Wednesday, January 23, 2008

Zeytin ve Zeytinyağı ile İlgili Sorunların Araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu Kuruluyor


22 Ocak 2008 Salı

TBMM Genel Kurulu'nda, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel üretimin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verildi.
TBMM Genel Kurulu'nda, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel üretimin sorunlarının araştırılarak çözümün tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin verilen 5 önerge, birleştirilerek görüşüldü. Görüşmeler sırasında bir konuşma yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek; dünyada 10 milyon hektar alanda, Türkiye'de ise 640 bin hektar alanda zeytin üretildiğini belirterek, Türkiye'de 150 milyon zeytin ağacından zeytin üretimi yapıldığını bildirdi. Geçen yıl 1 milyon 220 bin ton zeytin üretimi beklenirken kuraklıktan dolayı yüzde 25'lik kayıp yaşandığını hatırlatan Çiçek, bu yıl 900 bin ton üretim beklendiğini açıkladı. Çiçek, zeytin üretiminin kayıt altına alınması ve kişi başı tüketimin artırılması gerektiğini ifade etti.

Görüşmelerin sonunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulması kabul edildi. Komisyon 16 üyeden oluşacak ve 3 ay boyunca çalışacak. Komisyon gerektiğinde çalışmalarını Ankara dışında da yapabilecek.



Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 2. Yasama Yılı
52. Birleşim 22/Ocak /2008 Salı


Tarih boyunca barış, dostluk ve bereketi zeytin simgelemiştir. Zeytin, besin değeri çok yüksek bir yiyecektir. Akdeniz uygarlığının sembolü olan zeytin ağacı, tarih boyunca bu bölgede kurulan tüm uygarlıkların temelini oluşturmuştur.
Zeytin yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığı kabul edilmekte ve "zeytin bütün ağaçların ilkidir" denilmektedir.
Zeytin ve zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olması yanı sıra Akdeniz ticaretinin de temelini oluşturmuş ve sadece bir besin maddesi olarak değil, aynı zamanda, ışık kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri olarak da kullanılmıştır.
Zeytin ve zeytinyağının başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Sağlıklı bir hayat için zeytin ve zeytin ürünleri besin maddelerimiz arasında bulunmalıdır.
Zeytinyağında yaklaşık yüzde 80 oranında bulunan oleik asit insan sütündeki en önemli yağ asididir ve doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişiminin sağlanmasında temel bir işleve sahiptir.
Zeytinyağı aynı zamanda dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır.
Gönümüzde özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerimiz zeytin yetiştiriciliği konusunda dünya çapında isim yapmış yerler arasında bulunmaktadır.
Zeytin üreticileri, başta üretim olmak üzere, çeşitli aşamalarda zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.
Zeytin üretimini yapan halkın büyük çoğunluğunun arazi küçük, zeytin ağacı sayısı azdır. Bu yüzden geçimlerini sağlayacak kazancı ancak elde edebilmektedirler. Bu üreticilerin desteklenmesi ve üretim alanlarının genişletilmesi gerekmektedir.
Dünya ve ülkemiz açısından hem çok değerli bir besin maddesi hem de çok zengin ekonomik potansiyele sahip bir ticaret maddesi olan zeytine hak ettiği değerin verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Ülkemizde bulunan zeytin çeşitliliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bölgesel özelliklere göre yetiştirilen zeytinlerin en uygun biçimde değerlendirilerek, gerekli işlemlerin sonunda, kayıp olmadan üreticinin verdiği emekler ve alın teri hak ettiği değeri bulmalıdır.
Zeytin yetiştiricilerinin karşılaştıkları sorunlar ve üretim düzeyinin en iyi seviyeye getirilmesi amacıyla, ülkemizdeki zeytin potansiyeli belirlenmeli ve bu potansiyelin en üst düzeye getirilmesi için planlamaya gidilmelidir. Zeytincilik desteklenerek, üreticilerin sorunları çözümlenmelidir.
Zeytinliklerin bulunduğu yerlerin çevrelerindeki yapılanmalardan etkilenme düzeyleri saptanmalıdır. Sanayileşmeyle birlikte, tarım alanlarının içine kadar ulaşan fabrikaların yarattığı fiziksel ve kimyasal etkilerden zeytin ağaçları nasıl etkilenmektedir; etkilenme varsa, tüketilen zeytin ve ürünleri yoluyla insan vücuduna etkileri ne olmaktadır?
Zeytin üretiminde kullanılan kimyasal maddeler, gübreler ve tarım ilaçlarının ürüne olan etkileri hangi düzeydedir?
Zeytin işleme aşamasında kullanılan maddelerin tüketilen zeytine olan etkileri hangi düzeydedir? Bu ürünlerin insan vücuduna verebileceği etkiler neler olabilir?
Zeytin üretimi yapan halkımızın, üretim, işleme ve satış aşamasında karşılaştıkları sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara çözüm yollarının bulunması, ihracatın artırılması ve teşvik edilmesi,
Sağlıklı yaşamak için zeytin ve zeytin ürünleri tüketmekte olan halkımız açısından, zeytinin üretiminden tüketimine kadar geçen aşama içerisinde meydana gelen kimyasal ve fiziksel zararların belirlenerek, bunların asgari düzeye çekilmesi,
Zeytin üretimi ve tüketiminin artırılmazsı yönündeki ihtiyaçların araştırılması amacıyla, yüce Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük'ünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Gürol Ergin (Muğla)
2) Kemal Demirel (Bursa)
3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Ensar Öğüt (Ardahan)
7) Hulusi Güvel (Adana)
8) Mehmet Ali Susam (İzmir)
9) Ali Koçal (Zonguldak)
10)Hüseyin Ünsal (Amasya)
11)Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
12)Turgut Dibek (Kırklareli)
13)Tansel Barış (Kırklareli)
14)Canan Arıtman (İzmir)
15)Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16)Rasim Çakır (Edirne)
17)Bilgin Paçarız (Edirne)
18)Mehmet Fatih Atay (Aydın)
19)Atilla Kart (Konya)
20)Şahin Mengü (Manisa)
21)Bayram Ali Meral (İstanbul)
22)Tekin Bingöl (Ankara)
23)Abdullah Özer (Bursa)
24)Ali Arslan (Muğla)
25) Selçuk Ayhan (İzmir)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi "Genel görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin 17'nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 25'inci sırada yer alan Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 27'nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 30'uncu sırada yer alan, Balıkesir Milletvekili Ahmet Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve bugün okunarak bilgiye sunulan, Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmesine başlıyoruz.
17.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 28 Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
25.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zey-tinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34)
27.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araş-tırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
30.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorun-ların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)
Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/102)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Meclis araştırması önergeleri, Genel Kurulun 01/11/2007 tarihli 15'inci, 07/11/2007 tarihli 17'nc
i, 08/11/2007 tarihli 18'inci, 13/11/2007 tarihli 19'uncu ve bugünkü birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İç Tüzük'ümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için on dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; AK Parti Grubu adına, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu; önerge sahipleri adına onar dakika, İsmet Büyükataman, Bursa; İsmail Bilen, Manisa; Ali Koyuncu, Bursa; Ahmet Edip Uğur, Balıkesir; Kemal Demirel, Bursa milletvekilleri.
İlk söz, Hükûmet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek'e ait.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birden çok önergeyi birleştirerek konuşmuş olacağız. Konuyu gündeme getiren tüm arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hükûmet olarak da bu Meclis araştırması önergesini benimsiyoruz, böyle bir araştırma önergesinin verilmesi olumlu buluyoruz. Bu konuda yapılacak çalışmalarla, inanıyoruz ki, bu sektörde çalışan vatandaşlarımız için ve hepimiz için faydalı sonuçlara ulaşma imkânını birlikte bulmuş oluruz.
Zeytinin, zeytinciliğin bizim kültürümüzde, günlük hayatımızda, ekonomik faaliyetlerimiz içerisinde önemli bir yeri vardır. Birçok vatandaşımız için de geçim kaynağıdır. Bu nedenle, konuyla ilgili gelişmelerin değerlendirilmesi, sorunların tespit edilmesi ve sonuçların ortaya konularak çözümlerin belirlenmesi hiç şüphesiz icracılara, bizlere de ışık tutmuş olacaktır. O nedenle, bu araştırma önergesini biz de olumlu buluyoruz.
Bununla ilgili değerlendirmemize esas olmak üzere birkaç bilgiyi de sizlere arz etmek istiyorum: Dünyada, yaklaşık 10 milyon hektar alanda 900 milyon zeytin ağacı bulunduğu tahmin edilmektedir. Dünya sofralık zeytin üretimi 1,4 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise 2,8 milyon ton seviyesindedir. Ülkemizde zeytin, 640 bin hektar dikim alanıyla, tarım alanı içerisinde yüzde 2,3'lük paya sahiptir. Yaklaşık 400 bin üretici doğrudan ve 2 milyon kişi dolaylı olarak zeytin sektöründen geçimini sağlamaktadır.
Türkiye, dünyada 150 milyon ağaç sayısı ve 400 bin ton sofralık zeytin üretimiyle ikinci, 800 bin ton yağlık zeytin üretimiyle dördüncü, 145 bin ton zeytinyağı üretimiyle beşinci sırada yer almaktadır.
Ülkemizde zeytincilik, dört değişik ana iklim bölgesi ve bunların altında farklı iklimlere sahip küçük bölgelerde yapılmaktadır. Her bölgenin kendisine ait çeşitleri bulunmakta ve bu çeşitler ile ekolojilerinin buluşmasından farklı tatlar da meydana gelmektedir. Zeytin de bu yıl "yok yılı" sezonu yaşanmaktadır. Doğal olarak, ürün rekoltesinin düşük olması da söz konusu olacaktır. 2006-2007 üretim sezonunda, 640 bin hektar alanda, 150 milyon adet zeytin ağacından 1 milyon 220 bin ton üretim beklenmekte iken, kuraklık nedeniyle zeytin üretiminde yüzde 20 ila 25 civarında bir kayıp söz konusu olmuştur. Üretim miktarı, buna paralel olarak, yaklaşık 550 bin tonu yağlık ve 350 bin tonu sofralık olmak üzere, toplam 900 bin ton olarak beklenmektedir.
Coğrafi konumu itibarıyla iklim değişikliği, kuraklık ve çölleşmeye karşı hassas bir bölgede bulunan ülkemizin toprak ve su varlığı büyük tehdit altındadır. Yaşanmakta olan kuraklığın zeytincilik üzerine olan etkileriyle ilgili olarak da aşağıdaki hususları ifade etmek istiyorum.
Zeytin, bahçe bitkileri arasında kuraklığa toleranslı, hatta dayanıklılığı en yüksek olan meyve türlerinden birisidir. Ülkemiz zeytinlik tesislerinin çoğu kır taban ve yamaç arazilerde olup, yüzde 90-93'ü sulanmamaktadır. Diğer taraftan, zeytinde bu yıl "yok yılı" sezonu yaşanmaktadır. Doğal olarak, ürün rekoltesinin zaten düşük olması da beklenmektedir.
Ege Bölgesi'nde çiçeklenme döneminde gerçekleşen aşırı sıcaklar nedeniyle, meyve tutumunda azalma gözlenmiştir. Ayrıca, "yok yılı" olmakla beraber, rekoltede bir miktar düşüş olacağı, bu düşüşün yüzde 10'luk kısmının kuraklık ve sıcaklık etkisinden kaynaklanabileceği tahmin edilmektedir. Bu yaşanan kuraklık vejetatif gelişmeyi yavaşlatacağından, gelecek yılın ürün rekoltesinin de olumsuz olması beklenmektedir. Sulanan bahçeler ile yeni tesisler, bakım tedbirleri devam ettirildiği sürece kuraklıktan etkilenmeyebilecektir.
En değerli tarımsal ürünler, menşei belli ürünlerdir. Bunlar daha kolay pazarlanmakta ve daha yüksek fiyatlara satılabilmektedir.
Zeytinyağı ihracatımız ortalama 70 bin ton seviyesindedir. Yıllara göre ihracat, 2002'de 25 bin ton, 2003'te 76 bin ton, 2004 yılında 46 bin, 2005 yılında 91 bin ton, 2006 yılında 75 bin ton arasındadır.
Zeytin üretiminde ülkemizin rakipleri İspanya, Yunanistan, Tunus ve Suriye'dir. Zeytin ve zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım sektörü içinde rekabet edebileceği ürünler arasındadır. Tarım Bakanlığı Yem ve Gıda Bilgi Sisteminde 388 adet zeytinyağı ve 744 adet salamura zeytin işletmesi kayıtlıdır. Körfez bölgesinde ise 171 adet zeytinyağı ve 460 adet salamura zeytin işletmesi kayıtlıdır.
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde karşılaşılan başlıca sorunlar da şunlardır: Ağaç başına verimin düşük olması, zeytin ağacının üretiminden dolayı yıllara göre dalgalanmaların mevcudiyeti, zeytin üretim alanlarının başka amaçlarla kullanılması, ihracatın dökme yağı şeklinde yapılmış olması, uluslararası düzeyde tanınan markalarımızın yeterli olmaması şeklinde ifade edilebilmektedir. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, kişi başına zeytinyağı tüketiminin yetersiz olması, sulamanın yetersiz olması da başka faktörlerdir.
Bu noktada neler yapılabilir, onu hiç şüphesiz araştırma önergesinin sonunda, hep beraber, bir defa daha, derli toplu görmüş olacağız ancak şu hususlara dikkatinizi çekmek isterim:
Tanıtım ve markalaşmanın yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Dökme zeytinyağı yerine markalı ihracatın artırılmasının hedeflenmesi gerekmektedir.
Sulamanın yaygınlaştırılması esastır.
Zeytinliklerin kayıt altına alınması ve kişi başına tüketimin artırılması en önce düşünülebilecek hususlardır.
Şüphesiz, bu sektörün desteklenmesi bakımından da Hükûmet ve Tarım Bakanlığı olarak birçok destekleme çalışmaları yapılmaktadır. Bunların başında, sertifikalı fidan destekleri gelmektedir. Bundan amaç, Avrupa Birliği içindeki rekabet gücümüzü artırmak ve modern bahçeler tesis etmek ve sektöre düzenli ham madde sağlayabilmektir. 2005 yılından itibaren sertifikalı zeytin fidanına destek verilmeye başlanmıştır. Dekara verilen destek miktarı 2005'te 30 YTL, 2006'da 250 YTL, 2007'de de 250 YTL olarak gerçekleşmektedir. Sertifikalı fidan üretimi ise 2001-2002'de 3,4 milyon; 2005-2006'da 17 milyon; 2006-2007'de ise 26 milyon adettir. Böylece, son iki yılda, 225 bin dekar alanda zeytin bahçesi tesis edilerek yaklaşık 36 milyon sertifikalı zeytin fidanı dikilmiş ve 60 milyon YTL prim ödenmiştir. Ülke genelinde sertifikalı fidan destek başvurularının yüzde 56'sını zeytin bahçe tesisi oluşturmaktadır.
İkinci olarak üzerinde durduğumuz konu zeytinyağı primidir. Ülkemiz için böylesine önemli olan bir ürüne, 1998 yılından beri prim verilmeye başlanmıştır. 1998 yılından bugüne kadar, toplam 133 milyon YTL prim ödenmiştir. 2006 yılında, zeytinyağı destekleme primi, kilogram başına 11 yeni kuruş olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, üzerinde durduğumuz bir başka konu, zeytinyağı ihracatını teşvik etmektir. Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan tebliğ kapsamında, sofralık zeytin için ton başına 100 ila 150 Amerikan Doları, zeytinyağı için ton başına 150 ila 350 Amerikan Doları ihracat teşviki verilmektedir.
Bunların dışında, ulusal zeytin ve zeytinyağı konseyi çalışmalarını da Hükûmet olarak önemsiyoruz ve bunların bir an evvel hayata geçmesi noktasında yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Ülkemizin uygulayacağı tarımsal programların, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği ortak tarım politikalarıyla uyumlu olması yönünde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemiz zeytinciliğindeki sorunların acilen çözüme kavuşturulması için, sektörün güçlü örgütlenmeye gitmesinde de zaruret görmekteyiz. Ülkemizde, ürün konseylerinin hazırlık çalışmaları, 2003 yılında etkin olarak başlamış ve 2005 yılından sonra daha da hızlanmıştır. 2006 yılında, Hükûmetimiz döneminde çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 11'inci maddesiyle, ürün konseyleri kurulmasına yasal zemin hazırlanmıştır. Pamuk, zeytin ve zeytinyağı, fındık ve turunçgillerde, ulusal ürün konsey yönetmelikleri, 5 Nisan 2007 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı konu, zeytin ve zeytinyağı konseyi için de 2007'de bu konsey gerçekleşmiştir.
Türkiye olarak, zeytincilikteki hedef, 180 ila 200 milyon ağaç sayısına ulaşmaktır, 1 milyon hektar da dikim gerçekleştirmektir, 4 milyon ton üretime ulaşmaktır, 750 bin ton zeytinyağı üretimine ve 300 bin ton zeytinyağı ihracatına ulaşmaktır ve kişi başına 1 kilogram olan zeytinyağı tüketimini 5 kilograma çıkarmaktır. Diğer taraftan, bitkisel yağlarla ilgili olarak da aynı hassasiyetle, Hükûmet olarak ve Tarım Bakanlığı olarak üzerinde durulmaktadır.
Ülkemizin petrolden sonra en fazla ithalat yaptığı ürünlerden birisi bitkisel yağlardır. Dolayısıyla, bitkisel yağ açığının kapatılması, öncelikli olarak üzerinde durmamız gereken bir konudur. Bitkisel yağlar genellikle yağlık ayçiçeği, pamuk, soya, aspur, mısır ve zeytin gibi bitkisel ürünlerden elde edilmekte olup 2006 yılı itibarıyla bitkisel yağ üretimi 600 ila 650 bin ton, bitkisel yağ tüketimi 1,7 milyon ton, dolayısıyla aradaki açık da 1 milyon tondur. Hiç şüphesiz, bu kadar büyük açığın kapatılabilmesi için bu alanda desteklere ciddi ölçüde ihtiyaç vardır. Hükûmet olarak da mümkün olduğunca bu alanı desteklemeye gayret ediyoruz.
2006 yılında 950 milyon YTL destek verilirken, 2007 yılında bu miktar 1,25 milyar YTL'ye yükselmiştir. Zeytine 250 YTL sertifikalı fidan desteği verilmektedir. Ayrıca, doğrudan gelir desteği, mazot, gübre, toprak analizi, sertifikalı tohum, basınçlı sulama tesislerine destek verilerek üretim artırılmaya çalışılmaktadır. Yağlı tohum üretimimiz yıllara göre 2,5-3 milyon ton arasında değişmektedir. Üretimin artırılması için 2006-2011 projeksiyonu hazırlanmıştır. Bu doğrultuda destekleme çalışmaları da devam etmektedir.
Hiç şüphesiz, araştırma komisyonu kurulduğunda, Tarım Bakanlığı olarak, bu araştırmadan beklenen maksadın hasıl olabilmesi ve gerçekten bu konudaki çabaların en iyi şekilde değerlendirilebilmesi bakımından her türlü destek verilecektir. İnanıyorum ki, bu rapor -araştırmanın sonucunda düzenlenecek rapor- söylediğimiz açıklamalara ilaveten belki bize yeni ufaklar açacak, yeni tedbirlerin alınmasına da imkân verebilecektir.
Böyle de bir beklenti içerisinde olduğumuzu ifade ediyor, tekraren, bu konuyu gündeme getiren tüm arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Gruplar adına ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin, zeytinyağı ve bitkisel yağ üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasını isteyen önergeler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve büyük Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanı dinledik. Hükûmet adına yapılan konuşmada Sayın Bakan bize konuyla ilgili bilgiler verdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Bakan bu konuşmasında zeytinde kuraklık nedeniyle yüzde 20 ile 25 verim eksikliği yaşandığını ifade ettiler, sonra girdi maliyetlerinin sorun olarak ortaya çıktığını ifade ettiler ve konuşmalarının sonunda da destekleri saydılar.
Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan ben de Sayın Bakanın bu konuşmasını dikkate alarak önce bu maliyetler üzerinde biraz durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2007 yılı Türk çiftçisinin çok büyük kayıplar yaşadığı bir yıl olmuştur. Hükûmet 2007 yılı içinde ödenmesi gereken tarım desteklerinin bir kısmını ödemiş ama hangi gün seçim yapılmışsa ertesi gün ödemelerin hepsini durdurmuştur ve o günden itibaren de hiçbir ödemede bulunulmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, yem destekleri verilmemiştir, tohumluk destekleri verilmemiştir, hayvancılık destekleri olan süt primi, suni tohumlama primi, su ürünleri primleri verilmemiştir ve Türk çiftçisi kuraklıktan 5 milyar yeni Türk lirasının üzerinde zarar görmüşken hükûmet, çiftçiye yalnızca 514 milyon yeni Türk lirası kuraklık yardımı ödemiştir ve Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, başta zeytin olmak üzere pamuk, tütün, mısır, ayçiçeği ve daha birçok ürün kuraklıktan zarar gördüğü hâlde hükûmet, çıkarmış olduğu kararnamede bu ürünlerin hiçbirini kuraklık yardımına dahil etmemiştir. Bütün bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi çiftçi en önemli girdileri olan mazot, gübre, ilaç ve elektrikteki zamların şokuyla sarsılmıştır. Çiftçi, isyan etme noktasına gelmiştir. Pahalı olduğu için özellikle sulamada kullanılan elektriğin borcunu ödeyemeyen çiftçi, seçim öncesi 13,5 yeni kuruş olan elektriği şimdi 15,55 yeni kuruştan ödemek durumundadır.
Türkiye'de bugün sulama birliklerinin ve sulama kooperatiflerinin sulamadan kaynaklanan çok büyük elektrik borçları vardır. Bunlardan yalnızca kooperatiflerin borçları faiziyle birlikte 2 milyar yeni Türk lirasına dayanmıştır. Bugüne kadar 13,5 yeni kuruştan elektriğini kullandığında parasını ödeyemeyen çiftçi, şimdi 15,55 yeni kuruştan elektriği kullanacak, bir de bu borcu ödeyecektir. Bu, mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Bu bakımdan çiftçinin elektrik borçları üzerinde hükûmetin ciddi olarak durup, çiftçiyi rahatlatacak kararlar alması gerekmektedir.
Tarım ilaçlarında yüzde 15 ile 40 arasında seçimden sonra zam yaşanmıştır ama gübrede çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. Gübre fiyatları başını alıp gidiyor. Daha bir yıl önce 33 yeni kuruş olan amonyum sülfat bugün 54 yeni kuruş, 58 yeni kuruş olan üre bugün 76 yeni kuruş, 62 yeni kuruş olan DAP gübresi bugün 110 yeni kuruş ve 48 yeni kuruş olan kompoze gübre bugün 77 kuruştur ve bugün yeni zam haberleri de biraz önce bizlere ulaşmıştır. Gübreye gelen zam son bir yılda ortalama yüzde 58'dir. Enflasyonun yüzde 8,4 olduğu bir ülkede çiftçinin gübresine yüzde 58 zam yapmak, çiftçiye zulüm yapmaktır. 2002 yılından bu yana ise gübreye yapılan zam ortalama yüzde 185 gibi korkunç bir boyuta ulaşmıştır.
Her nedense, Sayın Başbakanın açıkladığı 60. Hükûmet Eylem Planı'nda mazot desteğinden söz ediliyor ama gübre desteğinden hiç söz edilmiyor. Eğer bu bir unutkanlık sonucu değilse, gübre konusunda Sayın Başbakan da herhâlde bir şey yapamayacağı kanaatini edinmiş duruma gelmektedir.
Mazotta AKP döneminde yüzde 105 artış olmuştur, son bir yılda yüzde 17 artış vardır. Mazottaki bu artışı hiç kimse dünya petrol fiyatlarına bağlamasın. Niçin bağlamasın? Çünkü daha geçtiğimiz günlerde özel tüketim vergisine, mazottaki özel tüketim vergisine yüzde 10,8 zam yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, çiftçi, bugün 2,57 yeni Türk liradan aldığı mazot için 1,27 yeni Türk lirası ÖTV ve KDV vermektedir yani mazotun yarısı vergidir. Mazotun rafineriden bugünkü çıkış fiyatı yalnızca 90 yeni kuruştur ama çiftçinin verdiği fiyat, verdiği para 2,57 yeni Türk lirasıdır.
Değerli arkadaşım, bu, Türkiye'de tarımla uğraşanlara gerçek bir zulmün rakamsal ifadesidir.
Şimdi, Hükûmet, Eylem Planı'nda doğrudan gelir desteğini kaldıracağını söylüyor. Zaten kaldırmak durumunda. Bu bir Dünya Bankası projesiydi ve süreliydi, süresi 2007 sonunda bitiyor. 2007'nin parasını 2008'de, işte, verecekler. Ama ne yapacaklar? Daha önce -o günkü para değeriyle söylersek- dönümü 16 milyon lira olan bu parayı, bu AKP Hükûmeti önce 10 milyon liraya düşürdü, 2007'nin doğrudan gelir desteğinde 7 milyon liraya düşüreceği bilgileri bizlere ulaşmış durumdadır. Böylece, oradan keseceği parayı girdilere verecek ve sanki girdileri daha fazla destekliyormuş havası yaratacak, yani bir anlamda, göz boyayıcı bir çalışma yapacaktır.
Hükûmetin yapması gereken, Eylem Planı'nda söylemesi gerekenler şunlar olmalıydı: Demeliydi ki Hükûmet "Çiftçim zor durumda. Onun kullandığı elektrikten yüzde 18 KDV alınması yanlıştır, ben bunu yüzde 1'e düşüreceğim. Mazottan aldığım özel tüketim vergisini kaldıracağım. Tarım ilaçlarında ve gübrede KDV'yi yüzde 1'e indireceğim ve ülkemizde üretilmediği için yurt dışından getirilen gübreden de gümrük vergisi almayacağım." demesi gerekirdi. İşte, eylem planı bu olmalıydı. Yoksa Eylem Planı'nda "Doğrudan gelir desteğini kaldıracağım." demek bir plan ifadesi değildir arkadaşlar, o zaten olması gereken şeyin söylenmesidir.
Değerli arkadaşlarım, gelelim şimdi zeytin, zeytinyağı ve diğer bitkisel yağlara. Bu konu biliyorsunuz, geçtiğimiz 22'nci Dönemde de burada görüşüldü, 3 Ocak 2006'da komisyon kuruldu, ciddi çalışma yapıldı, çalışma yapılmakla kaldı. Çalışma yapılmakla kaldı, Hükûmet bu konuda bir tek şeyin dışında hiçbir şey yapmadı. O yaptığı tek şey de, 250 milyon lira olan dönüme verdiği teşviki Gemlik zeytin türünde 45 milyona indirmek oldu. Başka hiçbir şey yapılmamıştır o konuda. Yüzlerce sayfayı bulan bir rapor ortaya konmuştur, ciddi bir çalışmadır. Ama korkarım ki, bugün burada da Hükûmetin "Ben de destekliyorum." diyerek, birlikte kuracağımız komisyon yine ciddi çalışacak, ama çok ciddiyetsiz bir biçimde, orada ortaya konan sonuçlar raflarda kalacaktır.
Bu Meclis için en önemli konulardan biri, bu araştırma önergelerinin gerektirdiğinin hükûmetler tarafından mutlak suretle gerçekleştirilmesidir. Eğer bu yapılmıyorsa ne Meclisi yormalı ne insanımızı kandırmalıyız. Araştırma önergelerini falan da kabul etmemelisiniz, çünkü sizin kabul ettiğiniz araştırma önergesinin sonuçları yalnızca tozlu raflarda bekliyor.
Aynı şey orman köylüleri için de oldu. Ben o Komisyonda da vardım. Orman köylüleri için de çok ciddi çalışma yapıldı, ama çalışma bitti, burada da sonuçları okundu. Sonra? Rafa kondu. O zaman biz bu çalışmaları niye yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Hani bir öykü var ya, ağa marabasına "O zaman biz bunu niye yaptık?" demiş. Aynı durum ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konunun, zeytin, zeytinyağı konusunun sulandırılmadan görüşülmesi için diğer bitkisel yağları ayırıyoruz. O bakımdan, ben diğer bitkisel yağlara hiç girmeyeceğim burada ve dikkat ediniz, burada deniyor ki: "Zeytinyağı ve bitkisel yağlar." Değerli arkadaşlarım, zeytinyağı zaten bitkisel yağ. O zaman burada "Zeytinyağı ve diğer bitkisel yağ." denmesi gerekir.
Zeytinyağı, değerli arkadaşlarım, bir meyve yağıdır. Diğer bitkisel yağlar tohum yağlarıdır ve zeytinyağını bütün diğer yağlardan ayıran çok ciddi bileşim özelliği vardır. Zeytinyağı insanlığın bugüne kadar tanıdığı en değerli yağdır. Niçin? Tereyağı çok değerlidir, ama tereyağı belli miktarın üstünde yendiği zaman, tıpkı margarinler gibi, kalp ve damar hastalıklarına neden olur. Tıpkı diğer hayvansal yağlar gibi. Tohum yağları fazla yendiği zaman kanserojen olma riskini artırır, ama zeytinyağında öyle bir bileşim vardır ki, ne kansere neden olucu ne de kalp damar rahatsızlıklarını ortaya çıkarıcı bir etkide bulunur. Bu bakımdan, çağımız insanlığı için yağ denince akla gelen zeytinyağıdır. Belki, hâlâ, tam anlaşılamayan bu zeytinyağının değeri yaklaşık son otuz, kırk yıldır dünyada anlaşılmaya başlanmıştır, ama insanlık bundan sekiz bin yıl öncesinden beri de bu yağı bilmektedir. O bakımdan, değerli arkadaşlarım, zeytin ve zeytinyağı üzerinde Türkiye olarak -çok ciddi olarak- durma zorunluluğumuz vardır.
Zeytinyağının sağlık üzerinde çok çok ciddi özellikleri, yalnızca kansere veya kalp damar hastalıklarına neden olmayışı değildir. Ayrıca, zeytinyağı, özellikle taşıdığı E vitamini bakımından antioksidan etkisi açısından son derece önemlidir ve yaşamın her döneminde, doğumdan ölüme kadar, -doksan yaşına kadar- zeytinyağı insan kemiklerinde kalsiyumun eksilmesini önleyen bir çalışmayı ortaya koyar ve zeytinyağı atardamarlar içerisinde plak oluşumunu engeller, safra taşı, safrada kolesterol taşı olmasını engeller. Bu bakımdan zeytinyağını diğer bütün yağlardan ayırmamız, hatta mide ve bağırsak ülserlerinde bile zeytinyağından ilaç gibi yararlanmamız gerekmektedir. Nitekim İtalya'nın zeytinyağını çok tüketen bölgelerinde mide ve bağırsak ülserleri üzerine iyileştirici etkide bulunduğu anlaşılmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu zeytin, zeytinyağı konusu deyince bizim her şeyden önce tarım satış kooperatifleri ve birliklerini konuşmamız gerekir. 2000 yılı Türkiye'de tarım satış kooperatifleri ve birliklerini idam etme yılıdır.
"Özerkleştireceğiz" adı altında, dünyada hiç görülmeyen bir biçimde, ki o gün çıkarılan yasada "tarım satış kooperatiflerinin ve birliklerinin devlet tarafından asla maddi olarak desteklenmeyeceği" maddesi konmuştur.
Değerli arkadaşlarım, devletin desteklemediği kooperatif olmaz, o üretici kooperatifi olmaz. Bu madde mutlak surette değiştirilmek zorundadır, bunu yapmak zorundayız.
Sayın Bakan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kuruluşundan söz etti, teşekkür ederim. Gerçekten o Konseyin kurulmuş olması, Sayın Bakan, son derece doğru bir iştir, ama orada da bir eksiğimiz var. Nedir o eksik? Bu Tarım Kanunu'na göre kurmuş olduğumuz bu Konseyin maddi yapısı oluşturulamamıştır, yani parasal gücü oluşturulamamıştır. Mutlak surette gerek o Konseye gerek benzer ürün konseylerine maddi yapılarını geliştirecek şekilde mevzuat oluşturulması zorunluluğu vardır. Yoksa bunlar bugün için -özellikle bu Konsey için söylüyorum- iyi çalışmalar yaparken bu çalışmalarını istenen düzeyde sürdüremezler. Yalnızca üye aidatlarıyla bu Konseyin ilerleyebilmesi son derece zordur ve sıkıntılıdır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi Sayın Bakan da söyledi, bizde maalesef ağaç başına ürün çok azdır. Bunun ortalaması, var ve yok yılı ortalaması olarak baktığınız zaman, 12,5-13 kilo. İtalya'ya bakıyorsunuz, bir ağaçtan alınan verim ortalama 50 kilo.
Değerli arkadaşlarım, siz, aldığınız dörtte 1 oranındaki ürünle, ne fiyat verirseniz verin, çiftçiyi mutlu edemezsiniz ve dünyada rekabet edemezsiniz. O bakımdan, ürünün artırılmasına yönelik teknik çalışmaların mutlak surette ve hızla gerçekleştirilmesi, ortaya konması gerekir.
Ve bir de şu prim konusuna geleyim: Arkadaşlarım, şimdi, prim konusu, ne yapılması Tarım Kanunu'nda da var olan, yanılmıyorsam 19'uncu maddesinde var olan bir konudur. O Tarım
Kanunu'nun 19'uncu maddesi incelendiği zaman şu görülür: Prim, zeytine şu kadar verdim, zeytinyağına şu kadar verdim olarak olmaz. Ürünün maliyeti belirlenir, uluslararası fiyat belirlenir, hedef fiyat belirlenir ve piyasa fiyatı hangi düzeyde oluşursa, ona göre bir fark ödeme şeklinde o prim verilir.
Şimdi, hepinize soruyorum değerli arkadaşlarım: Eski para değeriyle, bir kilo zeytinyağına 110 bin lira verilerek zeytinyağını destekledim demek mümkün mü? Avrupa Birliğine bakınız, -Sayın Ahmet Ertürk şimdi notlarını alıyor, o da söyleyecektir- Avrupa Birliğinde 1,32 euro, bir kilo zeytinyağına verilen primdir, destektir. Sizin verdiğiniz -avro cent, euro cent olarak bakıyorsunuz- 9 veya 8,5 euro cent. Arkadaşlar, euro değil, euro cent. Ee, şimdi nasıl olacak da benim üreticim kalkacak o Avrupalıyla rekabet edecek? Mümkün müdür? Bunun için şu kadar olsun, bu kadar olsun demiyorum ama, bugünkü dünya fiyatları ve Türkiye'deki piyasa fiyatları dikkate alındığında, üretim maliyetleri dikkate alındığında, Avrupa Birliğinin destekleri dikkate alındığında bugün en az -bugünkü parayla- 1 yeni Türk lirası zeytinyağına prim verilme zorunluluğu vardır. Aynı şey dane zeytin için de geçerlidir. Dane zeytinde de Avrupalının 1 litre zeytinyağına verdiği para dikkate alındığında, -yaklaşık olarak söylüyorum- 20-25 yeni kuruş 1 kilo dane zeytine prim vermemiz mutlaka gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki, gerçekten son yedi sekiz yılda, ülkemizde zeytin fidanı dikiminde ciddi artışlar oldu. Bundan sekiz on yıl önce ülkemizdeki zeytin ağacı sayısında -şöyle söyleyeyim- 95-100 milyonları telaffuz ederken, bugün 135-140 milyonları telaffuz ediyoruz, ama, maalesef, bir kısım yanlışlar da yapıldı. Nitekim, o yanlıştan ötürüdür ki Gemlik zeytini için verilen prim 250 milyon liradan 45 milyon liraya düşürüldü, çünkü Gemlik zeytin fidanının üretilmesi kolay olduğundan her tarafa Gemlik zeytini gitti ve bir yandan o fidanların yetişmesinde ortaya çıkan sıkıntı, Gemlik zeytininin piyasada yaygınlaşmasının fiyatı düşürücü etkisi, bir yandan Gemlik zeytininden elde edilen yağın uzun süre dayanma kabiliyetinde olmayışından ötürü, şimdi Gemlik zeytininden dönülmeye çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, aslında bunun dört beş yıl önce dikkate alınması gerekirdi, fakat alınmadı.
Değerli arkadaşlarım, ben, tekrar, eğer burada bir komisyon kurulacaksa -ki kurulacağı anlaşılıyor- o komisyonun yapacağı çalışmaya Hükûmetin saygılı olmasını istiyorum.
Geçen dönem yapılan çalışmalar raflarda kalmıştır. Tekrar ediyorum, eğer raflarda kalacaksa Sayın Bakan, ne Meclis yorulsun ne millet boş yere umutlansın diyorum.
Hepinizi ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Ertürk, buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı konusundaki vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ve Partim adına, AK Parti adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu üretimi yapan değerli çiftçilerimize, bu ürünü işleyen, paketleyen, ambalajlayan ve ihracat yapan değerli iş adamlarımıza ve bunu tüketen çok değerli milletimize bu önerge marifetiyle yeni fırsatlar ve açılımlar, kazanımlar sağlanmasını da diliyorum.
Gerçekten, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğumuz Akdeniz iklimi çerçevesinde ülkemizde, çok uzun yıllardan beri, tarih öncesi zamanlardan beri, Güneydoğu Anadolu Bölge'mizde, yüzde 11 nispetinde Akdeniz Bölgesi'nde ve yüzde 80'i Ege Bölgesi'nde, yüzde 8 nispeti de Marmara Bölgesi'nde olmak üzere zeytin ve zeytinyağı üretimi yapılmaktadır.
Akdeniz Bölgesi'nin karakteristik ürünlerinden olan zeytin üretimi, son zamanlarda dünyada büyük bir açılım kazanmış, zeytinyağının sağlığa verdiği önem ve mesela Girit Adası'nda insanların kalp ve damar hastalıklarına çok az yakalandığı, hatta, hemen hemen hiç yakalanmadığı, yaşam ömürlerinin yüz yıla yaklaştığı gibi çeşitli makaleler ve yazılar yayımlanmaya başlayınca ve gerçekten portakal suyu gibi hiçbir kimyasal madde içermeden, tamamen meyve ağaçtan toplanıp zeytinyağı fabrikalarında yağ olarak sıkılıp şişelere konulup insanların tüketimine sunulunca, böylece hiçbir kimyasal veya bir katkı maddesi içermeden, çok doğal ortamda üretilen bu zeytinyağının kıymeti son zamanlarda yavaş yavaş artmaya ve bilinmeye başlanmıştır.
Ülkemizde de zeytinyağı ve zeytin üretiminin ve tüketiminin ve bununla ilgili başta TARİŞ Zeytinyağı Birliği, Ege İhracatçılar Birliği, Zeytin Dostu Derneği, ziraat odası, borsalar, hatta üniversiteler, hatta zeytin araştırma enstitülerimiz gibi devletimizin çok önemsediği kurum ve kuruluşlarla, Tarım Kanunu'muzda, geçen sene, geçen dönemde Meclisimizde yasalaştırdığımız Tarım Kanunu'muzda hayat bulan ürün konseyleriyle ilgili yasal düzenleme içerisinde de Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin, çıkardığımız Üretici Birlikleri Kanunu'nun ilgili 11'inci maddesine göre de kurulma fırsatı doğmuş; diğer sektörlerle, Ulusal Fındık Konseyi, Ulusal Pamuk Konseyi, Ulusal Narenciye Konseyi ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve şu günlerde de çalışmasını takip ettiğimiz ve gerçekten hayvancılık sektörü için çok önemsediğimiz Ulusal Süt Konseyi çalışmaları da
Tarım Bakanlığımız tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedir. Ve kurulan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi şu anda, örgütlenme çalışmalarını tamamlamış, yönetim kurulunu ortaya çıkarmış ve başında çok deneyimli bir arkadaşımız ve ona yardımcı olan, yol arkadaşları olan değerli yönetim kurulu üyeleriyle Türk zeytinciliğine ve Türk zeytinyağı sektörüne yol gösterici çalışmalarını ve önerilerini Hükûmetimize sunma konusunda ve bu sektörün üretim ayağında olan çiftçilerimizin beklentilerini belirleyip, gerek Tarım Bakanlığımıza ve gerekse Hükûmetimize, karar alıcıları siyaset kurumumuza sunma konusunda, verimli çalışmalar yapmaktadırlar. Bizler de sık sık bölgemizde bu çalışmalara iştirak edip, takip etmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz zeytini ve zeytinyağını desteklemektedir. Değerli Hocamız her ne kadar Gemlik zeytinindeki fidan desteklemesinin 45 liraya indiğini söylese de dekar başına verilen 250 liralık destekle, bütün ülkemizin her tarafında, zeytin dikilebilen tüm alanlarda, gerçekten özel ve itinalı bir tür olan Gemlik zeytinimizin her yerde dikilmemesi yönünde… Çünkü çiftçilerimiz, Gemlik, çubuktan, çelikten üretildiği için, fidan ucuzdur, herkes Gemlik fidanı dikmek istemektedir, ama gerek domat zeytini gerek manzalina, gerek "kalamata" dediğimiz "eşek zeytini" tabir edilen iri zeytin gerekse memecik zeytini çelikten değil, mutlaka kökleştirmek ve aşı yapmak suretiyle üretildiği için, o zeytinin fidanı 8-9 milyon lira fiyatlarındadır, ama Gemlik zeytinin fiyatı 2-3 milyon lira düzeyindedir. Çiftçilerimiz maalesef bu konuda yeterli tecrübeye ve donanıma sahip olamadıkları için -belki bu bir öz eleştiridir- tarım teşkilatlarımız ve ziraat odalarımız, çiftçilerimizi bu konuda gerekli bilgilerle donatmadıkları için, çiftçilerimiz, sanki, zeytin dikilebilecek her yerde Gemlik zeytini dikmek istemektedirler. Gaziantep'te de, Urfa'da da, Hatay'da da, Aydın'da da, İzmir'de de, Muğla'da da, insanlarımız Gemlik zeytini dikmeye heves etmişlerdir. Tarım Bakanlığımız bu konuyu bir disipline etmek için, Gemlik zeytininin desteği olan dekar başına verilen 250 YTL'yi 45 YTL'ye düşürmüş, ancak, diğer zeytin türlerindeki destekleme 250 YTL olarak devam etmektedir. Ancak, bu Gemlik zeytininin de kendi bölgesine has, o bizim Bursa ilimizin Gemlik bölgesindeki, kendi müstesna yetiştiği bölgedeki desteklemesinin de aynı fiyatlarla devam etmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, kırsal kalkınma destekleri, elbette dünyada… Bizim, 109 milyon -tahmin edilen- civarında ağacımız var. Son yıllarda da bu, Hükûmetimizin verdiği desteklerle zeytin dikimindeki aşırı arzu ve şahlanış, 25 milyon adet zeytin fidanının dikilmesini gündeme getirmiş, böylece 130 milyonu aşan bir zeytin varlığımız ortadadır. Bugün 109 milyon mahsuldar ağacımız vardır, ancak, bu mahsuldar ağaç, yani ürün veren ağaçlarımız, maalesef, dünyadaki taban araziye dikilen ağaçlarla aynı seviyede değildir. Pek çok ağacımız, çok engebeli, eğimli arazilerde, Akdeniz Bölgesi'nin, Ege Bölgesi'nin, Marmara Bölgesi'nin ve güney bölgelerimizin yamaç arazilerinde dikildiği için, gübreleme, sulama ve bakım şartları taban arazilerdeki dikilmiş zeytin ağaçlarımız nispetinde değildir. Onun için, verimlerimiz düşüktür. Şimdi, Hükûmetimiz bununla ilgili de geçen sene çok güzel bir karar almıştır, damlama sulama projesini gündeme getirmiştir. Sulanamayan bu zeytin ağaçlarımız için, bir şekilde, ama artezyen, ama basınçlı sulama sistemleri kullanılmak suretiyle, Hükûmetimiz, yüzde 50'ye varan nispette damlama sulamayı desteklemektedir. Böylece çiftçilerimiz, kendilerini damlama sulama yöntemiyle, tarım teşkilatlarımızdan, ziraat odalarımızdan alacakları bilgilerle, ağaçlarını bu yöntemle suladıkları takdirde verimlerinin 2-3 kat artacağını görebiliyorlar. Bunu yapan arkadaşlarımız, her sene bir sene "var yılı" bir sene "yok yılı" tabir edilen zeytinde, artık, her yıl zeytin mahsulünün, denk olmasa da, bir sene yüzde 70 seviyesinde bir sene yüzde 40 seviyesinde de olsa ama her yıl zeytin alabildiklerini, ürün hasat edebildiklerini söylemektedirler. O bakımdan Hükûmetimizin ortaya koyduğu bu kırsal kalkınma destekleri esprisindeki damlama sulama projesini mutlaka zeytin üreticilerimizin en önemli olarak en başta ehemmiyet vermeleri gereken üretim mekanizması olarak düşünüyoruz ve bunun yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda da sektörün tüm aktörlerinin üzerlerine düşen ödevi yapmaları gerektiğine inanıyoruz.
Bir desteğimiz daha var. Bu destek de eğer bu çiftçilerimiz, üreticilerimiz bir kooperatif çatısı altında örgütlenirlerse bu yüzde 50 hibe, yüzde 75'e çıkmaktadır. Yani zeytin ve zeytinyağı üreticilerimiz, zeytin diken çiftçilerimiz bir kooperatif çatısı altında örgütlendikleri takdirde destek miktarı… Örneğin 100 milyarlık bir damlama sulama projesi kurduklarında, 75 milyar lirasını Hükûmetimiz hibe olarak onlara vermektedir. Onlar sadece yüzde 25 bir katkı sağlamaktadırlar.
Bunun dışında, zeytin ve zeytinyağı ürününü paketleyen, ambalajlayan iş adamlarımıza, çiftçilerimize, bu konuda çalışan değerli insanlara da iş adamlarına, paketleme, ambalajlama, hatta zeytinyağı fabrikası kuranlara da yüzde 50 hibe destekler devam etmektedir.
Biz, burada, değişik bir çalışmayı başlattık. Değerli Bakanımız da izah etti, Sayın Hocamız da söyledi ihracat destekleri… Türkiye, artık, dökme zeytinyağı, bilhassa rafinajlık ve lampant zeytinyağının ihracatını kesinlikle yasaklamıştır. Yıllardan beri dökme zeytinyağı satarak bir yerde rakibimiz olan Yunanistan ve İtalya'ya sattığımız yağların tekrar ambalajlanarak kendi ulusal zeytinyağımıza, kendi ülkemizde üretilen zeytinyağımıza rakip olmalarının önü kesilmiştir. Geçen sene başlayan bu uygulamayla "Made in Turkey" damgalı ve Türkiye'de üretilen zeytinyağlarımızın üreten firmanın kendi ambalajının vurulması suretiyle elde edilecek ambalajlı Türk ürünlerinin yurt dışına satımında bir litreye kadar ürünlerde en son miktar 400 dolara kadar yükseltilmiş, zeytinde de 200
dolarlık bir ihracat teşviki ortaya konulmuştur. Bununla ne yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Zeytin ve zeytin ürününün yurt dışına satılmasına imkân yaratarak, zeytin üretici fiyatının artmasını… Dolayısıyla, yurt dışına ihracat yapıldığı müddetçe, ihracatçımız, gelip dâhilde bu zeytini üreten çiftçilerden ürün talep edecektir. Böylece, hem zeytin üreten çiftçilerimiz ürünlerini hak ettiği fiyata satacaklar hem de ülkemiz zeytin ve zeytinyağı ihracatından para kazanacaktır. Çünkü, dünyada altı ülkede üretilen bu nadide üründe İspanya en büyük üreticidir; İtalya, Yunanistan, Türkiye, Tunus, Fas ve bir de son yıllarda Suriye'de üretim başlamıştır. Ama, inşallah, bizler, şu anda 1 milyar dolar seviyesinde olan zeytinyağındaki ticaret potansiyelimiz yerine, alınan bu damlama sulama destekleri, fidan destekleri ve kırsal kalkınma desteklerimizle, çok kısa zamanda, çok iyi mesafeler alarak 10 milyar dolarlık büyük bir ihracat potansiyeli ve fırsatı yaratabiliriz diye de düşünüyoruz.
Prim azdır, doğrudur. Daha önceki yıllar 25 yeni kuruştu prim, bu sene 11 yeni kuruşa düştü. Hükûmetimiz 5,3 katrilyonluk bir tarımı destekliyor arkadaşlar. Ancak, olaya, sadece çiftçinin eline verilen primle bakmamak lazım. Burada, dediğimiz gibi, fidan destekleri, ihracat destekleri, kırsal kalkınma destekleri, damlama sulama destekleri ve üretim, ambalajlama, paketlemede verilen hibe destekleriyle bizim zeytin üreticimize verdiğimiz destek daha önceki desteklerin katbekat üzerindedir. Çünkü, sadece çiftçimizin cebine giren primin ötesinde, bu ürünün sürdürülebilir olması, uzun yıllar bu ürünü ekip dikerek, bu üründen para kazanarak yaşamını sürdürebilmesi asıl olandır.
Değerli arkadaşlarım, bu sektörde pek çok sorun var. Bu araştırma önergesinin üzerinde değerli arkadaşlarımızla beraber çalıştık. Mesela, zeytinyağında bir kara su meselesi var. Bu meselenin mutlaka çözülmesi lazım. Bazı bilim adamları diyor ki: Bu bir.organik maddedir, faydalıdır. Bazıları da diyor ki, çevreciler: Hayır, bu bir çevre düşmanı, bir atıktır, bu mutlaka bertaraf edilmelidir. Bu konu, bu araştırma önergesinin ana konularından birisidir.
Ondan sonra ikinci konu prina. Zeytinyağı sıkıldıktan sonra meydana gelen zeytinin ezilmiş hâli, prinası, atığı yakacak olarak kullanılmaktadır. Bunun da üzerinde durulması gerekiyor. Bazıları bunun havayı kirlettiğini, ozon tabakasını bozduğunu, bazıları öyle bir şey olmadığını, iyi bir yakacak olduğunu ama, ikincil elden, işten geçirilmesi gerektiğini söylemektedirler. İki ve üç fazlı çözümler önerilmektedir. Bazıları sadece, zeytinyağı sıkıldıktan sonra bir taraftan zeytin çıksın, bir taraftan da küspe dediğimiz prinayla karasu çıksın istemektedir. Bazıları da hayır, üç fazlı olsun, bir taraftan zeytinyağı çıksın, bir taraftan karasu çıksın, bir taraftan da prina çıksın demektedir. Bu da bu araştırma önergesinin önemli konularından birisi olmalıdır.
Bir üçüncü konu, karışık yağ sorunu vardır. Bazı yabancı ülkeler zeytinyağının muhtelif asitliliklerde veya bölgesel farklılıklarla karıştırılarak kendilerine satılmasını istemektedirler. Bu da bir tereddüt konusudur, karıştırılmalı mıdır karıştırılmamalı mıdır? Hatta tağşiş konusu da mutlaka gündemde durmalıdır.
Onun için, bu konuların üzerinde derli toplu bir çalışma yapılması, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin de önerileriyle beraber, Parlamentonun bizce bir ödevi bir görevi olmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bize göre en önemli konu da solgunluk hastalığıdır. Maalesef, bugün çiftçilerimiz, Hükûmetimizin bu kadar desteklerine rağmen diktikleri güzelim fidanların muayyen zamanlarda kuruduğunu görmektedirler. "Vertisilyum solgunluğu" diye tabir edilen, tıbbi açıdan veya tarımsal sektörde "vertisilyum solgunluğu" denilen bu solgunluk hastalığı konusunda gerek Tarım Bakanlığımız gerek üniversitelerimiz gerek zeytincilik araştırma enstitüleri yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Ama maalesef, şu ana kadar netleşmiş bir sonuca ulaşılamamıştır. Pek çok yerde bitki aktivatörleri, pek çok yerde bu sanki bir damar tıkanıklığı gibi zeytin ağaçlarındaki borucukların tıkandığı ve o tıkanıklığın aşılması yoluyla, aktivatör kullanılması yoluyla aşılabileceği söylenmektedir. Pek çok yerlerde solaryum yöntemiyle… Tabii bu, yamaç yerlerde, eğimli yerlerde zeytin ağaçlarının olduğu zor tabiat şartlarında mümkün değildir. Naylon sermek suretiyle toprağın havayla teması kesilerek bu şekilde bir yöntemle bu işin olabileceği söylenmektedir. Onun için çiftçilerimiz, bu konuda, bu solgunluk hastalığının mutlaka bir çaresinin bulunması gerektiğini… Başka türlerde var mıdır, yok mudur veya bu hastalığa dayanıklı türler varsa, o türlerin kendilerine önerilmesini istemektedirler. Zeytin üretilen bölgedeki milletvekili arkadaşlarımız da, her gittiği yerlerde bu konuda bu sorularla karşı karşıya kalmaktadır. Tabii, bu bir teknik konudur, bu bir tarımsal araştırma konusudur. Bu konunun da, üniversitelerimiz, zeytin konseyimiz, zeytin araştırma enstitülerimiz ve bu konuyla ilgili ziraat odalarımız ve sektörün ilgili aktörlerinin de bütün katılımlarıyla, bu solgunluk hastalığının mutlaka bir çaresinin ortaya konulması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bir tarım televizyonu kurulması, bizim bu araştırma konumuzda da bence güdeme gelmelidir, çünkü insanlarımızın bilgiye ihtiyacı vardır. Çiftçilerimizin, üreten insanlarımızın düzgün üretim yapmaları için yurt dışına satacağımız zeytin ürünümüzün ve zeytinyağı ürünümüzün gerek aşırı gübre kullanımından gerekse aşırı tarım ilacı kullanımından arındırılması gerekmektedir. Artık, insanlar iyi fiyatlar ödeyerek organik ürünler tüketme temayülündedir. Herkes sağlığına gerekli özeni göstermektedir. O bakımdan çiftçilerimizin üretimde kullandıkları gerek tarım ilaçlarının gerek gübrelerin, hatta son zamanlarda "hormon" tabir edilen pek çok ürünlerin kullanılmaması gerektiği yönünde, doğru düzgün üretim yapmaları yönünde de onların bilgiye ihtiyacı vardır. O bakımdan, belki bir sektör televizyonu olarak gerek hayvancılıkta gerek bitkisel üretimde ve mesela bu damlama sulamalarda, kırsal kalkınma desteklerinde devletimizin yaptığı pek çok çalışmanın insanlarımıza
ulaştırılması konusunda böyle bir tarım televizyonu gibi sadece… "Bu Toprağın Sesi programı var TRT'de. Onun dışında, TRT'nin yeni Genel Müdüründen de böyle bir talepte bulunabilir bu araştırma komisyonumuz, gündeme alındığında.
Değerli arkadaşlarım, değerli Hocamız söyledi, işte "Doğrudan gelir desteği Avrupa Birliğinden veriliyor." dedi. Bu doğru değildir, doğrudan gelir desteği tamamen bizim kendi millî bütçemizden ödenmektedir. Sayın Başbakanımız doğrudan gelir desteğinin kaldırılacağı yönünde geçen hafta eylem planında bir söz söylemiştir. Kaldırılan doğrudan gelir desteğinin mutlaka diğer üretim mekanizmalarında kullanılacağı tabiidir. Mesela, bu ne olabilir? Arz açığı olan ayçiçeği gibi, pamuk gibi temel ürünlerde, hatta çiftçilerimizin son günlerde fiyatı artan gübre desteklemesi gibi üretim mekanizmalarında kullanılabilir.
Değerli Hocamız dedi ki: "Mazot ve gübrede ÖTV var, bu ÖTV ve KDV kaldırılmalı." Bu bir tekliftir, bu bir taleptir ama Hükûmetimiz de başka bir şekilde desteklemektedir. Mazot ve gübreyi her sene dekar başına, nisan ve haziran aylarında… Geçen sene öyle yapılmıştı, bu sene de büyük ihtimalle öyle olabilir. Tarım Bakanlığımız daha açıklamayı yapmadı. 2007 yılındaki üretimde kullanılan mazot ve gübre destekleri yılda iki defa ödenmişti. Her sene ödeniyor. Burada son yıllarda gübre fiyatlarında -bilhassa son aylarda- yüzde 30 ila yüzde 40 nispetinde bir artış oldu. Bu artışa karşılık tabii petrolün fiyatı da 100 dolar oldu, 22 dolardan 100 dolara yükselen bir petrol fiyatı artışı gördük.
Burada bu bir tercihtir, bazı siyaset kurumu ÖTV'yi kaldırmak ister ama bizim Hükûmetimiz mazot ve gübre desteği suretiyle bu artışı telafi etme yolunu tercih etmiştir ve bunlar da nisan ve haziran aylarında olmak üzere ödenmektedir.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, sektör himayeye muhtaç bir sektördür ve Hükûmetimiz tarafından desteklenmektedir. Biz bu desteklerin artırılarak sürdürülmesini ve Türkiye'miz için çok önemli olan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
…ülkemiz için gerçekten çok önemli olan ve Türk tarımının dünyada yegâne altı ülkede üretilebilen ve insan sağlığı için de çok vazgeçilmez olan zeytin Ürününün ve bundan elde edilen zeytinyağının hem üretiminin sürdürülebilmesi hem de ülkemize, eğer, bu tarımsal desteklemelerimizi çiftçilerimiz kısa zamanda kendi üretim mekanizmaları olan tarlalarında kullanabildikleri takdirde, çok yakın bir zamanda, 10 milyar dolarlık bir tarımsal bütçe içerisinde bir ticaret hacmine ulaşabilecek bir zeytin ve zeytinyağı sektörünü, biz, aziz Büyük Millet Meclisimize sorunlarının giderilmesi yönünde bu araştırma önergemizle talepte bulunuyoruz. İnşallah, Büyük Meclisimiz karar verdiği takdirde, bu araştırma önergemizin, bu ürünü üreten değerli çiftçilerimize ve bu sektörde çalışan insanlarımıza ve tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu…(MHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Ne gibi efendim?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Benim söylemediğim sözler Sayın Konuşmacı tarafından bana atfen söylendi, o da şudur: Ben mazottan KDV alınmasın demedim, bir.
İkincisi, doğrudan gelir desteğini Dünya Bankası veriyor demedim, iki.
Bunları açıklamak istiyorum izninizle.
BAŞKAN - Bunlar kayıtlara geçti Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Efendim?
BAŞKAN - Bunlar kayıtlara geçti, şu anda söylediniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Buradan duyulmadı ki, vatandaşın duymasını istiyorum.
BAŞKAN - Ben bir tutanakları getirteyim Sayın Ergin, bakayım.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, oturduğum yerden iki dakika, yalnızca bunları açıklamak istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN - Buyurun, açıklayınız.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan Sayın Konuşmacı, benim konuşmamda, doğrudan gelir desteğini Dünya Bankasının verdiğini… Oysa öyle olmadığını, bunun bizim bütçemizden karşılandığını söyledi.
Sayın Konuşmacı beni iyi dinleyememiş. Ben, yıllardan beri özellikle bu konularda çalışan bir insanım. Benim sözüm şuydu: Bu doğrudan gelir desteği olayı bir Dünya Bankası projesidir ve
sürelidir. Normal süresi de 2007 yılı sonunda bitmektedir. Bu nedenden ötürü zaten bitecek bir projedir. Bu bakımdan Sayın Başbakanın "Biz artık doğrudan geliri kaldıracağız, bunun yerine ürün desteği vereceğiz." demesi gerçek olayın gerçeğinden saptırılması şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu bir.
İkincisi, ben, mazotta KDV kaldırılsın demedim. Sözlerim zabıtlardadır. Benim sözüm şu: Mazotta ÖTV'ye daha geçtiğimiz günlerde yüzde 10,58 kadar zam yapılmıştır. Bu, çiftçiye yapılan zulümdür. Bu bakımdan hiç kimse mazot fiyatlarının artışını dünya petrol fiyatlarına bağlamasın dedim. Benim sözlerim öyle.
Ayrıca tekrar şunu söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde dünya petrol fiyatları sürekli düştü, Türk parası sürekli değer kazandı ama Türkiye'de hiçbir zaman petrol fiyatları düşmedi. Şimdi dünya petrol fiyatlarını gerekçe göstererek, bunun için biz de bu fiyata artırdık demek, özellikle yapılan bu zamlardan sonra doğruyu ifade etmemek anlamına geliyor.
Bakınız bugün şunu söyledim ben: Mazot 2 milyon 570 bin lira, oysa rafineriden çıkışı 900 bin lira. Ben bunu yeni Türk lirası olarak söylemişim, daha iyi anlasın diye arkadaşım şimdi eski para biriminden söylüyorum: 2 milyon 570 bin lira çiftçi 1 litre mazota verirken, bu rafineriden 900 bin liraya çıkıyor. 1 milyon 270 bin lira… Bunun içinde vergi var. Bu zulümdür dedim. Bu bakımdan ÖTV alınmasın dedim, KDV alınmasın demedim.
Teşekkür edip, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin. Sağ olun.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla verilen ve Meclis araştırması açılmasına ilişkin hususlarla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Esasen, az önce de ifade edildiği üzere, 22'nci Dönem Parlamentosunda da bu başlık adı altında bir Meclis araştırma komisyonu kurulmuş ve bu komisyon, çalışmalarını bir rapor hâline getirmiştir, fakat araştırma komisyonun raporu Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir. Söz konusu bu rapor incelendiğinde -özverili bir çalışma sergilendiği ve- birçok soruna çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Hâl böyle olmasına rağmen, konuya biraz daha stratejik bir anlayışla yaklaşılamadığı sebebiyle Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir. Bu sebeple, bu çalışmaların yeniden ele alınması ve bu alanda belirlenen hedeflerin hangi kurum ve kuruluşlar tarafından nasıl yerine getirileceğinin ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler dâhil, alınacak önlemlerin tespit edilmesi bakımından bir Meclis araştırması açılması grubumuz açısından da fevkalade önemli görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi özellikleri nedeniyle, İspanya, İtalya, Tunus ve Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkeleriyle birlikte, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerindendir.
Ülkemiz, 1 milyon 260 bin ton civarındaki zeytin üretimiyle dünya zeytin üretiminin yüzde 7,9'unu, 100 bin ton civarındaki zeytinyağı üretimiyle dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 5'ini gerçekleştirmektedir.
Ülkemizde 109 milyon zeytin ağacı, 196 bin zeytin üreticisi, 80 bin ton zeytin işleyen 1.100 zeytinyağı üretim işletmesi bulunmaktadır.
Son yıllarda yeni zeytin fidanlarının dikimi ve üreticinin zeytin üretimine özendirilmesiyle birlikte ağaç sayımız artmıştır. Ağaç sayımızdaki artışa bağlı olarak üretimde de artış meydana gelmiş, ülkemiz zeytinciliği büyük bir gelişim içerisine girmiştir. Zeytinciliğimizin gelişiminin en önemli göstergelerinden biri olan dökme forumda yapılan ihracatımız azalırken kutulu ihracatımızda artış olmuştur. Ülkemiz zeytinyağı üretiminin yaklaşık yarısı ihraç edilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerine dökme forumda ihraç ettiğimiz zeytinyağı bu ülkelerde ambalajlanarak İtalyan ve İspanyol markaları altında pazarlanmaktadır. Böylece, kendi yağımız, kendi markamıza rakip olmaktadır. Ayrıca, zeytinyağından elde edilen gelir de daha düşük olmaktadır.
Ambalaj şekillerine göre zeytinyağı ihracatımızın dağılımına baktığımızda 2006-2007 sezonunda toplam ihracatımızın yüzde 36,5'ini ambalajlı zeytinyağları oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, üretime ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz.
Sektörle ilgili istatistiki veriler güncel değildir.
Rekolte tahmin çalışmaları uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak yapılmaktadır.
Uzaktan algılama sistemleri kullanılarak bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanı oluşturulmalıdır. Başta ağaç sayısı olmak üzere sektördeki verilerin güncelleştirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde yıllara göre ürün miktarı değişkenlik göstermekte, yani var yılı, yok yılı özelliği şiddetli yaşanmaktadır. Bunun etkisinin azaltılması için zeytin çeşitlerinin ıslahının yapılması, sulama,
ilaçlama ve gübreleme ve bazı bakım işlemlerinin modernize edilmesi, bunun için zeytin ürecisinin desteklenmesi sağlanmalıdır.
Üretimin artırılması, bu doğrultuda fidan üretimine ağırlık verilmesi gerekmektedir. Ancak, üretimde doğru yönlendirme önem taşımaktadır. Üreticiler en kolay Gemlik fidanını bulabildikleri için birçok yere bu zeytin çeşidini dikmektedirler. Oysa, mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır. Fidan üretiminde bölgesel adaptasyon önemli olup, coğrafi yöreyle özdeşleşmiş çeşitlerin diğer bölgelere dikimi engellenmelidir. Her bölgenin yerli çeşitleri arasında yüksek ürün ve ağaç özellikleri gösteren çeşitler seçilerek ıslah çalışmaları yürütülmelidir.
Ülkemizin zeytin gen kaynaklarına sahip çıkılmalı ve fidan ithalatı yasaklanmalıdır.
Gübreleme yetersizdir, tekniğine uygun yapılmamaktadır. Analize dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemler alınmalıdır. Üretim bölgelerine yakın olan ve üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel laboratuvarların sayıları artırılmalıdır. Bunun yanında kimyasal gübrelerin yüzde 18 olan KDV oranının tarım ilaçlarında olduğu gibi düşürülmesi üretim maliyetinin azalmasını sağlayacaktır.
Tüm tarımsal girdilerde üreticiye KDV iadesi yapılmalıdır. 1 litre mazot ülkemizde 2,4 YTL, Yunanistan'da ise 1 YTL'dir.
İlaçlama yetersizdir ve tekniğine uygun yapılmamaktadır. İlaçlanan alanlar genişletilmelidir, ancak kullanılan ilaçlar çevreyle uyumlu olmalı, organik üretime engel teşkil etmemelidir. Mevcut zeytincilik kanununda yer alan zeytin zararlıları ile mücadelede kuruluşların etkin hâle gelmesi ve işlevlerini eksiksiz yerine getirebilmeleri için kaynak sağlanmalı, parasal anlamda destek verilmelidir.
Zeytinliklerin yüzde 92'si sulanmamaktadır. Atıl vaziyetteki mevcut su kaynaklarından mutlak surette yararlanılmalı, damlama sulama gibi modern sulama yöntemlerinin kullanılması desteklenmelidir.
Toprak erozyonuna karşı teraslama çalışmaları uzun zamandan beri ihmal edilmiştir. Ucuz ve uzun vadeli kredilerle teşvik edilmelidir. İtalya ve İspanya'da ağaç başına verim 45-50 kilogram, ülkemizde ise bu rakam 1/3'ü oranında olmaktadır.
Kamu destekli bir program ile bölgelere ve zeytin çeşitlerine göre uygun budama tipleri belirlenerek toplu ve tek tip budama uygulamaları benimsetilmelidir. Yaşlı ağaçlar kademeli olarak gençleştirilmelidir. Bu sayede ağaçlarımız makineli hasada uygun hâle gelecek ve üretim maliyetinin azalması yönünde olumlu sonuçlar oluşacaktır.
Firesiz ve hızlı zeytin toplama için mekanik hasat özendirilmeli ve yardımcı malzemelerin temini ile üretimini kolaylaştıracak önlemler alınmalıdır. Böylece, dalından kopar kopmaz fermente olmaya başlayan zeytinin kalitesinin düşmesi önlenmiş olacaktır. Yeni oluşturulacak tesislerde sertifikalı fidan kullanılması durumunda verilmesi kararlaştırılan 250 yeni Türk lirası/dekar destek modelinin mevcut geleneksel zeytinliklerin imar ihyasında da kullanılması gerekmektedir.
Zeytinyağı işletmelerinde oluşan atık zeytin kara suyu içerdiği organik kirlilik nedeniyle çevre kirlenmesine yol açmaktadır. Kara sudan kaynaklanan sorunun çözülmesi için, üç faz çalışan kontini tesislerin iki faza dönüştürülmesi, ikinci ekstraction ve kurutma üniteleri ilave edilmesi veya mevcut üç faz tesislerden çıkan kara suyun arıtılacağı merkezî arıtma sistemlerinin kurulması gerekmektedir. Ancak dönüşüm ve tesis maliyeti konusunda sektörün desteklenmesi ihtiyacı vardır. Öte yandan, kara su, içerdiği azot ve potasyum gibi bitki besin maddeleri ve organik maddeler nedeniyle uygun işlemler sonucu sıvı ve katı gübre olarak kullanılabilmektedir.
Kalite kayıplarının önlenmesi için zeytinyağı depolama sistemlerindeki bozukluk giderilmeli, zeytinyağlarımız azot korumalı paslanmaz çelik tanklarda korunmalıdır. Bunun için modern stoklama tesislerine gereksinim vardır. Ülke genelinde paslanmaz çelik tank kapasitesi düşüktür.
Dönüm başına uygulanan doğrudan gelir desteği sistemi ağaç başına destekleme modeliyle ağaç başına destekleme modeliyle düşünülmek suretiyle revize edilmelidir. Bu sayede ülkemizde gerçek ağaç sayısının tespiti de kolaylaşabilir, dönümlerce arazisi olup da az sayıda zeytin ağacı bulunanların haksız desteklenmesi önlenmiş olur.
Mevcut Tarım Kanunu'na göre kurulan ürün konseyleri fevkalade olumlu bir yaklaşımdır. Buna göre çalışmalarını yürüten Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi birçok sorunu gündeme getirmektedir ancak bu ürün konseylerinin daha etkin olabilmeleri açısından gelir kalemlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, pazarlamaya ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz: Ülkemiz zeytinyağı ambalajlı ve markalı ihracatının artırılması ve sürekli pazarların elde edilmesi ancak Avrupa Birliği ülkeleriyle eşit koşullarda rekabet ile mümkündür. Hâlen 15-20 bin ton civarında satılan markalı ve ambalajlı zeytinyağı ihracatının artırılması için teşvikler geliştirilmeli, "Türk zeytinyağı" imajı oluşturulmasına yönelik tanıtım çalışmaları desteklenmelidir.
Ülkemiz zeytinyağı tüketimi düşüktür. Hemen hemen üretim bölgelerindeki alışkanlık ile sınırlı bir hâle gelmiştir. Son yıllarda tüketimin artırılmasına yönelik girişimler sonucunda zeytinyağı tüketiminde artış eğilimi bulunduğu görülmektedir. Ancak bu artış, zeytinyağı tüketim sorununun çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Zeytinyağı kullanma alışkanlığı olmayan tüketici kesimin fiyat hareketleri karşısında zeytinyağından vazgeçmesi kolay olmaktadır.
Zeytinyağının önde gelen sorunlarından birisi de tağşiştir. Bu nedenle, piyasa düzenli olarak takip edilerek tağşişli yağ üretim ve satışı engellenmelidir, tağşişli yağla ilgili kamu denetimleri artırılarak etkin hâle getirilmelidir.
Tüm standartlarda "Zeytinyağı başka bir yağ ile karıştırılamaz" ibaresi yer almalıdır. Zeytinyağının sağlığa zararları bilimsel olarak ortaya konmuş durumdadır. Özellikle kalp ve damar hastalıklarına iyi gelmesi nedeniyle tüketimin teşvik edilmesi, bu hastalıklar için devlet ve bireylerce yapılan sağlık harcamalarının azalmasına yol açacaktır.
Tarımda ayakta kalabilen ve gelecekte daha da yükselecek yegâne ürün olan zeytinyağının tanıtımına, tüketiminin arttırılmasına, iç ve dış pazarın geliştirilmesine yönelik olarak kamu destekli çalışma grubu oluşturulmalıdır.
Avrupa Birliği, yaptığı anlaşmalarla, Cezayir, Tunus, Fas ve Lübnan'a zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar tanımıştır. Örneğin, Tunus'a yıllık 56 bin tonluk, diğer ülkelere de 8 bin tonluk gümrük vergisinden muaf bir kotu açıldığı görülmektedir. Benzeri bir uygulamanın Suriye ile Avrupa Akdeniz Anlaşması çerçevesinde yapılması için çalışıldığı bilinmektedir. Türkiye'nin de Avrupa Birliğine gümrüksüz zeytinyağı ihracatı yapabilmesi için, hiç değilse, diğer ülkelere tanınan imtiyazlardan yararlanması büyük önem taşımaktadır. Hâlihazırda, 2005/3 sayılı Para Kredi Koordinasyon Kurulu altında 5 kilograma kadar olan ambalajlarda ihraç edilen zeytinyağları için 150 dolar/ton, 1 kilograma kadar olan ambalajlarda ve "Türkiye üretimidir" ibareli zeytinyağları için 300 dolar/ton ihracat iadesi verilmektedir. İhracatta halihazırda ton başına 750 dolar vergi ödenmektedir. Oysa, zeytinyağı sanayi ürünü olarak kabul edilirse haksız vergilendirme engellenmiş olacaktır. Yine 2003'e 3 sayılı Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması Ve Türk Malı İmajının Yerleştirilmesine Yönelik Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, yurtdışında çalışmalar yapan firmaları daha etkin olarak destekleyecek şekilde düzenlenmelidir.
Zeytinyağının İspanya ve İtalya'da olduğu gibi başka sıvıyağlarla karışık olarak "zeytinyağı" adıyla satılması yasaklanmalıdır. Zira zeytinyağı fiyatı bitkisel yağ fiyatının 5 katıdır. Karıştırılıp satılması hem standartlara aykırı, hileli bir durumdur hem de ekonomik açıdan haksız rekabete yol açacak piyasa dengelerini bozmaktadır. Stratejik bir ürün olması nedeniyle zeytinyağının "prim sistemi" veya başka bir ad altında desteklenmesine devam edilmelidir. Prim miktarı, Avrupa Birliğinde olduğu gibi, zeytinyağı ve sofralık zeytin için verilmelidir. Avrupa Birliğinde uygulanan prim miktarı kilogramda 1,32 eurodur. Ülkemizde prim sistemi telafi edici anlamda kullanılmakta, oysa asıl işlevinin planlayıcı ve üretimi artırıcı olması gerektiği unutulmamalıdır. Prim miktarı üretici tarafından önceden bilinmeli ve süreklilik arz etmelidir. Kayıtlı ekonomiye geçişi sağlayarak kaynağını kendi içinden yaratan prim hazineye ilave yük olarak görülmemeli, yeterli miktarda olmalı ve zamanında ödenmelidir.
Değerli milletvekilleri, zeytinciliğin gelişim içerisinde olduğu ülkemizde, iç piyasa fiyatlarının yüksek olduğu gerekçesiyle zeytin ve zeytinyağı ithalat talepleri doğru yaklaşımlar değildir. Nitekim önemli üretici ülkelerden biri olan İtalya'da sızma zeytinyağının üretici satış fiyatı 6,2 YTL, İspanya'da 4,7 YTL iken, ülkemizde birinci kalite zeytinyağının üreticiye satış fiyatı ortalama 4 ilâ 5 YTL seviyelerindedir. Dolayısıyla, ülkemiz fiyatları hiç de yüksek değildir ve üstelik Avrupa Birliği üreticilerine ödediği destek tutarının kilogram başına 2,3 yeni Türk lirasına denk geldiğini de ayrıca ifade etmemiz gerekir.
Türkiye'nin, üreticilere kilogram başına verdiği 11 kuruşluk destek ile Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet etmesi çok zordur. Bunun için yapılması gerekenler çok açık ve nettir. Türkiye'nin geldiği zeytin ve zeytinyağı seviyesinin daha ileri bir yere gitmesi, sektörün rekabet edilebilir bir yapıya kavuşturulması bakımından önemlidir. Bunun için üreticiler mutlaka desteklenmelidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyada giderek artan nüfus artışına paralel olarak gıda maddeleri tüketimi de artmaktadır. İnsan beslenmesinde önemli yer tutan bitkisel yağların tüketiminin giderek artması, bu yağların üretimine ham madde sağlayan yağ bitkilerinin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde tarımı yapılan yağlı tohumlar, ayçiçeği, çiğit, susam, kolza, soya, yer fıstığı, haşhaştır. Ülkemizde gıda olarak tüketilen bitkisel yağların yüzde 48,4'ü ayçiçeğinden, yüzde 33,6'sı çiğitten, yüzde 18'i de zeytin ve diğer yağ bitkilerinden elde edilmektedir.
Ülkemizde bitkisel yağ sektörü 4 milyon ton tohum işleme, 1,5 milyon ton rafine üretim, 900 bin ton margarin üretim kapasitesini haizdir. Bu işin parasal hacmi ise 2 milyar dolardır.
Türkiye'de kişi başına yıllık bitkisel yağ tüketimi 14 ila 16 kilogramdır. Avrupa normlarında ise yaklaşık 24 kilogram yağ tüketilmekte olup yetişkin bir insanın dengeli bir beslenmede alması gereken yağ miktarının yılda 19-24 kilogram olduğu bilinmektedir.
Bölgeler itibarıyla farklı iklim özelliklerine sahip olan ülkemizde palm ve Hindistan cevizi hariç yağlı tohumlu bitkilerin tamamı başarıyla yetiştirilebildiği hâlde, ayçiçeği ekim alanlarımız yıllar boyunca 500-600 bin hektar düzeyinde kalmıştır. Ayçiçeği ekiliş alanlarının belirli bir seviyeyi korumasına karşılık üretimdeki belli miktardaki yükselişler verimdeki artışa bağlı gerçekleştirilmiştir.
Yıllardır her platformda konu edilen, ancak bir türlü istenen artış sağlanamayan yağlı tohum üretimindeki bu yetersizliğin sebepleri, genel olarak tarımın genel sorunları yanında uzun yıllardır yağlı tohumların korunmasının diğer tarla bitkilerinin yanında çok düşük kalması, üreticiye gelir
üstünlüğü kazandıracak iyi bir fiyat verilememesi, prim ödemelerinin düşük ve geç yapılmasıdır. Ayrıca, ekonomide gelişmelere paralel olarak döviz kurundaki değişimler ve dünya fiyatlarıyla yaşanan rekabet de üreticinin ayçiçeği ekiminden vazgeçmesi için önemli bir etken olmuştur.
Bu durumda, gümrük vergileri ve destekleme primleri yağlı tohum üretimini etkileyen en önemli etkenler olarak görülmekte olup, alternatif yağlı tohum üretimlerinin desteklenmesi de ülkemiz bitkisel yağ açığının farklı kaynaklardan giderilmesi için gereklidir.
Ülkemiz için özel önem arz eden ürünlerin -ayçiçeği, soya ve kanola- yurt içi tüketimini karşılayacak ve ihracat durumuna gelecek düzeyde üretimi gerçekleşene kadar dünya piyasasına karşı özel koruma önlemleri -gümrük vergileri, tarife kontenjanları gibi- ile mutlaka korunması, üretici maliyetleri düşürücü tedbirler alınması, destekleme priminin ekimden önce açıklanarak zamanında ödenmesi ve girdi kullanımlarının desteklenmesinin sürdürülmesiyle dünya fiyatlarıyla entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tahıl ve yağlı tohumlar olmak üzere tüm tarımsal ürünlerin, geldiğimiz noktada yalnızca canlıların gıda maddesi olarak değil, yakıt olma özelliğinin keşfiyle endüstrinin ve dolayısıyla enerji sektörünün ilgi alanına girdiğini görüyoruz. Bu durum, ülkemizde tarımın tüm geleneklerini yıkarak değişeceği ve yeni bir anlayışla tarımın yeniden değerlendirileceğini ortaya koymaktadır.
Dünyada büyük bir değişim, dönüşüm yaşanmaktadır. Fosil yakıtlar ve küresel ısınma dünyayı ağır sorunlarla karşı karşıya bırakırken, iklim değişiklikleri, açlık ve işsizlik, göçlerle kitlesel sığınmalara da yol açmaktadır. Bu konunun ülkemizde yükü galiba en çok enerji bitkilerine düşmekte ve düşmeye devam edecektir gibi görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, küresel ısınma ve akabinde iklim değişiklikleri gündeme geldiğinden itibaren tarım terminolojisinde yenilenebilir, biyoyakıt, biyodizel, biyoetanol, biyogaz, biyoselüloz gibi yeni ifadeler, su arzı, ekoloji, sera gazları kavramları ve ekolojik ekonomi gibi konular kendini daha çok göstermeye başlamıştır. Hatta bunları dünya çapında içeren protokoller dahi imzalanmaktadır. Demek ki, dünyamız, küresel ısınmaya bağlı olarak ciddi tehlikelerle karşı karşıya bulunmakta ve çok dikkat edilirse, çözüm, en çok fosil yakıtların etkisiyle yükselen sera gazlarının düşürülmesinde yenilenebilir enerji ve dolayısıyla tarım sektöründe aranmaktadır. Buna bağlı olarak bütün dünya ülkeleri, tarıma yeni anlamlar ve misyonlar yüklemekte, ciddi bir güç kaynağı olarakyeniden yorumlanmaktadır. Böylece de tarım potansiyelini azami derecede kullanma yoluna gitmekte ve özellikle de yenilenebilir enerjide yerli kaynaklara yönelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu ifadelerimizin sonunda, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerektiğini belirtiyor, bir kez daha sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Önerge sahipleri adına bir konuşmacı, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman.
Sayın Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tarihi günümüzden sekiz bin yıl öncesine dayanan zeytin, birçok efsanenin de kaynağı olmuştur. Nuh Peygamber'den Antik Yunan'a, Mısırlılardan Romalılara kadar tarihin her aşamasında zeytin ağacından ve zeytinyağının yararlarından söz edilmektedir. Zeytin ağacı aynı zamanda Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplarda da yer almaktadır. Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alanda 900 milyon kadar zeytin ağacı bulunmaktadır. Dünyadaki zeytin ağacı varlığının yüzde 98'i Akdeniz çanağında yer alan ülkelerde toplanmıştır. Türkiye, Akdeniz iklim özelliklerini taşıması nedeniyle dünyanın önemli zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkeleri arasında yer almaktadır. Diğer yandan dünyada sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarına duyulan ilginin artması, insanların zeytin ve zeytinyağı tüketimine yönelmesini de beraberinde getirmiş, buna paralel olarak dünyada zeytin ve zeytinyağı tüketimi hızla artmıştır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de yağlı tohumlar önemli ürünler kapsamında değerlendirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bütün ülkelerin ekonomilerinde tarımın özel bir yeri ve önemi vardır. Tarım sektörüne ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkısı açısından ciddi bir öneme sahip olan tarımsal ürünlerden birisi de zeytindir. Zeytin gibi bazı tarımsal ürünler ancak işlenerek tüketime sunulabilmekte ve daha çok katma değer sağlayarak ekonomik kalkınmaya yardımcı olmaktadır. Zeytinin ekonomiye olan diğer bir katkısı da, ham dane olarak tüketilmediği için, işlenerek sofralık zeytin ve zeytinyağı gibi farklı sektörlere ham madde kaynağı oluşturmasıdır.
İnsan sağlığı açısından da zeytin ve zeytinyağı büyük önem taşımaktadır. Zeytin ve zeytinyağının kalp ve damar hastalıklarının oluşmamasında, sindirim sistemi, sinir sistemi ve kemik gelişiminde olumlu etkiler sağladığı bilinmektedir. Zeytinyağının çok tüketildiği Akdeniz ülkelerinde mide ve bağırsak kanserinin diğer bölgelere göre daha az ortaya çıktığı bilinmektedir.
Zeytin, Türkiye ekonomisinde yer alan en önemli on tarım ürünü içerisinde yer almaktadır. Ülkemiz, dünya zeytin üretiminin yüzde 8,48'ini, zeytinyağı üretiminin yüzde 5'ini, sofralık zeytin üretiminin ise yüzde 11,2'sini gerçekleştirmektedir. Türkiye, dünya zeytin üretiminde 4'üncü, sofralık zeytin üretiminde 2'nci ve zeytinyağı üretiminde de 5'inci sırada olmasına rağmen, dünya tüketiminde yüzde 2,8 ile tüketici ülkeler arasında en son sıralarda yer almaktadır. Kişi başına zeytinyağı tüketimi Yunanistan'da 21 kilogram, İspanya'da 12 kilogram, İtalya ve Tunus'ta 9 kilogram iken Türkiye'de 1 kilogram civarındadır.
Bunun nedenleri arasında, diğer bitkisel yağlara göre zeytinyağındaki fiyat yüksekliği ve özellikle zeytin üretimi yapılan bölgeler dışındaki halkın bu yağı tüketme alışkanlığının olmamasıdır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye'de 1,3 ila 1,4 milyon ton dolaylarında olan toplam bitkisel yağ tüketiminin yüzde 80'ini ayçiçek yağı oluşturmakta, bunu zeytinyağı, mısır yağı ve pamuk yağı izlemektedir. Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin yetersizliğinden dolayı bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz ihtiyacı olan yağlı tohumlar, bitkisel ham yağlar ve küspelerin büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılamıştır.
Bitkisel yağ üretiminde ülkemizde açığın kapatılması ve dünya pazarında sağlam bir yer edinebilmesi, yağlı tohumlu bitkilerin ekim alanlarının artırılması ve üreticinin, çiftçinin teşvik edilmesiyle mümkün olacaktır.
Bunun yanı sıra ülkemizde sulama ve su kaynakları da yetersiz kalmaktadır. Özellikle, zeytinyağı, ayçiçek yağı, soya yağı ve kanola yağı bitkisel yağ üretiminin artırılması konusundaki en önemli kaynaklar olarak kabul edilmektedir.
Bitkisel yağ üretim kapasitesinin artırılması hem döviz kaybının önlenmesi hem de barındırılan potansiyelden yararlanılarak ihracat gelirlerinin artırılması bakımından önem taşımaktadır. Ayçiçek yağının 400-450 bin tonluk bölümü ülkemizde üretilirken, geri kalan yaklaşık 400 bin tonluk ihtiyaç ise, ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bununla birlikte, son on beş yılda, ayçiçeğinde ekim alanları ve üretim miktarında yüzde 50 civarında azalma görülmektedir.
Önemli tarımsal ihraç ürünlerimizden zeytin ve zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım sektörü içinde rekabet edebileceği ürünlerdendir. Ülkemiz zeytinciliğindeki yapısal gücün artırılması ve Avrupa Birliği ortak tarım politikası içerisindeki zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa örgütlenmesine uyumun sağlanması açısından bu ürünlerdeki sorunların çözüme kavuşturulması son derece önemlidir.
Ülkemizde ürün alınan zeytin, ağaç sayısında her yıl artış olmasına rağmen, zeytin üretim miktarında yıldan yıla farklılıklar yaşanmaktadır.
Zeytin üretimindeki bu olumsuzluk, zeytinyağı üretimine de yansımaktadır. Sağlık açısından son derece faydalı olan zeytinyağının, diğer üretilen yağlarla rekabet ortamı bulunmamaktadır. Bu nedenle de, zeytinyağı sektörü ekonomimizde hak ettiği yere ulaşamamıştır. Zeytinyağı üretiminde kilo başına ödenen prim, rekabet açısından son derece yetersiz durumda olup, ödenen prim miktarının Avrupa Birliği ülkeleri seviyesine çıkarılması gerekmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, zeytinin üretim ve tüketimindeki sorunların dışında diğer bir husus, özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında yer alan zeytinliklerin rant kurbanı olmasıdır. Bu alanlar iskâna açılmış veya otel ve motele dönüştürülmüştür. Üreticilerin kooperatifleşerek veya şirketleşerek hem girdilerini azaltması hem de doğrudan tüketiciye ulaşması gerekmektedir. Aksi halde, üretici ile tüketici arasındaki aracılar, kârlarından vazgeçmeyeceğinden zeytin üretimi ve buna bağlı olarak zeytinyağı üretimi gittikçe azalacaktır.
Birçok gelişmiş ülkede üniversiteler ve araştırma kuruluşları üretici birliklerinin sorunlarını gidermek veya yeni teknolojiler üretmek amacıyla yapılan projelerle ayakta durmaktadır. Oysa, ülkemizde üreticiler kendi sorunlarıyla kendileri uğraşmak mecburiyetinde bırakılmaktadırlar. Ülkemizde zeytincilik giderek yok olurken, birçok ülke, zeytinciliğinin gelişmesi için çok büyük teşvikler vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkeler arasında yer almasına ve son yıllarda zeytinyağı üretiminde artışlar kaydetmesine rağmen, zeytinin doğasından ileri gelen üretimdeki bir yıl az, bir yıl çok olma etkisini hâlen azaltabilmiş değildir. Hâlbuki, zeytinciliği gelişmiş ülkelerin çoğunda bu durum en düşük düzeye indirilmiştir. Yani, bu ülkeler her yıl birbirine yakın ürün alabilmektedirler.
Yine ülkemizde zeytinyağı üretiminde belli mesafeler alınmış, ancak tüketimde hâlen istenen seviye yakalanamamıştır. Kısa vadede ihracatın fazla artırılamayacağı dikkate alındığında, yurt içi talebin artırılması gerekmektedir.
Zeytinyağı üretiminde yetiştiricilikten işlemeye ve pazarlamaya kadar karşılaşılan çok büyük sorunlar vardır. Mevcut ağaçlarımızın büyük çoğunluğunun meyilli alanlarda olmasının ve buna bağlı olarak yetiştiricilikte karşılaşılan sorunların, yani kültürel işlemlerdeki eksikliklerin zeytinyağı verim ve kalitesine etkisi büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde yaklaşık 500 bin aile geçimlerini zeytincilikten sağlamaktadır. İzmir, Muğla, Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Hatay illerimiz önemli zeytin üreticisi illerimizdir.
Zeytin üretiminde kısa ve orta vadede üretimi güçlendirici çözümlere ihtiyaç vardır. Özellikle Gemlik tipi zeytinin yurt dışına ihracatında pratik ve kalıcı çözümler bulunmalıdır. Bu bölgeden dışarıya götürülen fidanlardan elde edilen zeytinler ve bölgeye başka bölgelerden getirilen zeytinler "Gemlik tipi zeytin" adı altında piyasaya sürülmektedir. Bu durum Gemlik'te üretilen zeytin kalitesine büyük zarar vermektedir. Bir an önce bunun önüne geçilmesi için Gemlik, İznik, Orhangazi ve Mudanya çevresinde üretilen Gemlik tipi zeytinin koruma ve kontrol altına alınması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Büyükataman, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
2007 yılında ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de, zeytin tarımıyla uğraşan çiftçilerimiz kuraklık sebebiyle zarara uğramıştır. Bu zarar, üretim, istihdam ve ihracatı olumsuz yönde etkilemiştir. Bursa ilimizde 9 milyona yakın zeytin ağacı bulunmaktadır. Bu üründen yaklaşık 100.500 ton civarında üretim yapılmaktadır. Kuraklık, ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de, yapılmakta olan zeytin üretiminde zarara yol açmıştır. Özellikle zeytin yetiştiriciliğinin yoğun bir şekilde yapıldığı Gemlik, Orhangazi, Mudanya ve İznik ilçelerimizde ürün miktar ve kalitesinde azalmalar görülmüştür.
Bahsettiğim bu sorunların aşılması ve konunun mutlaka belli bir programa oturtulması gerekmektedir. Aksi takdirde, diğer ülke sorunlarında olduğu gibi, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar da içinden çıkılmaz hâl alacaktır.
Bütün bu sorunların araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verdiğimiz bu araştırma önergesine katkılarınızı bekliyoruz ve yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Önerge sahipleri adına İsmail Bilen, Manisa Milletvekili.
Sayın Bilen, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde üreticilerimizin karşılaştığı sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'mızın 98'inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'müzün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan konuşmacı arkadaşımızla birlikte, geçen dönemde (22'nci Dönemde) kurulan araştırma komisyonunun üyeleriydik. "Bu komisyon kuruldu da ne oldu, komisyonun yaptığı çalışmalar tozlu raflarda bekliyor" ifadesine katılmıyorum. Komisyonumuzun yaptığı çalışmalar faydalı, yararlı ve verimli olmuştur. Ülkemizin doğusundan güneyine, kuzeyinden Akdeniz sahillerine varıncaya kadar birçok şehrimizi arkadaşlarımızla birlikte dolaştık, gerek müstahsille (üreticilerle) gerekse sektörde çalışanlarla, ihracatçılarımızla, sektörün ve mahsulün sorunlarını konuştuk. Bunun üzerine de çok ciddi, hakikaten belki doktora tezlerine konu olabilecek bir rapor yayımladık, ancak seçimin biraz erkene alınması, bu raporumuzun, komisyonumuzun çalışmasının Genel Kurulumuzda değerlendirilmesine fırsat, zemin ve imkân vermediği için, sonuçları tartışma, Genel Kurulda konuşma imkânı, fırsatı bulamadık, fakat burada sorunları ana başlıklar altında saydık, tespit ettik ve buradan Hükûmetimize de tavsiyelerde bulunduk, Bakanlığımız da, inanıyorum ki bu raporumuzun sonuçlarından ve yayımladığımız bu rapordan ciddi istifadelerde bulundu. Bununla birlikte, Türkiye'deki zeytin ağacı sayısı zannediyorum 2'ye katlandı. Yine, Tarım Bakanlığımız, daha önceden olmayan desteklemeleri devreye sokarak zeytinde dekar başına 250 milyon liralık desteklemeyi getirdi. Gemlik çeşidindeki düşüşün veya destekleme prim düşüşünün -belki yanlış anladım bilmiyorum- telaffuz edilmesi, düşüşün yanlış olduğu ifadesi doğru değildir. Çünkü komisyonumuzun gittiği, araştırma yaptığı birçok vilayette gördük ki, yörenin iklimine, toprağına uygun olmayan bu çeşidin ekilmesi, maalesef, hem ürünün kalitesini hem de verimliliğini düşürmekteydi. Dolayısıyla, Tarım Bakanlığının almış olduğu bu isabetli kararı tenkit etmek de kanaatimce yanlış olmuştur.
Zeytincilikte genel sorunlardan bir tanesi de ar-ge çalışmasının yetersiz oluşuydu. En önemli sorunlardan belki bir tanesi de zeytin ve zeytinyağında pazarlama ve tanıtım sorunuydu. Pazarlama ve tanıtımda, maalesef, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da zeytini ve zeytinyağını tanıtma imkânı, fırsatı bulamamıştık.
Yine, o komisyonumuzun çalışma sonuçlarının bir tanesi de Uluslararası Zeytin Birliği -Hükûmetimizden önce, 22'nci Dönem Hükûmetinden veya Parlamentosundan önce- üyeliğinden çıkılmış olmasına rağmen, o çalışma sonucunda, Hükûmetimiz, AK Parti İktidarı döneminde Uluslararası Zeytin Birliğine de müracaat etmiş ve bu müracaat da sonuçlandırılmıştır. Bu, uluslararası arenada da Türkiye'nin elini aynı zamanda güçlendirmiştir.
Yine, bu sorunlardan bir tanesi, ürün ihtisas borsalarının olmayışı ya da zeytin ve zeytinyağı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulamayışıydı. Bu hususta da, raporumuzda çok ciddi sonuçları, hem müstahsillerle hem de ihracatçılarla, tüccarlarla paylaşma imkânı bulduk. Sofralık zeytinde, özellikle zeytin çeşitlerindeki yetersizliğimiz de sorunlarımızdan bir tanesiydi. Yine, sürdürülebilir üretim ve depolama sorunu bir başka sorundu önümüzde duran. Yine, prim olmayışı bir başka sorundu.
Bu raporun sonuçlarından elde edilen uygulamalar müstahsilimizin elini güçlendirmiş, Türkiye'deki zeytin ağacı sayısının 2'ye katlanmasını sağlamış, aynı zamanda da butik zeytinyağı ihracatının teşvikini getirmiştir. Dolayısıyla, eskiden tanklarla yapılan zeytinyağı ihracatı bu şekilde daha da azalmış, hatta hatta, neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Yine, zeytin ağaç ve alan varlığının artırılmasına yönelik olarak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanların, arazilerin de zeytinlik yetiştirmek isteyenlere tahsisi amacıyla Hükûmet tarafından ve Bakanlığımız tarafından da ayrıca bir çalışma başlatılmıştır.
4086 sayılı Kanun'un 5'inci maddesinde zeytinlik sahaların daraltılamayacağı hükmü esas alınmıştır. Zeytin alanlarının korunmasını amaçlayan bu Kanun'un etkin uygulanmasına gerekli hassasiyetin gösterilmesi yine komisyon raporuyla tavsiye edilmiştir.
"Zeytin ağaçlandırmasının modern ve organik tekniklere uygun olarak planlanması, fidan seçiminin bölgedeki Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerince bölgenin iklim ve çevresel koşulları dikkate alınarak fidan dikiminin yapılmasının sağlanması temin edilerek, Orman Kanunu'nun 1'inci maddesinde orman sınırları içerisinde kalan delicelerin ağaçlandırma ve imar, ihya amacıyla, başta köy tüzel kişilikleri ve yöre halkına olmak üzere, diğer gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilir." şeklinde bir ifadenin yer alması Hükûmete, Tarım Bakanlığına ve Orman Bakanlığına tavsiye edilmiştir.
"Ekseriyeti delicelerle kaplı, ekolojik ve ekonomik olarak kültür zeytin yetiştirmesine müsait olan bozuk orman alanlarındaki deliceler, imar ve ihya çalışmaları yapılarak zeytinlik alan olarak değerlendirilmeli ve bu çalışmanın Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından müştereken yapılması için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir." tavsiyesi hayata geçirilmiştir.
Zeytin ağacının genetik yapısı, ülkemizde, maalesef hâlen oluşturulmuş değil, bu nedenle, varyasyon oldukça fazla, bütün konuşmacı arkadaşlarımız da bunlara değindi. Ben konunun tekrarına da girmek istemiyorum ancak bu hususta da her bölgenin yerli çeşitleri arasında yüksek verimlilik ve kalite gösteren ağaçlar seçilerek ıslah çalışmalarının sürdürülmesi komisyonumuzca tavsiye edilmiş ve Tarım Bakanlığı tarafından da bu nedenle, Gemlik çeşidindeki destekleme 250 milyondan 45 milyona indirilmiştir.
Fidan üretimindeki çeşit ve anaç sorunu da ayrı bir sorun olarak zeytin ve zeytinyağında karşımıza gelmiştir. Burada da "Özellikle zeytin fidanı üretimi genel olarak vegatatif yöntemlerden çelik ve aşı ile olmaktadır ancak daha ekonomik ve kolay olan çelikle çoğaltma yöntemi ile köklenmesi kolay olan çeşitlerden en fazla üretilip satılması, özellikle Tarım Bakanlığı veya resmî kurumlarca tavsiye edilmemelidir." denmiştir ve bu da hayata geçirilmiştir.
Yani ben, özet olarak toparlayacak olursam, Sayın Hocam gibi düşünmüyorum, çalışmalarımızın da sonuçlarının da verimli olduğunu, faydalı olduğunu, yol gösterici olduğunu ve Tarım Bakanlığı tarafından, Hükûmetimiz tarafından da dikkate alındığını ve bu nedenle çeşitli desteklemelerin devreye sokulduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Yine, Grubumuz adına Konuşan Ahmet Öztürk arkadaşımın da ifade ettiği gibi, köy bazlı kırsal destekleme projesiyle de özellikle birlik ve kooperatiflerin desteklenmediği yönündeki eleştirilerinin de haksız olduğunu, birlik ve kooperatiflerin yüzde 75 hibe destekli kredilerden istifade ettirildiğini ve AK Parti Hükûmeti öncesinde böyle bir desteklemenin de olmadığını, bunun AK Parti Hükûmetiyle birlikte, özellikle, müstahsile, kooperatiflere ve birliklere destekleme mahiyetinde bu primlerin, bu desteklemelerin hibe desteklemelerin yapıldığını belirtmek istiyorum.
Tabii, raporumuzun sonucu okunmadı demiştim, inşallah yüce heyetiniz tarafından kabul edilecek ve yeni kurulacak komisyon tarafından alınacak ve önerilecek tedbirlerin iktidarımızca da dikkate alınacağını, bakanlıklar nezdinde de olumlu sonuçlar doğuracağını ve bu sonuçların da müstahsilimize, bu sektörde çalışanlara, ithalatında ve ihracatında ülkeye katma değer kazandıranlara hayırlara vesile olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilen.
Önerge sahipleri adına, Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel.
Buyurunuz efendim…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, yine…
BAŞKAN - Sayın Ergin, bir şey yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hayır hayır, istirham ederim.
BAŞKAN - Efendim "Hocamın görüşüne katılmıyorum." dedi, bu gayet doğal, görüşe katılmak mecburiyeti yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, bir dakika… Ben, maruzatımı ifade edeyim…
BAŞKAN - O zaman, kimsenin hiçbir görüşte bulunmaması lazım.
GÜROL ERGİN (Muğla) - …Genel Kurul ve siz dinleyin.
BAŞKAN - Sayın Demirel, buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Burada mı konuşayım, oraya mı geleyim?
BAŞKAN - Yok, hiç konuşmayacaksınız Hocam.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Niye konuşmayayım?
BAŞKAN - Evet, Sayın Demirel, buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Konuşma hakkım yok mu? Benim söylemediğim şeyler, bana atfen ifade ediliyor. Ondan sonra ben niye konuşmayayım? Konuşma hakkım var benim.
BAŞKAN - Hayır efendim. Sayın Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, biraz önce, iki dakikalık süre verdim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ama, Sayın Başkan, ben…
BAŞKAN - Hayır, böyle bir şey yok, ben dinledim yani herhangi bir kimse, diğerine…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ama, benim söylemediğim şeyler, bana atfen, bana ithaf edilerek söylemişim gibi ifade ediliyor.
BAŞKAN - Sayın Demirel, buyurur musunuz efendim.
Buyurun efendim, lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Rica ediyorum Sayın Başkan, olur mu öyle şey!
BAŞKAN - Hayır, ben, Sayın Demirel'i kürsüye çağırıyorum.
Buyurun efendim.
Sayın Demirel, konuşmayacaksanız, ona göre işlem yapayım.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, şunu söylüyorum: Ben "Gemlik zeytinine verilen desteğin azaltılması yanlıştır." demedim. Yalnızca "Bizim çalışmalarımızdaki bir tek husus dikkate alınmıştır." dedim…
BAŞKAN - Sayın Demirel, buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O da Gemlik zeytinine verilen desteğin azaltılmasıdır.
BAŞKAN - Sayın Ergin, buyurun.
Sayın Demirel, buyurun efendim, lütfen.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben, bir tek şey söyleyeceğim: Hiç kimse, yanlış anladığı konu üzerine bir şeyler bina edip burada konuşmasın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Demirel.
KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98 ve İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden evvel konuşan milletvekillerimiz, zeytinin ve zeytinyağının -ve bitkisel yağlarla ilgili konularda- sağlıkla ilgili olsun, sanayi ürünü olmasıyla ilgili olsun, görüşlerini ortaya koydular. Evet, zeytin gerçekten olağanüstü bir ürün. Yani, hem insan sağlığı açısından hem de ülkemizin yetiştirdiği stratejik olma özelliği açısından zeytin önemli bir ürün. Ama, böyle dediğiniz zaman, zeytinin hak ettiği yeri, Türkiye'de, verdik mi vermedik mi diye baktığımız zaman, burada açık açık söylemekten geri kalmayacağım: Evet, zeytin Türkiye'de hak ettiği yerde değil. Tabii, zeytin Türkiye'de hak ettiği yerde olmadığı zaman, üreten insanların da hak etmediği yerde olduğu gerçeği ortaya çıkıyor ki, bunlar kimdir? Bunlar çiftçilerimizdir, köylülerimizdir. O insanlar çok zor şartlar altında yetiştirdikleri bu ürünün hak etmediği bir yerde olduğunu gördükleri zaman, tabii, karşılığını alamamanın üzüntüsünü yaşıyorlar.
Şimdi, zeytinin bizim ülkemiz için stratejik bir ürün olduğunu söylemiştim. Evet, bugün dünya piyasalarında zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda, hak ettiğimiz yere gelmesi noktasında olmamız için zeytine gereken desteği vermemiz ve zeytin üreten insanlara da sahip çıkmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bugün zeytinle ilgili bu konuları konuşurken, son yıllarda bilhassa Avrupa'da zeytinde iddialı olan bazı ülkelerin geçirmiş olduğu doğal afetlerden dolayı sıkıntı yaşadığı bir ortamda, biz, zeytine gereken desteği vermiş olsaydık, inanın, Türkiye, dünyada zeytinde lider olurdu, yani birinci sırada yer alabilirdi. Ama, ne yazık ki, bizim ülkenin, zeytinyağı konusunda, zeytin konusunda ulusal bir politikasının oluşması noktasında daha yeni yeni konuşuyoruz. Zeytin ve zeytinyağı konusunda, hükûmetler gelip geçse bile, Türkiye'nin artık bu konuda bir devlet politikasına ihtiyacı var. Devlet politikası oluşturulması lazım. Bu, hükümetler değişse bile, zeytine vermiş olduğumuz önemi ortaya koymak açısından önemli.
Bugün Marmara Bölgesi milletvekiliyiz. Bursa, zeytin konusunda önemli bir şehir ve biliyorsunuz, bu komisyonu şimdi kuruyoruz. Geçen dönem, zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonunun kurulması noktasında önerge vermiştim. O önerge kabul edilmişti ve o gün kurulan komisyon çalışmalar yaptı. Arkadaşlarımız da anlatıyorlar, evet, çalışma yaptılar. Bu komisyonda görev alan Cumhuriyet Halk Partililerin de katkısı var bu konuda. Ama değerli arkadaşlarım, gittiğimiz köylerde aldığımız cevaplar şu: "Biz zeytin ve zeytinyağıyla ilgili araştırma komisyonunun kurulmasını bekliyorduk ama karşımıza zeytin ve zeytinyağıyla ilgili, diğer bitkisel yağlar da katılarak bir komisyon kuruldu."
NECDET BUDAK (Edirne) - O komisyon iki ayrı rapor verdi.
KEMAL DEMİREL (Devamla) - Yani, şimdi, zeytin ve zeytinyağı ile ayçiçeği yağı bir mi?
NECDET BUDAK (Edirne) - İki ayrı rapor verdi.
KEMAL DEMİREL (Devamla) - Bir dakika…
Ayçiçeği yağı bir mi? Onu öğrenmek istiyorum. Soya yağı bir mi? Pamuk yağı bir mi? Zeytin ve zeytinyağı farklıdır, o yağlar farklıdır. Çiftçilerimiz…
NECDET BUDAK (Edirne) - İki ayrı rapor o.
KEMAL DEMİREL (Devamla) - Lütfen… Lütfen…
BAŞKAN - Sayın Budak, lütfen hatibe müdahale etmeyin efendim.
Buyurun Sayın Demirel.
KEMAL DEMİREL (Devamla) - Şunu söylemek istiyorum: Bu komisyon kendine özgü bağımsız bir komisyon olmalı. Zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonu ayrı olmalı, diğer yağlarla ilgili komisyon ayrı olmalı. Çiftçilerimizin, köylülerimizin talepleri bu.
Ben yine iddia ediyorum. Benim kadar dolaşan, köyde dolaşan bir milletvekili var mı aranızda? Ben köy köy geziyorum, zeytin ve zeytinyağı üreten insanların o tarlalarına giriyorum, o çamurlu tarlalarda o insanların feryadını dinliyorum, o feryadı buraya getiriyorum. Ben burada Kemal Demirel olarak konuşmuyorum, ben o tarlalardan gelen köylüler gibi, onların çilesini anlatmak için buraya çıktım ve onların sözcüsüyüm. Yani, köylü Ahmet'im, köylü Mehmet'im, köylü Hatice anayım. (CHP sıralarından alkışlar) Ben o çiftçilerin sözcüsü olarak burada sizlere seslenmek istiyorum. Ben onların diliyim. Bizler sofralarımızda o zeytini görüyoruz, o zeytinyağlarını sofralarımızda kullanıyoruz ama o ürünün o tarladan buraya kadar geldiği aşamada o insanların çektiği çileyi, o feryadı, o ürünün para etmemesini dile getirmezsek biz görevimizi yapmamış oluruz.
Bakın değerli arkadaşlarım, geçen dönemlerde zeytin konusunda çok büyük feryatlar vardı, hak ettiği değeri alamadılar. Geçen yılın zeytin ve zeytinyağı fiyatları ile bugünkü fiyatları karşılaştırdığınız zaman zeytinci perişan. Geçen sene 4 liralarda olan zeytin ve zeytinyağı fiyatları 1,5 lira düştü. Yani, bugün gübreden bahsediyoruz. Gübre, zeytin üreticisinin kullandığı gübre yüzde 28'di, yüzde 60'lara vardı. Yine, tarımda kullanılan gübre neredeyse yüzde 300'lere falan çıktı. Şimdi, gübredeki girdiyi görüyorsunuz, mazottaki girdiyi görüyorsunuz, elektriği görüyorsunuz, yevmiyeler 30 milyondan 45 milyona çıktı. Her şey, masraflar, yüzde 100'e yakın artarken ama ürettiğimiz ürünün fiyatları ise yüzde 100 geriledi. Şimdi sizin kalkıp da yapılan çalışmaların zeytinciyi hak ettiği yerlere getirdiğini söyleyebilmeniz mümkün mü? Değil. Yani bugün zeytinci feryat ediyor.
Ben bu Meclis dönemi açılır açılmaz Sayın Başbakana bir soru önergesi vermiştim. Niye Sayın Başbakana sordum, Tarım Bakanına sormadım? Çünkü, bu ülkenin Başbakanına sormak gerekiyor bunu diye düşündüm. Dedim ki: "Geçen yıllar zeytinci ve zeytinyağı üreticisi perişan oldu, hak ettiğini alamadı. Bizzat sizi göreve çağırıyorum. Bu konuya el atmanızı istiyorum." Bunu temmuz aylarında sordum, ağustos aylarında niye sordum? Çünkü, şu anda zaten zeytin toplandı, satıldı. Yani, biz bunlar toplanmadan, satılmadan, onun hak ettiğini vermek için bu komisyonların oluşturulması gerekiyordu. Zamanında oluşturulmazsa, zamanında üzerine gidilmezse hak ettiği noktaya gelemiyor. Yani, bu noktada da ben şunu söylüyorum: Bu komisyon şimdi kurulacak, bu komisyon görev yapacak ama bu komisyonun görev yapması acaba tarlalarda çalışan, emek sarf eden, çoluğuyla çocuğuyla, yaşlısıyla genciyle soğukta, karda kışta mücadele veren insanların acaba hak ettiği ürünün karşılığında alması gereken parayı almalarına katkımız olacak mı? Olmayacak, çünkü her şey zamanında olursa değer kazanır. Bunun için, inşallah, bundan sonraki yıllarda zeytinin ve zeytin üreticisi olan çiftçinin hak ettiğini alması noktasında komisyon kalıcı çözüm yollarını bulur ama bunu yaparken zeytin ve zeytinyağının fiyatlarının belirlenmesi noktasında sadece birlikleri göreve çağırmayacağız. Bu noktada hükûmetin de gerekli girişimleri, destekleri olmasını sağlamamız gerekiyor. Kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Kooperatiflerin de, tüccarların da bu piyasada fiyat belirlerken sadece kendi başlarına fiyat belirlemesini değil hükûmetin de, devletin de burada söz sahibi olması lazım.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Köylü, çiftçisi, zeytin üreticisi, zeytinyağı üreticisi ezilmemeli, perişan edilmemeli, hak ettiğini alması gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Biliyorsunuz, her gittiğimiz yerlerde Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün çok güzel bir sözü var: "Türk köylüsü, milletin efendisidir." diye. Sizler de köylere gidiyorsunuz, sizler de köyleri dolaşıyorsunuz, Türk köylüsünün milletin efendisi noktasından kölesi noktasına geldiğini görüyoruz ve biz de diyoruz ki, köylünün kölelikten kurtarılması, tekrar Mustafa Kemal'in dediği gibi efendisi olması noktasına gelmenin tek bir yolu var, ürettiği ürüne sahip çıkmak, o insanlara en zor zamanında sahip çıkmak ve onların ürettikleri ürünün hak ettiğini vermekten geçer ve bu noktada bizim köylümüzü burada bir kez daha sevgiyle, saygıyla anıyorum. Çünkü o insanlar, her şeye rağmen ülkesini seviyorlar, her şeye rağmen vatanını seviyorlar, milletini seviyor çünkü o insanlar, Kurtuluş Savaşı'nda sanayimiz doğru dürüst yok iken, ekonomik açıdan o kadar güçlü olmamamıza rağmen, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtarılması noktasında söz sahibi olmuş insanlardır. O yüzden, Türkiye köylüsüne sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyorum. Bu komisyonun gerekli çalışmaları yaparak zeytin ve zeytinyağı araştırması komisyonunun hak ettiğini vermesini istiyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.
Sayın Koyuncu… Yok.
Sayın Uğur… Yok.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince, Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda, bugün çalışacağımız başka bir konu yoktur.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.41

No comments: