Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Tuesday, September 25, 2007
Reform yapmazsak Tanrı’yı gücendirmiş oluruz
Fethi Coşkuntuncel/Adana Ticaret Borsası Başkanı
Referans
20.09.2007
Gelişmek, insanına daha refah dolu bir ortam yaratmak isteyen Türkiye’nin atması gereken ilk adım, tarımda yapacağı reformdur. Türkiye, bu reformu sadece AB süreci için değil, bir türlü düzeltemediği ekonomisi, işsiz olduğu için mutsuz olan halkı için yapmak zorundadır. Tarımda şiddetle ihtiyaç duyulan reformları yapmazsak, bu ülkeye bu toprağı, bu iklimi, bu suyu, bu güneşi veren Tanrı’yı da gücendirmiş olacağız.
Yıllar önce tarımda kendi kendine yeten bir ülkeydik. Ancak, bugün insanların beslenme alışkanlıkları değişti. Türkiye elbette tarımsal ithalat yapacak. Ancak, planlamayı iyi yaparak. Yani yetiştiremediği, rekabetçi olamayacağı ürünleri elbette dışarıdan satın alacak. Bugün yaptığımız ithalatı kastetmiyorum. Üretebileceğimiz ne varsa ithal ediyoruz bu doğru değil. Zaten Türkiye'de tarımın sorunlarını çözmek isterseniz ilk yapacağınız gümrüklere bakmak olmalı. Ne satın alıyoruz? Pamuk, yağlı tohum, mısır hatta buğday alıyoruz. Yazık bu memlekete ve ödediğimiz milyar dolarlara. Bu paraların bir kısmını Türk çiftçisine teşvik primi olarak versek dağda taşta üretim olur. İşsiz insan kalmaz. Tabi sadece gümrüklere bakmak yetmez. Biraz da kafayı kaldırıp dünyaya bakmak lazım.
Sıkıntılı bir dönem geçireceğiz
Adana'nın can damarı pamuk. Varsa zenginlik vardır, yoksa sıkıntı. Bir dönem pamuktan uzak kalmamız Adana'ya ciddi zararlar verdi. Bu kentin ekonomik kalkınma enstrümanı, her şeyidir pamuk. Altınkoza Festivali'nin, Adanaspor'un amblemine kazınmıştır. 2006 yılı pamuk ekim alanları 2005 yılından yüzde 35 daha fazlaydı. Ülke pamuk ihtiyacını karşılamaya doğru giderken bu kez düşük döviz ithal pamuğu cazip hale getirdi, Türk pamuğu rekabet edemedi. Hükümet, bu sıkıntıyı bir nebze olsa gidermek amacıyla prim sistemini harekete geçirdi. Oldukça da faydalı oldu. Ama pamuk üreticisi beklediği karlılığı yakalayamadı. O nedenle bu yıl yeniden mısıra yöneliş var. İl Tarım Müdürlüğü ile yaptığımız çalışma pamuk ekim alanlarının yeniden mısıra yöneldiğini gösteriyor. Yine sıkıntılı bir dönem geçireceğiz.
Hatırlarsanız 2005'te mısır bolluğu çiftçiyi üzmüştü. Ürünler Ceyhan nehrine dökülmüştü. Bu yıl aynısını yaşarız diye kaygılanıyorum. Bereketli yılın üreticiyi perişan ettiği dünyanın tek ülkesi Türkiye'dir. Çünkü tarımımızın bir üretim programı yok. Ne üretmeliyiz? Ne kadar üretmeliyiz? Sorularına cevap verecek üreticiyi yönlendirecek bir yetkili yok. Mısır üretiminde Türkiye'nin ihtiyacı 600 bin ton. Şimdiden 900 bin ton ithal mısır bağlantısı yapılmış. Şu ana kadar 670 bin tonu ülkeye girmiş. Türkiye'nin 2 milyon ton mısırı dünya satamaz. Ofis satıyor ama tonunu 220 dolara aldığı mısırı 135 dolara ihraç etme gibi bir başarı (!) sağlıyor. Böyle plansız programsız bir sistem kimsenin yüzünü güldürmez.
Çiftçi arazisinden uzaklaşırsa maliyetleri artar
Benzer bir başka sorunumuz daha var. Özellikle Adana'da yaşanıyor. Çiftçinin 24 saati arazisinde geçmeli. Bizde her çiftçinin kent merkezinde evi var. Her gün aracı ile arazisine gidip-geliyor. Çocukları okul için kent merkezinde kalıyor. Çiftçi arazisinden uzaklaşırsa maliyetleri artar. Onu üretim yaptığı alanda tutacak altyapıyı hazırlamak lazım. Tarımın en önemli sorunlarından biri de yüksek girdi maliyetleri. Türk çiftçisinin dünya ile rekabet etme şansı yok. Yunanistan'da mazotun litresi 0,60 euro iken bizde 2 euro. Yunanistan çiftçisi Irak'a, İran'a tarım ürünleri ihraç ediyor biz yanı başımızdaki bu ülkelere yüksek girdi nedeni ile ürün satamıyoruz. Türkiye 1,2 milyar dolarlık pamuk bir o kadar bitkisel yağ, et ithal ediyor. Bu tabloyu kimse bize yakıştıramıyor. Bu kadar israfı, ithalatı taşıyabilecek bir ülke değiliz. Dış ve iç borç 180 milyar doları bulmuş. Bizim böyle israfa ve vakit kaybına tahammülümüz yok. Kesintiye uğramazsa son beş yılda yüzde 7 büyümüşüz. Şükürler olsun, son 4 yılda bir kriz yaşamadık. Şimdi reform yapma zamanı. Ama, bir daha seçilememe riski ile siyasetçi yapılması gereken reformları yapmıyor.
Bu ülkenin geleceğini düşünen radikal kararı almasını bilmeli.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment