Tuesday, December 18, 2007

Zeytincinin bitişi..


Kadri Güler
kadri_guler@hotmail.com
Gemlik Körfez
18 Aralık 2007,Pazartesi


Ecevit Hükümetinden beri uygulanan İMF ve AB istekli politikalar nedeniyle Türk köylüsü en zor yıllarını yaşıyor.
Ben bu yaşıma geldiğimden beri zeytin üreticisinin bu kadar ağladığını ve borç batağı içine çekildiğini görmedim.
Birlik’in uyguladığı fiyat politikaları, iklim koşulları nedeniyle verimin düşüklüğü, ulusal zeytin üretim politikalarının olmaması, Türki ye’nin neredeyse her bir köşesine zeytin ağacı dikilmesi, zeytin üreticisinin ipini çekti.
Marmarabirlik’ten umduğunu bulamayan üretici özel bankalara borçlandırıldı. İlçemizde tarım üreticilerinin sesi duyuracak bir kurum yoktu.
Kapanan Ziraat Odası yeniden açılınca, şimdi üreticilerin sorunlarını dile getiren bir kurum var artık.
Dün, Adalet ve Kalkınma Partisi Gemlik İlçe Yöneticileri, Zıraat Odasını ziyaret etmişler. Oda Başkanı Ziraat Yük. Mühen disi Ali Çelik zeytin üreticisinin sorunlarını anlatmış.
Ve.. Ankara’ya bu sorunların götürülmesini iktidarın ilçe temsilcilerinden istemiş.
Ali Çelik, Marmarabirlik’in yanlış alım ve fiyat politikalarının önlenmesini isterken, zeytin üreticisi köylünün de anlamsız bir şekilde traktör alarak borçlanması sonucu büyük borç batağı içinde olduğunu söylemiş.
Türk köylüsü üretim ile tüketim arasındaki süreçte söz sahibi değildir.
Köylünün ürettiğini, bir başkaları tüketiciye ulaştırmakta ve sütün kaymağını yemektedir.
Oysa bu süreçte batı ülkelerinde olduğu gibi köy kooperatifçiliği geliştirilmiş olsaydı, üreticinin ürettiği ürün, aracısız olarak tüketiciye en yakın yere kadar götürülürdü.
Kapitalist sistem içinde bu gerçekleşemediği sürece, köylü kendi kaderiyle baş başa kaldığı sürece iki yakası bir araya gelmez.
Bizde olduğu gibi siyasilerin oyuncağı olmayı sürdürür.
Kendini köylüden yana gösteren iktidarlar döneminde ağızlarına çalınan bir parmak bala kanmaları sonucu gelinen noktayı köylümüz göremedi.
Hala da göremiyor.
Bugün iktidarın borçlarını ertelemesi veya Marmarabirlik’e yapacağı bir baskı sonucu iyileştirmeyi sorununun çözümü sanacağına inancım tamdır.
Aslında sorunun çözümü o değildir.
Üreticiler için üretimden tüketim noktasına kadar yeni düzenlemeler getirilmesi zorunludur.
Çiftçinin girdilerinin azaltılması önemlidir.
“Siz ekmeyin, ben size dönüm başına destekleme vereceğim” gibi bir mantık bu ülkenin tarımını dışa bağlı kılar.
Türkiye kendi kendini doyuran nadir ülkelerden biridir.
Ama, AB güdümlü politikalar, üreticimizin en önemli dallardaki ürünlerin ekilmesini engelliyor.
Tütün, pamuk, buğday, şeker pancarı, mısır gibi ürünlerin ekimi engelenirken ithal ürün girdilerinde artış gözleniyor.
Ali Çelik bu konuda AKP İlçe Başkanı Enver Şahin’e bakın neler söylüyor:
“Anadolu'nun en verimli pamuk tarlalarına zeytin fidanı ekildi. Şimdi de pamuk ithal ediyoruz. Bu nasıl tarımdır anlamak mümkün değil. İhtiyaç neyse onu ekmeliyiz, ülkenin her yeri zeytinlik oldu. Tarım arazisi varken, kendi kendine yetmeyen bir ülkenin sanayileşmesi çok zordur.“
Üretici birlikleri giderek üreticinin ürününü satmak için pazarlama sistemlerinde giderek pazara hakim olan ve teşvik edilen süper marketlerin güdümüne girdi.
Yine Ali Çelik’in söylediği gibi Marmarabirlik gibi dev bir kuruluşun İstanbul’da kendi ürünlerini pazarlayan iki satış mağazasının bulunmasını nasıl izah edersiniz.
Bırakın onu, Türkiye’nin ve dünyanın en kaliteli zeytinin yetiştiren Gemlik’te bile Marmarabirlik satış mağazası kapandı.
Atıl durumdaki bina kiraya verilebilir ama bir koşulla.
Alttaki dükkanda Birlik ürünlerinin satışının yapılması koşulu öne sürülebilirdi.
500 ağaç zeytinliği bulunan köylünün 50 milyar liraya traktör alıp banka borcunu ödeyememesine ne demeli.
Zeytin üreticisi yavaş yavaş bitiriliyor. Ama, o, bunun farkında bile değil.

No comments: