Tuesday, December 04, 2007

Şişesi olmayan, fiyatı tutmayan zeytinyağına tanıtım yapılacak


Funda Özkan
Radikal
04/12/2007, Salı


Dış Ticaret Müsteşarlığı'na bağlı İhracat Genel Müdürlüğü'nde Tarım Daire Başkanı ve Zeytin-Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Sever, hafta sonu Ayvalık'ta açıkladı:
"2008 başında tanıtıma başlıyoruz"
Fındık Tanıtım Grubu'nun iç ve dış piyasalarda Türk fındığını tanıtım kampanyasını hatırlayacaksınız. Şimdi zeytin ve zeytinyağında da benzer bir kampanyayla tanıtım için Japonya, ABD, Kanada, Güney Kore ve Avustralya gibi gelir düzeyi yüksek ülkeler hedef seçilmiş.
Anadolu zeytinin vatanıyken, Türk vatandaşına zeytinyağını tükettiremeyen, dışarıda Türk zeytinyağı markalarını doğru düzgün yaratamayan sektör için Tanıtım Grubu'nun faaileyete geçmesininin müjdeli haber olarak algılanmasını beklersiniz değil mi?
Değil.
Fındığın tanıtımını yapan Ali Taran, "İhaleye girmem, tanıtım işini sınavsız verecekseniz, verin" demiş, kabul etmemiş. Yapılan ihaleyi de Tuluat adlı reklam şirketi kazanmış. Reklamcılar Derneği, Reklamcılar Vakfı ve internette araştırdım, şirketle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadım.
Zeytinyağını tanıtacak şirketin ne kadar işinin ehli olduğunu bilmiyoruz, bu bir.
Hangi şişeyle zeytinyağını tanıtacaklarını da anlamış değilim.
Niye mi?
Geçen ay Aydın'daki zeytin ve zeytinyağı toplantısında TİM (Türkiye İhracatçıları Meclisi) Başkanı Oğuz Satıcı ile Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Genel Müdürü Doğan Arıkan birlikte açıklamışlardı:
"Dünyada zeytinyağında marka olmak isteyen Türkiye için birlikte şişe tasarlanacak. Amaç, yurtdışındaki bir marketin rafında örneğin ABD'deki bir markette şişeleri görenin 'Bu Türk zeytinyağı' diyebilmesini sağlamak. Fransız şampanyasının ünlü şişesi gibi."
Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları'nın Şişe Dizayn Grubu önümüzdeki günlerde TİM yetkilileriyle birlikte şişelerin ana kriterlerini belirleyecek. Ne var ki, sektör henüz özel tasarımlı şişenin önemini fark etmiş değil, doğru düzgün destek veren, ilgilenen yok.
Bir örnek, Türkiye 50 bin tonluk 'markalı' zeytinyağı ihracatı yapacak olsa, yarım kiloluk şişelerden 100 milyon adet gerekiyor. Şişe Cam Grubu da sektörde talep olması halinde 250 gramlık, yarım ve bir kiloluk şişe üretir.
Bir önemli sorun daha var. Bugün bizler dünyanın en pahalı zeytinyağını yerken, dünyaya nasıl satacaklar? Ham zeytinyağının kilosu şu an bölgesine göre 4.5 YTL ile 6 YTL arasında değişiyor. Dünyada zeytinyağını belirleyen İspanya'nın fiyatı ise 4.1 YTL. Avrupalı çiftçi kilosuna 2.2 YTL prim alırken, Türk çiftçisi 11 kuruş alıyor.
Ayvalık'taki 'Zeytinyağı'nın Tanıtımı ve Pazarlanması' konulu toplantıda, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Selim Kantarcı masaya yumruğunu vuruyor:
"Biz her yıl 10 kuruşun, 15 kuruşun pazarlığını yapmak istemiyoruz. Türkiye'de, destek priminden yoksun müstahsil eziliyor" diyordu.

Salih Madra: Pilimiz bitiyor
Ayvalık'taki 'Zeytinyağı'nın Tanıtımı ve Pazarlanması' toplantısında Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Selim Kantarcı "Prim, her yıl müzakere edilen konu olmaktan çıkarılmalı. AB'de olduğu gibi 'devlet politikası' olmalı" derken, Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madra da, "Dertliyiz" diye söze başladı,
şöyle devam etti:
"Geçen yıl yok yılıydı, bu yıl kuraklık yüzünden yok yılından da eksik mahsul alıyoruz. Kuraklık gelecek yılın filizlerini de mahzun bıraktı."
Salih Madra, geçen yıl kilosu 6.5 YTL olan sızmanın Ayvalık bölgesinde bu yıl 5.2 YTL olduğunu belirtirken, "Artan girdi maliyetleriyle pilimiz
bitiyor" diyordu.
Devletin çitfçiye kuruş hesabı primden vazgeçmesi gerekiyor.
"Zeytinin tarihte anavatanıyız" diye övünmek işin en kolayı, asıl bugünden yarına ne değer bıraktığınız önemli. Zeytin çiftçisi yüksek maliyete rağmen ağacını sökmüyorsa, desteği hak ediyor.

'Babam ve Oğlum'un çiftliği 20 çuval zeytin hasat edebildi
Yetkin Dikinciler'in, Çetin Tekindor'u yere düşürüp, sonra tarlaya doğru koştuğu yol, çamur içinde. Bata çıka Salih ve Ali Sural kardeşlerin çiftliğine varıyoruz, Çağan Irmak'ın 'Babam ve Oğlum'unun çekildiği çiftliğe.
'Sahnede' Salih Sunal, darbuka çalıyor. "Aslında bateristim" diyor.
Çiftlik, film dünyasında epey ünlü, 'Babam ve Oğlum'un dışında 'Kurşun Yarası' ve 'Kırık Kanatlar' dizilerine, henüz vizyona girmeyen Ulak'a plato olmuş. Salih Sunal, 'Babam ve Oğlum'da Çetin Tekindor'un yerine Zoro olarak ata binmiş, 'Ulak'ta da...
İki kardeşin 140 dönüm, 1000 kadar ağacı var. Salih Sunal'ın payına düşen 500 ağaç. Mahsulü soruyorum, "20 çuvalı ancak bulur" diyor. Oysa 500 çuval alabilirdi. Konuşurken, 'acı gerçek' ortaya çıkıyor. Hâlâ ağacı döverek ürün almaya çalışılıyor. Sırıklarla vura vura mahsul toplama yüzünden ağaç küsüyor. Bu yaz yaşanılan kuraklık da ikinci darbe onlar için. Tarımın acı tablosu, bu çiftlikte de geçerli. Dört kardeş, babalarının vefatından sonra araziyi de dörde bölmüş. Ölçek ekonomisinden uzaklaştıkça da, artan maliyet yüzünden yeterli bakım yapılamıyor, verim düşüyor.

No comments: