Tuesday, February 12, 2008

Yunanistan Raporu:Dert Bir,.. Derman Bir




M. Hakkı Yazıcı

Bu yazı Z&Z Dergisi'nin 3.sayısında(Şubat-Mart 2007)yayımlanmıştır.


Bu yılı da tükettik

Sektörümüz açısından 2006 yılı sezonu, karışık; öncesi de bir o kadar tartışmalı başladı.

Neredeyse hasat bitti; artık toplanacak zeytinimiz kalmadı: Yakında sonuçları da öğreneceğiz. Yani takke düşecek, kel görünecek.

Bir çoğumuz daha hala stoklarımızdaki malımızı kaça satacağımızı; kar mı, yoksa zarar mı edeceğimizi bilemiyoruz. Halbuki sezona ne ümitlerle ve ne coşkulu girmiştik… Güya bu yıl var yılı olacaktı!

Sezon başında İzmir Borsa’sının rekolte tahminine göre 170 bin ton olacağı açıklanan zeytinyağı üretiminin, özel sektör kuruluşlarına göre 200 bin tonu geçeceği , 250 bin tona ulaşılacağı ileri sürülmüştü… Arkasından tartışmalar başladı.

Aslında tartışmalar bir çoğumuzu rahatsız etse de, tartışma yerine birlik çağrıları yapsak da bu durumun bir dinamizm içerdiği de ayrı bir gerçek.

Hepimizin artık ezberlediği bazı gerçeklere yeniden bir göz atalım:

Yıllık dünya zeytin üretimi 18 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 3 milyon ton.
İlk üç sırayı İspanya ( % 30), İtalya (% 24 ) ve Yunanistan ( % 18 ) alıyor. Bizim dördüncülüğümüzle, beşinciliğimiz bile tartışmalı. Biz eğer 4. isek de 3.Yunanistan açık ara önümüzde; nerdeyse bizden yaklaşık 2.5 kat fazla zeytinyağı üretiyor. Ve tabii ihracatı da ona göre…

Türkiye, dünyanın en büyük beşinci zeytinyağı üreticisi. Toprakları bizim beşte birimiz kadar bile olmayan Akdeniz’deki sınır komşumuz Yunanistan bizden önde.

Bilim ve tıp çevreleri tarafından uzun, kaliteli ömrün iksiri ilan edilen; kalpten kansere kadar pek çok hastalığa karşı koruyucu, iyileştirici etkisi olan; her türlü illete çare olduğu söylenilen bu muhteşem, mucizevi sıvıyı ne yazık ki biz pek kullanmıyoruz. Yunanistan'da kişi başına yıllık tüketim 22 litre iken, bizim ülkemizde ise bu miktar 1 litreyi bile zor buluyor.

Biz ne kadar ihraç edeceğiz; dökme mi, yoksa kutulu mu ihraç edelim, derken, her yıl yapılan yaklaşık 1 milyar dolarlık bitkisel yağ ithalatı da cabası.

Zeytinyağımızın ancak onbeşte birini kendi markalarımızla, göğsümüzü gere gere, ‘Made in Turkey' damgasını basarak dünyaya ihraç edebiliyoruz. Geriye kalan kısmını ise dökme olarak yabancı firmalar elimizden alıp, kendi markaları ve etiketleriyle ambalajlı olarak, yeniden piyasaya sürüyorlar.

Üzerimize sinmiş olan “Biz adam olmayız”, “Böyle gelmiş, böyle gider” kaderci yaklaşımından ve komplo teorileri üretme huyundan vazgeçmez isek işimiz zor…O zaman kaderimize razı olup ağlaşacak mıyız, yoksa savaşacak mıyız? Enginleri fethetme ruhuyla kollarımızı sıvayacak ve dünya sıralamasında İspanya’yı dahi geçecek miyiz? Tercih bizim…

Her şey değişecek, zaman gelecek, kendi markalarımızı kabul ettirip, kendi etiketlerimizle malımızı satacağız, diye ümit ediyoruz.


Ümitlenmek ya da ümitsizliğe kapılmak için komşunun durumuna bakmak bize fikir verebilir.

Sizinle de paylaşmak için tamamını, olduğu gibi çevirerek bu yazının kapsamına aldığım haberi ilk okuduğumda gülümsemeden edemedim. AFP’nin haberinin başlığında Yunanistan zeytinyağı üreticileri, “Bizim zeytinyağımızın İtalyan etiketi ile satılması artık son bulmalı,” diye feryat ediyordu.

Bizim tartışmalarımızın ana odak noktasını oluşturan bir konuyu; “Zeytinyağımızı Avrupalı alıcılara dökme satmak yerine, katma değeri daha yüksek fiyatlarla ambalajlı olarak satalım,” tartışmalarını hatırladığımızda, bizden yaklaşık 2.5 kat daha fazla üretim yapan, pazarda bizden daha güçlü olan Yunan üreticilerinin de dertli olmasını görmek insanı tabii ki şaşırtıyor… Komşunun derdi de aynıymış, diyoruz.

Muhtemeldir ki aynı derdin dermanı da aynıdır…

Yunan mitolojisine göre tanrılar zeytin ağacının altında doğarlarmış. İnanca göre tanrıça Athena, insanlara çok kısa sürede yaşamları için gerekli en önemli doğal ürünlerden biri olan zeytin ağacını armağan etmiş. Zeytin, Yunan kültürünün ayrılmaz bir parçası… İnsanlar, binlerce yıl, onun yağını yakıp ısındılar, aydınlandılar; sağlıkları için merhem gibi vücutlarına sürdüler; yemeklerine kattılar, meyvesini ekmeklerine katık yaptılar; kutsal törenlerinde kullandılar.

O kadar ki Yunanistan’da 3 bin yıl önce zeytin ağacını kesmenin cezası ölümdü.

Zeytinin bu denli önemli olduğu Yunanistan’la ilgili bilgilere şöyle bir göz atarsak;

Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki batı komşumuzun yüzölçümü 131.940 kilometrekare. Bunun beşte biri irili ufaklı adalardan oluşuyor. Yaklaşık nüfus ise 10.5 milyon kişi.

Zeytinyağı Yunanistan’ın en değerli ürünlerinden. Dünya üretiminin yaklaşık % 18’ini üreten bu ülkede 350 binin üzerinde aile hayatını bu işten kazanmaktadır.

Dünyada kişi başına tüketilen yıllık zeytinyağı sıralamasında 22 litre ile Yunanistan ilk sıradadır. İtalyanların ve İspanyolların tükettiklerinin iki misli zeytinyağı tüketmektedirler. Sadece kişi başına 1 litre zeytinyağı tüketilen ülkemizle karşılaştırdığımızda 20 katı fazla tüketim gözlemlenmektedir.

Yunanistan’da zeytin üreticilerinin önemli bir bölümü 3-5 hektardan daha az toprağı olan küçük çiftçilerden oluşur. Zeytinyağı fiyatlarının oluşumunda en yüksek maliyet payı % 50 ile zeytin hasadından kaynaklanmaktadır. Zeytinliklerin ve yağhanelerin önemli bir kısmı yüz seneden fazla bir zamandır faaliyettedirler. Ve üretimlerinin tamamına yakınını düşük fiyatlarla yerli tüccarlara ya da ihracatçılara satmaktadırlar. Yağhanelerin yaklaşık % 80’i modern kontinü makinelere geçmişlerdir. Zeytinlikler de aşılama, sulama, budama, bakım açısından daha verimli bir duruma gelmişlerdir. Bununla birlikte orada da, bizdekinden az olsa da aşılanmamış deliceler, düşük verimli bakımsız yaşlı ağaçlar, çevre sorunu yaratan karasu derdi vardır.

Ülkede yaklaşık 3.000 sıkma, 220 şişeleme tesisi bulunmaktadır.

Yağ üretiminin % 30’u Girit’te, % 26’sı Peloponnesos’ta, % 10’u Lesvos’ta (Midilli), % 10’u İon Adaları’nda, geriye kalan % 24’ü de ülkenin diğer bölgelerinde yapıldığı Yunanistan’da tüketilen yemeklik yağın % 80’i zeytinyağıdır.

Yunanistan’ın yıllık zeytinyağı üretimi, yaklaşık 400 bin tondur. Üretiminin % 70’i Extra Virgin Zeytinyağıdır.

Üretiminin yaklaşık üçte birini ( 135 bin ton ) ihraç etmektedir. Üretimde dünya 3.’sü olmakla birlikte Extra Virgin Zeytinyağı ihracatında en büyük ihracatçı konumundadır. Bu da büyük ölçüde dökme ihraç edilen Yunan zeytinyağının üstün kalitesini, organoleptik değerler açısından mükemmelliğini göstermektedir.

Yunan zeytinyağının % 90’ı Avrupa Birliği ülkelerine satılmaktadır. Bunun da % 80’i dökme, % 10’u Yunan markaları ile ambalajlanmış olarak yapılmaktadır. İhracatın yaklaşık 100 bin tonu İtalya’ya yapılmaktadır.Bu arada Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Japonya, Çin gibi alternatif pazarlara artan oranda bir yöneliş vardır.

Son yıllarda önemli bir değişim varsa da uluslararası pazarda Yunan markalı zeytinyağlarının varlığı hala çok küçüktür.

Yani Yunanistan zeytinyağı üreticileri hala dertli; ama bir çıkış arıyorlar, durumu değiştirmek için tedbirler alıyorlar. Bizler de dertliyiz. Karşılaştırdığımızda bizim çok daha fazla dertli olmamız olağan…Ancak bunu kader gibi kabul etmeden çaba içinde olmalıyız. Arayışlarımızda belki komşunun deneyimi bizler için örnek olacaktır. İncelemekte, izlemekte fayda var.

Kaynaklar :
- Union of Grek Olive Oil Producers (SEVITEL)
-Olive Oil Production in Greece, Paul Vossen

……………..

Komşunun Feryadı :

“Bizim zeytinyağımızın İtalyan etiketi ile satılması artık son bulmalı,” diyor Yunanistan

( AFP, Atina- 09/08/2006)
Çeviri : M. Hakkı Yazıcı

Yunanistan, yıllık 400 bin ton üretimiyle dünyanın en büyük üçüncü zeytinyağı üreticisi. Tüketicilerin önemli bir kısmı, bu ülkenin kendi ürününü dökme olarak İtalya’ya ihrac ettiğinin; ihrac edilen bu zeytinyağlarının da işlenip, paketlenip İtalyan markaları ile tekrar pazara sürüldüğünün farkında değil.

Yunanistan Maliye Bakanlığı resmi verilerine göre, gerçekleşen yaklaşık 100 bin tonun üzerindeki zeytinyağı ihracatının ancak yüzde altısı Yunan markaları ile yapılabilmektedir.

Fakat Uzakdoğu’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen, artış eğilimi gösteren taleplerin
verdiği umutla Yunan üreticileri, Yunanistan malları üzerindeki yabancı markaların hegemonyasına daha fazla hoşgörülü olmayacaklarını ifade etmektedirler.

“Stratejimiz, şu anda çok az varlığımızın olduğu, ancak yüksek potansiyeli olan Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Japonya
gibi pazarlarda kalıcı bir durum elde etmektir,” diyor Yunanistan Zeytinyağı Üreticileri Birliği (Sevitel) Başkanı Gregory Antoinadis.

“Biz, pazarlama anlamında geç başlayanlardan olabiliriz, fakat bizim uzun vadeli amacımız, yabancı rakiplerimiz gibi icraatta bulunmaktır,” diye ekliyor.

Yunan zeytinyağı sektörünün tanıtıma cari olarak bir yılda yaklaşık 10 milton Euro (12 milyon ABD Doları) para harcadığını söylüyor Antoniadis. (AFP)

Yunan devleti, bu yıl, “2006 Zeytin ve Zeytinyağı Yılı” destekleme tedbirleri kapsamında 5 milyon Euro’dan daha fazla katkıda bulunmuştur.

Programın parçası olarak, Atina Uluslararası Havaalanı’nı kullanan turistlere ücretsiz zeytinyağı şişeleri hediye eden bir oluşum gerçekleştirilmiştir.

Koronel kalp hastalıklarının azalması ve zeytinyağı tüketimi arasındaki ilişkiyi gösteren son çalışmaların da katkısıyla, -uluslararası ödülleri pek çok defa alan- Yunan üreticilerinin geleneksel üretim yöntemlerini geliştirme yollarını arama umudu, onların organik ve gurme marketlerine ulaşmalarına yardımcı olacaktır.

Ancak, doğası gereği -küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan, zeytinlerin elle toplanıp kooperatiflerde sıkıldığı -Yunan sanayisi oldukça karmaşık bir pazarlama çabasına sahiptir, diyor Yunan Dış Ticaret Kurumu (HEPO) Pazar Uzmanı Christina Sotiropoulou.

“Kendi zeytinyağımızı kendimiz şişeleyip, satmak konusuyla çok ilgiliyiz, fakat Yunanistan küçük bir ekonomi ve yabancı firmalarla onların alanında rekabet edecek birinin finansal güce ihtiyacı var,” diye devam ediyor.

25 Yunan zeytinyağı markası, AB’nin Menşei Koruma ( Protected Designation of Origin-PDO) ve Coğrafi İşaretleme ( Protected Geographical Indication-PGI) kurumlarına kayıtlıdır, bunların 9’u Girit Adası’ndandır.

Fakat kaliteli ürün üretmek yabancı pazarda varolmak için tek başına yeterli değil, diyor Fransa’ya PDO’da tescilli Sitia Markasıyla ihracat yapan işletmeci George Papakirikos.

“Ben on yıl önce, pazarlamaya başladığımda bu yağ, Girit Adası dışına asla çıkamıyordu ve bir parfüm şişesine benzeyen ambalajlarda, Yunanca etiketle satılır durumdaydı,” diyor. “Çok kısa sürede talebin yüksek olmayacağını fark ettim.”

Şimdilerde ürün, İtalyan tarzı şişelerde, Fransız etiketiyle ambalajlanıyor ve satışlar canlı,” diye ekliyor.

Ve aynı son yıllardaki kendi kişisel iş kalkışmasında olduğu gibi, diğer Yunan işletmecilerinin de hızla sektörün pazarlama yöntemlerini öğrendiğini söylüyor, Papakirikos.

“Yunan üreticileri, fuarlarda varlıklarını artan bir şekilde hissettiriyorlar. Tanıtımlarında kendi yağlarının mükemmel bir kaliteye sahip olduğunun insanlar tarafından farkına varılması için çaba harcıyorlar,” diyor.

“Fakat İspanyol ve İtalyanların açtığı arayı kapatmanın güç olacağını, bunun zaman alacağını,” ifade ediyor.

No comments: