Anadolu Ajansı
28 Kasım 2008,Cuma
Zeytin üreticisi, ekonomik sıkıntılar nedeniyle alım sezonu başlar başlamaz Marmarabirlik'in yolunu tuttu. Kapasitesi 35 bin ton olan Marmarabirlik, 22 günde 31 bin ton zeytin alımı yaptı.
Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik) Yönetim Kurulu Başkanı Refi Taviloğlu, ekonomik sıkıntılarla boğuşan zeytin üreticisinin sezonun başında soluğu Marmarabirlik'te aldığını belirterek "22 günde 31 bin ton zeytin alımı yaptık. Sezon normalde 15 Ocak'ta kapanır, bu bir rekor" dedi. Taviloğlu, Marmarabirlik'in işleme, depolama ve pazarlama kapasitesi nedeniyle normal şartlarda azami 35 bin ton zeytin alabildiğini belirtti.
Bu yıl ilkbahar yağmurlarının gecikmesi ve yaz aylarının bir bölümünün yağışlı geçmesinin zeytinde iri tane gelişmesine yol açtığına dikkati çeken Taviloğlu, son derece kaliteli bir rekolte döneminin yaşandığını, oluşan arz fazlasının hem üreticiyi hem de birliği zor durumda bıraktığını vurguladı.
Taviloğlu, global krizin genel satış ve ihracat rakamlarını henüz doğrudan etkilemediğini ancak dolaylı etkilerini yaşadıklarını ifade ederek mali sorunlar nedeniyle tüccarın hemen hemen piyasadan çekildiğine, üreticinin ise ekonomik sıkıntı yaşadığına dikkati çekti. 2008-2009 kampanya döneminin 4 Kasım'da başladığını anımsatan Taviloğlu, şunları kaydetti: "Kriz, bizi doğrudan değil ama dolaylı etkilemeye başladı. Taze zeytinde mali sorunlar ve belirsizlik yüzünden tüccar alımdan kaçtı. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan zeytin üreticisi de sezonun başında soluğu Marmarabirlik'te aldı. 22 günde 31 bin ton zeytin alımı yaptık. Sezon normalde 15 Ocak'ta kapanır, bu bir rekor. Oysa üretici, eskiden ürünü depolarında saklayıp, 'ileride satılır' diye iyi fiyat beklerdi. Ancak bu düzen tamamen değişti. Üretici ürününün tamamını Marmarabirlik'e getirme durumunda kaldı."
Depolarımıza Mercedes doldurduk
Marmarabirlik'in azami 35 bin ton alım kapasitesi bulunmasına rağmen, sınırları zorladıklarını ve bu rakamı sezonun özel durumunu dikkate alarak 41 bin tona çıkardıklarını bildiren Taviloğlu, şöyle devam etti:
"41 bin ton ürün için depolama altyapısını hazırladık. Aslında bu bile, pazarlama ve satış durumu dikkate alındığında riskli bir stok. Normalde, ileriye dönük endişe taşımamamız için 35 bin tonu aşmamamız gerekirdi. Çünkü, ürün yapısı itibariyle riskli bir ürün. Bu yıl ürünün büyük bölümü birinci sınıf, farklı kalibrasyonda olsaydı işimiz daha kolaydı. Biz depolarımıza hep Mercedes doldurduk ama Anadol müşterisine satacak ürün yok."
Taviloğlu, sofralık zeytinde belirleyici olmasının yanı sıra neredeyse tek oyuncu haline gelen Marmarabirlik'in işinin, her sene giderek zorlaştığını ifade ederek "Gemlik tipi zeytin artık Güney Marmara'nın dışında da dikiliyor. Bu da önemli bir tehlike. Bu gidişle fındıktaki sorunların benzerini zeytin üreticisinin de yaşaması kaçınılmaz" dedi.
ÖDEME ÜÇ TAKSİTTE
200 dane/kg zeytine ödenecek ön ödeme fiyatını 4 YTL olarak açıklayan Marmarabirlik, ürün alım bedellerinin yüzde 60'ını peşin, kalan yüzde 20'sini 2009 Nisan ayı içinde, diğer yüzde 20'sini ise 2009 yılı temmuz ayı içinde ödeyeceğini duyurmuştu. Gemlik, Mudanya, Erdek, Orhangazi, İznik, Edincik, Mürefte ve Marmara Adası'nda kooperatifleri bulunan Marmarabirlik, Bursa'daki entegre tesislerinde "salamura", "yağlı salamura", "yağlı sele", "zeytin yağı" ve "zeytin ezmesi" üretiyor.
Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Friday, November 28, 2008
Zeytinyağında kavga büyüyor, tek çare prim desteğinin artırılması
Ayşegül Sakarya
Referans
27 Kasım 2008,Perşembe
Zeytin dalı barışın simgesi olmasına rağmen zeytin sektöründe tartışmalar bitmiyor. Hasatın sürdüğü sektörün gündeminde bu yıl da fiyat ve ithalat tartışmaları var. Dünyanın en önemli zeytinyağı üreticilerinden biri olmasına rağmen Türkiye, yıllardır üretim, tüketim ve ihracatta ciddi sorunlarla mücadele ediyor. Son yıllarda teşvik edilen üretim sayesinde dünyanın en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olma yolunda ilerleyen Türkiye'de üretici, sanayici ve ihracatçı arasında bitmek bilmeyen tartışmalar sektörü çıkmaza sürüklüyor. Uzlaşmaz yaklaşımlar yüzünden sektörün tüm oyuncuları kaybediyor.
Tartışmalar fiyat ve ihracatçıların ithalat talebi noktasında kilitleniyor. Zeytinde giderek düşen fiyatlar üreticiyi mağdur ediyor. 2006'da 4.5-5 YTL'ye ulaşan fiyatlar bugün 3 YTL civarında. Üretici, mazot, gübre gibi maliyetlerin yükselmesi nedeniyle fiyatların düşmemesi gerektiğini savunuyor. Sektördeki en büyük boşluklardan biri fiyatları regüle edebilecek bir sistem olmaması. Bu görevi üstlenen 33 kooperatif ve 28 bin üreticinin üye olduğu Tariş Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği ise üye üreticinin getirdiği ürünü almakla yükümlü olduğu için stok maliyetleri yüzünden zarar etme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Öte yandan yüksek fiyatlar nedeniyle yurtdışında rekabetçi olmadıklarını söyleyen ihracatçılar "Dahili İşleme Rejimi" (DİR) uygulamasının başlaması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye'nin 125 milyar dolara ulaşan ihracatının yüzde 75'inin faydalandığı DİR yurtdışından temin edilen hammadde, yarı mamül ve ara mamüllerin Türkiye'de işlenerek ihraç edilmesine olanak sağlayan bir sistem. DİR çerçevesinde ülkeye getirilen malların yurt içinde kullanımı mümkün değil. Çünkü DİR kapsamında ithalat yapılırken konu mala ait gümrük vergisi, KDV gibi tüm vergiler için gümrük bir teminat alıyor. Süresi içinde ithalat ve ihracat işlemleri gerçekleşmemesi durumunda ise teminat irad kaydediliyor. Üreticiler bu sistemin fiyat istikrarını bozarak üreticiye zarar vereceği kanısında. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madra, ihracat kaydıyla ithal edilecek zeytinyağının fiyatları altüst edeceğini ve zaten zor durumda olan üreticiyi daha da zora sokacağını ifade ediyor. İhracatçılar ise giderek düşen ihracata tek çözüm olarak DİR'i görüyor. Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, "İhracat pazarlarında sürekliliği sağlamak için ülkemizde yetersiz üretim ve arz ile yurt dışı ile rekabet edilemez fiyatlar karşısında DİR önemli bir araçtır. Yeter ki DİR uygulaması ve şartları iyi tanımlansın" diye konuşuyor.
Zeytinyağı ihracatı yüzde 25 geriledi
Rakamlar da ihracatçıların içinde bulunduğu çıkmazı ortaya koyuyor. Zeytin ihracatı artış gösterirken, zeytinyağı ihracatı ise giderek geriliyor. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin kayıtlarına göre, Türkiye, zeytin ve zeytinyağı sektörü 2006-07 sezonunda toplam 234 milyon 165 bin 799 dolarlık ihracat yapmışken, 2007-08 sezonunda bu rakam yüzde 25'lik düşüşle 176 milyon 736 bin 396 dolara geriledi. Zeytin ihracatı 2006-07 sezonunda sektörün toplam ihracatında yüzde 39'luk pay ile temsil edilirken, 2007-08 sezonunda bu rakam yüzde 60'ın üzerine çıktı. Zeytin ihracatı tarihinde ilk kez 2007-08 sezonunda zeytinyağı ihracatının üzerine çıktı. Türkiye'de hammadde fiyatlarının yüksekliği ve döviz kurlarının düşüklüğü üst üste gelince Türkiye dünya zeytinyağı piyasalarında fiyat tutturamaz ve ihracat yapamaz konuma geldi.
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe üretici, sanayici ve ihracatçıların hem fikir olduğu tek şey ise üreticiye verilen primin artırılması gerektiği. En büyük üretici olan AB'de zeytinciliğe verilen toplam üretim desteği 2.350 milyar euro iken, çiftçiye verilen prim 1.32 euro. Türkiye'de ise Tarım Bakanlığı bu yıl primi 1 kuruş artırarak ve 21 kuruşa çıkardı. Üretim primi ilk uygulamaya başlandığı yıl verilen prim 40 cent yani 50 YKr'ydi. Üretim priminin üreticiye yönelik bir mavi boncuk uygulaması olarak görüldüğünü söyleyen Metin Ölken, "Aslında üretim primi üreticiyi ürün fiyatlarındaki spekülasyona karşı koruyan,piyasa dengesine ve istikrarlı mal tedarikine imkan tanıyan bir sistem olmalıdır. Bugünkü koşullarda üretim primi zeytinyağında asgari kilo başına 1 YTL olmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki bu prim rakamı ile kayıt altına alınacak olan sistemin yaratacağı direk ve endirek vergiler ile bütçeye yük en az yüzde 60 azalacaktır" diye konuşuyor. Mazot, gübre gibi girdilerdeki fiyat artışlarıyla boğuşan çiftçinin zor durumda olduğuna dikkat çeken Salih Madra ise, yağ fiyatlarının da gerilediğini vuruluyor. Bu yıl 100 bin ton stok fazlası olacağını ifade eden Madra, piyasayı stabil tutmak için 40-50 bin ton ihracat yapılması gerektiğini aktarıyor.
Milli politika oluşturulmalı
Üreticiyi serbest pazar ekonomisinin fiyat dalgalanmalarından korumak gerektiğini ifade eden TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, çiftçinin ekime devam etmesi için üretime ve ürüne ilgi duyması gerektiğini vurguluyor. Üreticinin heyecanının kaybolmaması gerektiğine işaret eden Çetin sözlerine şu şekilde devam ediyor: "Üretici ürününün değer kazanması konusunda kaygı duymamalı. Mesela Batı'da olması gereken hedef fiyatla piyasada oluşan fiyat arasındaki fark üreticiye yardım olarak verilir. Prim üreticiye bağışta bulunmak olarak düşünülmemeli. Zeytin fidanı dikildikten sonra 7 sene ürün vermez. Üretici 7 sene fidana ücretsiz bakar. Bu arada desteklenmesi gerekir." Zeytin yağının iyi pazarlaması için ulusal bir duruşa ihtiyaç olduğunu dile getiren Çetin, fedakarlığın çiftçiden beklendiğini belirtiyor.
Yıllardır sektörde bir ortak akıl oluşturulamadığını söyleyen Metin Ölken de devletin zeytin ve zeytinyağı ürünlerine yönelik bir milli politika yaratmadığı görüşünde. Yıllardır sadece Tarım Satış Kooperatifleri'nin taban fiyatları ile popülist yaklaşımlarla hareket edildiğini anlatan Ölken, "Bunun sonucunda Birliklerin iflası ve yüzlerce trilyon zarar söz konusu olmuştur. Devlet eli ile ticaret devri kapanmalıdır. Haksız rekabete dur denilmelidir. İspanyol modeline uygun gerçek anlamda yapılacak yeni bir kooperatifçilik anlayışı ortaya konmalıdır. Stok müessesesi devreye alınmalıdır" diye konuşuyor.
Tüketim tahmin edilenden fazla
Türkiye'nin son yıllarda zeytin konusunda örnek alması gereken ülke İspanya olarak görülüyor. Son 10 yılda zeytin ve zeytinyağında atılım gerçekleştiren İspanya, 15 yıl öncesine kadar 100 bin ton olan ihracat rakamlarını 600 bin tonlara çıkardı. Ortalama 1 milyon 200 bin tonun üzerinde üretimin olduğu İspanya'da pazarın yüzde 70'ini kooperatifler kontrol ediyor. Kooperatifler fiyatlarını günün koşullarına göre kendileri belirliyor. Ülkede finans kurumlarının uygun vadeli kredi imkanları olduğunu ancak devlet desteği söz konusu olmadığını söyleyen EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli, "Kooperatiflerin piyasa fiyatına müdahalesi yok. Piyasa liberizasyonu sağlanmış durumda. Yeniden yapılandırma ve kooperatifçilikte gerçekleştirilecek revizyonda İspanya, Türkiye'nin model alacağı ülke olmalı. Türkiye tarımda yeni model arayışı içinde. Bu model İspanya olmalı" diyor.
Türkiye'deki diğer önemli sorunlardan biri tüketimin çok az olması. Kişi başına düşen tüketim miktarı Yunanistan'da yıllık 20 litre, İtalya ve İspanya'da 12 litre iken Türkiye'de 1 litre civarında. Ancak zeytinyağcılar bu konuda da anlaşabilmiş değil. Ali Nedim Güreli'ye göre zeytinyağı tüketimi eskisine göre çok fazla. Ancak yüksek fiyat politikaları nedeniyle artık insanlar kendi bölgelerinde üretilen zeytinyağlarını tercih ediyor. "Türkiye'de pahalı zeytinyağları yenilmiyor. Türkiye'de 1000 tane fabrika var ve en az 20 ton tenekeye koyup yağ satıyorlar. Marka sayısı 500'e çıktı" diyen Güreli, Türkiye'de zeytinyağı tüketiminin 1 kilonun üzerinde olduğu kanısında. Sektörde oligopolleşme olduğunu iddia eden Güreli, markalı satışların yüzde 80'inin 3 firma tarafından yapıldığını belirtiyor. Bu üç markanın ürünlerini yüzde 100'ün üstünde bir karlılıkla sattığını söyleyen Güreli, yurtdışında oligopolle ilgili yasalar olduğunu ve böyle bir modele yurtdışında izin verilmeyeceğini aktarıyor. Tüm sektörlerde olduğu zeytin ve zeytinyağında da her kesimin çıkarı birbirinden farklı. İhracatçı ürünü düşük fiyatla alıp, üretici maliyetini çıkarıp para kazanmak, sanayici markalı ya da işlenmiş ürün ihracatının artmasını istiyor. Ancak sektörün kalkınması için her üç ayağın da tatmin olması gerekiyor. Bunun içinde hiç kimsenin ağzından düşmeyen uzlaşma için masaya oturulması şart. Zeytin sektörünü geleceği bu adımın atılmasına bağlı.
Doğu Akdeniz Bölgesi iddialı
Son dönemde zeytin ekim alanlarının giderek arttığı Doğu Akdeniz Bölgesi de adından söz ettiriyor. Bölgede Adana, Mersin, Hatay, Kilis, Gaziantep ve Osmaniye illerinde 36 milyon adetin üzerinde zeytin ağacı var. 2008 yılı tahmini zeytinyağı rekoltesinin 159 bin 366 ton. Bölgede zeytin üretim potansiyelinin artırılması için "Envanter Projesi"nin en kısa zamanda tamamlanması gerektiğini söyleyen Doğu Akdeniz Zeytin Birliği Başkanı Mehmet Güler, "Dikime uygun zeytin alanları belirlenerek, ağaçlandırılması sağlanmalı ve Doğu Akdeniz Bölgesi'nde zeytin dikilmesine uygun binlerce hektar arazi süratle ülke ekonomisine kazandırılmalı" diyor. Fidan dikimi esnasında düzenli ve yüksek verimli, ihracata uygun zeytin çeşitlerinin tercih edilmesi ve bölge yetkililerinin birikimlerinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çeken Güler, mevcut zeytin ağaçlarının ıslahı ve bölgemizde tespit edilen yaklaşık 12 bin hektar yabanî zeytinliklerin aşılanması için gösterilen gayretlere destek sağlanması ve son yıllarda dikilen zeytinlerin özellikle budama sorunu acilen çözümlenmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca Doğu Akdeniz Bölgesi'ne süt toplama merkezleri benzeri olan basit yağ toplama ve depolama üniteleri oluşturulması isteniyor. Böylece pazarlamadaki en önemli kalite sorununun giderilebileceği ifade ediliyor. Zeytincilik sektöründeki sorunların çözümü için ihracatçı, sanayici ve üretici arasında barış sağlanması gerektiğini söyleyen Güler, sözlerine şu şekilde devam ediyor: "İhracatçı fiyatları yükseltmek istiyor. Normaldir, geçimini böyle sağlamakta. İmalatçı üreticiye daha çok fiyat vermek için uğraşıyor. Üretici ise birimi alandan daha çok verim elde etmek için çalışmalı. Eğer bunlar gerçekleşirse sorun kalmaz, zira asıl mesele üreticinin artan girdiler ve küresel ısınmadan dolayı çok zor durumda olması."
Türkiye'de markalı zeytinyağı üreticilerinin sayısı giderek artıyor. Yurtdışına ihracat yapma başarısı gösteren markalardan biri de yaklaşık 3 yıl önce Ravika markasıyla zeytinyağı üretimine başlayan Keskinoğlu. Şirketin yıllık üretim ve dolum kapasitesi 15 milyon litre. Pazardaki 3'üncü yılında yüzde 9'luk pazar payı hedefleyen şirket, zeytinyağı üretim kapasitesini artırmak için yılsonuna kadar 2 milyon dolar daha yatırım yapacak. Bulgaristan, Bosna Hersek, Azerbaycan, Hong Kong, Rusya, Amerika, Kanada, Kosova, Makedonya, Çin, Norveç, Hindistan, İran, Maldivler, Seyşel Adaları, Ukrayna ve Dubai'ye zeytinyağı gönderen şirket, yıl sonuna kadar 1.5 milyon litrelik ihracat yapmayı planlıyor. 2007 yılında piyasa giren Rheia markası, butik üretimle ön plana çıkıyor. Şirket, bu yıl bin 500 litre civarında üretim yapmayı hedefliyor. DİR uygulamasının çözüm olmayacağını bunun yerine devletin üreticiye kilogram başına daha çok prim vermesi gerektiğini söyleyen şirket yetkilileri, "Ayrıca iç tüketimi artırmalıyız. Bunun içinde zeytinyağının tanıtıma ihtiyacı var. Bunun da devlet aracılığıyla yapılması daha doğru ve kolay olacaktır. En önemlisi primini artırılması böylece hem ihracatçı dış piyasada ürünü daha iyi satabilecek. Hem de üreticinin yüzü gülecek, tarlasına daha iyi bakabilecek dolayısıyla daha kaliteli zeytin elde edilecek ve sonuç olarak çok daha kaliteli zeytinyağı üretebileceğiz" diyor.
Referans
27 Kasım 2008,Perşembe
Zeytin dalı barışın simgesi olmasına rağmen zeytin sektöründe tartışmalar bitmiyor. Hasatın sürdüğü sektörün gündeminde bu yıl da fiyat ve ithalat tartışmaları var. Dünyanın en önemli zeytinyağı üreticilerinden biri olmasına rağmen Türkiye, yıllardır üretim, tüketim ve ihracatta ciddi sorunlarla mücadele ediyor. Son yıllarda teşvik edilen üretim sayesinde dünyanın en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olma yolunda ilerleyen Türkiye'de üretici, sanayici ve ihracatçı arasında bitmek bilmeyen tartışmalar sektörü çıkmaza sürüklüyor. Uzlaşmaz yaklaşımlar yüzünden sektörün tüm oyuncuları kaybediyor.
Tartışmalar fiyat ve ihracatçıların ithalat talebi noktasında kilitleniyor. Zeytinde giderek düşen fiyatlar üreticiyi mağdur ediyor. 2006'da 4.5-5 YTL'ye ulaşan fiyatlar bugün 3 YTL civarında. Üretici, mazot, gübre gibi maliyetlerin yükselmesi nedeniyle fiyatların düşmemesi gerektiğini savunuyor. Sektördeki en büyük boşluklardan biri fiyatları regüle edebilecek bir sistem olmaması. Bu görevi üstlenen 33 kooperatif ve 28 bin üreticinin üye olduğu Tariş Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği ise üye üreticinin getirdiği ürünü almakla yükümlü olduğu için stok maliyetleri yüzünden zarar etme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Öte yandan yüksek fiyatlar nedeniyle yurtdışında rekabetçi olmadıklarını söyleyen ihracatçılar "Dahili İşleme Rejimi" (DİR) uygulamasının başlaması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye'nin 125 milyar dolara ulaşan ihracatının yüzde 75'inin faydalandığı DİR yurtdışından temin edilen hammadde, yarı mamül ve ara mamüllerin Türkiye'de işlenerek ihraç edilmesine olanak sağlayan bir sistem. DİR çerçevesinde ülkeye getirilen malların yurt içinde kullanımı mümkün değil. Çünkü DİR kapsamında ithalat yapılırken konu mala ait gümrük vergisi, KDV gibi tüm vergiler için gümrük bir teminat alıyor. Süresi içinde ithalat ve ihracat işlemleri gerçekleşmemesi durumunda ise teminat irad kaydediliyor. Üreticiler bu sistemin fiyat istikrarını bozarak üreticiye zarar vereceği kanısında. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madra, ihracat kaydıyla ithal edilecek zeytinyağının fiyatları altüst edeceğini ve zaten zor durumda olan üreticiyi daha da zora sokacağını ifade ediyor. İhracatçılar ise giderek düşen ihracata tek çözüm olarak DİR'i görüyor. Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, "İhracat pazarlarında sürekliliği sağlamak için ülkemizde yetersiz üretim ve arz ile yurt dışı ile rekabet edilemez fiyatlar karşısında DİR önemli bir araçtır. Yeter ki DİR uygulaması ve şartları iyi tanımlansın" diye konuşuyor.
Zeytinyağı ihracatı yüzde 25 geriledi
Rakamlar da ihracatçıların içinde bulunduğu çıkmazı ortaya koyuyor. Zeytin ihracatı artış gösterirken, zeytinyağı ihracatı ise giderek geriliyor. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin kayıtlarına göre, Türkiye, zeytin ve zeytinyağı sektörü 2006-07 sezonunda toplam 234 milyon 165 bin 799 dolarlık ihracat yapmışken, 2007-08 sezonunda bu rakam yüzde 25'lik düşüşle 176 milyon 736 bin 396 dolara geriledi. Zeytin ihracatı 2006-07 sezonunda sektörün toplam ihracatında yüzde 39'luk pay ile temsil edilirken, 2007-08 sezonunda bu rakam yüzde 60'ın üzerine çıktı. Zeytin ihracatı tarihinde ilk kez 2007-08 sezonunda zeytinyağı ihracatının üzerine çıktı. Türkiye'de hammadde fiyatlarının yüksekliği ve döviz kurlarının düşüklüğü üst üste gelince Türkiye dünya zeytinyağı piyasalarında fiyat tutturamaz ve ihracat yapamaz konuma geldi.
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe üretici, sanayici ve ihracatçıların hem fikir olduğu tek şey ise üreticiye verilen primin artırılması gerektiği. En büyük üretici olan AB'de zeytinciliğe verilen toplam üretim desteği 2.350 milyar euro iken, çiftçiye verilen prim 1.32 euro. Türkiye'de ise Tarım Bakanlığı bu yıl primi 1 kuruş artırarak ve 21 kuruşa çıkardı. Üretim primi ilk uygulamaya başlandığı yıl verilen prim 40 cent yani 50 YKr'ydi. Üretim priminin üreticiye yönelik bir mavi boncuk uygulaması olarak görüldüğünü söyleyen Metin Ölken, "Aslında üretim primi üreticiyi ürün fiyatlarındaki spekülasyona karşı koruyan,piyasa dengesine ve istikrarlı mal tedarikine imkan tanıyan bir sistem olmalıdır. Bugünkü koşullarda üretim primi zeytinyağında asgari kilo başına 1 YTL olmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki bu prim rakamı ile kayıt altına alınacak olan sistemin yaratacağı direk ve endirek vergiler ile bütçeye yük en az yüzde 60 azalacaktır" diye konuşuyor. Mazot, gübre gibi girdilerdeki fiyat artışlarıyla boğuşan çiftçinin zor durumda olduğuna dikkat çeken Salih Madra ise, yağ fiyatlarının da gerilediğini vuruluyor. Bu yıl 100 bin ton stok fazlası olacağını ifade eden Madra, piyasayı stabil tutmak için 40-50 bin ton ihracat yapılması gerektiğini aktarıyor.
Milli politika oluşturulmalı
Üreticiyi serbest pazar ekonomisinin fiyat dalgalanmalarından korumak gerektiğini ifade eden TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, çiftçinin ekime devam etmesi için üretime ve ürüne ilgi duyması gerektiğini vurguluyor. Üreticinin heyecanının kaybolmaması gerektiğine işaret eden Çetin sözlerine şu şekilde devam ediyor: "Üretici ürününün değer kazanması konusunda kaygı duymamalı. Mesela Batı'da olması gereken hedef fiyatla piyasada oluşan fiyat arasındaki fark üreticiye yardım olarak verilir. Prim üreticiye bağışta bulunmak olarak düşünülmemeli. Zeytin fidanı dikildikten sonra 7 sene ürün vermez. Üretici 7 sene fidana ücretsiz bakar. Bu arada desteklenmesi gerekir." Zeytin yağının iyi pazarlaması için ulusal bir duruşa ihtiyaç olduğunu dile getiren Çetin, fedakarlığın çiftçiden beklendiğini belirtiyor.
Yıllardır sektörde bir ortak akıl oluşturulamadığını söyleyen Metin Ölken de devletin zeytin ve zeytinyağı ürünlerine yönelik bir milli politika yaratmadığı görüşünde. Yıllardır sadece Tarım Satış Kooperatifleri'nin taban fiyatları ile popülist yaklaşımlarla hareket edildiğini anlatan Ölken, "Bunun sonucunda Birliklerin iflası ve yüzlerce trilyon zarar söz konusu olmuştur. Devlet eli ile ticaret devri kapanmalıdır. Haksız rekabete dur denilmelidir. İspanyol modeline uygun gerçek anlamda yapılacak yeni bir kooperatifçilik anlayışı ortaya konmalıdır. Stok müessesesi devreye alınmalıdır" diye konuşuyor.
Tüketim tahmin edilenden fazla
Türkiye'nin son yıllarda zeytin konusunda örnek alması gereken ülke İspanya olarak görülüyor. Son 10 yılda zeytin ve zeytinyağında atılım gerçekleştiren İspanya, 15 yıl öncesine kadar 100 bin ton olan ihracat rakamlarını 600 bin tonlara çıkardı. Ortalama 1 milyon 200 bin tonun üzerinde üretimin olduğu İspanya'da pazarın yüzde 70'ini kooperatifler kontrol ediyor. Kooperatifler fiyatlarını günün koşullarına göre kendileri belirliyor. Ülkede finans kurumlarının uygun vadeli kredi imkanları olduğunu ancak devlet desteği söz konusu olmadığını söyleyen EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli, "Kooperatiflerin piyasa fiyatına müdahalesi yok. Piyasa liberizasyonu sağlanmış durumda. Yeniden yapılandırma ve kooperatifçilikte gerçekleştirilecek revizyonda İspanya, Türkiye'nin model alacağı ülke olmalı. Türkiye tarımda yeni model arayışı içinde. Bu model İspanya olmalı" diyor.
Türkiye'deki diğer önemli sorunlardan biri tüketimin çok az olması. Kişi başına düşen tüketim miktarı Yunanistan'da yıllık 20 litre, İtalya ve İspanya'da 12 litre iken Türkiye'de 1 litre civarında. Ancak zeytinyağcılar bu konuda da anlaşabilmiş değil. Ali Nedim Güreli'ye göre zeytinyağı tüketimi eskisine göre çok fazla. Ancak yüksek fiyat politikaları nedeniyle artık insanlar kendi bölgelerinde üretilen zeytinyağlarını tercih ediyor. "Türkiye'de pahalı zeytinyağları yenilmiyor. Türkiye'de 1000 tane fabrika var ve en az 20 ton tenekeye koyup yağ satıyorlar. Marka sayısı 500'e çıktı" diyen Güreli, Türkiye'de zeytinyağı tüketiminin 1 kilonun üzerinde olduğu kanısında. Sektörde oligopolleşme olduğunu iddia eden Güreli, markalı satışların yüzde 80'inin 3 firma tarafından yapıldığını belirtiyor. Bu üç markanın ürünlerini yüzde 100'ün üstünde bir karlılıkla sattığını söyleyen Güreli, yurtdışında oligopolle ilgili yasalar olduğunu ve böyle bir modele yurtdışında izin verilmeyeceğini aktarıyor. Tüm sektörlerde olduğu zeytin ve zeytinyağında da her kesimin çıkarı birbirinden farklı. İhracatçı ürünü düşük fiyatla alıp, üretici maliyetini çıkarıp para kazanmak, sanayici markalı ya da işlenmiş ürün ihracatının artmasını istiyor. Ancak sektörün kalkınması için her üç ayağın da tatmin olması gerekiyor. Bunun içinde hiç kimsenin ağzından düşmeyen uzlaşma için masaya oturulması şart. Zeytin sektörünü geleceği bu adımın atılmasına bağlı.
Doğu Akdeniz Bölgesi iddialı
Son dönemde zeytin ekim alanlarının giderek arttığı Doğu Akdeniz Bölgesi de adından söz ettiriyor. Bölgede Adana, Mersin, Hatay, Kilis, Gaziantep ve Osmaniye illerinde 36 milyon adetin üzerinde zeytin ağacı var. 2008 yılı tahmini zeytinyağı rekoltesinin 159 bin 366 ton. Bölgede zeytin üretim potansiyelinin artırılması için "Envanter Projesi"nin en kısa zamanda tamamlanması gerektiğini söyleyen Doğu Akdeniz Zeytin Birliği Başkanı Mehmet Güler, "Dikime uygun zeytin alanları belirlenerek, ağaçlandırılması sağlanmalı ve Doğu Akdeniz Bölgesi'nde zeytin dikilmesine uygun binlerce hektar arazi süratle ülke ekonomisine kazandırılmalı" diyor. Fidan dikimi esnasında düzenli ve yüksek verimli, ihracata uygun zeytin çeşitlerinin tercih edilmesi ve bölge yetkililerinin birikimlerinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çeken Güler, mevcut zeytin ağaçlarının ıslahı ve bölgemizde tespit edilen yaklaşık 12 bin hektar yabanî zeytinliklerin aşılanması için gösterilen gayretlere destek sağlanması ve son yıllarda dikilen zeytinlerin özellikle budama sorunu acilen çözümlenmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca Doğu Akdeniz Bölgesi'ne süt toplama merkezleri benzeri olan basit yağ toplama ve depolama üniteleri oluşturulması isteniyor. Böylece pazarlamadaki en önemli kalite sorununun giderilebileceği ifade ediliyor. Zeytincilik sektöründeki sorunların çözümü için ihracatçı, sanayici ve üretici arasında barış sağlanması gerektiğini söyleyen Güler, sözlerine şu şekilde devam ediyor: "İhracatçı fiyatları yükseltmek istiyor. Normaldir, geçimini böyle sağlamakta. İmalatçı üreticiye daha çok fiyat vermek için uğraşıyor. Üretici ise birimi alandan daha çok verim elde etmek için çalışmalı. Eğer bunlar gerçekleşirse sorun kalmaz, zira asıl mesele üreticinin artan girdiler ve küresel ısınmadan dolayı çok zor durumda olması."
Türkiye'de markalı zeytinyağı üreticilerinin sayısı giderek artıyor. Yurtdışına ihracat yapma başarısı gösteren markalardan biri de yaklaşık 3 yıl önce Ravika markasıyla zeytinyağı üretimine başlayan Keskinoğlu. Şirketin yıllık üretim ve dolum kapasitesi 15 milyon litre. Pazardaki 3'üncü yılında yüzde 9'luk pazar payı hedefleyen şirket, zeytinyağı üretim kapasitesini artırmak için yılsonuna kadar 2 milyon dolar daha yatırım yapacak. Bulgaristan, Bosna Hersek, Azerbaycan, Hong Kong, Rusya, Amerika, Kanada, Kosova, Makedonya, Çin, Norveç, Hindistan, İran, Maldivler, Seyşel Adaları, Ukrayna ve Dubai'ye zeytinyağı gönderen şirket, yıl sonuna kadar 1.5 milyon litrelik ihracat yapmayı planlıyor. 2007 yılında piyasa giren Rheia markası, butik üretimle ön plana çıkıyor. Şirket, bu yıl bin 500 litre civarında üretim yapmayı hedefliyor. DİR uygulamasının çözüm olmayacağını bunun yerine devletin üreticiye kilogram başına daha çok prim vermesi gerektiğini söyleyen şirket yetkilileri, "Ayrıca iç tüketimi artırmalıyız. Bunun içinde zeytinyağının tanıtıma ihtiyacı var. Bunun da devlet aracılığıyla yapılması daha doğru ve kolay olacaktır. En önemlisi primini artırılması böylece hem ihracatçı dış piyasada ürünü daha iyi satabilecek. Hem de üreticinin yüzü gülecek, tarlasına daha iyi bakabilecek dolayısıyla daha kaliteli zeytin elde edilecek ve sonuç olarak çok daha kaliteli zeytinyağı üretebileceğiz" diyor.
Zeytinyağı sektörünu zor bir yıl bekliyor
Referans
27 Kasım 2008,Perşembe
Türk zeytinyağı sektörü en büyük rakibi İspanya'nın fiyat düşürmesi ve Dahilde İşleme Rejimi (DİR) nedeniyle zor günler geçiriyor. Tariş, Tarım Bakanlığı'nın acilen DİR uygulamasına son vermesini istiyor.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, 2008-2009 zeytinyağı alım kampanyasını, 5 asit baz zeytinyağı için belirlenen 2.5 YTL ön ödeme tutarıyla başlattı.
Alım kampanyasının başlaması dolayısıyla değerlendirmelerde bulunan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, zeytinyağı sektörünü zor bir sezonun beklediğini söyledi. Çetin, zeytinyağı üzerinde global bir oyun oynandığını belirterek, "Herkesi uyarıyorum, artık üretici, nefsi müdafaa hareketi ile karşı karşıyadır" uyarısında bulundu.
Türk zeytinyağı sektörü, global kriz, İspanya'dan tüm dünyaya yayılan fiyat düşürme politikası ve Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamındaki ithalat talebi nedeniyle 2008-2009 sezonunda zor bir yıla giriyor. Tariş Başkanı Çetin, dün birlik binasında düzenlediği basın toplantısında, tarım satış kooperatiflerinin durumuna ilişkin yasal düzenlemelerde netliğin olmadığını ifade ederek, "Ortada belirsizlik var. 8 yıllık sürede bu modelin başarılı olduğuna inanmıyorum. Tarım satış kooperatiflerinin piyasa koşulları dışında fiyat verme misyonu yok. Hayali bir fiyat vermemiz söz konusu değil. Son derece dikkatli olmamız gerekiyor" dedi.
Fiyatlar baskı altında tutuluyor
Türkiye'de olduğu gibi dış piyasalarda da fiyatın baskı altında tutulduğunu öne süren Çetin, zeytinyağında İspanya'dan tüm dünyaya fiyat düşürme politikasının yayıldığını ifade etti.
Fiyatların arz-talep dengesine göre belirlenmediğini, organize olmuş ambalajlı firmalarla organize olmamış kooperatifler arasında durumdan faydalanma sürecinin yaşandığını aktaran Çetin, iç ve dış alıcıların, fiyatları hareketlendirmemek adına küçük partiler halinde ürün alımı gerçekleştirdiğine dikkat çekti.
Üretici ortakları dayanışmaya çağırdıklarını söyleyene Çetin, bunun bir nefsi müdafaa hareketine dönüştüğünü belirterek, Türk kooperatifçiliğinin IMF politikalarıyla yok edilmek üzere olduğunu söyledi. Çetin, sektörün DİR baskısıyla daha büyük sıkıntılar yaşadığını belirterek, "DİR'de ısrar etmek kriz ortamında zeytinyağı fiyatlarındaki belirsizliği artırıyor. Zeytinyağı sektörü önündeki DİR kabusu sonlandırılmalı, belirsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Eğer Tarım Bakanlığı harcadığı milyonlarca doların ve koyduğu hedeflerin sonuçlarını almak istiyorsa, DİR'e kesinlikle engel olmalıdır. Eğer hedef dünya ikinciliği ise DİR saçmalığını kesmek lazım" dedi.
Çetin, bu sezon için hükümetin açıkladığı 21 YKr'lik primin günün koşulları için revize edilmesi gerektiğini de ifad etti.
Birlikler üzerinde spekülasyon yapıldığını da öne süren Çetin, devlete bir miktar borçlarının bulunduğunu, ancak özel bankalara her hangi bir borçlarının bulunmadığını ifade etti.
Çetin, Türkiye'de 160 bin ton zeytinyağı rekoltesi tahmin edildiğini söyleyerek, birliğin 7 bin tonluk iç, 3 bin tonluk ise dış pazarı bulunduğunu anlattı. En az 10 bin tonluk bir alımın söz konusu olduğunu vurgulayan Çetin, "Ancak üreticinin durumunda bu oran 20-25 bin tona çıkabilir. Üretimin yaklaşık yüzde 55'ni ambalajlı yapıyoruz. Ürünün tamamını alacak maddi güce sahibiz. Tariş Zeytinyağı Birliği'nin parası yok diye kimse kuşku duymasın" diye konuştu.
27 Kasım 2008,Perşembe
Türk zeytinyağı sektörü en büyük rakibi İspanya'nın fiyat düşürmesi ve Dahilde İşleme Rejimi (DİR) nedeniyle zor günler geçiriyor. Tariş, Tarım Bakanlığı'nın acilen DİR uygulamasına son vermesini istiyor.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, 2008-2009 zeytinyağı alım kampanyasını, 5 asit baz zeytinyağı için belirlenen 2.5 YTL ön ödeme tutarıyla başlattı.
Alım kampanyasının başlaması dolayısıyla değerlendirmelerde bulunan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, zeytinyağı sektörünü zor bir sezonun beklediğini söyledi. Çetin, zeytinyağı üzerinde global bir oyun oynandığını belirterek, "Herkesi uyarıyorum, artık üretici, nefsi müdafaa hareketi ile karşı karşıyadır" uyarısında bulundu.
Türk zeytinyağı sektörü, global kriz, İspanya'dan tüm dünyaya yayılan fiyat düşürme politikası ve Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamındaki ithalat talebi nedeniyle 2008-2009 sezonunda zor bir yıla giriyor. Tariş Başkanı Çetin, dün birlik binasında düzenlediği basın toplantısında, tarım satış kooperatiflerinin durumuna ilişkin yasal düzenlemelerde netliğin olmadığını ifade ederek, "Ortada belirsizlik var. 8 yıllık sürede bu modelin başarılı olduğuna inanmıyorum. Tarım satış kooperatiflerinin piyasa koşulları dışında fiyat verme misyonu yok. Hayali bir fiyat vermemiz söz konusu değil. Son derece dikkatli olmamız gerekiyor" dedi.
Fiyatlar baskı altında tutuluyor
Türkiye'de olduğu gibi dış piyasalarda da fiyatın baskı altında tutulduğunu öne süren Çetin, zeytinyağında İspanya'dan tüm dünyaya fiyat düşürme politikasının yayıldığını ifade etti.
Fiyatların arz-talep dengesine göre belirlenmediğini, organize olmuş ambalajlı firmalarla organize olmamış kooperatifler arasında durumdan faydalanma sürecinin yaşandığını aktaran Çetin, iç ve dış alıcıların, fiyatları hareketlendirmemek adına küçük partiler halinde ürün alımı gerçekleştirdiğine dikkat çekti.
Üretici ortakları dayanışmaya çağırdıklarını söyleyene Çetin, bunun bir nefsi müdafaa hareketine dönüştüğünü belirterek, Türk kooperatifçiliğinin IMF politikalarıyla yok edilmek üzere olduğunu söyledi. Çetin, sektörün DİR baskısıyla daha büyük sıkıntılar yaşadığını belirterek, "DİR'de ısrar etmek kriz ortamında zeytinyağı fiyatlarındaki belirsizliği artırıyor. Zeytinyağı sektörü önündeki DİR kabusu sonlandırılmalı, belirsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Eğer Tarım Bakanlığı harcadığı milyonlarca doların ve koyduğu hedeflerin sonuçlarını almak istiyorsa, DİR'e kesinlikle engel olmalıdır. Eğer hedef dünya ikinciliği ise DİR saçmalığını kesmek lazım" dedi.
Çetin, bu sezon için hükümetin açıkladığı 21 YKr'lik primin günün koşulları için revize edilmesi gerektiğini de ifad etti.
Birlikler üzerinde spekülasyon yapıldığını da öne süren Çetin, devlete bir miktar borçlarının bulunduğunu, ancak özel bankalara her hangi bir borçlarının bulunmadığını ifade etti.
Çetin, Türkiye'de 160 bin ton zeytinyağı rekoltesi tahmin edildiğini söyleyerek, birliğin 7 bin tonluk iç, 3 bin tonluk ise dış pazarı bulunduğunu anlattı. En az 10 bin tonluk bir alımın söz konusu olduğunu vurgulayan Çetin, "Ancak üreticinin durumunda bu oran 20-25 bin tona çıkabilir. Üretimin yaklaşık yüzde 55'ni ambalajlı yapıyoruz. Ürünün tamamını alacak maddi güce sahibiz. Tariş Zeytinyağı Birliği'nin parası yok diye kimse kuşku duymasın" diye konuştu.
En kaliteli zeytinyağları seçiliyor
Yeni Asır
27 Kasım 2008,Perşembe
Zeytindostu Derneği, 2. kez Türkiye'nin en kaliteli yağlarını seçiyor.
Geçen yıl birincisi düzenlenen 2. Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Yarışması'na başvurular başladı. Türkiye'nin ilk Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOOC) tarafından tanınan panel test yarışmasına katılmak için 30 Aralık 2008 tarihine kadar Zeytindostu Derneği'ne başvurulması gerektiğini belirten Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, "Yarışma iki aşamalı olacak. Bağımsız denetim kuruluşları ve noter huzurunda alınan numuneler önce Aydın Ticaret Borsası Laboratuvar Hizmetleri A.Ş. tarafından ön kimyasal teste tabi tutulacak. Testi geçen yağların duyusal analizleri yurtdışında bağımsız, Uluslararası Zeytin Konseyi tarafından akredite olan bir kurum tarafından gerçekleştirilecek" dedi.
Yarışma sonuçları Zeytindostu Derneği'nin organizasyonu olan 3. Anatoli Zeytin ve Zeytinyağı Fuarı'nda açıklanacak ve kazananlara ödülleri törenle verilecek. Yarışma naturel sızma zeytinyağı olarak tek kategoride yapılacak ve numune alımları 2 Ocak - 15 Şubat 2009 tarihleri arasında, başvuru sahiplerinin coğrafi kompozisyonuna göre gerçekleştirilecek. En iyi ilk üç zeytinyağının belirleneceğini, sonraki 7 yarışmacı yağa ise mansiyon verileceğini kaydeden Ölken, şöyle konuştu: "Tüm kimyasal ve duyusal testi geçen yarışmacılara katılım sertifikası ile ödül alan yağlara özel Zeytindostu bandrollu etiketler dağıtılacak."
27 Kasım 2008,Perşembe
Zeytindostu Derneği, 2. kez Türkiye'nin en kaliteli yağlarını seçiyor.
Geçen yıl birincisi düzenlenen 2. Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı Yarışması'na başvurular başladı. Türkiye'nin ilk Uluslararası Zeytinyağı Konseyi (IOOC) tarafından tanınan panel test yarışmasına katılmak için 30 Aralık 2008 tarihine kadar Zeytindostu Derneği'ne başvurulması gerektiğini belirten Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken, "Yarışma iki aşamalı olacak. Bağımsız denetim kuruluşları ve noter huzurunda alınan numuneler önce Aydın Ticaret Borsası Laboratuvar Hizmetleri A.Ş. tarafından ön kimyasal teste tabi tutulacak. Testi geçen yağların duyusal analizleri yurtdışında bağımsız, Uluslararası Zeytin Konseyi tarafından akredite olan bir kurum tarafından gerçekleştirilecek" dedi.
Yarışma sonuçları Zeytindostu Derneği'nin organizasyonu olan 3. Anatoli Zeytin ve Zeytinyağı Fuarı'nda açıklanacak ve kazananlara ödülleri törenle verilecek. Yarışma naturel sızma zeytinyağı olarak tek kategoride yapılacak ve numune alımları 2 Ocak - 15 Şubat 2009 tarihleri arasında, başvuru sahiplerinin coğrafi kompozisyonuna göre gerçekleştirilecek. En iyi ilk üç zeytinyağının belirleneceğini, sonraki 7 yarışmacı yağa ise mansiyon verileceğini kaydeden Ölken, şöyle konuştu: "Tüm kimyasal ve duyusal testi geçen yarışmacılara katılım sertifikası ile ödül alan yağlara özel Zeytindostu bandrollu etiketler dağıtılacak."
Soros’un fonu Ana Gıda’ya ortak oluyor
Milliyet
27 Kasım 2008,Perşembe
SEEF Foods, Anadolu Grubu şirketlerinden Ana Gıda’nın yüzde 39 hissesini satın almak üzere sermaye katılım ve hissedarlık anlaşması imzaladı
SEEF Foods, kucuları arasında ünlü işadamı George Soros’un de yer aldığı Southeast Europe Equity Fund’a (SEEF) bağlı olarak faaliyet gösteriyor.
Ana Gıda’dan yapılan yazılı açıklamada, imzalanan anlaşmanın, ilgili yasal izinlerin alınmasından sonra geçerlilik kazanacağı ve SEEF Foods’un, yapılacak sermaye artışı ile yüzde 39 hisse payına sahip olacağı kaydedildi.
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan konuyla ilgili değerlendirmesinde, “Yemeklik sıvı yağ sektöründe Komili ve Kırlangıç markalarının birleşiminin getirdiği güçle öncelikli olarak yurt içinde büyümeyi hedeflemekteyiz” ifadelerini kullandı. Ana Gıda’nın sahibi olduğu markalar arasında Kırlangıç ve Komili de bulunuyor.
George Soros daha önce Yudum Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi 2003 yılında satın almış 2006 yılında da NBK Capital Equity Partners’a satmıştı.
Thursday, November 27, 2008
Soros, ’Ana Gıda’yla Türkiye’de yağcılığa yeniden dönüyor
Nurten ERK TOSUNER
Hürriyet
27 Kasım 2008,Perşembe
Dünyaca ünlü milyarder George Soros’un da ortakları arasında bulunduğu Bedminster Capital, Anadolu Holding bünyesindeki Ana Gıda’nın yüzde 39’unu alarak, Türkiye’de zeytinyağı pazarına giriyor. Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, "Türkiye’de gıda yatırımı yapmak isteyen fon, gelip bizi buldu" dedi.
Ünlü Amerikalı milyarder George Soros, küresel kriz ortamında, dolaylı yoldan da olsa yeniden Türkiye’de yağ yatırımına soyunuyor. Daha önce Yudum Gıda’yı Unilever’den devralan ve geçen yıl Kuveytli NBK’ya satan Soros’un da ortakları arasında yer aldığı Bedminster Capital, Anadolu Holding şirketlerinden Ana Gıda’nın yüzde 39’unu satın alıyor.
Ana Gıda’yla dönüyor
Merkezi Amerika’da bulunan Bedminster Capital Management LLC tarafından yönetilen Southeast Europe Equity Fund’un sahip olduğu Seef Foods, Anadolu Holding ve Ana Gıda ile sermaye katılımı ve hissedarlık anlaşması imzaladı. Böylece Soros, geçmişte Yudum Gıda ile denediği Türk yağ sektörüne, bu kez Anadolu Grubu şirketi Ana Gıda ile geri dönüyor. Soros’un dünya genelinde gelişen pazarlara en az 40-60 milyon dolarlık yatırımlarla girdiği biliniyor. Ana Gıda’nın yüzde 39’una ortak olmak için de en az bu kadarlık bir yatırım yapacağı tahmin ediliyor.
Gelip bizi buldular
Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, "Seef Foods, bir yatırım fonu. Burada gıda yatırımı yapma arzuları varmış, gelip bizi buldular" dedi. Özilhan, Seef Foods’un yüzde 100’ü Anadolu Grubu’na ait olan Ana Gıda’ya yüzde 39 ortak olacağını belirterek, "Bugünkü ortamda Türkiye’ye yatırıma geldiler" diye konuştu.
Halka açacağız
Tuncay Özilhan, şirketi belli bir noktaya getirdikten sonra halka açacaklarını da belirterek, şunları söyledi: "Ortaklık görüşmeleri kriz ortamında gerçekleşti. Birkaç hafta önce başladı ve tamamlandı. Birlikte şirketi bir noktaya getirdikten sonra piyasaların düzelmesini bekleyeceğiz. Piyasalar belli noktaya gelince de belli bir zaman sonra halka açacağız."
Türkiye’deki ikinci yatırımı
Seef Foods’un tamamına Bedminster Capital Management LLC tarafından yönetilen Southeast Europe Equity Fund II L.P. sahip bulunuyor. Amerikalı ünlü dolar milyarderi George Soros’un da 15 ortağından biri olan Bedminster Capital Management, 2006 yılında da Ethem Sancak’tan Hedef Araç Kiralama’nın tamamını satın almıştı.
320 milyon dolarlık fon
BEDMINSTER Capital Yönetici Ortağı Ercan Ergül, 2006’da kurulan fonun 320 milyon dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğunu aktararak, "Amacımız Ana Gıda’yı önemli bir oyuncu haline getirdikten sonra 3-4 yıl içinde halka açmak" dedi. Ercan Ergül, şu bilgileri verdi: "Southeast Europe Equity Fund, 1999 yılında Soros bünyesinde kuruldu, ama 2004’den itibaren bağımsız fon yönetim şirketi. Soros da fonun içindeki 15 yatırımcıdan biri ama ilk üç arasında. Türkiye’de, Yudum nedeniyle yağ sektörünü iyi bildiğimiz için bu sektöre yatırım yaptık."
Komili ve Yudum’un el değiştirme öyküsü
KOMİLİ fabrikası, 1878’lerde zeytinyağı ve sabun üretimi ile faaliyete başlamış. Komili Ailesi tarafından kurulan Komili fabrikası, 1984 yılında İstanbul’dan Ayvalık’a taşındı. Unikom adıyla 1992’de Unilever ile başlayan ortaklık, 1995’te Unilever’in tüm hisseleri almasıyla sona erdi. Unikom Gıda, bugünkü adıyla Yudum Gıda, Ağustos 2003’te Unilever tarafından Soros’un kontrolündeki yatırım fonu Southeast Europe Equity Fund’a devredildi. Geçen yıl mayıs ayında Soros’a ait Bedminster Capital tarafından idare edilen Southeast Europe Equity Fund Ltd. ise Türk yağ üreticisi Yudum Gıda’yı Kuveytli NBK (National Bank of Kuwait) Capital Private Equity’e sattı. Unilever, bünyesindeki Komili markasını da geçtiğimiz temmuz ayında Ana Gıda’ya satmıştı.
Ana Gıda yağda bir numaraya oynuyor
ANADOLU Grubu bünyesinde yer alan Ana Gıda, zeytinyağında Türkiye’nin en köklü markaları olan Sezai Ömer Madra (1914) ve Kırlangıç’ı (1953) piyasaya sunuyor. Pet ve PVC ambalaj üretim tesisleri de bulunan Ana Gıda, çevre duyarlılığı ve yüksek kalite bilinci ile zeytinyağı, mısır yağı, ayçiçek yağı ve diğer bitkisel yağları üretiyor. İhracat yaptığı ülkeler arasında; Uzak ve Orta Doğu ülkeleri, Arap ülkeleri, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bulunuyor. Geçen yıl Komili’yi Unilever’den satın alan Ana Gıda, toplam yağ üretiminde bir numara olmayı hedefliyor.
Hürriyet
27 Kasım 2008,Perşembe
Dünyaca ünlü milyarder George Soros’un da ortakları arasında bulunduğu Bedminster Capital, Anadolu Holding bünyesindeki Ana Gıda’nın yüzde 39’unu alarak, Türkiye’de zeytinyağı pazarına giriyor. Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, "Türkiye’de gıda yatırımı yapmak isteyen fon, gelip bizi buldu" dedi.
Ünlü Amerikalı milyarder George Soros, küresel kriz ortamında, dolaylı yoldan da olsa yeniden Türkiye’de yağ yatırımına soyunuyor. Daha önce Yudum Gıda’yı Unilever’den devralan ve geçen yıl Kuveytli NBK’ya satan Soros’un da ortakları arasında yer aldığı Bedminster Capital, Anadolu Holding şirketlerinden Ana Gıda’nın yüzde 39’unu satın alıyor.
Ana Gıda’yla dönüyor
Merkezi Amerika’da bulunan Bedminster Capital Management LLC tarafından yönetilen Southeast Europe Equity Fund’un sahip olduğu Seef Foods, Anadolu Holding ve Ana Gıda ile sermaye katılımı ve hissedarlık anlaşması imzaladı. Böylece Soros, geçmişte Yudum Gıda ile denediği Türk yağ sektörüne, bu kez Anadolu Grubu şirketi Ana Gıda ile geri dönüyor. Soros’un dünya genelinde gelişen pazarlara en az 40-60 milyon dolarlık yatırımlarla girdiği biliniyor. Ana Gıda’nın yüzde 39’una ortak olmak için de en az bu kadarlık bir yatırım yapacağı tahmin ediliyor.
Gelip bizi buldular
Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, "Seef Foods, bir yatırım fonu. Burada gıda yatırımı yapma arzuları varmış, gelip bizi buldular" dedi. Özilhan, Seef Foods’un yüzde 100’ü Anadolu Grubu’na ait olan Ana Gıda’ya yüzde 39 ortak olacağını belirterek, "Bugünkü ortamda Türkiye’ye yatırıma geldiler" diye konuştu.
Halka açacağız
Tuncay Özilhan, şirketi belli bir noktaya getirdikten sonra halka açacaklarını da belirterek, şunları söyledi: "Ortaklık görüşmeleri kriz ortamında gerçekleşti. Birkaç hafta önce başladı ve tamamlandı. Birlikte şirketi bir noktaya getirdikten sonra piyasaların düzelmesini bekleyeceğiz. Piyasalar belli noktaya gelince de belli bir zaman sonra halka açacağız."
Türkiye’deki ikinci yatırımı
Seef Foods’un tamamına Bedminster Capital Management LLC tarafından yönetilen Southeast Europe Equity Fund II L.P. sahip bulunuyor. Amerikalı ünlü dolar milyarderi George Soros’un da 15 ortağından biri olan Bedminster Capital Management, 2006 yılında da Ethem Sancak’tan Hedef Araç Kiralama’nın tamamını satın almıştı.
320 milyon dolarlık fon
BEDMINSTER Capital Yönetici Ortağı Ercan Ergül, 2006’da kurulan fonun 320 milyon dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğunu aktararak, "Amacımız Ana Gıda’yı önemli bir oyuncu haline getirdikten sonra 3-4 yıl içinde halka açmak" dedi. Ercan Ergül, şu bilgileri verdi: "Southeast Europe Equity Fund, 1999 yılında Soros bünyesinde kuruldu, ama 2004’den itibaren bağımsız fon yönetim şirketi. Soros da fonun içindeki 15 yatırımcıdan biri ama ilk üç arasında. Türkiye’de, Yudum nedeniyle yağ sektörünü iyi bildiğimiz için bu sektöre yatırım yaptık."
Komili ve Yudum’un el değiştirme öyküsü
KOMİLİ fabrikası, 1878’lerde zeytinyağı ve sabun üretimi ile faaliyete başlamış. Komili Ailesi tarafından kurulan Komili fabrikası, 1984 yılında İstanbul’dan Ayvalık’a taşındı. Unikom adıyla 1992’de Unilever ile başlayan ortaklık, 1995’te Unilever’in tüm hisseleri almasıyla sona erdi. Unikom Gıda, bugünkü adıyla Yudum Gıda, Ağustos 2003’te Unilever tarafından Soros’un kontrolündeki yatırım fonu Southeast Europe Equity Fund’a devredildi. Geçen yıl mayıs ayında Soros’a ait Bedminster Capital tarafından idare edilen Southeast Europe Equity Fund Ltd. ise Türk yağ üreticisi Yudum Gıda’yı Kuveytli NBK (National Bank of Kuwait) Capital Private Equity’e sattı. Unilever, bünyesindeki Komili markasını da geçtiğimiz temmuz ayında Ana Gıda’ya satmıştı.
Ana Gıda yağda bir numaraya oynuyor
ANADOLU Grubu bünyesinde yer alan Ana Gıda, zeytinyağında Türkiye’nin en köklü markaları olan Sezai Ömer Madra (1914) ve Kırlangıç’ı (1953) piyasaya sunuyor. Pet ve PVC ambalaj üretim tesisleri de bulunan Ana Gıda, çevre duyarlılığı ve yüksek kalite bilinci ile zeytinyağı, mısır yağı, ayçiçek yağı ve diğer bitkisel yağları üretiyor. İhracat yaptığı ülkeler arasında; Uzak ve Orta Doğu ülkeleri, Arap ülkeleri, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bulunuyor. Geçen yıl Komili’yi Unilever’den satın alan Ana Gıda, toplam yağ üretiminde bir numara olmayı hedefliyor.
"Zeytinyağı üzerinde global oyunlar oynanıyor"
Dünya
26 Kasım 2008,Çarş.
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Çetin, 2008-2009 sezonuna ilişkin değerlendirmede bulundu
İZMİR -TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, krizin sadece İspanya'da olmadığını ve İspanya'daki oligopol firmaların, gerek İspanya içindeki kooperatiflerden tedarik ettiği ürünler, gerekse bizim gibi ülkelerden tedarikçileri vasıtasıyla elde ettikleri ürünlerle zeytinyağı üzerinde global oyunlar oynadıklarını vurguladı.
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, birlik binasında düzenlediği basın toplantısında, 2008-2009 sezonuna ilişkin değerlendirmede bulundu.
Çetin, birlik olarak yeni sezon zeytinyağı alımlarına geçen haftadan itibaren başladıklarını belirtti. Zeytinyağında bu yılki ön ödeme fiyatının 5 asit baz için 2,5 YTL olarak belirlendiğini kaydeden Çetin, diğer ön ödeme fiyatlarının da 5,5-12 asit baz arası için 2 YTL, 12,5-25 asit arası için ise 1,5 YTL olarak tespit edildiğini bildirdi.
Bu fiyatların bir avans ya da taban fiyat olmadığına işaret eden Çetin, çiftçiye kilogram başına ön ödeme şeklinde yapılacak bu fiyatlamanın, piyasanın netleşmesiyle birlikte gerçek fiyatın ortaya çıkacağını ifade etti.
"Zor bir yıla girildi"
Çetin, zeytinyağı üretiminde, gerek tarım satış kooperatiflerinin misyonunun belirlenmesi konusunda henüz bir netlik oluşmaması, gerek küresel kriz ortamı ve gerekse dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi konumundaki İspanya'da yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak Türkiye'de hala devam eden Dahilde İşleme Rejimi (DİR) talepleri nedeniyle zor bir yıla girildiğini belirtti.
İspanya'da zeytinyağı fiyatlarında hızlı bir gerilemenin söz konusu olduğunu ifade eden Çetin, bunun nedeninin ülkedeki TARİŞ muadili üretici kooperatiflerince "ambalajlama firmalarının birleşerek bir oligopol (tekel) oluşturması" olarak tespit edildiğini kaydetti.
Çetin, İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu'nun (CCAE) yayınladığı son raporda, "zeytinyağına talebin sürekli artmasına ve üretim, yapılan tahminlerden daha az gerçekleşmesine rağmen fiyatların düştüğünü, bunun da arz ve talep güçlerindeki dengesizlikten kaynaklanığına" işaret ettiğini belirtti.
Bu gelişme üzerine İspanya'daki üretici kooperatiflerinin üretimin yüzde 70'i gibi büyük bir kısmını ellerinde bulundurmalarına rağmen sanayici ve ihracatçı karşısında ezilmelerinin önüne geçmek üzere yarın bir toplantı yapmaya karar verdiklerini anlatan Çetin, şunları kaydetti:
"Artık bu kriz, sadece İspanya'da değil. İspanya'daki oligopol firmaların, gerek İspanya içindeki kooperatiflerden tedarik ettiği ürünler, gerekse bizim gibi ülkelerden tedarikçileri vasıtasıyla elde ettikleri ürünlerle zeytinyağı üzerinde artık global bir oyun oynanmaktadır dünyada.
Şimdi AB'nin inanılmaz destekleriyle güçlü olan kooperatiflerde, bu desteklerle güçlü olan üreticiler, girdi maliyetlerinin, mazot gübre fiyatlarının artmasıyla bugün dar boğaza düştüklerini söylüyorlarsa; komik desteklerle donatılmış Türk çiftçisinin, Türk zeytincisinin içinde bulunduğu durumu varın siz takdir edin."
"Zeytin üreticisine sahip çıkılsın"
Cahit Çetin, Türkiye'nin zeytincilik konusunda kendisine çok ciddi hedefler koymuş bir ülke olduğunu belirterek, bu hedef doğrultusunda yapılan yatırımların heba olmaması için mutlaka zeytin üreticisine sahip çıkılması gerektiğini ifade etti.
"DİR saçmalığını kesmek lazım"
Çetin, Türkiye'de son dönemde üretilen zeytin fidesi satışında önemli bir düşüş olduğuna dikkati çekerek, bunun da en büyük nedeninin, sürekli gündemde tutulan Dahilde İşleme Rejimi (DİR) nedeniyle fiyatların aşağıya çekilmesi sonucu çiftçinin zeytinden ümidini kesmeye başlaması olduğunu savundu.
Cahit Çetin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, yapılan bunca masrafın karşılığını almak, dünya ikinciliği hedefini tutturmak istiyorsa, DİR tartışmalarını bir an önce sonlandırması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bakanlık biliyoruz ki, bu hedefi tutturmak istiyor. O zaman bu 'DİR' saçmalığını bir an önce kesmek lazım. Bugün bir kere krizlerde ülkeler kendi değerlerine dönmek zorundadır. Hala daha ne 'DİR'i. Üstüne üstlük hiç de gerek yokken. Bakın doların, avronun fiyatı belli. Hadi al gel bakalım, bunun pratikte tatbiki bile yok. Ama, 'DİR' lafının bugün hala Türkiye'de belirli tedarikçilere ucuz yağ alımını temin etmek için bir argüman olarak kullanılmasını protesto ediyorum. Böyle saçmalık olmaz. Artık bu 'DİR' saçmalığından vazgeçilsin. Birisi bunlara sus desin. Artık, yeter. Bu ülkenin değerleri bundan dolayı geri gitmektedir. Herkesi uyarıyorum, artık üretici nefsi müdafaa hareketi ile karşı karşıyadır. Bu üreticiyi kimse salak, filan sanmasın. Vur abalıya, böyle bir şey yok. O bakımdan Tarım Bakanlığının bu 'DİR' meselesine, 'durun bakalım' deme vakti gelmiş, geçmiştir. Çünkü projeleri mahvedecekler."
26 Kasım 2008,Çarş.
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Çetin, 2008-2009 sezonuna ilişkin değerlendirmede bulundu
İZMİR -TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, krizin sadece İspanya'da olmadığını ve İspanya'daki oligopol firmaların, gerek İspanya içindeki kooperatiflerden tedarik ettiği ürünler, gerekse bizim gibi ülkelerden tedarikçileri vasıtasıyla elde ettikleri ürünlerle zeytinyağı üzerinde global oyunlar oynadıklarını vurguladı.
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, birlik binasında düzenlediği basın toplantısında, 2008-2009 sezonuna ilişkin değerlendirmede bulundu.
Çetin, birlik olarak yeni sezon zeytinyağı alımlarına geçen haftadan itibaren başladıklarını belirtti. Zeytinyağında bu yılki ön ödeme fiyatının 5 asit baz için 2,5 YTL olarak belirlendiğini kaydeden Çetin, diğer ön ödeme fiyatlarının da 5,5-12 asit baz arası için 2 YTL, 12,5-25 asit arası için ise 1,5 YTL olarak tespit edildiğini bildirdi.
Bu fiyatların bir avans ya da taban fiyat olmadığına işaret eden Çetin, çiftçiye kilogram başına ön ödeme şeklinde yapılacak bu fiyatlamanın, piyasanın netleşmesiyle birlikte gerçek fiyatın ortaya çıkacağını ifade etti.
"Zor bir yıla girildi"
Çetin, zeytinyağı üretiminde, gerek tarım satış kooperatiflerinin misyonunun belirlenmesi konusunda henüz bir netlik oluşmaması, gerek küresel kriz ortamı ve gerekse dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi konumundaki İspanya'da yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak Türkiye'de hala devam eden Dahilde İşleme Rejimi (DİR) talepleri nedeniyle zor bir yıla girildiğini belirtti.
İspanya'da zeytinyağı fiyatlarında hızlı bir gerilemenin söz konusu olduğunu ifade eden Çetin, bunun nedeninin ülkedeki TARİŞ muadili üretici kooperatiflerince "ambalajlama firmalarının birleşerek bir oligopol (tekel) oluşturması" olarak tespit edildiğini kaydetti.
Çetin, İspanya Tarım Kooperatifleri Konfederasyonu'nun (CCAE) yayınladığı son raporda, "zeytinyağına talebin sürekli artmasına ve üretim, yapılan tahminlerden daha az gerçekleşmesine rağmen fiyatların düştüğünü, bunun da arz ve talep güçlerindeki dengesizlikten kaynaklanığına" işaret ettiğini belirtti.
Bu gelişme üzerine İspanya'daki üretici kooperatiflerinin üretimin yüzde 70'i gibi büyük bir kısmını ellerinde bulundurmalarına rağmen sanayici ve ihracatçı karşısında ezilmelerinin önüne geçmek üzere yarın bir toplantı yapmaya karar verdiklerini anlatan Çetin, şunları kaydetti:
"Artık bu kriz, sadece İspanya'da değil. İspanya'daki oligopol firmaların, gerek İspanya içindeki kooperatiflerden tedarik ettiği ürünler, gerekse bizim gibi ülkelerden tedarikçileri vasıtasıyla elde ettikleri ürünlerle zeytinyağı üzerinde artık global bir oyun oynanmaktadır dünyada.
Şimdi AB'nin inanılmaz destekleriyle güçlü olan kooperatiflerde, bu desteklerle güçlü olan üreticiler, girdi maliyetlerinin, mazot gübre fiyatlarının artmasıyla bugün dar boğaza düştüklerini söylüyorlarsa; komik desteklerle donatılmış Türk çiftçisinin, Türk zeytincisinin içinde bulunduğu durumu varın siz takdir edin."
"Zeytin üreticisine sahip çıkılsın"
Cahit Çetin, Türkiye'nin zeytincilik konusunda kendisine çok ciddi hedefler koymuş bir ülke olduğunu belirterek, bu hedef doğrultusunda yapılan yatırımların heba olmaması için mutlaka zeytin üreticisine sahip çıkılması gerektiğini ifade etti.
"DİR saçmalığını kesmek lazım"
Çetin, Türkiye'de son dönemde üretilen zeytin fidesi satışında önemli bir düşüş olduğuna dikkati çekerek, bunun da en büyük nedeninin, sürekli gündemde tutulan Dahilde İşleme Rejimi (DİR) nedeniyle fiyatların aşağıya çekilmesi sonucu çiftçinin zeytinden ümidini kesmeye başlaması olduğunu savundu.
Cahit Çetin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, yapılan bunca masrafın karşılığını almak, dünya ikinciliği hedefini tutturmak istiyorsa, DİR tartışmalarını bir an önce sonlandırması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bakanlık biliyoruz ki, bu hedefi tutturmak istiyor. O zaman bu 'DİR' saçmalığını bir an önce kesmek lazım. Bugün bir kere krizlerde ülkeler kendi değerlerine dönmek zorundadır. Hala daha ne 'DİR'i. Üstüne üstlük hiç de gerek yokken. Bakın doların, avronun fiyatı belli. Hadi al gel bakalım, bunun pratikte tatbiki bile yok. Ama, 'DİR' lafının bugün hala Türkiye'de belirli tedarikçilere ucuz yağ alımını temin etmek için bir argüman olarak kullanılmasını protesto ediyorum. Böyle saçmalık olmaz. Artık bu 'DİR' saçmalığından vazgeçilsin. Birisi bunlara sus desin. Artık, yeter. Bu ülkenin değerleri bundan dolayı geri gitmektedir. Herkesi uyarıyorum, artık üretici nefsi müdafaa hareketi ile karşı karşıyadır. Bu üreticiyi kimse salak, filan sanmasın. Vur abalıya, böyle bir şey yok. O bakımdan Tarım Bakanlığının bu 'DİR' meselesine, 'durun bakalım' deme vakti gelmiş, geçmiştir. Çünkü projeleri mahvedecekler."
Wednesday, November 26, 2008
TARİŞ, ZEYTİNYAĞINI AVANS FİYATLA ALACAK
CHA
26 Kasım 2008,Çarşamba
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, zeytinyağı alım kampanyasını başlattı. Birlik, ön ödemeli kampanyada 0.3 ile 5 asit arasındaki yağlara kiloda 2.5, 5.5 ile 12 asit yağlara 2, 12.5 ile 25 asit yağlara ise 1.5 YTL avans ödeyecek. Geçen yıl ise 5 asite kadar olan yağlara 2 YTL ön ödeme yapılmıştı.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, ön ödemeyi, piyasada fiyat oluşuncaya kadar üreticinin ihtiyacını gidermek amacıyla verdiklerini söyledi.
Çetin, düzenlediği basın toplantısında, 2008-2009 sezonu zeytinyağı alım kampanyası hakkında bilgi verdi. Belirsizlik sebebiyle kampanyayı ön ödemeyle başlattıklarını anlatan Çetin, önlerini gördüklerinde gerçek fiyatı açıklayacaklarını belirtti. Hayali ve tahmini fiyat vermek istemediklerini dile getiren Cahit Çetin, kilo başına ödeyecekleri miktarın brüt olduğuna, alımı yapacak kooperatiflerin net olarak ödeyebileceğine dikkat çekti. Önümüzdeki sezonun zorlu geçeceğini vurgulayan Birlik Başkanı Çetin, dünya zeytinyağı üretimi 2 milyon 700 bin, tüketimi ise 2 milyon 900 ton olarak tahmin edilmesine rağmen fiyatların gerilediğini belirtti. Türkiye'nin önümüzdeki sezon üretiminin 160 bin ton beklendiğini söyleyen Çetin, tüketim daha fazla olmasına rağmen fiyatların gerilemesinin planlı bir politika olduğunu savundu.
Dolumcu firmalarla üreticiler arasında devamlı bir rekabet yaşandığını ifade eden Cahit Çetin, "Dünyada ambalajlı firmaların birleşmesiyle oyuncu adedi azaldı. Birleşen firmalar, ciddi bir oligopol yapı oluşturdu. Fiyatları bilinçli olarak düşürüyorlar. İspanya'da fiyatlar, tonda 2 bin 100'den, bin 900 Avro'ya geriledi." dedi. Dünya genelinde fiyatların gerilemesinin Türkiye'yi de etkileyeceğini söyleyen Çetin, yeni sezondaki zorlukların başında 8 yıllık Yeniden Yapılandırma Kurulu (YYK) süresinin Aralık 2008 sonunda bitmesinin geldiğini söyledi. Yeni kanun çıkmadığı için birliklerin hukuki durumunun netlik kazanmadığını ifade eden Çetin, belirsizliğin bir an önce giderilmesi gerektiğini anlattı. Çetin, YYK sürecinin başarılı bir model olduğuna inanmadığını kaydederek şunları söyledi: "18 kişilik sınıfı geçen yok. Eğitim mi bozuk, talebeler mi yetersiz, takdirinize bırakıyorum."
Cahit Çetin, birliğin 7 bin tonluk iç, 3 bin tonluk dış pazarı bulunduğunu, 20-25 bin ton arasında ürün alabileceklerini kaydetti. Fiyatların Türkiye'de olduğu gibi dış piyasalarda da baskı altında tutulduğunu anlatan Çetin, "İç ve dış alıcılar, fiyatları hareketlendirmemek adına küçük partiler halinde ürün alımı yapıyor. En büyük üretici konumundaki İspanyol kooperatifleri, fiyat düşüşünü krize rağmen arz talep dengesi içinde gerçekçi bulmamaktadır. Fiyat düşününü engellemek için bugün yapacakları toplantıda alacakları kararları açıklayacaklar. AB ve devlet tarafından desteklenen İspanyol zeytinyağı üreticilerinin rahatsızlığı bu boyuta ulaşmışsa, desteksiz Türk zeytinyağı üreticisi ölmek üzeredir." diye konuştu.
26 Kasım 2008,Çarşamba
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, zeytinyağı alım kampanyasını başlattı. Birlik, ön ödemeli kampanyada 0.3 ile 5 asit arasındaki yağlara kiloda 2.5, 5.5 ile 12 asit yağlara 2, 12.5 ile 25 asit yağlara ise 1.5 YTL avans ödeyecek. Geçen yıl ise 5 asite kadar olan yağlara 2 YTL ön ödeme yapılmıştı.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, ön ödemeyi, piyasada fiyat oluşuncaya kadar üreticinin ihtiyacını gidermek amacıyla verdiklerini söyledi.
Çetin, düzenlediği basın toplantısında, 2008-2009 sezonu zeytinyağı alım kampanyası hakkında bilgi verdi. Belirsizlik sebebiyle kampanyayı ön ödemeyle başlattıklarını anlatan Çetin, önlerini gördüklerinde gerçek fiyatı açıklayacaklarını belirtti. Hayali ve tahmini fiyat vermek istemediklerini dile getiren Cahit Çetin, kilo başına ödeyecekleri miktarın brüt olduğuna, alımı yapacak kooperatiflerin net olarak ödeyebileceğine dikkat çekti. Önümüzdeki sezonun zorlu geçeceğini vurgulayan Birlik Başkanı Çetin, dünya zeytinyağı üretimi 2 milyon 700 bin, tüketimi ise 2 milyon 900 ton olarak tahmin edilmesine rağmen fiyatların gerilediğini belirtti. Türkiye'nin önümüzdeki sezon üretiminin 160 bin ton beklendiğini söyleyen Çetin, tüketim daha fazla olmasına rağmen fiyatların gerilemesinin planlı bir politika olduğunu savundu.
Dolumcu firmalarla üreticiler arasında devamlı bir rekabet yaşandığını ifade eden Cahit Çetin, "Dünyada ambalajlı firmaların birleşmesiyle oyuncu adedi azaldı. Birleşen firmalar, ciddi bir oligopol yapı oluşturdu. Fiyatları bilinçli olarak düşürüyorlar. İspanya'da fiyatlar, tonda 2 bin 100'den, bin 900 Avro'ya geriledi." dedi. Dünya genelinde fiyatların gerilemesinin Türkiye'yi de etkileyeceğini söyleyen Çetin, yeni sezondaki zorlukların başında 8 yıllık Yeniden Yapılandırma Kurulu (YYK) süresinin Aralık 2008 sonunda bitmesinin geldiğini söyledi. Yeni kanun çıkmadığı için birliklerin hukuki durumunun netlik kazanmadığını ifade eden Çetin, belirsizliğin bir an önce giderilmesi gerektiğini anlattı. Çetin, YYK sürecinin başarılı bir model olduğuna inanmadığını kaydederek şunları söyledi: "18 kişilik sınıfı geçen yok. Eğitim mi bozuk, talebeler mi yetersiz, takdirinize bırakıyorum."
Cahit Çetin, birliğin 7 bin tonluk iç, 3 bin tonluk dış pazarı bulunduğunu, 20-25 bin ton arasında ürün alabileceklerini kaydetti. Fiyatların Türkiye'de olduğu gibi dış piyasalarda da baskı altında tutulduğunu anlatan Çetin, "İç ve dış alıcılar, fiyatları hareketlendirmemek adına küçük partiler halinde ürün alımı yapıyor. En büyük üretici konumundaki İspanyol kooperatifleri, fiyat düşüşünü krize rağmen arz talep dengesi içinde gerçekçi bulmamaktadır. Fiyat düşününü engellemek için bugün yapacakları toplantıda alacakları kararları açıklayacaklar. AB ve devlet tarafından desteklenen İspanyol zeytinyağı üreticilerinin rahatsızlığı bu boyuta ulaşmışsa, desteksiz Türk zeytinyağı üreticisi ölmek üzeredir." diye konuştu.
Kaç tane zeytin ağacımız var?
Fikri Türkel
Zaman
26 Kasım 2008,Çarş.
Maalesef tam bilmiyoruz. Her kurumun ayrı rakamı var. Ama bilinen bir gerçek var ki son 5 yılda dikilen zeytin fidanıyla rakam iki katını da aştı.
Bu satırları birkaç konferans için geldiğim Avustralya Melbourne'dan yazıyorum. Burası kıtanın Türkiye'ye en yakın iklimine sahip şehri durumunda. Dört mevsim yaşanıyor ve haziran günlerini andıran bir iklimi var. Burada pek çok Akdeniz ülkesinden insan mevcut. Akdenizliler, zeytin ağacını buraya getirmişler ve hızlı bir şekilde zeytincilik gelişmeye başlamış. Ekonomik değerlere ulaşmasa da, artık bilinmelidir ki fındık gibi diğer iddialı olduğumuz meyvelere başka ülkelerden rakipler çıkıyor.
Önemli olan sayısı değil, sağladığı katkı olsa da; özelden genele giderek bilgilendireyim.
Mersin'in Mut ilçesi, 10 yıl önce Türkiye'nin en fakir ilçelerinden biriydi. Bugün zeytinciliği ile iddialı bir duruma geldi. Manisa Akhisar tütüncülükten zeytinciliğe geçerken; Mut da yoksulluğunu zeytincilikle kırmaya çalışıyor.
İlçede 1956 yılına kadar tahmin edilen zeytin ağacı sayısı 80 bin civarındaydı. İlk defa o tarihte modern zeytincilik uygulamalarına başlanarak yabani zeytin ağaçlarının aşılanması gündeme geldi. Halkın kendi girişimleriyle 2002 yılına kadar tahmini olarak 2 milyon zeytin ağacı yetiştirildi.
Bu döneme kadar ne yağ amacı güdüldü ne de cins tercihi yapıldı. 2002 yılında Gemlik fidanları hızla dikilmeye başlandı. Bugün resmî rakamlara göre 8, Mutlulara göre 10 milyon ağaca ulaşıldı. Mut Tarım Müdürü Murat Orhan da dahil olmak üzere, yetkililer artık ekimin durmasını istiyor. Rakam artırılacaksa bile, dağlardaki yabani ağaçların aşılanmasıyla devam edilmesini tavsiye ediyor.
İki hafta önce Mut'ta zeytin hasadı yapıldı. Edremit ve İzmir'den gelen zeytincilere verimi ve zeytinlerin kalitesini sordum. Onlar bile şaşırdılar. Bundan sonra Mutluların zeytinle mutlu olmaları için işin endüstrisine ve pazarlamasına ağırlık vermeleri gerekiyor. Bakir topraklarıyla sertifikalı üretimle bu rekabeti de sağlayacaklarını düşünüyorum.
Mesele sadece Mut değil.
Türkiye'de 2002 yılına kadar tahmin edilen zeytin ağacı sayımız 80 milyon civarındaydı. Kayıt içine girmeyenlerle veya üretim sonuçlarına göre 100 milyon olduğu da söyleniyor. İşin ilginç yanı son 6 yılda bu rakam 200 milyon adede dayanmış durumda.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, 150 milyonu aştığını söylüyor. Geçen yıl Tarım Bakanı Mehdi Eker, kendi dönemlerinde 39 milyon zeytin fidanı dikildiğini ve zeytin ağacı varlığının yüzde 40 arttığını açıklamıştı.
Tarım Bakanlığı'nın 2000 yılı raporuna göre 97,7 milyon zeytin ağacının 87,5 milyonunun verimli olduğu belirtiliyordu.
Sağda solda söylenen ifadelerde tutarsızlık görebilirsiniz. Pek çok alanda döküm olmadığı gibi bu konuda ileriye ışık tutan net bir rakam yok.
İşin ilginç yanı son beş yılda ekilen zeytin fidanlarının yarısının Mersin'den Hakkâri'ye olan bölgede ekilmiş olmasıdır. Kilis-Antakya'daki Suriye sınırında yer alan mayınlı bölgeye organik amaçlı zeytin ekimi planlanıyordu ama bölge iller daha atak davranarak tahminlerin üzerindeki arazileri zeytinciliğe ayırdı. Osmaniye, Mardin, Gaziantep de artık bir zeytin üretim bölgesidir.
Buradan şu sonuç çıkarılmalıdır. Güneydoğu'ya daha çok Gemlik cinsi zeytin dikildiği gözlemleniyor. Keşke Avrupa'da tercih edilen İspanya'daki cinslere benzeyen fidanlar dikilseydi de ihracat şansı artsaydı. Umarım işlenmesinde bu özellik gözetilir. Aksi takdirde ekonomik değeri istenilen seviyede olmaz. Yine de, Akhisar'da olduğu gibi hiç tahmin edilmeyen yerlerden sektöre yeni aktörler katılacaktır. Başta Gaziantep olmak üzere, zeytincilik sanayiinde yeni merkezler oluşacaktır.
Önümüzdeki 5 yıl içinde zeytin dikim alanlarının 700 bin hektardan 1 milyon hektara çıkarılması hedefleniyor. Konuyla ilgisi olanlar hesabını ona göre yapsın.
Zeytin, "ölmez ağacı" olarak da isimlendiriliyor. Şifalı verimi ve sağlıklı ürünleriyle her evin vazgeçilmezidir. Ne kadar yazılsa azdır.
Okurlarımın Avustralya'dan da pek çok şeyi merak ettiklerini zannediyorum. Önümüzdeki günlerde burayla ilgili de ilginç konu ve haberler yazmaya gayret edeceğim.
Zaman
26 Kasım 2008,Çarş.
Maalesef tam bilmiyoruz. Her kurumun ayrı rakamı var. Ama bilinen bir gerçek var ki son 5 yılda dikilen zeytin fidanıyla rakam iki katını da aştı.
Bu satırları birkaç konferans için geldiğim Avustralya Melbourne'dan yazıyorum. Burası kıtanın Türkiye'ye en yakın iklimine sahip şehri durumunda. Dört mevsim yaşanıyor ve haziran günlerini andıran bir iklimi var. Burada pek çok Akdeniz ülkesinden insan mevcut. Akdenizliler, zeytin ağacını buraya getirmişler ve hızlı bir şekilde zeytincilik gelişmeye başlamış. Ekonomik değerlere ulaşmasa da, artık bilinmelidir ki fındık gibi diğer iddialı olduğumuz meyvelere başka ülkelerden rakipler çıkıyor.
Önemli olan sayısı değil, sağladığı katkı olsa da; özelden genele giderek bilgilendireyim.
Mersin'in Mut ilçesi, 10 yıl önce Türkiye'nin en fakir ilçelerinden biriydi. Bugün zeytinciliği ile iddialı bir duruma geldi. Manisa Akhisar tütüncülükten zeytinciliğe geçerken; Mut da yoksulluğunu zeytincilikle kırmaya çalışıyor.
İlçede 1956 yılına kadar tahmin edilen zeytin ağacı sayısı 80 bin civarındaydı. İlk defa o tarihte modern zeytincilik uygulamalarına başlanarak yabani zeytin ağaçlarının aşılanması gündeme geldi. Halkın kendi girişimleriyle 2002 yılına kadar tahmini olarak 2 milyon zeytin ağacı yetiştirildi.
Bu döneme kadar ne yağ amacı güdüldü ne de cins tercihi yapıldı. 2002 yılında Gemlik fidanları hızla dikilmeye başlandı. Bugün resmî rakamlara göre 8, Mutlulara göre 10 milyon ağaca ulaşıldı. Mut Tarım Müdürü Murat Orhan da dahil olmak üzere, yetkililer artık ekimin durmasını istiyor. Rakam artırılacaksa bile, dağlardaki yabani ağaçların aşılanmasıyla devam edilmesini tavsiye ediyor.
İki hafta önce Mut'ta zeytin hasadı yapıldı. Edremit ve İzmir'den gelen zeytincilere verimi ve zeytinlerin kalitesini sordum. Onlar bile şaşırdılar. Bundan sonra Mutluların zeytinle mutlu olmaları için işin endüstrisine ve pazarlamasına ağırlık vermeleri gerekiyor. Bakir topraklarıyla sertifikalı üretimle bu rekabeti de sağlayacaklarını düşünüyorum.
Mesele sadece Mut değil.
Türkiye'de 2002 yılına kadar tahmin edilen zeytin ağacı sayımız 80 milyon civarındaydı. Kayıt içine girmeyenlerle veya üretim sonuçlarına göre 100 milyon olduğu da söyleniyor. İşin ilginç yanı son 6 yılda bu rakam 200 milyon adede dayanmış durumda.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, 150 milyonu aştığını söylüyor. Geçen yıl Tarım Bakanı Mehdi Eker, kendi dönemlerinde 39 milyon zeytin fidanı dikildiğini ve zeytin ağacı varlığının yüzde 40 arttığını açıklamıştı.
Tarım Bakanlığı'nın 2000 yılı raporuna göre 97,7 milyon zeytin ağacının 87,5 milyonunun verimli olduğu belirtiliyordu.
Sağda solda söylenen ifadelerde tutarsızlık görebilirsiniz. Pek çok alanda döküm olmadığı gibi bu konuda ileriye ışık tutan net bir rakam yok.
İşin ilginç yanı son beş yılda ekilen zeytin fidanlarının yarısının Mersin'den Hakkâri'ye olan bölgede ekilmiş olmasıdır. Kilis-Antakya'daki Suriye sınırında yer alan mayınlı bölgeye organik amaçlı zeytin ekimi planlanıyordu ama bölge iller daha atak davranarak tahminlerin üzerindeki arazileri zeytinciliğe ayırdı. Osmaniye, Mardin, Gaziantep de artık bir zeytin üretim bölgesidir.
Buradan şu sonuç çıkarılmalıdır. Güneydoğu'ya daha çok Gemlik cinsi zeytin dikildiği gözlemleniyor. Keşke Avrupa'da tercih edilen İspanya'daki cinslere benzeyen fidanlar dikilseydi de ihracat şansı artsaydı. Umarım işlenmesinde bu özellik gözetilir. Aksi takdirde ekonomik değeri istenilen seviyede olmaz. Yine de, Akhisar'da olduğu gibi hiç tahmin edilmeyen yerlerden sektöre yeni aktörler katılacaktır. Başta Gaziantep olmak üzere, zeytincilik sanayiinde yeni merkezler oluşacaktır.
Önümüzdeki 5 yıl içinde zeytin dikim alanlarının 700 bin hektardan 1 milyon hektara çıkarılması hedefleniyor. Konuyla ilgisi olanlar hesabını ona göre yapsın.
Zeytin, "ölmez ağacı" olarak da isimlendiriliyor. Şifalı verimi ve sağlıklı ürünleriyle her evin vazgeçilmezidir. Ne kadar yazılsa azdır.
Okurlarımın Avustralya'dan da pek çok şeyi merak ettiklerini zannediyorum. Önümüzdeki günlerde burayla ilgili de ilginç konu ve haberler yazmaya gayret edeceğim.
Monday, November 24, 2008
DOĞU AKDENİZ ZEYTİN BİRLİĞİ: ZEYTİNDEKİ HASTALIKLARA KARŞI TEDBİR ALINMALI
CHA
24 Kasım 2008,Pazartesi
Doğu Akdeniz Zeytin Birliği (DAZB) Başkanı Mehmet Güler, zeytinlerde birçok hastalık ya da zararlının yayılma tehlikesine karşı, Doğu Akdeniz Bölgesi'nde birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.
Güler, 5-9 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen Adana Tarım Fuarı'nı değerlendirmek üzere, zeytin üreticileri ile birlikte Adana Valiliği ve İl Tarım Müdürlüğü'nü ziyaret etti. Yapılan görüşmelerde zeytinciliğin genel sorunları konuşulurken Başkan Güler, Zeytin Koşnili (Saissetia oleae Olivier) zararlısının yaygınlaştığını ifade ederek, bu tür bulaşıcı hastalık taşıyan zeytin bitkilerinin yaygınlaşmadan önünün kesilmesi için önlem alınmasını istedi.
Güler; adı geçen zararlının ana konukçusunun "zeytin" olduğunu ifade ederek, "Narenciye, çınar, ayva, nar ve defne" gibi bitkilerde de bulunmakta ve zarar yapmaktadır. Bölgemizde muhtelif hastalık ve zararlıların yayılma tehlikesine karşı "kontrolsüz" zeytin fidanlarının şehrimize girişinin ve satışının engellenerek "Aladağ, Ceyhan, Çukurova, Feke, İmamoğlu, Karaisalı, Karataş, Kozan, Sarıçam, Seyhan, Yumurtalık ve Yüreğir İlçe Tarım Müdürlüklerinde acilen tedbirler alınması gerekir" diye konuştu.
Öte yandan, farklı illerden Adana'ya getirtilerek İmamoğlu'nda ve Ceyhan'da dağıtılan yaklaşık 20 bin zeytin fidanlarından satın alan çiftçilerden Veli Gök ve Bayram Alişan, fidanların arasından seçerek Tarım İl Müdürlüğü'ne teslim ettikleri numunelerde, Zeytin Koşnili zararlısı ile bulaşık olduğunu söylediler. Çiftçiler, 7 ayrı biyolojik dönem halinde yaşayarak, yılda 2 döl veren, Ege ve Marmara bölgelerindeki zeytin üreticilerinin büyük korkusu olan söz konusu zararlının daha önce dikilmiş olan yetişkin bahçelerde, yoğunluğu arttıkça yaprak ve meyve dökümlerine bağlı kurumalar ile yılda yüzde 60-70 oranında ürün kaybına sebep olabileceğine de dikkat çekti.
Vali Yardımcısı Fikret Deniz, bu konunun takipçisi olacağını belirterek, çiftçilerin zarar görmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını kaydetti.
Tarım İl Müdürü Fikret Coşkun, bulaşıcı hastalık taşıyan fidanları inceledi. Coşkun, hastalıklı fidan dağıtımından kendilerinin haberi olmadığını, Zeytin Koşnili zararlısı bulaşık olduğu tespit edilen korsan zeytin fidanı dağıtımının takipçisi olacağını kaydetti. Bu fidanların satışının engelleneceğini aktaran Coşkun, vatandaşların da bu tip fidanları kesinlikle satın almamaları gerektiğini vurguladı.
24 Kasım 2008,Pazartesi
Doğu Akdeniz Zeytin Birliği (DAZB) Başkanı Mehmet Güler, zeytinlerde birçok hastalık ya da zararlının yayılma tehlikesine karşı, Doğu Akdeniz Bölgesi'nde birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.
Güler, 5-9 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen Adana Tarım Fuarı'nı değerlendirmek üzere, zeytin üreticileri ile birlikte Adana Valiliği ve İl Tarım Müdürlüğü'nü ziyaret etti. Yapılan görüşmelerde zeytinciliğin genel sorunları konuşulurken Başkan Güler, Zeytin Koşnili (Saissetia oleae Olivier) zararlısının yaygınlaştığını ifade ederek, bu tür bulaşıcı hastalık taşıyan zeytin bitkilerinin yaygınlaşmadan önünün kesilmesi için önlem alınmasını istedi.
Güler; adı geçen zararlının ana konukçusunun "zeytin" olduğunu ifade ederek, "Narenciye, çınar, ayva, nar ve defne" gibi bitkilerde de bulunmakta ve zarar yapmaktadır. Bölgemizde muhtelif hastalık ve zararlıların yayılma tehlikesine karşı "kontrolsüz" zeytin fidanlarının şehrimize girişinin ve satışının engellenerek "Aladağ, Ceyhan, Çukurova, Feke, İmamoğlu, Karaisalı, Karataş, Kozan, Sarıçam, Seyhan, Yumurtalık ve Yüreğir İlçe Tarım Müdürlüklerinde acilen tedbirler alınması gerekir" diye konuştu.
Öte yandan, farklı illerden Adana'ya getirtilerek İmamoğlu'nda ve Ceyhan'da dağıtılan yaklaşık 20 bin zeytin fidanlarından satın alan çiftçilerden Veli Gök ve Bayram Alişan, fidanların arasından seçerek Tarım İl Müdürlüğü'ne teslim ettikleri numunelerde, Zeytin Koşnili zararlısı ile bulaşık olduğunu söylediler. Çiftçiler, 7 ayrı biyolojik dönem halinde yaşayarak, yılda 2 döl veren, Ege ve Marmara bölgelerindeki zeytin üreticilerinin büyük korkusu olan söz konusu zararlının daha önce dikilmiş olan yetişkin bahçelerde, yoğunluğu arttıkça yaprak ve meyve dökümlerine bağlı kurumalar ile yılda yüzde 60-70 oranında ürün kaybına sebep olabileceğine de dikkat çekti.
Vali Yardımcısı Fikret Deniz, bu konunun takipçisi olacağını belirterek, çiftçilerin zarar görmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını kaydetti.
Tarım İl Müdürü Fikret Coşkun, bulaşıcı hastalık taşıyan fidanları inceledi. Coşkun, hastalıklı fidan dağıtımından kendilerinin haberi olmadığını, Zeytin Koşnili zararlısı bulaşık olduğu tespit edilen korsan zeytin fidanı dağıtımının takipçisi olacağını kaydetti. Bu fidanların satışının engelleneceğini aktaran Coşkun, vatandaşların da bu tip fidanları kesinlikle satın almamaları gerektiğini vurguladı.
OKAN BAYÜLGEN ZEYTİNCİ OLUYOR!
Gecce.com
24 Kasım 2008,Pazartesi
BAŞARILI TELEVİZYONCU TİCARETE ATILIYOR.
Televizyon dünyasındaki başarılarını iş dünyasına taşımaya hazırlanan ünlü şovmen Okan Bayülgen, zeytinci olmak istiyormuş! Yakın çevresine haber salıp, Ayvalık civarında zeytinlik aradığını duyuran Bayülgen'in yeni işi konusunda hayli heyecanlı olduğu söyleniyor.
24 Kasım 2008,Pazartesi
BAŞARILI TELEVİZYONCU TİCARETE ATILIYOR.
Televizyon dünyasındaki başarılarını iş dünyasına taşımaya hazırlanan ünlü şovmen Okan Bayülgen, zeytinci olmak istiyormuş! Yakın çevresine haber salıp, Ayvalık civarında zeytinlik aradığını duyuran Bayülgen'in yeni işi konusunda hayli heyecanlı olduğu söyleniyor.
Friday, November 21, 2008
ZEYTİN AĞAÇLARI SİZE MİNNETTAR TİMUR BEY
21 Kasım 2008,Cuma
Yatağan'daki Yeşilbağcılar beldesinde kömür için 15 bin zeytin ağacı söküldü. Tesadüfen olayı gören mühendis Timur Kabaklarlı 600 bin YTL vererek 1500 ağacı satın aldı. Kurtarılabilen zeytinler şimdi Datça'da güvende. Şimdi bu alan dünyanın ilk canlı müzesine dönüştü ve ilginç görüntülere sahne oldu
İstanbul'da iki inşaat şirketinin sahibi olup yaz aylarında Datça'da yaşayan inşaat mühendisi Timur Kabaklarlı, otomobiliyle Bodrum'a giderken, Yeşilbağcılar Beldesi'nde çok sayıda zeytin ağacının iş makinalarıyla köklerinden söküldüğünü gördü. Kabaklarlı, işçilerden, zeytin ağaçlarının kömür çıkarmak için söküldüğünü öğrenince köylülerle irtibata geçti. Köylülerin arazilerinin kamulaştırma bedelini aldıklarını, sökülen zeytin ağaçlarını yakacak olarak kebapçılara sattıklarını son derece üzüldüğünü belirten Kabaklarlı şunları söyledi: “15 bin zeytinin yakacak olduğunu öğrenmek beni kahretti. Maddi imkanlarım elverdiği oranda 2 ay içinde 1500 zeytin ağacını satın alıp, ziraat mühendislerinin gözetiminde dallarını budattım ve özel yaptırdığım dev saksılara diktirdim. Şu ana kadar 600 bin YTL harcadım. Ancak, ağaçlar bu saksılar içinde uzun süre yaşamaz. Araziye dikilmesi gerek. Arazisi olup da zeytin ağacı satın almak isteyenlere çok az para karşılığı satmak istiyorum. Amacım ağaçları kurtarmak. Zeytin ağaçlarını devletin neden kurtarmadığını da anlamam mümkün değil.”
Yeşilbağcılar sakinleri istimlak bedelini aldıkları arazileri üzerlerindeki zeytin ağaçlarını, dikicek başka yerleri olmadığı için bunları zorunlu olarak sattıklarını söyledi.
Yatağan'daki Yeşilbağcılar beldesinde kömür için 15 bin zeytin ağacı söküldü. Tesadüfen olayı gören mühendis Timur Kabaklarlı 600 bin YTL vererek 1500 ağacı satın aldı. Kurtarılabilen zeytinler şimdi Datça'da güvende. Şimdi bu alan dünyanın ilk canlı müzesine dönüştü ve ilginç görüntülere sahne oldu
İstanbul'da iki inşaat şirketinin sahibi olup yaz aylarında Datça'da yaşayan inşaat mühendisi Timur Kabaklarlı, otomobiliyle Bodrum'a giderken, Yeşilbağcılar Beldesi'nde çok sayıda zeytin ağacının iş makinalarıyla köklerinden söküldüğünü gördü. Kabaklarlı, işçilerden, zeytin ağaçlarının kömür çıkarmak için söküldüğünü öğrenince köylülerle irtibata geçti. Köylülerin arazilerinin kamulaştırma bedelini aldıklarını, sökülen zeytin ağaçlarını yakacak olarak kebapçılara sattıklarını son derece üzüldüğünü belirten Kabaklarlı şunları söyledi: “15 bin zeytinin yakacak olduğunu öğrenmek beni kahretti. Maddi imkanlarım elverdiği oranda 2 ay içinde 1500 zeytin ağacını satın alıp, ziraat mühendislerinin gözetiminde dallarını budattım ve özel yaptırdığım dev saksılara diktirdim. Şu ana kadar 600 bin YTL harcadım. Ancak, ağaçlar bu saksılar içinde uzun süre yaşamaz. Araziye dikilmesi gerek. Arazisi olup da zeytin ağacı satın almak isteyenlere çok az para karşılığı satmak istiyorum. Amacım ağaçları kurtarmak. Zeytin ağaçlarını devletin neden kurtarmadığını da anlamam mümkün değil.”
Yeşilbağcılar sakinleri istimlak bedelini aldıkları arazileri üzerlerindeki zeytin ağaçlarını, dikicek başka yerleri olmadığı için bunları zorunlu olarak sattıklarını söyledi.
Thursday, November 20, 2008
Birliklerin finansman sorunu ne olacak?
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
20 Kasım 2008,Perşembe
Dünya Bankası’nın Türkiye’ye dayattığı ve 8 yıldır uygulanan Tarımda Reform Uygulama Projesi 31 Aralık 2008′de resmen sona eriyor.
Projenin 3 önemli bileşeni var:
1- Çiftçi kayıt sisteminin oluşturulması ve doğrudan gelir desteği uygulamasına geçilmesi.
2- Alternatif ürün projesi ile fındık, tütün, şekerpancarı gibi bazı ürünlerin üretiminden vazgeçilerek yerine alternatif ürünlerin ekilmesi.
3- Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin 4 yıllık bir sürede yeniden yapılandırılarak özerk hale getirilmesi.
Uluslararası Para Fonu(IMF) programı ile de desteklenen proje, tarımı kurtaracak bir reform projesi olarak sunuldu. Ancak, geçen 8 yılda reform bir yana ülke tarımı çok büyük yara aldı. Her üç bileşende de başarı sağlanamadı. Doğrudan gelir desteği tarımı çökertti. Alternatif ürün projesi fiyasko ile sonuçlandı. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’nin durumu ortada. Kayısıbirlik kapandı, Fiskobirlik etkisiz, diğer birliklerin durumu da pek parlak değil.
Birlikler bundan sonra ne yapacak?
Çünkü, projenin sona ermesi nedeniyle birlikler ile ilgili yasal boşluklar doğacak.
Birliklerin finansman ihtiyacını karşılamak amacıyla oluşturulan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu(DFİF)’nun tasfiye edilmesi gerekiyor.
Birliklerin yeniden yapılanma sürecini yöneten Yeniden Yapılanma Kurulu’nun görev süresi bitiyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yasal boşluğu doldurmak, DFİF’ in tasfiye edilmesi ve diğer konularda gerekli önlemleri almak üzere 4572 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası’nı değiştirmeyi öngören bir yasa taslağı hazırladı.
Birliklerin de görüşleri alınarak hazırlanan taslak iki aydan beri Başbakanlıkta bekletiliyor.
İddiaya göre taslağı Hazine Müsteşarlığı bekletiyor. DFİF’ in tasfiyesi ve yeni finansman modeli Hazine Müsteşarlığı’nın görev alanına girdiği için, yasal düzenlemeyi kendi isteği doğrultusunda yapmak istiyor.
Hazine Müsteşarlığı’nın nasıl bir finansman modeli üzerinde çalıştığı bilinmiyor. Ancak, geçmişteki uygulamalarına ve birliklere yaklaşımına bakılırsa, Hazine’nin, birliklere hiçbir destek verilmemesini hatta kapatılmasını istediği söylenebilir. Hazine’deki kimi bürokratlara göre tarım gereksiz bir sektör.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yasa taslağında ise, birliklerin finansman ihtiyacının bankalardan ucuz kredi ile sağlanması öngörülüyor. Bir çeşit esnaf kredileri veya Ziraat Bankası’nın sübvansiyonlu tarım kredileri modeli öneriliyor. Buna göre, birlikler, bankalardan düşük faizli kredi kullanacak. Kullanılan sübvansiyonlu kredinin faizi ile piyasa faizi arasındaki fark Hazine tarafından karşılanacak.
Ancak bu sistemin işleyebilmesi için öncelikle birliklerin bilançolarının kredi alabilir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Daha açık bir anlatımla, birliklerin toplam 1 milyar YTL’ yi bulan borç ve faiz yükü sorununun çözülmesi gerekiyor.
Birlikler bu borcun faiziyle birlikte silinmesini istiyor. Bakanlık ise, tüm birliklerin borçlarının birleştirilerek toplam tutarının üç yılı geri ödemesiz, toplam on yıl vadeli ve faizsiz olarak ertelenmesini öneriyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın önerisinin Hazine Müsteşarlığı tarafından kabul edilip edilmeyeceği bilinmiyor. Ancak, düşük faizli kredi uygulaması yeni değil.Geçmişte de uygulandı. Hatta Fiskobirlik’i batma noktasına getirenin, Pamukbank’ın batmasına neden olanın bu ucuz faizli krediler olduğu iddia edilir.
Birliklerin son 50 yıllık döneminde finansman sorununu çözmek için bir çok model denendi. Hepsi de başarısızlıkla sonuçlandığına göre, bu modelleri önerenlerin, yasa taslağı hazırlayanların “nerede hata yapıyoruz” diye özeleştiri yapmaları gerekmez mi?
Kendini öğretmen birlikleri öğrenci olarak gören Sanayi Bakanlığı geçenlerde birliklere yönelik bir anket yaptı. Sorulan sorular orta okul, lise düzeyinde öğrencilere yapılan sınavı andırıyor.
Bakanlık öğretmen ve birlikler de öğrenci ise ve 8 yılın sonunda 17 birliğin tamamı sınıfta kalıyorsa, öğretmenin veya müfredatın hiç mi suçu yok?
Borç ertelemekle, borç silmekle sorunların çözülemediği ortada. Neden sistemde bir değişikliğe gidilmiyor? Avrupa Birliği’nde uygulanan kooperatifçilik modeli Bakanlığın etki analiz raporunda ayrıntıları ile anlatılıyor da, neden Türkiye’de de uygulanmıyor?
Dünya
20 Kasım 2008,Perşembe
Dünya Bankası’nın Türkiye’ye dayattığı ve 8 yıldır uygulanan Tarımda Reform Uygulama Projesi 31 Aralık 2008′de resmen sona eriyor.
Projenin 3 önemli bileşeni var:
1- Çiftçi kayıt sisteminin oluşturulması ve doğrudan gelir desteği uygulamasına geçilmesi.
2- Alternatif ürün projesi ile fındık, tütün, şekerpancarı gibi bazı ürünlerin üretiminden vazgeçilerek yerine alternatif ürünlerin ekilmesi.
3- Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin 4 yıllık bir sürede yeniden yapılandırılarak özerk hale getirilmesi.
Uluslararası Para Fonu(IMF) programı ile de desteklenen proje, tarımı kurtaracak bir reform projesi olarak sunuldu. Ancak, geçen 8 yılda reform bir yana ülke tarımı çok büyük yara aldı. Her üç bileşende de başarı sağlanamadı. Doğrudan gelir desteği tarımı çökertti. Alternatif ürün projesi fiyasko ile sonuçlandı. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’nin durumu ortada. Kayısıbirlik kapandı, Fiskobirlik etkisiz, diğer birliklerin durumu da pek parlak değil.
Birlikler bundan sonra ne yapacak?
Çünkü, projenin sona ermesi nedeniyle birlikler ile ilgili yasal boşluklar doğacak.
Birliklerin finansman ihtiyacını karşılamak amacıyla oluşturulan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu(DFİF)’nun tasfiye edilmesi gerekiyor.
Birliklerin yeniden yapılanma sürecini yöneten Yeniden Yapılanma Kurulu’nun görev süresi bitiyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yasal boşluğu doldurmak, DFİF’ in tasfiye edilmesi ve diğer konularda gerekli önlemleri almak üzere 4572 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası’nı değiştirmeyi öngören bir yasa taslağı hazırladı.
Birliklerin de görüşleri alınarak hazırlanan taslak iki aydan beri Başbakanlıkta bekletiliyor.
İddiaya göre taslağı Hazine Müsteşarlığı bekletiyor. DFİF’ in tasfiyesi ve yeni finansman modeli Hazine Müsteşarlığı’nın görev alanına girdiği için, yasal düzenlemeyi kendi isteği doğrultusunda yapmak istiyor.
Hazine Müsteşarlığı’nın nasıl bir finansman modeli üzerinde çalıştığı bilinmiyor. Ancak, geçmişteki uygulamalarına ve birliklere yaklaşımına bakılırsa, Hazine’nin, birliklere hiçbir destek verilmemesini hatta kapatılmasını istediği söylenebilir. Hazine’deki kimi bürokratlara göre tarım gereksiz bir sektör.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yasa taslağında ise, birliklerin finansman ihtiyacının bankalardan ucuz kredi ile sağlanması öngörülüyor. Bir çeşit esnaf kredileri veya Ziraat Bankası’nın sübvansiyonlu tarım kredileri modeli öneriliyor. Buna göre, birlikler, bankalardan düşük faizli kredi kullanacak. Kullanılan sübvansiyonlu kredinin faizi ile piyasa faizi arasındaki fark Hazine tarafından karşılanacak.
Ancak bu sistemin işleyebilmesi için öncelikle birliklerin bilançolarının kredi alabilir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Daha açık bir anlatımla, birliklerin toplam 1 milyar YTL’ yi bulan borç ve faiz yükü sorununun çözülmesi gerekiyor.
Birlikler bu borcun faiziyle birlikte silinmesini istiyor. Bakanlık ise, tüm birliklerin borçlarının birleştirilerek toplam tutarının üç yılı geri ödemesiz, toplam on yıl vadeli ve faizsiz olarak ertelenmesini öneriyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın önerisinin Hazine Müsteşarlığı tarafından kabul edilip edilmeyeceği bilinmiyor. Ancak, düşük faizli kredi uygulaması yeni değil.Geçmişte de uygulandı. Hatta Fiskobirlik’i batma noktasına getirenin, Pamukbank’ın batmasına neden olanın bu ucuz faizli krediler olduğu iddia edilir.
Birliklerin son 50 yıllık döneminde finansman sorununu çözmek için bir çok model denendi. Hepsi de başarısızlıkla sonuçlandığına göre, bu modelleri önerenlerin, yasa taslağı hazırlayanların “nerede hata yapıyoruz” diye özeleştiri yapmaları gerekmez mi?
Kendini öğretmen birlikleri öğrenci olarak gören Sanayi Bakanlığı geçenlerde birliklere yönelik bir anket yaptı. Sorulan sorular orta okul, lise düzeyinde öğrencilere yapılan sınavı andırıyor.
Bakanlık öğretmen ve birlikler de öğrenci ise ve 8 yılın sonunda 17 birliğin tamamı sınıfta kalıyorsa, öğretmenin veya müfredatın hiç mi suçu yok?
Borç ertelemekle, borç silmekle sorunların çözülemediği ortada. Neden sistemde bir değişikliğe gidilmiyor? Avrupa Birliği’nde uygulanan kooperatifçilik modeli Bakanlığın etki analiz raporunda ayrıntıları ile anlatılıyor da, neden Türkiye’de de uygulanmıyor?
Tuesday, November 18, 2008
Zeytinyağında kavganın yararı yok..
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
18 Kasım 2008,Salı
Geçen hafta bu köşede “Zeytinde hasat günleri…” başlıklı yazımızda 4 yıldan beri Ayvalık’ta yapılan “Zeytin Hasat Günleri’ne son iki yıldır Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin katılmadığını geçen yıl Aydın’da bu yıl ise Mersin Mut’ta alternatif hasat şenliği yaptığını yazmış ve sektördeki bölünmeye, güç kaybına dikkat çekmiştik. Benzer görüşleri içeren yazılar izleyebildiğimiz kadarıyla Hürriyet, Milliyet, Referans, Radikal gazetelerinde de yer aldı.
Her zaman olduğu gibi, DÜNYA Gazetesi tarafsız gazetecilik anlayışı çerçevesinde her iki hasat şenliğini de yakından izledi ve gelişmeleri okurları ile paylaştı.
Mersin Mut’taki hasat şenliğini DÜNYA Gazetesi İzmir Temsilciliği’nden muhabir arkadaşımız Kutay Gürocak, Ayvalık’ı ise tarım yazarı olarak ben izledim. Keşke farklı tarihlerde olsaydı da Mut’taki etkinliği de izleseydim.
Geçen haftaki yazıdan sonra Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli’den bir mektup geldi.
Ali Nedim Güreli ile dostluğumuz bu mesleğe başladığımız 20 yıl öncesine dayanıyor. Güreli, Ayvalık’ta belediye başkanlığı yapmış, ömrünü zeytin ve zeytinyağı konusundaki sorunların çözümüne adamış duyarlı bir dost. Kendisinin de yazdığı gibi “zaman zaman farklı düşünsek” bile, zeytin ve zeytinyağı sektörünün daha iyi yerlere gelmesi için mücadele verdiğimizden kimsenin kuşkusu yok.
Sayın Güreli ile sektördeki bir çok kişinin ve kuruluşun görüş farklılıkları son yıllarda bir hayli arttı.
Yıllarca Tariş yöneticileri ile omuz omuza mücadele verirken bugün her fırsatta Tariş’i acımasızca eleştiriyor, elinde yetki olsa yarın Tariş’in kapısına kilidi vuracak.
Başta coğrafi işaret olmak üzere bir çok konuda ,işbirliği, güçbirliği yaptığı Ayvalık Ticaret Odası ve Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği ile bugün aynı karede görünmek dahi istemiyor.
Sektördeki her kesimin temsil edildiği Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ile her konuda farklı düşünüyor.
Gönderdiği mektupta da bu kesimlere yönelik ağır eleştirileri ve suçlamalar var. Sektördeki kavga ortamını, gerginliği körüklememek adına bunları uzun uzun yazmaya gerek yok. Kaldı ki, sektörün kavga etmesinden ve buradan bize de malzeme çıkar mı anlayışına hiç bir zaman sahip olmadık, bundan sonra da olmayız.
Bir çoğunun hem üretici,hem sanayici hem de ihracatçı olarak yer aldığı zeytin ve zeytinyağı sektöründe sorunların kavga ederek, bölünerek değil, güçbirliği ile çözüleceğine inanıyoruz.
Ali Nedim Güreli’nin mektubu, bu köşenin sınırlarını aşan uzunlukta. İsteyen okurlarımız mektubun tamamını www.tarimdunyasi.net adresinden okuyabilir.
Mektubun özünü oluşturan iki konuya değinmekte yarar var.
Birincisi, Sayın Güreli, Ayvalık’a davet edilmediklerini, Mut’taki organizasyonun kendileri tarafından yapılmadığını, davetli olarak katıldıklarını yazıyor. Oysa, Ege İhracatçılar Birliği organizasyonu ile Mut’a İzmir’den çok sayıda gazeteci götürüldüğü biliniyor.
İkincisi, dahilde işleme rejimi(DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatı. Bu konuda Sayın Güreli, tamamen duygusal davranıyor. Tariş’e, üreticilere, Ayvalık’taki dostlarına kızdığı için iç piyasada üretim ne olursa olsun DİR kapsamında ithalat yapılmasını istiyor.
Otomotiv, makine, pamuk ve diğer bir çok sektörde DİR kapsamında ithalat yapılıyorsa zeytinyağında da yapılmalı anlayışında ısrar ediyor. Otomotiv, makine vs. bizim ilgi alanımız dışında. Fakat, pamukta, yağlı tohumlarda, zeytinyağında ve her tarım ürününde Türkiye’nin kendine ve ihracata yetecek kadar üretimi varsa DİR kapsamında ithalat istemek herşeyden önce üreticinin emeğine, alınterine saygısızlık olur.
Sayın Güreli bu konularla ilgili bugün yarın basın toplantısı yapacak. Dileriz kavgayı körükleyen açıklamalardan kaçınarak, ne pahasına olursa olsun DİR kapsamında ithalat isteyen anlayıştan sıyrılarak sektördeki her kesime barışın simgesi olan zeytin dalını uzatır. Tam 20 yılı bulan dostluğumuza güvenerek, inanarak bunu istiyor ve bekliyoruz. Herkes biliyor ki, zeytinyağında kavganın yararı yok, zararı ise çok.
Dünya
18 Kasım 2008,Salı
Geçen hafta bu köşede “Zeytinde hasat günleri…” başlıklı yazımızda 4 yıldan beri Ayvalık’ta yapılan “Zeytin Hasat Günleri’ne son iki yıldır Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin katılmadığını geçen yıl Aydın’da bu yıl ise Mersin Mut’ta alternatif hasat şenliği yaptığını yazmış ve sektördeki bölünmeye, güç kaybına dikkat çekmiştik. Benzer görüşleri içeren yazılar izleyebildiğimiz kadarıyla Hürriyet, Milliyet, Referans, Radikal gazetelerinde de yer aldı.
Her zaman olduğu gibi, DÜNYA Gazetesi tarafsız gazetecilik anlayışı çerçevesinde her iki hasat şenliğini de yakından izledi ve gelişmeleri okurları ile paylaştı.
Mersin Mut’taki hasat şenliğini DÜNYA Gazetesi İzmir Temsilciliği’nden muhabir arkadaşımız Kutay Gürocak, Ayvalık’ı ise tarım yazarı olarak ben izledim. Keşke farklı tarihlerde olsaydı da Mut’taki etkinliği de izleseydim.
Geçen haftaki yazıdan sonra Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli’den bir mektup geldi.
Ali Nedim Güreli ile dostluğumuz bu mesleğe başladığımız 20 yıl öncesine dayanıyor. Güreli, Ayvalık’ta belediye başkanlığı yapmış, ömrünü zeytin ve zeytinyağı konusundaki sorunların çözümüne adamış duyarlı bir dost. Kendisinin de yazdığı gibi “zaman zaman farklı düşünsek” bile, zeytin ve zeytinyağı sektörünün daha iyi yerlere gelmesi için mücadele verdiğimizden kimsenin kuşkusu yok.
Sayın Güreli ile sektördeki bir çok kişinin ve kuruluşun görüş farklılıkları son yıllarda bir hayli arttı.
Yıllarca Tariş yöneticileri ile omuz omuza mücadele verirken bugün her fırsatta Tariş’i acımasızca eleştiriyor, elinde yetki olsa yarın Tariş’in kapısına kilidi vuracak.
Başta coğrafi işaret olmak üzere bir çok konuda ,işbirliği, güçbirliği yaptığı Ayvalık Ticaret Odası ve Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği ile bugün aynı karede görünmek dahi istemiyor.
Sektördeki her kesimin temsil edildiği Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ile her konuda farklı düşünüyor.
Gönderdiği mektupta da bu kesimlere yönelik ağır eleştirileri ve suçlamalar var. Sektördeki kavga ortamını, gerginliği körüklememek adına bunları uzun uzun yazmaya gerek yok. Kaldı ki, sektörün kavga etmesinden ve buradan bize de malzeme çıkar mı anlayışına hiç bir zaman sahip olmadık, bundan sonra da olmayız.
Bir çoğunun hem üretici,hem sanayici hem de ihracatçı olarak yer aldığı zeytin ve zeytinyağı sektöründe sorunların kavga ederek, bölünerek değil, güçbirliği ile çözüleceğine inanıyoruz.
Ali Nedim Güreli’nin mektubu, bu köşenin sınırlarını aşan uzunlukta. İsteyen okurlarımız mektubun tamamını www.tarimdunyasi.net adresinden okuyabilir.
Mektubun özünü oluşturan iki konuya değinmekte yarar var.
Birincisi, Sayın Güreli, Ayvalık’a davet edilmediklerini, Mut’taki organizasyonun kendileri tarafından yapılmadığını, davetli olarak katıldıklarını yazıyor. Oysa, Ege İhracatçılar Birliği organizasyonu ile Mut’a İzmir’den çok sayıda gazeteci götürüldüğü biliniyor.
İkincisi, dahilde işleme rejimi(DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatı. Bu konuda Sayın Güreli, tamamen duygusal davranıyor. Tariş’e, üreticilere, Ayvalık’taki dostlarına kızdığı için iç piyasada üretim ne olursa olsun DİR kapsamında ithalat yapılmasını istiyor.
Otomotiv, makine, pamuk ve diğer bir çok sektörde DİR kapsamında ithalat yapılıyorsa zeytinyağında da yapılmalı anlayışında ısrar ediyor. Otomotiv, makine vs. bizim ilgi alanımız dışında. Fakat, pamukta, yağlı tohumlarda, zeytinyağında ve her tarım ürününde Türkiye’nin kendine ve ihracata yetecek kadar üretimi varsa DİR kapsamında ithalat istemek herşeyden önce üreticinin emeğine, alınterine saygısızlık olur.
Sayın Güreli bu konularla ilgili bugün yarın basın toplantısı yapacak. Dileriz kavgayı körükleyen açıklamalardan kaçınarak, ne pahasına olursa olsun DİR kapsamında ithalat isteyen anlayıştan sıyrılarak sektördeki her kesime barışın simgesi olan zeytin dalını uzatır. Tam 20 yılı bulan dostluğumuza güvenerek, inanarak bunu istiyor ve bekliyoruz. Herkes biliyor ki, zeytinyağında kavganın yararı yok, zararı ise çok.
Ali Nedim Güreli : İki Basın Bülteni
Sayın Ali Ekber YILDIRIM
Dünya Gazetesi Tarım Yazarı
İZMİR
Sayın Ali Ekber Yıldırım,
Bizim sektörümüz ile ilgili bazı konularda zaman zaman farklı düşünsek de, sizin her zaman kendi görüş açınızdan bu sektöre en faydalı ve yakışır işlerin kotarılmasını en az bizim kadar şiddetle istediğinizi yakinen biliyorum.
Ayrıca, çok uzun senelere dayanan dostluğumuz sürecinde sektördeki yanlış ve adaletsiz işlerle ne kadar mücadele ettiğinize ben şahidim. Samimiyetime inanacağınızı düşündüğüm için şu hususları göz ardı etmemenizi istiyorum.
Ayvalık Hasat Günleri etkinliklerinin popülaritesini azaltması gibi bir düşüncemiz olamaz. Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Sayın TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve başkanlığını yaptığım Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Mut’taki panele oradaki odaların daveti üzerine gittik.
Ayrıca, vaktinizi işgal etmemek için kısaca söylüyorum. Genellikle insanlar davetsiz oldukları yerlere gitmezler. Sektördeki bölünmüşlük ve sürekli kavga görüntüsü sinerjinin azalmasına ve fikir karışıklığına sebebiyet verdiği bizimde malumumuzdur. Ama kavgacı taraf olarak gösterilen ve sürekli barış yapmayı reddeden bir görüntü yüklenmek istenen İhracatçı Birlikleri kendine göre haklı olduğu konularda barış yapıyoruz diye tüm taleplerini geri çekmesi söz konusu değildir.
2 sene önce Ayvalık’ta yapılan panelde ihracatçı birlikleri olarak sektörün prime yoğunlaşması ve çiftçiye yüksek prim çıkması için çalışma yapmayı önerdiğimizde şimdiki UZZK Başkanı bu işin onların görevi olduğunu ve bahsettiğim sene ile ilgili olarak AB’ne yakın bir prim çıkarılma sözünü aldığını ifade etmişti. (Kayıtlarda vardır) o sene kaç lira prim çıktığını hepimizden iyi siz bilirsin. Meclis Araştırma Komisyonu’nun İzmir Ticaret Borsası’nda yaptığı toplantıda UZZK’nın Yönetim Kurulu üyeleri söz alıp “İhracatçılar ahlaksız söylemlerini terk etsin” gibisinden ihracatçılara hakaret edebiliyorsa ve sonra da dönüp ertesi gün barış çubuğu uzatıyoruz gibisinden beyanatlar veriyorlarsa çok samimi olduklarına maalesef inanamıyoruz.
Ayrıca dikkatinizi çekmek istediğim dört husus daha var;
1 – Dahilde İşleme Rejimi’ni ihracatçıların ham yağ ihracatının serbest bırakılması için istediklerini defaatle yazmıştınız. Ben Ayvalık’taki panelinize katılamadım ama Referans ve Radikal Gazetesi’nde konuşulanları okudum. Paneli düzenleyen üretici arkadaşlarımızın böyle bir talepleri olduğunu köşe yazılarında okudum. Demek ki, bu konuyu sadece ihracatçı birliklerine mal etmek doğru değilmiş.
2 – Yaptığı cironun yüzde 40’ı kadar zarar eden Tarım Satış Kooperatiflerinin bu zararlarını devletin ödemesi sizce adaletlimidir?
3 – Türkiye’de satılan 35 bin ton yağın çok büyük bir bölümü 3 ya da 4 markaya aittir. Onların köylüden hammadde alış fiyatı ve market satış fiyatlarını lütfen inceleyin ve Türk halkının çok az yağ tüketmesinde bunun bir etken olup olmadığını tetkik ederseniz ve bunu bizlerle de paylaşırsanız seviniriz.
4 – Dahilde işleme rejimi ile ilgili düşüncelerinizi biliyorum. Ayvalık’taki paneldeki üretici arkadaşlarımızla bu konudaki görüşlerini çeşitli köşe yazarlarına gayet sert bir üslupla iletmişler ve bir de üreticiden mektup diye bir broşür dağıtmışlar. Bu söylemde bulunan ve bu üretici mektubunu yazan sevgili arkadaşlarımın dahilde işleme rejimi ile iş yapan tekstilciler için binlerce ton pamuk ithal etmeleri ve bunun ticareti ile uğraşmaları sizce bir tenakuz değil mi?
Sektörümüzü her zamanki gibi desteklediğiniz için sektörümüz adına şükranlarımızı sunarız.
Saygılarımla,
Ali Nedim Güreli
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili
***
Sayın Funda ÖZKAN
Radikal Gazetesi Köşe Yazarı
Konu: Ayvalık’taki Zeytin Hasat Şenliği
11.11.2008 tarihli yazınızı okudum. Sayın Salih ve Sezai Madra kardeşlerin fikirlerinin büyük bir bölümüne katılıyorum. Yalnız katılmadığım ve size yanlış aktarılan bazı hususların tarafınızdan bilinmesinde fayda görüyorum.
Ayvalık Ticaret Odası’nın, Ege İhracatçı Birlikleri’ne ne resmi bir yardım talebi, ne de bir daveti söz konusudur. Ayvalık Ticaret Odası adına Sayın Salih MADRA, bana gelerek ve telefon ederek bu sene şenliklerine kaç lira vereceğimizi sormuştur. Kendisine prensipte yardım edeceğimizi ama düşen ihracatla, azalan gelirlerimizden dolayı bu yardımın geçmiş senelerden daha az bir miktar olacağını belirtmiştim. Daha sonra arayıp eğer vereceğimiz desteğin 15 bin YTL’nin altında olursa yardımı kabul etmeyeceklerini belirtmişti. Buna rağmen biz bu tür bir polemik olur diye talep etmemelerine rağmen 3-5 bin YTL isterlerse yardım etme kararı aldık. Herhalde bu üslupla istenilen destek talebini aynı zamanda panele davet olarak algılamışlar. Panelleri başlamadan 48 saat önce sadece şahsıma bir davetiye yollamışlar ama biz o saatte Mut’a doğru yola çıkmıştık.
Çok üstten baktıkları Mut Panelini biz organize etmedik. Sadece davetliydik. Arkadaşlarımızın zannettiği gibi Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen’i Mut’a ben davet etmedim. Mut kurumları Sayın Bakanı ve bizleri davet etti. Ayvalık’tan küçük bir ilçe olan Mut, 10 milyon ağaç dikmişti. (Ayvalık’taki zeytin ağacı sayısı 2 milyondur) Ayvalık lokantaları kadar iyi lokantaları ve ünlü sakinleri yoktu. Ama ümitleri vardı ve üretiyorlardı. Zeytin konusunda zeytinyağı imparatorluğunun başkenti Ayvalık’taki duayenler kadar doğal olarak bilgi sahibi değillerdi. Dolayısıyla katılımda daha çok üreticilerden ibaretti. Ayvalık kadar ünlü sima yoktu ama Ayvalığa göre çok daha fazla üretici vardı. Ayrıca biz Ege İhracatçı Birlikleri Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı ihracatından sorumlu tek birliğiz. Dolayısıyla ülkenin neresinde zeytin üretimi yapılıyorsa biz oradan aldığımız her davete icabet ederiz. Bunu yaparken de yörenin sosyal özelliklerini göz önüne almayız. Doğal olanı da budur. Ayrıca herhangi bir yerdeki zeytinyağı ile ilgili toplantıya katılırken herhangi birinden icazet alma mecburiyetimiz yoktur.
İhracatçı Birlikleri, ihracatçının problemlerini çözmekle yükümlüdür ve yaklaşık 1.5 senedir Dahilde İşleme Rejimi talep etmektedir ve bunu bazı arkadaşlarımız üzülmesin diye geri çekme şansımız yoktur. Fakat anlamadığım bir husus şudur DİR’e müsaade etmeyeceklerini çok öfkeli bir söylemle dile getiren arkadaşlarımın yıllardır tekstilde DİR ile iş yapan firmalar için pamuk ithal etmeleridir. Kendileri binlerce ton pamuk ithal ederken pamuk çiftçisi onların tabiri ile perişan olmuş mudur?
Son olarak, Türklerin zeytinyağı üretipte çok az tüketmelerinin sebebini araştırırken üreticiden alınan yağ fiyatını göz önüne almanızı ve bunun markette kaça satıldığını incelemenizi rica ederim. Türk halkı, marketler aracılığıyla kendi ürettiği zeytinyağını maalesef en pahalı tüketen ülkedir. Marka bağımlılığının sonucu markalı pazarın yüzde 70’i 3-4 firmanın elindedir ve bu çarpık sistem böyle sürüp gitmektedir. Mut gibi zeytinyağı açısından yeni gelişen bölgelerdeki panellerin ayrıca şöyle bir faydası olmaktadır. İnsanlara kendi ürettikleri yağın çok daha ehven fiyatlara tüketilebileceğini çok pahalı satılan markaların şişelerinin içinde de az veya çok kendi bölgelerinin yağının olduğunu hatırlatmaktır.
İhracata gelirsek en büyük Dahilde İşleme Rejimini kullanan Bertolli’nin 1 milyar dolara marka sattığı ve onun sattığı ABD, Japonya, Kanada marketlerine mal satmak isteyen Türk ihracatçısının girişine mani olan bir lobinin artan üretimde Türkiye’yi ne kadar sıkıntıya sokacağının bilinmesini isterim.
Ayrıca arkadaşlarımın savunduğu rafine dökme zeytinyağı ihracatının serbest kalması için ne kadar mücadele ettiğimi hatırladıklarını ümit ederim. Ham yağ ihracatınınsa dökme olarak serbest kalmasını istemeyen kurumların Ege İhracatçılar Birliği değil övgü ile yanlarında dolaştırdıkları üst çatıları olan UZZK’nın olduğunun bilinmesini isterim.
Türkiye’de bizim gibi işadamları örgütleri genellikle yapılan popülizme karşı (özellikle tarımsal popülizm) pek bir tavır sergileyemezler. Biz farklı bir yönetim kurulu olarak doğru bildiklerimizi söylemeye ve hakkımızı talep etmeye devam edeceğiz. Ayrıca Salih ve Sezai Madra kardeşlerle aramıza DİR konusu giremeyecek kadar yakın arkadaşız. DİR konusunda farklı düşünmemizin aramızı açmayacak kadar medeni insanlar olduğumuzu düşünüyoruz.
Ben şahsen Ali Güreli olarak en az onlar kadar Ayvalıklıyım. Ayvalığın zeytinyağı imparatorluğunun başkenti olmasından ancak kıvanırım. Ama başında bulunduğum kurumun konumu diğer üretim bölgelerine de eşit mesafede olmamı gerektirir. Ümit ederim ki, Ayvalık sadece rakı-balık-ayvalık diye değil, ürettiği en iyi kalitede yağlarla anılır.
Saygılarımla,
Ali Nedim Güreli
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili
Dünya Gazetesi Tarım Yazarı
İZMİR
Sayın Ali Ekber Yıldırım,
Bizim sektörümüz ile ilgili bazı konularda zaman zaman farklı düşünsek de, sizin her zaman kendi görüş açınızdan bu sektöre en faydalı ve yakışır işlerin kotarılmasını en az bizim kadar şiddetle istediğinizi yakinen biliyorum.
Ayrıca, çok uzun senelere dayanan dostluğumuz sürecinde sektördeki yanlış ve adaletsiz işlerle ne kadar mücadele ettiğinize ben şahidim. Samimiyetime inanacağınızı düşündüğüm için şu hususları göz ardı etmemenizi istiyorum.
Ayvalık Hasat Günleri etkinliklerinin popülaritesini azaltması gibi bir düşüncemiz olamaz. Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Sayın TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve başkanlığını yaptığım Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Mut’taki panele oradaki odaların daveti üzerine gittik.
Ayrıca, vaktinizi işgal etmemek için kısaca söylüyorum. Genellikle insanlar davetsiz oldukları yerlere gitmezler. Sektördeki bölünmüşlük ve sürekli kavga görüntüsü sinerjinin azalmasına ve fikir karışıklığına sebebiyet verdiği bizimde malumumuzdur. Ama kavgacı taraf olarak gösterilen ve sürekli barış yapmayı reddeden bir görüntü yüklenmek istenen İhracatçı Birlikleri kendine göre haklı olduğu konularda barış yapıyoruz diye tüm taleplerini geri çekmesi söz konusu değildir.
2 sene önce Ayvalık’ta yapılan panelde ihracatçı birlikleri olarak sektörün prime yoğunlaşması ve çiftçiye yüksek prim çıkması için çalışma yapmayı önerdiğimizde şimdiki UZZK Başkanı bu işin onların görevi olduğunu ve bahsettiğim sene ile ilgili olarak AB’ne yakın bir prim çıkarılma sözünü aldığını ifade etmişti. (Kayıtlarda vardır) o sene kaç lira prim çıktığını hepimizden iyi siz bilirsin. Meclis Araştırma Komisyonu’nun İzmir Ticaret Borsası’nda yaptığı toplantıda UZZK’nın Yönetim Kurulu üyeleri söz alıp “İhracatçılar ahlaksız söylemlerini terk etsin” gibisinden ihracatçılara hakaret edebiliyorsa ve sonra da dönüp ertesi gün barış çubuğu uzatıyoruz gibisinden beyanatlar veriyorlarsa çok samimi olduklarına maalesef inanamıyoruz.
Ayrıca dikkatinizi çekmek istediğim dört husus daha var;
1 – Dahilde İşleme Rejimi’ni ihracatçıların ham yağ ihracatının serbest bırakılması için istediklerini defaatle yazmıştınız. Ben Ayvalık’taki panelinize katılamadım ama Referans ve Radikal Gazetesi’nde konuşulanları okudum. Paneli düzenleyen üretici arkadaşlarımızın böyle bir talepleri olduğunu köşe yazılarında okudum. Demek ki, bu konuyu sadece ihracatçı birliklerine mal etmek doğru değilmiş.
2 – Yaptığı cironun yüzde 40’ı kadar zarar eden Tarım Satış Kooperatiflerinin bu zararlarını devletin ödemesi sizce adaletlimidir?
3 – Türkiye’de satılan 35 bin ton yağın çok büyük bir bölümü 3 ya da 4 markaya aittir. Onların köylüden hammadde alış fiyatı ve market satış fiyatlarını lütfen inceleyin ve Türk halkının çok az yağ tüketmesinde bunun bir etken olup olmadığını tetkik ederseniz ve bunu bizlerle de paylaşırsanız seviniriz.
4 – Dahilde işleme rejimi ile ilgili düşüncelerinizi biliyorum. Ayvalık’taki paneldeki üretici arkadaşlarımızla bu konudaki görüşlerini çeşitli köşe yazarlarına gayet sert bir üslupla iletmişler ve bir de üreticiden mektup diye bir broşür dağıtmışlar. Bu söylemde bulunan ve bu üretici mektubunu yazan sevgili arkadaşlarımın dahilde işleme rejimi ile iş yapan tekstilciler için binlerce ton pamuk ithal etmeleri ve bunun ticareti ile uğraşmaları sizce bir tenakuz değil mi?
Sektörümüzü her zamanki gibi desteklediğiniz için sektörümüz adına şükranlarımızı sunarız.
Saygılarımla,
Ali Nedim Güreli
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili
***
Sayın Funda ÖZKAN
Radikal Gazetesi Köşe Yazarı
Konu: Ayvalık’taki Zeytin Hasat Şenliği
11.11.2008 tarihli yazınızı okudum. Sayın Salih ve Sezai Madra kardeşlerin fikirlerinin büyük bir bölümüne katılıyorum. Yalnız katılmadığım ve size yanlış aktarılan bazı hususların tarafınızdan bilinmesinde fayda görüyorum.
Ayvalık Ticaret Odası’nın, Ege İhracatçı Birlikleri’ne ne resmi bir yardım talebi, ne de bir daveti söz konusudur. Ayvalık Ticaret Odası adına Sayın Salih MADRA, bana gelerek ve telefon ederek bu sene şenliklerine kaç lira vereceğimizi sormuştur. Kendisine prensipte yardım edeceğimizi ama düşen ihracatla, azalan gelirlerimizden dolayı bu yardımın geçmiş senelerden daha az bir miktar olacağını belirtmiştim. Daha sonra arayıp eğer vereceğimiz desteğin 15 bin YTL’nin altında olursa yardımı kabul etmeyeceklerini belirtmişti. Buna rağmen biz bu tür bir polemik olur diye talep etmemelerine rağmen 3-5 bin YTL isterlerse yardım etme kararı aldık. Herhalde bu üslupla istenilen destek talebini aynı zamanda panele davet olarak algılamışlar. Panelleri başlamadan 48 saat önce sadece şahsıma bir davetiye yollamışlar ama biz o saatte Mut’a doğru yola çıkmıştık.
Çok üstten baktıkları Mut Panelini biz organize etmedik. Sadece davetliydik. Arkadaşlarımızın zannettiği gibi Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen’i Mut’a ben davet etmedim. Mut kurumları Sayın Bakanı ve bizleri davet etti. Ayvalık’tan küçük bir ilçe olan Mut, 10 milyon ağaç dikmişti. (Ayvalık’taki zeytin ağacı sayısı 2 milyondur) Ayvalık lokantaları kadar iyi lokantaları ve ünlü sakinleri yoktu. Ama ümitleri vardı ve üretiyorlardı. Zeytin konusunda zeytinyağı imparatorluğunun başkenti Ayvalık’taki duayenler kadar doğal olarak bilgi sahibi değillerdi. Dolayısıyla katılımda daha çok üreticilerden ibaretti. Ayvalık kadar ünlü sima yoktu ama Ayvalığa göre çok daha fazla üretici vardı. Ayrıca biz Ege İhracatçı Birlikleri Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı ihracatından sorumlu tek birliğiz. Dolayısıyla ülkenin neresinde zeytin üretimi yapılıyorsa biz oradan aldığımız her davete icabet ederiz. Bunu yaparken de yörenin sosyal özelliklerini göz önüne almayız. Doğal olanı da budur. Ayrıca herhangi bir yerdeki zeytinyağı ile ilgili toplantıya katılırken herhangi birinden icazet alma mecburiyetimiz yoktur.
İhracatçı Birlikleri, ihracatçının problemlerini çözmekle yükümlüdür ve yaklaşık 1.5 senedir Dahilde İşleme Rejimi talep etmektedir ve bunu bazı arkadaşlarımız üzülmesin diye geri çekme şansımız yoktur. Fakat anlamadığım bir husus şudur DİR’e müsaade etmeyeceklerini çok öfkeli bir söylemle dile getiren arkadaşlarımın yıllardır tekstilde DİR ile iş yapan firmalar için pamuk ithal etmeleridir. Kendileri binlerce ton pamuk ithal ederken pamuk çiftçisi onların tabiri ile perişan olmuş mudur?
Son olarak, Türklerin zeytinyağı üretipte çok az tüketmelerinin sebebini araştırırken üreticiden alınan yağ fiyatını göz önüne almanızı ve bunun markette kaça satıldığını incelemenizi rica ederim. Türk halkı, marketler aracılığıyla kendi ürettiği zeytinyağını maalesef en pahalı tüketen ülkedir. Marka bağımlılığının sonucu markalı pazarın yüzde 70’i 3-4 firmanın elindedir ve bu çarpık sistem böyle sürüp gitmektedir. Mut gibi zeytinyağı açısından yeni gelişen bölgelerdeki panellerin ayrıca şöyle bir faydası olmaktadır. İnsanlara kendi ürettikleri yağın çok daha ehven fiyatlara tüketilebileceğini çok pahalı satılan markaların şişelerinin içinde de az veya çok kendi bölgelerinin yağının olduğunu hatırlatmaktır.
İhracata gelirsek en büyük Dahilde İşleme Rejimini kullanan Bertolli’nin 1 milyar dolara marka sattığı ve onun sattığı ABD, Japonya, Kanada marketlerine mal satmak isteyen Türk ihracatçısının girişine mani olan bir lobinin artan üretimde Türkiye’yi ne kadar sıkıntıya sokacağının bilinmesini isterim.
Ayrıca arkadaşlarımın savunduğu rafine dökme zeytinyağı ihracatının serbest kalması için ne kadar mücadele ettiğimi hatırladıklarını ümit ederim. Ham yağ ihracatınınsa dökme olarak serbest kalmasını istemeyen kurumların Ege İhracatçılar Birliği değil övgü ile yanlarında dolaştırdıkları üst çatıları olan UZZK’nın olduğunun bilinmesini isterim.
Türkiye’de bizim gibi işadamları örgütleri genellikle yapılan popülizme karşı (özellikle tarımsal popülizm) pek bir tavır sergileyemezler. Biz farklı bir yönetim kurulu olarak doğru bildiklerimizi söylemeye ve hakkımızı talep etmeye devam edeceğiz. Ayrıca Salih ve Sezai Madra kardeşlerle aramıza DİR konusu giremeyecek kadar yakın arkadaşız. DİR konusunda farklı düşünmemizin aramızı açmayacak kadar medeni insanlar olduğumuzu düşünüyoruz.
Ben şahsen Ali Güreli olarak en az onlar kadar Ayvalıklıyım. Ayvalığın zeytinyağı imparatorluğunun başkenti olmasından ancak kıvanırım. Ama başında bulunduğum kurumun konumu diğer üretim bölgelerine de eşit mesafede olmamı gerektirir. Ümit ederim ki, Ayvalık sadece rakı-balık-ayvalık diye değil, ürettiği en iyi kalitede yağlarla anılır.
Saygılarımla,
Ali Nedim Güreli
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili
Mut'un saklı cenneti: Yerköprü
Durmuş Odabaşı
Yeni Asır
18 Kasım 2008,Salı
Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin üçüncü günü, yöredeki tarihi ve doğal güzellikleri gezmekle geçecek.
Sabah erkenden araçlarımıza binip, "milli park" statüsü ile korunan Yerköprü Şelalesi'ne doğru yola çıkıyoruz.
Toroslar'ın arasında, Göksu Nehri'nin kolları eşliğinde yaptığımız yaklaşık bir saatlik yolculuk sonrası, muhteşem şelale görüş alanımıza giriyor. Yolun giderek bozulduğu, ardından da sona erdiği yerde ise araçtan iniyor ve yola yürüyerek devam ediyoruz.
Biraz daha uzun olsa sağlam bir yürüyüş parkuru olacak yolda, uzaktan gördüğümüz şelale bizi gerçekten de heyecanlandırıyor. 10 dakikalık bu yürüyüş, tahta köprülerle bu doğa harikasını net olarak görebileceğimiz alana doğru devam ediyor.
İşte Yerköprü Şelalesi...
İnsanda hayranlık bırakan bir doğa harikasını görmenin mutluluğu tüm ekibin gözlerinden okunuyor. Yakından daha da etkileyici olan bu manzaraya bakmaya doyamıyoruz. Şelalenin kenarındaki yosunlar, öbek öbek biriktiğinden, kayaların üzerine atılmış yemyeşil bir örtüyü andırıyor.
Suyun döküldüğü alandaki koyu mavilik ise, insanda muhteşem bir ferahlık hissi uyandırıyor.
Eğer Mut'a yolunuz düşerse, dağların kahverengiliği, yosunların yeşilliği, suyun maviliği ve kayaların beyazlığıyla renklenmiş bu harika doğa manzarasını; Yerköprü Şelalesi'ni mutlaka görmelisiniz.
Yerköprü Şelalesi Mut merkezine 30-35 km. mesafede. Bol manzaralı, düzgün ama bol virajli bir yoldan ulaşılıyor.
Ayri yol güzergahında çok güzel köyler ve Toroslar'ın ünlü Sarıkeçili Aşireti'nin kollarından birisine ait kıl çadırda yaşam manzaraları da var.
Derinçay'ın her tarafından sular fışkırıyor
Rehberlerimizden gelen "talimat" üzerine bu kez rotamızı Mut'un bir başka güzelliği olan Derinçay Köyü'ne çeviriyoruz.
Yine masmavi ırmak kenarından devam eden yolumuz, köye giriş için kullanacağımız harika bir taş köprüden geçiyor. Ağaçların, ırmağın karayla buluştuğu noktaları yok ettiği manzarayı izlerken, öğle yemeğini yiyeceğimiz alabalık çiftliğinin de hemen köyün girişinde olduğunu öğreniyoruz.
Geleceğimizden haberdar olan çiftlik çalışanları masamızı çoktan hazır etmişler. Hatta vaktimizin kısıtlı olduğunu bildikleri için balıklarımızı bile kızartmışlar. Gelir gelmez kurulduğumuz masada, dostane sohbetler eşliğinde hemen karnımızı doyuruyor ve çaylarımızı yudumlamak üzere köyün kahvehanesine geçiyoruz.
Burada bizim için çalmaya hazırlanan müzik ekibiyle karşılaşıyoruz. Ulu bir çınarın altında, yöre havalarından oluşan müzik ziyafetine kulak vermişken, orta yaşlı köylülerden birinin ayağa kalkarak kendine has bir stille oynayışı, ortama renk katıyor.
Dağ-taş zeytin oldu
Yüzlerce yıldır yörede var olan zeytini, son yıllarda adeta yeniden keşfeden Mutlular, dağa taşa zeytin fidanı dikti. Yaklaşım 9 milyon zeytin fidanına ulaşılan ilçenin, kireçli toprak yapısına sahip verimsiz tepecikleri bile teraslanarak zeytinlik haline getirildi. Bize çok ilginç gelen bir tespitimiz de, ilçe sınırları içindeki zeytinliklerin yüzde 55'i damlama sulama ile sulanıyor. Göksu Nehri'nin kollarına yataklık eden yörede, vatandaş tepelere motopomplarla su basıyor. Özellikle Gemlik cinsi zeytininin ilgi gördüğü yöre, çok yakın zamanda Akdeniz'in Ayvalık'ı, ya da Edremit'i olmaya aday.
15-Kasım-2008 Cumartesi
"Dahilde işleme izni, zeytin üreticisi için de sigortadır"
Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin konuşmacıları arasında, Ege İhracatçı Birlikleri Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli de var.
Zeytin ve zeytinyağında bir türlü çıkmayan "dahilde işleme izninin", ihracatçıya olduğu kadar üreticiye de zarar verdiğini savunan Güreli,
şöyle devam etti;
- Bilindiği gibi, Türk zeytinciliğinde "var yılı" ve "yok yılı" diye bir gerçek var. Büyük gayretlerle dünya pazarlarında kendisine yer bulan zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı, yok yılında ihraç edecek ürün sıkıntısı yaşamakta, dolayısıyla pazarı başka ülkelerin ihracatçılarına bırakmak zorunda kalmaktadır. Oysa biz diyoruz ki; siparişlerimizi muntazaman karşılamak üzere yok yılında ithalat yapalım, getirdiğimiz malı iç piyasaya sürmeden ihraç edelim. Bu konuda karar verici olan hükümet üyeleri, "ithalata gerek yok" diyenlerle anlaşın, gelin diyor.
Nasıl anlaşacağız?... Karar verecek olanlar, ülke menfaati yerine popülist davranmayı tercih ediyor. Dolayısıyla ihracatçı da ülke zeytinciliği de kaybediyor. Yok yılında siparişlerini yerine getiremediği için pazarını kaybeden ihracatçı, var yılında üreticinin malını nasıl alıp da ihraç edecek. Oysa dahilde işleme izni, üreticinin de bin nevi malını her yıl satabileceğinin garantisi.
Zeytincilikte yeni olan Mutlu üreticilerin de sorularını cevaplandıran Başkan Güreli, bu konuda deneyim kazanmak için uzmanların önerilerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
İki saatten fazla süren panelin hemen ardından, organizatörler, yan taraftaki binada bulunan Mut Ticaret ve Sanayi Odası'nın konuklar için, yöresel ürünlerden oluşan ikramlar hazırladığını bildirdi.
Konuklara sunulan zeytin ve zeytinyağı ağırlıklı ikramlar arasında, yörenin dillere destan üzümü, cevizi, kuru kayısısı, haşlanmış yer fıstığı gibi yöresel tatlar vardı.
Muğla'ya selam getirdik...
Muğla'da başarı ile görev yaparken Mersin'e tayini çıkan Vali Hüseyin Aksoy, Mut'ta yapılan "zeytin hasat şenliği"nin de bir anlamda ev sahibiydi.
Şenlik için Ankara'dan gelen Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürsad Tüzmen ve üst düzey bürokratları ağırlamak için seferber olan Vali Aksoy, efendi ve işbitirici kişiliği ile, Muğlalılar'ın olduğu gibi Mersinliler'in de gönlünü kazanmış.
Yaşadığı koşuşturma sırasında, bir ara yanına yaklaşabildiğimiz Aksoy bizi hemen tanıdı ve "Yeni Asır'ın da Mut'ta olmasından memnun oldum" dedi.
Vali Hüseyin Aksoy, Muğlalılar'a da bol bol selam gönderdi.
Sertavul'da tanıdık bir yüz...
Mersin'in Mut İlçesi'nde geçirdiğimiz yorucu günden sonra, organizasyonu düzenleyenler akşam yemeğinin, Toroslar'ın Akdeniz'e geçit veren sayılı noktalarından biri olan Sertavul'da olduğunu bildiriyor.
İzmir'den güney illerine inerken, Konya-Karaman-Silifke-Mersin güzergahını kullananların iyi bildiği Sertavul, olağanüstü lezzetli kırmızı eti ve yoğurduyla ünlü.
Gece karanlığında ulaştığımız Sertavul, yolun sağında ve solunda yer alan sıra sıra lokantaların ışıklarıyla ışıl ışıl.
Bizim için seçilen mekan, Azizim Et Lokantası...
Çeşitli mezelerle donatılmış uzun masanın çevresine sıralanırken, televizyonlardan, radyolardan tanıdığımız Türk halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu'nun da konuklar arasında bulunduğunu farkediyoruz.
Aslında, "konuklar" değil, "ev sahipleri" arasında demek daha doğru olacak.
Mersinli olduğunu bildiğimiz Eroğlu'nun sürekli yaşadığı evi Sertavul'daymış.
Arsaların çok değerli olduğu bu yaylada 1.5 dönümlük bahçe içinde evi bulunan, komşularının "dede" diye seslendiği Eroğlu, devletten 49 yıllığına kiraladığı bir arazide ağaç dikimiyle uğraşıyormuş.
Biz de dahil tüm konuklar, gece boyunca Musa Eroğlu'nun sazını eline almasını bekledi.
Ama bu an, biz vedalaşana kadar gelmedi.
Onu tanıyanlardan kimisi "Eroğlu tam kıvamını gelmek üzereyken kalktınız" dedi, kimisi de "istek olsaydı, kırmazdı" dedi.
Sonuç itibariyle, ünlü bir halk müziği sanatçısıyla saatlerce aynı masada oturduk ama, ne sazını duyduk, ne sesini.
Yeni Asır
18 Kasım 2008,Salı
Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin üçüncü günü, yöredeki tarihi ve doğal güzellikleri gezmekle geçecek.
Sabah erkenden araçlarımıza binip, "milli park" statüsü ile korunan Yerköprü Şelalesi'ne doğru yola çıkıyoruz.
Toroslar'ın arasında, Göksu Nehri'nin kolları eşliğinde yaptığımız yaklaşık bir saatlik yolculuk sonrası, muhteşem şelale görüş alanımıza giriyor. Yolun giderek bozulduğu, ardından da sona erdiği yerde ise araçtan iniyor ve yola yürüyerek devam ediyoruz.
Biraz daha uzun olsa sağlam bir yürüyüş parkuru olacak yolda, uzaktan gördüğümüz şelale bizi gerçekten de heyecanlandırıyor. 10 dakikalık bu yürüyüş, tahta köprülerle bu doğa harikasını net olarak görebileceğimiz alana doğru devam ediyor.
İşte Yerköprü Şelalesi...
İnsanda hayranlık bırakan bir doğa harikasını görmenin mutluluğu tüm ekibin gözlerinden okunuyor. Yakından daha da etkileyici olan bu manzaraya bakmaya doyamıyoruz. Şelalenin kenarındaki yosunlar, öbek öbek biriktiğinden, kayaların üzerine atılmış yemyeşil bir örtüyü andırıyor.
Suyun döküldüğü alandaki koyu mavilik ise, insanda muhteşem bir ferahlık hissi uyandırıyor.
Eğer Mut'a yolunuz düşerse, dağların kahverengiliği, yosunların yeşilliği, suyun maviliği ve kayaların beyazlığıyla renklenmiş bu harika doğa manzarasını; Yerköprü Şelalesi'ni mutlaka görmelisiniz.
Yerköprü Şelalesi Mut merkezine 30-35 km. mesafede. Bol manzaralı, düzgün ama bol virajli bir yoldan ulaşılıyor.
Ayri yol güzergahında çok güzel köyler ve Toroslar'ın ünlü Sarıkeçili Aşireti'nin kollarından birisine ait kıl çadırda yaşam manzaraları da var.
Derinçay'ın her tarafından sular fışkırıyor
Rehberlerimizden gelen "talimat" üzerine bu kez rotamızı Mut'un bir başka güzelliği olan Derinçay Köyü'ne çeviriyoruz.
Yine masmavi ırmak kenarından devam eden yolumuz, köye giriş için kullanacağımız harika bir taş köprüden geçiyor. Ağaçların, ırmağın karayla buluştuğu noktaları yok ettiği manzarayı izlerken, öğle yemeğini yiyeceğimiz alabalık çiftliğinin de hemen köyün girişinde olduğunu öğreniyoruz.
Geleceğimizden haberdar olan çiftlik çalışanları masamızı çoktan hazır etmişler. Hatta vaktimizin kısıtlı olduğunu bildikleri için balıklarımızı bile kızartmışlar. Gelir gelmez kurulduğumuz masada, dostane sohbetler eşliğinde hemen karnımızı doyuruyor ve çaylarımızı yudumlamak üzere köyün kahvehanesine geçiyoruz.
Burada bizim için çalmaya hazırlanan müzik ekibiyle karşılaşıyoruz. Ulu bir çınarın altında, yöre havalarından oluşan müzik ziyafetine kulak vermişken, orta yaşlı köylülerden birinin ayağa kalkarak kendine has bir stille oynayışı, ortama renk katıyor.
Dağ-taş zeytin oldu
Yüzlerce yıldır yörede var olan zeytini, son yıllarda adeta yeniden keşfeden Mutlular, dağa taşa zeytin fidanı dikti. Yaklaşım 9 milyon zeytin fidanına ulaşılan ilçenin, kireçli toprak yapısına sahip verimsiz tepecikleri bile teraslanarak zeytinlik haline getirildi. Bize çok ilginç gelen bir tespitimiz de, ilçe sınırları içindeki zeytinliklerin yüzde 55'i damlama sulama ile sulanıyor. Göksu Nehri'nin kollarına yataklık eden yörede, vatandaş tepelere motopomplarla su basıyor. Özellikle Gemlik cinsi zeytininin ilgi gördüğü yöre, çok yakın zamanda Akdeniz'in Ayvalık'ı, ya da Edremit'i olmaya aday.
15-Kasım-2008 Cumartesi
"Dahilde işleme izni, zeytin üreticisi için de sigortadır"
Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin konuşmacıları arasında, Ege İhracatçı Birlikleri Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli de var.
Zeytin ve zeytinyağında bir türlü çıkmayan "dahilde işleme izninin", ihracatçıya olduğu kadar üreticiye de zarar verdiğini savunan Güreli,
şöyle devam etti;
- Bilindiği gibi, Türk zeytinciliğinde "var yılı" ve "yok yılı" diye bir gerçek var. Büyük gayretlerle dünya pazarlarında kendisine yer bulan zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı, yok yılında ihraç edecek ürün sıkıntısı yaşamakta, dolayısıyla pazarı başka ülkelerin ihracatçılarına bırakmak zorunda kalmaktadır. Oysa biz diyoruz ki; siparişlerimizi muntazaman karşılamak üzere yok yılında ithalat yapalım, getirdiğimiz malı iç piyasaya sürmeden ihraç edelim. Bu konuda karar verici olan hükümet üyeleri, "ithalata gerek yok" diyenlerle anlaşın, gelin diyor.
Nasıl anlaşacağız?... Karar verecek olanlar, ülke menfaati yerine popülist davranmayı tercih ediyor. Dolayısıyla ihracatçı da ülke zeytinciliği de kaybediyor. Yok yılında siparişlerini yerine getiremediği için pazarını kaybeden ihracatçı, var yılında üreticinin malını nasıl alıp da ihraç edecek. Oysa dahilde işleme izni, üreticinin de bin nevi malını her yıl satabileceğinin garantisi.
Zeytincilikte yeni olan Mutlu üreticilerin de sorularını cevaplandıran Başkan Güreli, bu konuda deneyim kazanmak için uzmanların önerilerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
İki saatten fazla süren panelin hemen ardından, organizatörler, yan taraftaki binada bulunan Mut Ticaret ve Sanayi Odası'nın konuklar için, yöresel ürünlerden oluşan ikramlar hazırladığını bildirdi.
Konuklara sunulan zeytin ve zeytinyağı ağırlıklı ikramlar arasında, yörenin dillere destan üzümü, cevizi, kuru kayısısı, haşlanmış yer fıstığı gibi yöresel tatlar vardı.
Muğla'ya selam getirdik...
Muğla'da başarı ile görev yaparken Mersin'e tayini çıkan Vali Hüseyin Aksoy, Mut'ta yapılan "zeytin hasat şenliği"nin de bir anlamda ev sahibiydi.
Şenlik için Ankara'dan gelen Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürsad Tüzmen ve üst düzey bürokratları ağırlamak için seferber olan Vali Aksoy, efendi ve işbitirici kişiliği ile, Muğlalılar'ın olduğu gibi Mersinliler'in de gönlünü kazanmış.
Yaşadığı koşuşturma sırasında, bir ara yanına yaklaşabildiğimiz Aksoy bizi hemen tanıdı ve "Yeni Asır'ın da Mut'ta olmasından memnun oldum" dedi.
Vali Hüseyin Aksoy, Muğlalılar'a da bol bol selam gönderdi.
Sertavul'da tanıdık bir yüz...
Mersin'in Mut İlçesi'nde geçirdiğimiz yorucu günden sonra, organizasyonu düzenleyenler akşam yemeğinin, Toroslar'ın Akdeniz'e geçit veren sayılı noktalarından biri olan Sertavul'da olduğunu bildiriyor.
İzmir'den güney illerine inerken, Konya-Karaman-Silifke-Mersin güzergahını kullananların iyi bildiği Sertavul, olağanüstü lezzetli kırmızı eti ve yoğurduyla ünlü.
Gece karanlığında ulaştığımız Sertavul, yolun sağında ve solunda yer alan sıra sıra lokantaların ışıklarıyla ışıl ışıl.
Bizim için seçilen mekan, Azizim Et Lokantası...
Çeşitli mezelerle donatılmış uzun masanın çevresine sıralanırken, televizyonlardan, radyolardan tanıdığımız Türk halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu'nun da konuklar arasında bulunduğunu farkediyoruz.
Aslında, "konuklar" değil, "ev sahipleri" arasında demek daha doğru olacak.
Mersinli olduğunu bildiğimiz Eroğlu'nun sürekli yaşadığı evi Sertavul'daymış.
Arsaların çok değerli olduğu bu yaylada 1.5 dönümlük bahçe içinde evi bulunan, komşularının "dede" diye seslendiği Eroğlu, devletten 49 yıllığına kiraladığı bir arazide ağaç dikimiyle uğraşıyormuş.
Biz de dahil tüm konuklar, gece boyunca Musa Eroğlu'nun sazını eline almasını bekledi.
Ama bu an, biz vedalaşana kadar gelmedi.
Onu tanıyanlardan kimisi "Eroğlu tam kıvamını gelmek üzereyken kalktınız" dedi, kimisi de "istek olsaydı, kırmazdı" dedi.
Sonuç itibariyle, ünlü bir halk müziği sanatçısıyla saatlerce aynı masada oturduk ama, ne sazını duyduk, ne sesini.
Monday, November 17, 2008
Zeytin ömrü uzatır mı?
Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Hürriyet
16 Kasım 2008,Pazar
Dünyanın en çok zeytinyağı üreten ülkelerinden biri olmamıza rağmen zeytinyağı yemiyoruz. Oysa bu yağı diğerlerinden ayıran çok önemli şeyler var.
Zeytinyağı doymuş yağlar gibi kötü kolesterolü (LDL) yükseltmiyor. Doymuş yağlar gibi kanseri özellikle meme kanseri- tetiklemiyor. Aklınıza "diğer sıvı yağlardan bir farkı var mı?" sorusu gelebilir. Zeytinyağı kötü kolesterolü azaltma işini (diğer bitkisel yağlardan farklı olarak) iyi kolesterolü de azaltmadan (ve vücuttaki iltihabi süreçleri tetiklemeden) yapıyor. Kısacası zeytinyağı "en sağlıklı yağ" olma özelliğini hak ediyor. Yazıyı okuyunca bana siz de hak verecek ve muhtemelen günlük kalori tüketiminizin en fazla % 7-8’iyle sınırlamanız gereken doymuş yağları azaltmaya, çok fazla tükettiğiniz Omega-6 zengini diğer bitkisel yağları azaltıp, zeytinyağına daha fazla ağırlık vermeye başlayacaksınız.
HAZMI KOLAYLAŞTIRIYOR!
Kabızlığı önler ve safra yapısını dengeler
Zeytinyağının en kolay hazmedilen yağ olduğu biliniyor. Saf zeytinyağı midede helikobakter isimli mikrobun çoğalıp yayılmasını engelleyebiliyor. Bu nedenle zeytinyağının yaygın olarak kullanıldığı bölgelerde ülser, gastrit, mide kanseri gibi sorunlara daha seyrek rastlanıyor. Safra yapımını uyarıyor, dengeliyor, safra kesesi taşı oluşumuna yol açan süreçleri yavaşlatıyor. Kabızlığı azalttığı da iyi biliniyor. Kısacası zeytinyağı tam bir sindirim dostu doğal üründür.
KANSER
Zeytinyağı kanserden korur mu?
Zeytinyağı kullananlarda bazı kanserlere yakalanma riskinin azaldığını gösteren bulgular var. Yunanistan, İspanya, İtalya ve Amerika’da yapılmış güvenilir çalışmalar, özellikle meme kanseri ile yağ tüketimi arasında bir bağlantının olabileceğini düşündürüyor. Doymuş yağ (hayvansal yağlar, margarinler) tüketenlerde meme kanseri sık görülürken, zeytinyağı tüketenlerde oran bir hayli azalıyor. Diğer taraftan çalışmalar düzenli olarak zeytinyağı yiyenlerde kalınbağırsak, prostat, mide ve pankreas kanserine yakalanma riskinin de daha az olduğunu gösteriyor. Zeytinyağının kansere karşı sağladığı bu avantajın muhtelif nedenleri olabilir. Bunlardan biri kimyasal yapısı olmalıdır. Zeytinyağı tekli doymamış yağlardan çok zengindir. Doymamış yağ oranı ise margarin, tereyağı ve diğer hayvansal yağlardan düşüktür. Zeytinyağında bulunan güçlü antioksidan maddelerin (polifenoller, E, C vitaminleri...) ve skualen isimli maddenin de etkili olabileceği kabul ediliyor. Skualen çok güçlü bir anti tümör madde.
YAŞLANMA
Ömrü uzatır mı?
Zeytin ağacı dünyanın en uzun ömürlü ağaçlarından biri. Bir yerlerde bu kutsal bitkinin neredeyse 500 yıl kadar yaşayabildiğini okuduğumu hatırlıyorum. Yaşı 100 yılı geçen zeytin ağacı sayısının da bir hayli fazla olduğunu da biliyorum. Uzak Doğu ve Amerikalıların o çok övündükleri ginkgo biloba ağacı ile kıyaslandığında zeytin ağacının ömrünün daha uzun olduğu kesin! Bu uzun ömürlülük durumunu tesadüfü bir şey sanmayın. Zeytinin gövdesinde, yaprağı, dalı ve meyvesinde çok sayıda antioksidan, mikrop öldürücü, mantar yok edici onlarca madde var. Bu doğal anti-kanser, anti-mikrobik, anti-mantar maddeler onu dış zararlardan koruyor, ömrünü uzatıyor. Ömrü bu denli uzun olan bir bitkinin bu "uzun ömür" desteği ürünlerinin başka ömürlere ömür katması da sürpriz olmamalıdır. Bana göre zeytinin kendi uzun ömürlü olduğu için beklenen hayat süresini de uzatıyor. Bunun bilimsel kanıtları da var. Akdeniz halklarının uzun ömürlü halklar arasında ilk sıralarda yer almasında, Akdeniz mutfağının ve bu mutfağın başoyuncusu olan zeytinin ve zeytinyağının büyük bir önemi var. Zeytin ve zeytinyağı güçlü antioksidan yapısı, sahip olduğu anti kanser molekülleri ve kan yağlarına yaptığı iyileştirici etkiler nedeniyle ömrü uzatıyor.
SAĞLIKLI CİLT
Cilt yaşlanmasını önlüyor mu?
Zeytinyağının çok önemli bir özelliği de cilt yaşlanmasını geciktirmesi. Cildi sıkılaştırdığı, nem oranını yükselttiği, cilt yaşlanmasını geciktirdiği biliniyor. Cilt yaşlanmasının %80’i güneş ışınlarından kaynaklanıyor ve buna "foto yaşlanma" deniyor. Zeytinyağı güneş ışınlarının temel zararlıları olan ultraviyole dalgalarının cilt üzerindeki olumsuz etkilerine engel oluyor. Zeytinyağının cildi yatıştırıcı, iltihabi süreçleri baskılayıcı bir gücünün de olduğu belirtiliyor. İşte bu nedenlerle ünlü kozmetik üreticilerinin çoğu zeytinyağını ürünlerine çoktan eklediler. Zeytinyağı yemenin de cildi içten desteklediği biliniyor. Kozmetik dermatologların çok önem verdiği iki cilt dostu yağ var. Biri Omega-3 yağları, diğeri de oleik asit yani zeytinyağı. Oleik asit Omega-9 olarak da biliniyor. Diğer taraftan zeytinyağının beden temizliğinde (sabun yapımında bu nedenle kullanılıyor) ve saç bakımında da faydalı olduğu tarihsel bir gerçek.
KALP-DAMAR HASTALIKLARI
Zeytinyağı kolestrolü azaltır mı?
Zeytinyağı tüketen toplumlarda toplam kolesterol ve kötü kolesterol LDL’nin daha düşük, iyi kolesterol HDL’nin ise daha yüksek olduğu biliniyor. Bizim toplumumuzda da muhtemelen benzer sonuçlar var. Zeytinyağı tüketiminin çok yüksek olduğu Ayvalık halkının kolesterol düzeyinin Türkiye’nin diğer kısımlarından daha az olduğunu gösteren çalışmalar (Dr. Mahler ve arkadaşları) 10-15 yıl önce yayınlandı. Farklı ülkelerde yapılan yüzlerce çalışma zeytinyağı tüketiminin kolesterol dengesini olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Zeytinyağının diğer sıvı yağlardan farkı, kötü kolesterolü (LDL) azaltıcı etkiyi iyi kolesterolü (HDL) yükselterek sağlayabilmesidir. Diğer bitkisel yağlar da, doymuş yağ yerine kullanıldıklarında toplam ve kötü kolesterolü azaltıyorlar ama bunu iyi kolesterol HDL’yi de azaltarak başarabiliyorlar. Zeytinyağının kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkisi sadece kolesterolü dengelemekle de sınırlı değil. Güçlü antioksidan aktivitesi sayesinde LDL kolesterolün oksidasyonunu da önlemesi büyük bir avantaj olarak gösteriliyor. Kısacası zeytinyağı tam bir damar dostu.
ZEYTİNYAĞI YAŞLANMAYI YAVAŞLATIR
Antioksidan etkisi ile yaşlandırıcı serbest radikallerin etkisini azaltır
Güçlü mineral ve vitamin yapısıyla kemikleri güçlendirir
Cilt yaşlanmasını geciktirir
Kalp damar hastalıklarından korunmaya yardımcı olur
Eklem sorunlarıyla mücadeleyi kolaylaştırır eklemlerin kayganlığını arttırır
Güçlü bir vitamin ve mineral kaynağıdır
Saturday, November 15, 2008
Zeytinyağı bu yıl bol (üretici malını değerlendirmek, tüketici kaliteli zeytinyağı arayışında)
Güngör Uras
Milliyet
15 Kasım 2008,C.tesi
Ayvalık Ticaret Odası, Türk Patent Enstitüsü'nden "Ayvalık Zeytinyağı" coğrafi işaretini aldı. Uygulamaya başladı.
Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Geçer diyor ki, "Coğrafi işaretin çoğalması, yöresel kaliteyi yükseltecek ve standartların oluşmasını sağlayacak. Sektörün en önemli sıkıntılarından biri olan tağşişi (Tağşiş: Değerli bir şeyi değersiz bir şeyle karıştırma. Saflığı giderme) önleyecek. Tüketici, satın aldığı zeytinyağının hem menşeini bilecek hem saflığına güvenecek."
Bundan sonra tüketici satın aldığı zeytinyağının şişesinde, kutusunda, Ayvalık Ticaret Odası tarafından verilmiş "Ayvalık Zeytinyağı" hologramını gördüğünde bu yağın saf Ayvalık zeytinyağı olduğuna güvenecek.
Coğrafi işaret başka ülkelerde de değişik tarım ürünlerinde uygulanıyor. Örneğin narenciyenin hangi yörenin narenciyesi olduğu üzerine yapıştırılan etikette gösteriliyor. Örneğin şarap şişelerinde, şarabın hangi yörenin hangi tür üzümle yapıldığı belirtiliyor.
Coğrafi işareti isteyen istediği gibi kullanamıyor. Örneğin Ayvalık zeytinyağında kullanılan coğrafi işaret verilmeden önce Ticaret Odası'nın zeytinyağı denetim ve tadım uzmanları zeytinyağı üretim tesislerine giren zeytinin menşeini, zeytinyağının tadını denetliyor.
Ayvalık zeytinyağına özel bandrol
Zeytinyağı, Ticaret Odası'nın kalite kontrol laboratuvarında tahlil ediliyor. Daha sonra üreticiye şişelerde ve kutularda Ayvalık zeytinyağı hologramı kullanma izni veriliyor. Denetim market raflarına, ihracat kapılarına kadar uzanıyor.
Türk zeytinyağının kalitesini yükseltmek içeride ve dış pazarda Türk zeytinyağına güveni artırmak için coğrafi işaretin yayılması çok önemli. Ayvalık Ticaret Odası'nın başardığının örnek alınması ve yayılması temenni edilir.
Ayvalık'ta Derman zeytinyağlarını üreten İsmet Önder'den öğrendiğime göre, Doğu Akdeniz yöresinde zeytin ağacının varlığı MÖ 10 bin yıllarına dayanıyor. Yabani ağaçların MÖ 4 bin yılında ehlileştirildiği, zeytinden yağ elde etmenin MÖ 2500 yılında başladığı biliniyor.
Tarım ekonomisti Ali Ekber Yıldırım'dan öğrendiğime göre, Türkiye'de yaşlısı genciyle 90 milyon zeytin ağacı varken, son 2 yılda 45 milyon zeytin fidanı dikildi. Ağaç sayımız 135 milyona yükseldi. (İspanya'da 308 milyon, İtalya'da 237 milyon, Yunanistan'da 170 milyon zeytin ağacı var.) Ağaç başına Gemlik'te 15 kg, Ege'de 50 kg verim elde ediliyor.
Stoğa rağmen ithalat isteyen var
Bu yıl 1 milyon 100 bin ton zeytin üretimi bekleniyor. Bunun 350 bin tonu sofralık kullanılacak. 750 bin tonu ise sıkılarak bunlardan zeytinyağı elde edilecek.
Bu yıl 160 bin ton zeytinyağı üretilecek.
Biz geçen yıl 100 bin ton sofralık zeytin ihraç ettik. Sofralık zeytin ihracatından yılda 100 milyon dolar gelir elde ediyoruz.
Son yıllarda ortalama 40 bin ton zeytinyağı ihraç ediyoruz. Yılda 200-250 bin dolar gelir sağlıyoruz.
Zeytinyağı ihracatının yüzde 30'u ambalajlı, yüzde 70'i dökme olarak yapılıyor.
Ayvalık Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı Sezai Madra'dan öğrendiğime göre, içeride zeytinyağı tüketimi 60 bin ton dolayında.
Özetle, içeride tüketim 60 bin ton, ihracat 40 bin ton eder 100 bin ton. Üretim 160 bin ton. Sonuç (geçen yıldan kalan 20 bin stok hariç) bu yılın üretiminden 60 bin ton stok fazlası olacak.
Üreticiler bu stok fazlasının eritilmesi için iç tüketimi ve ihracatı nasıl artıracaklarını düşünürken, tüccar, "Dahili İşleme Rejimi" çerçevesinde zeytinyağı ithalatının kapısını açmak için dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı'nın koluna girmiş durumda.
Milliyet
15 Kasım 2008,C.tesi
Ayvalık Ticaret Odası, Türk Patent Enstitüsü'nden "Ayvalık Zeytinyağı" coğrafi işaretini aldı. Uygulamaya başladı.
Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Geçer diyor ki, "Coğrafi işaretin çoğalması, yöresel kaliteyi yükseltecek ve standartların oluşmasını sağlayacak. Sektörün en önemli sıkıntılarından biri olan tağşişi (Tağşiş: Değerli bir şeyi değersiz bir şeyle karıştırma. Saflığı giderme) önleyecek. Tüketici, satın aldığı zeytinyağının hem menşeini bilecek hem saflığına güvenecek."
Bundan sonra tüketici satın aldığı zeytinyağının şişesinde, kutusunda, Ayvalık Ticaret Odası tarafından verilmiş "Ayvalık Zeytinyağı" hologramını gördüğünde bu yağın saf Ayvalık zeytinyağı olduğuna güvenecek.
Coğrafi işaret başka ülkelerde de değişik tarım ürünlerinde uygulanıyor. Örneğin narenciyenin hangi yörenin narenciyesi olduğu üzerine yapıştırılan etikette gösteriliyor. Örneğin şarap şişelerinde, şarabın hangi yörenin hangi tür üzümle yapıldığı belirtiliyor.
Coğrafi işareti isteyen istediği gibi kullanamıyor. Örneğin Ayvalık zeytinyağında kullanılan coğrafi işaret verilmeden önce Ticaret Odası'nın zeytinyağı denetim ve tadım uzmanları zeytinyağı üretim tesislerine giren zeytinin menşeini, zeytinyağının tadını denetliyor.
Ayvalık zeytinyağına özel bandrol
Zeytinyağı, Ticaret Odası'nın kalite kontrol laboratuvarında tahlil ediliyor. Daha sonra üreticiye şişelerde ve kutularda Ayvalık zeytinyağı hologramı kullanma izni veriliyor. Denetim market raflarına, ihracat kapılarına kadar uzanıyor.
Türk zeytinyağının kalitesini yükseltmek içeride ve dış pazarda Türk zeytinyağına güveni artırmak için coğrafi işaretin yayılması çok önemli. Ayvalık Ticaret Odası'nın başardığının örnek alınması ve yayılması temenni edilir.
Ayvalık'ta Derman zeytinyağlarını üreten İsmet Önder'den öğrendiğime göre, Doğu Akdeniz yöresinde zeytin ağacının varlığı MÖ 10 bin yıllarına dayanıyor. Yabani ağaçların MÖ 4 bin yılında ehlileştirildiği, zeytinden yağ elde etmenin MÖ 2500 yılında başladığı biliniyor.
Tarım ekonomisti Ali Ekber Yıldırım'dan öğrendiğime göre, Türkiye'de yaşlısı genciyle 90 milyon zeytin ağacı varken, son 2 yılda 45 milyon zeytin fidanı dikildi. Ağaç sayımız 135 milyona yükseldi. (İspanya'da 308 milyon, İtalya'da 237 milyon, Yunanistan'da 170 milyon zeytin ağacı var.) Ağaç başına Gemlik'te 15 kg, Ege'de 50 kg verim elde ediliyor.
Stoğa rağmen ithalat isteyen var
Bu yıl 1 milyon 100 bin ton zeytin üretimi bekleniyor. Bunun 350 bin tonu sofralık kullanılacak. 750 bin tonu ise sıkılarak bunlardan zeytinyağı elde edilecek.
Bu yıl 160 bin ton zeytinyağı üretilecek.
Biz geçen yıl 100 bin ton sofralık zeytin ihraç ettik. Sofralık zeytin ihracatından yılda 100 milyon dolar gelir elde ediyoruz.
Son yıllarda ortalama 40 bin ton zeytinyağı ihraç ediyoruz. Yılda 200-250 bin dolar gelir sağlıyoruz.
Zeytinyağı ihracatının yüzde 30'u ambalajlı, yüzde 70'i dökme olarak yapılıyor.
Ayvalık Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı Sezai Madra'dan öğrendiğime göre, içeride zeytinyağı tüketimi 60 bin ton dolayında.
Özetle, içeride tüketim 60 bin ton, ihracat 40 bin ton eder 100 bin ton. Üretim 160 bin ton. Sonuç (geçen yıldan kalan 20 bin stok hariç) bu yılın üretiminden 60 bin ton stok fazlası olacak.
Üreticiler bu stok fazlasının eritilmesi için iç tüketimi ve ihracatı nasıl artıracaklarını düşünürken, tüccar, "Dahili İşleme Rejimi" çerçevesinde zeytinyağı ithalatının kapısını açmak için dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı'nın koluna girmiş durumda.
Friday, November 14, 2008
Tariş'i bitirmeyin
Yeni Asır
14 Kasım 2008,Cuma
Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Çetin, "IMF'nin dayatmasıyla Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri yasa taslağı kabul edilirse kontak kapatırız" dedi
Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin ve Genel Müdür Güngör Şarman, Yeni Asır Yayın Grubu Başkanı Şebnem Bursalı'yı ziyaretlerinde, 4 bin 572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Yasası'nın değiştirilmesi için hazırlanan yasa taslağına tepki gösterdi. Şu an Başbakanlık onayında bulunduğu belirtilen taslağın tarım satış kooperatiflerinin kontağını kapatmaya yönelik olduğunu belirten Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, "Hazırlanan yasa taslağında, birliklerin başarısızlığının yönetici hatası olduğunu belirtiliyor. Tarım satış kooperatifleri birlikleri kötü bir noktaya getirilmek isteniyor. Ankara, hatasını bize yüklemeye çalışıyor. Eğer bu taslak yasalaşırsa kooperatifler ve birlikler biter. Bu yapılanlar IMF'nin dayatmasıdır" diye konuştu.
PARÇALANMADIK
Tariş'e bağlı 17 birliğin ayrılması ile parçalanmadıklarını belirten Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, bu sayede daha iyi bir yönetim modeli oluşturduklarını söyledi. Parçalandıkları yönünde bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayan Çetin, yeniden yapılandıklarını, bu tür iddiaların gerçeği yansıtmadığını kaydetti. Tarişbank'ın da 1990'lı yılların sonunda ellerinden haksız yere alındığını belirten Çetin, "Sermaye artırımı yaptık diye bankamızı elimizden aldılar. Oysa bankamızın pek çok bankadan daha güçlü olduğunu ve yaşatılması gerektiğini Ankara'daki yöneticilere anlatmıştık. Ancak IMF bankamızın kellesini istemişti, biz de verdik" dedi.
Tariş Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman ise, değişiklik öngören yasa taslağının hayata geçmesi durumunda Ege ile özdeşleşen Tariş'in tarihe karışacağını dile getirdi. Şarman, taslağın yeniden düzenlenmesinin zorunlu olduğunu kaydetti.
Kişi ve kurumların kavgaları bitsin
İzmir'in hak ettiği yerde olmadığını belirten Çetin, kentteki bazı kişi ve kurumlar arasındaki kavgalara da son verilmesi gerektiğini kaydetti. İzmir'in pek çok konuda Türkiye'nin ilklerine imza attığını belirten Çetin, şöyle konuştu: "Kentimiz coğrafi ve pek çok alanda mükemmel bir konuma sahip. Demek ki bir eksiklik var. O halde kendimizi sorgulamalıyız. Yanlışları kendimizde arayıp bulmalı ve ortadan kaldırmalıyız."
14 Kasım 2008,Cuma
Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Çetin, "IMF'nin dayatmasıyla Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri yasa taslağı kabul edilirse kontak kapatırız" dedi
Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin ve Genel Müdür Güngör Şarman, Yeni Asır Yayın Grubu Başkanı Şebnem Bursalı'yı ziyaretlerinde, 4 bin 572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Yasası'nın değiştirilmesi için hazırlanan yasa taslağına tepki gösterdi. Şu an Başbakanlık onayında bulunduğu belirtilen taslağın tarım satış kooperatiflerinin kontağını kapatmaya yönelik olduğunu belirten Tariş Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, "Hazırlanan yasa taslağında, birliklerin başarısızlığının yönetici hatası olduğunu belirtiliyor. Tarım satış kooperatifleri birlikleri kötü bir noktaya getirilmek isteniyor. Ankara, hatasını bize yüklemeye çalışıyor. Eğer bu taslak yasalaşırsa kooperatifler ve birlikler biter. Bu yapılanlar IMF'nin dayatmasıdır" diye konuştu.
PARÇALANMADIK
Tariş'e bağlı 17 birliğin ayrılması ile parçalanmadıklarını belirten Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, bu sayede daha iyi bir yönetim modeli oluşturduklarını söyledi. Parçalandıkları yönünde bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayan Çetin, yeniden yapılandıklarını, bu tür iddiaların gerçeği yansıtmadığını kaydetti. Tarişbank'ın da 1990'lı yılların sonunda ellerinden haksız yere alındığını belirten Çetin, "Sermaye artırımı yaptık diye bankamızı elimizden aldılar. Oysa bankamızın pek çok bankadan daha güçlü olduğunu ve yaşatılması gerektiğini Ankara'daki yöneticilere anlatmıştık. Ancak IMF bankamızın kellesini istemişti, biz de verdik" dedi.
Tariş Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman ise, değişiklik öngören yasa taslağının hayata geçmesi durumunda Ege ile özdeşleşen Tariş'in tarihe karışacağını dile getirdi. Şarman, taslağın yeniden düzenlenmesinin zorunlu olduğunu kaydetti.
Kişi ve kurumların kavgaları bitsin
İzmir'in hak ettiği yerde olmadığını belirten Çetin, kentteki bazı kişi ve kurumlar arasındaki kavgalara da son verilmesi gerektiğini kaydetti. İzmir'in pek çok konuda Türkiye'nin ilklerine imza attığını belirten Çetin, şöyle konuştu: "Kentimiz coğrafi ve pek çok alanda mükemmel bir konuma sahip. Demek ki bir eksiklik var. O halde kendimizi sorgulamalıyız. Yanlışları kendimizde arayıp bulmalı ve ortadan kaldırmalıyız."
Thursday, November 13, 2008
Zeytinci ne istiyor?
Ali Ekber Yıldırım
Dünya
13 Kasım 2008,Perşembe
Ayvalık Zeytin Hasat Günleri, sıradan ve resmi bir törenden çok, sektördeki herkesimin fikirlerini paylaştığı, zeytin ve zeytinyağının her yönüyle konuşulduğu bir ortam yaratıyor.
Bu yıl yapılan etkinlikler sırasında, Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer, Balıkesir Tarım İl Müdürü Ruknettin Ceyhun, Burhaniye Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Yahya Ağacık, Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Sezai Madra, ve Salih Madra, Gömeç Zeytin Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi İrem Himam, Edremit’teki Zeytinyağı Müzesi’nin kurucularından aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı üreticisi Sabit Ertür, yıllardır bilgilerimizi paylaştığımız Ahmet Sucu, Mehmet Cömert, Mehmet Cavlı ve daha bir çok dostumuzla zeytin ve zeytinyağını konuştuk.
Konuştuğumuz dostların her biri zeytin ve zeytinyağı konusunda çok büyük deneyim ve bilgi birikimine sahip. Anlatılanların hepsini yazmaya sayfalar yetmez. Ancak, Körfez Bölgesi olarak adlandırılan Ayvalık, Edremit, Gömeç, Burhaniye’de zeytinciler için öne çıkan ve güncel olan 4 önemli konu var.
1- Zeytinyağı destekleme primi
2- Dahilde İşleme Rejimi(DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatı
3- Zeytin sineği ile mücadele
4- Zeytinyağı fiyatındaki düşüş
Hükümetin 2008 ürünü zeytinyağı destekleme primini geçen yıla göre sadece 1 yeni kuruş artırarak 21 yeni kuruş açıklamasına herkes tepkili. Avrupalı zeytinyağı üreticisinin kiloya en az 1 Avro( 2 YTL) destek aldığını hatırlatan zeytinciler, Türkiye’deki üreticiye de en azından karşı kıyıdaki Yorgo’nun aldığı primin yarısı kadar, yani 1 YTL prim verilmesini istiyor. Destekleme priminin ilk kez uygulandığı 1998′de 40 cent olduğuna vurgu yapan zeytinciler, sektördeki bölünmüşlük ve kavga nedeniyle prim talebinin Ankara’ya yeterince anlatılamadığının da farkında.
Dahilde işleme rejimi kapsamında zeytinyağı ithal etmenin üretici üzerinde fiyat baskısı yaratmaya yönelik bir çaba olduğunu söyleyen zeytinciler, iki yakası bir araya gelemeyen çiftçinin bu uygulama ile daha da zor duruma düşeceğini biliyor. Bu nedenle dahilde işleme rejiminin telafuz edilmesini bile istemiyorlar.
Herkesin ısrarla dile getirdiği en önemli sorunlardan birisi ise, zeytin sineği ile mücadelenin yeterince yapılamaması. Zeytincilikte en önemli zararlı olan zeytin sineği ile mücadele edilmediğinde, hem verimlilik azalıyor hem de zeytin ve zeytinyağının kalitesi düşüyor.
Son yıllarda zeytin sineği ile mücadelede ciddi sıkıntılar yaşanıyor. 2000 yılına kadar zaman zaman üreticiler kendi olanakları ile ama çoğunlukla devlet desteği ile zeytin sineği ile mücadele ediliyordu.
Bakanlar Kurulu Kararı ile 1999′da Körfez Zeytin Hastalık ve Zararlıları İle Mücadele Birliği ile Güney Marmara Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliği adında iki birlik kuruldu. Zeytin sineği ile bu iki birliğin mücadele etmesi öngörüldü. Fakat kaynak sorunu çözülemediği için birlikler çiftçiden gerekli parayı toplayamıyor ve mücadelede yetersiz kalınıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar zeytinyağı destekleme primi almak için Tarım İl Müdürlüğü’ne başvuran üreticilerden zeytin sineği ile mücadele belgesi istenir ve destekleme priminden kesinti yapılarak kaynak oluşturuluyordu. Fakat, destekleme primi 2005′te 10 kuruşa düşürülünce kaynak sorunu baş göstermeye başladı.
2007-2008 sezonunda 20 kuruş olan destekleme primi masrafları karşılamadığı için bazı çiftçiler başvuru bile yapmadı.
Daha açık bir anlatımla, devletin verdiği destekleme primi sinekle mücadeleye yetmiyor. Bu nedenle zeytin sineği ile mücadele yapılamıyor. Mücadele için devlet kaynak ayırmıyor, birlikler de üreticiden para toplayamıyor. Anlatılanlar doğru ise, zeytin sineği ile mücadele için 3 milyon YTL kaynak ayrılamadığı için milyonlarca YTL zarar meydana geliyor.
Zeytincileri en çok rahatsız eden konu ise, hasat başlamadan zeytinyağı fiyatının aşağı çekilmesi. İki ay önce 5 asit yağ 4.5 YTL’ den satılırken, şimdi 3.5 YTL teklif ediliyor.
Özetle, zeytinci, Avrupalı üreticinin en az yarısı kadar prim, zeytin sineği ile etkin bir mücadele istiyor. Zeytinyağı fiyatının düşmesini ve dahilde işleme rejimi kapsamında yağ ithal edilmesini ise istemiyor. Daha da önemlisi, primin, fiyatın, dahilde işleme rejiminin ve zeytin sineği ile mücadelenin bir sistem çerçevesinde ele alınmasını istiyor.
Dünya
13 Kasım 2008,Perşembe
Ayvalık Zeytin Hasat Günleri, sıradan ve resmi bir törenden çok, sektördeki herkesimin fikirlerini paylaştığı, zeytin ve zeytinyağının her yönüyle konuşulduğu bir ortam yaratıyor.
Bu yıl yapılan etkinlikler sırasında, Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer, Balıkesir Tarım İl Müdürü Ruknettin Ceyhun, Burhaniye Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Yahya Ağacık, Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Sezai Madra, ve Salih Madra, Gömeç Zeytin Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi İrem Himam, Edremit’teki Zeytinyağı Müzesi’nin kurucularından aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı üreticisi Sabit Ertür, yıllardır bilgilerimizi paylaştığımız Ahmet Sucu, Mehmet Cömert, Mehmet Cavlı ve daha bir çok dostumuzla zeytin ve zeytinyağını konuştuk.
Konuştuğumuz dostların her biri zeytin ve zeytinyağı konusunda çok büyük deneyim ve bilgi birikimine sahip. Anlatılanların hepsini yazmaya sayfalar yetmez. Ancak, Körfez Bölgesi olarak adlandırılan Ayvalık, Edremit, Gömeç, Burhaniye’de zeytinciler için öne çıkan ve güncel olan 4 önemli konu var.
1- Zeytinyağı destekleme primi
2- Dahilde İşleme Rejimi(DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatı
3- Zeytin sineği ile mücadele
4- Zeytinyağı fiyatındaki düşüş
Hükümetin 2008 ürünü zeytinyağı destekleme primini geçen yıla göre sadece 1 yeni kuruş artırarak 21 yeni kuruş açıklamasına herkes tepkili. Avrupalı zeytinyağı üreticisinin kiloya en az 1 Avro( 2 YTL) destek aldığını hatırlatan zeytinciler, Türkiye’deki üreticiye de en azından karşı kıyıdaki Yorgo’nun aldığı primin yarısı kadar, yani 1 YTL prim verilmesini istiyor. Destekleme priminin ilk kez uygulandığı 1998′de 40 cent olduğuna vurgu yapan zeytinciler, sektördeki bölünmüşlük ve kavga nedeniyle prim talebinin Ankara’ya yeterince anlatılamadığının da farkında.
Dahilde işleme rejimi kapsamında zeytinyağı ithal etmenin üretici üzerinde fiyat baskısı yaratmaya yönelik bir çaba olduğunu söyleyen zeytinciler, iki yakası bir araya gelemeyen çiftçinin bu uygulama ile daha da zor duruma düşeceğini biliyor. Bu nedenle dahilde işleme rejiminin telafuz edilmesini bile istemiyorlar.
Herkesin ısrarla dile getirdiği en önemli sorunlardan birisi ise, zeytin sineği ile mücadelenin yeterince yapılamaması. Zeytincilikte en önemli zararlı olan zeytin sineği ile mücadele edilmediğinde, hem verimlilik azalıyor hem de zeytin ve zeytinyağının kalitesi düşüyor.
Son yıllarda zeytin sineği ile mücadelede ciddi sıkıntılar yaşanıyor. 2000 yılına kadar zaman zaman üreticiler kendi olanakları ile ama çoğunlukla devlet desteği ile zeytin sineği ile mücadele ediliyordu.
Bakanlar Kurulu Kararı ile 1999′da Körfez Zeytin Hastalık ve Zararlıları İle Mücadele Birliği ile Güney Marmara Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliği adında iki birlik kuruldu. Zeytin sineği ile bu iki birliğin mücadele etmesi öngörüldü. Fakat kaynak sorunu çözülemediği için birlikler çiftçiden gerekli parayı toplayamıyor ve mücadelede yetersiz kalınıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar zeytinyağı destekleme primi almak için Tarım İl Müdürlüğü’ne başvuran üreticilerden zeytin sineği ile mücadele belgesi istenir ve destekleme priminden kesinti yapılarak kaynak oluşturuluyordu. Fakat, destekleme primi 2005′te 10 kuruşa düşürülünce kaynak sorunu baş göstermeye başladı.
2007-2008 sezonunda 20 kuruş olan destekleme primi masrafları karşılamadığı için bazı çiftçiler başvuru bile yapmadı.
Daha açık bir anlatımla, devletin verdiği destekleme primi sinekle mücadeleye yetmiyor. Bu nedenle zeytin sineği ile mücadele yapılamıyor. Mücadele için devlet kaynak ayırmıyor, birlikler de üreticiden para toplayamıyor. Anlatılanlar doğru ise, zeytin sineği ile mücadele için 3 milyon YTL kaynak ayrılamadığı için milyonlarca YTL zarar meydana geliyor.
Zeytincileri en çok rahatsız eden konu ise, hasat başlamadan zeytinyağı fiyatının aşağı çekilmesi. İki ay önce 5 asit yağ 4.5 YTL’ den satılırken, şimdi 3.5 YTL teklif ediliyor.
Özetle, zeytinci, Avrupalı üreticinin en az yarısı kadar prim, zeytin sineği ile etkin bir mücadele istiyor. Zeytinyağı fiyatının düşmesini ve dahilde işleme rejimi kapsamında yağ ithal edilmesini ise istemiyor. Daha da önemlisi, primin, fiyatın, dahilde işleme rejiminin ve zeytin sineği ile mücadelenin bir sistem çerçevesinde ele alınmasını istiyor.
Mut'ta, birlikten kuvvet doğuyor...
Durmuş Odabaşı
Yeni Asır
13 Kasım 2008,Perşembe
Türk zeytinciliğinin yükselen değeri Mersin'in Mut İlçesi'nde, zeytin ağacı eskiden de varmış.
Genelde evlerde ve biraz da ilçeiçi ticarette var olan zeytin ve zeytinyağı, soy yıllarda "yükselen değer" trendine girmiş.
Boş alanlar büyük bir hızla zeytin fidanlarıyla dolarken, bu gelişimde ilçenin genç Tarım Müdürü Murat Orhan ve arkadaşları da büyük pay sahibi olmuş.
Sofralık kayısı ağırlıklı tarımla geçimini temin eden vatandaş, ilçedeki zeytin fidanı sayısını bir anda 8 milyonların üzerine taşımış.
Şu anda çok genç olan zeytin fidanları, mükemmel bakım sonrasında ağaç olma yolunda hızla yol alırken, vatandaş da yeni bir geçim kaynağı bulmanın memnuniyetini yaşar olmuş.
Zeytincilik gelişmeye başlayınca, ilçe merkezi ve çevre köylerde zeytinyağı sıkım tesisleri de peş peşe kurulmaya başlanmış.
Mut merkezi dışındaki zeytin sıkım tesislerinin tamamına yakını, köylülerin ortaklığı, yani kooperatifler aracılığıyla yükselmiş.
Nitekim, Zeytin Hasat Şenliği'nin başlangıcına ev sahipliği yapan Kurtsuyu Köyü'ndeki zeytin sıkım tesisi de "birlikten kuvvet doğar" gerçeğinin bir eseri.
Özcan Hoca da yağcı oldu...
Kurtsuyu Köyü'ndeki zeytin sıkım tesislerinin önünde, bir yandan köylülerin ikramı olan gözleme, keşkek ve ayrandan oluşan mönülerimizi yerken, bir yandan da hemen yanıbaşımızda oturan, Dokuz Eylül Üniversitesi eski bölüm başkanlarından Prof.Dr.Özcan Güven'le sohbet ediyoruz.
Akademik hayattan sonra ticarete atılan Özcan Hoca, Aydın'da 55 işadamının ortaklığıyla kurduğu "Aydın Ortak Girişim"in başına geçmiş.
Devamını Özcan Hoca'dan dinliyoruz;
- Biz "Aydın Ortak Girişim" olarak bir şirket kurduk. Amacımız da Aydın'da yetişen ürünlerin katma değerinin Aydın'a kalması. Bu maksatla kurduğumuz modern zeytinyağı tesisleri var, çalışmaya devam ediyor. Şu anda da dünyanın en gelişmiş 4. yeni teknolojisine sahip bir fabrika.
- Nasıl üretiyorsunuz yağı?
- Yüksek asitli zeytin yağını alıyoruz, asidini düşürüp, "yemeklik zeytinyağı" olarak yurtdışına satıyoruz. Bir de içine yüzde 5 sızma koyunca "riviera" oluyor, onu da ihraç ediyoruz. Bunlardan başka bir de Türkiye'nin en iyi çalışan pirina tesisi de yine bizde.
- Aydın'a bu kadar yatırım yaptığınıza göre herhalde Aydın'ı çok seviyorsunuz?
- Benim aslında Aydın'la bir bağım yok. Oraya sadece konferanslara gidip geliyordum. Daha sonra oradaki dostlarımız dediler ki; "burada bir iş yapalım." Ben de kabul ettim ve çalışmaya başladık. Şu anda yaptığım işi çok seviyorum ve hergün İzmir'den Aydın'a gidip geliyorum. Gerekirse gece de kalır, işçilerle beraber her işi yaparım.
Edremitli Başkan Denizer "Ege'de birlik" peşinde
Mut Zeytin Hasat Şenliği'ne katılan çok sayıda Egeli var.
Bunlardan birisi de, Edremit Ticaret Borsası'nın zeytinci başkanı Tarkan Denizer.
- Tarkan Bey, deneyimli bir zeytin ve zeytinyağcı olarak, Mut'ta zeytinciliğin bir değerlendirmesini yapar mısınınız?
- Burası gerçekten de çok keyifli bir coğrafya. İnsanların burada böylesine mutlu olacağını tahmin etmiyordum. Üreticideki bu heyecan beni çok şaşırttı. Bu onlar için uzun soluklu bir koşu. Biz şu anda yağı ve zeytini değerlendirmede onlardan bir adım öndeyiz. Ama onlar da sektöre girdikleri ve bu yönde bir yatırım yaptıkları için olayı zamanla görecekler. Zeytin de bilgi gibi paylaştıkça değeri artan birşey. Önemli olan sorunlarımızı birlikte çözebilmek.
- Sizce sektörün en önemli sorunu nedir?
- Başta prim sorunu var. Bu alanda emek veren herkes biraraya gelerek en azından bu sorunu halletse zeytinciler için büyük bir aşama kaydedilir. Bu sorunu hem üretici, hem tüccar, hem de ihracatçı açısından düşünmek lazım. Şimdi Midilli Adası'nda zeytinyağına uygulanan prim 1.3 Euro, yani yaklaşık 2 lira. Burada da böyle olsa, o zaman biz zeytinyağını 4 liraya sattığımızda üzülmeyiz. Tüccardan 4, devletten de 2 lira; toplamda 6 lira kazanacağım. Bu herkese yarayacak bir modeldir. Ama bizim primlerimiz yerlerde. Sektöre etki eden ihracatçıların, Tarişçilerin, Zeytin Dostları'nın, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin de ayrı ayrı talepleri var. Hepimiz ayrı şey istersek; Ankara'dakiler hepimizin ağzına birer kaşık bal çalarak yollarlar. Bu sorunu halletmek istiyorsak, biraraya gelmek zorundayız.
- Bu yönde bir çalışma var mı?
- En azından tartışmaları asgariye çekmeye çalışıyoruz. Önceliklerimizi hallettikten sonra, sorun kalacağını sanmıyorum.
Ece, hedefleri delik-deşik etti
Kurtsuyu Köyü'ndeki "sembolik hasat"tan sonra, "Mut'tan Zeytin ve Zeytinyağı İhracatı Değerlendirme Toplantısı" adı altında düzenlenen panelin yapılacağı Mut Sanayi ve Ticaret Odası'na doğru yola çıkıyoruz.
Türkiye'nin zeytincilik yapılan her köşesinden gelen zeytincilerle birlikte ilçenin bu alanda çalışmalarını yürüten üstdüzey yetkililerinin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda, sektörün sorunları ve çıkış yolları tatışılırken, Mut'lu zeytincilerin sorularına da cevap verilmeye çalışılıyor.
Panelin konuşmacılarından birisi de, bir Akhisar ziyaretimizde tanışma fırsatı bulduğumuz Ece Zeytinleri'nin Yönetim kurulu Başkanı Mustafa Gökalp.
Mustafa Bey, sektörde aldıkları yolu ve başarılarının sırlarını şu sözlerle anlatıyor;
- 22 yaşındayken küçük bir arazide başladığımız zeytin işini, yıllık 15 bin ton sofralık zeytin işleme kapasitesine kadar getirdik. Şu anda 30'a yakın ülkeye ECE markasıyla Akhisar- Manisa, Türkiye olarak,ihracat yapmaktayız. 3 yıldır Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği rakamlarına göre, markada, ambalajlıda ve toplam ihracatta birinci oluyoruz. Türkiye'nin genel ihracatına baktığımız zaman yaklaşık 150-200 firmanın 106 milyon dolarlık bir sofralık zeytin ihracatı yaptığını görüyoruz. Bu rakam geçmiş yıllara göre çok iyi, ama dünyaya göre tatmin edici değil. Biz yola çıktığımız zaman aklımızda tek birşey vardı; elde etmiş olduğumuz pazarı devamlı geliştirmeliyiz. Bu anlamda da kendimize önümüzdeki bu 3 yıl için sofralık zeytinde 250 milyon dolarlık bir ihracat hedefi koyduk. Bu rakam 5 sene sonra 350 olacak. Yani istikrar çok önemli.
En büyük sıkıntı standart ham madde
Mustafa Gökalp, bu pembe toblonun ardından sözü sorunlara getiriyor;
- Bizim sanayici ve ihracatçı olarak en sıkıntı çektiğimiz konu, yılın 12 ayı boyunca temin edilebilecek kaliteli standart hammadde. Mevcut sistemde bunu ne yazık ki elde edemiyoruz. Bu sorunu halletmenin de yolu, üretici birliklerinin oluşmasından geçiyor. Ürünün müşterek stoklanabileceği, kalitesinin kontrol edildiği, sürekliliği saylayabilecek tesislerin birlikler aracılığıyla oluşturulması gerekiyor.
Yeni Asır
13 Kasım 2008,Perşembe
Türk zeytinciliğinin yükselen değeri Mersin'in Mut İlçesi'nde, zeytin ağacı eskiden de varmış.
Genelde evlerde ve biraz da ilçeiçi ticarette var olan zeytin ve zeytinyağı, soy yıllarda "yükselen değer" trendine girmiş.
Boş alanlar büyük bir hızla zeytin fidanlarıyla dolarken, bu gelişimde ilçenin genç Tarım Müdürü Murat Orhan ve arkadaşları da büyük pay sahibi olmuş.
Sofralık kayısı ağırlıklı tarımla geçimini temin eden vatandaş, ilçedeki zeytin fidanı sayısını bir anda 8 milyonların üzerine taşımış.
Şu anda çok genç olan zeytin fidanları, mükemmel bakım sonrasında ağaç olma yolunda hızla yol alırken, vatandaş da yeni bir geçim kaynağı bulmanın memnuniyetini yaşar olmuş.
Zeytincilik gelişmeye başlayınca, ilçe merkezi ve çevre köylerde zeytinyağı sıkım tesisleri de peş peşe kurulmaya başlanmış.
Mut merkezi dışındaki zeytin sıkım tesislerinin tamamına yakını, köylülerin ortaklığı, yani kooperatifler aracılığıyla yükselmiş.
Nitekim, Zeytin Hasat Şenliği'nin başlangıcına ev sahipliği yapan Kurtsuyu Köyü'ndeki zeytin sıkım tesisi de "birlikten kuvvet doğar" gerçeğinin bir eseri.
Özcan Hoca da yağcı oldu...
Kurtsuyu Köyü'ndeki zeytin sıkım tesislerinin önünde, bir yandan köylülerin ikramı olan gözleme, keşkek ve ayrandan oluşan mönülerimizi yerken, bir yandan da hemen yanıbaşımızda oturan, Dokuz Eylül Üniversitesi eski bölüm başkanlarından Prof.Dr.Özcan Güven'le sohbet ediyoruz.
Akademik hayattan sonra ticarete atılan Özcan Hoca, Aydın'da 55 işadamının ortaklığıyla kurduğu "Aydın Ortak Girişim"in başına geçmiş.
Devamını Özcan Hoca'dan dinliyoruz;
- Biz "Aydın Ortak Girişim" olarak bir şirket kurduk. Amacımız da Aydın'da yetişen ürünlerin katma değerinin Aydın'a kalması. Bu maksatla kurduğumuz modern zeytinyağı tesisleri var, çalışmaya devam ediyor. Şu anda da dünyanın en gelişmiş 4. yeni teknolojisine sahip bir fabrika.
- Nasıl üretiyorsunuz yağı?
- Yüksek asitli zeytin yağını alıyoruz, asidini düşürüp, "yemeklik zeytinyağı" olarak yurtdışına satıyoruz. Bir de içine yüzde 5 sızma koyunca "riviera" oluyor, onu da ihraç ediyoruz. Bunlardan başka bir de Türkiye'nin en iyi çalışan pirina tesisi de yine bizde.
- Aydın'a bu kadar yatırım yaptığınıza göre herhalde Aydın'ı çok seviyorsunuz?
- Benim aslında Aydın'la bir bağım yok. Oraya sadece konferanslara gidip geliyordum. Daha sonra oradaki dostlarımız dediler ki; "burada bir iş yapalım." Ben de kabul ettim ve çalışmaya başladık. Şu anda yaptığım işi çok seviyorum ve hergün İzmir'den Aydın'a gidip geliyorum. Gerekirse gece de kalır, işçilerle beraber her işi yaparım.
Edremitli Başkan Denizer "Ege'de birlik" peşinde
Mut Zeytin Hasat Şenliği'ne katılan çok sayıda Egeli var.
Bunlardan birisi de, Edremit Ticaret Borsası'nın zeytinci başkanı Tarkan Denizer.
- Tarkan Bey, deneyimli bir zeytin ve zeytinyağcı olarak, Mut'ta zeytinciliğin bir değerlendirmesini yapar mısınınız?
- Burası gerçekten de çok keyifli bir coğrafya. İnsanların burada böylesine mutlu olacağını tahmin etmiyordum. Üreticideki bu heyecan beni çok şaşırttı. Bu onlar için uzun soluklu bir koşu. Biz şu anda yağı ve zeytini değerlendirmede onlardan bir adım öndeyiz. Ama onlar da sektöre girdikleri ve bu yönde bir yatırım yaptıkları için olayı zamanla görecekler. Zeytin de bilgi gibi paylaştıkça değeri artan birşey. Önemli olan sorunlarımızı birlikte çözebilmek.
- Sizce sektörün en önemli sorunu nedir?
- Başta prim sorunu var. Bu alanda emek veren herkes biraraya gelerek en azından bu sorunu halletse zeytinciler için büyük bir aşama kaydedilir. Bu sorunu hem üretici, hem tüccar, hem de ihracatçı açısından düşünmek lazım. Şimdi Midilli Adası'nda zeytinyağına uygulanan prim 1.3 Euro, yani yaklaşık 2 lira. Burada da böyle olsa, o zaman biz zeytinyağını 4 liraya sattığımızda üzülmeyiz. Tüccardan 4, devletten de 2 lira; toplamda 6 lira kazanacağım. Bu herkese yarayacak bir modeldir. Ama bizim primlerimiz yerlerde. Sektöre etki eden ihracatçıların, Tarişçilerin, Zeytin Dostları'nın, Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin de ayrı ayrı talepleri var. Hepimiz ayrı şey istersek; Ankara'dakiler hepimizin ağzına birer kaşık bal çalarak yollarlar. Bu sorunu halletmek istiyorsak, biraraya gelmek zorundayız.
- Bu yönde bir çalışma var mı?
- En azından tartışmaları asgariye çekmeye çalışıyoruz. Önceliklerimizi hallettikten sonra, sorun kalacağını sanmıyorum.
Ece, hedefleri delik-deşik etti
Kurtsuyu Köyü'ndeki "sembolik hasat"tan sonra, "Mut'tan Zeytin ve Zeytinyağı İhracatı Değerlendirme Toplantısı" adı altında düzenlenen panelin yapılacağı Mut Sanayi ve Ticaret Odası'na doğru yola çıkıyoruz.
Türkiye'nin zeytincilik yapılan her köşesinden gelen zeytincilerle birlikte ilçenin bu alanda çalışmalarını yürüten üstdüzey yetkililerinin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda, sektörün sorunları ve çıkış yolları tatışılırken, Mut'lu zeytincilerin sorularına da cevap verilmeye çalışılıyor.
Panelin konuşmacılarından birisi de, bir Akhisar ziyaretimizde tanışma fırsatı bulduğumuz Ece Zeytinleri'nin Yönetim kurulu Başkanı Mustafa Gökalp.
Mustafa Bey, sektörde aldıkları yolu ve başarılarının sırlarını şu sözlerle anlatıyor;
- 22 yaşındayken küçük bir arazide başladığımız zeytin işini, yıllık 15 bin ton sofralık zeytin işleme kapasitesine kadar getirdik. Şu anda 30'a yakın ülkeye ECE markasıyla Akhisar- Manisa, Türkiye olarak,ihracat yapmaktayız. 3 yıldır Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği rakamlarına göre, markada, ambalajlıda ve toplam ihracatta birinci oluyoruz. Türkiye'nin genel ihracatına baktığımız zaman yaklaşık 150-200 firmanın 106 milyon dolarlık bir sofralık zeytin ihracatı yaptığını görüyoruz. Bu rakam geçmiş yıllara göre çok iyi, ama dünyaya göre tatmin edici değil. Biz yola çıktığımız zaman aklımızda tek birşey vardı; elde etmiş olduğumuz pazarı devamlı geliştirmeliyiz. Bu anlamda da kendimize önümüzdeki bu 3 yıl için sofralık zeytinde 250 milyon dolarlık bir ihracat hedefi koyduk. Bu rakam 5 sene sonra 350 olacak. Yani istikrar çok önemli.
En büyük sıkıntı standart ham madde
Mustafa Gökalp, bu pembe toblonun ardından sözü sorunlara getiriyor;
- Bizim sanayici ve ihracatçı olarak en sıkıntı çektiğimiz konu, yılın 12 ayı boyunca temin edilebilecek kaliteli standart hammadde. Mevcut sistemde bunu ne yazık ki elde edemiyoruz. Bu sorunu halletmenin de yolu, üretici birliklerinin oluşmasından geçiyor. Ürünün müşterek stoklanabileceği, kalitesinin kontrol edildiği, sürekliliği saylayabilecek tesislerin birlikler aracılığıyla oluşturulması gerekiyor.
Subscribe to:
Posts (Atom)