Wednesday, May 14, 2008

14 Mayıs Dünya Çiftçi Günü - Bir Buğday Hikayesi...


Tülin Akın
tarimsalpazarlama.com
14 Mayıs 2008,Çarşamba


Bu günün ne anlama geldiği konusunda biraz bilgi vermek isterim…

14 Mayıs 1946 Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş tarihidir. Bu kuruluşun kısa adı İFAB’ tır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği bu kuruluşun üyesidir.Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş günü olan 14 Mayıs yalnız bizde değil kuruluşa üye bütün ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır.

Yani bu gün tüm dünyada kutlanmakta…

Ülkemizde de birçok ziraat odası bu gün etkinlikler düzenlemekte…

Özellikle Çorlu Ziraat Odasına ve İnegöl Ziraat Odasına davetlerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz tarimsalpazarlama.com olarak.

Bu gün bir kampanya başlatıyoruz…

Ücretsiz Kitap kampanyası ve bu kampanyayı da “Zeytin ve Zeytinyağı” kitabıyla başlıyoruz.
Ücretsiz kitabınızı Aşağıdaki linke tıklayarak sipariş edebilirsiniz.
http://www.tarimsalpazarlama.com/shop/urun.php?sessionid=PP4uHZFWBVSHJZS27DW8&id=363

Ve bu gün için çok anlamlı bulduğum bir buğday tanesinin yaşamını sizlerle paylaşmak istiyorum. Memocal.com’da okuduğum yazıyı aynen aktarıyorum…

Küçük buğday tanesi, toprağa ekilişinden ekmek haline gelinceye dek basından geçen öyküsünü şöyle anlatıyor:

«Ben küçücük bir buğday tanesi idim. Ali Dayı sonbahar mevsiminde yağmurlar başlayınca tarlasını sürdü. Gübreliğinde biriktirdiği gübreyi toprağına vererek tarlasının verim gücünü artırdı. Daha sonra traktörlerle tarlasını sürdü. Tarlası sürülünce toprağı kabardı. Alttaki toprak üste, üsteki toprak da alta gelerek karıştı.

Sürdüğü tarlasına tohumluk için ayırdığı beni ve öteki arkadaşlarımı ekti. Üstümüzden tırmıkla geçerek bizi iyice toprağa karıştırdı. Daha sonra da sürgü ile bastırdı. Ben ve arkadaşlarım tüm kış süresince toprağın altında kaldık. Yağmur, kar gibi yağışlarla sulandık, ilkbahar mevsimi gelince havalar ısınmaya başladı. Biz de bir canlanma oldu. Sıcağın ve suyun etkisi ile filizlendik. Yeşil yeşil toprağın üzerine çıktık.

Tüm tarla yeşil bir halıya benzedi. Gelip geçenler bize büyük bir hayranlıkla bakıyor­du. Gün geçtikçe, biz daha da büyüdük. İlkbaharın son günlerine doğru başaklandık. Başaklarımızda yeşil yeşil buğday tanecikleri oluştu. Başağımızda bulunan taneler her gün biraz daha büyüdü. Yaz mevsimi gelin­ce de olgunlaştı. Tanelerimiz daha da irileşti.

Yemyeşil olan başaklarımız, sapsarı oldu. Bu kez san bir halıyı andırıyorduk. Hele rüzgar esince sağa sola doğru hareket ederek dans ediyorduk. Tanelerimiz iyice olgunlaşınca Ali Dayı ve iki çocuğu oraklarla yanımıza geldi. Saplarımızı köklerimizden ayırarak bizi biçti. Biçildikten sonra demet haline getirildik, harman yerine geldik.

Harman yerinde, toprağın üzerine yayıldık. Üzerimizden geçen döven, bizi iyice ezdi. Tanelerimizi, başaklarımızdan ayrıldı. Daha sonra tahta küreklerle rüzgara karşı savrulduk. Saplarımızdan iyice ayrılmak için ince bir tel örgüden meydana gelen elekten geçirildik. Çuvallara doldurulduk değirmene getirildik. Değirmende bizden başka tahıllar da vardı.

Değirmenin içi un elde etmeye yarayan araç ve makinelerle dolu idi. Rüzgarla dönen değirmen taşlarının arasında iyice ezilerek un haline geldik. Tekrar çuvallara doldurulduk. Ekmek yapılıp pişirilen ve satılan fırınlara geldik.

Fırında çalışan işçiler bizim bir bölümümüzü aldılar. Elekten geçirerek kepeği aramızdan ayırdılar. Sonra su ile yoğrulduk, hamur olduk. Fırınlara girdik, piştik, kızardık. Fırın vitrinlerine konduk, bakkallara dağıtıldık. Sofraya geldik.»

Buğdayın ekilişinden sofraya gelinceye kadar süren serüven burada bitiyor. Bu süre içinde en çok emek veren, alın teri döken çiftçidir. Yalnız ekmek değil, soframızdaki meyvede, sebzede, çorbada, yemekte çiftçimizin emeği, alın teri vardır. Bu nedenle çiftçilerimize ne kadar saygı göstersek, azdır.
Sevgi ve Saygılarımla….

Toprağa gönül veren herkesin çiftçilik misyonu taşıyan herkesin günü kutlu olsun…

No comments: