Akdenizli olununca zeytinle aşk başlıyor zaten. Zeytinsiz kahvaltı, zeytinyağlısız yemek olmuyor. Sadece yemek mi güzel olan? Ya kültürü!... Bu blog, aşkımız zeytin ve zeytinyağı ile bilgileri sizinle paylaşmak arzumuzdan doğdu. Koray & Hakkı Yazıcı e-posta : mhyazici@gmail.com
Tuesday, January 08, 2008
Bayındır
Durmuş Odabaşı
Adım Adım Ege
Yeni Asır
08 Ocak 2008,Salı
Bayındırlı, zeytinli caddeyi tartışıyor
Bayındır Belediye Başkanı Alaeittin Çapuk ile sohbeti sürdürürken sözü, ilçenin en önemli caddesire "süs ağacı" olarak dikilmiş zeytin ağaçlarına getiriyoruz,
- Bu zeytin ağaçlı cadde kimin fikriydi?
- Bu cadde rahmetli eski belediye başkanımız Muzaffer Köfteoğlu'nun gerçekleştirdiği bir proje.
- Türkiye'de bir örneği daha yok galiba bunun?
- Evet... Biz de önümüzdeki günlerde akasyalı, manolyalı, ıhlamurlu ve turunçlu caddeler oluşturacağız. Buradaki zeytinğaçlarımızın ömrü neredeyse tamamlandı. Bunları kaldırıp yerine, pembe açan, Randup diye tabir edilen top akasyalar dikeceğiz. Bir caddeyi komple akasya, bir caddeyi komple manolya, bir caddeyi ıhlamur caddesi haline getireceğiz.
Siz daha önceki gelişinizde "suyun bol olduğu yerde yeşillik az" demiştiniz. Şimdi yeşil alanımızı çoğaltmaya uğraşıyoruz.
- Bizim söylediğimizi unutmamanız da güzel.
- Böyle olumlu tenkitleri unutmayız. Eleştiriler kafamızın bir köşesinde kalacak ki, şevkimiz ve heyecanımız devam etsin, yaptığımız işler de daha iyiye gitsin.
Başkan Çapuk, "caddedeki zeytin ağaçlarını teker teker söküp, Belediye Zeytinliği'ne dikeceğiz" dese de, bazı Bayındırlılar buna karşı çıkıyor ve "ilçemizin sembölü haline gelen Zeytinli Cadde aynen kalmalı" diyor.
Karar tabii ki Bayındırlılar'ın...
...
Mesleği mimarlık işi zeytinyağcılık
Zeytinyağı alanında pek sesi duyulmasa da Bayındır, önemli bir zeytincilik merkezi.
Bu alanda pek sesi duyulmasa da, Bayındır
Zeytinciliği dededen toruna iyi belen Bayındırlılar, ihtiyaç fazlası yağlarını hep, "dökme" olarak tüccara vermiş.
Son zamanlarda yaygınlaşan "ambalajlama" modasına uyma kararı alan, büyük zeytinyağı fabrikalarının yöneticileri, henüz hazırlık aşamasında.
Ambalajlı zeytinyağı işine girmeye hazırlanan fabrikalardan Sadık Erişen Sulu Baskı Zeytinyağı Tesisleri'ne gidiyoruz.
Bizi, tesis sahibi Ali Erişen karşılıyor.
- Fabrikanın patronu musunuz?
- Bu fabrikanın sahibi Sadık Erişen'in oğluyum.
- Baba mesleğini mi yapıyorsunuz?
- Aslında babam doktor, ben de mimarım. Fransa'da mimarlık eğitimi aldım, uzun yıllar orada kaldım. Çeşitli işlerle uğraştım. Ancak tabii zeytin ve zeytinyağı işi de aileden gelen bir meslek.
- Mimarlık yapıyor musunuz?
- Yapıyorum ama, eşe dosta ve kendimize.
- Zeytinyağında son yılların modası sulu baskı sistemini kullanıyor musunuz?
- Bu eski sistem. Biz de artık kontinu sistemi kullanıyoruz. Sulu sistem şimdilik atıl durumda. Daha önceki yıllarda kullanıyorduk. Fakat bundan sonra kendimiz için kullanmaya başlayacağız.
- Sökmemiş olmanız da bir şans değil mi?
-Tabii ki şans. Burası bu şekilde duruyor. Biz hiç bir şeyine dokunmadık bu sistemin. İstenildiği zaman kullanılabilir durumda.
- Ambalajlama işine girecek misiniz?
- Bazı arkadaşlarımız gibi biz de hazırlık aşamasındayız.
Gerçek sızma nasıl olur?
Büyük küçük tüm marketlerin raflarında dizi dizi "sızma zeytinyağı" etiketli şişeler var.
"Gerçek sızma" zahmetli bir iş olduğundan, "kontinü" tipi makine grubunda üretilen zeytinyağları, son yıllarda "sızma" diye satılır oldu.
Babadan zeytinyağcı Ali Erişen'i bulmuşken, bu konuya açıklık getirmesini istiyor ve soruyoruz;
- Gerçek sızma zeytinyağı nasıl olur, bir anlatır mısınız?
- Gerçek sızma, eskiden kullanılan ve son yıllarda yeniden moda olmaya başlayan sulu baskı sistemiyle elde edilen yağdır. Zaten, rafları dolduracak kadar sızma yağ olmaz. Çünkü o kadar çok çıkmaz. Şimdi yarım asitlik yağa bile sızma deniyor.
- Gerçek sızmaya geleyim...
- Dev değirmen taşlarında altında ezilen zeytin hamur haline gelir. O hamur, sızdırma özelliği olan çuvallara doldurulup sızmaya bırakılır. Bu hamurdan ilk çıkan yağ, gerçek sızma zeytinyağıdır. Ama bu sistemin en büyük dezavantajı, sistemde hijyenik koşulların tam olarak sağlanmasının zorluğudur. Fransa'da halen bu eski sistemi kullananlar var.
- Bu sistemi kullananlar bizde de var ama ürünleri pahalı.
- Tabii, litresini 35-40 liraya satıyorlar. Ben organik bir ürünü sulu baskı sistemiyle sıkarsam 35-40 liradan aşağı vermemem lazım. Türkiye'de zeytinyağı tüketim miktarını düşünecek olursak bu yağın tercih edileceğinden emin değilim.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment