Thursday, May 01, 2008

















ZEYTİNDOSTU DERNEĞİ’NİN TBMM ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI ARAŞTIRMA KOMİSYONUNA SUNDUĞU RAPOR

1 MAYIS 2008- ANKARA

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI SEKTÖRÜNÜN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

KAPSAM
Zeytindostu Derneği
Ortak Akıl
Üretim Primi
Zeytinyağının Sorunları
Üretici sorunları
İhracatçı sorunları
Tüketici sorunları
AB ile ilgili sorunlar
Örgütlenme ve Birlikler
Fidancılık Sorunları


ZEYTİNDOSTU DERNEĞİ

 Zeytindostu oluşumunun temelleri 2005 yılında internet ortamında başlatılan bir sohbet grubu ile atıldı. Sektörün tüm bileşenlerini ortak bir platformda buluşturmayı hedefleyen oluşum 24 Mart 2006 da Zeytindostu- Zeytin ve Zeytindostu Derneği adıyla resmi dernek statüsüne kavuştu.
 Kuruluşunun üzerinden kısa bir süre sonra sektörün en büyük sivil toplum örgütü haline gelen Zeytindostu Derneği, bugün 500’e yaklaşan resmi üyesi ve 5 binin üzerinde sempatizanı ile sektördeki tüm sorunlara ulusal ve uluslarası boyutlarda çözümler üretmektedir.
 Sektörün tek ihtisas fuarı olan Anatolive Fuarı’nı organize eden, kendi iletişim organları ile sektörün tüm bileşenlerine hitap eden dernek iki yılda sektörün çözümsüz sanılan pekçok sorununa kalıca çözümler üretmiş, bu faaliyetleri ile yurt içi ve yurtdışında sektörel referans noktası haline gelmiştir.
 Avrupa Birliği’nin tanımladığı yüzde 100 sivil toplum yapılanmasına model teşkil eden Zeytindostu Derneği, başta kalite sorunları olmak üzere topraktan mutfağa sektörün noktalarına yönelik yaptığı etkinliklerle medyanın da ilgi odağı haline gelmiştir.
 Zeytindostu Derneği, bilimsel yöntemlerle zeytin ağacı varlığımızı artırmak, markalı ambalajlı üretimi teşvik etmek, iç tüketim ve ihracatın artmasına katkıda bulunmak, sektörde kalite çıtasını yükseltmek gibi temel
amaçlar çerçevesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

TEMEL SORUNUMUZ ORTAK AKIL

Yıllardır ne yazık ki sektörümüzde bir ORTAK AKIL oluşturulamamıştır.
Devletimiz de zeytin ve zeytinyağı ürünlerine yönelik bir milli politika yaratmamıştır. Yıllardır sadece Tarım Satış Kooperatifleri’nin taban fiyatları ile popülist yaklaşımlarla hareket edilmiş ve bunun sonucunda Birliklerin iflası ve yüzlerce trilyon zarar söz konusu olmuştur. Devlet eli ile ticaret devri kapanmalıdır.

HAKSIZ REKABETE DERHAL DUR DENMELİDİR

Tarım bakanlığı tarafından yürürlüğe sokulan ürün konseyleri ne yazıkki mevcut yönetmelikler çerçevesinde sivil inisiyatiften uzak sektörü kucaklayacak yapıda değildir.Bu konuda derneğimizin hukuk danışmanlarının görüşleri raporumuzun ekindedir.Konsey yönetmeliğinin en kısa sürede düzeltilerek makro ülke menfaatlerini için bir milli politika oluşturulmasını sağlayacak bir yapıya kavuşturulması şarttır.

BU NEDENLE ORTAK AKILLA BELİRLENECEK BİR MİLLİ POLİTİKA İHTİYACIMIZ HAD SAFHADADIR.

SORUNLARIN ANASI ÜRETİM PRİMİ

En büyük üretici olan AB’de zeytinciliğe verilen toplam üretim desteği 2.350 milyar Avro’dur.
Ortalama yıllık üretime bağlı olarak bu destek zeytinyağında kilo başına 1,3 Avro (2,6 YTL) olmaktadır
Ülkemizde bu yıl verilen üretim primi zeytinyağında kilo başı 20 ykr’tur.
Üretim primi ilk uygulamaya başlandığı yıl verilen prim 40 cent yani 50 ykr idi.
Üretim primi ne yazıkki bugüne kadar hep üreticiye yönelik bir mavi boncuk uygulaması olarak görüldü
Aslında üretim primi üreticiyi ürün fiyatlarındaki spekülasyona karşı koruyan,piyasa dengesine ve istikrarlı mal tedarikine imkan tanıyan bir sistem olmalıdır.
Bugünkü koşullarda üretim primi zeytinyağında asgari kilo başına 1 YTL olmalıdır.Ve unutulmamalıdır ki bu prim rakamı ile kayıt altına alınacak olan sistemin yaratacağı direk ve endirek vergiler ile bütçeye yük en az %60 azalacaktır.
İSTİKRARLI BÜYÜME,SÜREKLİ İHRACAT VE İÇ TÜKETİM ARTIŞI İÇİN MUTLAK SURETTE ASGARİ 1 YTL PRİM UYGULANMALIDIR.

ZEYTİNYAĞINDA SORUNLAR

Haksız rekabet
Tarım Satış Kooperatifleri
Tağşiş
Tesis sorunları
İç tüketim
Lisanslı depoculuk


HAKSIZ REKABET
1. TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ


TSK Ana Sözleşmesi ve Kooperatifler Kanunu’nda yeniden düzenleme yapılarak kooperatiflerin basiretli tüccar ve özel sektör zihniyeti ile çalışması temin edilmelidir.
Yapıları itibari ile ürün temininde güçlük çekmeyecekleri göz önüne alınarak depolama yapabilme imkanları desteklenmeli, stoklarını iç piyasa ve ihracatçıya sunabilmesi sağlanmalıdır.
Rantabl olmayan sanayi tesisleri yerine üreticinin ürününü karlı bir şekilde değerlendirecek sistemler oluşturulmalıdır.
Kapılarını iç piyasa ve ihracatçılara sonuna kadar açmalı böylece aşırı stok maliyetinden kurtarılmalıdır. Ürün alım bedelleri dünya piyasası ve iç piyasa koşullarına uygun belirlenmelidir.
Birliklerin ve bağlı kooperatiflerin sanayi yatırımları denetlemeli, karlı olmayan yatırımlar mutlaka engellenmelidir.

2. SEKTÖRÜN KANAYAN YARASI TAĞŞİŞ

Tağşiş zeytinyağının hile amacıyla başka yağlarla karıştırılması olayıdır. Zeytinyağı yapısal özellikleri ve maddi değeri nedeniyle tağşişe çok açık bir yağdır.Tağşiş amacıyla en çok pamuk yağı kullanılmaktadır.Çünkü pamuk yağının rengi zeytinyağına karıştırılmaya müsaittir ayrıca rafinasyonla kokusunun da tamamen alınabilmesi tağşişte kullanımını kolaylaştırmaktadır. İçerisine yüksek asitli, ağırlaşmış zeytinyağları karıştırıldığında tüketici bunu kolay bir şekilde fark edememektedir. Bu şekilde yağlar yıllarca %20 zeytinyağı, %80 pamuk yağı karıştırılarak zeytinyağı adı altında satışa sunulmuştur.Aynı şekilde ayçiçeği yağı da tağşiş amacıyla kullanılmış ancak yapısı itibari ile pamuk yağı kadar yüksek oranda karışımlar yapılamamıştır.Son yıllarda kanola yağı dediğimiz genetiği değiştirilmiş kolza yağı, ki daha öncesinde endüstride kullanılan ve son yıllarda genetiği ile oynanarak zeytinyağına benzer kimyasal yapıya yakınlaştırılan ve bu haliyle de aslında fark ettirmeden tek başına kullanımıyla da büyük bir tehlike arzeden kolza yağı zeytinyağında tağşiş amacıyla kullanılarak hem tüketici
maddi olarak kandırılmakta hem de sağlığı ile oynanmaktadır.

TAĞŞİŞİN TESPİTİ

Son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ve fabrikaların bünyesinde laboratuarlar kurulması, özel laboratuarların açılması ve ürün analiz bazında uzmanlaşmaları v.b etkenler sonucunda tağşişin boyutu gözler önüne serilmiştir. Ancak pek çok laboratuarda kanola yağı karışımının tespiti hala daha yapılamamaktadır.Ayrıca bu analizlerinin maliyetlerinin yüksekliği ve sektörün maddi durumları, yağdan kazandıkları çok küçük karlar göz önünde bulundurulursa her firmanın ve özellikle de tüketicinin yaklaşık 500 YTL ödeyerek bu analizleri yaptırması mümkün değildir.Bu nedenle yine burada görev devletin denetimlerine düşmektedir.

DEVLET LABORATUARLARI YETERSİZ

Ancak bu aşamada numuneler alınsa bile devlet laboratuarlarımızın altyapı ve bilgi eksikliği nedeniyle analizler yeterince yapılamamaktadır. Denetim aşamasında sadece devlet laboratuarlarının kullanılması ve bu konuda uzman ve akredite olan özel laboratuarların yetkili kabul edilmemesi tağşişin resmi olarak yeterli düzeyde engellenmesini önlemektedir. Tağşişle ciddi anlamda mücadele eden örnek teşkil edecek bazı Tarım İl Müdürlüklerimiz sık sık denetim yapmakta ve şüpheli kişi ve firmalardan numune almaktadır. Ancak numuneleri il laboratuarlarına gönderecekleri zaman, ya ilgili laboratuar yoğunluğu nedeniyle bu numuneleri reddetmekte ya da bu analizleri yapamadığını beyan etmektedir.Döner sermayeden pay alma sistemiyle çalışan İl Kontrol Laboratuarlarına, ücretsiz yapılan denetim numuneleri yük getirmekte ve yapılmak istenmemektedir. Bu laboratuarlar bir şekilde yapmayı kabul ettiği numuneleri de zorlama sonucu 2 ay gibi bir süre de ancak analiz ederek sonucunda da tağşiş içermemektedir raporu vermektedir. Tağşişli olduğu bilinen yağlar bile çoğu zaman devlet laboratuarları tarafından tağşiş içermemektedir diye raporlanmaktadır. Tağşişin bu şekilde tespit edilememesi firmaların daha rahat davranarak daha fazla tağşiş yapmasına yol açmaktadır.Bu tarz olaylar kanıtlı bir şekilde defalarca yaşanmıştır.

TAĞŞİŞLE MÜCADELEDE EN ÖNEMLİ SORUN OLAN DENETİM YETERSİZLİĞİNİ ÖNLEMEK İÇİN

Denetimlerin ,kanunların ön gördüğü sıklıkta yapılması
Yetersiz sayıda olan gıda kontrolörleri için kontrol şube müdürlüklerine ek personel alınması ya da; Sözleşmeli yeminli gıda müşavirlerinin gıda kontrolörü olarak kullanılması, İlgili meslek odalarından gönüllü yeminli gıda müşavirleri konusunda destek alınmalıdır.
Denetim sonucu alınan numunelerin sağlıklı ve zamanında çalışılması için konusunda uzman ÖZEL laboratuarlara analiz yetkisi verilmelidir. İhracatta ve ithalat analizlerinde özel laboratuarlarına güvenip yetki veren devletin , denetim numunelerinde yetki vermemesi için bir sebep görülmemektedir. İl laboratuarlarının ilgili analizler konusunda eğitim almaları sağlanmalı ve tağşiş analizlerinde akreditasyon zorunlu hale getirilmelidir.
İl laboratuarlarının ilgili analizler konusunda eğitim almaları sağlanmalı ve tağşiş analizlerinde akreditasyon zorunlu hale getirilmelidir.

CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL

Tağşiş yapan kişi ve firmalara verilen cezalar bu kişilerin tağşişden kazandıklarının yanında çok komik kalmakta ve caydırıcı olmamaktadır. Tağşiş
yaparak haksız rekabete neden olan, dürüst firmaların hakkını gasp eden, tüketicinin cebinden para, hayatından sağlık çalan, yüzlerce milyar fazla para kazanan bu kişiler 5179 sayılı kanunun 27. maddesinin (ı) bendine göre 3 ay ile 6 ay arasında hapis cezası almakta ve ortalama 6 bin YTL ceza ödeyerek yine aynı şekilde başka bir ünvanla yaptığı işe devam etmektedir. Son yasal düzenlemelerle tağşişli yağlara el konulsa da bu da caydırıcı bir önlem olamamaktadır.
Bir anda büyük miktarlarda tağşişli üretim yapılmadığı için el konulan miktarlar da bu kişilere zarar verecek boyutlarda olmamaktadır.

TAĞŞİŞİ ÖNLEMEK İÇİN

İlgili kanunlar gözden geçirilerek cezalar caydırıcı olacak şekilde ağırlaştırılmalıdır.
Gerek Iç piyasa gerekse ihracat mallarını düzenli olarak denetleyebilecek ve ifşa edebilecek yetkiye sahip özel ihtisas birimleri oluşturulmalıdır.Bu oluşumlar sivil inisiyatif ağırlıklı olmalıdırlar. Bunun yanısıra tüm bölgelerde Ticaret Borsalarında tam teşekküllü zeytinyağı ve zeytin ihtisas laboratuarları oluşturulmalı ve bu yönde ARGE fonları oluşturulmalıdır.
Para cezasının yanı sıra daha uzun süreli hapis cezaları verilmelidir.
Tağşiş yapan yada bir şekilde halkın sağlığıyla oynayan kişilerin kesinlikle başka bir ünvanla başka bir ortaklıkta yada isim altında yeni bir firma kurmasının önüne geçilmelidir.
Bu kişilerin ilgili sanayi odası, ticaret odası ve ticaret borsalarından kayıtları silinmelidir
Zaman zaman valilik yada bakanlık düzeyinde bu kişilerin isimleri teşhir edilmelidir.

MERDİVEN ALTI ÜRETİM VE BEYAZ TENEKE

Ülkemizde ne yazık ki pek çok gıda ürününde olduğu gibi zeytinyağı sektöründe de üretim izinsiz çalışan firma sayısı çoğunluktadır. Tağşişin bu kadar ciddi boyutlarda yapılmasının en büyük nedenlerinden biri de üretim izinsiz çalışan firmalardır ve tağşişin büyük çoğunluğu bu firmalar tarafından yapılmaktadır. Bu firmaların karşısında Tarım İl Müdürlükleri her hangi bir yasal işlem uygulayamamaktadır. Nitekim geçtiğimiz haftalarda buna benzer bir örnek yaşanmıştır. Ayvalık-Altınova’da 4 ton tağşişli zeytinyağı ihbarı yapılmış ancak ilgili firmanın üretim izninin olmaması nedeniyle Tarım İl Müdürlüğü tağşiş tespiti için numune alamamıştır. Sadece yağlara el konulmuştur ve numune alınabilmesi için firmanın üretim izni başvurusu yapması beklenilmektedir.
Pazarlarda, yol kenarlarında v.b pek çok yerde markasız, sağlıksız pet şişelerde ve tenekelerde zeytinyağları satışa sunulmaktadır.Bu durum hem tüketici sağlığını olumsuz etkilemekte, hem de markalı ürünlerle haksız rekabete neden olmaktadır.
Bunun önüne geçilmesi için;

Tüketicilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalı.
Üreticinin doğrudan markasız perakende satış yapmasının denetimler ve ağır cezalarla önüne geçilmeli.
Üretim izinsiz kayıt dışı çalışan firmalara uygulanacak yaptırımlar tekrar gözden geçirilmelidir.

ZEYTİNDOSTU DERNEĞİ’NİN KALİTE MÜCADELESİ

Zeytinyağında tağşişle mücadele ve zeytinyağında kaliteyi arttırmak ve oto kontrolü sağlamak için Zeytindostu Derneği olarak zaman zaman çeşitli çalışmalar yaptık.

Bunlardan biri de Aydın’da başlattığımız ve ülke geneline yaymaya çalıştığımız “TAĞŞİŞLE MÜCADELE” çalışmasıdır. Bu çalışmamızı Aydın Ticaret Borsası Gıda laboratuarı ,Aydın Valiliği Tarım İl Müdürlüğü gibi kurumlarla birlikte yürütmekteyiz. Bu çalışmamızla, tağşişden şüphelenen tüm kişi ve kurumların şikayetleri sonucu numune alarak ücretsiz analiz edilmesini ve tağşiş tespit edilen yağlar için Tarım İl Müdürlüğü tarafından yasal işlem uygulanmasını, tağşiş yapan kişilerin deklare edilmesini ve bunun sonucunda tağşişin önüne geçilmesini hedefledik.

Kaliteye yönelik diğer bir çalışmamız Anatolive Fuarı kapsamında düzenlediğimiz “Tadım Yarışması” oldu.

Bu çalışma ile kalitenin arttırılması, firmalarımızın daha kaliteli üretim için motive edilmesi ve ülkemiz yağlarının kalitesinin uluslar arası düzeyde tescillenmesini hedefledik.
Şu anda altyapısını hazırladığımız ve başlamak üzere olduğumuz diğer bir proje ise “Zeytinyağında Kalite Uygunluk Kontrolü ve Etiketlendirme” projesidir.Bu proje ile amacımız haksız rekabetin yoğun yaşandığı zeytinyağı sektöründe kaliteli zeytinyağı üreten ve ambalajlayan firmalarımızın kalite uygunluk logosu ile desteklenmesi, tağşişin önüne geçilmesi ve tüketicilerin kalitesi tescillenmiş,
tağşiş içermeyen kaliteli zeytinyağlarını ayırt etmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
Bu sistem sayesinde güven içerisinde zeytinyağı tüketmelerini sağlamayı ve kandırılmalarının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Projenin detayları sizlere sunduğumuz
ayrıntılı raporda yer almaktadır.

Bu çalışmaların sonuçlarının sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için; Sektöre yönelik çalışan güçlü sivil toplum kuruluşlarının bu çalışmalarının yasalarla desteklenmesi ve kalite kontrollerinde belirli şartlarda yetkilendirilerek güçlendirilmesi sektör adına önemli gelişimler sağlayacak devletin yükünü de hafifletecektir.

TESİS SORUNLARI

Zeytin sıkma tesislerine verilen teşvikler bölgelerdeki mevcut tesis ve ağaç varlıklarına göre yeniden düzenlenmelidir. Kontinü tesis ihtiyacı olan bölgelerde bürokrasi maliyetleri azaltılmalı ve özellikle kırsal kalkınma programlarına ait prosedürler kolaylaştırılmalıdır.
İşletmeler ciddi şekilde eğitilerek kaliteli zeytinyağı üretim teknikleri öğretilmelidir. Yasaların elverdiği ölçüde denetimler artırılmalıdır.
Gıda üretiminde AB standartlarına uygun örnek tesis planları hazırlanmalı, kaliteli zeytinyağı üretimi kitapları hazırlanmalı ve yatırımcıların buna göre yatırım yapmaları teşvik ve mecbur edilmelidir.
Zeytinyağı İmalat Sektörünün artığı olan zeytin vegetasyon suyu (karasu) sorunu, yani değerlendiremediğiz kaynağın nasıl fayda yaratmak için, altyapısız açılan veya açılması planlanan açılması tesislerin, iznleri ve yararlanacağı teşviklerinin şekillenmesi ve 2 faz çalışma mecburiyeti getirilerek, altyapısı bitirilmiş tesisler haline gelmeleri sağlanmalıdır.

LİSANSLI DEPOCULUK STOK MÜESSESELERİ

Zeytin sektörünün bir ülkede gelişmesi ya müteşebbislerin bu dinamikleri fark etmesiyle ya da devlet politikası ile olmaktadır.

İspanya devlet eliyle hatta zorlamayla zeytinciliğine hamle yaptırmış ve bugün karşılığını hem üreticisi hem devleti kat kat almaktadır.
Sektörümüzün öncelikli beklentisi devletin varlığını ve ilgisini hissetmektir.

Zeytin ve zeytinyağı sektörünü 4 ayaklı bir masa gibi düşünebiliriz

Üretim
Stok müesseseleri
Sanayi
Pazarlama

Ülkemizde bu ayaklardan biri en önemlisi olan bağımsız stok müesseseleri bulunmadığı için stoklama ya üretici tarafından ya da sanayici –pazarlamacı tarafından yapılmaktadır.

Ancak yılın belli bir döneminde hasadı yapılan zeytinin tamamını sanayicinin alıp stoklaması ne fiziken ne de finansman olarak mümkündür. Sanayici asli olarak üründe yarattığı katma değerden para kazanmayı hedefler.
Sanayicinin stok yapmak zorunda kalmasının nedeni; düzenli ürün tedarik edebileceği bir stok müessesi olmamasıdır. Üretici ise ürününü sezonda birden sanayicinin kapısına yığıp fiyatların aşırı gerilemesini ve ürününün ucuza gitmesini engellemek için stok yapmaktadır.

Sebebi ne olursa olsun zeytin ürünlerinin ev hatta ahır koşullarında saklanması pek çok mahsurları beraberinde getirmektedir.

Stok müesseselerinin yurt dışındaki en yaygın uygulama metodu kooperatiflerdir. Ülkemizde kooperatif adı altında faaliyet gösteren kuruluşların hem üretim hem de stok müessesesi misyonlarından kopuk sanayici-pazarlamacı yaklaşımı hem bu boşluğu yaratmıştır.

Bu yapıyla bir yere varılamayacağı belli olduktan sonra lisanslı depoculuk sistemi ve bu depolarda stoklanan ürünlerin işlem göreceği ürün ihtisas borsaları gündeme gelmiş, özel sektörün işletmesi ön görülerek yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ancak henüz hayata geçen her hangi bir teşebbüs tarafımızdan bilinmemektedir.

Lisanslı depoları kurmak çok bilinmeyenli bir denklem gibi olduğu ve müteşebbisler örneğini göremediği için bir yatırıma girmek istememekte. Ayrıca ürünün depoya geleceğine de inanmamaktadırlar.

ÜRETİCİ SORUNLARI

Üretici profili
Gübreleme
Budama
Sürüm
Koruma
Yeni fidan dikimi
Hastalık ve zararlılarla mücadele
Sulama
Hasat
Tasiriye
Pazarlama
Prim sistemindeki yanlışlar ve üretime etkisi
SONUÇ


Türk tarımının genel sorunlarına ek olarak, zeytin üreticimizin yaşadığı sorunlar, bu sorunlarla ilgili önemli noktalar ve çözüm önerilerimizi raporumuzun bu bölümünde dikkatinize sunuyoruz.

Raporumuz üreticinin bir yıllık bakım, hasat ve pazarlama süreçlerini temel almak suretiyle, bir yıllık üretim süreci ve bu sürecin getirdiklerini aktarmayı hedeflemektedir.

Zeytin üretimi, modern üretim ve hasat tekniklerinin yaygınlaşmaya başladığı 10-15 yıllık süreç içerisinde, yılda (bakım+hasat) 2-3 aya sıkışmış faaliyetten çıkarak hemen hemen yıl boyunca süren bir üretim, bakım ve takip sürecini zorunlu kılmıştır.

Şimdi üreticimizin genel profilini ortaya koyarak bir üretim yılı süresince karşılaşılan sorunları ve önerilerimizi ele alalım:

ÜRETİCİ PROFİLİ

Son yıllarda yeni kurulan zeytinliklere verilen desteklemeler sonucunda, kurumsal zeytin üreticileri oluşmaya başlasa bile halen çoğunlukla, zeytin üreticisi geleneksel alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı olarak tarımsal faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle üretim istenilen seviyelerde ve kalitede olmamaktadır.
Zeytin üretimi, günümüzün modern teknolojisine adapte olmuş ve yeniliğe açık üreticiler tarafından yapılmalıdır.
Üretici sorunlarının çözümü için temel olarak üreticilerin eğitimi konusu öncelikle ve sürdürülebilir olarak acil çözüme kavuşturulmalıdır.

ÜRETİCİ PROFİLİ NASIL GELİŞTİRİLEBİLİR ?

Her bölge ve o bölgenin belli başlı zeytin çeşitleri göz önünde bulundurularak bölgelere özgü zeytincilik kursları STK, Meslek Liseleri ve Yüksekokullar öncülüğünde açılmalıdır. Söz konusu eğitimler uygulamaya yönelik olmalıdır.
Her bölgede demonstrasyon (örnek) bahçeler kurulmalı, modern bakım ve üretim tekniklerini tanıtılmalıdır.
Ağaç başına verim değerleri Avrupa birliği ortalamalarının altında kalan üreticilerimizin hangi dönemlerde ne uygulama yapmaları gerektiği konusunda, başta yerel medya aracılığıyla olmak üzere, tarım teşkilatı ve yerel yöneticiler kesintisiz bilgi vermelidir.
Gerek Tarım teşkilatı gerekse yerel yönetimler tarafından öncü çiftçiler harekete geçirilmeli, yarışmalar, ödüllendirme vb. yollarla yerelde önemli kişiler haline getirilmelidir.

GÜBRELEME
Toprak analizi yapan yerel tarım teşkilatları yaygınlaştırılmalı.
Üreticilerimiz gübre satın alırken toprak tahlili konusunda teşvik edilmeli.
Gübrede uygulanan KDV oranı tedricen azaltılmalı.

BUDAMA

• Doğru ve modern budama metotlarının üreticiye aktarılması için kurslar vs. teşvik edilmesi, ilçe tarım müdürlüklerine bu konuda görev verilmesi,
• Eğitimler ve sertifikalı budama işçileri yaygınlaştıkça, budama yapacak kişilerin sertifikalı olmalarına dikkat edilmesi, budama ehliyeti olmayan kişilerin budama işi yapmalarının engellenmesi ve bu konuda titizlikle kontrollerin yapılması,
• Bölgesel çeşitler göz önüne alınarak her bölgeye uygun budama tavsiye edilmesi, çeşitlerin buna göre budanması,
• Uygulamayı takip eden ilk yıllarda mahsul ve sonucunda gelir kaybı yaratan, özellikle “yaşlı ağaçlarda gençleştirme budaması” teşvikli krediler veya farklı teşvik yollarıyla desteklenmelidir.

SÜRÜM

Zeytinliklerin miras veya ifraz yoluyla 10 dekarın altına bölünmesi engellenmeli,.
Uygulanacak sürüm derinlikleri ve erozyonu önleme konusunda üreticiler bilgilendirilmeli
Zeytinci bölgelerde çift hayvanlarının diğer hayvancılık destekleri çerçevesinde desteklenmesinin değerlendirilmesi,
Akaryakıt desteklerinin sürdürülmesi

KORUMA

26.01.1939 tarih 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ve 28.05.1995 tarih 4086 sayılı kanun tüm kapsamıyla işletilmelidir.
Çiftçi malları koruma başkanlıklarının orman koruma yetkilileri ile eşdeğer yetkiler ve yaptırım gücü ile donatılmaları, zeytinliklere zarar verenlerin ceza almaları için mal sahiplerinin şikayetçi olmalarına bakılmaksızın “amme” davası açılmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmalıdır.
Hayvan barınaklarının adı geçen kanunlara uygun şekilde tesis edilmesi, yeni düzenlemelerle zorunlu hale getirilen “çalışma izinleri”ni almaları konusunda sıkı denetlenmeleri, muhtarlıklarca köy meraları veya hayvancıların kira kontratı veya tapu ibraz etmek suretiyle taahhüt ettikleri açık alanlarda hayvancılık yapmaları sağlanmalıdır.
Hayvan zararından kaçınmak için zeytincilerin dolaylı olarak bahçelerinin çevresini tel örgü ile kapatmaları yerine, hayvancıların serbest hayvan yaymak için gösterdiği veya onlara gösterilen alanları tel örgü veya düşük elektrik akımı veren özel hayvan kısıtlayıcı teller ile kapatmalarının zorunlu tutulmalıdır.

HASTALIK VE ZARARLILARLA MÜCADELE

Üreticilere doğru ilaçlama eğitimi verilmelidir.
“Bitki Sağlığı Kanunu”nu son haline getirilip yürürlüğe konulmalıdır.
Tarım teşkilatı yerel basın aracılığıyla üreticileri kullanılacak ilaçlar ve dönemler konusunda uyarmalıdır.
Aydın ve Akhisar başta olmak üzere, Verticillium hastalığına karşı özel önlemler alınmalı, pamuk alanlarına zeytin ağacı diktirilmemeli, sertifikalı fidan dikimi sağlanmalı, her bölgede zeytinliklerde ara tarım yapılmasına izin verilmemelidir.
Üreticinin ilaçlama ekipmanları ve zirai ilaçları kolaylıkla temin edebilmesi için KDV indirimleri, teşvikli krediler vb. teşvikler verilmelidir.

SULAMA

Su kaynaklarına yakın zeytinliklerde salma sulama yapılmasının engellenmelidir.
Damla sulama sistemleri için verilen teşvikler sürdürülmeli, teşvikler verilirken kuyu ruhsatları aranmalı.
Sulama konusunda üretici bilinçlendirilerek, israf önlenmelidir.
Su kaynağı olarak akarsuların kullanıldığı yerlerde, köylerin pis sularını akarsulara deşarjı önlenmelidir.
Sulanamayan arazilerde, DSİ tarafından yeni su kaynakları bulunmalı veya bilinen verimli sondaj alanları üreticilerle paylaşılmalı ve kapalı sistemde dağıtılması için üreticiler bir araya getirilmelidir.

HASAT

Mekanizasyona geçiş, ekipman satışında KDV indirimleri, teşvikli krediler vb. uygulamalarla kolaylaştırılmalı,,.
Zeytinyağında prim verilirken kaliteli yağlara daha fazla prim ödenmesi yoluyla erken hasadın teşvik edilmesi,
Sırıkla hasadın (bir sonraki yıl verimi düşürmesi sebebiyle) yasaklanması gerekmektedir.

TASİRİYE

Yağhanelerin hijyen koşullarına uyumu sağlanmalıdır.
Yağhanelerde kayıt dışı istihdam ve izinsiz faaliyetlerle mücadele edilmelidir.
Zeytin sıkmadaki atıl kapasite dikkate alınarak yeni kurulacak tesis izinleri bölgelere göre düzenlenmelidir.
Yağhanelerde çalışacak personelin eğitimi için kurslar açılmalı ve sertifikasız kişilerin kontinülerde çalıştırılması engellenmelidir.
Karasu konusunda, yerel yönetimlerin çözüm seçenekleri üretmede katılımcı olmaları, yağhanelerin atık suları konusunda yerel kolektif çözüm üretmeleri gerekmektedir.

PAZARLAMA

Birlikler, sabit maliyetleri kontrol altına alınacak şekilde, AB’deki örnekleri paralelinde, serbest piyasa koşullarında varlıklarını sürdürebilecek şekilde tekrar yapılandırılmalıdır
Fiyat ve prim ilanları en geç hasat sezonu başında ilan edilmelidir ,
Üreticinin ürünü stoklaması serbest bırakılmalı ancak stok edeceği mekanlarda, ticari işletmelerde aranan hijyen ve gıda güvenliği koşulları aranmalıdır. Bu koşullarda stok yapamayacak üreticilerin yağlarını yağhanelerden doğrudan satmaları teşvik edilmelidir ,
Üreticinin doğrudan satış yapması, haksız rekabet ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele açısından ele alınmalıdır Karasu konusunda, yerel yönetimlerin çözüm seçenekleri üretmede katılımcı olmaları, yağhanelerin atık suları konusunda yerel kolektif çözüm üretmeleri gerekmektedir
Zeytinyağı stoklama konusunda yeni yatırımlar desteklenmeli, var-yok yılları arasında oluşan fiyat istikrarsızları önlenmelidir

PRİM SİSTEMİ VE ÜRETİME ETKİSİ

Zeytinciliğin desteklenmesi konusunda en önemli araç olarak primi görüyoruz. 2008 yılı itibariyle hükümetimizin “Doğrudan Gelir Destekleri”ni kaldırması ve ürüne yönelik destekleme kararı almış olması yerinde bir karardır. Bu şekilde üreticiden çok üretimin kendisi ödüllendirilmiş olacaktır.
Avrupa Birliği kilo başına uyguladığı yüksek primle (1.32 EUR) hem üreticisini desteklemekte, piyasa fiyatını da uyguladığı prim haddinde baskı altına alarak tüketicisine de mümkün olan asgari fiyatlarda zeytinyağına ulaşmayı sağlamaktadır.
Verilen primler, maliyetlere destek anlamında son derece yetersizdir. Derneğimiz, 2007 yılında zeytinyağına 1 YTL, zeytine ise 20Ykrş talep etmiştir.
Diğer bir sorun da, prim miktarının açıklanmasındaki zamanlamadır

SONUÇ

Raporumuzun bu bölümünde ele aldığımız konular, üreticinin hemen her üretim yılı yaşadığı temel sorunları içermektedir.

Sektörde toplam başarı için yapılması gerekli olanlar elbette bunlarla sınırlı değildir.

İç tüketimin arttırılması, zeytinyağında haksız rekabetin önlenmesi, zeytinyağı stoklama sorunlarının çözümlenmesi ve en önemlisi Türk zeytinciliğinin IOC’ye katılımı yoluyla dünyada daha iyi bir noktada konumlandırılması da çözüm bekleyen sorunlar arasındadır.

İHRACAT SORUNLARI:

İHRACAT ÇÖKTÜ


Türkiye’nin genel ihracatta artış rekorları kırdığı bir süreçte zeytinyağı sektörü ihracat düşüşleri yaşanıyor.
Türkiye 2007-08 sezonunda 31 Mart 2008 tarihi itibariyle 34 milyon 421 bin 122 USD tutarında zeytinyağı ihraç edebildi. Geçen sezon aynı zaman diliminde yapılan ihracat 86 milyon 796 bin 137 USD olarak gerçekleşmişti.
İhracattaki gerileme oranı yüzde 60’ı geçti
Türkiye 01 Ekim 2007 - 31 Mart 2008 tarihleri arasında 56 milyon 955 bin 759 dolarlık zeytin ihraç etme başarısını gösterirken, geçen sezon ise 45 milyon 708 bin 238 dolarlık zeytin ihracatı yapmıştır. Zeytin ihracatındaki yüzde 11’lik artış zeytinyağı ihracatındaki rekor düzeydeki düşüşü karşılamaya yetmemiştir.

HAMMADDE FİYATI YÜKSEK KUR DÜŞÜK OLUNCA

Türkiye 2006/07 sezonunda, 31 Mart itibariyle 132 milyon 504 bin 375 dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihraç etmişken, 2007/08 sezonunda bu rakam yüzde 31’lik düşüşle 91 milyon 376 bin 881 dolara geriledi.
Hammadde fiyatlarının yüksekliği ve döviz kurlarının düşüklüğü üst üste gelince Türkiye dünya zeytinyağı piyasalarında fiyat tutturamaz ve ihracat yapamaz konuma geldi.

ZEYTİNYAĞI İHRACATIMIZ NEDEN DÜŞTÜ?

İzmir Ticaret Borsası zeytinyağı fiyatlarına bakıldığında; 2 Nisan 2008 tarihi itibariyle müstahsil satış fiyatı natürel sızma zeytinyağı fiyatı 5,070 YTL/Kg, muhtelif asit rafinajlık zeytinyağı fiyatı ise 4,049 YTL’dir.

İspanya’da iç piyasa zeytinyağı satış fiyatı ise 30 Nisan 2008 tarihi itibariyle sızma zeytinyağında 2,400 Euro/Kg, rafinajlık zeytinyağında ise 2,350 Euro/Kg’dır.

Diğer üretici ülkelerde zeytinyağı ihraç fiyatları ile bizim müstahsil satış fiyatı ile hemen hemen aynı olması, üreticinin elindeki yağı yüksek fiyat beklentisi ile bekletmesi ancak elindeki stoktan mal satması ihracatı olumsuz etkilemiş, ihracatçılarımızı rekabet edemez duruma getirmiştir.

ZEYTİN İHRACATINDA YERİMİZDE SAYDIK

Türkiye, sofralık zeytin ihracatında ise deyimi yerinde ise yerinde sayıp, ilerleme kaydedememiştir. Zeytin ihracatçıları, 2007/08 sezonunun ilk beş aylık döneminde yüzde 11’lik artışla 56 milyon 955 bin 759 dolara ulaşırken, siyah zeytin ihracatı 47 milyon 622 bin dolar, yeşil zeytin ihracatı ise 9 milyon 333 bin dolar oldu.
Ülkemizden gerçekleştirilen sofralık siyah ve yeşil zeytin ihracatına ilişkin istatistikler incelendiğinde; Romanya ve Bulgaristan’ın, siyah sofralık zeytinde ihracat pazarımızın % 50-55’ini oluşturduğu görülmektedir.

İRİ KALİBRAJLI ZEYTİNDE SIKINTI VAR

Romanya ve Bulgaristan pazarlardaki azalmanın nedeni Yunanistan’ın rekabetidir. Romanya ve Bulgaristan’daki ekonomik gelişme sonucunda tüketicinin alım gücü yükselmiş, özellikle de bu iki ülkede iri kalibrajlı zeytine olan talep artmıştır. Ülkemizde ise, iri kalibrajlı (80-140 adet/kg) zeytinin üretimi yok denecek kadar azdır. Diğer taraftan, örneğin Mısır’da iri kalibrajlı zeytin çok miktarda yetiştirilmektedir ve fiyatı çok ucuzdur. Yunanistan, Mısır’dan iri kalibrajlı zeytinleri ithal ederek işlemekte, Romanya ve Bulgaristan’a ihraç ederek bu ülkelerin zeytin pazarlarını da ele geçirmektedir.

DAHİLDE İŞLEME REJİMİ

İhracatçıların talep ettiği Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytin ve zeytinyağı ithalatına özellikle yurt dışında ciddi fedakarlıklarla elde edilmiş ambalajlı pazarları kaybetmeyecek düzenlemeler çerçevesinde izin verilmelidir.
Aksi takdirde rekor üretimler beklenen önümüzdeki dönemlerde kaybedilen pazarları geri almak çok daha zor olacaktır.

TÜKETİCİ SORUNLARI

Yüksek fiyat
Kalite
Tağşiş-Yanıltıcı bilgiler
Yetersiz tanıtım
Bilgi eksikliği
Ambalaj ve marka
Zeytinyağı hakkındaki yanlış önyargılar


AB İLE İLGİLİ SORUNLAR

Kota sorunu
AB yardım ve desteklerinin yetersizliği
Uyum sorunu
İhracattaki engeller
Haksız rekabet
Anti propagandalar
Kalite Sorunu
Mevzuat sorunu
Tarım politikalarının uyumsuzluğu

ÖRGÜTLENME VE BİRLİKLER

Mevcut durumda birlikler asli görevi olan üretimi tamamen ihmal edip sanayici ve pazarlamacı kimliğe bürünmüşler yalnızca kendi kurdukları şirketlere satış yapıp birlik ürün hacimlerini daraltmaya mahkum etmişlerdir. Ayrıca bu A.Ş lerin mutlak surette denetimlerinin yapılarak birliklerin zararlarına katkılarının ne boyutta olduğu ortaya çıkarılmalıdır.
Şu anki çalışma şekillerinin isimleri her ne kadar kooperatif olsada kooperatifçilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.Özellikle zeytinyağı birliği yönetimi artık devrini kapamalıdır.Doğru ve çağa uygun bir yönetim ile Tariş sektöre çok faydalı olacaktır.
Üreticilerimizin çoğunluğu küçük arazi işletmecisi olup modern makinaların nimetlerinden faydalanamamakta bu nedenle maliyetleri yüksek oluşup elde ettiği gelirden hoşnut olmamaktadır.
Üreticilerin tarımsal faaliyetlerde ortak hareket etmesine yönelik birliklerin kurulması yada mevcutların bu yöne kanalize edilmesi gereklidir.

FİDANCILIK SORUNLARI

Geçtiğimiz bir yıl içinde fidancılığımızda önemli gelişmeler olduğu için, yıllardan beri var olan genel sorunlardan çok, son gelişmeler ve yaşanan sorunlardan söz etmek daha uygun olacaktır.
Son yıllarda zeytin dikiminde farklı nedenlerle artış varken, 15.04.2006 da yayınlanan tebliğ ile zeytin dikene 250 /dekar doğrudan gelir desteği verilmesi dikimi adeta patlatmış ve fidan talebi de çok artmıştır. En önemli gelişme ise, sertifikalı üretimin artmış olması ve kayıt altına girmesidir. Böylece, zeytin dikiminde önemli bir artış ve fidan piyasasında da büyük bir canlılık oluşmuştur. Sonuç olarak, ağaç sayımızın da arttığı 80 milyondan 140 milyona ulaştığı Tarım Bakanımız tarafından da memnuniyetle açıklanmıştır.
Ancak bu durum çok kısa sürmüştür.
01.01.2007 den itibaren GEMLİK çeşidinde desteklemenin 45 YTL ye düşürülmesinden sonra PİYASA BOZULDU

GEMLİK FİDANINI FRENLEYELİM DERKEN FİDANCILIĞI ÖLDÜRDÜK

Zeytin ağacı sayımızın AB ye girmeden mümkün olduğu kadar artırılması hedeflenirken ve destekleme ile dikime hız verilmesini sağlanmışken, 15 şubat 2007 tarih 2007/15 Nolu değişiklik tebliği ile, desteklemenin, Gemlik çeşidinde 45 YTL / dekar olarak düşürülmesi ve diğer çeşitlerde aynı kalmasından sonra bu tablo değişti. Gemlik çeşidinin çok fazla ve adaptasyonunun iyi olmadığı yerlere bile dikilmesi bu konuda bir tedbir almayı gerektirmiştir. Halbuki ,uzun yıllardır gemlik fidanının, diğer çeşitlerin fidanına göre açık arayla önde gittiği ve % 80-90 oranına sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Tedbirlerin en az 5 yıl önce veya desteklemenin ilk uygulandığı yıl alınması uygun olabilirdi.
Zeytinlik alanlarının artırılması politikası ile bir bakıma çelişen bu karar ,beklenmeyen ,ani ve biraz da sert bir müdahale, hem fidancıları, hem de dikicileri mağdur etti. Nitekim, piyasadaki fidanların % 86 sı gemlik iken, sezonun yarısında, diğer çeşitlere ait sınırlı sayıda sertifikalı fidan varken, desteklemedeki bu değişiklikle, dikimin hızlı devam etmesi zorlaştı.
Ayrıca, tebliğe güvenerek bahçe tesis edenler mağdur oldu, fidancıların etiketleri elde kaldı. Öte yandan, aradaki büyük fark, usulsüzlüklere zemin hazırlamıştır. AYVALIK sertifikasıyla GEMLİK dikildi. Soruşturmalar başlatıldı ve ödemeler durduruldu.

DİKİM AZALDI FİDANCILAR İFLAS ETTİ

2007-2008 sezonu başladığında talepde düşüş başladı, halen devam ediyor. Oysa tavsiye edilen çeşitlerin fidanı üretilmiş olmasına ve, Gemlik fidanı %86 dan %29 lara düşmüş olmasına rağmen böyledir. Nitekim, 2007 yılında 8-9 çeşit üretimde iken, 2008 de 19 çeşit üretime alındı. Bu çeşitler; Kilis Yağlık, Domat, Memecik, Halhalı, Eşek, Manzanilla, Saurani, Karamani, Çelebi, Uslu, Memeli, K.topak ulak, Edincik su , Sarı yaprak, Çekişte, Kalembezi’dir.

2007 2008
Gemlik % 86 % 28.7
Ayvalık % 11 % 48.5
Nizip yağlık % 2.3 % 7.4
Diğerleri % 0.7 % 15.4

Diğer taraftan fidan fiyatları düştü. Fidancıların bir kısmı iflas etti, fakirleşti.
Üstelik yine Gemlik talebi fazla oldu, sadece kayıt dışına çıktı. 45 YTL için kimse belge toplamadı. Böylece çeşit politikası da yerine oturmadı.
Destekleme süresi 2007 sonunda bitti ve yenisi henüz çıkmadı.
Sonuç olarak, bu sezon da biterken belirsizlik devam ediyor, Fidancılar üretim planlaması yapamıyor.

SERALAR BOŞ, ÇALIŞANLAR İŞSİZ KALDI

Sertifikalı üretim için beyanname verme zamanının geldiği bu günlerde, geçen yılın sertifikaları elinde kalan fidancılar kararsız ve zor durumdadırlar. 13.01.2008 de yayınlanan yeni sertifikalı üretim yönetmeliği ile de fidancılar zor durumdadır.
Destekleme tebliğlerinin çıkış zamanı ile üretim ve dikim sezonu uyuşmamaktadır. Bu nedenle de hem piyasa istikrarı hem de üretim planlaması açısından yarar getirdiğini söylemek zordur.

Stratejik bir ürün olarak kabul edilen ZEYTİN ve ZEYTİNYAĞ üretim ve tüketiminin artırılması hedeflenmektedir. Bu hedefe paralel olarak ağaç sayımızın 2010 yılında 200 milyona çıkarılması planlanmaktadır ki, bu da yılda 7,5 milyon sertifikalı fidan demektir.Daha çok yağlık ve yerel çeşitlerin fidanlarının üretilmesi istenmekte, sofralık çeşitlerde de iri kalibreli çeşitlerin fidanı aranmaktadır.

ÇÖZÜM

Zeytin fidancılığının bir geçiş dönemi yaşadığı gerçektir.

Bu dönemi atlatırken Bakanlığın desteğine her zamandan daha fazla ihtiyaç vardır.
Bu desteklerin başında damızlık parsellerin oluşturulması, aşı kalemi, çöğür, çelik temini gelmektedir. Ayrıca desteklenecek çeşitlerin sadece adaptasyona göre değil, sofralık ve yağlık talebe göre görüş birliğine varılarak belirlenmesi ve üretim metotları da göz önünde bulundurularak fidan üreticilerine bir yol haritası çizilmelidir. Hatta, İtalya da olduğu gibi, fidanlar talebe göre belli merkezlerde üretilip, büyütülmek üzere fidancılara verilmeli, ya da siparişli fidan üretimi gibi belirsizlikleri azaltıp güvenirliliği artıracak çözümler üzerinde düşünülmelidir.Üretimi yapılmış olan gemlik fidanlarının uygun yerlere dağıtımı yapılarak piyasadaki mevcudu azaltılmalıdır. Önceden dikilmiş olup, iyi sonuç alınmayan yerlerde de, Gemlik iyi bir anaç olduğu için yerel çeşitlerle aşılanarak çeşit değişimi yapılabilmesi olanakları araştırılmalıdır.

İSTATİSTİKLER

Dünya Zeytin Ağacı Varlığı

Ülke Ağaç
(milyon) Yeni
(milyon) Bakılan
yetişkin (milyon)
İspanya 309 66,5 221,5
İtalya 238 44,5 185
Yunanistan 171 21 131
Portekiz 72 8,5 55
AB 797 141 596
Türkiye 107 12 95?

Zeytin Tarımı Yapılan Araziler

Ülke Zeytinlik Alan
( 1000 ha) Zeytinlik/Toplam Tarımsal Alan (%)
İspanya 2.424 7
İtalya 1.431 9
Yunanistan 1.026 20
Portekiz 529 14
AB 5.500 4
Türkiye 644 2,8

Sektörel Büyüklük ve Nitelikler

Ülke Zeytinlik Büyüklüğü
(ha) Profesyonel Zeytinlik Büyüklüğü (ha)
İspanya 6,1 13,5
İtalya 1,5 4,0
Yunanistan 2,0 3,2
Portekiz 5,6 9,4
AB ? ?
Türkiye 5-6 ?


Karşılaştırmalı Üretim Yöntemleri

Geleneksel Entansif Geleneksel Entansif Modern Tipik Türk
Tipik Lokasyon Tepelik ve dağlık alanlar, yerleşim çevresi. Tepelik ve engebeli araziler. Engebeli ve düz araziler. Tepelik ve dağlık alanlar (% 75), fakir topraklar.
Ağaçların Yoğunluğu 40-250/ha ve dağınık ağaçlar 80-250/ha 200-400/ha 100 -250/ha
Ağaçların Özellikleri ve Bakımı Yaşlı. Seyrek budama. Karışık olabilir. Daha genç. Daha sık budama. Daha sık ağaç. Gövdesi küçük cinsler. Mekanik budama. Geleneksel plantasyonlarda yaşlı. Yenilerde genç, daha sık.


Zeytin ve Zeytinyağı Üretim Tesisleri

Ülke Yağhane Rafineri Pirina Tesisi Şişeleme Tesisi Sofralık Zeytin Tesisi
İspanya 2.500 29 53 440 404
İtalya 6.500 13 45 300 53
Yunanistan 2.800 27 42 90 256
Portekiz 930 8 13 49 30
AB 12.730 77 153 879 743
Türkiye 1.005 15 18 100 478

Ülkelere Göre Varyasyon

Ülke Varyasyon (%)
Dünya 26,7
AB 23,4
Tunus 49,8
Suriye 36,4
Türkiye 59,7
Fas 40,5

OCAK-MART DÖNEMİ ZEYTİNYAĞI İHRACATI

YILLAR AMBALAJLI(5 KG DAHİL) (TON) TOPLAM(TON)
2007 4.368 20.190
2008 2.437 8.111

UZZK YÖNETMELİĞİ HUKUKİ DEĞERLENDİRME

Konu : Resmi Gazete’nin 05.04.2007 tarih ve 26484 no’lu sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren, Ulusal Zeytin Ve Zeytinyağı Konseyi Kuruluş Ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin Anayasa ve yasaya uygunluk denetimlerine ilişkin incelemenin sunulmasıdır.
Yönetmeliğin 3.ç maddesinde, Genel Kurul’un Konsey üyesi kuruluş temsilcilerinin katılımıyla oluşturulacağı belirtilerek tanımlaması yapılmış ve genel kurulun kimlerden oluşacağı belirtilmiştir. Kanaatimizce bu şekilde bir tanımlama hukukun genel ilkelerine ve Anayasa’ya aykırıdır. Zira genel kurul, oluşturulacak tüzel kişiliğin en geniş ve yetkili kurulu olup, tüzel kişiliğin kendisi hakkında verilecek kararların alındığı bir merciidir. Düzenleme bu haliyle, gerçek kişilerin ifade ve karar alma haklarını kısıtlar niteliktedir. Kanaatimizce de, Anayasa’nın hukuk devleti, demokratik devlet ve kanun önünde eşitlik ilkelerini ihlal eder nitelikte bir düzenlemedir. Konseye üye olan bir kişi, şayet konsey üyesi kuruluş temsilcilerinden değil ise, genel kurul kararının iptali, istisnai durumlarda yönetim kurulu kararının iptali gibi, üyelerin veya tüzel kişiliğin haklarıyla doğrudan ilişkili bir takım tasarruflara karşı dava açma yoluna gidemeyecektir. Bu durum hukuk devleti ilkesine uygun olmayan sonuçlar doğurabilecektir.
Yönetmeliğin 4.2. maddesinde belirtilen kurucu üyelerin aidat ödemeyeceklerine ilişkin düzenleme de kanaatimizce yasaya aykırıdır. Konsey çalışmalarına katılım zorunlu olmayıp ihtiyari niteliktedir. Bu nedenle tüzel kişiliğin varlığını devam ettirebilmesi ve yasa ve yönetmeliklerle kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesinde en önemli ekonomik kaynak, üyelerden alınan aidatlar ve giriş kesenekleridir. Aidatlar konusunda bir kısım üyelerin aidat ödemeyecekleri hususunu düzenleyen madde yasaya aykırıdır.
Yönetmeliğin 6. maddesinde tarım, sanayi, ticaret, araştırma ve meslek kuruluşları üyeleri gurubu ile, üretici, tüccar ve sanayici grubu üyeleri olarak ayrı bir gruptan bahsedilmekle beraber, üretici, tüccar ve sanayici grubu üyelerinden ne kastedildiği açıkça anlaşılamamaktadır. 6.d. de belirtilen kişilerin, 6.a, 6.b ve 6.c maddelerinde belirtilen kişilerden ne farkı olduğu belirtilmelidir. Aksi takdirde hakkaniyetten uzak fiili durumların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Örneğin, 6.a’ya giren bir zeytin fidanı kooperatifine üye olan bir çiftçi, kooperatifi konsey genel kurulunda veya yönetim kurulunda temsil edecek şahsı seçtikten sonra ayrıca, sıfatının 6.d’de belirtilen koşullara uygun olduğunu beyan edip, ayrıca bu fıkraya dayanarak, grup üyesi olarak yönetim kuruluna girebilir veya bu gruptan genel kurula temsilci gönderebilir veya bizzat temsilci olabilir. Mükerrer kayıtları önleyebilecek bir hukuki mekanizma yönetmelikte düzenlenmediği gibi, düzenlense bile, bunun takibi uygulamada son derece zor olacaktır. Bu da aynı mekanizma içerisinde çifte oy kullanma hakkını verir ki, hukukla bağdaşır bir tarafı bulunmamaktadır.
Ayrıca 6. maddede belirtilen grupların yönetim kurulu üyelerini belirlemek amacıyla yapacakları seçimlerin, usul ve esasları düzenlenmemiş olduğu gibi, bu konuda herhangi bir merciiye görev ve yetki de verilmemiştir.
Madde 8.1’de üyelik şartları ve üye olmak isteyenlerden istenecek belgeler açıkça belirtilmemiştir.
Madde 8.2.’de, “Konseyin amaçlarına uygun davranmayan üyeler ile yönetim kurulunca, arka arkaya yapılan iki yazılı ihtara rağmen üyelik yükümlülüklerini yerine getirmeyen üyelerin üyelikleri Araştırma ve Danışma Kurulunun bu yöndeki raporu üzerine Yönetim Kurulunca en az bir, en çok üç ay arasında askıya alınır. Tebliğden itibaren yedi gün içerisinde karara karşı Yönetim Kuruluna itirazda bulunulabilinir. Yönetim Kurulu, itirazı takip eden yedi gün içerisinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Askı süresince, hakkında askı kararı alınan Konsey üyeleri Konseyin hiçbir faaliyetinden faydalanamaz ve askı süresince oy kullanamazlar.” şeklinde bir düzenleme getirmiş olup, düzenleme bu haliyle çok ciddi hukuki hatalarla doludur.
Öncelikle yazılı ihtara rağmen üyelik yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişiler hakkında Araştırma ve Danışma Kurulu’na rapor hazırlama yetkisi verilmesi, rapora istinaden Yönetim Kurulu’nun 1-3 ay arasında üyeliği askıya alabilmesi, keza itiraz halinde itirazın asıl kararı veren mercide yani yeniden Yönetim kurulunda görülmesi ve bu kararın kesin olması hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü, tüzel kişiliklerde yönetim kurulları icrai nitelikte organlar olup, üyeler hakkında tasarrufta bulunabilme hakkının, bu kurallara verilmesi durumunda, anayasanın demokratik hukuk devleti ilkesi çiğnenmiş olacaktır. Çünkü, üyeler, üyelik konumları hakkında karar vermek durumunda bulunan Yönetim Kurulu kararları aleyhinde sözlü, yazılı veya icrai eylem ve işlemlerde bulunamayacaklar, adeta konsey’in diktatöryel bir anlayışla yönetilmesinin yolu açılmış olacaktır. Çünkü 8.2’de belirtilen “Konseyin amaçlarına uygun davranma “ yükümlülüğü, subjektif bir kriter olup, kişiden kişiye değişebilir. Bu yorum farkı, konsey içinde farklı düşünen bireylerin etkisizleştirilmesi amacına yönelik olarak kötü niyetle kullanılabilir. Bu nedenle, üyelik hakkının iptali işlemine karşı, genel kurula itiraz etme hakkı tanınmalıdır.
8.3.e’de belirtilen suçları tüzel kişilerin işlemesi mümkün değildir. Bu nedenle, bu madde açıkça hukuk mantığına aykırıdır.
Tüm tüzel kişiliklerde üyeliği sona erdirme kararı genel kurula ait olduğundan yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar doğrultusunda, 8.5. maddede yasaya aykırıdır.
Aidatlar açısından farklılık öngören 10.3. madde de Anayasa ve yasaya aykırıdır.
10.2. madde de ikinci toplantının yeter sayısı, Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Araştırma ve danışma Kurulunun asil üyelerin 2 katından az olamaz denmektedir. 10.1. maddeye göre, genel kurul 15 kişilik temsilciler heyetinden oluşmaktadır. Yönetim kurulu asil üye sayısı 9, Denetim Kurulu asil üye sayısı 3 ve Araştırma ve Danışma Kurulu asil üye sayısı 9 olduğuna göre, ikinci toplantının yeter sayısı 42 olmaktadır. Genel Kurul üye sayısının 15 olduğu bir yapıda, birinci toplantıya göre daha az sayıda üyenin toplantıya katılması halinde bile yapılabilecek bir toplantıda yani ikinci toplantıda yeter sayısının 42 olması, matematik açıdan olduğu kadar, hukuk açısından da izaha muhtaç bir konudur. Bu koşullar altında yönetmelik kendi içinde çelişkili düzenlemeler barındırmaktadır.
Saygılarımla
Av. Mustafa ŞENEL

No comments: