Wednesday, April 09, 2008

Rakiplerimizin devleti var!..


Durmuş ODABAŞI
Adım Adım EGE
Yeni Asır
9 NİSAN 2008,Çarşamba


Akhisar'ın "zeytin diyarı" Zeytinliova Beldesi'nde tura çıkıyoruz.
İlk durağımız, yörede çok sayıda bulunan zeytin ve zeytinyağı işleme tesislerinden Gürkay Zeytincilik oluyor.
1927'nin Kırkpınar Başpehlivanı Rifat Güreşen'in torunları olan Göksel ve Gürkay Güreşen Kardeşler ile sektörün durumu ve beklentileri hakkında konuşacağız.
İlk sorumuz Göksel Bey'e...
- Burası nasıl bir işletme?
- Geçmişi çok eski olan, babalardan kalma bir işletme aslında. Ama 3-4 yıl önce Kaynak ve Güreşen isimli 2 zeytinci ailenin birleşmesiyle bu yeni firma Gürkay'ı. Güreşenler'in "Gür"ü, Kaynaklar'ın "Kay"ı...
- Durumlar nasıl?
- Her şey çok kötü, iyi olmamız mümkün değil. Türkiye'de herşey bozuk.
- Neden?
- Fiyat politikası kötü, insanların alım gücü zayıfladı, boş teneke gibi yan maddelere her gün zam geliyor. Bir teneke 3 küsurdu, 4.05 TL oldu. Her şeye zam geliyor, ama zeytine gelmiyor.
- Yılda ne kadar zeytin işliyorsunuz?
- İlk başladığımızda 1.500 tondu, bu sene 600 tona düştük. Çünkü piyasalardan korkuyoruz. Geçen yıl çok büyük zarar edince, bu yıl temkinli davrandık.
- Önerdiğiniz bir çözüm var mı?
- Zeytin ihracatına, devletin kilo başına destek primi vermesi gerekiyor. Bu alanda rakibimiz olan ülkelerde ihracatçıya çok büyük destek var, ancak biz sahipsiziz. O devlet destekli rakiplerimizle rekabet edemiyoruz.
- İhracat yapıyor musunuz?
- 2 yıldır fiyatlar tutmadığı için yapamıyoruz.

Bir de "merdiven altı..."
Sofralık zeytincilikteki olumsuz koşulların yanında, "merdiven altı" üretim yapan zeytincilerin de kayıtlı, denetimli sektöre büyük darbe vurduğunu belirten Göksel Güreşen şöyle devam ediyor;
- Merdiven altı üreticileri; mühendisi olmayan, işçi sigortalarını ödemeyen, hijyenden uzak ortamlarda üretim yaparak az giderle işi yürütürken, biz bir sürü masraf ediyoruz. Bu sefer avantaj kaybetmeyelim diye bazı işçileri gözden çıkarmayı düşünüyoruz.
Fabrikaya girerken dikkatimizi çeken istifli teneke yığınlarını Göksel Bey'e soruyoruz; o da hiç duraksamadan "buyrun gezelim, siz de görün" deyince, fabrika içinde tura çıkıyoruz.
Ambalajlanmışların yanında, dev tanklar içinde ambalajlanmayı bekleyen daha onlarca ton salamura zeytin var.
Her şeye rağmen, sınıflandırıcı, çekirdek çıkarıcı, dilimleyici tam otomatik makineler harıl harıl çalışıyor.
Çünkü zeytin beklemez.
Mutlaka ambalajlanacak.

Hijyen garantisi Mühendis Tuğba'dan
İnsanların emeğinin karşılığını almasını bırakın, bir de zarar etmiş olmasının burukluğu içinde dolaştığımız tesiste, bize "hoşgeldiniz" diyen beyaz önlüklü güzel bayanla tanışıyoruz.
Celal Bayar Üniversitesi Zeytincilik Bölümü mezunu, Gürkay Zeytincilik'in gıda uzmanı Tuğba Sarnıç ile de konuşuyoruz;
- Buralı mısınız?
- Akhisarlı'yım.
- Ürünleriniz hijyenik mi?
- Tabii ki.
- Kaç derecede pastörize ediliyor?
- 85 derecede buharla pastörize ediliyor.
Zeytin tanesine yapılan işlemler hakkında biraz bilgi edinip, dağ gibi zeytin stokları arasında Göksel - Gürkay Güreşen ve Tuğba Sarnıç'a veda ederken, görevliler elimize Gürkay Zeytincilik'in üretimlerinden oluşan bir paket tutuşturuyor.

"Zeytin kasasının içinde doğduk ama..."
Zeytincilerden sonraki durağımız, Zeytinliova Belediyesi'nin, belediye eski binasında hizmete açtığı Necip Fazıl Kısakürek Kütüphanesi olacak.
Ziyaret etmek üzere geldiğimiz kütüphanenin bahçesindeki çay ocağında, Akhisar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Doğan İnal ile karşılaşıyoruz.
Ahmet Bey'in ısmarladığı çayları yudumlarken, kendisi ile de sohbet ediyoruz.
- Ne işle meşgulsünüz?
- 2 dönemdir Akhisar Ticaret Odası'nın 2. başkanlığını yapıyorum. Ayrıca 270 dönüm arazimiz var. Kendi arazimizden çıkan ürünleri işleyen bir de tesisimiz bulunuyor.
- Zeytincilikle uğraşıyor musunuz?
- Ben 51 yaşındayım, zeytin kasasının içinde doğduk, büyüdük diyebilirim. Halen de uğraşıyorum.
- Zeytinciliğin durumu nasıl sizce?
- Burası zeytincilikte çok önemli bir noktada. Ancak markalaşmayı geç yaptığımız için sıkıntılar yaşıyoruz. Eğer ki 1960'larda markalaşabilmiş olsaydık, çok daha güzel olurdu. Çünkü burası zeytine en elverişli bölge, en iyi üretim burada olur. Şu anda markalaşan işletmeler de var ama çeşitli sorunlar yüzünden beklediğimiz verimi alamıyoruz.
- Ne gibi sorunlar?
- Eskiden buralarda tütün vardı, tütün dendiği zaman akla Akhisar gelirdi ama son yıllarda tütün bitirildi ve zeytine bir yönelme oldu. Ama zeytincilikle ilgili yanlış politikalar zeytincileri zor durumda bırakıyor. Biz sektörle ilgili gözlemler yapmak için bu işi yapan diğer dış ülkeleri ziyarete gittik ve gördük ki, devlet buralarda zeytin ihracatçısını çok destekliyor. Ama Türkiye'de biz destek alamıyoruz.

Ekonomi iyiyse, halka neden yansımıyor?
Zeytinliova'da bir diğer sorun da, AB üyeliğinden sonra getirilebilecek kota ihtimaline karşı önceden önlem almak amacıyla zeytin ağaçlarının sayısının artırılması.
Ahmet Bey'den dinliyoruz;
- Dediler ki; "AB'ye girdiğimiz zaman 1 tek ağaç bile dikemeyeceğiz. O yüzden ağaç sayısını artıralım." 125 milyon olan ağaç sayısını bu politikayla 300 milyona çıkardılar. Biz daha 125 milyon ağaca doğru düzgün pazar bulamıyoruz, 300 milyona nasıl bulalım? Devlet bunları düzenleyemiyor, yardımcı da olmuyor. Bazı arkadaşlar "her şeyi devletten beklememek lazım" diyor ama, "rakiplerimiz nasıl çalışıyorsa, biz de öyle çalışmalıyız" diye düşünüyorum. Ki, rekabetten düşmeyelim. Ama biz hep eksideyiz. Sözde ekonomi iyi, grafikler düzgün, ama halka yansıyan hiç bir şey yok...

No comments: