Wednesday, February 13, 2008

İsmet Önder, zeytinyağında tüketicinin nasıl kandırıldığını anlatıyor


Tevfik GÜNGÖR / OLAYLARIN İÇİNDEN
Dünya
13 Şubat 2008,Çarşamba


Ayvalık'ta Derman Zeytinyağları'nı üreten İsmet Önder, ömrünü zeytinciliğe vermiş bir uzman. Zeytin ve zeytinyağı üretimi konusunda kendisi ile sohbetlerimde çok şeyler öğrenirim.

Şimdilerde zeytinyağı konusunda piyasadaki fiyatlar büyük dalgalanma gösteriyor.

İsmet Derman'dan nasıl olup da zeytinyağının çok farklı fiyatlarla satıldığını sordum.

Bana anlattıklarını aynen aktaracağım.

İsmet Önder diyor ki, "Zeytin ağacının varlığı, Doğu Akdeniz yöresinde MÖ 10.000 yıl öncesine dayanır.

Yabani (delice) olarak var olan zeytin ağacının ehlileştirilmesi ise MÖ 4000 yıllarında gerçekleşmiştir.

Zeytinyağının elde edilmesinin başlangıcının MÖ 2500 yılına kadar geri gittiğini gösteren Mısır'da kazılarda ortaya çıkan zeytin sıkma aletidir.

. Zeytinyağı önceleri, taş dibeklerde, ayakla çiğneyerek, mengenelerde, insan ve hayvan gücüne dayalı olarak basit yöntemlerle elde edildi.

Hijyenik ve ekonomik olmayan bu usuller, zamanla terk edilip, hidrolik pres ve kontinü sistemlerine geçildi.

Sistem ne olursa olsun, eytin danesinden elde edilen zeytinyağı, natureldir (tabiidir).

Eğer zeytin, sağlıklı ise ve temiz toplanıp, fabrikada temiz işlenirse "Naturel" yemeklik zeytinyağı elde edilir.

Zeytinyağı evsafına (kalitesine) ve asit derecesine göre sınıflara ayrılır.

Naturel sızma zeytinyağı, birinci yemeklik, ikinci yemeklik gibi sınıflara ayrılır.

Eğer zeytin sağlıklı değilse (kurtlu, çürük, hasarlı) genellikle ağacın dibine düşer (Buna dip zeytini denilir).

Dip zeytininden elde edilen zeytinyağı da natureldir ancak, yemeklik ev safında olmadığından (asidi yüksektir veya kalitesi kötüdür) rafinajlık zeytinyağı olarak değerlendirilir.

. Bu tip zeytinyağı rafine fabrikalarında kimyasal işleme tabi tutulur. Naturelliği kaybolur Bu zeytinyağına Rafine zeytinyağı denilir.

Bu tür zeytinyağı "Riviyera" çeşitleri olarak tüketilir.

Zeytinyağı ambalajının üzerindeki bilgiler Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olmalı ve (marka, sınıf, adres gibi) yanıltıcı bilgiler bulunmamalıdır.

Bu temel bilgilerden sonra şu soru gündeme geliyor:

"Tanrı'nın, insanlığa armağanı olan ve İtalyan Prof. Rubio Viola'ya 'Eğer zeytinyağı olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık' dedirten ve her türlü derde deva olan bu nimetten yararlanabiliyor muyuz?"

Çarşıdan, pazardan satın alarak yediğimiz zeytinyağının ne kadar saf ve ne derece kaliteli olduğunu bilebiliyor muyuz?

Çünkü son birkaç yılda o kadar çok marka ve türedi ki, insanın aklı karışıyor.

Eş değer bir zeytinyağının fiyatı bir satıcıda yüz, diğerinde iki yüz YTL ise markaları altında zeytinyağı satanların her biri ürününün kalitelidir olduğunu iddia edemez.

Türkiye'de üretilen kaliteli yemeklik zeytinyağının yüzde 98'i Ege'nin Körfez bölgesinden elde edilir.

Bu bölgenin var yılı, yok yılı üretim ortalamasi +/_ 20.000 tondur.+ /-5.000 tonu rafinajlık ise kaliteli naturel zeytinyağı +/_15.000 tondur.

Oysa Türkiye'de tüketilen zeytinyağı miktarı +_80.000 tondur.

Kaliteli natural zeytinyağı arzına karşı "kaliteli ve naturel" adı altında satılan zeytinyağı miktarı arasındaki büyük fark, tüketicinin nasıl yanıltıldığını ortaya koyuyor.

Zeytinyağı fiyatları arasındaki uçurumun nedenini de izah ediyor. Ancak unutulmasın ki kalitesiz zeytinyağının da yüksek fiyatla satılması yoluyla tüketicinin çift dikişli kandırılması söz konusu.

No comments: