Thursday, December 20, 2007

Zeytinyağı kavgasına hükümet seyici kalamaz


Durmuş Odabaşı / Adım adım Ege
Yeni asır
20 aralık 2007,Perşembe


Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli diyor ki "Yurtiçindeki zeytinyağı fiyatları, yurtdışındaki fiyatlara göre yüksek olduğu için ihracat yapmakta zorlanıyoruz. İhracat yapamayınca, dış pazarlarımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Hiç olmazsa, ihracat amaçlı zeytinyağı ithalatına izin verilsin."
Üretici temsilcisi konumundaki Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birlikleri Başkanı Cahit Çetin diyor ki "İthalata gerek yok, çünkü Türkiye'de, iç tüketime de, ihracata da yetecek kadar zeytinyağı var. İçerideki fiyatlar da yurtdışındaki fiyatlardan hiç de pahalı değil."
...................
Bu köşeden bakınca her iki kesime de hak vermemek mümkün değil.
Ancak bu iki kesim, biribirleriyle çatışarak, çözümde asıl sorumluluk sahibi olan hükümeti "seyirci" konumuna sokuyor.
Hükümetin konuyla ilgili "kurnaz" temsilcileri de, "siz aranızda anlaşın, sonra bize gelin ve çözümü birlikte bulalım" diyor.
Oysa onlar, bu çözümsüzlükte hakem rolü oynamak durumunda olan kişilerdir.
Diyelim ki, bir futbol maçı oynanıyor, ortada tartışmalı bir gol var, hakem iki takımın temsilcilerini yanına çağırıp, "gol mü, değil mi, anlaşın gelin, ona göre karar vereyim" diyor.
Hükümetin sorumlu bakanlarının yaptığı da aynen öyle.
Vay kasaba kurnazları vay...

"Ankara standartları"na para var da...
Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi konumundaki İspanya'da, sızma zeytinyağının litre fiyatı perakendecilerde 6-7 YTL civarında.
Bizde de 7 ile 10 lira arasında.
İspanya'nın üreticisi litre başına 1.5 euro, yani 2.5 YTL prim aldığı için, bize göre düşük fiyatlardan üretici etkilenmiyor.
Oysa bizim hükümetin zeytinyağı üreticisine prim olarak verdiği ise litre başına sadece 10 kuruş.
Eğer bizim hükümet de, İspanya'nın, İtalya'nın üreticisine verdiği primin hiç olmazsa yarısını bizim üreticiye verse, hem zeytinyağı bugünkü fiyatlarda olmayacak, hem de üretici ile ihracatçı karşı karşıya gelmeyecek.
Konuya bir de tüketici açısından bakalım;
Zeytinyağı, diğer bitkisel yağlara göre pahalı olduğu için, çoğunluğu dar gelirli olan aileler, bu değerli ürünü tüketemiyor.
Üreticiye Avrupa standartlarında prim konusunda "fakir ülkeyiz, ancak bu kadar verebiliyoruz" diyen Ankara'dakilerin standardı, acaba hangi Avrupa ülkesinin gerisinde ki...
Maaşlarıyla, makam araçlarıyla, uçakları, helikopterleriyle, zeytinyağı üreticisine litre başına 1.5 euro ödeyen İspanya'nın, İtalya'nın gerisinde mi?

"DİR" temiz kalabilecek mi?
Bir de zeytinyağı ihracatçıları diyor ki; "Zeytinyağına ihraç izni verilsin, biz getirdiğimiz yağları iç piyasaya verip zeytinyağı fiyatlarını düşürmeyelim. DİR (dahilde işleme rejimi) ile, o yağları ambalajlayıp ihraç edelim.
Ege genelinde 28 bin zeytin ve zeytinyağı üreticisinin temsilcisi konumundaki Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birlikleri Başkanı Cahit Çetin'in bu konuda da endişeleri ve tabii ki söyleyecekleri var;
- Şimdi dahilde işleme rejimiyle (DİR) ihracat yapmak istiyorlar. Bu sistemde gümrük vergisini kaldırarak yerli sanayii ve üretimi, ve de tarımı öldürüyorsunuz. Tarım için gerekli olan ekipman sanayiine de zarar veriyorsunuz.
Bu gün pamuk ve tütün üretiminin vardığı noktayı görüyoruz.
Şu anda ayçiçeği yağının fiyatı neredeyse zeytinyağına yetişti. Nedense sadece zeytinyağının fiyatı dikkat çekiyor. Dahilde işleme rejimi ile sözü edilen "ithalat"ın arkasında, üretici fiyatlarını aşağı çekme amacı yatıyor.
Şunu da belirtelim; ülkemizde ithalat yasak değil. Ama yüzde 31.4 vergi var. Vergi muhafiyeti isteniyor. "İthalat" talebinin açılımı budur. "İtalya'da, İspanya'da da ithalat var" deniyor. Neden var? İtalyanlar 300-350 bin ton zeytinyağı üretir ve üretilen zeytinyağı ancak kendi üretimine yeter. İtalya'nın dünya pazarlarında 500 bin tonluk payı var. Dışarıdaki pazar payını korumak için de mecburen ithalat yaparlar. O ithalat üreticiye bir zarar getirmez. Üstelik İtalyan üreticisi Avrupa Birliği'nden de destek alır. Türk üreticisinin durumuyla kıyaslanamaz.
2001 yılında Türkiye'de ithalat izni verildiğinde 2500-3000 ton zeytinyağı ithalatı yapılmıştı. Bu arada neler girdi bu ülkeye. Gazetelerde, DİR kapsamında 600 ton kanserojen içeren prina yağının zeytinyağı adıyla ithal edildiği yayınlandı.
DİR'de içerde tüketim yasaktır. Gümrük girişi kadar, belirli bir süre içinde çıkışını da göstermek zorundasınız. Tabi değişim yapılıyor. Kötü yağ içerde kalıyor, bizim iyi yağımız ihraç ediliyor. Yine aynısı olur diye bir iddiam yok. Ama zamanında bunları da yaşadık.

No comments: