Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Wednesday, December 19, 2007
Bu tesise sadece zeytinyağı girebilir
Durmuş Odabaşı
Adım Adım Ege
Yeni Asır
19 Aralık 2007,Çarşamba
Türkiye zeytin ve zeytinyağı üretim ve pazarında söz sahibi üretici kuruluşu Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'ndeki tesislerine gidiyoruz.
Girişteki pano dikkati çekmeyecek gibi değil;
"Bu tesise, zeytinyağından başka yağ giremez."
Birliğin Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin ile randevumuz var ama, önce Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü'ndeki arkadaşlarımız, Basın Danışmanı Zehra Uğur ve yardımcısı Arzu Demirezen'e uğrayacağız.
Bir çay içimi kadar sohbetin ardından, Başkan Cahit Çetin'in makam odasına geçiyoruz.
Sadece gazetelerde çıkan fotoğraflarından ve katıldığı televizyon programlarındaki görentülerinden tanıdığım Cahit Bey'le "canlı" olarak ilk karşılaşmamız.
Odada ilk olarak dikkatimizi çeken şey, uzun bir komodinin üzerine sıralanmış zeytinyağı şişeleri oluyor.
Her birinin üzerinde bir Ege kentinin ismi var.
Öğreniyoruz ki; şişelerin üzerindeki isimler, Tariş'in Ege geneline yayılan 33 Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'ne aitmiş.
İçlerindeki yağlar da, o yörelerin saf zeytinyağları.
Cahit Bey'le sohbeti ayak üzeri açıyoruz;
- Bu koleksiyonu ne amaçla yaptınız?
- Türkiye'de çok çeşitli zeytin, Tariş'in bölgesinde de 2 önemli varyete var. Bunlardan birisi Edremit Körfez Bölgesi'nde "Edremit yağlık" olarak tabir ettiğimiz, diğeri ise Güney'de "memecik" varyeteleri. Biz "Kuzey Ege Zeytinyağları" ve "Güney Ege Zeytinyağları" olarak iki coğrafi işaret aldık. Kooperatiflerimiz Ege Bölgesi'nde yaygın bir alanı kapsadığı için çok çeşitli lezzet faklılıkları var.
Bu koleksiyonun adı Ege koleksiyonudur. Şimdiye kadar Anadolu, zeytinyağını tek bir lezzetle tanıdı. Halbuki zeytinyağındaki ayrı lezzetlerin farkındalığına varılmalıdır. Bizim amacımız, öncelikle Türkiye'de zeytinyağı kültürünü yaygınlaştırmak, sonra da herkesin beğenebileceği zeytinyağını seçme hakkını tanımak. Bu koleksiyon da o amaçla oluşturuldu. İsteyen, istediği yörenin yağını bulabilsin, tadabilsin diye...
Tariş Zeytinyağı Birliği, Ege genelindeki 33 yörenin zeytinyağını ayrı ayrı şişeleyip pazara sunmuş. Hepsi de farklı tadları taşıyan yağlardan isteyen istediği yörenin ürününü satın alabiliyor. Ege Koleksiyonu adı ile piyasaya sunulan yağları gösteren Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, "Bu koleksiyon, insanımızın seçme hakkına saygının en güzel örneği" diyor
İnsanımız, kıymetini yeni yeni biliyor
Söz zeytin ve zeytinyağından açılınca, Cahit Çetin derya gibi maşallah. Dinlediklerimizden size de aktaralım;
- Zeytinyağını, diğer bitkisel yağlardan ayıran en temel özelliği meyve suyu özelliği taşımasıdır. Bütün bitkisel yağlar tohumdan üretilir. Ama zeytinin çekirdeğinden değil meyvesinden yağ çıkar. Zeytinyağı meyve suyudur. Bu da zeytinyağını doğrudan tüketme şansı verir ve farklı lezzetler algılanır. Bu şarapta da böyledir.
- Zaten yaptıklarınız şarabı çok andırıyor.
- Evet... Benzerlikleri var. Zaten "Vine-Oil" (şarap ve yağ) fuarlarının da espirisi budur. Farklı gibi görünse de şarap ve zeytinyağı birbirine çok benzer.
Sözü burada, çok değerli ve sağlıklı bir besin kaynağı olan zeytinyağının içte ve dışta tanıtım çabalarına getiriyor ve mini bir eleştirimi de sözlerime ekliyorum;
- Türkiye'de zeytinyağı ile ilgili tanıtım çalışmaları zaten zeytinyağının tanındığı ve tüketildiği yerlerde yapılıyor. Oysa bu kültürü Manisa'dan, Uşak'tan ileriye geçirilmesi, tanıtımın Anadolu'nun iç kesimlerinde yapılması gerekir diye düşünüyorum.
- Ülkemizde zeytinyağı tüketiminin düşük olması ciddi bir eksiklik esasında. Bu ülkede 700-800 tonluk bir sıvı yağ açığı var. Dışarıdan 800 bin ton civarında ayçiçek yağı ithal ediyor ve karşılığında bir milyar dolar ödüyoruz. Bitkisel yağ ithalatı Türkiye'de, petrolden sonra 2. büyük ithalattır. Böyle bir kaybımız varken Türkiye'de çok ciddi bir zeytinyağı tanıtımının olması gerektiği konusunda size katılıyorum. Zeytinyağı, ayçiçek yağına ikame edilebilir. Hatta bu ülkenin genel menfaati adına ayçiçek üretimini teşvik edici bazı tedbirler de alınmalı. Komşu Yunanistan'da kişibaşı zeytinyağı tüketimi 21 litreyken, bizim hala 1 litre civarında olmamız iç açıcı bir durum değil.
Türk halkının zeytinyağını tanıması ve kullanım alışkanlığı kazanması gerekiyor.
En iyisi, en lezzetlisi bizde
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin'in bir de saptaması var;
- Dünyada çok ciddi bir zeytinyağı pazarı var. Ciddi nüfus yoğunluğu olan Çin, Japonya, Kore gibi uzakdoğu ülkeleri zeytinyağı ile tanıştı. Şu anda dünyada zeytinyağı üretimi, tüketimi karşılamaya yetecek kapasiteye sahip değil. Grafiklere bakarsak; zeytinyağı tüketimi, kültür düzeyiyle beraber yükseliyor. Bu da bilinçlenmeyle ilgili. Zeytinyağının pahalı oluşu burada ikinci sırayı işgal ediyor. Çünkü zeytinyağı tüketmek bir anlamda sağlıklı olmak demek. Böylece doktora daha az gidip, daha az ilaç alıp, daha az para veriyorsunuz.
Türkiye, coğrafi yapısı ve Akdeniz iklimi özelliği gösteren konumuyla dünyada en şanslı ülkelerden birisi. Zeytinyağı kalitesi bakımından da oldukça şanslı. İspanya dünyanın en büyük üretici ülkesi olmasına rağmen zeytinyağı lezzet kalitesi bakımından Türkiye ile kıyaslanamaz. Bizim bu kaliteyle dünya pazarında söz sahibi olmamız gerekir.
"Zeytinyağımız var ithalata gerek yok
Cahit Çetin sözü, bu güne kadar çok şeyler duyduğumuz ve biraz da bildiğimiz ama o gün asla açmak istemediğimiz güncel bir konuya getiriyor:
- Zeytinyağını Türkiye'nin önemli tarımsal geleceklerinden bir tanesi. Şu anda Türkiye'de zeytinyağı ithalat talebi gündemde. Önce "Türkiye'de zeytinyağı yok" gerekçesiyle ithalat yapmak istendi. Yapılan rekolte çalışmalarında, Türkiye'de 73 bin ton zeytinyağı olduğu, geçen seneden de 60 bin tonluk bir stok bulunduğu hesaplandı. Yani Türkiye'de toplam 133 bin ton civarında bir zeytinyağı olduğu orataya çıktı. Bu miktar hem iç, hem de dış pazar için yeterli. Bu gerekçe ortadan kalkınca, bu sefer de "Türkiye'deki zeytinyağı dünyanın en pahalı zeytinyağı" dendi. Bu da gerçek değil, uluslararası borsalardan aldığımız veriler ortada. Dünyanın en pahalı yağının tonu 4000 euro seviyelerinde, İtalya Bari'dedir. İtalya'yı Yunanistan ve İspanya takip eder. Türk Zeytinyağı sadece Tunus ve Suriye'den pahalıdır. Ancak arada ciddi kalite farkı olduğundan, bu da normaldir.
Varsayalım; dünyanın en pahalı zeytinyağı Türkiye'de... Bu konudaki fedakarlık üreticiden beklenmemeli. Demek ki üreticiye de bu fiyatı verdiren bir sebep var. Yani bu fiyatlar bizde pahalıysa, bunun kabahati üreticide midir? İhracatta rekabet edememenin çözümü üreticinin fiyatını düşürmek değildir.
- O zaman ne yapılmalı?
- İhracatçının dış pazarda rekabet edebileceği koşulları birlikte oluşturalım. Örneğin ihracat teşvik primlerinin artırılmasını isteyelim. Neden fatura üreticiye kesilmeye çalışılıyor.
Eğer üretim yoksa ticaret de yoktur. Üreticinin üretme heyecanını ve isteğini yok etmememiz lazım. Gelin beraber üreticiye Avrupa Birliği standartlarında prim isteyelim. İhracata teşvik primi isteyelim. Herkesin sorunu çözülsün. Ama üreticiyle uğraşmayalım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment