Sunday, June 08, 2008

NEDEN''DİR''? in NEDENİ''DİR'' anlatmak istediğim

Erol Avni Bozkurt

Sektörümüzün gündeminde olan, zaman zaman alevlense de zaman zaman durulan, konuşulan, tartışılan ama bugünkü koşullar devam ettiği sürece de hiçbir zaman gözardı edilemiyecek olan Dahilde İşleme Rejimi namı diğer ''DİR'' her zaman karşımıza çıkacaktır.

Bugüne kadar sektörümüzde bu konu sadece üretici-ihracatçı fayda ilişkisi adına değerlendirildi. Sanayici ve ihracatçılar ülkenin genel ekonomik durumunun yanısıra son yıllarda yaşanan kuraklığın da etkisiyle yeterli ve dünya piyasa fiyatlarına uygun maliyette hammadde bulamadı. Bu elinde olmayan koşullarla mücadele edebilmesi için, DİR bir çıkış yolu, hatta var olma mücadelesi idi. Bu haykırışların ne kadar doğru olduğu zaten yavaş yavaş önümüze gelen rakamlarla ispatlanıyor. Tüm fikirleri, düşünceleri reddedebilirsiniz ama matematiği reddetmek mümkün değil; sektörümüzün geçen dönem ihracat tutarı toplamını, bu yılki aynı dönem ihracat tutarı toplamından çıkarıp, bulduğumuz sayıyı yine geçen yılki toplam rakama bölersek çıkan sonuç yüzde düşüşü verir. Yani uzun lafın kısası ihracat düştü, işlemle sağlamasını da yaptık.

Şimdi bunun sonuçlarının ne olacağını, hangi pazarları kaybedeceğimizi, sanayici ve ihracatçılarımıza bunların yansımalarını anlatmaya gerek kalmadı, çünkü artık yaşamaya başladık.

Peki, bu dönem DİR kapsamında ithalat yapılmadı, sonuç ne oldu? Daha mutlu sanayicilerimiz mi var? İhracatçılarımız mı daha keyifli? Ya da en önemlisi üreticilerimiz dört başı mamur mu dolaşıyor? Evet, mutlu olan kim? Durumu iyileşmiş bir kesim mi var? Tabii ki yok.

Peki, yukarıdaki bakış açısını değiştirsek ve bu kez bambaşka bir perspektiften düşünsek, belki de hiç aklımıza gelmeyen bir şeyi düşlesek, hayal etsek, büyük düşünsek.

DİR kapsamında ithalat yapacak olsak aklımıza ilk hangi ülkeler geliyor? Tabii ki Mısır, Suriye, belki ileriki yıllarda diğer komşu ülkelerimiz.

Şimdi burada durup düşünmemiz gerekiyor, evet şu anda bu ülkelerde zeytin fiatları çok ucuz ama servis, altyapı bizden çok geride. Benim görüşüm bizim seviyemize ulaşmaları için en az bir on yıla (o da iyimser bir tahminle) ihtiyaçları var. Ama çok daha önemlisi vizyon ve mantaliteleri, bunun değişmesi bir nesil alır. İşte esas fırsatımız burada, bizim ihracatçımızın, sanayicimizin verdiği servisi vermeleri mümkün değil. Hangimizin firmasında bir müşteriden alınan bir mail aynı gün yanıtlanmıyor? Ya da hangimiz bir yükleme tarihini müşterimize bildirirken başına inşallah koyuyor? Bu ülkelerde işler şu anda böyle sürmekte, bunu bir Avrupalının veya Amerikalının anlaması mümkün değil. Bugünün global ticaretinde kalite bir ölçü değil, kalite olmazsa zaten iş bile konuşulmuyor, yani artık bir meziyet olmaktan çıktı. Fiyat tabii ki önemli, o da her zaman kabul edilebilir aralıkta olmak zorunda. Ama firmayı öne çıkaran 2 önemli unsur var; 1.Servis 2.Kişisel ilişkiler. İşte ülkemiz sanayicisi ve ihracatcısı bu konuda gerek Mısır, gerekse Suriye’nin çok ilerisinde; eminim ki birçok Amerikan veya Avrupa firması bizlerin organizasyonunda Mısır malını almayı ordan direkt almaya tercih edeceklerdir üzerine ilave maliyeti de ödemeye hazır olarak. Aslına bakarsanız bu bir görüş de değil, şu anda bu konuda teklifler gelmekte, eminim ki birçok firma da bu tekliflerle karşı karşıya. O halde Türkiye neden bölgenin bir zeytin ve zeytinyağı üssü olmasın? Bunun ne sakıncası olabilir? Bundan kim zarar görebilir? Arap ülkelerine satılan salçanın en büyük miktarı neden Dubai ye gitmekte? Üstüne kuş mu konduruyorlar? Tabii ki hayır, çünkü servis ağları çok iyi, orayı bir ticaret merkezi haline getirmiş durumdalar. Bunu zeytin ve zeytinyağında biz niye yapmayalım, bunca yıldır yaptığımız mücadelelerin, edindiğimiz tecrübenin, dünya pazarlarını tanımamızın avantajlarını niçin değerlendirmeyelim? Bundan kim zarar görebilir ki?

Hemen ilk ve tek akla gelen soruya cevap vereyim. Türkiye’nin zeytinleri ne olacak? Bu kadar dikim yapılmışken artan mahsul elde mi kalacak? Hayır, bu mahsulü değerlendirmemek zaten işletmelerimizi çalıştırmamak demektir. Böyle bir şey zaten en çok bizlere zarar verir, bizlerde atıl üretim kapasiteleri olduğu gibi atıl satış kapasiteleri de mevcuttur. Artan ürünle atıl üretim kapasitelerimiz, DİR kapsamındaki ithalatla da atıl satış kapasitelerimiz dolacaktır.

Dünya küçük, zeytine olan aşkımız büyük...

No comments: