğiz. İlçemiz Akhisar’ın büyük zeytin ve Zeytinyağı üreticisi olduğunu her il ve ilçelerde stand açarak tanıtacağız. Daha sonra bu tanımımızı Dünyaya yayacağız. Başlattığımız bu proje Türkiye’de eşi yok, bu dev projeyi destekleyen Akhisarlı Zeytin ve Zeytinyağı imalatçıları, Akhisar Kaymakamlığına, Akhisar Belediyesine, ATSO’ya, ve halkımıza teşekkür ediyorum” dedi.
Akhisar Haber
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağcılar Derneği tarafından organize edilen Akhisar Ticaret ve Sanayi odasının (ATSO) desteklediği “Zeytin Tüneli” Zeytin ve Zeytinyağı tanıtım otobüsünün tanıtımı saat 17:00’de ATSO önünde yapıldı. Akhisar Kaymakamı Mustafa Çek, ATSO Başkanı Mehmet Ali Erdayıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, Ziraat Odası Başkanı Naci Özkara, S.S. Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Hasan Genli, Manifatura ve Tuhafiyeciler Odası Başkanı Ruşen Üren, Akhisarlı Zeytinciler ve vatandaşların katıldığı Zeytin ve Zeytinyağı tanıtım otobüsü gezildi.
Akhisar Zeytin ve Zeytinyağcılar Derneği Başkanı Ahmet Gezgin " Akhisar Zeytin ve Zeytinyağını Türkiye’deki tüketiciye tanıtmak için bu projeyi başlattık. İki yıl içersinde Türkiye’de 81 il ve tüm ilçeleri 5 personel ve bir şoför ile gezerek İlçemizin zeytini ve zeytinyağını tanıtacağız. Bu gece Kars’a hareket ediyoruz. Perşembe günü Kars’tan görkemli bir tören ile “Zeytin Tüneli” otobüsümüzle start vereceğiz. İlçemiz Akhisar’ın büyük zeytin ve Zeytinyağı üreticisi olduğunu her il ve ilçelerde stand açarak tanıtacağız. Daha sonra bu tanımımızı Dünyaya yayacağız. Başlattığımız bu proje Türkiye’de eşi yok, bu dev projeyi destekleyen Akhisarlı Zeytin ve Zeytinyağı imalatçıları, Akhisar Kaymakamlığına, Akhisar Belediyesine, ATSO’ya, ve halkımıza teşekkür ediyorum” dedi.
Tuesday, August 26, 2008
Tarıma AB destekli darbe
MURAT KIŞLALI
Cumhuriyet
26 Ağustos 2008,Salı
ULUSAL PROGRAM TASLAĞI’NDA TEŞVİK YOK
Tarımda üretimin teşvik edilmesine son veriliyor. Hükümet AB’ye, üretimden bağımsız tarımsal destek sisteminin uygulanmasına yönelik yasa çıkarma sözü veriyor. Bu yasa tüm gelir ödeme programlarının çiftlik arazisine dayandırılmasını içeriyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Günaydın, “2011’den itibaren destek alımı yapılmayacak, gübreye, ilaca destek verilmeyecek” dedi.
ANKARA - Hükümetin AB’ye sunacağı Ulusal Program Taslağı’nda “2011 yılından itibaren tarımda teşvikin ürüne değil, üretimden bağımsız olarak çiftlik arazilerinin büyüklüğüne göre verileceği” taahhüt edildi. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Gökhan Günaydın, “Buna göre 2011’den itibaren tarımsal ürünlere destek fiyatı açıklanmayacak. Destek alımı yapılmayacak. Gübreye, ilaca destek verilemeyecek. Türkiye’de tarım daha da kötüye gidecek” dedi.
Hükümetin AB’ye sunacağı Ulusal Program Taslağı’nın “Tarım ve Kırsal Kalkınma” başlıklı 11. faslında, AB’ye, 2011 yılına kadar “Üretimden bağımsız tarımsal destek sisteminin uygulanmasına yönelik kanun” çıkarılacağı taahhüt edildi. Taslağa göre, söz konusu yasa “Mevcut bütün gelir ödeme programlarının entegre edilmesi ve bunların çiftlik arazisine dayandırılması”nı içeriyor.
Üretmeyene teşvik
Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çiftlik arazisinin büyüklüğüne bağlı olduğu için tarımı üretimden koparan Doğrudan Gelir Desteği’nin (DGD) kaldırılacağını söylemişti. DGD sisteminde çiftçiye, yaptığı üretime değil, çiftlik arazisinin büyüklüğüne göre teşvik veriliyordu. Çiftçiler de üretim yapmadan teşvik almayı tercih ettikleri için, bu sistemde tarımsal üretim azalmıştı. ZMO Başkanı Günaydın, Ulusal Program Taslağı’nda verilen taahhütle teşvikleri üretimden koparan bir sistemin getirileceğini söyledi. Günaydın, şöyle konuştu: “AB, tarım ve kırsal kalkınma dosyası için, üretimden tümüyle bağımsız bir destekleme sistemi stratejisinin hazırlanarak AB’ye sunulmasını, ‘açılış kriteri’ olarak öngörmüş ve bunun yapılmaması halinde dosyanın açılmayacağını söylemişti. Görüldüğü gibi, DGD sistemi, tüm destekleme sistemine egemen kılınıyor ve bu düzenlemenin 2011 sonrasında yürürlüğe gireceği öngörülüyor. Böylece AKP iktidarı sonrasında Türkiye’de tarımı daha da kötüye götürecek bir düzenleme taahhüt ediliyor.”
‘Yasaya herkes karşı’
Ulusal Program Taslağı’nın “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” ile ilgili 12. faslında ise “Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu”nun 2008 sonuna kadar çıkarılacağı taahhüt edildi. Söz konusu yasanın taslağının sektöre kapalı olarak bakanlık içinde hazırlandığını söyleyen Günaydın, şöyle konuştu: “19 Temmuz 2008’de ZMO’da yaptığımız toplantıda, Ziraat, Kimya, Gıda Mühendisleri Odaları, her üç disipline ait fakültelerin öğretim üyeleri ve un, yem, gıda sektör temsilcileri sözü edilen taslağın yanlış içeriğine karşı olduklarını açıkladı. Taslak gıda güvenliğini geliştirmek bir yana, sorumlu yöneticilerin çalışma alanını yalnızca AB’ye yönelik üretim yapan firmalara daraltarak, tüketici haklarını daha da aşındıran bir yönelim izliyor.”
‘Hastalıktan kırılıyor’
Günaydın, aynı fasılda yer alan “Türkiye’de Newcastle, şap, sığır tüberkülozu, bruselloz, enzootik sığır löykozu, mavi dil hastalığı, sığır/koyun/keçi vebası, Afrika at vebası, Afrika domuz humması gibi hastalıkların önlenmesine, alınacak tedbirlere ilişkin” taahütleri de “Anadolu hayvan hastalıkları ile kavrulurken, bu alanda hiçbir etkili önlem geliştirmeyen, kaynak ayırmayan AKP hükümetinin, ilgili yönetmelikleri 2008 ve 2009 yılında yayımlayacağını taahhüt etmesi dahi, içinde bulunulan yönetim zafiyetini açıklaması bakımından çarpıcıdır” diye eleştirdi.
Cumhuriyet
26 Ağustos 2008,Salı
ULUSAL PROGRAM TASLAĞI’NDA TEŞVİK YOK
Tarımda üretimin teşvik edilmesine son veriliyor. Hükümet AB’ye, üretimden bağımsız tarımsal destek sisteminin uygulanmasına yönelik yasa çıkarma sözü veriyor. Bu yasa tüm gelir ödeme programlarının çiftlik arazisine dayandırılmasını içeriyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Günaydın, “2011’den itibaren destek alımı yapılmayacak, gübreye, ilaca destek verilmeyecek” dedi.
ANKARA - Hükümetin AB’ye sunacağı Ulusal Program Taslağı’nda “2011 yılından itibaren tarımda teşvikin ürüne değil, üretimden bağımsız olarak çiftlik arazilerinin büyüklüğüne göre verileceği” taahhüt edildi. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Gökhan Günaydın, “Buna göre 2011’den itibaren tarımsal ürünlere destek fiyatı açıklanmayacak. Destek alımı yapılmayacak. Gübreye, ilaca destek verilemeyecek. Türkiye’de tarım daha da kötüye gidecek” dedi.
Hükümetin AB’ye sunacağı Ulusal Program Taslağı’nın “Tarım ve Kırsal Kalkınma” başlıklı 11. faslında, AB’ye, 2011 yılına kadar “Üretimden bağımsız tarımsal destek sisteminin uygulanmasına yönelik kanun” çıkarılacağı taahhüt edildi. Taslağa göre, söz konusu yasa “Mevcut bütün gelir ödeme programlarının entegre edilmesi ve bunların çiftlik arazisine dayandırılması”nı içeriyor.
Üretmeyene teşvik
Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çiftlik arazisinin büyüklüğüne bağlı olduğu için tarımı üretimden koparan Doğrudan Gelir Desteği’nin (DGD) kaldırılacağını söylemişti. DGD sisteminde çiftçiye, yaptığı üretime değil, çiftlik arazisinin büyüklüğüne göre teşvik veriliyordu. Çiftçiler de üretim yapmadan teşvik almayı tercih ettikleri için, bu sistemde tarımsal üretim azalmıştı. ZMO Başkanı Günaydın, Ulusal Program Taslağı’nda verilen taahhütle teşvikleri üretimden koparan bir sistemin getirileceğini söyledi. Günaydın, şöyle konuştu: “AB, tarım ve kırsal kalkınma dosyası için, üretimden tümüyle bağımsız bir destekleme sistemi stratejisinin hazırlanarak AB’ye sunulmasını, ‘açılış kriteri’ olarak öngörmüş ve bunun yapılmaması halinde dosyanın açılmayacağını söylemişti. Görüldüğü gibi, DGD sistemi, tüm destekleme sistemine egemen kılınıyor ve bu düzenlemenin 2011 sonrasında yürürlüğe gireceği öngörülüyor. Böylece AKP iktidarı sonrasında Türkiye’de tarımı daha da kötüye götürecek bir düzenleme taahhüt ediliyor.”
‘Yasaya herkes karşı’
Ulusal Program Taslağı’nın “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” ile ilgili 12. faslında ise “Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu”nun 2008 sonuna kadar çıkarılacağı taahhüt edildi. Söz konusu yasanın taslağının sektöre kapalı olarak bakanlık içinde hazırlandığını söyleyen Günaydın, şöyle konuştu: “19 Temmuz 2008’de ZMO’da yaptığımız toplantıda, Ziraat, Kimya, Gıda Mühendisleri Odaları, her üç disipline ait fakültelerin öğretim üyeleri ve un, yem, gıda sektör temsilcileri sözü edilen taslağın yanlış içeriğine karşı olduklarını açıkladı. Taslak gıda güvenliğini geliştirmek bir yana, sorumlu yöneticilerin çalışma alanını yalnızca AB’ye yönelik üretim yapan firmalara daraltarak, tüketici haklarını daha da aşındıran bir yönelim izliyor.”
‘Hastalıktan kırılıyor’
Günaydın, aynı fasılda yer alan “Türkiye’de Newcastle, şap, sığır tüberkülozu, bruselloz, enzootik sığır löykozu, mavi dil hastalığı, sığır/koyun/keçi vebası, Afrika at vebası, Afrika domuz humması gibi hastalıkların önlenmesine, alınacak tedbirlere ilişkin” taahütleri de “Anadolu hayvan hastalıkları ile kavrulurken, bu alanda hiçbir etkili önlem geliştirmeyen, kaynak ayırmayan AKP hükümetinin, ilgili yönetmelikleri 2008 ve 2009 yılında yayımlayacağını taahhüt etmesi dahi, içinde bulunulan yönetim zafiyetini açıklaması bakımından çarpıcıdır” diye eleştirdi.
Monday, August 25, 2008
İhracat hedefi yılda 200 milyon dolar
Haber Ekspres
26 Ağustos 2008,Salı
30 yıl önce, ayçiçeğinde günlük 5 ton kapasiteli bir tesiste doğan Orkide markası bugün günlük bin ton üretim kapasitesine ulaştı. 2008 yılı ihracat hedefini 200 milyon dolara yükseltti. Dünya mutfaklarına Orkide Yağları ile giren Küçükbay, Manisa'da doğup, İzmir'de büyüyen ve bugün dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir sanayi kuruluşunun gücünü gösteriyor. Küçükbay A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay, sektördeki hedefleri ile ilgili soruları yanıtladı.
Küçükbay Grubu nasıl doğdu? Bugünlere nasıl geldi?
1978, Küçükbay Ailesi için dönüm yılı olmuştu. Bornova'da şu anda Küçükbay tesislerinin bulunduğu yağ ve sabun fabrikasını, Akbank'tan, 3 milyon peşin, 2 milyon vadeli olarak satın alarak, ayçiçeğinde günlük 5 ton kapasiteli tesisle, sanayiciliğe adım attık. Haftada 20 ton sabun üretme kapasitesine sahip fabrikanın, bakım ve onarım işleri için bir yıla yakın bir süre çalıştık. 1984'te fabrikaya zeytinyağı kontinü tesisi ve ardından 100 tonluk bir rafine üretim tesisini kurduk. Bayilik çalışmalarına hız vererek, Orkide markasıyla, Türkiye geneline mal satmaya başladık. 25 - 30 kişiyle başlayan sanayicilik maratonumuzu akılcı yatırımlarla hızlı bir seyir izledi. 250 ton ve ardından 400 tonluk günlük üretim kapasitemiz, yoğun talep nedeniyle yeni yatırımlarla sürekli yükseldi ve günlük bin tona ulaştı. 1978 yılında günlük 5 tonluk üretim kapasitesi bulunan fabrikayı, günlük bin ton üretim yapan, 81 ile yayılan bayi ağının yanında, 2007 yılında 80 ülkeye toplam 60 milyon dolar ihracat yapan ve 2008 ihracat hedefini 200 milyon dolara yükselten öncü bir kuruluşa dönüştürmeyi başardık. Orkide, bölgesel ve ulusal düzeyde Türkiye'nin seçkin hipermarket, süpermarket ve bakkallarında raflarda yüksek bir bilinirlik ve bulunurluk oranıyla tercih edilmeye devam ediyor.
Üç yıldır Ege Bölge ihracatında birinci oluyorsunuz. İhracat rakamlarınız nereden nereye geldi, ihracat maceranızı anlatır mısınız?
Orkide markalı ürünlerimizle yaklaşık 80 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra iç pazarda da 81 ile yayılan bayi ağıyla iç piyasada yüzde 20'lik bir paya yaklaştık. 2007 yılını 60 milyon dolar ihracat ve 180 milyon dolar ciro ile kapatırken, 2008 yılının ilk 6 ayında 2007'deki toplam ihracatımızı yüzde 65 oranında arttırdık. Yıl sonu ihracat hedefimizi de 200 milyon dolar olarak revize ettik. 2008 yılı başında ise Irak'tan 35 bin tonluk talep aldık ve Irak'a yıl sonuna dek 100 bin tonluk ihracatı öngörüyoruz. Sonuç olarak Orkide Yağları, 2008 yılında ihracatını bir önceki yıla göre yüzde 200'ün üzerinde arttırmayı hedefliyor.
Bildiğimiz kadarıyla BM'nin resmi tedarikçisiniz. Bu anlamda neler yapıyorsunuz?
BM'nin resmi tedarikçisi olmak bizim için hem önemli bir başarı hem de
büyük bir sorumluluk anlamına geliyor. BM ihaleleriyle, Irak, Afganistan, Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, Pakistan, Balkarya, Çeçenistan, Afrika'nın büyük bölümüne (Sudan, Somali, Kongo, Mali, Eritre, Cibuti) bugüne dek toplam 60 milyon doların üzerinde satış gerçekleştirdik. Birleşmiş Milletler'in yardım kuruluşları aracılığıyla açtığı ihalelere katılabilmek için kayıtlı tedarikçi olma zorunluluğu aranıyor. Tedarikçiler, BM'ye üretim, kapasite, kalite, müşteri ve mali bilgileri de içeren çok kapsamlı bir dosya sunuyor. Şirketin başvurusunu, bulunduğu ülkedeki banka, vergi, dairesi, sanayi ve ticaret odaları aracılığıyla denetleyen BM, yurtdışındaki bağlantılar için de ciddi bir araştırma gerçekleştiriyor. Alınan bilgiler bağımsız ve tarafsız kuruluşlara onaylattırıldıktan sonra, başvuruda bulunan şirket, resmi tedarikçi unvanı alarak, ihale sürecine katılabiliyor.
Bitkisel yağ fiyatları son zamanlarda artış gösterdi. Tekrar bir gerileme var. Bu iniş çıkışlar sizleri nasıl etkiliyor?
Kuraklık nedeniyle, tarım ürünlerinde aşırı rekolte düşüşü yaşandı. Bu kuraklık en fazla bitkisel yağ üretimini etkiledi. Türkiye'nin petrolden sonra en yüksek ithalat yaptığı kalemleri arasında yer alan yağ hammaddelerinde 2008 yılında yüzde yüze varan artışlar yaşandı. Fiyat artışlarında Çin ve Hindistan'daki alım gücünün artması ve yağ bitkilerinin biodizelde kullanılması da etkili oldu. Bu durum, ayçiçeği yağı fiyatlarını da büyük oranda yükseltti. Yağ firmalarını, ayçiçeği ya da mısır dışındaki yağların üretimine yöneltti.
İstanbul Sanayi Odası'nın en büyük 500 sanayi kuruluşu listesi, Ege Bölge Sanayi Odası'nın da ilk 100 listesinde yer alıyorsunuz. Her yıl bir kaç basamak atlıyorsunuz. Hedefte ne var?
Küçükbay, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) açıkladığı Türkiye'nin ilk 500 büyük sanayi kuruluşu sıralamasında 2007 yılında Türkiye'nin en büyük 236'ncı sanayi kuruluşu unvanını elde etti. Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın ilk yüz sanayi kuruluşunda da 33'cü sırayı aldık. Önümüzdeki iki yılda İSO ilk 500 sanayi kuruluşunda ilk 100'e girmeyi, EBSO'da ise ilk 10'da yer almayı hedefliyoruz.
Alışveriş merkezini devrettiniz. Neler yapmayı hedefliyorsunuz. Zeytinyağı'nda büyümeyi düşünüyordunuz. Bitkisel yağda pazarın yüzde 15'ine hitap ediyorsunuz. Zeytinyağı pazarında da bu büyüklükte görebilecekmiyiz sizi? Bitkisel yağda yeni yatırımlar sözkonusu mu?
Küçükbay Ailesi olarak, sürekli yatırım ilkesiyle hareket ediyoruz. Sıvı yağ ve margarin sektöründeki teknolojimizi geliştirmeye devam ediyoruz. İşten kazandığımızı yine işe yatırıyoruz. Son dönemde gayrimenkul sektöründe de önemli yatırımlarla imza atıyoruz. Yapımı süren Salhane İş Merkezi, Kordon Kule Residence'ın yanı sıra, Çandarlı liman havzasında ve Alsancak'ta önemli gayrimenkuller satın aldık. Gayrimenkuldaki toplam portföyümüz de sürekli büyüyor. Sıvı yağ, margarin ve gayrimenkul sektörü dışında yeni bir sektöre yatırım düşünmüyoruz. Zeytinyağı pazarında da yükselişimiz devam edecek. İç pazar dışında ABD gibi büyük ülkelerde de zeytinyağıyla ilgili operasyonlarımız devam ediyor. Zeytinyağının yanı sıra diğer yağlara oranla daha hesaplı olan kanola yağıyla ilgili yatırımlarmız büyük bir ivme yakaladı. Orkide, dünyada giderek önemi anlaşılan ve özellikle nüfus yoğun pazarlarda ilgi gören zeytinyağında tanınan ve aranan bir marka haline geldi. 2000 yılından beri yurtdışındaki pazar payımız da ciddi bir artış gösteriyor. Fuarlarda, ülkelerin talebine göre zeytinyağı, ayçiceği veya mısır yağında önemli ihracat bağlantıları gerçekleştiriyoruz.
Kanola yağı gibi alternatif yağ üretimleri de özellikle biyoenerji çalışmaları konusunda yaygınlaşmaya başladı. Bu konuda sizin bir projeniz var mı? Bu konuda sözleşmeli tarıma geçmeyi düşünüyor musunuz?
Orkide Yağları yağları olarak bitkisel yağ fiyatlarının son yıllarda hızla yükselmesiyle ayçiçek yağına alternatif gösterilen kanoladaki ürün yelpazesini genişletme kararı aldık. Kanola yağı için yeni yatırımlar gündemimizde. Türk çiftçisinin kuraklık nedeniyle, ayçiçeğe oranla daha az su isteyen, buna karşın yüksek verim ve gelir sağlayan kanolanın üretimine yönelmesi bitkisel yağ firmalarının bu konudaki yatırımlarını da hızlandırdı. Kanola bitkisinin tohumlarından elde edilen kanola yağı benzerleri arasında en düşük doymuş yağ oranına sahip sağlıklı bir yağdır.
Orkide Kanola Yağı, doğal anti oksidan E vitamininin yanı sıra, K vitamini de içeriyor. Ayçiçek yağının kullanıldığı her yerde tercih edilebiliyor, lezzet olarak da ayçiçekle büyük benzerlik taşıyor. Kolesterol ve kandaki yağ oranını düşüren, bağışıklık sistemini güçlendiren, damar tıkanıklıklarının oluşmasını engelleyen kanola yağı, kalp krizi riskini de önemli ölçüde düşürüyor. Yüksek kaynama noktasına sahip olmasıyla, iyi bir kızartma yağı olan Orkide kanola yağı, sıcak - soğuk yemekler, hamur işlerinde, salatalarda rahatlıkla kullanılabiliyor. Orkide Kanola Yağı, catering sektöründe, tatlı üreticileri ve özel yemek fabrikaları tarafından yoğun olarak tercih ediliyor.
Yurtiçi ve yurtdışı fuarların marka imajınıza ne tür katkıları oluyor?
2008 yılı sonuna kadar yerli ve yabancı 22 fuarda tanıtım yaparak,
Orkide zeytinyağı başta olmak üzere ürünlerimizin tüm dünyadaki bilinirliğini arttırmayı hedefliyoruz. Fuarlar markamıza önemli katkı sağlarken; hedef pazarlardaki gücümüzü arttırıyor. İhracat konusundaki hedeflerimizi büyütmemize olanak sağlıyor.
Son dönemde PAPIX'i satın alarak plastik ambalaj sektörüne de adım attınız...
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'ndeki 12 bin metrekarelik modern tesislerinde pet şişe ve preform üretimi gerçekleştiren Papix'i bünyemize kattık. İzmirli Uslu Ailesi tarafından 1969 yılında kurulan ve günlük 20 tonluk kapasitesiyle pet şişe üretiminde lider durumda olan Papix'i satın aldıktan sonra pet şişeden, preforma kadar geniş bir yelpazede üretim gerçekleştiren şirketin kapasitesini ilk etapta 5 milyon dolarlık yatırımla yüzde 100 arttıracağız. Yağ sektöründeki ambalaj ihtiyacımızın yüzde 75'ini bugüne dek Papix'ten sağlıyorduk. Papix, İzmir'in gurur kaynağı sanayi kuruluşlarından birisi konumunda. Bu satın almanın İzmir ekonomisine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. Papix, sütten, deterjana farklı sektörler için pet şişe üretiyor. Kapasitenin yüzde 100 arttırılmasıyla hem mevcut müşterilerin, hem de yeni müşterilerin beklentilerine daha hızlı yanıt verecek. Yeni yatırımlarla 2009 yılında çalışan sayısını 70'den 100'e yükselteceğiz.
Dahilde işleme rejimiyle ilgili bir sorununuz vardı. O ne aşamada?
Yıllardır dünya borsalarında 600 - 900 dolar arasında seyreden ham yağ fiyatlarının son 2 yılda dönemde yüzde yüze varan artışlar yaşandı. Buna bağlı olarak Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında bitkisel yağ ihraç eden firmalar büyük ölçüde zarar görüyor. Bu olumsuz durumun kısa vadeli ve orta vadeli etkilerini sözkonusu. Kısa vadede Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında bitkisel yağ ihraç eden firmalar % 80 döviz kullanım oranını yakalamak zorundadırlar. Fakat ham yağ fiyatlarının bin–bin 500 dolar düzeyine çıkmasıyla ihracatçı firmalar yurt dışı rekabet fiyatlarına ulaşamıyor. Zira ham yağ fiyatlarındaki aşırı artış, bu marjın açılmasına neden oldu ve rekabet yaratacak fiyat oluşturulamamaktadır. Türkiye ihraç fiyatları ton başı 100 dolar yüksek kalmaktadır. Bu durumda bitkisel yağ ihraç eden firmalar müşterilerini kaybetmektedirler. Orta vadeli etki ise Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında bitkisel yağ ihraç eden firmalar ihraç ettikleri rafine ayçiçeği yağına karşılık, ithalatlarını Dış Ticaret Müsteşarlığının son eylül ayı düzenlemesiyle ekim ayında yapabileceklerdir. Daha önce ithal yasağı Ağustos-Ocak dönemiydi. Yeni düzenleme ile ithal yasağı Ağustos – Eylül dönemine çekilmiştir. Ancak bu durum ithal yasağı döneminde öncesinde ve sonrasında ihracatını yapıp, ithalatını yapmamış firmaları olumsuz yönde etkilemiştir. Zira ihracatçı firmalar ham yağ girdilerini 800 - 900 dolar arasında hesaplarken, ithal yasağının kalktığı dönemde ham ayçiçeği yağı fiyatı Türkiye teslim bin 400 – bin 500 dolar düzeyine çıkmıştır. İhracatçı firmalar ihraç ettikleri malları nasıl yerine koymayı düşündükleri gibi % 80 döviz kullanım oranını da yakalamaları hayal olmuştur. Bu durumdan kurtulmak için Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bir an önce acil önlemler alması gerekiyor. Bunun başlangıcı olarak döviz kullanım oranında yeni bir düzenlemeye gidilerek % 90 oranına geçilmesi yerinde olacaktır. Aksi takdirde her geçen gün bitkisel yağ ihraç eden firmalar, müşterilerini ve pazarlarını kaybedecek ve bitkisel yağda ihracat durma noktasına gelecektir.
Bir zeytinyağı tanıtım serüveni
Reşat Akıllıoğlu
1999-2000 yılları döneminde İstanbul'daki balık ve et lokantalarına internet üzerinden randevu alarak önce yağı tanıtmak,sonra da satışını yapmak için yoğun bir çaba içinde olduk.
Karşılaştığım olayları derlesem eminim çok hoş bir kitap olur.
Şu an gülümsedim...Tarihi Sultan Ahmet Köftecisinde çalışan biriyle piyazdaki ayçiçek yağı konusunda tartışmış, yemeğimi de zehir etmeyi becermiştim.Israrla döktüğü yağa zeytinyağı demesi ve benim Anadolu insanının her türlü yağa zeytinyağı da diyor olması alışkanlığını bilmememden kaynaklı noksanlığım,toyluğum gülümsetti yine.
Bir arkadaşımla Yeniköy'de yemek ve kalın bir hesaptan sonra o mekana yağ satmak isteyip te "kaç para 5 lik....şu para...pahalı ...nasıl yani,ben senin yemeğine bi ton verdim sormadan demek ki sen ucuz malzemeyle bize sundun her şeyi, buraya gelmemek lazım diyerek" sinirlenmem bir de...
Yıl 1998 Komili'nin 500 ml. "sadece 20.000 şişe",VERDE'nin 500 ml. siyah marasca şişeleri o dönem ürünü hep!
Laleli'nin teknik, Adatepe ve Tuğrul Şavkay'ın popüler tanıtım çalışmaları izledi bunu.
Tariş Zeytin A.Ş'nin 2002'de zeytinyağının ne olduğu,nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili iyi bütçeli çalışmaları bizlerin kendimizi anlatabilmesi için daha da rahatlamamızı sağladı...
Daha kaliteli,çeşitli ürünler,gourme ürünleri izledi(Laleli mandalinalı yağ üretti 2002).
Sonra diğer büyük yağ firmaları pazar payı çalışmaları ve bazı girişimcilerin konularının dışında olan zeytinyağına yatırımları.... kaliteli yağ üretimi ilk konu oldu satış 2.planda kaldı.
Ellerimizde sapı kopan 18 lik tenekelerle araç girmeyen Beyoğlu sokaklarına yağ taşıdık o dönem.Aldığımız paranın değil,oraya yağ satabilmenin romantik hazzı !
Körfez sızmasını satarken hep romantik davrandık.Bilhassa Edremit'li arkadaşlarımızla boğazlarımız şişene kadar anlattık fuarlarda.
Bazen diyorum "kaç paralık yağ istiyorsun,tüccarım ben hazırlarım," demek yerine önce bir zeytinağacı gibi köklerimizle bu toprağa bağlı,gelecekte de tarihimizin burada olacağı düşüncesiyle hep kendi memleketimizi anlattık.Yağımızı kupa yaparak değerlendirmek bir yöntemken üstelik. Mono yağ satmak,üstelik pahalı,üstelik iyi üretilmiş...
Satın almanın da bir kültür olduğunu zaman harcayarak öğrendik.
Kime ne satmak? Önce ülkemize sağlık satmak...
Firmaların ilk önce güçlü olması gerektiği yerin kendi toprakları olarak düşünüyorum.
Kainattaki büyü kuralı da öyledir...içeriden dışarıya doğru büyür her şey.
Kendi topraklarımızda, 2000'lerin başı trendiyle topyekün neler yapılabildiğine ve neleri tetiklediğine hepimiz şahit olduk.
Tüm bu kısa hatırlatmalardan sonra...üstelik hepimiz aynı traktörün römorkuna sabah ezan ayazı binmiş giderken ,
ZEYTİNYAĞI TANITIM GRUBUMUZ VE BÜTÇEMİZ VARKEN VE RAMAZAN AYINA GİRERKEN;
Sayın Cumhurbaşkanı'mıza televizyonda BEN SAĞLIĞIM İÇİN ZEYTİNYAĞI YİYORUM dedirtmeliyiz. Olmuyorsa Sezen Aksu'sundan, Cem Yılmaz'ına...Politikacısından, futbolcusuna bir "aganigi fındık" gibi reklam kampanya koymalıyız düşüncesindeyim. Bu büyük firmaların işine gelir diye düşünen varsa yeni bir şey söylesin istiyorum.
Aslında olduğu yerde dönen matkap gibiyiz. Bir şey yapmalı...
Traktörü devirecekler diye endişeleniyorum.
1999-2000 yılları döneminde İstanbul'daki balık ve et lokantalarına internet üzerinden randevu alarak önce yağı tanıtmak,sonra da satışını yapmak için yoğun bir çaba içinde olduk.
Karşılaştığım olayları derlesem eminim çok hoş bir kitap olur.
Şu an gülümsedim...Tarihi Sultan Ahmet Köftecisinde çalışan biriyle piyazdaki ayçiçek yağı konusunda tartışmış, yemeğimi de zehir etmeyi becermiştim.Israrla döktüğü yağa zeytinyağı demesi ve benim Anadolu insanının her türlü yağa zeytinyağı da diyor olması alışkanlığını bilmememden kaynaklı noksanlığım,toyluğum gülümsetti yine.
Bir arkadaşımla Yeniköy'de yemek ve kalın bir hesaptan sonra o mekana yağ satmak isteyip te "kaç para 5 lik....şu para...pahalı ...nasıl yani,ben senin yemeğine bi ton verdim sormadan demek ki sen ucuz malzemeyle bize sundun her şeyi, buraya gelmemek lazım diyerek" sinirlenmem bir de...
Yıl 1998 Komili'nin 500 ml. "sadece 20.000 şişe",VERDE'nin 500 ml. siyah marasca şişeleri o dönem ürünü hep!
Laleli'nin teknik, Adatepe ve Tuğrul Şavkay'ın popüler tanıtım çalışmaları izledi bunu.
Tariş Zeytin A.Ş'nin 2002'de zeytinyağının ne olduğu,nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili iyi bütçeli çalışmaları bizlerin kendimizi anlatabilmesi için daha da rahatlamamızı sağladı...
Daha kaliteli,çeşitli ürünler,gourme ürünleri izledi(Laleli mandalinalı yağ üretti 2002).
Sonra diğer büyük yağ firmaları pazar payı çalışmaları ve bazı girişimcilerin konularının dışında olan zeytinyağına yatırımları.... kaliteli yağ üretimi ilk konu oldu satış 2.planda kaldı.
Ellerimizde sapı kopan 18 lik tenekelerle araç girmeyen Beyoğlu sokaklarına yağ taşıdık o dönem.Aldığımız paranın değil,oraya yağ satabilmenin romantik hazzı !
Körfez sızmasını satarken hep romantik davrandık.Bilhassa Edremit'li arkadaşlarımızla boğazlarımız şişene kadar anlattık fuarlarda.
Bazen diyorum "kaç paralık yağ istiyorsun,tüccarım ben hazırlarım," demek yerine önce bir zeytinağacı gibi köklerimizle bu toprağa bağlı,gelecekte de tarihimizin burada olacağı düşüncesiyle hep kendi memleketimizi anlattık.Yağımızı kupa yaparak değerlendirmek bir yöntemken üstelik. Mono yağ satmak,üstelik pahalı,üstelik iyi üretilmiş...
Satın almanın da bir kültür olduğunu zaman harcayarak öğrendik.
Kime ne satmak? Önce ülkemize sağlık satmak...
Firmaların ilk önce güçlü olması gerektiği yerin kendi toprakları olarak düşünüyorum.
Kainattaki büyü kuralı da öyledir...içeriden dışarıya doğru büyür her şey.
Kendi topraklarımızda, 2000'lerin başı trendiyle topyekün neler yapılabildiğine ve neleri tetiklediğine hepimiz şahit olduk.
Tüm bu kısa hatırlatmalardan sonra...üstelik hepimiz aynı traktörün römorkuna sabah ezan ayazı binmiş giderken ,
ZEYTİNYAĞI TANITIM GRUBUMUZ VE BÜTÇEMİZ VARKEN VE RAMAZAN AYINA GİRERKEN;
Sayın Cumhurbaşkanı'mıza televizyonda BEN SAĞLIĞIM İÇİN ZEYTİNYAĞI YİYORUM dedirtmeliyiz. Olmuyorsa Sezen Aksu'sundan, Cem Yılmaz'ına...Politikacısından, futbolcusuna bir "aganigi fındık" gibi reklam kampanya koymalıyız düşüncesindeyim. Bu büyük firmaların işine gelir diye düşünen varsa yeni bir şey söylesin istiyorum.
Aslında olduğu yerde dönen matkap gibiyiz. Bir şey yapmalı...
Traktörü devirecekler diye endişeleniyorum.
Markalaşamayan Hataylı zeytin üreticisi sıkıntılı
AA
25 Ağustos 2008,Pazartesi
Türkiye üretiminin yüzde 9'unu karşılayan Hatay'da üretilen zeytinyağının yüzde 70'i markalaşma olmadığı için diğer kentlere ham yağ olarak satılıyor.
Şu an kentte 6 zeytinyağı markasının bulunduğunu, ancak kent kapasitesinin bunun iki katı olduğunun altını çizen Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hikmet Çinçin, üreticilerin markalaşma olmadığı için pazar bulmakta sıkıntı yaşadığını söyledi.
Hikmet Çinçin, Hatay'da 270 bin 766 hektarlık tarım arazisinin 46 bin 317 hektarında zeytin üretiminin yapıldığını belirtti. Kentte yaklaşık 6 milyon meyve veren olmak üzere toplam 14 milyon civarında zeytin ağacının bulunduğunu ifade eden Çinçin, geçen yıl kentte 158 bin 575 ton zeytin üretiminin yapıldığını, 32 bin 648 ton zeytinyağı elde edildiğini vurguladı. Hatay'da 5 çeşit zeytin ekimi yapıldığını kaydeden Çinçin, şu bilgileri verdi: "Kentte zeytin ve zeytinyağının kalitesi çok yüksek. Bu kadar önemli bir potansiyele sahip Hatay'da üretilen zeytinyağının sadece yüzde 30'u markalaşarak Lübnan, Ürdün Suudi Arabistan gibi Arap ve Ortadoğu ülkelerine ihraç ediliyor. Geri kalan yüzde 70'lik kısım ise İstanbul ve İzmir gibi kentlere ham yağ olarak gönderilip orada firmalar tarafından işlenerek farklı markalarla reyonlarda yerini alıyor. Bu durum kentimiz için büyük bir kayıp oluşturuyor."
Üreticiler sıkıntılı
Kentte yüksek kalitede zeytinyağı üretilmesine karşın markalaşmayla ilgili sıkıntı bulunduğunu ifade eden Çinçin, "Zeytincilik konusunda büyük potansiyele sahip kentimizi zeytinyağı ile tanıtabiliriz. Bunun için öncelikle kentte üretilen zeytin çeşitlerinin tescilini yaptırmalıyız. Daha sonra zeytinle ilgili ürünlerin ön plana çıkarılması için Uluslararası Zeytinyağı Kongresi düzenlenmeli" diye konuştu.
25 Ağustos 2008,Pazartesi
Türkiye üretiminin yüzde 9'unu karşılayan Hatay'da üretilen zeytinyağının yüzde 70'i markalaşma olmadığı için diğer kentlere ham yağ olarak satılıyor.
Şu an kentte 6 zeytinyağı markasının bulunduğunu, ancak kent kapasitesinin bunun iki katı olduğunun altını çizen Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hikmet Çinçin, üreticilerin markalaşma olmadığı için pazar bulmakta sıkıntı yaşadığını söyledi.
Hikmet Çinçin, Hatay'da 270 bin 766 hektarlık tarım arazisinin 46 bin 317 hektarında zeytin üretiminin yapıldığını belirtti. Kentte yaklaşık 6 milyon meyve veren olmak üzere toplam 14 milyon civarında zeytin ağacının bulunduğunu ifade eden Çinçin, geçen yıl kentte 158 bin 575 ton zeytin üretiminin yapıldığını, 32 bin 648 ton zeytinyağı elde edildiğini vurguladı. Hatay'da 5 çeşit zeytin ekimi yapıldığını kaydeden Çinçin, şu bilgileri verdi: "Kentte zeytin ve zeytinyağının kalitesi çok yüksek. Bu kadar önemli bir potansiyele sahip Hatay'da üretilen zeytinyağının sadece yüzde 30'u markalaşarak Lübnan, Ürdün Suudi Arabistan gibi Arap ve Ortadoğu ülkelerine ihraç ediliyor. Geri kalan yüzde 70'lik kısım ise İstanbul ve İzmir gibi kentlere ham yağ olarak gönderilip orada firmalar tarafından işlenerek farklı markalarla reyonlarda yerini alıyor. Bu durum kentimiz için büyük bir kayıp oluşturuyor."
Üreticiler sıkıntılı
Kentte yüksek kalitede zeytinyağı üretilmesine karşın markalaşmayla ilgili sıkıntı bulunduğunu ifade eden Çinçin, "Zeytincilik konusunda büyük potansiyele sahip kentimizi zeytinyağı ile tanıtabiliriz. Bunun için öncelikle kentte üretilen zeytin çeşitlerinin tescilini yaptırmalıyız. Daha sonra zeytinle ilgili ürünlerin ön plana çıkarılması için Uluslararası Zeytinyağı Kongresi düzenlenmeli" diye konuştu.
"Tarım satış kooperatifleri birlikleri yeniden yapılandırılmalı"
Dünya
23 Ağustos 2008,C.Tesi
Bakan Çağlayan, Tarım Yıldızları Yarışması Ödül Töreni sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı
İZMİR - Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, tarım satış kooperatifleri birliklerinin "yeniden yapılanma sürecine, yeni bir anlayış ve imaja ihtiyaçlarını" olduğunu belirtti.
İzmir Ticaret Borsası tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenen Tarım Yıldızları Yarışması Ödül Töreni sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Çağlayan, tarım satış kooperatifleri ve bunların oluşturduğu birliklerle ilgili hazırlanan yeni kanun düzenlemesi konusundaki çalışmaların yıl sonuna kadar netleşeceğini söyledi.
"Birliklerin bilanço zararlarının silinmesi ile ilgili bir düzenleme söz konusu mudur?" sorusunu yanıtlayan Çağlayan, "Böyle bir konunun olması öncelikle Maliye Bakanlığı ve Hazine'nin mutabakatıyla olabilir. Bu konuda somut bir şey yok ama getirilen talepler var. Bu taleplerin incelenmesi ve değerlendirilmesi devam ediyor, netleştirilmiş veya netleştirilecek bir şey söz konusu değil.
Daha evvel 16 birliğin 2 milyar YTL borcu affedildi. Tarım satış birliklerimizin de mutlak suretle geçmişte nerede hata yaptık, nasıl yaptık, bu hatayı bir daha nasıl yapmamalıyız değerlendirmesi gerekiyor. Mutlaka yeniden bir yapılanma sürecine, yeni bir anlayışa, yeni bir imaja da ihtiyaçları olduğunu da özellikle ifade etmek istiyorum."
23 Ağustos 2008,C.Tesi
Bakan Çağlayan, Tarım Yıldızları Yarışması Ödül Töreni sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı
İZMİR - Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, tarım satış kooperatifleri birliklerinin "yeniden yapılanma sürecine, yeni bir anlayış ve imaja ihtiyaçlarını" olduğunu belirtti.
İzmir Ticaret Borsası tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenen Tarım Yıldızları Yarışması Ödül Töreni sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Çağlayan, tarım satış kooperatifleri ve bunların oluşturduğu birliklerle ilgili hazırlanan yeni kanun düzenlemesi konusundaki çalışmaların yıl sonuna kadar netleşeceğini söyledi.
"Birliklerin bilanço zararlarının silinmesi ile ilgili bir düzenleme söz konusu mudur?" sorusunu yanıtlayan Çağlayan, "Böyle bir konunun olması öncelikle Maliye Bakanlığı ve Hazine'nin mutabakatıyla olabilir. Bu konuda somut bir şey yok ama getirilen talepler var. Bu taleplerin incelenmesi ve değerlendirilmesi devam ediyor, netleştirilmiş veya netleştirilecek bir şey söz konusu değil.
Daha evvel 16 birliğin 2 milyar YTL borcu affedildi. Tarım satış birliklerimizin de mutlak suretle geçmişte nerede hata yaptık, nasıl yaptık, bu hatayı bir daha nasıl yapmamalıyız değerlendirmesi gerekiyor. Mutlaka yeniden bir yapılanma sürecine, yeni bir anlayışa, yeni bir imaja da ihtiyaçları olduğunu da özellikle ifade etmek istiyorum."
Sunday, August 24, 2008
Ata Demirer : Zeytinyağı ağacın kanıdır. Bir nevi zeytin drakulasıyım ben... Geceleri çıkıp ağaçları ısırıyorum.
Figen Yanık
Sabah Pazar
24 AĞUSTOS 2008,Pazar
"Beden hafiflerse ruh da hafifler,'' sözü sanki Ata Demirer için söylenmiş. Yalnız herkesi şaşırttığı kilolarında değil ruhunda da öyle bir hafifleme olmuş ki ne iki yıl önce Avrupa Yakası setlerinde yaşanan fırtınalardan ne de şöhret hırsından izler kalmış... Bozcaada'daki evinin bahçesindeki zeytin ağaçlarından elde ettiği zeytinyağının saflığı gibi bir haller gelmiş üstüne...
- Zayıflamaya devam mı? Son diyetisyeniniz sizin için "Asker disiplini var,'' demiş...
Ata Demirer- Benim karakterim öyle...
- Siz de ondan zeytin ve zeytinyağını masanızdan eksik etmemesini istemişsiniz...
Ata Demirer- Benim sevdam da zeytinyağı. Hayattaki en büyük hobim. Bozcaada'daki zeytinliklerimizden 2 ton zeytinden 600 kg. zeytinyağı aldık. Geyikli, Ezine'de fabrikalar var, gelip oradan alıyorlar. Bir miktarı onlarda kalıyor, gerisini ben alıyorum. Çocukluğumdan beri Kuzey Ege'deyim, alışmışım. Başka hiçbir yağa böyle tutku duymadım. Ayrıca bir sahicilik verir insana, rehabilitasyon süreci yaşatır sürekli kullanınca. Bir de rakı içerken zeytinyağlı mezeler, diğerlerine ağır bir baskı yapar. Zeytinyağı ağacın kanıdır. Bir nevi zeytin drakulasıyım ben... Geceleri çıkıp ağaçları ısırıyorum. (kahkahalar...)
Sabah Pazar
24 AĞUSTOS 2008,Pazar
"Beden hafiflerse ruh da hafifler,'' sözü sanki Ata Demirer için söylenmiş. Yalnız herkesi şaşırttığı kilolarında değil ruhunda da öyle bir hafifleme olmuş ki ne iki yıl önce Avrupa Yakası setlerinde yaşanan fırtınalardan ne de şöhret hırsından izler kalmış... Bozcaada'daki evinin bahçesindeki zeytin ağaçlarından elde ettiği zeytinyağının saflığı gibi bir haller gelmiş üstüne...
- Zayıflamaya devam mı? Son diyetisyeniniz sizin için "Asker disiplini var,'' demiş...
Ata Demirer- Benim karakterim öyle...
- Siz de ondan zeytin ve zeytinyağını masanızdan eksik etmemesini istemişsiniz...
Ata Demirer- Benim sevdam da zeytinyağı. Hayattaki en büyük hobim. Bozcaada'daki zeytinliklerimizden 2 ton zeytinden 600 kg. zeytinyağı aldık. Geyikli, Ezine'de fabrikalar var, gelip oradan alıyorlar. Bir miktarı onlarda kalıyor, gerisini ben alıyorum. Çocukluğumdan beri Kuzey Ege'deyim, alışmışım. Başka hiçbir yağa böyle tutku duymadım. Ayrıca bir sahicilik verir insana, rehabilitasyon süreci yaşatır sürekli kullanınca. Bir de rakı içerken zeytinyağlı mezeler, diğerlerine ağır bir baskı yapar. Zeytinyağı ağacın kanıdır. Bir nevi zeytin drakulasıyım ben... Geceleri çıkıp ağaçları ısırıyorum. (kahkahalar...)
Selesta karma prina yeni bir ekonomik yağ
Hürriyet Ege
24 Ağustos 2008,Pazar
SELESTA markası ile zeytinden ikinci kademede elde edilen kızartmalık Karma Prina Yağ’ın tüketimi artan bir seyir izliyor. Marbil-Bilginoğlu AŞ tarafından üretilen yağ, başta ABD, Kanada ve Japonya olmak üzere çeşitli ülkelere ihraç ediliyor. Zeytin çekirdeğinden üretilen prina yağının naturel sızma zeytinyağı ile zenginleştirilmesinden elde edilen karma prina yağ, lezzet ve aroma olarak zeytinyağını aratmıyor. Yağın fiyat olarak ise zeytinyağına göre çok daha ekonomik olduğunu belirten Yönetim Kurulu Başkanı Erden Bilginoğulları bu doğal ve sağlıklı yağı Türkiye pazarına sundukları için mutlu olduklarını söyledi.
24 Ağustos 2008,Pazar
SELESTA markası ile zeytinden ikinci kademede elde edilen kızartmalık Karma Prina Yağ’ın tüketimi artan bir seyir izliyor. Marbil-Bilginoğlu AŞ tarafından üretilen yağ, başta ABD, Kanada ve Japonya olmak üzere çeşitli ülkelere ihraç ediliyor. Zeytin çekirdeğinden üretilen prina yağının naturel sızma zeytinyağı ile zenginleştirilmesinden elde edilen karma prina yağ, lezzet ve aroma olarak zeytinyağını aratmıyor. Yağın fiyat olarak ise zeytinyağına göre çok daha ekonomik olduğunu belirten Yönetim Kurulu Başkanı Erden Bilginoğulları bu doğal ve sağlıklı yağı Türkiye pazarına sundukları için mutlu olduklarını söyledi.
BAKAN ÇAĞLAYAN: "GIDA ÜRÜNLERİ PETROLDEN DAHA BÜYÜK STRATEJİK ÖNEME SAHİP OLMAYA BAŞLADI"
CHA
23 Ağustos 2008,Cumartesi
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, gıda ürünlerinin artık petrolden daha büyük stratejik öneme sahip olmaya başladığını söyledi. Çağlayan, hükümetin Türk tarımını küresel rekabete hazırlamak amacıyla çalışmalar yaptığını dile getirdi.
İzmir Ticaret Borsası (İTB) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Tarımın Yıldızları Yarışması'nın ödül töreni Hilton Oteli'nde düzenlendi. Bu yılki tarımın yıldızları seçilen pamukta Aydınlı üretici Ali Barışık, üzümde Manisalı Ali Topal, incirde Aydınlı Ali Hikmet Avcu ve zeytinde Manisalı Ali Osman Tekin, ödüllerini Bakan Çağlayan, İzmir Valisi Cahit Kıraç ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun elinden aldı.
Törende konuşan Çağlayan, kuraklık sebebiyle tarım ürünlerinin öneminin her geçen gün daha çok arttığına dikkat çekti. Tarımın gücünün teknoloji kullanılmadan ortaya çıkmasının mümkün olmadığını dile getiren Çağlayan, organik tarımın ve ürünlerin pazarlanmasının da önemine dikkat çekerek, hükümetin tarım ürünlerine yönelik çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. 1 Ekim tarihinden itibaren tarım ihtisas organize sanayi bölgelerinin (OSB) yer alacağı projenin kanun haline gelerek uygulamaya geçirileceğini anlatan Bakan Çağlayan, "Bu kanun kapsamında 13 tarım ihtisas OSB kurulacaktır. Ayrıca lisanslı depoculuk kanunu da geçen dönem çıkarılmış ancak uygulamadaki birtakım sıkıntılardan dolayı yürürlüğe girememiştir. Lisanslı depoculuk için başvuran sekiz şirketten izin verilen ikisinden biri çalışmalarını tamamlamak üzeredir" dedi.
Toptancı halleriyle ilgili kanun taslağını radikal bir değişiklikle Meclis'e göndereceklerini anlatan Sanayi ve Ticaret Bakanı, kışın 71 bin, yazın ise 38 bin YTL gelir elde edilen bu sektörde pazarın sadece yüzde 30'unun kayıt altında olduğuna dikkat çekti. Bakan Çağlayan, kayıtdışılığı önlemek için çalıştıklarını ifade ederek, "Ürün kaybı yüzde 25 azalırken yüzde 70'lere varan kayıtdışılığın da önüne geçeceğiz. Bu tüketiciye de enflasyon rakamlarına da olumsuz yansıyor. Rüsum bedelleriyle ilgili karar da çıkacak. Ürün künyesi mecburiyeti getiriyoruz; tüketici, bir ürünün nerede yetiştirildiğini öğrenebilecek. Bu kanunla gıda güvenliğini de sağlanacak. Karar iki hafta içinde Başbakan'a, oradan da Meclis Genel Kurulu'na gidecek" şeklinde konuştu.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise kuraklık sebebiyle geçen yıl 5 milyar YTL zarar ve yüzde 35 verim kaybı yaşandığını söyledi. Daha az ilaç kullanılması ve sulama imkanları sayesinde Türkiye'nin tarım açısından önünde büyük bir fırsat bulunduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, işsizliğin çözümünde ve cari açıkla mücadelede tarımın stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı.
Vali Kıraç da İzmir'in tarım ürünü çeşitliliğine dikkat çekerek, çiftçilerin teknoloji kullanmasının önemine değindi. Kıraç, tarımla sanayi entegrasyonunun da mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.
23 Ağustos 2008,Cumartesi
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, gıda ürünlerinin artık petrolden daha büyük stratejik öneme sahip olmaya başladığını söyledi. Çağlayan, hükümetin Türk tarımını küresel rekabete hazırlamak amacıyla çalışmalar yaptığını dile getirdi.
İzmir Ticaret Borsası (İTB) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Tarımın Yıldızları Yarışması'nın ödül töreni Hilton Oteli'nde düzenlendi. Bu yılki tarımın yıldızları seçilen pamukta Aydınlı üretici Ali Barışık, üzümde Manisalı Ali Topal, incirde Aydınlı Ali Hikmet Avcu ve zeytinde Manisalı Ali Osman Tekin, ödüllerini Bakan Çağlayan, İzmir Valisi Cahit Kıraç ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun elinden aldı.
Törende konuşan Çağlayan, kuraklık sebebiyle tarım ürünlerinin öneminin her geçen gün daha çok arttığına dikkat çekti. Tarımın gücünün teknoloji kullanılmadan ortaya çıkmasının mümkün olmadığını dile getiren Çağlayan, organik tarımın ve ürünlerin pazarlanmasının da önemine dikkat çekerek, hükümetin tarım ürünlerine yönelik çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. 1 Ekim tarihinden itibaren tarım ihtisas organize sanayi bölgelerinin (OSB) yer alacağı projenin kanun haline gelerek uygulamaya geçirileceğini anlatan Bakan Çağlayan, "Bu kanun kapsamında 13 tarım ihtisas OSB kurulacaktır. Ayrıca lisanslı depoculuk kanunu da geçen dönem çıkarılmış ancak uygulamadaki birtakım sıkıntılardan dolayı yürürlüğe girememiştir. Lisanslı depoculuk için başvuran sekiz şirketten izin verilen ikisinden biri çalışmalarını tamamlamak üzeredir" dedi.
Toptancı halleriyle ilgili kanun taslağını radikal bir değişiklikle Meclis'e göndereceklerini anlatan Sanayi ve Ticaret Bakanı, kışın 71 bin, yazın ise 38 bin YTL gelir elde edilen bu sektörde pazarın sadece yüzde 30'unun kayıt altında olduğuna dikkat çekti. Bakan Çağlayan, kayıtdışılığı önlemek için çalıştıklarını ifade ederek, "Ürün kaybı yüzde 25 azalırken yüzde 70'lere varan kayıtdışılığın da önüne geçeceğiz. Bu tüketiciye de enflasyon rakamlarına da olumsuz yansıyor. Rüsum bedelleriyle ilgili karar da çıkacak. Ürün künyesi mecburiyeti getiriyoruz; tüketici, bir ürünün nerede yetiştirildiğini öğrenebilecek. Bu kanunla gıda güvenliğini de sağlanacak. Karar iki hafta içinde Başbakan'a, oradan da Meclis Genel Kurulu'na gidecek" şeklinde konuştu.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise kuraklık sebebiyle geçen yıl 5 milyar YTL zarar ve yüzde 35 verim kaybı yaşandığını söyledi. Daha az ilaç kullanılması ve sulama imkanları sayesinde Türkiye'nin tarım açısından önünde büyük bir fırsat bulunduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, işsizliğin çözümünde ve cari açıkla mücadelede tarımın stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı.
Vali Kıraç da İzmir'in tarım ürünü çeşitliliğine dikkat çekerek, çiftçilerin teknoloji kullanmasının önemine değindi. Kıraç, tarımla sanayi entegrasyonunun da mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Avuç içi kadar mutluluk gerginliğe iyi gelir!
Yenişakran 3. Zeytin ve Deniz Festivali
Ünal Irkdaş
24 Ağustos 2008,Pazar
Zeytinlikler içinde yer alan güzel sahil beldemiz Yenişakran’da, bu yıl 3. Zeytin ve Deniz Festival’i 22-24 Ağustos 2008 tarihleri arasında düzenlendi. Festivalin ikinci gününde Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birlik Başkanımız Sn. Cahit Çetin’in de katılacağı “Zeytin ve Zeytinyağı” konulu bir sempozyumun Cumartesi saat 17:00 de yapılacağı duyuruldu. Belediye Başkanımız Sn. Zeki Şen özellikle belediye meclis üyesi Sn. Hüseyin Esenkaya’yı telefonla arayarak “Ünal Abi’ye haber ver, gelsin Sn. Cahit Çetin’e sorular sorsun” diye haber gönderdi. Birkaç dosttan da ısrarlı davet gelince, zeytinlerimi sulamaya ara verip sempozyuma katılmaya karar verdim. Zeytindostu Derneğini, Tariş üyelerini ve bütün zeytin dostlarını ilgilendireceğini zannettiğim enteresan bazı olaylar oldu. Bunları aktarmaya çalışacağım.
Konuşmacılar masasında sırasıyla; Tariş Z.& Zeytinyağı Birlik Başkanı Sn. Cahit Çetin, Ziraat Odası Bşk. Prof. Kamil Sındır, oturum başkanı olarak Ege TV’den Sn. Özgür Hancıoğlu, UZZK Bşk. Dr. Mustafa Tan, Yenişakran Bld. Bşk. Sn. Zeki Şen ve Murat Narin yerlerini aldılar. Uzun masanın iki yanında Tariş ürünleri gayet güzel sergilenmişti.
Bld. Başkanımız açılış konuşmasında zeytin üreticilerinin az sayıdaki katılımından sitem etti. Kanaatimce üreticinin rağbet göstermeme sebebi, son iki yıldır hemen hemen hiç yok denecek kadar az üründen sonra bu yıl yöremizde güzel ve bereketli bir ürün beklentisine rağmen, üretici karamsardı. Çünkü akaryakıt, gübre, hasad maliyetleri gibi girdilerin çok aşırı artmasına rağmen, zeytinyağı fiyatları yerinde sayıyordu. Sektörde piyasa yapıcılar arasında uyum yok, çekişme ve itham vardı. Üretici önünü göremediği için karamsardı. Mahsul bereketine dahi sevinemiyordu. Konuşmacılar genelde zeytin ve zeytinyağı konusundan çok, özellikle siyasi içerikli sanki seçim adayları gibi konuşmalar yaptılar. Tabii ki bu üreticinin beklentilerini hiçbir şekilde karşılamadı.
Belediye Başkanımızdan sonra oturum başkanı Sn. Özgür Hancıoğlu özetle; tarım politikalarımızın yanlışlıklarına vurgu yaparak, tarımsal kredi veren yabancı sahipli bankalara dikkat edilmesine, IMF ilişkilerimize, ithalat ve ihracat dengesizliğine dayalı dış ticaret açıklarımıza değinen güzel ve duygusal bir konuşma yaptı, ve sözü Sn. Cahit Çetin’e verdi.
Belirtmekte yarar gördüğüm için değineceğim, Sn. Cahit Çetin’i rahmetli eski Birlik Başkanımız Cafer Konsoloğlu’dan başkanlığı devraldığından beri tanıyor ve Tariş zeytinyağı kooperatif üyeleri için yaptığı olumlu şeyleri her zaman takdir ve minnetle anıyorum. Fakat bilerek veya bilmeyerek yaptığı veya yapacağı olumsuzlukları da açık kalplilikle belirtmeyi de bir Zeytindostu olarak görev addediyorum.
Sn. Cahit Çetin konuşmasında özetle; çok çeşitli ürünler ürettiklerini, bunları yurtdışında tanıttıklarını, zeytin üreticisine daima sahip çıktıklarını ve çıkacaklarını açıkladı. Daha sonra Zeytindostu Derneğimizi, tüccarları ve ihracatçıları kastederek, zeytinyağı üzerine dış güçlerle işbirliği içinde oyunlar düzenlendiğini, DİR talepleri ile ihracatçının üreticinin geleceğine ipotek koymak istendiğinden bahsetti. Pamuk, tütün gibi ürünlerden sonra zeytininde bitirilmek istendiğini anlattı. Tariş’in bu oyunları bozacağını ve çok güçlü olduğunu belirtti, üreticinin aynen geçmişte olduğu gibi yağını Tariş’e teslim etmesini istedi. Orada konuşma fırsatı olmayan bir sivil toplum kuruluşu olan Zeytindostu Derneği, tüccarlar ve ihracatçılar hakkında söylediklerini tasvip etmediğim halde sabırla dinledim. Oturum başkanına soru sorabilir miyiz dediğimde, birinci tur sonunda soruları yazılı alacağını ve izleyicilere söz vermeyeceğini belirttiği için, tur sonunda Sn. Cahit Çetin’e yazılı olarak şunları sordum;
1. Seksen çeşit şişede yağ ürettik, ABD-Şikago’da, Kanada-Toronto’da, 1,5 milyon nüfuslu bir Afrika adasında, İngiltere Kraliçesi’nin alışveriş ettiği Londra’daki Harrods mağazasında ürün sergileyeceğinize, Türkiye’nin 82 vilayetinde bayilikler verip süper marketlerde veya Bakkal Ahmet/ Mehmet’lerin dükkanında ürünümüzü halkımıza makul fiyatlara satmaya çalışsaydınız daha iyi olmaz mıydı?
2. Geçmişte üreticiden 30-40 bin ton yağ alırdınız, acaba 2007-2008 sezonunda Tariş olarak toplam ve benim üyesi olduğum Zeytindağ Kooperatifinde ne kadar yağ teslim aldınız?
3. 2000 yılında Tariş’in bütün borçları silindi ve takriben 7 yıl sonra borcunuzun 100 trilyon olduğu söyleniyor. Sadece 2007 yılında 25 trilyon bilanço zararı açıkladınız, yılda 250 işgününe bölersek YÜZMİLYAR ortalama günlük zararınız. Bu başarılı bir yönetimin icraatı mıdır?
4. Tariş kooperatif olduğu için vergi muafiyeti avantajına sahip olduğu halde Ta-Ze AŞ’yi (yasal vergi mükellefi) kurdunuz ve Tariş 25 trilyon zarar ederken Ta-Ze 27 milyar kar açıkladı. Bu nasıl oluyor ve kar ortaklara dağıtılıyor mu?
Ne oldu biliyor musunuz? Sanki kıyamet koptu! Soruları kimin gönderdiğini sorunca Tariş ortağı olarak kendimi tanıttım ve aldığım cevap ve tavır şu oldu;
- Büyük bir hışımla titreyerek masadan ayağa kalktı, parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak ve bas bas bağırarak bana “Sen yabancı firma (adını vermeye gerek duymuyorum) temsilcisisin, bana bu soruları sormaya hakkın yok, git dernek başkanına Tariş’ten satın alma taahhüdünden niye vazgeçtiğini sor da öğren de gel. Bunlar genel kurulda sorulacak sorular, burada değil. Kim demiş 100 trilyon borç diye hepsi yalan. Bugüne kadar dostumdun artık değilsin.” Dedi. Ortam gerildi ve tam anlayamadığım bazı şeylerden daha bahsetti.
İşine gelmeyen soru sorulunca dostluk bozuluyorsa, o zaten gerçek dostluk değildir. Sezon kapıya dayandı üretici tedirgin ve soru sorma hakkı yok. 28000 ortağı olan bir birlik böyle mi yönetilmeli? Soru sormadan ne denirse kabullenerek. Kar zarar hiç önemli değil! Bunları şahsi meselem olarak algılayıp bir kenara bıraktığımızı varsaysak, benim önemle üstünde durmak istediğim ve de anlayamadığım, kurucusu olduğum Zeytindostu Derneği’ne neden bir husumet ve kin güdülüyor? Derneğimize bu düşmanlık niye? UZZK Başkanı Dr. Mustafa Tan ve Murat Narin ayni tavır içinde bulunuyor. Zeytindostu Derneği sektörde etkin bir sivil toplum kuruluşu ve binlerce üye ve internetten takipçisi olan faydalı kuruluştur. Bugüne kadar yaptıkları ortadadır. Bunların içindeki bazı kişilerle olan şahsi davalarını neden bütün Derneğe ve tüm üyelerine fatura ediyorlar? Bu şahsi davalarla derneğin hiçbir ilgisi yoktur ve dışında halledilmelidir. Varsa açıklansın.
Belediye Başkanı Sn.Zeki Şen bu olaylardan sonra, beni kendisi soru sormak üzere özel davet etmesine rağmen, provakatörlükle suçlamıştır. Fakat iki yıl önce de Derneğimizi davet ederek stand yeri gösterdikten sonra, Tariş’in “ya onlar ya biz” demesinden sonra davetini geri çektiğini de üzülerek hatırlıyorum.
Yazımı iki deyişle bitirmek istiyorum;
- Büyük insanlar olaylarla, küçük insanlar ise kişilerle uğraşır.
- Bu sektörde; üretici de, tüketici de, sanayici de, tüccar da, ihracatçı da, kooperatif te gereklidir ve uyum içinde olmalıdır. Zincir gibi. Bir zincirin mukavemeti en zayıf halkası kadardır.
Bereketli ve kazançlı bir sezon dilerim.
24 Ağustos 2008,Pazar
Zeytinlikler içinde yer alan güzel sahil beldemiz Yenişakran’da, bu yıl 3. Zeytin ve Deniz Festival’i 22-24 Ağustos 2008 tarihleri arasında düzenlendi. Festivalin ikinci gününde Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birlik Başkanımız Sn. Cahit Çetin’in de katılacağı “Zeytin ve Zeytinyağı” konulu bir sempozyumun Cumartesi saat 17:00 de yapılacağı duyuruldu. Belediye Başkanımız Sn. Zeki Şen özellikle belediye meclis üyesi Sn. Hüseyin Esenkaya’yı telefonla arayarak “Ünal Abi’ye haber ver, gelsin Sn. Cahit Çetin’e sorular sorsun” diye haber gönderdi. Birkaç dosttan da ısrarlı davet gelince, zeytinlerimi sulamaya ara verip sempozyuma katılmaya karar verdim. Zeytindostu Derneğini, Tariş üyelerini ve bütün zeytin dostlarını ilgilendireceğini zannettiğim enteresan bazı olaylar oldu. Bunları aktarmaya çalışacağım.
Konuşmacılar masasında sırasıyla; Tariş Z.& Zeytinyağı Birlik Başkanı Sn. Cahit Çetin, Ziraat Odası Bşk. Prof. Kamil Sındır, oturum başkanı olarak Ege TV’den Sn. Özgür Hancıoğlu, UZZK Bşk. Dr. Mustafa Tan, Yenişakran Bld. Bşk. Sn. Zeki Şen ve Murat Narin yerlerini aldılar. Uzun masanın iki yanında Tariş ürünleri gayet güzel sergilenmişti.
Bld. Başkanımız açılış konuşmasında zeytin üreticilerinin az sayıdaki katılımından sitem etti. Kanaatimce üreticinin rağbet göstermeme sebebi, son iki yıldır hemen hemen hiç yok denecek kadar az üründen sonra bu yıl yöremizde güzel ve bereketli bir ürün beklentisine rağmen, üretici karamsardı. Çünkü akaryakıt, gübre, hasad maliyetleri gibi girdilerin çok aşırı artmasına rağmen, zeytinyağı fiyatları yerinde sayıyordu. Sektörde piyasa yapıcılar arasında uyum yok, çekişme ve itham vardı. Üretici önünü göremediği için karamsardı. Mahsul bereketine dahi sevinemiyordu. Konuşmacılar genelde zeytin ve zeytinyağı konusundan çok, özellikle siyasi içerikli sanki seçim adayları gibi konuşmalar yaptılar. Tabii ki bu üreticinin beklentilerini hiçbir şekilde karşılamadı.
Belediye Başkanımızdan sonra oturum başkanı Sn. Özgür Hancıoğlu özetle; tarım politikalarımızın yanlışlıklarına vurgu yaparak, tarımsal kredi veren yabancı sahipli bankalara dikkat edilmesine, IMF ilişkilerimize, ithalat ve ihracat dengesizliğine dayalı dış ticaret açıklarımıza değinen güzel ve duygusal bir konuşma yaptı, ve sözü Sn. Cahit Çetin’e verdi.
Belirtmekte yarar gördüğüm için değineceğim, Sn. Cahit Çetin’i rahmetli eski Birlik Başkanımız Cafer Konsoloğlu’dan başkanlığı devraldığından beri tanıyor ve Tariş zeytinyağı kooperatif üyeleri için yaptığı olumlu şeyleri her zaman takdir ve minnetle anıyorum. Fakat bilerek veya bilmeyerek yaptığı veya yapacağı olumsuzlukları da açık kalplilikle belirtmeyi de bir Zeytindostu olarak görev addediyorum.
Sn. Cahit Çetin konuşmasında özetle; çok çeşitli ürünler ürettiklerini, bunları yurtdışında tanıttıklarını, zeytin üreticisine daima sahip çıktıklarını ve çıkacaklarını açıkladı. Daha sonra Zeytindostu Derneğimizi, tüccarları ve ihracatçıları kastederek, zeytinyağı üzerine dış güçlerle işbirliği içinde oyunlar düzenlendiğini, DİR talepleri ile ihracatçının üreticinin geleceğine ipotek koymak istendiğinden bahsetti. Pamuk, tütün gibi ürünlerden sonra zeytininde bitirilmek istendiğini anlattı. Tariş’in bu oyunları bozacağını ve çok güçlü olduğunu belirtti, üreticinin aynen geçmişte olduğu gibi yağını Tariş’e teslim etmesini istedi. Orada konuşma fırsatı olmayan bir sivil toplum kuruluşu olan Zeytindostu Derneği, tüccarlar ve ihracatçılar hakkında söylediklerini tasvip etmediğim halde sabırla dinledim. Oturum başkanına soru sorabilir miyiz dediğimde, birinci tur sonunda soruları yazılı alacağını ve izleyicilere söz vermeyeceğini belirttiği için, tur sonunda Sn. Cahit Çetin’e yazılı olarak şunları sordum;
1. Seksen çeşit şişede yağ ürettik, ABD-Şikago’da, Kanada-Toronto’da, 1,5 milyon nüfuslu bir Afrika adasında, İngiltere Kraliçesi’nin alışveriş ettiği Londra’daki Harrods mağazasında ürün sergileyeceğinize, Türkiye’nin 82 vilayetinde bayilikler verip süper marketlerde veya Bakkal Ahmet/ Mehmet’lerin dükkanında ürünümüzü halkımıza makul fiyatlara satmaya çalışsaydınız daha iyi olmaz mıydı?
2. Geçmişte üreticiden 30-40 bin ton yağ alırdınız, acaba 2007-2008 sezonunda Tariş olarak toplam ve benim üyesi olduğum Zeytindağ Kooperatifinde ne kadar yağ teslim aldınız?
3. 2000 yılında Tariş’in bütün borçları silindi ve takriben 7 yıl sonra borcunuzun 100 trilyon olduğu söyleniyor. Sadece 2007 yılında 25 trilyon bilanço zararı açıkladınız, yılda 250 işgününe bölersek YÜZMİLYAR ortalama günlük zararınız. Bu başarılı bir yönetimin icraatı mıdır?
4. Tariş kooperatif olduğu için vergi muafiyeti avantajına sahip olduğu halde Ta-Ze AŞ’yi (yasal vergi mükellefi) kurdunuz ve Tariş 25 trilyon zarar ederken Ta-Ze 27 milyar kar açıkladı. Bu nasıl oluyor ve kar ortaklara dağıtılıyor mu?
Ne oldu biliyor musunuz? Sanki kıyamet koptu! Soruları kimin gönderdiğini sorunca Tariş ortağı olarak kendimi tanıttım ve aldığım cevap ve tavır şu oldu;
- Büyük bir hışımla titreyerek masadan ayağa kalktı, parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak ve bas bas bağırarak bana “Sen yabancı firma (adını vermeye gerek duymuyorum) temsilcisisin, bana bu soruları sormaya hakkın yok, git dernek başkanına Tariş’ten satın alma taahhüdünden niye vazgeçtiğini sor da öğren de gel. Bunlar genel kurulda sorulacak sorular, burada değil. Kim demiş 100 trilyon borç diye hepsi yalan. Bugüne kadar dostumdun artık değilsin.” Dedi. Ortam gerildi ve tam anlayamadığım bazı şeylerden daha bahsetti.
İşine gelmeyen soru sorulunca dostluk bozuluyorsa, o zaten gerçek dostluk değildir. Sezon kapıya dayandı üretici tedirgin ve soru sorma hakkı yok. 28000 ortağı olan bir birlik böyle mi yönetilmeli? Soru sormadan ne denirse kabullenerek. Kar zarar hiç önemli değil! Bunları şahsi meselem olarak algılayıp bir kenara bıraktığımızı varsaysak, benim önemle üstünde durmak istediğim ve de anlayamadığım, kurucusu olduğum Zeytindostu Derneği’ne neden bir husumet ve kin güdülüyor? Derneğimize bu düşmanlık niye? UZZK Başkanı Dr. Mustafa Tan ve Murat Narin ayni tavır içinde bulunuyor. Zeytindostu Derneği sektörde etkin bir sivil toplum kuruluşu ve binlerce üye ve internetten takipçisi olan faydalı kuruluştur. Bugüne kadar yaptıkları ortadadır. Bunların içindeki bazı kişilerle olan şahsi davalarını neden bütün Derneğe ve tüm üyelerine fatura ediyorlar? Bu şahsi davalarla derneğin hiçbir ilgisi yoktur ve dışında halledilmelidir. Varsa açıklansın.
Belediye Başkanı Sn.Zeki Şen bu olaylardan sonra, beni kendisi soru sormak üzere özel davet etmesine rağmen, provakatörlükle suçlamıştır. Fakat iki yıl önce de Derneğimizi davet ederek stand yeri gösterdikten sonra, Tariş’in “ya onlar ya biz” demesinden sonra davetini geri çektiğini de üzülerek hatırlıyorum.
Yazımı iki deyişle bitirmek istiyorum;
- Büyük insanlar olaylarla, küçük insanlar ise kişilerle uğraşır.
- Bu sektörde; üretici de, tüketici de, sanayici de, tüccar da, ihracatçı da, kooperatif te gereklidir ve uyum içinde olmalıdır. Zincir gibi. Bir zincirin mukavemeti en zayıf halkası kadardır.
Bereketli ve kazançlı bir sezon dilerim.
Friday, August 22, 2008
Tarımın Yıldızları
İsmail Uğural
Yeni Asır
22 Ağustos 2008,Cuma
"İzmir Ticaret Borsası'nın, Türkiye ve Ege Bölgesi'nin önemli tarım ürünlerinden pamuk, üzüm, incir ve zeytin üretim dallarında kaliteli ve düşük maliyetli üretimi ve yüksek verimliliği teşvik etmek, bilinçli üretimi yaygınlaştırmak, teknolojinin etkin kullanımını sağlamak amacıyla düzenlediği yarışma kapsamında, üretim ve pazarlama sürecinde fark yaratan üreticilerin ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Yenilikçi, bilinçli ve bilgili üreticilerin 'Tarımın Yıldızları' olarak seçilmesi ile bölgemize ve tüm ülkeye örnek çiftçi olarak tanıtılmasını sağlayacak yarışma için müracaat eden üreticilerin dosyaları, İzmir Ticaret Borsası organizasyonunda ilgili yönetmelik kapsamında değerlendirilmiştir. Bu çalışma sonucu, pamuk, üzüm, incir ve zeytin olmak üzere dört üretim dalında 'Tarımın Yıldızları' ile teşvik ödülü alacak üreticiler belirlenmiştir." Bu okuduğunuz İzmir Ticaret Borsası'nın basın açıklaması... Şimdi burada ne görüyoruz? "Kaliteli ve düşük maliyetli üretim", "Tarımda teknolojinin etkin kullanımı, yenilikçilik ve fark yaratmak" ve tabii en önemlisi tarımsal üretimin ve çiftçinin kamuoyunda ön plana çıkarılması gibi sektörün çok ihtiyacı olan yeni kavram ve teşvik unsurları...
Bunlar güzel ve doğru şeyler. Bundan iki yıl önce de Yeni Asır Gazetesi'nin İzmir Ziraat Odası ile yaptığı işbirliği sonucu çok sayıda üreticiye "Örnek Çiftçi" ödülü verilmişti. Borsamızı bu son derece faydalı çalışmasından ötürü kutluyoruz.
DESTEKLER ÇEVREYE
Söke Ticaret Borsası Başkanı Bertan Balçık ile Yeni Asır TV'de yaptığımız programda "Söke ekonomisi"ni konuştuk. Dünkü yazımızda da belirttiğimiz bir husus vardı. Söz gelimi, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Akhisar ve Nazilli gibi Ege ilçelerinin aslında taşıdıkları ekonomik potansiyelin çok altında kaldıkları biçiminde ortaya bir görüş koyuyoruz. Tabii başka ilçeler de yok değil. İşte Söke diğer adı geçen merkezler benzeri özellikle "Endüstriyel tarım" kaynaklı bir ekonomik yükseliş içinde olmalı diye ısrarla söyleyip duruyoruz. Neyse, şimdi sadede gelelim: Bertan Balçık, TV programımızda yeni bir öneri getirdi. Hemen onu köşemize taşırsak, özellikle zeytinyağı işletmesi makina yatırımlarında belli bir doyuma ulaşıldığını, artık hibe desteklerin daha çok çevre yatırımlarına yönlendirilmesinde yarar olacağı ifade ediliyor. Somut örnek ise, 'Buharlaşma lagünleri'nin hibe destek kapsamına alınması gerektiği şeklinde...
ORGANİZE ESNAF MERKEZLERİ
Haberi okuyalım: "Alışveriş merkezlerinin giderek yaygınlaşması karşısında yaşam mücadelesi veren esnafa 'süper teşvik' getiriliyor. Yeni düzenleme, aynı iş kolundaki esnafın tek çatı altında toplanması için kredi desteği verilmesini, ardından Gelir Vergisi kolaylığı sağlanmasını içeriyor. İlke olarak aynı semtte, aynı çarşıda, aynı işi yapan esnaf, iş bölümüne teşvik edilerek tek bir şirket çatısı altında toplanacak. Pazarlama ve tanıtım faaliyetleri tek merkezden yürütülecek. Tek muhasebe tutulacak. Böylece, tarihi Kapalı Çarşı benzeri, 'organize esnaf merkezlerinin' oluşturulması özendirilecek." Devam edeceğiz.
Yeni Asır
22 Ağustos 2008,Cuma
"İzmir Ticaret Borsası'nın, Türkiye ve Ege Bölgesi'nin önemli tarım ürünlerinden pamuk, üzüm, incir ve zeytin üretim dallarında kaliteli ve düşük maliyetli üretimi ve yüksek verimliliği teşvik etmek, bilinçli üretimi yaygınlaştırmak, teknolojinin etkin kullanımını sağlamak amacıyla düzenlediği yarışma kapsamında, üretim ve pazarlama sürecinde fark yaratan üreticilerin ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Yenilikçi, bilinçli ve bilgili üreticilerin 'Tarımın Yıldızları' olarak seçilmesi ile bölgemize ve tüm ülkeye örnek çiftçi olarak tanıtılmasını sağlayacak yarışma için müracaat eden üreticilerin dosyaları, İzmir Ticaret Borsası organizasyonunda ilgili yönetmelik kapsamında değerlendirilmiştir. Bu çalışma sonucu, pamuk, üzüm, incir ve zeytin olmak üzere dört üretim dalında 'Tarımın Yıldızları' ile teşvik ödülü alacak üreticiler belirlenmiştir." Bu okuduğunuz İzmir Ticaret Borsası'nın basın açıklaması... Şimdi burada ne görüyoruz? "Kaliteli ve düşük maliyetli üretim", "Tarımda teknolojinin etkin kullanımı, yenilikçilik ve fark yaratmak" ve tabii en önemlisi tarımsal üretimin ve çiftçinin kamuoyunda ön plana çıkarılması gibi sektörün çok ihtiyacı olan yeni kavram ve teşvik unsurları...
Bunlar güzel ve doğru şeyler. Bundan iki yıl önce de Yeni Asır Gazetesi'nin İzmir Ziraat Odası ile yaptığı işbirliği sonucu çok sayıda üreticiye "Örnek Çiftçi" ödülü verilmişti. Borsamızı bu son derece faydalı çalışmasından ötürü kutluyoruz.
DESTEKLER ÇEVREYE
Söke Ticaret Borsası Başkanı Bertan Balçık ile Yeni Asır TV'de yaptığımız programda "Söke ekonomisi"ni konuştuk. Dünkü yazımızda da belirttiğimiz bir husus vardı. Söz gelimi, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Akhisar ve Nazilli gibi Ege ilçelerinin aslında taşıdıkları ekonomik potansiyelin çok altında kaldıkları biçiminde ortaya bir görüş koyuyoruz. Tabii başka ilçeler de yok değil. İşte Söke diğer adı geçen merkezler benzeri özellikle "Endüstriyel tarım" kaynaklı bir ekonomik yükseliş içinde olmalı diye ısrarla söyleyip duruyoruz. Neyse, şimdi sadede gelelim: Bertan Balçık, TV programımızda yeni bir öneri getirdi. Hemen onu köşemize taşırsak, özellikle zeytinyağı işletmesi makina yatırımlarında belli bir doyuma ulaşıldığını, artık hibe desteklerin daha çok çevre yatırımlarına yönlendirilmesinde yarar olacağı ifade ediliyor. Somut örnek ise, 'Buharlaşma lagünleri'nin hibe destek kapsamına alınması gerektiği şeklinde...
ORGANİZE ESNAF MERKEZLERİ
Haberi okuyalım: "Alışveriş merkezlerinin giderek yaygınlaşması karşısında yaşam mücadelesi veren esnafa 'süper teşvik' getiriliyor. Yeni düzenleme, aynı iş kolundaki esnafın tek çatı altında toplanması için kredi desteği verilmesini, ardından Gelir Vergisi kolaylığı sağlanmasını içeriyor. İlke olarak aynı semtte, aynı çarşıda, aynı işi yapan esnaf, iş bölümüne teşvik edilerek tek bir şirket çatısı altında toplanacak. Pazarlama ve tanıtım faaliyetleri tek merkezden yürütülecek. Tek muhasebe tutulacak. Böylece, tarihi Kapalı Çarşı benzeri, 'organize esnaf merkezlerinin' oluşturulması özendirilecek." Devam edeceğiz.
Çiftçiye Kemal Abi morali
Lütfü Karakaş
Referans
22 Ağustos 2008,Cuma
Türkiye her yıl yağ açığı ile boğuşuyor. Ülkemizin en önemli ayçiçeği üretim merkezi, Trakya'nın verimli toprakları. Ancak İstanbul 2010 Kültür Başkenti projesi kapsamında bu kentten çıkarılacak sanayiciler gözünü bu verimli topraklara dikti. Trakyalı direniyor. Birinci sınıf tarım arazilerini korumak için çaba harcıyor. Aslında bu Trakyalıların sorunu değil. Tüm ülkenin sorunu. Türkiye'de her kesimin Trakya'nın bu verimli topraklarını korumak için güç birliği yapması gerekiyor.
Bölgenin ovaları aylardan beri sarı ayçiçeği kafaları ile süslüydü. Güneş bastırdı, o sarı güzellik, yerini kuru ayçiçeği kafalarına bıraktı. Bugünlerde de hasat yer yer başladı.
Politikacıların bir zamanlar "kara delik" dediği tarım satış kooperatifleri birlikleri arasında yıldızı parlayan bir kuruluş var. İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında 82. sırada Trakya Birlik yer alıyor. Akıllı politikalar ile ayakta kalmayı başardı. Özellikle son 3 yıldır dünya piyasalarını da yakından takip ederek, hem üreticiyi koruyor hem de kendi ayakları üstünde duruyor.
Fiyat belirlenmeye çalışılıyor
Nitekim Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen, Genel Müdür İsa Gökçe ile birlikte önce Bulgaristan ve Romanya'daki ayçiceği üretimini yerinde tespit ettiler. Şimdi de dünya piyasalarını elinde tutan Ukrayna'da tespit yapıyorlar. Bu gözlem ve tespitlerden sonra Trakyalı üreticiyi mağdur etmeyecek bir fiyatla karşılarına çıkacaklar. Tabii kurumun geleceğini de ipotek altına almadan bir karar vermeleri gerekiyor.
Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Trakya-Birlik) sorumluluk alanında bu yıl 360 bin hektar alanda ayçiçeği ekimi yapıldı. İklim şartları ve değerlendirmelere göre 600 bin ton dolayında bir verim bekleniyor. Türkiye'deki ekim ise 475 bin dekarı buldu. Ülke veriminin ise 850-900 bin tonu bulması bekleniyor. Ama bu üretim ülke ihtiyacını karşılamıyor. Ülkenin 1.5 milyon tonluk ihtiyacı var.
Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen başkanlığında bir heyet geçen günlerde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kapısını çaldı. Temmuz 2007 seçimlerinde doğduğu büyüdüğü topraklardan aday yapılması yönünde hemşehrilerinin Başbakan Erdoğan nezdinde gerekli girişimi yapmaması nedeniyle "kırgın" olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bu kez hemşehrilerini sıcak karşıladı.
Görüşmede Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen söze girdi ve önce kurumun genel durumu ile beklentilerini anlattı. İç ve dış piyasa fiyatları, rekolte durumu, üretici maliyetleri ve beklentileri ile düşük seyreden ithal maliyetleri konusunda bilgi aktaran Başkan Sezen, alınması gereken önlemler konusunda yardım talep etti.
Yapılan görüşmede Bakan Unakıtan'ın konuya hâkim olduğunu gören Trakya Birlik yönetimi üreticinin sorunlarını yakından bildiği izlenimi aldığı ve üreticinin korunması için gereken gayretin gösterileceği sözü ile Edirne'ye döndü.
Alınacak tedbirler beklenecek
Birliğe bağlı Edirne, Lalapaşa, Ahmetbey, Çorlu, Gelibolu kooperatiflerinin bölgesinde ayçiçeği hasadı yoğun olarak başladı. Kooperatiflerimizin faaliyet bölgesinde az da olsa hasat başlamıştır. Bu haftadan itibaren yoğun olarak hasat Trakya genelinde başlayacak.
Rafet Sezen, geçen yılki istisnai durum hariç (15 Ağustos 2007 avans fiyat açıklanması) her yıl avans alım fiyatının ağustos sonu veya eylül ayı başında açıklandığını hatırlatarak "İthal maliyetleri çok düşük. Sanayici piyasaya henüz tam anlamı ile girmedi. Alınması gereken tedbirlerin beklenmesi gibi nedenlerle bu yıl da ayçiçeği avans alım fiyatını ağustos sonu veya eylül ayı başında açıklamayı planlıyoruz. Birliğimiz 7030 ton ayçiçeği alımı gerçekleştirdi" diyor.
Trakya Birlik yönetimi bugüne kadar olduğu gibi, yine piyasa fiyatlarının üzerinde bir fiyat açıklayarak üreticimizi mağdur etmemek için çaba harcıyor.
Referans
22 Ağustos 2008,Cuma
Türkiye her yıl yağ açığı ile boğuşuyor. Ülkemizin en önemli ayçiçeği üretim merkezi, Trakya'nın verimli toprakları. Ancak İstanbul 2010 Kültür Başkenti projesi kapsamında bu kentten çıkarılacak sanayiciler gözünü bu verimli topraklara dikti. Trakyalı direniyor. Birinci sınıf tarım arazilerini korumak için çaba harcıyor. Aslında bu Trakyalıların sorunu değil. Tüm ülkenin sorunu. Türkiye'de her kesimin Trakya'nın bu verimli topraklarını korumak için güç birliği yapması gerekiyor.
Bölgenin ovaları aylardan beri sarı ayçiçeği kafaları ile süslüydü. Güneş bastırdı, o sarı güzellik, yerini kuru ayçiçeği kafalarına bıraktı. Bugünlerde de hasat yer yer başladı.
Politikacıların bir zamanlar "kara delik" dediği tarım satış kooperatifleri birlikleri arasında yıldızı parlayan bir kuruluş var. İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında 82. sırada Trakya Birlik yer alıyor. Akıllı politikalar ile ayakta kalmayı başardı. Özellikle son 3 yıldır dünya piyasalarını da yakından takip ederek, hem üreticiyi koruyor hem de kendi ayakları üstünde duruyor.
Fiyat belirlenmeye çalışılıyor
Nitekim Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen, Genel Müdür İsa Gökçe ile birlikte önce Bulgaristan ve Romanya'daki ayçiceği üretimini yerinde tespit ettiler. Şimdi de dünya piyasalarını elinde tutan Ukrayna'da tespit yapıyorlar. Bu gözlem ve tespitlerden sonra Trakyalı üreticiyi mağdur etmeyecek bir fiyatla karşılarına çıkacaklar. Tabii kurumun geleceğini de ipotek altına almadan bir karar vermeleri gerekiyor.
Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Trakya-Birlik) sorumluluk alanında bu yıl 360 bin hektar alanda ayçiçeği ekimi yapıldı. İklim şartları ve değerlendirmelere göre 600 bin ton dolayında bir verim bekleniyor. Türkiye'deki ekim ise 475 bin dekarı buldu. Ülke veriminin ise 850-900 bin tonu bulması bekleniyor. Ama bu üretim ülke ihtiyacını karşılamıyor. Ülkenin 1.5 milyon tonluk ihtiyacı var.
Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen başkanlığında bir heyet geçen günlerde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kapısını çaldı. Temmuz 2007 seçimlerinde doğduğu büyüdüğü topraklardan aday yapılması yönünde hemşehrilerinin Başbakan Erdoğan nezdinde gerekli girişimi yapmaması nedeniyle "kırgın" olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bu kez hemşehrilerini sıcak karşıladı.
Görüşmede Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen söze girdi ve önce kurumun genel durumu ile beklentilerini anlattı. İç ve dış piyasa fiyatları, rekolte durumu, üretici maliyetleri ve beklentileri ile düşük seyreden ithal maliyetleri konusunda bilgi aktaran Başkan Sezen, alınması gereken önlemler konusunda yardım talep etti.
Yapılan görüşmede Bakan Unakıtan'ın konuya hâkim olduğunu gören Trakya Birlik yönetimi üreticinin sorunlarını yakından bildiği izlenimi aldığı ve üreticinin korunması için gereken gayretin gösterileceği sözü ile Edirne'ye döndü.
Alınacak tedbirler beklenecek
Birliğe bağlı Edirne, Lalapaşa, Ahmetbey, Çorlu, Gelibolu kooperatiflerinin bölgesinde ayçiçeği hasadı yoğun olarak başladı. Kooperatiflerimizin faaliyet bölgesinde az da olsa hasat başlamıştır. Bu haftadan itibaren yoğun olarak hasat Trakya genelinde başlayacak.
Rafet Sezen, geçen yılki istisnai durum hariç (15 Ağustos 2007 avans fiyat açıklanması) her yıl avans alım fiyatının ağustos sonu veya eylül ayı başında açıklandığını hatırlatarak "İthal maliyetleri çok düşük. Sanayici piyasaya henüz tam anlamı ile girmedi. Alınması gereken tedbirlerin beklenmesi gibi nedenlerle bu yıl da ayçiçeği avans alım fiyatını ağustos sonu veya eylül ayı başında açıklamayı planlıyoruz. Birliğimiz 7030 ton ayçiçeği alımı gerçekleştirdi" diyor.
Trakya Birlik yönetimi bugüne kadar olduğu gibi, yine piyasa fiyatlarının üzerinde bir fiyat açıklayarak üreticimizi mağdur etmemek için çaba harcıyor.
Tarımda ithalatçı ülke olduk Zeytinyağında bağımsızlığımızı koruyalım
Sinan Doğan
Referans
21 Ağustos 2008,Perş.
Kasım ayında başlayacak ve 150 bin tona yakın üretimin beklendiği yeni sezon öncesinde sektörü değerlendiren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, sektöre uzlaşma çağrısında bulundu. İhracatçılara seslenen Çetin, "Zeytinyağı ithalatı ile üreticiyi baskı altına almayın. Elbirliği ile iç ve dış pazarlarda zeytinyağını tanıtıp, sektörü ayağa kaldıralım" dedi.
2014 yılına kadar 1 milyon hektar alanda zeytin yetiştirmeyi, zeytinyağında 300 bin ton üretime ulaşmayı, kişi başı tüketimi 1 litreden 5 litreye çıkarmayı hedefleyen Tarım Bakanlığı, son yıllarda verdiği teşvik ve kredilerle zeytin varlığının 100 milyon ağaçtan 150 milyon ağaca ulaşmasını sağladı. Geleneksel zeytin üretim alanlarının dışında da bir çok yörede zeytin seferberliği başladı. Çok sayıda küçük üretici kendi markalarını yaratıp ihracata yöneldi.
Ancak kasım ayında başlayan içinde bulunduğumuz sezon, hem üreticinin hem de ihracatçının hevesini kırdı. Üretici ürününü iyi fiyata satma konusunda sıkıntı yaşarken, ihracatçı ise rakip ülkelerin fiyatlarıyla rekabet edemediği gerekçesiyle Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verilmesini istedi. İhracatçının bu talebi kabul edilmezken, ihracat geçen sezona göre yüzde 50 oranında geriledi. Kasım ayında başlayacak ve 150 bin tona yakın üretimin beklendiği yeni sezon öncesinde sektörü değerlendiren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, sektöre uzlaşma çağrısında bulundu. İhracatçılara seslenen Çetin, "Zeytinyağı ithalatı ile üreticiyi baskı altına almayın. Elbirliği ile iç ve dış pazarlarda zeytinyağını tanıtıp, sektörü ayağa kaldıralım" dedi.
-Zeytinyağında yeni sezonda ne kadar üretim bekleniyor?
-Rekolte çalışmaları eylül ayında başlayacak. Bu nedenle şimdiden konuşmak erken olur. Yanlış şeyler söyleyerek sektörü yanlış yönlendirmemek gerekiyor. Benim bir çiftçi olarak tahminim rekoltenin 150 bin ton civarında olacağı. Aslında var yılı olan sezonda daha fazla üretim bekleniyordu. Bahar yağışları bol oldu. Havalar serin geçti. Bu durum çiçek açmayı ve sürgünü tahrik etti. Ancak geçen yıl yaşanan kuraklıktan çıkan ağaçlar, iki yükü birden taşıyamadı. Ağaçlar gücünü filize verirken, çiçek dökümleri çok yaşandı. Bazı bölgelerde çiçeklerin yüzde 75'i döküldü. Tabiki gerçek durum, bilimsel tahmin çalışmaları ile ortaya çıkacak. Bizim isteğimiz zeytinyağı rekoltesinin çok daha fazla olmasıdır. Yeni dikimlerle beraber ileride 700 bin tonluk üretim yapar hale geleceğimize inanıyoruz.
-İçinde bulunduğumuz sezonu değerlendirebilir misiniz? İhracatçılarla üreticiler arasında yaşanan tartışmaların sebebi neydi?
-Bu sezonda Türkiye'de normal bir rekolte dönemi yaşandı. Tahminlere göre 72 bin ton rekolte bekleniyordu ama 65 bin ton gerçekleşti. Stoklardan devreden miktar da vardı. Bu miktar tüketim ve ihracat için yeterliydi. Ancak Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği dahilde işleme rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı için Dış Ticaret Müsteşarlığı'na başvurdu. Gerekçeleri de ambalajlı ihracat için yeterli yağ bulamadıkları iddiasıydı. Ambalajlı ihracatta pazar kaybettiklerini ifade ettiler. Biz de şunu savunduk; Ülkemizde hem iç pazar için hem ihracat için yeterli zeytinyağı vardır. Tarım Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bizim görüşümüzü desteklediler ve zeytinyağı ithalatına izin vermediler. Eğer izin verilseydi, Tarım Bakanlığı zeytinyağında kendi koyduğu hedefleri baltalamış olurdu. Milyonlarca zeytin ağacının varlığı tehlikeye girer, milyonlarca YTL'lik hibe ve kredi desteği boşa giderdi.
-Ancak zeytinyağı ihracatı büyük ölçüde geriledi. İhracatçılar pazar kaybettiklerini ifade ediyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-Dahilde işleme rejiminin temel kriteri bir ürünün ülkede olmamasıdır. Yeterli miktarda ve kalitede ürün yoksa bu rejim kapsamında ürün getirilip, işlenip, ihraç edilir. Bir diğer kriter de ithalatın yerli üretime zarar vermeme şartıdır. İhracatın gerilemesindeki sebep, dünyadaki gıda fiyatlarının artışından dolayı ucuz yağlara olan talebin artması ve zeytinyağı tüketiminin yüzde 8-10 düzeyinde gerilemesidir. Bu durum ihracatı olumsuz etkiledi. Ancak burada olumsuz etkilenen dökme zeytinyağı ihracatı oldu. Oysa ambalajlı yağ ihracatında rakamlar geçen sezonla neredeyse aynı. Demek ki ihracatçının ambalajlı yağ satamadığı gerekçesi doğru değil. Biliyoruz ki dökme yağın kazanılmış pazarı yoktur ama ambalajlı yağın vardır.
-Bu noktada ihracatçının istekleri samimi değil mi?
-Resmen talep ettikleri ile örtüşmeyen istekleri var. Bu bir çeşit yanıltmaca oluyor. Hedef saptırılıyor. Burada iyi niyet sezmiyorum. Bir kere dış ticaret rejimindeki değişikliğin üretimi olumsuz etkilememesi lazım. Bugün Dış Ticaret Müsteşarlığı uzmanları bile dahilde işleme rejiminin sorgulanmasını istiyorlar. Bugün tarım ürünlerinde ithalat ile ihracat arasındaki fark ithalat lehine döndü. Tarımda artık net ithalatçıyız. Elbette Avrupa'da bazı ürünleri ithal ediyor ama birilerine kalkan olsun diye değil, ekonomik gerekçelerle bunu yapıyorlar. Onlarda Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ithalatın genel ithalattaki payı yüzde 3, bizde yüzde 65. Türkiye'nin tarım ürünleri ithalatını sorgulamasının zamanı geldi. Tarımda bugün yaşanan savaş, Dünya Ticaret Örgütü'nün Cenevre toplantısını bile kilitledi. Bu ülkede zeytinyağında Dahilde İşleme Rejimi'ne ihtiyaç yoktur. Hiç bir zaman da olmayacak. Üreticinin geleceği ipotek altına alınmak isteniyor.
Bu istek fiyatları aşağı çekmek ve panik yaratmak isteyen bir zihniyetin ürünüdür.
-Yeni sezon öncesinde piyasalarda durum nedir? Stokta bekleyen ciddi miktarda yağ var mı?
-Stoklarda ne kadar ürün olduğunu bilemiyorum. Ama yeni sezona devredecek çok fazla ürün kaldığını düşünmüyorum. Dış piyasalardan da çok yoğun talepler gelmiyor, Sezon boyunca yaşanan üretici ve ihracatçı gerginliği, ürettiyi ürün satmama yönünde bir dirence soktu. Piyasa tam anlamıyla kilitlendi. Üreticinin ürününü ucuza almak için yapılan manipülasyonlar, çok ciddi tepki gördü. Yaşanan bütün olumsuzluklardan üreticiyi sorumlu görmek doğru değil. Biz sektörün bütün unsurlarını saygıyla karşılayan bir üretici kitlesiyiz. İhracatçıdan da aynı şekilde saygı görmek istiyoruz. Yeni sezon öncesi bir fiyat açıklama durumunda değilim. Daha önceden de üreticiye 'şu fiyata satın' demedim. Tabiki üretici kuruluşunun başkanı olarak gelen bilgileri paylaşırım.
-Başta İspanya olmak üzere zeytinyağındaki diğer üretici ülkelerde beklentiler nedir?
-İspanya kooperatiflerinden aldığımız bilgilere göre geçen sezon 1 milyon 200 bin ton olan rekolte, bu sezon 1 milyon 100 bin ton olacak. Tüketimdeki daralmadan dolayı yeni sezona 350-400 bin tonluk devir stoğu oluşacak. İspanya'nın her yıl 250-300 bin ton devir stoğu olur. Bu sene biraz daha fazla olacak. Ancak üretimdeki 100 bin tonluk gerilemeyi de düşünürsek, piyasa dengelerini sarsacak olağanüstü bir durum görünmüyor. İspanya, Avrupa Birliği'nin zeytinyağı ambarı. Bu nedenle gelişmeleri takip etmek için oraya bakmak gerekiyor.
-Son yıllarda dünyada zeytinyağı sektöründe birleşme süreci yaşanıyor. Unilever sektörden çekilirken daha güçlü gruplar doğuyor. Bu durumun yansımaları nasıl olacak?
-Son dönemde ticari anlamda İspanyollar inisiyatifi ellerine aldılar. Artık sadece üretimde değil ticari anlamda da daha etkinler. İspanyol SOS Grubu, Unilever'in Bertolli markasını satın alarak gücüne güç kattı. Bugün 350-400 bin ton olan ambalajlı zeytinyağı pazarını Bertolli ile 600 bin tonlara kadar çıkarabilecek. SOS daha öncede İtalyan markaları satın almıştı. Ticari birleşmeler kartel oluşturma anlamında pazarı belirler. Ancak bizim açımızdan endişe edecek bir durum yok. Öte yandan İtalyanlar'ın ambalajlı satışta pazar hakimiyeti biraz geriledi. Buna karşı İtalyan markaları dünyada etkinliklerini korumaya devam edecek.
-Sektörde herkes İspanya'yı örnek gösteriyor. Hatta ihracatçılar bile 'Tariş, İspanyol kooperatifler gibi çalışsın' diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-İspanya'da ambalajlı yağ üretenler ve ihracatçılarla üreticilerin çok olumlu bir diyaloğu var. Kooperatiflerin pazara hakim olmasına rağmen bizdeki gibi gerginlik yaşanmaz. İspanya'da zeytinyağı üretiminin yüze 75'i kooperatiflerin elindedir. Bazen kooperatif düşük fiyat karşısında direnişe geçer. Fiyatları istediği noktaya getirir. 1990'lı yılların ikinci yarısında 400 bin ton yağ satışını durduran kooperatifler, fiyatların sıçramasına neden olmuştu. Orada tatlı bir rekabet ve denge unsuru geçerli. İki tarafta birbirine saygılı. Tabiki oradada kooperatifler üretici haklarını korur. Bu kooperatifçiliğin evrensel ilkesidir. Umarım biz de yitirdiğimiz saygıyı yeniden kazanırız. Herkesin akli selim içinde olması gerekiyor.
-İhracatçılar Türk zeytinyağını dış pazarlarda tanıtmak için tanıtım grubu kurdular. İç pazarda tanıtımı kim yapacak?
-İhracatçı birliğinin misyonu, adı üstünde ihracatta Türk markasını tanıtmak. Çabalarını bu yönde yoğunlaştıracaklar. Dışarıda yeni pazarlar kazanıp, Türk zeytinyağlarını dünyaya tanıtacaklar. Ama öte yandan ülkemizde Ulusal Zeytinyağı Konseyi kuruldu. Bu çok önemli bir gelişme. Türkiye bugün zeytinyağı üreticisi ülkelerin gerek üye gerekse gözlemci üye olduğu Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin dışında yer alıyor. Bu örgüte yeniden üye olmadık. Tariş gözlemci olarak konseyde bulunuyor, teknik toplantıları yakından takip ediyor. Bu örgüt zeytinyağı üreten ülkeler de dahil olmak üzere dünyada ürünü tanıtmak için çaba gösteriyor. Amaç tüketimi artırmak, pazarı derinleştirmek. İşte Ulusal Zeytinyağı Konseyi, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne bağlı olarak iç tüketimin artırılması konusunda çalışmalar yapabilir. Tanıtım yapmak yeterli değil, ürünün standartlarının belirlenmesinde yetkili kuruluş olarak çalışmalı. Örneğin artık sızma yağ 1 asit değil, 0.8 dizyem. Bu konuda kararı Ulusal Zeytinyağı Konseyi vermeli.
-İhracatçılardan bazıları konseyde yer almıyor? Konsey sektörün tamamını temsil edebiliyor mu?
-Burada yapılması gereken şey mutabakattır. Ulusal Zeytinyağı Konseyi kurulduğundan beri tartışmalar oluyor. Bu olmaz. Ben izliyorum, bazen dışarıdan bakıyorum. UZK Başkanı Tariş üyesi diye suçlandı. Tariş de bu ülkenin, bu sektörün bir parçası. Bunu kimse inkar edemez. UZK'ya herkes üye olmalı. Kim varsa sektörde, herkes burada olacak. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım Bakanlığı ile organize şekilde çalışıp, ulusal duruşu belirlemeliyiz. Karşılıklı sen ben davasıyla bir yere varamayız. UZK yeni kurulmuştur, oturması için zamana ihtiyaç var. Bu konuda birlikte çalışalım.
-Bugün diğer yağların fiyatları artmasına rağmen, zeytinyağına hala yeterince ilgi olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Aslında iç tüketimde ciddi artışlar var. Kişi başı tüketim 1 litre olarak görünüyor ancak nüfus artışını da dikkate alırsak artışın olduğunu görüyoruz. Daha fazla tanıtıma ihtiyacımız var. Zeytinyağı bir meyve suyu olarak ve sağlık unsuru olarak yeterince algılanmadı. Oysa palm yağı, soya yağı gibi ürünleri yıllardır tüketen Uzakdoğu ülkelerinde, zeytinyağına yönelik büyük ilgi var. Demek ki tanıtım etkili oluyor. Bir eğitim seviyesine paralel zeytinyağı tüketimi artıyor. Ayrıca zeytinyağı biraz da yöresel bir ürün, üreten bölgelerimiz daha çok tüketiyor. Bugün Ege'de kişi başı tüketim 25-30 litreleri buluyor.
Arkas ile Anadolu sektöre güç katacak
Arkas Grubu'nun Kristal'i satın almasının, Kırlangıç markasına sahip olan Anadolu Grubu'nun ise Komili'yi bünyesine katmasının sektör açısından sevindirici gelişmeler olduğunu ifade eden Çetin, "Bugün zeytinyağında Tariş sayesinde raflar estetik şişeler ve kaliteli yağlar üreten markalarla doldu. Sektöre her yeni giren güçlü gruplar, zeytinyağı tüketiminin artmasını sağlayacak. Bu firmalar pazarı genişletmek için çaba gösterecekler. Bu firmaların cesaretini artırmak gerekli. Sektördeki kalitesiz, standart dışı ve karışım yağlara karşı en büyük mücadeleyi, yine sektörün içindeki firmalar verecek. Günlük çıkarlar peşinde koşan firmalar ayakta kalamayacak. Sektörde ne kadar fazla marka varsa, tüketicinin de seçeneği o kadar fazladır. Yeni girenler Türk zeytinyağı için zenginlik ve kazançtır" dedi.
CAHİT ÇETİN KİMDİR?
1942'de Edremit'te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Balıkesir'de bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Beşeri Ekonomi Bölümü'nden mezun oldu. İş hayatına zeytincilikle başlamadı ama 1984'te Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanlığı'na atandı. Daha sonra göreve hep seçimle geldi. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Danışma Kurulu Üyesi olan Çetin, Türkiye Odalar Birliği Genel Kurul Delegesi ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi.
Referans
21 Ağustos 2008,Perş.
Kasım ayında başlayacak ve 150 bin tona yakın üretimin beklendiği yeni sezon öncesinde sektörü değerlendiren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, sektöre uzlaşma çağrısında bulundu. İhracatçılara seslenen Çetin, "Zeytinyağı ithalatı ile üreticiyi baskı altına almayın. Elbirliği ile iç ve dış pazarlarda zeytinyağını tanıtıp, sektörü ayağa kaldıralım" dedi.
2014 yılına kadar 1 milyon hektar alanda zeytin yetiştirmeyi, zeytinyağında 300 bin ton üretime ulaşmayı, kişi başı tüketimi 1 litreden 5 litreye çıkarmayı hedefleyen Tarım Bakanlığı, son yıllarda verdiği teşvik ve kredilerle zeytin varlığının 100 milyon ağaçtan 150 milyon ağaca ulaşmasını sağladı. Geleneksel zeytin üretim alanlarının dışında da bir çok yörede zeytin seferberliği başladı. Çok sayıda küçük üretici kendi markalarını yaratıp ihracata yöneldi.
Ancak kasım ayında başlayan içinde bulunduğumuz sezon, hem üreticinin hem de ihracatçının hevesini kırdı. Üretici ürününü iyi fiyata satma konusunda sıkıntı yaşarken, ihracatçı ise rakip ülkelerin fiyatlarıyla rekabet edemediği gerekçesiyle Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verilmesini istedi. İhracatçının bu talebi kabul edilmezken, ihracat geçen sezona göre yüzde 50 oranında geriledi. Kasım ayında başlayacak ve 150 bin tona yakın üretimin beklendiği yeni sezon öncesinde sektörü değerlendiren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, sektöre uzlaşma çağrısında bulundu. İhracatçılara seslenen Çetin, "Zeytinyağı ithalatı ile üreticiyi baskı altına almayın. Elbirliği ile iç ve dış pazarlarda zeytinyağını tanıtıp, sektörü ayağa kaldıralım" dedi.
-Zeytinyağında yeni sezonda ne kadar üretim bekleniyor?
-Rekolte çalışmaları eylül ayında başlayacak. Bu nedenle şimdiden konuşmak erken olur. Yanlış şeyler söyleyerek sektörü yanlış yönlendirmemek gerekiyor. Benim bir çiftçi olarak tahminim rekoltenin 150 bin ton civarında olacağı. Aslında var yılı olan sezonda daha fazla üretim bekleniyordu. Bahar yağışları bol oldu. Havalar serin geçti. Bu durum çiçek açmayı ve sürgünü tahrik etti. Ancak geçen yıl yaşanan kuraklıktan çıkan ağaçlar, iki yükü birden taşıyamadı. Ağaçlar gücünü filize verirken, çiçek dökümleri çok yaşandı. Bazı bölgelerde çiçeklerin yüzde 75'i döküldü. Tabiki gerçek durum, bilimsel tahmin çalışmaları ile ortaya çıkacak. Bizim isteğimiz zeytinyağı rekoltesinin çok daha fazla olmasıdır. Yeni dikimlerle beraber ileride 700 bin tonluk üretim yapar hale geleceğimize inanıyoruz.
-İçinde bulunduğumuz sezonu değerlendirebilir misiniz? İhracatçılarla üreticiler arasında yaşanan tartışmaların sebebi neydi?
-Bu sezonda Türkiye'de normal bir rekolte dönemi yaşandı. Tahminlere göre 72 bin ton rekolte bekleniyordu ama 65 bin ton gerçekleşti. Stoklardan devreden miktar da vardı. Bu miktar tüketim ve ihracat için yeterliydi. Ancak Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği dahilde işleme rejimi kapsamında zeytinyağı ithalatı için Dış Ticaret Müsteşarlığı'na başvurdu. Gerekçeleri de ambalajlı ihracat için yeterli yağ bulamadıkları iddiasıydı. Ambalajlı ihracatta pazar kaybettiklerini ifade ettiler. Biz de şunu savunduk; Ülkemizde hem iç pazar için hem ihracat için yeterli zeytinyağı vardır. Tarım Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bizim görüşümüzü desteklediler ve zeytinyağı ithalatına izin vermediler. Eğer izin verilseydi, Tarım Bakanlığı zeytinyağında kendi koyduğu hedefleri baltalamış olurdu. Milyonlarca zeytin ağacının varlığı tehlikeye girer, milyonlarca YTL'lik hibe ve kredi desteği boşa giderdi.
-Ancak zeytinyağı ihracatı büyük ölçüde geriledi. İhracatçılar pazar kaybettiklerini ifade ediyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-Dahilde işleme rejiminin temel kriteri bir ürünün ülkede olmamasıdır. Yeterli miktarda ve kalitede ürün yoksa bu rejim kapsamında ürün getirilip, işlenip, ihraç edilir. Bir diğer kriter de ithalatın yerli üretime zarar vermeme şartıdır. İhracatın gerilemesindeki sebep, dünyadaki gıda fiyatlarının artışından dolayı ucuz yağlara olan talebin artması ve zeytinyağı tüketiminin yüzde 8-10 düzeyinde gerilemesidir. Bu durum ihracatı olumsuz etkiledi. Ancak burada olumsuz etkilenen dökme zeytinyağı ihracatı oldu. Oysa ambalajlı yağ ihracatında rakamlar geçen sezonla neredeyse aynı. Demek ki ihracatçının ambalajlı yağ satamadığı gerekçesi doğru değil. Biliyoruz ki dökme yağın kazanılmış pazarı yoktur ama ambalajlı yağın vardır.
-Bu noktada ihracatçının istekleri samimi değil mi?
-Resmen talep ettikleri ile örtüşmeyen istekleri var. Bu bir çeşit yanıltmaca oluyor. Hedef saptırılıyor. Burada iyi niyet sezmiyorum. Bir kere dış ticaret rejimindeki değişikliğin üretimi olumsuz etkilememesi lazım. Bugün Dış Ticaret Müsteşarlığı uzmanları bile dahilde işleme rejiminin sorgulanmasını istiyorlar. Bugün tarım ürünlerinde ithalat ile ihracat arasındaki fark ithalat lehine döndü. Tarımda artık net ithalatçıyız. Elbette Avrupa'da bazı ürünleri ithal ediyor ama birilerine kalkan olsun diye değil, ekonomik gerekçelerle bunu yapıyorlar. Onlarda Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ithalatın genel ithalattaki payı yüzde 3, bizde yüzde 65. Türkiye'nin tarım ürünleri ithalatını sorgulamasının zamanı geldi. Tarımda bugün yaşanan savaş, Dünya Ticaret Örgütü'nün Cenevre toplantısını bile kilitledi. Bu ülkede zeytinyağında Dahilde İşleme Rejimi'ne ihtiyaç yoktur. Hiç bir zaman da olmayacak. Üreticinin geleceği ipotek altına alınmak isteniyor.
Bu istek fiyatları aşağı çekmek ve panik yaratmak isteyen bir zihniyetin ürünüdür.
-Yeni sezon öncesinde piyasalarda durum nedir? Stokta bekleyen ciddi miktarda yağ var mı?
-Stoklarda ne kadar ürün olduğunu bilemiyorum. Ama yeni sezona devredecek çok fazla ürün kaldığını düşünmüyorum. Dış piyasalardan da çok yoğun talepler gelmiyor, Sezon boyunca yaşanan üretici ve ihracatçı gerginliği, ürettiyi ürün satmama yönünde bir dirence soktu. Piyasa tam anlamıyla kilitlendi. Üreticinin ürününü ucuza almak için yapılan manipülasyonlar, çok ciddi tepki gördü. Yaşanan bütün olumsuzluklardan üreticiyi sorumlu görmek doğru değil. Biz sektörün bütün unsurlarını saygıyla karşılayan bir üretici kitlesiyiz. İhracatçıdan da aynı şekilde saygı görmek istiyoruz. Yeni sezon öncesi bir fiyat açıklama durumunda değilim. Daha önceden de üreticiye 'şu fiyata satın' demedim. Tabiki üretici kuruluşunun başkanı olarak gelen bilgileri paylaşırım.
-Başta İspanya olmak üzere zeytinyağındaki diğer üretici ülkelerde beklentiler nedir?
-İspanya kooperatiflerinden aldığımız bilgilere göre geçen sezon 1 milyon 200 bin ton olan rekolte, bu sezon 1 milyon 100 bin ton olacak. Tüketimdeki daralmadan dolayı yeni sezona 350-400 bin tonluk devir stoğu oluşacak. İspanya'nın her yıl 250-300 bin ton devir stoğu olur. Bu sene biraz daha fazla olacak. Ancak üretimdeki 100 bin tonluk gerilemeyi de düşünürsek, piyasa dengelerini sarsacak olağanüstü bir durum görünmüyor. İspanya, Avrupa Birliği'nin zeytinyağı ambarı. Bu nedenle gelişmeleri takip etmek için oraya bakmak gerekiyor.
-Son yıllarda dünyada zeytinyağı sektöründe birleşme süreci yaşanıyor. Unilever sektörden çekilirken daha güçlü gruplar doğuyor. Bu durumun yansımaları nasıl olacak?
-Son dönemde ticari anlamda İspanyollar inisiyatifi ellerine aldılar. Artık sadece üretimde değil ticari anlamda da daha etkinler. İspanyol SOS Grubu, Unilever'in Bertolli markasını satın alarak gücüne güç kattı. Bugün 350-400 bin ton olan ambalajlı zeytinyağı pazarını Bertolli ile 600 bin tonlara kadar çıkarabilecek. SOS daha öncede İtalyan markaları satın almıştı. Ticari birleşmeler kartel oluşturma anlamında pazarı belirler. Ancak bizim açımızdan endişe edecek bir durum yok. Öte yandan İtalyanlar'ın ambalajlı satışta pazar hakimiyeti biraz geriledi. Buna karşı İtalyan markaları dünyada etkinliklerini korumaya devam edecek.
-Sektörde herkes İspanya'yı örnek gösteriyor. Hatta ihracatçılar bile 'Tariş, İspanyol kooperatifler gibi çalışsın' diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-İspanya'da ambalajlı yağ üretenler ve ihracatçılarla üreticilerin çok olumlu bir diyaloğu var. Kooperatiflerin pazara hakim olmasına rağmen bizdeki gibi gerginlik yaşanmaz. İspanya'da zeytinyağı üretiminin yüze 75'i kooperatiflerin elindedir. Bazen kooperatif düşük fiyat karşısında direnişe geçer. Fiyatları istediği noktaya getirir. 1990'lı yılların ikinci yarısında 400 bin ton yağ satışını durduran kooperatifler, fiyatların sıçramasına neden olmuştu. Orada tatlı bir rekabet ve denge unsuru geçerli. İki tarafta birbirine saygılı. Tabiki oradada kooperatifler üretici haklarını korur. Bu kooperatifçiliğin evrensel ilkesidir. Umarım biz de yitirdiğimiz saygıyı yeniden kazanırız. Herkesin akli selim içinde olması gerekiyor.
-İhracatçılar Türk zeytinyağını dış pazarlarda tanıtmak için tanıtım grubu kurdular. İç pazarda tanıtımı kim yapacak?
-İhracatçı birliğinin misyonu, adı üstünde ihracatta Türk markasını tanıtmak. Çabalarını bu yönde yoğunlaştıracaklar. Dışarıda yeni pazarlar kazanıp, Türk zeytinyağlarını dünyaya tanıtacaklar. Ama öte yandan ülkemizde Ulusal Zeytinyağı Konseyi kuruldu. Bu çok önemli bir gelişme. Türkiye bugün zeytinyağı üreticisi ülkelerin gerek üye gerekse gözlemci üye olduğu Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin dışında yer alıyor. Bu örgüte yeniden üye olmadık. Tariş gözlemci olarak konseyde bulunuyor, teknik toplantıları yakından takip ediyor. Bu örgüt zeytinyağı üreten ülkeler de dahil olmak üzere dünyada ürünü tanıtmak için çaba gösteriyor. Amaç tüketimi artırmak, pazarı derinleştirmek. İşte Ulusal Zeytinyağı Konseyi, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne bağlı olarak iç tüketimin artırılması konusunda çalışmalar yapabilir. Tanıtım yapmak yeterli değil, ürünün standartlarının belirlenmesinde yetkili kuruluş olarak çalışmalı. Örneğin artık sızma yağ 1 asit değil, 0.8 dizyem. Bu konuda kararı Ulusal Zeytinyağı Konseyi vermeli.
-İhracatçılardan bazıları konseyde yer almıyor? Konsey sektörün tamamını temsil edebiliyor mu?
-Burada yapılması gereken şey mutabakattır. Ulusal Zeytinyağı Konseyi kurulduğundan beri tartışmalar oluyor. Bu olmaz. Ben izliyorum, bazen dışarıdan bakıyorum. UZK Başkanı Tariş üyesi diye suçlandı. Tariş de bu ülkenin, bu sektörün bir parçası. Bunu kimse inkar edemez. UZK'ya herkes üye olmalı. Kim varsa sektörde, herkes burada olacak. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım Bakanlığı ile organize şekilde çalışıp, ulusal duruşu belirlemeliyiz. Karşılıklı sen ben davasıyla bir yere varamayız. UZK yeni kurulmuştur, oturması için zamana ihtiyaç var. Bu konuda birlikte çalışalım.
-Bugün diğer yağların fiyatları artmasına rağmen, zeytinyağına hala yeterince ilgi olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Aslında iç tüketimde ciddi artışlar var. Kişi başı tüketim 1 litre olarak görünüyor ancak nüfus artışını da dikkate alırsak artışın olduğunu görüyoruz. Daha fazla tanıtıma ihtiyacımız var. Zeytinyağı bir meyve suyu olarak ve sağlık unsuru olarak yeterince algılanmadı. Oysa palm yağı, soya yağı gibi ürünleri yıllardır tüketen Uzakdoğu ülkelerinde, zeytinyağına yönelik büyük ilgi var. Demek ki tanıtım etkili oluyor. Bir eğitim seviyesine paralel zeytinyağı tüketimi artıyor. Ayrıca zeytinyağı biraz da yöresel bir ürün, üreten bölgelerimiz daha çok tüketiyor. Bugün Ege'de kişi başı tüketim 25-30 litreleri buluyor.
Arkas ile Anadolu sektöre güç katacak
Arkas Grubu'nun Kristal'i satın almasının, Kırlangıç markasına sahip olan Anadolu Grubu'nun ise Komili'yi bünyesine katmasının sektör açısından sevindirici gelişmeler olduğunu ifade eden Çetin, "Bugün zeytinyağında Tariş sayesinde raflar estetik şişeler ve kaliteli yağlar üreten markalarla doldu. Sektöre her yeni giren güçlü gruplar, zeytinyağı tüketiminin artmasını sağlayacak. Bu firmalar pazarı genişletmek için çaba gösterecekler. Bu firmaların cesaretini artırmak gerekli. Sektördeki kalitesiz, standart dışı ve karışım yağlara karşı en büyük mücadeleyi, yine sektörün içindeki firmalar verecek. Günlük çıkarlar peşinde koşan firmalar ayakta kalamayacak. Sektörde ne kadar fazla marka varsa, tüketicinin de seçeneği o kadar fazladır. Yeni girenler Türk zeytinyağı için zenginlik ve kazançtır" dedi.
CAHİT ÇETİN KİMDİR?
1942'de Edremit'te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Balıkesir'de bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Beşeri Ekonomi Bölümü'nden mezun oldu. İş hayatına zeytincilikle başlamadı ama 1984'te Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanlığı'na atandı. Daha sonra göreve hep seçimle geldi. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Danışma Kurulu Üyesi olan Çetin, Türkiye Odalar Birliği Genel Kurul Delegesi ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi.
Tuesday, August 19, 2008
Havran 1. Ulusal Zeytin & Zeytinyağı Şenliği Kapsamında Söyleşi
23 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ
Panel: Zeytinyağı; “Yaşam Boyu Sigortanız”
Saat: 17.00
Yer: Belediye Sahil Çay Bahçesi
Konuşmacılar :-Zeki ŞEN (Belediye Başkanı)
-H.Cahit ÇETİN (Tariş Zeytin ve Zeytin Yağı Tarım Satış Koop. Yönetim Kurulu Başkanı)
-Dr. Mustafa TAN (Oturum Başkanı ve UZZK Başkanı)
-Murat NARİN (UZZK Yönetim Kurulu Üyesi)
-Prof. Dr. Kamil SINDIR (İzmir Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı)
-Özgür HANCIOĞLU (Ege TV - Ege Finans Programı Yapımcısı ve Sunucusu)
Monday, August 18, 2008
Zeytinyağı Tadımı Eğitiminin Ardından
M. Hakkı YAZICI
Z&Z Dergisi 12 Sayı(Ağustos-Eylül 2008)
İzmir‘de, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nde yapılan, benim de katılımcısı olduğum Zeytinyağı Tadımı Eğitimi’nden koltuğumun altında gözüm gibi itina ile koruduğum sertifikamla dönerken bir kır lokantasında mola veriyorum.
Lokantanın hoparlörlerinden Sezen Aksu’nun güzel şarkısı zeytinliklere doğru yayılıyor,
“Bir kedim bile yok”
İçimi tatlı bir mutluluğa karışan hüzün kaplıyor. Hüzün ağır basıyor, şarkıyı uyarlayıp;
“Bir tadım panelimiz bile yok,” diye mırıldanmaya başlıyorum.
Evet, bir Tadım Panelimiz bile yok! İspanya’nın arkasından en büyük ağaç varlığına sahip olma, dünya ticaretinde daha ön sıralara gelme mücadelesi verirken bu sektörün “olmazsa olmaz”larından biri olan tadım panellerine sahip değiliz.
Kendimi darı ambarındaki tavuk gibi mutlu hissediyorum
Ben Eğitim’e 19 Haziran’da katılmıştım. Bizim gruptan önceki ilk grup 16-18 Haziran tarihlerinde eğitimlerini gerçekleştirip sertifikalarını almışlardı. Dahil olduğum ikinci grup, daha önce Aydın’da Kasım 2007’de bu eğitimin ilk aşamasından geçen ileri seviyede bir grup.
Grubumuzda kimler yoktu ki! Sektörümüzün en seçkin isimlerinden dostlarım, Zeytindostlarım; Zeytincilik Araştırma Enstitüsü yönetici ve uzmanları, akademisyenler, zeytin yetiştiricileri, zeytinyağı üreticileri, büyük şirketlerin kalite-kontrol ve laboratuvar sorumluları…Dergimizin Yazı İşleri Müdürü, sevgili editörüm Sinan Keskin’in “Aman yazı çok fazla uzun olmasın” uyarısı olmasa hepsini sırayla yazacağım.
Bu organizasyona en fazla emeği geçen Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü Ülken’in dediği gibi, bu tarz eğitim ve toplantıların en güzel tarafı, yeni bilgileri uzmanlarından öğrenmenin yanı sıra görüşemediğimiz dostlarımızı görmek, aynı yola baş koymuş insanlarla bir arada olmak, karşılıklı fikir ve bilgi alışverişinde bulunmak ve böylece amaçlananın yanı sıra da pek çok şeyi öğrenebilmek, fikir sahibi olmak.
Çok mutluyum! Kendimi darı ambarına düşmüş tavuk gibi hissediyorum.
Bir Tadım Paneli iyi bir futbol takımı gibi olmalı
Eğitimlerde teknik ayrıntıların yanı sıra öğrendiklerimin bana ilham ettirdikleri neler?
Örneğin iyi bir Tadım Panelinin kolektif oynayan bir futbol takımından hiç farkı yok.
Bunu Eğitimin ikinci günü öğrendiklerimi düşünerek, Milli Takımımızın son dakika mucizelerinden birini yaşattığı maçtan sonra, kutlama sevinci yaşayan kalabalığın arasından yürüyerek kaldığım Zeytincilik Araştırma Enstitüsü misafirhanesine dönerken tekrarlıyorum.
Bir tadım paneli üyeleri de bir futbol takımı gibi sıkı çalışmalı, çok antreman yapmalı, sık sık bir araya gelmeli, aralarında uyum olmalı, takım halinde çalışmayı başarabilmeli.
Neyse, gönüllerin şampiyonu Milli Takımımız Avrupa Kupası birincisi olamadı; ama yine bir zeytin ülkesi olan, dünya zeytincilik sektörünün açık ara birincisi İspanya kupayı almayı başardı. Bu da bir teselli… Bir sonraki turnuvada ümidimiz o ki kupayı biz alacağız, hem de İspanya’yı zeytincilik alanında da yakalayacağımız yıllarda…
Bir ülkenin zeytinyağı kalitesinde Tadım Panellerinin önemi çok fazla
Hikaye bu ya, uluslararası fuarlardan birine katılan sektöre yeni girmiş bir pazarlama ve tanıtım uzmanı standını ziyaret eden ünlü bir tadımcıyı yakalamışken zeytinyağlarını tattırmak istiyor.
Pazarlama ve tanıtım uzmanı kendisine çok güveniyor; ben her şeyi tasarlar, tanıtır, satarım, diye düşünüyor. Gerçekten de seçilen şişe, etiket tasarımı, tanıtım yazıları; her şey çok mükemmel…
Tadımcı iyice konsantre olup ilk numuneyi alıyor, tadıyor. Diğer numuneyi göstererek, “O daha iyi,” diyor.
Pazarlama ve tanıtım uzmanı şaşırıyor, “Fakat üstadım, diğer numuneyi henüz tatmadınız,” diyor.
Tadım uzmanı, elindeki ilk numuneyi kastederek gülüyor, “Hiçbir zeytinyağı bundan daha kötü olamaz,” diyor.
Bu hikayeyi anlattığıma bakıp, sakın tasarımı, ambalajı, tanıtımı küçümsediğim anlaşılmasın. Bunlar çok önemli ve en eksik olduğumuz konulardan. Ancak ürünün kalitesi de çok önemli.
Kaliteyi öne çıkarmayı, tağşişi önlemeyi istiyorsak bu konudaki en önemli araçlarımızdan biri kuşkusuz Tadım Panelleri.
Öyle ki sevgili Evren Güldoğan’ın aktardığına göre, Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlama standartları kuralları çerçevesinde etiketlerde natürel zeytinyağlarının organoleptik niteliklerine ilişkin tanımlamalara, ancak bunların bir tadım paneli tarafından onaylanması durumunda yer verilmesi mümkün olabilecek.
Zeytinyağı tadımı kuşkusuz profesyonelce yapılan bir iş. Bir sızma zeytinyağının (extra virgin olive oil) esas olarak % 0.8’in altında oleik asit ihtiva ediyor olmasının ötesinde, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOC)’nin tanımladığı olumlu ve olumsuz özellikleri taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde akredite bir tadım paneli üyelerinin burunlarının ve ağızlarının testinden geçmiş olması gerekiyor. Kızışma/posa, küf, şarapsılık/sirkemsilik, metalik, oksitlenme gibi olumsuz özellikler var mı; acılık, yakıcılık gibi olumlu özelliklerin değerleri nedir? Bunlar saptanmalı. Önce kusurlardan başlayarak, olumsuz özellikleri belirlenmeli, kayda geçirilmeli.
YAZININ TAMAMINI Z&Z DERGİSİ'NİN 12. SAYISINDA OKUYABİLİRSİNİZ.
Z&Z Dergisi 12 Sayı(Ağustos-Eylül 2008)
İzmir‘de, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nde yapılan, benim de katılımcısı olduğum Zeytinyağı Tadımı Eğitimi’nden koltuğumun altında gözüm gibi itina ile koruduğum sertifikamla dönerken bir kır lokantasında mola veriyorum.
Lokantanın hoparlörlerinden Sezen Aksu’nun güzel şarkısı zeytinliklere doğru yayılıyor,
“Bir kedim bile yok”
İçimi tatlı bir mutluluğa karışan hüzün kaplıyor. Hüzün ağır basıyor, şarkıyı uyarlayıp;
“Bir tadım panelimiz bile yok,” diye mırıldanmaya başlıyorum.
Evet, bir Tadım Panelimiz bile yok! İspanya’nın arkasından en büyük ağaç varlığına sahip olma, dünya ticaretinde daha ön sıralara gelme mücadelesi verirken bu sektörün “olmazsa olmaz”larından biri olan tadım panellerine sahip değiliz.
Kendimi darı ambarındaki tavuk gibi mutlu hissediyorum
Ben Eğitim’e 19 Haziran’da katılmıştım. Bizim gruptan önceki ilk grup 16-18 Haziran tarihlerinde eğitimlerini gerçekleştirip sertifikalarını almışlardı. Dahil olduğum ikinci grup, daha önce Aydın’da Kasım 2007’de bu eğitimin ilk aşamasından geçen ileri seviyede bir grup.
Grubumuzda kimler yoktu ki! Sektörümüzün en seçkin isimlerinden dostlarım, Zeytindostlarım; Zeytincilik Araştırma Enstitüsü yönetici ve uzmanları, akademisyenler, zeytin yetiştiricileri, zeytinyağı üreticileri, büyük şirketlerin kalite-kontrol ve laboratuvar sorumluları…Dergimizin Yazı İşleri Müdürü, sevgili editörüm Sinan Keskin’in “Aman yazı çok fazla uzun olmasın” uyarısı olmasa hepsini sırayla yazacağım.
Bu organizasyona en fazla emeği geçen Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü Ülken’in dediği gibi, bu tarz eğitim ve toplantıların en güzel tarafı, yeni bilgileri uzmanlarından öğrenmenin yanı sıra görüşemediğimiz dostlarımızı görmek, aynı yola baş koymuş insanlarla bir arada olmak, karşılıklı fikir ve bilgi alışverişinde bulunmak ve böylece amaçlananın yanı sıra da pek çok şeyi öğrenebilmek, fikir sahibi olmak.
Çok mutluyum! Kendimi darı ambarına düşmüş tavuk gibi hissediyorum.
Bir Tadım Paneli iyi bir futbol takımı gibi olmalı
Eğitimlerde teknik ayrıntıların yanı sıra öğrendiklerimin bana ilham ettirdikleri neler?
Örneğin iyi bir Tadım Panelinin kolektif oynayan bir futbol takımından hiç farkı yok.
Bunu Eğitimin ikinci günü öğrendiklerimi düşünerek, Milli Takımımızın son dakika mucizelerinden birini yaşattığı maçtan sonra, kutlama sevinci yaşayan kalabalığın arasından yürüyerek kaldığım Zeytincilik Araştırma Enstitüsü misafirhanesine dönerken tekrarlıyorum.
Bir tadım paneli üyeleri de bir futbol takımı gibi sıkı çalışmalı, çok antreman yapmalı, sık sık bir araya gelmeli, aralarında uyum olmalı, takım halinde çalışmayı başarabilmeli.
Neyse, gönüllerin şampiyonu Milli Takımımız Avrupa Kupası birincisi olamadı; ama yine bir zeytin ülkesi olan, dünya zeytincilik sektörünün açık ara birincisi İspanya kupayı almayı başardı. Bu da bir teselli… Bir sonraki turnuvada ümidimiz o ki kupayı biz alacağız, hem de İspanya’yı zeytincilik alanında da yakalayacağımız yıllarda…
Bir ülkenin zeytinyağı kalitesinde Tadım Panellerinin önemi çok fazla
Hikaye bu ya, uluslararası fuarlardan birine katılan sektöre yeni girmiş bir pazarlama ve tanıtım uzmanı standını ziyaret eden ünlü bir tadımcıyı yakalamışken zeytinyağlarını tattırmak istiyor.
Pazarlama ve tanıtım uzmanı kendisine çok güveniyor; ben her şeyi tasarlar, tanıtır, satarım, diye düşünüyor. Gerçekten de seçilen şişe, etiket tasarımı, tanıtım yazıları; her şey çok mükemmel…
Tadımcı iyice konsantre olup ilk numuneyi alıyor, tadıyor. Diğer numuneyi göstererek, “O daha iyi,” diyor.
Pazarlama ve tanıtım uzmanı şaşırıyor, “Fakat üstadım, diğer numuneyi henüz tatmadınız,” diyor.
Tadım uzmanı, elindeki ilk numuneyi kastederek gülüyor, “Hiçbir zeytinyağı bundan daha kötü olamaz,” diyor.
Bu hikayeyi anlattığıma bakıp, sakın tasarımı, ambalajı, tanıtımı küçümsediğim anlaşılmasın. Bunlar çok önemli ve en eksik olduğumuz konulardan. Ancak ürünün kalitesi de çok önemli.
Kaliteyi öne çıkarmayı, tağşişi önlemeyi istiyorsak bu konudaki en önemli araçlarımızdan biri kuşkusuz Tadım Panelleri.
Öyle ki sevgili Evren Güldoğan’ın aktardığına göre, Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlama standartları kuralları çerçevesinde etiketlerde natürel zeytinyağlarının organoleptik niteliklerine ilişkin tanımlamalara, ancak bunların bir tadım paneli tarafından onaylanması durumunda yer verilmesi mümkün olabilecek.
Zeytinyağı tadımı kuşkusuz profesyonelce yapılan bir iş. Bir sızma zeytinyağının (extra virgin olive oil) esas olarak % 0.8’in altında oleik asit ihtiva ediyor olmasının ötesinde, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOC)’nin tanımladığı olumlu ve olumsuz özellikleri taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde akredite bir tadım paneli üyelerinin burunlarının ve ağızlarının testinden geçmiş olması gerekiyor. Kızışma/posa, küf, şarapsılık/sirkemsilik, metalik, oksitlenme gibi olumsuz özellikler var mı; acılık, yakıcılık gibi olumlu özelliklerin değerleri nedir? Bunlar saptanmalı. Önce kusurlardan başlayarak, olumsuz özellikleri belirlenmeli, kayda geçirilmeli.
YAZININ TAMAMINI Z&Z DERGİSİ'NİN 12. SAYISINDA OKUYABİLİRSİNİZ.
PENGUEN'DEN ZEYTİNYAĞLI KAVRULMUŞ ISPANAK KONSERVESİ
CHA
18 Ağustos 2008,Pazartesi
Gıda sektöründe öncü firmalardan olan Penguen Gıda, Türkiye'de ilk ve tek olan konserve ıspanağı yemeye hazır bir şekilde üretti.
Türk Mutfağı'nda beğenilen bir çok çeşidiyle sofraların vazgeçilmezi olan ıspanak, özellikle ayıklanması ve iyice yıkanması ev hanımları için problemli olan bir sebze. Hayatı kolaylaştırmayı, ürünlerini lezzetli ve sağlıklı şekilde, güvenle tüketilebilecek durumda sunmayı prensip edinen Penguen Gıda, şimdi de konserve ıspanağı üretti.
Taze ve kaliteli ıspanaklar toplanması, ayıklanması, yıkanması, soğanla zeytinyağında pişirilmesi ile üretilen Penguen Ispanak konservesi, yemeğe hazır halde sağlıklı 520 gramlık cam kavanozlarda piyasaya sunuluyor. Sofraların vazgeçilmezi olan ıspanak, bundan böyle konserve olarak her mevsim tüketicilere sunuluyor. Yumurtalı, yoğurtlu, kıymalı, börek içinde yada garnitür olarak ızgara etlerin yanında kullabilecek olan ıspanak konservesi, hem çok pratik hem de ekonomik bir alternatif. Kalp dostu olduğu bilinen "sızma zeytinyağı" ile üretilen Penguen Ispanak konservesi, Vitamin A, Vitamin C, Demir ve Kalsiyum içeriyor.
18 Ağustos 2008,Pazartesi
Gıda sektöründe öncü firmalardan olan Penguen Gıda, Türkiye'de ilk ve tek olan konserve ıspanağı yemeye hazır bir şekilde üretti.
Türk Mutfağı'nda beğenilen bir çok çeşidiyle sofraların vazgeçilmezi olan ıspanak, özellikle ayıklanması ve iyice yıkanması ev hanımları için problemli olan bir sebze. Hayatı kolaylaştırmayı, ürünlerini lezzetli ve sağlıklı şekilde, güvenle tüketilebilecek durumda sunmayı prensip edinen Penguen Gıda, şimdi de konserve ıspanağı üretti.
Taze ve kaliteli ıspanaklar toplanması, ayıklanması, yıkanması, soğanla zeytinyağında pişirilmesi ile üretilen Penguen Ispanak konservesi, yemeğe hazır halde sağlıklı 520 gramlık cam kavanozlarda piyasaya sunuluyor. Sofraların vazgeçilmezi olan ıspanak, bundan böyle konserve olarak her mevsim tüketicilere sunuluyor. Yumurtalı, yoğurtlu, kıymalı, börek içinde yada garnitür olarak ızgara etlerin yanında kullabilecek olan ıspanak konservesi, hem çok pratik hem de ekonomik bir alternatif. Kalp dostu olduğu bilinen "sızma zeytinyağı" ile üretilen Penguen Ispanak konservesi, Vitamin A, Vitamin C, Demir ve Kalsiyum içeriyor.
Zeytin hastalığına 'delice' önlemi
DEVRİM İNCE
Yeni Asır
18 Ağustos 2008,Pazartesi
ZİRVEDEN DÖRT YIL SONRA SONUÇ ALINDI
Menemen Zeytincilik Araştırma Enstitüsü uzmanı Dr. Latife Erten bazı yabani türlerin Verticillium Mantarı'na karşı dayanıklı olduğunu belirledi
Ege'de 400 bin aileyi perişan eden ve 50 milyon dolarlık zarara yol açan
Verticillium Mantarı'nın yayılması, fidan seçiminde hastalığa dayanıklı olduğu belirlenen delice türlerinin kullanılmasıyla önlenecek. Hastalığa yakalanmayan deliceler aşılanarak, sağlıklı sofralık ve yağlık zeytin üretimi yapılması sağlanacak. Üreticiler, özel kod verilen dayanıklı fidanları, gerekli satış izinlerinin alınmasından sonra Enstitü bünyesindeki Damızlık Bahçesi'nden temin edebilecek.
İLACI YOK
Halk arasında zeytin mantarı, zeytinkıran gibi isimlerle bilinen verticillium dahliae, Türkiye'de ilk kez 1972 yılında pamuk tarlalarında görüldü. Toprakta bulunan ve 10 yıl boyunca hiçbir bitkiye bulaşmasa da yaşamını sürdürebilen bir virüsün neden olduğu hastalık, pamuk tarlalarına zeytin dikilmesi ve salma sulama yöntemi uygulanması nedeniyle yayıldı. Çeşitli kurumlar tarafından yapılan araştırmalara göre hastalık, 500 bin zeytin ağacının kurumasına neden oldu. Birçoğu meyve veren ağaçlardan oluşan bu kaybın mali faturası ise 36 yılda yaklaşık 50 milyon dolara ulaştı.
YENİ ASIR DUYURDU
Yeni Asır'ın ilk olarak 1 Ekim 2004'te "Sami Bey, bu katili ne zaman durduracaksınız?" manşetiyle gündeme getirdiği zeytin kanseri verticillium, Ege'de binlerce ağacın yok olmasına yol açarken, Tarım Bakanlığı ısrarlı yayınlar sonrası zeytin kanseriyle mücadelede aktif rol üstlendi. 8 Aralık 2004'te İzmir'de dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün de katıldığı Zeytincilik Zirvesi toplandı. Tariş, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Zeytincilik Enstitüsü ve Ziraat Odaları'ndan temsilcilerin yanı sıra Tarım Bakanlığı bürokratları ve İzmir, Manisa, Aydın, Muğla ve Balıkesir'den gelen Tarım İl Müdürlüğü temsilcilerininin katıldığı zirvede dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü, verticillium virüsüne dayanıklı bir zeytin türü geliştirilmesi için Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nün de araştırma yapması talimatı verdi.
ÇALIŞMA BAŞLADI
Bunun üzerine Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Yıldız'ın danışmanlığında çalışan Zeytincilik Araştırma Enstitüsü uzmanı Dr. Latife Erten, 3 bin 600 ağaçta 60 zeytin türünü inceledi. İki bilim adamı bazı zeytin türlerinde hastalığın gelişimini aşılama yöntemiyle durdurdu. Ancak, hastalığın gelişmesinin durduğu bu zeytinler delice (anaç) zeytin olmadıkları için tohum elde edilemedi. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü bünyesinde görev yapan Dr. Latife Erten, bunun üzerine çalışmalarını hastalığa dayanıklı türler üzerinde yoğunlaştırdı. Enstitünün Gen Koleksiyon Bahçesi'nde bulunan ve dünyada ekonomik değer taşıyan 88 çeşit zeytin ağacının tamamı arasından 55'ini araştırma yapmak üzere seçen Dr. Erten, araştırma yaptığı 55 ağaçtan 6'sının "verticillium dahliae" hastalığına karşı dayanıklı olduğunu tespit etti. Buradan elde ettiği sonuçlarla, mevcut ağaçların genetik olarak akrabası olan delice olarak tabir edilen "anaç" zeytinlere ulaşan Dr. Eker, 4 delice zeytin ağacınının verticillium dahliae hastalığına direncini araştırdı. 2005 yılında bu araştırma sonunda da 4 ağaçtan 2'sinin hastalığa karşı yüzde 90 dirençli olduğu anlaşıldı.
SATIŞA SUNULACAK
Dr. Eker'in verticilluma dayanıklı olarak tespit ettiği iki anaç zeytin ağacı, D-9 ve 36 şeklinde kodlandı. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, bu iki türün ticari olarak değerlendirilmesi için Tarım Bakanlığı bünyesindeki Tohum Tescil Sertifikasyon Müdürlüğü'ne başvurdu. Bu müdürlüğün onayından sonra zeytin kanserine karşı dayanıklı olan ve şu anda sadece enstitü bünyesindeki Damızlık Bahçesi'nde bulunan D-9 ve 36 kodlu anaç zeytin ağaçlarına öncelikle bir isim verilecek. Bunun ardından zeytin fidanları için satış izni de verilmiş olacak. Ekonomik olarak verimli hale getirilerek ıslah edilecek olan fidanlar, bu uzun çalışmanın ardından üreticiye sunulacak.
Ticari anlamda kullanmak için izin almak gerekiyor
Dr. Latife Erten, verticillium hastalığına karşı geliştirilmiş bir ilaç olmadığını bu nedenle genetik ve biyolojik mücadeleye yöneldiklerini söyledi. Dr. Erten, "Hastalığa dayanıklı bir tür aradım. Bu türü bulduk. Ama ticari anlamda kullanmak için bir takım izinler almaya ihtiyacımız var. Daha sonra verticilliuma dayanıklı zeytinleri enstitü satmaya başlayacak. Umarız, tarımda yaşanan bu önemli sorun tamamen ortadan kalkar ve üreticilerimiz rahat bir nefes alır. Bu gelişmeden mutluyuz" dedi.
Yeni Asır'a 9 kez manşet haber oldu
* Yeni Asır, 50 milyon dolar zarara neden olan zeytin kanserini ilk olarak 1 Ekim 2004'te "Sami Bey bu katili ne zaman durduracaksınız?" başlığıyla gündeme getirdi.
* Dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün "Zeytin kanserine karşı ilacımız yok ama önlemlerimiz var" şeklindeki sözlerini 2 Ekim 2004'te "Bakan Konuştu" şeklinde manşete taşıdı.
* 3 Ekim 2004'te "Bakan tatmin etmedi" manşeti Yeni Asır'da yer aldı.
* AK Parti Manisa milletvekillerinin konuyu Meclis'te taşıyacağı yönündeki beyanatları da 4 Ekim 2004'te "İlk adım Meclis'te" başlığıyla Yeni Asır'da haber oldu.
* Bu gelişmelerin ardından Tarım Bakanı Sami Güçlü, "İzmir'de zeytincilik zirvesi toplanacağını söyledi. Güçlü'nün bu sözlerini 19 Ekim 2004 tarihli sayısında birinci sayfadan anonslayan Yeni Asır, konuyla ilgili haberi de 20 ve 21 Ekim 2004'te birinci sayfasından verdi.
* 13 Kasım 2004'te de Ayvalık'ta 15 bin zeytin ağacının öldüğünü belirten "Sami Bey Ayvalık da ölüyor daha ne bekliyorsunuz?" şeklindeki haber Yeni Asır'a manşet oldu.
* 15 Kasım'da ise dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün konuyla ilgili değerlendirmeleri "8 Aralık'ta geliyorum" başlığıyla manşet oldu.
* 9 Aralık 2004 tarihli Yeni Asır'ın manşetinde ise "Hoşgeldiniz Sami Bey" başlığıyla zeytin üreticilerinin Tarım Bakanı Sami Güçlü'den taleplerini yansıtan haber yeraldı.
* Yeni Asır'ın 10 Aralık 2004 tarihli manşetini ise "Güçlü düğmeye bastı" başlığıyla bir gün önce yapılan zeytincilik zirvesinde görüşülen konular bulunuyordu.
Yeni Asır
18 Ağustos 2008,Pazartesi
ZİRVEDEN DÖRT YIL SONRA SONUÇ ALINDI
Menemen Zeytincilik Araştırma Enstitüsü uzmanı Dr. Latife Erten bazı yabani türlerin Verticillium Mantarı'na karşı dayanıklı olduğunu belirledi
Ege'de 400 bin aileyi perişan eden ve 50 milyon dolarlık zarara yol açan
Verticillium Mantarı'nın yayılması, fidan seçiminde hastalığa dayanıklı olduğu belirlenen delice türlerinin kullanılmasıyla önlenecek. Hastalığa yakalanmayan deliceler aşılanarak, sağlıklı sofralık ve yağlık zeytin üretimi yapılması sağlanacak. Üreticiler, özel kod verilen dayanıklı fidanları, gerekli satış izinlerinin alınmasından sonra Enstitü bünyesindeki Damızlık Bahçesi'nden temin edebilecek.
İLACI YOK
Halk arasında zeytin mantarı, zeytinkıran gibi isimlerle bilinen verticillium dahliae, Türkiye'de ilk kez 1972 yılında pamuk tarlalarında görüldü. Toprakta bulunan ve 10 yıl boyunca hiçbir bitkiye bulaşmasa da yaşamını sürdürebilen bir virüsün neden olduğu hastalık, pamuk tarlalarına zeytin dikilmesi ve salma sulama yöntemi uygulanması nedeniyle yayıldı. Çeşitli kurumlar tarafından yapılan araştırmalara göre hastalık, 500 bin zeytin ağacının kurumasına neden oldu. Birçoğu meyve veren ağaçlardan oluşan bu kaybın mali faturası ise 36 yılda yaklaşık 50 milyon dolara ulaştı.
YENİ ASIR DUYURDU
Yeni Asır'ın ilk olarak 1 Ekim 2004'te "Sami Bey, bu katili ne zaman durduracaksınız?" manşetiyle gündeme getirdiği zeytin kanseri verticillium, Ege'de binlerce ağacın yok olmasına yol açarken, Tarım Bakanlığı ısrarlı yayınlar sonrası zeytin kanseriyle mücadelede aktif rol üstlendi. 8 Aralık 2004'te İzmir'de dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün de katıldığı Zeytincilik Zirvesi toplandı. Tariş, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Zeytincilik Enstitüsü ve Ziraat Odaları'ndan temsilcilerin yanı sıra Tarım Bakanlığı bürokratları ve İzmir, Manisa, Aydın, Muğla ve Balıkesir'den gelen Tarım İl Müdürlüğü temsilcilerininin katıldığı zirvede dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü, verticillium virüsüne dayanıklı bir zeytin türü geliştirilmesi için Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nün de araştırma yapması talimatı verdi.
ÇALIŞMA BAŞLADI
Bunun üzerine Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Yıldız'ın danışmanlığında çalışan Zeytincilik Araştırma Enstitüsü uzmanı Dr. Latife Erten, 3 bin 600 ağaçta 60 zeytin türünü inceledi. İki bilim adamı bazı zeytin türlerinde hastalığın gelişimini aşılama yöntemiyle durdurdu. Ancak, hastalığın gelişmesinin durduğu bu zeytinler delice (anaç) zeytin olmadıkları için tohum elde edilemedi. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü bünyesinde görev yapan Dr. Latife Erten, bunun üzerine çalışmalarını hastalığa dayanıklı türler üzerinde yoğunlaştırdı. Enstitünün Gen Koleksiyon Bahçesi'nde bulunan ve dünyada ekonomik değer taşıyan 88 çeşit zeytin ağacının tamamı arasından 55'ini araştırma yapmak üzere seçen Dr. Erten, araştırma yaptığı 55 ağaçtan 6'sının "verticillium dahliae" hastalığına karşı dayanıklı olduğunu tespit etti. Buradan elde ettiği sonuçlarla, mevcut ağaçların genetik olarak akrabası olan delice olarak tabir edilen "anaç" zeytinlere ulaşan Dr. Eker, 4 delice zeytin ağacınının verticillium dahliae hastalığına direncini araştırdı. 2005 yılında bu araştırma sonunda da 4 ağaçtan 2'sinin hastalığa karşı yüzde 90 dirençli olduğu anlaşıldı.
SATIŞA SUNULACAK
Dr. Eker'in verticilluma dayanıklı olarak tespit ettiği iki anaç zeytin ağacı, D-9 ve 36 şeklinde kodlandı. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, bu iki türün ticari olarak değerlendirilmesi için Tarım Bakanlığı bünyesindeki Tohum Tescil Sertifikasyon Müdürlüğü'ne başvurdu. Bu müdürlüğün onayından sonra zeytin kanserine karşı dayanıklı olan ve şu anda sadece enstitü bünyesindeki Damızlık Bahçesi'nde bulunan D-9 ve 36 kodlu anaç zeytin ağaçlarına öncelikle bir isim verilecek. Bunun ardından zeytin fidanları için satış izni de verilmiş olacak. Ekonomik olarak verimli hale getirilerek ıslah edilecek olan fidanlar, bu uzun çalışmanın ardından üreticiye sunulacak.
Ticari anlamda kullanmak için izin almak gerekiyor
Dr. Latife Erten, verticillium hastalığına karşı geliştirilmiş bir ilaç olmadığını bu nedenle genetik ve biyolojik mücadeleye yöneldiklerini söyledi. Dr. Erten, "Hastalığa dayanıklı bir tür aradım. Bu türü bulduk. Ama ticari anlamda kullanmak için bir takım izinler almaya ihtiyacımız var. Daha sonra verticilliuma dayanıklı zeytinleri enstitü satmaya başlayacak. Umarız, tarımda yaşanan bu önemli sorun tamamen ortadan kalkar ve üreticilerimiz rahat bir nefes alır. Bu gelişmeden mutluyuz" dedi.
Yeni Asır'a 9 kez manşet haber oldu
* Yeni Asır, 50 milyon dolar zarara neden olan zeytin kanserini ilk olarak 1 Ekim 2004'te "Sami Bey bu katili ne zaman durduracaksınız?" başlığıyla gündeme getirdi.
* Dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün "Zeytin kanserine karşı ilacımız yok ama önlemlerimiz var" şeklindeki sözlerini 2 Ekim 2004'te "Bakan Konuştu" şeklinde manşete taşıdı.
* 3 Ekim 2004'te "Bakan tatmin etmedi" manşeti Yeni Asır'da yer aldı.
* AK Parti Manisa milletvekillerinin konuyu Meclis'te taşıyacağı yönündeki beyanatları da 4 Ekim 2004'te "İlk adım Meclis'te" başlığıyla Yeni Asır'da haber oldu.
* Bu gelişmelerin ardından Tarım Bakanı Sami Güçlü, "İzmir'de zeytincilik zirvesi toplanacağını söyledi. Güçlü'nün bu sözlerini 19 Ekim 2004 tarihli sayısında birinci sayfadan anonslayan Yeni Asır, konuyla ilgili haberi de 20 ve 21 Ekim 2004'te birinci sayfasından verdi.
* 13 Kasım 2004'te de Ayvalık'ta 15 bin zeytin ağacının öldüğünü belirten "Sami Bey Ayvalık da ölüyor daha ne bekliyorsunuz?" şeklindeki haber Yeni Asır'a manşet oldu.
* 15 Kasım'da ise dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün konuyla ilgili değerlendirmeleri "8 Aralık'ta geliyorum" başlığıyla manşet oldu.
* 9 Aralık 2004 tarihli Yeni Asır'ın manşetinde ise "Hoşgeldiniz Sami Bey" başlığıyla zeytin üreticilerinin Tarım Bakanı Sami Güçlü'den taleplerini yansıtan haber yeraldı.
* Yeni Asır'ın 10 Aralık 2004 tarihli manşetini ise "Güçlü düğmeye bastı" başlığıyla bir gün önce yapılan zeytincilik zirvesinde görüşülen konular bulunuyordu.
Subscribe to:
Posts (Atom)