Tuesday, March 04, 2008

Saça ve cilde köy sabunu


NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ
Milas Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma-Tanıtma Vakfı (MİÇEV) Y.K.Ü.
Radikal 2
02/03/2008


Zeytinciliğin yapıldığı her yerde bilinen ve yapılan 'köy sabunu' artık tarihe karışmak üzere

Yemeklerde kullanılamayacak derecede asitli olan zeytinyağlarının, köy evlerinin bahçe veya avlularında büyük kazanlarda/bidonlarda kaynatılmasıyla elde edilen sabunlara, "köy sabunu" adı verilir. Marketlerin vitrinlerinde çeşitli renkler kalıplar ve ambalajlar içinde satılan sabunlardan daha irice kalıplar halinde olan "köy sabunları", fabrika ürünü sabunlara göre daha doğal, klasik ve eski yöntemlerle elde edilir. Bir anlamda o, ileri teknoloji ürünü sabunlara göre, geleneği/geçmişi ve sıradanlığı temsil eder.

Zeytinciliğin var olduğu Anadolu'nun her yerinde ve köşesinde, "köy sabunu" yapılır. Yemeklerde kullanılamayacak kadar yüksek asitli, boğazda ve midede yanma yapan yağlar biriktirilir. Biriktirilen bu yağlar; bazen bir yıllık olur, bazen birkaç yıllık... Bir kişinin yağları, sabun yapmak için yeterli değilse, komşular veya eş dost yağlarını biraraya getirerek, ortaklaşa, kolektif bir şekilde (imece) sabun yapımını kotarırlar. (Ve herkes, yağları oranında sabun alır.) Önemli olan asitli yağların yabana gitmemesi/ziyan olmaması ve bu yağların, bir başka şekilde kullanım için yeniden değerlendirilmesidir. Asidi yüksek olsa da, sonuçta bu yağ, bir ekonomik değerdir ve doğaya dökmek olmaz...
Büyük ve derin kazanların içine konulan sabunluk zeytinyağları, içine belli bir oranda kostik atılarak (sabunun katkı maddesi kostiktir) odun ateşinde kaynatılır. Kaynatma işlemi, zeytinyağı sabun hamuru kıvamına gelinceye kadar devam eder. Kostiklenmiş zeytinyağı kaynarken, kazanın dibinin tutmaması için uzun ve kalın bir sopayla, belli aralıklarla karıştırılır ve yine belli aralıklarla kazanın alt hizasındaki musluktan, kazanın dibinde biriken karasu (kızılsu) bir tencerenin veya kovanın içine alınarak dışarı boşaltılır. Kızılsu alma işleminin sık sık yapılması gerekir. Eğer bu yapılmazsa, kazanda kaynayan kostik ve zeytinyağı karışımı alaşım, sabunluk kıvamına gel(e)mez. Sabunu yapacak olan usta, kazandaki sabun hamurunun kıvamını bulup bulmadığını anlamak için bir miktar sabun hamurunu sol elinin avucunun içine koyar, diğer elinin işaret parmağıyla bunu ezer ve böylece kıvama gelip gelmediğini anlamaya çalışır. Eğer zeytin hamuru kıvamını bulmuşsa, kaynatma işlemine son verilir. Kıvam henüz oluşmamışsa, kaynatma işlemine bir süre daha devam edilir...

Erkek işiymiş...
Kıvamını bulan zeytin hamuru, kovayla alınarak, önceden hazırlanan, altı naylon serili ve etrafı ahşap dilmelerle çevrili sergiye dökülür. Sergideki sabun hamurunun kalınlığı, dört parmak yüksekliği kadardır. Sergiye dökülen sabun hamurunun suyunu çekmesi ve sertleşmesi için, bir gece beklenir. Sergideki sabun hamuru sabaha kadar suyunu çeker ve hafif sertleşir. Bu, kesim için en uygun zamandır. Biraz daha geç kalınırsa, daha da sertleşen sabunluk tablayı kesmek zorlaşır. Yumuşak haldeyken, sabunluk tabla, düzgün bir şekilde dilimler halinde kesilir ve bundan sonra sabun kalıplarının iyice kuruması için beklenir. Gün içinde de, dilimlenen bu kalıplar, tek tek toplanır.
Toplumda, eskiden beri, sabun yapma işi, "erkek işi" olarak bilinir ve genelde bu işi erkekler yapar. Feodal anlayışa göre, kadının yeri evidir ve kadın, elinin hamuruyla erkek işine karışmamalıdır... Günümüzde bu anlayışa karşı gelen ve üretimde yer alarak bu anlayışın yanlışlığını ortaya koymaya çalışan kadınlarımız da var... Ayten Yıldırım, onlardan biri. Ayten Yıldırım, bir sabun ustası, "köy sabunu" yapıyor. Ayten Yıldırım, önce kendi sabunluk yağlarını işlemeye başlamış. Daha sonra da, çevresinin isteği üzerine, eşe dosta sabun yapmaya başlamış. O, ilerlemiş yaşına rağmen, çevresindekilerin ricasını kırmayarak, sabunluk zeytinyağı kazanlarını kaynatmaya ve sabun yapmaya devam ediyor. Ayten teyze gibi, sabun yapan başka kadın ustalar da var çevremizde. "Köy sabunu"nun, kostik dışında bir katkı maddesi içermediği için daha doğal olduğunu, saçları canlı ve diri tuttuğunu, kepek yapmadığını, banyoda kullanıldığı takdirde tenin daha sağlıklı hale geldiğini belirten Ayten Yıldırım, kendisinin şimdiye kadar bundan başka sabun kullanmadığını ve bundan sonra da kullanmayacağını söylüyor. Ayten teyzenin bu söyledikleri, yaşamı süresince gözlemlerine dayanan bir tespiti olsa gerek...
"Ayten usta"nın bu gözlem ve değerlendirmeleri, bazı kimseler tarafından da paylaşılıyor olacak ki, bugün, büyük-küçük tüm kent ve semt pazarlarında, "köy sabunu" aranıyor. Günümüzde çokça satılan, fabrika ürünü renkrenk, çeşitçeşit, kokulukokusuz sıvı ve kalıp sabunların yanında, "köy sabunu", nostaljik ve kültürel bir değer olarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Ninemizin, dedemizin sabunu olan "köy sabunu" da belki bir süre sonra teknolojik üretimlere yenik düşecek, kimse onunla uğraşma gereği duymayacak ve böylelikle birçok değerimiz gibi, o da toplumsal yaşantımızdan silinip gidecek.

No comments: