Tuesday, November 18, 2008

Mut'un saklı cenneti: Yerköprü

Durmuş Odabaşı
Yeni Asır
18 Kasım 2008,Salı


Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin üçüncü günü, yöredeki tarihi ve doğal güzellikleri gezmekle geçecek.
Sabah erkenden araçlarımıza binip, "milli park" statüsü ile korunan Yerköprü Şelalesi'ne doğru yola çıkıyoruz.
Toroslar'ın arasında, Göksu Nehri'nin kolları eşliğinde yaptığımız yaklaşık bir saatlik yolculuk sonrası, muhteşem şelale görüş alanımıza giriyor. Yolun giderek bozulduğu, ardından da sona erdiği yerde ise araçtan iniyor ve yola yürüyerek devam ediyoruz.
Biraz daha uzun olsa sağlam bir yürüyüş parkuru olacak yolda, uzaktan gördüğümüz şelale bizi gerçekten de heyecanlandırıyor. 10 dakikalık bu yürüyüş, tahta köprülerle bu doğa harikasını net olarak görebileceğimiz alana doğru devam ediyor.
İşte Yerköprü Şelalesi...
İnsanda hayranlık bırakan bir doğa harikasını görmenin mutluluğu tüm ekibin gözlerinden okunuyor. Yakından daha da etkileyici olan bu manzaraya bakmaya doyamıyoruz. Şelalenin kenarındaki yosunlar, öbek öbek biriktiğinden, kayaların üzerine atılmış yemyeşil bir örtüyü andırıyor.
Suyun döküldüğü alandaki koyu mavilik ise, insanda muhteşem bir ferahlık hissi uyandırıyor.
Eğer Mut'a yolunuz düşerse, dağların kahverengiliği, yosunların yeşilliği, suyun maviliği ve kayaların beyazlığıyla renklenmiş bu harika doğa manzarasını; Yerköprü Şelalesi'ni mutlaka görmelisiniz.
Yerköprü Şelalesi Mut merkezine 30-35 km. mesafede. Bol manzaralı, düzgün ama bol virajli bir yoldan ulaşılıyor.
Ayri yol güzergahında çok güzel köyler ve Toroslar'ın ünlü Sarıkeçili Aşireti'nin kollarından birisine ait kıl çadırda yaşam manzaraları da var.

Derinçay'ın her tarafından sular fışkırıyor
Rehberlerimizden gelen "talimat" üzerine bu kez rotamızı Mut'un bir başka güzelliği olan Derinçay Köyü'ne çeviriyoruz.
Yine masmavi ırmak kenarından devam eden yolumuz, köye giriş için kullanacağımız harika bir taş köprüden geçiyor. Ağaçların, ırmağın karayla buluştuğu noktaları yok ettiği manzarayı izlerken, öğle yemeğini yiyeceğimiz alabalık çiftliğinin de hemen köyün girişinde olduğunu öğreniyoruz.
Geleceğimizden haberdar olan çiftlik çalışanları masamızı çoktan hazır etmişler. Hatta vaktimizin kısıtlı olduğunu bildikleri için balıklarımızı bile kızartmışlar. Gelir gelmez kurulduğumuz masada, dostane sohbetler eşliğinde hemen karnımızı doyuruyor ve çaylarımızı yudumlamak üzere köyün kahvehanesine geçiyoruz.
Burada bizim için çalmaya hazırlanan müzik ekibiyle karşılaşıyoruz. Ulu bir çınarın altında, yöre havalarından oluşan müzik ziyafetine kulak vermişken, orta yaşlı köylülerden birinin ayağa kalkarak kendine has bir stille oynayışı, ortama renk katıyor.

Dağ-taş zeytin oldu
Yüzlerce yıldır yörede var olan zeytini, son yıllarda adeta yeniden keşfeden Mutlular, dağa taşa zeytin fidanı dikti. Yaklaşım 9 milyon zeytin fidanına ulaşılan ilçenin, kireçli toprak yapısına sahip verimsiz tepecikleri bile teraslanarak zeytinlik haline getirildi. Bize çok ilginç gelen bir tespitimiz de, ilçe sınırları içindeki zeytinliklerin yüzde 55'i damlama sulama ile sulanıyor. Göksu Nehri'nin kollarına yataklık eden yörede, vatandaş tepelere motopomplarla su basıyor. Özellikle Gemlik cinsi zeytininin ilgi gördüğü yöre, çok yakın zamanda Akdeniz'in Ayvalık'ı, ya da Edremit'i olmaya aday.

15-Kasım-2008 Cumartesi

"Dahilde işleme izni, zeytin üreticisi için de sigortadır"

Mersin'in Mut İlçesi'nde yapılan "Zeytin Hasat Şenliği"nin konuşmacıları arasında, Ege İhracatçı Birlikleri Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli de var.
Zeytin ve zeytinyağında bir türlü çıkmayan "dahilde işleme izninin", ihracatçıya olduğu kadar üreticiye de zarar verdiğini savunan Güreli,
şöyle devam etti;
- Bilindiği gibi, Türk zeytinciliğinde "var yılı" ve "yok yılı" diye bir gerçek var. Büyük gayretlerle dünya pazarlarında kendisine yer bulan zeytin ve zeytinyağı ihracatçısı, yok yılında ihraç edecek ürün sıkıntısı yaşamakta, dolayısıyla pazarı başka ülkelerin ihracatçılarına bırakmak zorunda kalmaktadır. Oysa biz diyoruz ki; siparişlerimizi muntazaman karşılamak üzere yok yılında ithalat yapalım, getirdiğimiz malı iç piyasaya sürmeden ihraç edelim. Bu konuda karar verici olan hükümet üyeleri, "ithalata gerek yok" diyenlerle anlaşın, gelin diyor.
Nasıl anlaşacağız?... Karar verecek olanlar, ülke menfaati yerine popülist davranmayı tercih ediyor. Dolayısıyla ihracatçı da ülke zeytinciliği de kaybediyor. Yok yılında siparişlerini yerine getiremediği için pazarını kaybeden ihracatçı, var yılında üreticinin malını nasıl alıp da ihraç edecek. Oysa dahilde işleme izni, üreticinin de bin nevi malını her yıl satabileceğinin garantisi.
Zeytincilikte yeni olan Mutlu üreticilerin de sorularını cevaplandıran Başkan Güreli, bu konuda deneyim kazanmak için uzmanların önerilerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
İki saatten fazla süren panelin hemen ardından, organizatörler, yan taraftaki binada bulunan Mut Ticaret ve Sanayi Odası'nın konuklar için, yöresel ürünlerden oluşan ikramlar hazırladığını bildirdi.
Konuklara sunulan zeytin ve zeytinyağı ağırlıklı ikramlar arasında, yörenin dillere destan üzümü, cevizi, kuru kayısısı, haşlanmış yer fıstığı gibi yöresel tatlar vardı.

Muğla'ya selam getirdik...
Muğla'da başarı ile görev yaparken Mersin'e tayini çıkan Vali Hüseyin Aksoy, Mut'ta yapılan "zeytin hasat şenliği"nin de bir anlamda ev sahibiydi.
Şenlik için Ankara'dan gelen Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürsad Tüzmen ve üst düzey bürokratları ağırlamak için seferber olan Vali Aksoy, efendi ve işbitirici kişiliği ile, Muğlalılar'ın olduğu gibi Mersinliler'in de gönlünü kazanmış.
Yaşadığı koşuşturma sırasında, bir ara yanına yaklaşabildiğimiz Aksoy bizi hemen tanıdı ve "Yeni Asır'ın da Mut'ta olmasından memnun oldum" dedi.
Vali Hüseyin Aksoy, Muğlalılar'a da bol bol selam gönderdi.

Sertavul'da tanıdık bir yüz...
Mersin'in Mut İlçesi'nde geçirdiğimiz yorucu günden sonra, organizasyonu düzenleyenler akşam yemeğinin, Toroslar'ın Akdeniz'e geçit veren sayılı noktalarından biri olan Sertavul'da olduğunu bildiriyor.
İzmir'den güney illerine inerken, Konya-Karaman-Silifke-Mersin güzergahını kullananların iyi bildiği Sertavul, olağanüstü lezzetli kırmızı eti ve yoğurduyla ünlü.
Gece karanlığında ulaştığımız Sertavul, yolun sağında ve solunda yer alan sıra sıra lokantaların ışıklarıyla ışıl ışıl.
Bizim için seçilen mekan, Azizim Et Lokantası...
Çeşitli mezelerle donatılmış uzun masanın çevresine sıralanırken, televizyonlardan, radyolardan tanıdığımız Türk halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu'nun da konuklar arasında bulunduğunu farkediyoruz.
Aslında, "konuklar" değil, "ev sahipleri" arasında demek daha doğru olacak.
Mersinli olduğunu bildiğimiz Eroğlu'nun sürekli yaşadığı evi Sertavul'daymış.
Arsaların çok değerli olduğu bu yaylada 1.5 dönümlük bahçe içinde evi bulunan, komşularının "dede" diye seslendiği Eroğlu, devletten 49 yıllığına kiraladığı bir arazide ağaç dikimiyle uğraşıyormuş.
Biz de dahil tüm konuklar, gece boyunca Musa Eroğlu'nun sazını eline almasını bekledi.
Ama bu an, biz vedalaşana kadar gelmedi.
Onu tanıyanlardan kimisi "Eroğlu tam kıvamını gelmek üzereyken kalktınız" dedi, kimisi de "istek olsaydı, kırmazdı" dedi.
Sonuç itibariyle, ünlü bir halk müziği sanatçısıyla saatlerce aynı masada oturduk ama, ne sazını duyduk, ne sesini.

No comments: