Saturday, February 16, 2008

Zeytinyağı sektörünün en önemli sorunlarından biri: Tağşiş!


M. Hakkı YAZICI
mhyazici@gmail.com


Kaynak : Z&Z Dergisi 9.Sayı (Şubat-Mart 2008)

Hatırlayacaksınız Zeytindostu Derneği, “Türkiye’de zeytin ve zeytinyağının en önemli sorunu nedir?” konulu bir anket düzenlemişti. Zeytindostu grubuna üye yaklaşık 3 bin kişinin oy kullandığı bu anketin sonuçlarına göre;

- Zeytin ve zeytinyağı sektörünün en önemli sorunu olarak tanıtım ve pazarlama eksikliği ön plana çıkmış; ankete katılanların yüzde 34’ü sektördeki tanıtım ve pazarlama eksikliğini en önemli sorun olarak görmüştü;
-İkinci sırayı yüzde 28,3’lük payla kalitesiz üretim, denetim eksikliği ve tağşiş almıştı;
-Ankette üçüncü sırada yer alan sorun ise 20,5 ile hükümet politikaları olmuş;
-Zeytin ve zeytinyağındaki üretimi yetersiz bulanların oranı yüzde 8,3’de kalmıştı;
-Sektörde finansman sorunu olduğunu düşünenler yüzde 4,5 ile 5. sırada yer almıştı;
-Ankete katılanların yüzde 4,4 ise sektördeki sorunların diğer nedenlerden kaynaklandığını ifade etmişti.

Evet, tağşiş, zeytinyağı gibi değerli bir malın hem üreticilerinin, hem de tüketicilerinin kabusu.

Hikayeye göre, zeytinci bir önceki sezonda zeytinyağını sattığı tüccara telefon açmış. Selam sabah, hatır gönül faslından sonra konuşurken tüccar, “Bu sene sizin kasabadan yağ almayacağım,” demiş. Şaşıran zeytinci “Ama niye?” diye sorduğunda, “Geçen sene sizin kasabadan aldığım yağların bir kısmı tağşişli çıktı,” cevabını almış.

Sanki başından kaynar sular dökülmüş. Fırlayıp zeytincilerin toplaştığı kasabanın kahvesinde almış soluğu. Hışımla içeri girmiş.

“Kim ulan bizim kasabadan tağşişli yağ satan?!”
Ağzına kadar dolu kahvehanede çıt yok; sinek uçsa duyulacak. Uzun süren bir sessizlikten sonra, arka sıralardan ufak tefek bir köylü “Benim,” demiş.
Gözü dönmüş zeytinci, adamcağızın üzerine çullanmış, bir güzel dövmüş. Sonra geldiği gibi hışımla çıkıp, gitmiş. Dayağı yiyip perişan halde yere serilen köylü, kendine geldikten sonra muzip muzip gülerek “Kandırdım onu,” demiş.
Şakanın dozunu kaçırıp yok yere dayak yiyen köylünün tağşişli mal satmadığına sevinmek mi lazım? Herhalde dayak yediği için üzülmek, tağşişli mal satmak gibi onursuz bir iş yapmadığı için de sevinmek gerekiyor.

Tağşiş sadece ticari değil, aynı zamanda insan sağlığıyla ilgili ağır bir suç Tağşiş, adına kandırmaca, hile, dalavere, düzenbazlık ne derseniz deyin çok kötü bir şey…

Bir şeyin içine başka bir madde karıştırmakla, katıştırmayı anlatan, Arapçadan dilimize geçen, söylenmesi zor bu sözcüğü hileli yollara başvuranların sayısı arttıkça daha fazla duyuyoruz. Yasada böyle yazıla geldiğinden halen kullanımda olan bir sözcük. İngilizcedeki karşılığı ise Adulteration.

Tağşiş, ne yazık ki en fazla gıda üretiminde görülen bir hile şekli. Süte su; bala glikoz; sığır etine tavuk, hindi, koyun eti; kaliteli una kalitesiz un; meyve suyuna başka sıvılar katmak, karıştırmak en yaygın başvurulan tağşiş yöntemlerinden…
Sadece ticari bir suç olmanın da ötesinde insan sağlığı ile oynandığı için bir başka insanlık suçudur da.

Hele zeytinyağı gibi değerli, fiyatı yüksek bir üründe tağşiş olayına daha sıkça raslıyoruz. Güzellik başa bela… Diğer bitkisel yağlara göre fiyatı daha yüksek olan zeytinyağına pamuk yağı, ayçiçeği yağı, fındık yağı gibi ucuz yağlar sıkça karıştırılıyor.

YAZININ TAMAMINI Z&Z DERGİSİNİN 9. SAYISINDA OKUYABİLİRSİNİZ.

No comments: