Monday, December 10, 2007

Zeytinyağı Üreticisi İthalata Karşı Ama...


TÜRKEL MİNİBAŞ
turkmini@superonlin e.com
Cumhuriyet
10 Aralık 2007,Pazartesi


Kriz, büyüme, cari açık derken sektörlerle ilgili can alıcı konulara bir türlü sıra gelmedi. Listenin başında 2008 Bütçesi'nden mortgage denen tutu sektörüne, emeklilik, sigara ve su şirketleri arasındaki bağlantılara kadar bir dizi konu var.

Hepsi de Türkiye'nin geleceğini belirleyen canı önce yakıp sonra alan konular.

Bir de zeytin ve zeytinyağı gibi mevsim nedeniyle gündeme oturanlar var ki... Gün vardır bir hafta bile ertelemeye gelmez!.. Özellikle de dünya zeytinyağı üretiminde 4. sırada olup da zeytinyağı ihracatından, ancak 250 milyon dolar kazanan bir ülkede zeytinyağı ithalatı isteniyorsa!

İhracatçıya sorarsanız: Türkiye'de hem fiyatlar uluslararası piyasanın üstünde. Hem de 2007-2008'de "yok yılı" na girildiğinden zeytinde ürün azalmasıyla birlikte dış pazarlarından gelecek talebe cevap vermekte zorlanılacak. Dolayısıyla, "dahilde işleme" doğrultusunda ithalat şart.

Üreticiye sorarsanız: Büyük üretici dışındakiler için fiyatlar çoğunlukla maliyetlerle başa baş. Fiyatı aşağı çekmek, maliyetin altına düşmek demek. Diğer deyişle düşük fiyat zeytinlikleri satmakla eşanlamlı.

Büyük-küçük demeden üreticinin birleştiği nokta ise: Dahilde işleme yoluyla işlenip ihraç edilecek zeytinlerin kalitesi tartışmalı. İthalat yoluyla gelen ürünün AB standartlarına uymaması halinde bırakın AB pazarını, iç pazara satılmasının bile sorun olacağı görüşündeler.

Anlaşılan, zeytinyağı sektöründe ithalat istemiyle başlayan tartışma, aslında tüm tarım ürünleri için tehlike sinyalleri taşımakta. Zira, zeytinyağıyla başlayan ithalat alışkanlığının diğer tarımsal ürünleri de kapsamayacağı ve.. Türkiye tarımının mevcut dışa bağımlı yapısını daha da kemikleştirmeyeceğ inin hiçbir garantisi yok!

Kısacası... Türkiye "aman zeytinyağı pazarını kaybetmeyeyim" derken pazarın bağımlısı olma riskiyle de karşı karşıya!.

Kaldı ki, dahilde işleme rejimiyle ithalata konu olan ülkeler AB ülkeleri. O AB ülkeleri ki zeytinyağı üretiminde ton başına 1332.5 Avro yardım vermekte. Hem de doğrudan gelir desteği uygulamakta.

Türkiye'ye baktığımızda ise zeytinciliği desteklemek için ayrılan pay neredeyse AB'nin yıllık 2 milyar 250 milyon Avrol'uk bütçesinin yüzde 1'i bile değil!

Dahası, bizim AB'yle tarım ürünlerine dayalı bir serbest ticaret anlaşmamız yok. Yani, bizim ihracatçı gümrük vergisinden muaf değil. Bu Türkiye üreticisini hem Avrupa'da aktif şekilde üretim yapan 2 milyon 200 binin üzerindeki zeytinci karşısında korunaksız kılmakta! Hem de Tunus gibi AB pazarına ürün veren ihracatçılar karşısında haksız rekabete uğratmakta!

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Komitesi (UZZK) Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kantarcı' nın aralık başında Ayvalık'taki "Zeytin Hasat Günleri" ndeki panelde sunduğu tebliği'nde de belirttiği gibi: "Prim konusu her yıl pazarlığa konu olan bir husus olmaktan ziyade sisteme oturan ve ülke zeytinciliğinin topyekûn kalkınması için gerekli hale getirilmesi" şart.

Bu nasıl bir sistem olacak derseniz... UZZK, AB'de uygulanan yani "olması gereken üretim, hedef fiyatıyla piyasa fiyatı arasındaki farkın prim" olarak verilmesini savunmakta. Nasıl ki, AB'de 1 kg. zeytinyağı için 3.8-2.5=1.3 Avro ödeniyorsa Türkiye'de de formülün uygulanmasını istemekte.

UZZK'nin istemlerinin gerçekleşmesi öncelikle bizim ülke üreticisinin fason üreticilikle yetinmekten vazgeçmesine bağlı. AB'deki üretim yönetim ve modelleriyle barışmasına bağlı. Malum, Avrupa'daki zeytinliklerin büyük kısmında:

**Entansif modern plantasyonlardan oluşmakta!

* Zirai ilaçlama, sulama, gübreleme ve mekanizasyon yüksek düzeyde!

* Sertifikalı fidanlar ve biyoteknoloji aracılığıyla zeytinlikler daha erken mahsul vermekte ve daha verimli!

**Organik tarıma verilen önem giderek artmakta!

Bu durumda Türkiye'nin pazarda yer alması: Üretici-ihracatçı nın sıkıştığı zaman ithalat taleplerini yükseltmesi yerine dünya piyasalarında var olmayı hedeflemelerine bağlı.

Bu noktada Sayın Kantarcı'nın Ayvalık Ticaret Odası'nın düzenlediği panelde vurguladığı gibi: Bir yandan zeytin üretiminin kalite ve çevreye olan etkisini geliştirecek önlemler devreye sokulurken.. . Diğer yandan da hükümetin AB'ye tam üyeliği beklemeden "tarımsal tavizlere ilişkin müzakerelerin açılması" nın yollarını oluşturması gerekmekte.

Diğer deyişle... Zeytinyağı teşvikinden tutun da standartların güncellenmesine, tadım panellerinin kurulmasına kadar uzanan önlemler dizininin işlevselleşmesi ve ihracattaki karşılığının alınması:

1. AKP hükümetinin ihracat politikalarını zeytin ve zeytinyağı üreticisiyle birlikte oluşturmasına ve..

2. AB karşısında bu birlik resmini vermesine bağlı.

Kısacası, ihracatta gün: Yarı başkanlık sistemlerinin despotizmi yerine birlikte politika oluşturma günü.

No comments: