Wednesday, June 04, 2008

Tarımsal üretimde verimlilik atılımının tam zamanı

Faruk Türkoğlu
Referans
05 Haziran 2008,Perşembe


Daha 1970 yılında Türkiye tüm göstergeleriyle bir tarım ülkesiydi. O yıllarda milli gelirin yüzde 35'i tarımdan elde edilir, işgücünün üçte ikisi tarımla ilgili işlerde çalışırdı. İhracatımızın kare ası pamuk, tütün, incir ve üzümdü. Sanayileşmenin hız kazandığı yıllarda tarım sektörü kendi haline bırakıldı. 1980'den sonra faiziyle döviz kurlarıyla ve borsasıyla finans, 90'lı yıllarda ise bilişim sektörü önem kazanınca tarım sektörü iyice unutuldu. Tüm dikkatimizi menkul kıymetler, türev ürünler ve benzeri kâğıt parçalarına yöneltince, tarım ekonominin üvey evladı gibi oldu. Dünyada tarımın 10.000 yıl önce ilk kez yapıldığı ve Fırat ile Dicle nehirleri boyunca uzanan "Bereketli Hilal"de verimlilik giderek geriledi. Diğer ülkelere tarımı öğreten insanların toprakları zamanla çoraklaştı. Tarımın gölgede kalmasının izleri medyada da görüldü. Başarılı girişimcilere ödül verildiğinde hep sanayiciler ve bankacılar akla geldi. Medyadaki haberlerin çoğunluğu sanayi ve hizmet sektörleri ile ilgili oldu.

Günümüzde bile Referans'ın her hafta verdiği "Tarım" eki dışında, sektörle ilgili haberlerin sayısının az olduğunu fark edebilirsiniz: Köşe yazarlarının bir bölümü, aldığı tarımsal krediyi çocuklarının düğünlerine harcayıp geri ödemeyen ve işletmesinin verimliliğini yükseltemeyen bir köylü profili çizer. Bazı ekonomistler ise tarım sektörünün, ekonominin sırtında ağır bir yük olduğunu kanıtlamaya çalışır ve gerektiğinde gıda ithalatı yapılmasını önerir. İnovasyon, verimlilik ve yalın yönetim gibi kavramlar ele alındığında nedense hep tarımın dışındaki sektörlerden örnek verilir. Tarımla ilgili istatistik çalışmalarının güncelleşmesi maalesef ihmal edilir. Tarım stratejisi ile ilgili resmi belgelerde en taze veriler sekiz yıl öncesine aittir. Ayrıca tarımla ilgilenen sivil toplum örgütleri ve odalar da daha fazla destek ödemesi koparabilmek için sektördeki durumu genellikle olduğundan kötü gösterir.

Fiyat şoku ile gelen uyarı
Bu durum tarımsal ürünlerde artan fiyatlar sonrasında değişti ve tırmanan fiyatlar herkesin aklını başına getirdi. Uzun yıllardan sonra buğdayın ton başına fiyatı iç ve dış pazarlarda 375 dolarda eşitlenince tarım sektörünün önemini herkes anladı. Türkiye'de değil, diğer dünya ülkelerinde de çoğunlukla kendi haline bırakılmış gibi görünen bu sektör, son iki yılda tarımsal ürün fiyatlarının hızla yükselmesinden sonra ekonomik gündemin ilk sıralarına terfi etti. En önemli nedeni nüfus ve talep artışı olan bu fiyat tırmanışları hükümetleri ve uluslararası ekonomik kuruluşları tarımla ilgilenmeye zorladı.

FAO'nun (Gıda ve Tarım Örgütü) ve OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) Roma'da şu günlerde devam eden toplantısında tarımda üretimin ve verimliliğin artırılması için yeni yollar aranıyor. Toplantıdaki tespitler şu iki nokta üzerinde yoğunlaşıyor:

- Tarımsal ürün ve gıda fiyatları, bugünkü düzeylerinden biraz gerilese de gelecek 10 yıldaki fiyat düzeyi, geçen 10 yılın epey üstünde kalmaya devam edecek.

- Tarımsal ürün pazarlarında oynaklık (volatilite) düzeyi geçmiş dönemlere göre daha yüksek olacak. Fiyatlardaki iniş-çıkışlar, özellikle küçük üreticileri ve yoksul ülkeleri zorlayacak.

Türkiye, bu iki gerçeği dikkate alarak tarımda yeni bir atılımı başlatmak zorunda. Süresi 2007'de dolan ve bir ölçüde başarılı sonuçlar alınan Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP) yerine hazırlanacak yeni bir atılım stratejisi temel sorunların çözümüne katkıda bulunabilir.

İşsizliğin çözümü tarımda
Geçen yüzyılın sonlarına doğru işgücünün yüzde 45'i tarım sektöründe istihdam edilirken 2008 yılında bu oran, yüzde 27'ye kadar geriledi. Tarımda açığa çıkan işgücünün az bir bölümü sanayide istihdam edildi. Hizmetler sektöründe çalıştırılanların dışındaki nüfus ise işsizler ordusuna katıldı. Mevcut eğilim devam ettiği takdirde işgücü içinde tarımda çalışanların payı 2015'te yüzde 18'e, 2023'te ise yüzde 14'e kadar gerileyecek. Tarım kesiminde açığa çıkan işgücü ister istemez kentlere göç ederek işsizliği artıracak, işsizlik sosyal huzursuzlukları ve siyasi istikrarsızlığı ağırlaştıracak. Türkiye tarımının, dünya ekonomisiyle bütünleşmesini sağlayacak bir atılım stratejisi uygulanmadığı takdirde milli gelirdeki büyüme oranını yükseltmek zorlaşacak. Tarımda modernleşme gerçekleşmediğinde, tarım sektörü güçlü AB üyesi ülkeler, Türkiye'nin tam üyeliğine çeşitli bahanelerle karşı çıkacak. Ancak AB üyesi ülkelerdeki Türkiye karşıtlarının esas korkusu ortak tarım politikası (OTP) gereği çiftçilerimize ödenmesi gereken milyarlarca euroluk destek ödemeleri olacak.

Tarımda mevcut düzenin devam etmesi ve reformların ertelenmesi, ürün ithalatını artırdığı gibi, gıda fiyatları aracılığı ile enflasyon düzeylerini hep yüksek tutacak. Çünkü son 15 yıl dikkate alındığında tarımdaki toplam üretim artışı, toplam nüfus artışını geçemiyor.

Tarımdaki bir atılım ise çok sayıda sorunun çözümü olacak: Tarımsal ürün ihracatında sürdürülebilir bir artış, cari işlemler açığını azaltacak. Tarımdaki yeni bir verimlilik atılımı ise iç göç eğilimini zayıflatacak ve gelir dağılımını düzeltecek. İşsizliğin azalması popülizmin önünü kesecek.

Tarımda ayrı dünyalar
Devletten önemli bir destek almamasına rağmen meyvecilik ve sebzecilikte verimlilik düzeyi, AB ortalamalarına epey yakın düzeyde bulunuyor. Hububat üretimi ve hayvancılıkta ise verimlilik düzeyi AB'deki düzeyin gerisinde kalıyor. Bu iki ayrı dünyanın bütünleştirilmesi ve tarıma dayalı sanayi dallarının modernleştirilmesi AB'ye tam üyelik sürecini de kısaltabilir.

Atılım için tarımda yenilikçiliğe, ürün farklılaştırılmasına ve katma değerin yükseltilmesine öncelik vermek gerekiyor. Örneğin fiyatı 1 dolar dolayında olan domatesin kokusu, aroması ve tadı geliştirildiğinde dünya pazarlarında 5 dolara kadar alıcı bulabiliyor. Araştırma-geliştirme çalışmalarının getirisi, tarımda sanayi dallarındaki kadar yüksek olabiliyor. Ürün, tarım teknolojisi, iç ve dış pazarlar ile tüketici tercihleri hakkındaki bilgiler, kısa sürede katma değeri yükseltiyor. Tarımsal işletmeler, adeta bir fabrika disiplini ile çalıştırıldığında verimliliği yükseltmek kolaylaşıyor.

Yeni dönemin gündemi
Tarım sektöründe yapısal sorunlar ile birlikte, aşağıdaki önlemleri de içeren yeni bir strateji, verimliliği yükseltir ve tarım sektörünün dünya ekonomisi ile bütünleşmesini kolaylaştırabilir:

- Kırsal kalkınma çalışmaları, tarımsal sanayi ve pazarlama konularını da içerecek şekilde geniş kapsamlı olarak ele alınmalı. Mevcut hal sisteminin, derecelendirme, sınıflandırma ve kayıt altına alma işlerini de kapsayarak modernleştirilmesi, üreticilerin önünü açabilir.

- Küçük işletmelerin kooperatifler içinde örgütlenerek veya ortaklık kurarak, geçimlik üretimden kurtulmaları desteklenmeli. Büyük tarım işletmeleri veya hipermarketler ile dikey örgütlenme içine girip, sözleşmeli üretim yapanların korunması ise tarımda orta sınıfı güçlendirebilir. Sözleşmeli çiftçilik sistemi, üreticiyi hem ülke ekonomisi ile bütünleştirir hem de bağımsızlığını korumasına imkân verir.

- Sayıları 35 bin dolayında olan ziraat mühendislerinin, kırsal alandaki tarımsal üretime doğrudan katkı yapmasını sağlayacak örgütlenmelere gidilmeli.

- Modern tarım işletmelerinin kurulmasının teşvik edilmesi ile verimliliğin yükseltilmesi hedeflenmeli.

- Türkiye'de tarımsal ürün fiyatlarının, AB'deki düzeyleri ile karşılaştırılması ve farklılıkların azaltılması için 10 yıllık bir geçiş dönemi planlaması yapılmalı. Bu planlama geciktiği takdirde çiftçiler, önemli gelir kayıplarına uğrayabilir.

- Tarladan sofraya denetim sisteminin oturtulması için tarımla ilgili görüşmeler beklenmeden önlem alınmalı.

- Tarımsal ürün standartlarının, AB'ye uyumlu hale getirilmesi ile artacak maliyetlerin karşılanması için çiftçilere bazı destek ve teşvikler sağlanmalı.

No comments: