Tuesday, December 18, 2007

SEZON ORTASINDA PİYASALAR


Kaynak : Z&Z Dergisi
8.Sayı( Aralık-Ocak )


Sezon ortasında zeytinyağı piyasasında tartışmalar, tespitler…

M. Hakkı Yazıcı
mhyazici@gmail.com


Bu sezona yine geçen sene olduğu gibi tartışmalarla, kavga gürültüyle girdik. Sezona böyle girmek nerdeyse bir gelenek haline geldi.

Yaşadıklarımız çok bilinen Karadeniz fıkrasındaki gibi değildir inşallah. Hani Karadenizli balıkçılar denize açılmışlar, ağlarını salmışlar, ağlara balık takılmasını beklerken birisi bir laf atmış ortaya:
“Ula uşaklar ister misunuz bizim ağlara bir sandık takılmış olsun; çeksek, baksak ki meğer bir hazine sandığıymış.”
Hayali bile güzel… Balıkçıların hepsini bir heyecan sarmış. Ancak tatlı tatlı başlayan muhabbette paylaşım konusuna gelince anlaşmazlık çıkmış. Bu sefer başlamışlar kavga etmeye; kafalar, gözler patlamış; önce karakolluk, sonra mahkemelik olmuşlar.
Hakim Temel’e sormuş:
“Evladım daha hazineyi bulmadan ne bu iş?”
Temel cevap vermiş:
“Mesela deduk da, Hakim bey.”

Bu tartışmalar, eğer sorunların tespiti ve çözümü için bir vesile olacaksa faydalıdır da diyebiliriz. Bizi üzmez… Ancak birbirimizi kırmaktan, çelmelemekten öte bir şey olmayacaksa yazık oluyor deriz.

Hâlbuki sektörümüz geçmiş yıllarda olduğundan çok daha fazla coşkuya sahip; ağaç varlığımız dikilen yeni fidanlarla her geçen yıl artıyor, İspanya’nın ardından ikinci büyük ülke olabilmenin umudunu taşıyoruz; sulamada, ilaçlamada, ağaç bakımında, hasatta giderek daha da bilinçleniyoruz; önemli, olumlu adımlar atıyoruz.

Malum 2004 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen Zeytin Danışma Kurulu’nda 10 yıl içindeki hedefimiz 160 milyon ağaç olarak belirlenmişti. Ancak yalnızca son üç yıl içinde sertifika alan fidan sayısının 40 milyon civarında olduğunu düşünürsek saptanan hedefe 3 yıl içinde ulaşacağımız umulabilir. Ve hatta sevgili Murat Küçükçakır’ın işaret ettiği gibi, bu tempoyla devam edersek 2015 yılında 250 milyon ağacı olan bir Türkiye’de yaşıyor olabiliriz. Dünyada en fazla ağaç varlığına sahip İspanya'nın arkasından dünya ikincisi bir Türkiye'yi düşünmek hayal değil…Tabii ki bütün zeytinler yağa gitmeyecek, ancak ağaç başına ortalama 25 kg. ham zeytin ve 5 kg. zeytinyağını, toplamda da yaklaşık 1 milyon ton zeytinyağını düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.

Peki ama sıkıntının kaynağı ne? Enginleri fethetme ruhuyla bütün bunları hayal eder ve yaparken bu kavga gürültü neden?

Sıkıntı, ürettiğimiz ürünü arzuladığımız fiyattan satamamaktan, artan arza karşılık gelecek talebin ortaya çıkmayışından…

Bunda fiyatların yüksekliğinin günahı kadar buna neden olan maliyetlerin yüksekliğinin de günahı var.

Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikardır.

Geçen sezonda 166 bin tonluk iyi bir üretim vardı. Bu sezonda ise 70-80 bin tonluk bir üretim bekleniyor. Kişi başına 1 kg.lık iç tüketimimiz değişmediği sürece var yılında da, yok yılında da iç tüketim sonrası bir arz fazlalığımız olmakta. İşte bu miktarı ihraç etmek zorundayız.

Bu ihracatın katma değeri yüksek; markalı, ambalajlı olması en çok arzuladığımız şey. Ancak şu veya bu şekilde; kutulu, kutusuz, dökme; her ne şekilde olursa olsun ihracat yapmak zorundayız.

YAZININ TAMAMINI Z&Z DERGİSİ'NİN 8. SAYISINDA OKUYABİLİRSİNİZ.

No comments: