Monday, September 24, 2007


Thomas L. Friedman'in 1999 yilinda yazmis oldugu ve Ocak 2000'de Boyner Yayinlarindan Elif Ozsayar'in tercumesiyle cikan "Kuresellesmenin Gelecegi / Lexus ve Zeytin Agaci" adli kitabin, esere ismini veren bolumunu sizlerle paylasmak istiyorum.

Mahmut Caner OZDOLAP

LEXUS ve ZEYTİN AGACI


1992 Mayisinda Japonya'da dunyanin en modern treninde saatte 325 kilometre hizla ilerlerken, dunyanin en eski kösesi hakkindaki bir haberi okumaktaydim. Birden aklimdan su dusunce gecti: Az önce Lexus fabrikalarini gezdigim ve o anda trenleriyle seyahat etmekte oldugum Japonlar, olaganustu ileri teknolojiyle ve robotlarin yardimiyla dunyanin en iyi luks otomobilini uretiyorlardi. Ve orada, Herald Tribune'un ucuncu sayfasinda, Beyrut'ta ve Kudus'te insanlar hala hangi zeytin agaci senin, hangisi benim diye kavga ediyorlardi. O anda fark ettim ki Lexus ve zeytin agaci aslinda bu Soguk Savas sonrasi dönem icin hic de fena semboller degildi: Dunyanin yarisi Soguk Savas'tan daha iyi bir Lexus uretme azmiyle cikmisti; kuresellesme sisteminde gelisip zenginlesebilmek icin ekonomisini modernlestirmeye, özellestirmeye ve daha verimli kilmaya kararli görunuyordu. Diger yarisi ise - bazen ayni ulkenin bir yarisi, bazen de ayni insanin bir yarisi - hala hangi zeytin agaci kimin kavgasiyla ugrasiyordu.

Zeytin agaci önemlidir. Bizi bu dunyaya baglayan, bizlere kimligimizi kazandiran ve dunya uzerindeki yerimizi belirleyen her seyi temsil eder ister aile baglarimiz, ister bir topluluga, bir kabileye, bir ulusa, bir dine ve her seyin ötesinde "yurdum" dedigimiz bir yere duydugumuz baglilik olsun. Zeytin agaci bize ailenin sicakligini, birey olmanin hazzini, kisisel rituellerin mahremiyetini, özel iliskilerin derinligini ve baskalariyla bulusmak, onlarla karsilasmak icin gerek duydugumuz guven ve emniyeti veren seydir. Bazen zeytin agaclarimiz icin kiyasiya savasiriz; cunku, iyi tarafindan bakarsak, insan hayati icin ekmek kadar elzem olan bir seyi, özguven ve aidiyet duygusunu saglarlar.

Ama kötu tarafindan bakarsak, ifrata vardirildiginda, eski zeytin agaclarimizi saplanti haline getirmek, baskalarinin disarida birakilmasi uzerine kurulu kimlikler, baglar ve topluluklar icat etmemize yol acar. En kötu durumda da bu saplantilar gercekten kontrolden ciktiginda, Almanya'da Nazilerin ve Yugoslavya'da Sirplarin yaptigi gibi baskalarinin ortadan kaldirilmasina ön ayak olur.

Peki, o halde Lexus neyi temsil ediyor? Ayni ölcude asli, insanlik kadar eski bir durtunun - hayati idame ettirme, gelisme, refaha kavusma ve modernlesme - bugunun kuresellesme sistemi icindeki karsiligini temsil ediyor. Bugun daha yuksek yasam standartlarini kovalarken kullandigimiz butun yukselen piyasalari, finansal kurumlari ve bilgisayar teknolojilerini temsil ediyor. Yine de, gelisme yolundaki ulkelerde yasayan milyonlarca insan icin, maddi ilerleme ugruna verilen mucadele hala kuyudan su cekmeyi, bir ökuzun arkasinda yalin ayak tarla surmeyi veya kestigi odunu basinin ustunde on kilometre tasimayi gerektiriyor. Bu insanlar gecimlerini hala "yuklenerek" sagliyorlar, "yukleyerek" degil.

Kuresellesme caginda Lexus'un zeytin agacini gözardi etmesine iliskin bir örnek, bir arkadasimin bana gönderdigi bilgisayar parcasiyla ilgili. Parcanin arkasinda söyle yaziyordu: .Bu parca Malezya, Singapur, Filipinler, Cin, Meksika, Almanya, ABD, Tayland, Kanada ve Japonya'da imal edilmistir. Yapim yerlerinin coklugu nedeniyle, uretici ulke olarak belirli bir ulkeyi gösteremiyoruz..

İcinde bulundugumuz kuresellesme caginda ulkeleri ve bireyleri bekleyen sinav, bir tur kimlik, yurt ve topluluk duygusunu korumak ile kuresellesme sisteminde ayakta kalmayi saglayacak seyleri yapmak arasinda saglikli bir dengeyi kurabilmektir. Bugun ekonomik olarak refaha ulasmak isteyen her toplum, hic durmadan daha yeni bir Lexus yaratmanin ve onu kuresel pazara surmenin yollarini aramak zorunda. Ama kimse, bu kuresel ekonomiye katilmanin bir ulkeyi saglikli kilmak icin yeterli oldugu hayaline kapilmamali. Eger bu katilim o ulkenin kimligi pahasina gerceklesirse, eger bireyler zeytin agaclarinin köklerinin bu kuresellesme sistemi tarafindan ezildigi ya da yok edildigi duygusuna kapilirlarsa, bu kökler baskaldiracaktir. Ayaga kalkacak ve sureci islemez hale getireceklerdir.

Bir sistem olarak kuresellesmenin kalici olup olamayacagi, kismen, hepimizin bu dengeyi kurmadaki basarisina bagli olacak. Lexus'u olmayan bir ulke hicbir zaman buyuyemeyecek, cok ileriye gidemeyecek. Saglikli zeytin agaclari olmayan bir ulke, dunyaya butunuyle acilmak icin kendini hicbir zaman yeterince saglam, yeterince guvende hissedemeyecek. Ama bu ikisi arasinda bir denge kurmak kesintisiz bir mucadeledir.

No comments: